• Sonuç bulunamadı

Halıcılık Tarihine Kısa Bir Bakış ve Konya Halıları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Halıcılık Tarihine Kısa Bir Bakış ve Konya Halıları"

Copied!
10
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

HALıCıLıK TARIHINE

KıSA BIR BAKıŞ VE

KONYA HALıLARı

A.Fulya BODUR

V

arih boyunca çeşitli T ü r k Dev­

letleri ve t o p l u l u k l a r ı n c a yara­ tılan mimari eserler ve resim, minya­ tür, heykel, cilt, yazı, tezhip, ağaç, halı, maden ve deri gibi süsleme s a n a t l a r ı , T ü r k Devletinin devamlılığını gözler önüne sermek, T ü r k medeniyetinin bü­ y ü k l ü ğ ü n ü vurgulamak b a k ı m ı n d a n emsalsiz ö r n e k l e r d i r (1).

Bu örnekler içinde d ü n y a n ı n hay­ ranlığını kazanmış olan d ü ğ ü m l ü halı­ lar, T ü r k l e r ' i n sanat âlemine bir he­ diyesidir. D o k u y a n ı n d u y g u l a r ı n ı , ke­ der ve sevincini aksettiren halı,aynı zamanda T ü r k l e r i n birer inanç belgesi olarak m i l i t işleri içinde i l k sırayı alır.Orta Asya'dan beri süre gelen hay­ vancılık ve hayvanlardan elde edilen y ü n ü n değerlendirilmesi, halı dokuma­ sına teşvik eden en b ü y ü k unsur olmuş­ tur. T ü r k l e r Anadolu'ya, Avrupa'ya, Kafkaslar'a, Balkanlar'a, Irak, İran ve Mısır'a y a y ı l d ı k l a r ı ve yerleştiklerinde halıyı ve halı işlerini de b i r l i k t e götür­ müşlerdir. Kısaca T ü r k l e r nerede y u r t tutmuşlarsa, oturmuşl^ırsa orada halı, k i l i m , namazlağı dokunur olmuştur (2).

H a l ı n ı n tarihi T ü r k l e r ' i n tarihine bağlıdır. Düğümlü halı tekniğini bulan­ lar Orta Asyalı göçebelerdir. Halıcılı­ ğın ortaya çıkışının kökleri, b ü t ü n i h ­ timallere göre göçebe hayat t a r z ı n a bağlanır. Hayvan yetiştiren atlı göçe­ belerin, göç ederken kolay nakledile-bilen eşya ve ç a d ı r l a r l a r a i h t i y a ç l a r ı vardı. Ç a d ı r l a r ı n tanziminde en önemli yeri halılar t u t m a k t a y d ı (3). Orta As­ ya'da T ü r k t o p l u l u k l a r ı n ı n yaşadıkları bölgelerde, daha çok erken devirlerde

ortaya çıkmış olan halı sanatının; zen­ gin motif d ü n y a s ı , kompozisyon ve renk skalâsı, asırlar boyu b ü y ü k bir ge­ lişme göstererek Orta Doğu'ya T ü r k l e r ­ le beraber inmiş, İslam âlemine T ü r k l e r t a r a f ı n d a n tanıtılmıştır(4).

U H L E M A N N (5), M E N G H İ N (6), ve KOPPERS (7) gibi kültür tarihçileri h a l ı n ı n çıkış noktasını. Step K ü l t ü r ü ve bu k ü l t ü r ü n getirdiği yaşayış şartları çevresinde yoğunlaştırırlar.

Halı çadır sakinlerini pürüzlü, so­ ğuk topraktan korur. Çadırı içten halı­ lar ve koşmalar k a p l a r . K a p ı olarak ENESİ denilen b ü y ü k bir halı kullanı­ lır. Duvarlarda çuvallar ve torbalar yer alır k i , bunlar göçebe ev h a y a t ı n ı n do­ lap ve r a f l a r ı d ı r . Bugün biz bu çadır d ü z e n i n i hâla y a y l a l a r ı m ı z d a ve dağla­ r ı m ı z d a yaşayan, a t a l a r ı konar

göçerle-1. Oktay A S L A N A P A : "Türk Sanatı Öğretiminin Y o l l a n ve Gayeleri", Türk Kültürü, C:4,S:40,1966 s: S65-S66

2. F u l y a B O D U R : "Batı Anadolu Uşak Halıları", Türk E d e b i y a t ı Dergİ8İ,S:132,Ekim 1984,s.33

S. L y d i a R A S O N Y İ ; "Türklerde Halıcılık Terimle­ ri ve Halıcılığın Menşei", Türk Kültürü, S:103, Yıl:IX, 1971, s:614

4. Nejat D İ Y A R B E K İ R L İ : "Türklerde Halıcılık", Türk E d e b i y a t ı Dergisi, S:132, E k i m 1984, s:44

5. M . U H L E M A N N : Geographic des Oriettep-pichs, L e i p ı i g 1930

6. O . M E N G H İ N : "Dile Rolle der Uralaltaischen Völker in der Weltgeschichte", Archaeologial Ertesitö, X L I I (1928) 5:35-36

7. W . K O P P E R S : "Urtürkentum und Urindoger-manentum", Belleten, V.8:501

(2)

106 A F T T T . Y A R Q P U R

rin devamcisi olan Türkmen ve Yörük aşiretlerinde görebiliriz. Bütün bu veriler halı dokuyan i l k ustaların atlı bozkır k ü l t ü r ü n e mensup göçebeler ol­ duğu üzerinde toplanmaktadır. Step ku­ şağının en karekteristik göçebe kavim­ leri T ü r k l e r olduğu için, halı yapımın­ da en büyük rolü oynadıkları şüphesiz­ dir. Bu sebepten ötürü halı dokumacılı­ ğının erken devirleri araştırıldığı vakit, gözlerimiz Türklerin i l k devirlerden beri yaşadıkları ve hayvancılıkla uğraş­ tıkları İç Asya'ya yani halının doğduğu bölgeye çevrilir (8).

Doğuda halı imâlinin hudutları T ü r k kavimlerinin tarihte oynadıkları rollerin hudutları ile aşağı yukarı aynı­ dır. Yani doğu-batı istikâmetinde K u ­ zey Çin'den Karadeniz'e; kuzey-güney istikâmetinde ise Kazak stepleri'ndcn İran ve Hindistan'a kadar uzanır. Ana­ dolu Türkleri,İç Asya stepleri'nden göç eden Selçuklular'dan başlayarak, halıcı­ lığın ananelerini, motif hazinesinin bü­ yük kısmıyla birlikte beraberlerinde Anadolu'ya getirdiler (9).

Altay dağlarında Pazırık bölgesin­ deki kazılarda ele geçirilen halının M.Ö. III.yüzyıla ait olduğu kabul edil­ mektedir. Sir Aurci STEİN'in Doğu Türkistan ve komşu yörelerde yaptığı araştırmalarda bir çok halı parçaları ele geçirilmiştir. Çin kaynaklarından,

Vll. yüzyılda Hoten şehrinde halı do­

k u n d u ğ u n u öğreniyoruz. V I I I . yüzyılda Mâveraûnnehr civarında Buhara'da gü­ zel halıların dokunduğu bilinir. Buha-ra'nm halıcılıktaki şöhretini İslâm dev­ rinde, X.yüzyılda da sürdürdüğü görü­ lür. Bu devrin coğrafyacıları Buhara'-nın beğenilen emtiası arasında hah, seccade ile diğer yaygılarını zikr ederler.

Anadolu'ya gelince, Türk halıcılığı­ na dair en eski bilgi Coğrafya alimi Mağripli İbn Sa'id tarafından verilmek­ tedir. Aksaray şehri hakkında bilgi ve­ rirken,bu şehirde güzel y ü n halılar imâl edildiğini bildirmektedir, İbni Sa'id T ü r k m e n h a l ı l a r ı n d a n bahsederken bu s a n a t ı n b ü t ü n T ü r k m e n l e r ' d e dokundu­ ğunu gösteren bir ifade kullanmakta­ dır.

1332-1333 yıllarında Anadolu'da bulunan meşhur seyyah İbn-i Batuta da Aksaray'dan bahsederken "...bu ş e h i r d e kendi adıyla (Aksaray) a n ı l a n k o y u n yününden halılar dokunur.Bu h a l ı l a r ı n hiçbir ülkede eşi ve benzeri yoktur. Bu sebeple halılar Suriye, Mısır, I r a k , Hint, Çin ve diğer T ü r k ü l k e l e r i n e g ö ­ türülür" demektedir (10).

XIV.yüzyılda Anadolu'da b u l u n a n beyliklerin en büyükleri O s m a n l ı ve Karamanlı Beylikleri idi.Bu i k i bey­ likte de halı sanatı üstün b i r s a n a t t ı . Hele Karamanoğlu A l â c d d i n Beg'in Balkanlar'daki zaferinden sonra Os­ manlı h ü k ü m d a r ı I.Murad'a g ö n d e r d i ğ i hediyeler içinde yer alan h a l ı l a r da bulunmakta i d i . Bunlar Qâlı-i Q â r a m â n i yani Karaman halısı olarak a d l a n d ı r ı l ­ maktadır. Karaman, şehir a d ı o l m a y ı p beyliğin geniş t o p r a k l a r ı n ı ifade et­ mektedir. Halıların d ö r t çifti b ü y ü k , diğer beş çifti k ü ç ü k t ü r . K a y n a k l a r d a bunlarla ilgili pek fazla b i l g i y o k t u r (11). Nerede d o k u n d u k l a r ı kesinlik ka­ zanmamıştır. Fakat hediye edilen h a l ı ­ ların Aksaray'da d o k u n m a d ı k l a r ı ke­ sindir. Çünkü XIV.yüzyılda E r a t n a h -lar'ın, daha sonrada bu devleti y ı k a n Kadı Burhaneddin'in idaresindeydi. Bu yüzden gönderilen h a l ı l a r ı n , S e l ç u k l u ­ lar'dan beri geleneğini s ü r d ü r e n K o n ­ ya'da dokunmuş olması i h t i m a l i k u v ­ vetlidir.

Bu bilgiler ışığında A n a d o l u ' d a X i n . ve X I V . y ü z y ı l l a r d a T ü r k m e n -ler'in halı d o k u d u k l a r ı kesinlik ka­ zanmıştır. T ü r k m e n l e r ' i n d o k u d u k l a r ı halılar müelliflerin b e l i r t t i k l e r i g i b i büyük değer taşıyan sanat eseri i d i l e r . Her tarafa ihraç edilmeleri de bu husu­

su teyid eden delillerdir.

Anadolu'ya yerleşen Selçuklu T ü r k -leri'nin devamı olan T ü r k m e n oymakla­ rı alıştıkları konar göçer hayat t a r z ı ­ nın Anadolu'da T ü r k b i r l i ğ i n i k u r a n

8. N . D İ Y A R B E K İ R L İ : a.g.e., s:45 9. Lydia R A S O N Y İ : a.g.e., s:616

10. İbni B A T U T A : Tuhfetun Nuzzan fî g a r â i ' b i l -emsar, Kahire, 1964, s:188

11. Feridun Bey: M ü n ş e â t ü ' s S e l â t î n , İ s t a n b u l , 1274, I, s:103

(3)

H A L I C I L I K T A R İ H İ N E KISA BİR BAKIŞ VE K O N Y A H A L I L A R I 107

Osmanlı Devleti z a m a n ı n d a yavaş ya­ vaş b ı r a k a r a k yerleşik hayata geçmişler ve dokuma işlerini s ü r d ü r m ü ş l e r d i r .

Devletlerin kuruluşu ve parçalan­ ması gibi olaylar çok defa b ü y ü k nüfus kütlelerinin yer değiştirmesine sebep olmuştur. Osmanlı Devleti de bu şekil­ de bir olayın sonucunda k u r u l m u ş t u r (12). İ m p a r a t o r l u ğ u n gelişmesinde, yeni feth edilen yerlerin T ü r k l e ş t i r i l m e s i n d e olduğu kadar.boş yerlerin şenlendirile­ rek ekonomik bir hareketlilik sağlan­ ması, kasaba vc köylerin kurulması im­

kanını yaratan konar-göçer aşiretlerin önemi b ü y ü k t ü r . (13).

.Anadolu'nun fethi ile başlayan bü­ yük dalgalar halindeki göç hareketleri. .Anadolu Selçuklu Devleti'nin kurulma­ sıyla neticelenmiş.bu devletin parça­ lanmasından sonra nüfus artışı beylik­ lerde toplanmış ve .Anadolu'da T ü r k birliğini kuran Osmanlı Devleti zama­ nında devletin gücünü teşkil etmiştir.

Böylece göçebelerin köylü sınıfına girişi ile .Anadolu'nun bazı bölgeleri Türk ülkesi haline getirilmiş ve Osman­ lı Devleti ile aşiretler a r a s ı n d a k i çe­ kişmeler de giderek azalmıştır. Göçebe­ lerin mevcudiyetinin faydalı vc zaruri bir keyfiyet sayıldığı, yeni feth edilmiş ülkelere nakli sözkonusu olunca anlaşıl­ mıştır (-Aynı zamanda göçebe unsur, ül­ kenin iktisadî hayatı üzerinde de etki­ lidir). Göçebelerin yetiştirdikleri atlar ve hay\anlar k a d ı n l a r ı n ı n d o k u d u k l a r ı halılar iç pazarlarda değeri bilinen ha­ lılardır.

Bu amaçla Orta Anadolu'ya iskan e-dilen T ü r k m e n o y m a k l a r ı , geleneklerini koruyarak bu bölgelerde yerleşmişler. Türk unsurunu devamlı olarak kuvvet­ lendirmiş ve yenilemişlerdir. Bölgele­ rinde birbirlerinden ayrı kendi arala­ rında y a ş a d ı k l a r ı n d a n yabancı tesirin­ den k o r u n m u ş l a r , göçebe h a y a t ı n d a n çıktıkları halde T ü r k karekterini boz­ madan muhafaza etmişler ve bugün ha­ la a r a n ı l a n bir değer olmuşlardır.

Bunların içinde Konya'ya yerleşen oymaklar konumuzu teşkil eden doku­ malarla d i k k a t i çekerler. Bu amaçla Konya halıcılığının tarihi gelişimi hak­ kında bilgi vermek istiyorum.

Halı büyük bir kabiliyetin derin bir zevkin yarattığı değerli ve canlı bir varlıktır. Tabiatın bitip tükenmeyen b i t k i ve renk zenginliği, gökyüzünün mavilikleri, ebem kuşağının o büyüle­ yici yedi rengi birbiriyle kaynaşarak, tatlı harmonu halinde bir tabloyu andı­ ran, cihana nam salmış halılarımızı meydana getirir.

T ü r k kadınının elinde hayat bulan halı, onun uzun günlerinde sevincini ve kederini paylaştığı dert ortağı ince zev­ k i n i n ve yaratma kabiliyetinin aynası olmuştur.

Hah sanatı daima T ü r k l e r e bağlı o-larak onların oturduğu bölgelerde ge­ lişmiştir. Düğüm tekniği Abbasiler dev­ rinde Orta Asya'dan Batıya getirilmiş ve buradan Selçuk'lu T ü r k l c r i ' n i n haki­ miyeti ile islâm dünyasına yayılmıştır. Selçuklular'ın Anadolu'ya yerleşme­ leri ile halı sanatında bir canlanma gö­ rülür. Bu canlılık, geldikleri bölgelerde­ ki üstün zevk ve kabiliyetlerini, gele­ nek ve göreneklerini Anadolu'da yaşat-m a l a r ı n d a n d ı r . Bununla beraber Büyük Selçuklu devrinden hiçbir halı parçası kalmamıştır. 13.yüzyılda muazzam Sel­ çuklu kültürü ve sanatı içinde halı sa­ natının da yüksek bir seviyede olduğu­ nun en büyük delili, bugün müzelerimi­ zi süsleyen Selçuklu devri Konya halı­ ları olmuştur.

Halı sanatı teknik ve dokuma ba­ k ı m ı n d a n küçük el sanatları grubuna girer. Bu sanatı başlatan ve yaşatan kuvvet, aile temellerine dayanır. Sel­ çuklu devri konar-göçer hayatının gös­ terdiği karakter, ailenin kendi çabası ile tabiata uyma. kendisine lüzumlu malzemeyi kendi emek ve gücü ile ha­ zırlama ananesine bugün yerleşik haya­ ta geçmiş bir çok konargöçerlerdc ha­ len yaşamaktadır.

Osmanlı Türkleri Anadolu'ya yer­ leştikten sonra teşkilatlandırmaya lü­ zum gördükleri sanat merkezlerini İslah

12. Fuad K Ö P R Ü L Ü : Osmanlı İmparatorluğu­ nun Kuruluşu, Ankara 1972

13. Paul W i T T E R K : "Osmanlı İmparatorluğu'n-da Türk Aşiretleri'nin Rolü",Tarih Dergisi, (Çev: E r c ü m e n d K U R A N ) c:Z, S-.17/18, İstanbul, 1963, s:265

(4)

etmişlerdir. Bu m i l l i sanatın yeniden ihyasında Konya'nın büyük payı var­ dır. Anadolu Selçukluları gibi köklü, yaratıcı ve yapıcı bir devlete başkent­ l i k etmiş olan Konya yöresi, ataların­ dan aldığı pek çok geleneği yakın za­ mana kadar korumuştur. 13.yüzyıla ta-rihlenen Anadolu Selçuklu halıları merkez olan Konya'da dokunmuştur. B ü y ü k ebaddaki bu halılar Konya'nın o

devirlerde bir sanat ve yaratıcılık merkezi olduğuna işarettir. Zamanla başkent özelliğini kaybeden Konya, yarattığı büyük sanat eserlerini u-nutmayıp, daha küçük fakat bölgesel ö-zelliği olan halılarını dokumaya başla­ mıştır. Geniş bir bölgeye yayılmakta olan Konya halıları Orta Anadolu halı­ cılığı adıyla tanınmaktadır. Bu genel­ leme içine giren Sille, İnlice, Lâdik, Kiçi Muhsine, Ereğli, Kırşehir, Mucur, Karapınar, Karaman, Obruk gibi mer­ kezler dokudukları halıları iie ünlüdür. Bu halıların ünü, motif ve desen oriji­ nalliği yanında kullandıkları malzeme ile de bağlantılıdır. Çünkü kendi yetiştirdikleri hayvanların yününden halılarını dokumaktadırlar. Orta Ana­ dolu, daha bir sınırlama ile Konya Böl­ gesinde otlatılan Karaman koyunları, M.Ö. 6000 senelerinde Türkistan'da ye­ tiştirilen yağ kuyruklu koyunların to­ runlarıdır. Halılarda kullanılan yün ise yine bu koyunlardan elde edilen yün­ dür. Dağda otlatılan Toklu-şisek'in sır­ t ı n d a n elde edilen yün, dokumaya en elverişli olanıdır. Ovada otlatılan ko­ yunun yünü kılanlı olur, tozludur ve r a n d ı m a n ı düşüktür. Devamlı gölgesiz ve düz bir arazide otladığından dolayı güneşte yanar ve yünün özü bozulur, verilen boyayı tutmnz, dağda otlatılan k o y u n l a r ı n da sırt yünü almmaldır. Ta­ r ı m bölgesi yünü, yerle temastan dolayı y ı p r a n m ı ş vc k i r l i d i r , kullanıma uygun değildir. Koyunun yan tarafındaki yünler tabiat olayına açık olduğundan kalın ve uzundur. Bacak arası ve boyun y ü n l e r i kısa boylu, kıvırcık ve zayıf yapılıdır. Bu belirtileri gö.steren yün, verilen boyayı tutmaz ve bir müddet sonra rengi atar. Bu yüzden halıcılığın daha ziyade Konya'nın dağ köylerinde gelişmesi elde edilen yünün yumuşak

ve ince olmasındandır. K o n y a bölgesi yünlerinin kendine has bir özelliği var­ dır. Çünkü hayvanları çevre d a ğ l a r d a yetişen kokusu ve yağı olan, t a d ı ke­ kiği andıran dikenli y a v ş a n otunu yer­ ler.

Koyunun sırtından elde edilen y ü n . Kırkım denilen yılın b e l i r l i zamanla­ rında genellikle Haziran ve E y l ü l d e i k i kez kesilir. Elde edilen y ü n l e r , bol su içerisinde tokaç denilen a h ş a p t o k m a k ­ larla dövülerek y ı k a n ı r . G ü n e ş t e k u r u ­ tulur. Yünün yapısını bozmamak için yün tarağı denilen özel s ü m e t a r a k l a -rıyla elde çekilir. B i r k a ç kez ç e k i l e n , pisliklerinden a y r ı l a n ve temizlenen yün, eğrilmekte kolaylık s a ğ l a m a s ı için sümeç (tops) haline g e t i r i l i r . Y ü n ü e ğ i r ­ mekte yörelere göre d e ğ i ş e n , iği, k i r ­ men, çıkrık gibi aletler k u l l a n ı l ı r .

İĞ: A l t t a r a f ı n d a "aşak" denilen a-ğırlığı bulunan, 30-35 cm. b o y u n d a k i ahşap ç u b u k t a n yapılmış bir alettir.

KİRMEN: Dört k a n a t l ı , o r t a s ı n d a çubuğu bulunan a h ş a p t a n y a p ı l m ı ş bir araçtır. Yünü koluna dolayan c ğ i r i c i . yünü kirmen çubuğu ü z e r i n d e k i t ı r n a ­ ğa yerleştirir ve d ü ğ ü m atar. A r t ı k b ü ­ tün boş z a m a n l a r ı n d a hatta işini yapar­ ken dahi kirmeni sağdan sola d ö n d ü r e ­ rek eğirir. Kirmen d ö n e r k e n i p i e ğ i r c n kişi yünü incelterek b ı r a k ı r . İp haline gelen kısmı kirmen ü z e r i n e alarak i ş i n e aynen devam eder. Elde edilen i p i n ka­ lınlığı ve inceliği onu e ğ i r e n elin maha­ retine bağlıdır. Yumak haline g e l m i ş i -pi kirmen üstünden alır.

ÇIKRIK: Ahşaptan olur ve y ö r e l e r e göre değişir. Genelde i p i n s a r ı l d ı ğ ı b i r iğ, iği çeviren kasnak ve k a s n a ğ ı d ö n ­ dürmeye yarayan bir koldan i b a r e t t i r .

1950 yıllarından sonra demirden ç ı k r ı k yapılmaya başlanmıştır.

Böylece eğirilerek ip haline g e t i r i ­ len yünler gelep "çile" y a p ı l a r a k n e b a t î boyalarla renklendirilmeye h a z ı r d u r u ­ ma getirilirler.

Anadolu kadını h a y a t ı n ı b a ğ l a d ı ğ ı toprağında ve d a ğ ı n d a yetişen o t l a r d a n , yabanî yemişlerden, a k l ı m ı z a gelemeye­ cek daha pek çok nebattan elde e t t i ğ i

(5)

-H A L I C I L I K T A R İ -H İ N E KISA BİR BAKIŞ V E K O N Y A -H A L I L A R I İ09

ni boyar. Bunları işlenmeye hazır hale getirilmesi de ayrı bir işlem ve zamanı gerektirir. Konya bölgesi köylerinde kullanılan b o y a l ı k l a r d a n bazılarına göz atalım:

A R M U T O T U : K o n y a ' n ı n dağ köy­ lerinde, dağ armudunu k u r u m u ş veya yaş halde kazana atarak ezerler. Ocakta k a y n a t ı r l a r ve içine ipleri atarak koyu krem rengini elde ederler (14).

K İ M Y O N AĞACI: K a y n a t ı l ı r . Çöp­ leri ayrılır, içine gelepler konularak tekrardan kaynatılır. Krem rengi elde edilir.

DAĞ ERİĞİ: Dallarının k a b u k l a r ı kaynatılır, posaları çıkarılır, su sıcak­ ken gelepler basılır ve tatlı pembe ren­ gi elde edilir.

SOĞ.A,N: Nar kabuğu ile soğan önce kaynatılır, s o ğ u d u k t a n sonra kökboya eklenir. Mor elde edilir. U y g u l a m a s ı şöyledir:

Nar kabuğu önce soğan ile k a y n a t ı ­ lır ve iyice rengi çıkarılır. Sonra ipler atılır, bir m ü d d e t beraberce k a y n a t ı l ı r . Daha sonra çıkarılıp kurutulur. Ayrı bir kazanda kökboya rengini \ermesi i -çin ıslı bırakılır. Davar kermesi katıl­ mış ateş üstünde kökboya k a y n a t ı l ı r . İ-çine k u r u t u l m u ş ipler atılır. İp rengi içtikten sonra bir leğen içine kökboya suyu alınır, mordan olarak kül katılır. İpler tekrar bu leğen içine konularak mor renk ortaya çıkar. Mor, külün mor-danlığı sonucunda elde edilir (15).

K I Z I L BOYA: K ı n a c ı k otundan al renk elde edilir.

H A Y V A N KIĞI: Bahar zamanı ot­ lar yeşerirken toplanan koyun pisliği -kığ- tenekeye ıslanır, soğuk olarak içine gelepler atılır ve beraberce bir hafta bekletilir. Elde edilen renk açık çayır yeşilidir.

K Ö K BOY.A.: Kök boya otu topla­ nır, kurutulur, d e ğ i r m e n d e ö ğ ü t ü l ü r (bu sırada o r t a s ı n d a k i sarı renk ayrılır) ve halılarımızın değişmeyen koyu kır­ mızı rengi öğütülen otun suyla kayna­ tılması sonunda elde edilir. Öğütme sırasında a y r ı l a n sarı renkten ise koyu sarı elde edilir.

K A R A BOY A L I K Ç A M U R U : Kara-cadağ bölgesinde Beyörcn K ö y ü n d e K a ­ ra Boyalık Suyunun çamuru mordan o-larak kullanılır.Tortusuna yatırılan gelepler siyaha boyanır. Eğer gelepleri tortuda biraz fazla bekletirsek, yün ya­ narak duyarlılığını kaybeder ve çabuk çürür.

Siyah daha başka yollarla da elde edilir. Palamut, meşe gibi ağaçların o-d u n l a r ı n ı n yanması sonucu oluşan kül­ den siyah renk elde edilir. Celeplerin külün üstüne yatırılmasına Salamura denir. H a k i k i siyahtan ziyade tabii bo­ ya ile boyanmış siyah tercih edilir. Si­ yah ışığı emer, kavrulur, çürür ve halı­ da çökme yapar. Bu ise halıya değer katar. Bugün ise bu çöküntü piyasada makas ve alevleme sureti ile elde edilmektedir.

Görüldüğü üzere Konya yöresinde boyama hammaddesi kendi özündedir. Bu yüzden sentetik boya kullanılmaz. Tabii boyada gelepler canlılık kazanır, boya yünle kaynaşır ve zaman aşımın­ da boya i p i tamir eder. Güneşin soldur­ ması ve asidin yakması onu etkilemez, daima rengini muhafaza eder.

Bu çalışmalardan sonra hazır hale gelen malzeme ile dokuma işine geçilir.

Halının d o k u n d u ğ u tezgaha Istar veya Hana denir. Tezgahlar duruş ve şekillerine göre isim alırlar. Anadolu'da genellikle üç türlü ıstar kullanılır. Dik tezgâh, yatık tezgâh ve yer tezgâhıdır.

Dik ve yatık tezgâhlar, genellikle şehir, kasaba ve köylerde kullanılır. Tezgâhın bir ucu tavana tutturulur, d i ­ ğer ucu toprağa gömülüdür.

Yer tezgâhları, yere parclel olup Konya köylerinde T ü r k m e n aşiretlerin­ de diğer tezgâhlarla aynı özelliklere ha­ iz olarak kullanılır.

Tezgâha önce çözgü iplikleri gerilir. Çözgü iplikleri tabii beyaz yünden çift b ü k ü m l ü d ü r . Tezgâha dikey gerilirler. Konya yöresinde, tezgâh hafif 75

dere-(14) Oymalı (Gicen) köyü (Karapınar'a bağlı) halkından Şükran K A R A Ş A N ve Fadime Y I L D I R I M ' -dan şifahen alınan bilgi.

(6)

110 A. F U L Y A BODUR çelik bir eğimle dik durur. Germe iş­

leminden sonra ilme atılarak dokumaya başlanır. Bir ilme sırası bittikten sonra bir içten bir dıştan tek büküm genellik­ le koyu renk olan atkı iplikleri geçiri­ l i r . İsteğe göre bir veya i k i sıra geçi­ r i l i r . Bu seçilen modele göre değişir, in­ ce düşmesi istenilen halılarda tek sıra­ dır ve mâliyet artar. Kaba dokumalar­ da ise i k i , hatta altı sırada geçirilir.

Dokuma sırasında bir takım yar­ dımcı malzemelerden faydalanılır. Bun­ lar, k i r k i t , makas, bıçak ve taraktır.

K İ R K İ T : çok dişli bir alettir. Ge­ nellikle kulp kısmı ağaçtan, kendisi de­ mir ya da kurşundan yapılır. Dişlerin arası birer çözgü girecek şekilde düzen­ lenmiştir. Düğümlerin üzerine vurula­ rak sıkışmasını sağlar.

MAKAS: ayarlı özel bir alettir. Do­ kunan halının uzun havlarını kesmede . kullanılır.

BIÇAK: düğüm^ ipliklerini kesmeye yarıyan alettir ve çok çeşitleri vardır.

T A R A K : kesilen düğümlerin ve ip­ liklerin geride kalan pisliklerini temiz­ lemede kullanılır.

Desene başlamadan evvel sökülmeyi önlemek için halının başlangıcı kilim gibi dokunur. Halıların başlangıçların­ da yer alan bu dokumaya Toprakçılık adı verilir. Sonra asıl dokumaya geçi­ lerek içten gelen ilhamla, halılar ka­ dınlarımız ve kızlarımızca dokunur. Halının dokunması bittikten sonra, sa­ çak geri çevrilip, çözgüler örülüp diki­ lir. Bu işlem daha çok Yörük'lerin do­ k u m a l a r ı n d a görülür.

Halıda kalite, birim alan olarak ka­ bul edilen 10 x 10 cm. ye atılan düğüm sayısı ile ölçülür. Bu birimden 1 metre karesindeki ve halının tamammdaki d ü ğ ü m sayısı ortaya çıkar. lO.cm. kare­ l i k ölçümlerdeki düğüm sayısı halının önemini belirtir.

Anadolu halıları Gördes ilmesi ile dokunur. D ü ğ ü m ipi çift bükümdür. Y ü n sağa bükülerek S,sola bükülerek Z k ı v r ı m ı n ı verir. Anadolu halılarında b ü k ü m yönü daima soldur. İki sola bü­ k ü m l ü yün birleşerek tek bir sağ bü­ k ü m yaparlar.

Anadolu, özellikle Konva h a l ı l a ­ rında en büyük özellik atılan i l m e n i n sayılmamasındadır. Halının kalitesi cm. karesindeki ilme sayısı ile d e ğ e r l e n ­ dirilmez. Bu halılarda önemli olan mal­ zeme, renk ve motif ahengidir k i halı bunlarla değer kazanır.

Konya bölgesi geleneksel özelliğini yaşattığı halılarını y u k a r ı d a b e l i r t t i ğ i m zorlukları aşarak b ü y ü k bir zevk ve kabiliyet sonucunda vücuda getirir.

Araştırmalarım sırasında K o n y a ' d a müze ve özel kolleksiyonlarda çok sa­ yıda örneği inceleme fırsatını buldum. Konya Koyunoğlu Müzesi kolleksi-yonunda Env.No: 7 olarak k a y ı t l ı h a l ı seccade K a r a p ı n a r bölgesinin b e l i r g i n özelliğini taşımaktadır (Resim:l). Ü s t üste sıralanmış altı niş, seccadenin ze­ minini d o l d u r m a k t a d ı r . Nişler üç kade­ meli olup ortalan alemle b e l i r t i l m i ş t i r . Renk sıralaması kahverengi, k ı r m ı z ı , lacivert, san olarak t e k r a r l a n m a k t a d ı r ^ Nişlerin i k i yanında rozetler yer alır. Bordur ise kahverengi zeminde sekiz kollu yıldızlardan rozetlerle ç e v r i l i d i r . Tali bordürlerde lacivert zemin k û f î S kıvrımları sıralanır.

Seccade bölgesel özellikle d o k u n m u ş ve saf seccadelerin geç devirde devam eden bir tipidir 20. yüzyılın b a ş l a r ı n a tarihlenir. .Atkı ve çözgü y ü n d ü r . G ö r ­ des ilmesi ile d o k u n m u ş t u r . E b ' a d ı 1.35

X 1.02 cm.'dir. K a r a p ı n a r ' ı n t i p i k d o k u

-masıdır. Bugün piyasada beş m i h r a p l ı olanları değerlidir.

Konya'da özel bir kolleksiyonda yer alan halı, yine bir K a r a p ı n a r dokuma-sıdır (Resim:2). zemin, mihrap nişi g i b i teşkilatlanmıştır. Altı kademeli olan mihrap nişini ortada kalın bir halat i -kiyc ayırır. Bu halatın alt ve üst k ı ­ sımlarına altıgenler y e r l e ş t i r i l m i ş t i r . Karşılıklı birleşen altıgenler i r i bak­ lava oluştururlar. O r t a l a r ı n d a n ü s l u p -laşmış hayat ağacı motifi ç ı k m a k t a d ı r . Bu altıgenlerden sarkan lâleler k ı r m ı z ı zeminde yer alarak K a r a p ı n a r ' ı n L a d i k modeli olduğunu adeta ispatlar. 75-80 senelik olan bu halı da Ladik modeli­ nin mahalli özelliklere uyularak d e ğ i ­ şik tarzda nasıl d o k u n d u ğ u n u g ö r ü r ü z . .Atkı ve çözgü yündür. Gördes ilmesi ile

(7)

H A L I C I L I K T A R İ H İ N E KISA BİR BAKTS VE K O N Y A H A L I L A R I 111 dokunmuş, eb'adı 1.69 x 1.22 cm.dir.

Yine aynı özel kolleksiyonda başka bir örnekte K a r a p ı n a r ' ı n Ladik modeli­ ni buluruz(Resim;3). Bu tip en t a n ı n m ı ş olanıdır. Sarı d i k d ö r t g e n zemin i k i se­ kizgenle d o l d u r u l m u ş t u r . Sekizgenler iç ve dıştan kancalarla d o l d u r u l m u ş t u r . İ-ki ayrı seİ-kizgen halinde olmayıp, birbi­ rinin devamı şeklindedir. Sekizgenlerin zemininde, bir rozetten çıkan lale ve koç boynuzu m o t i f l i kareler dörtlü gruplar yapar. Bu g r u p l a r ı n boşlukla­ rında i k i yanda birer ibrik motifi dol­ gu y a p m a k t a d ı r . Sekizgenlerin dışında kalan zemin boşlukları lâleler vc şema­ tik Hun Gülü motifleri ile bezelidir. Halının alt ve üst k e n a r l a r ı n d a mazgal nişleri içinde üslûplaşmış hayat ağacı motifleri yer alır. Halı 90-95 seneliktir ve kullandığı motifler y ü z ü n d e n 17. yüzyıl Osmanlı devamcısı olarak tanı­ nır. Motifleri 16.17.18. yüzyıl ipek ve kadife dokumalar ü z e r i n d e rastlanır. .Atkı ve çözgüsü y ü n d ü r . Eb"adı 1.99 .\

1.20 cm.dir. Uzun yolluk tipi olanları da vardır. Halının benzerlerine çeşitli müzelerde \c özel kollcksi>onlarda rastlanır. Bu tip içindeki .Anadolu do­ kumaları Saray Halıları'nı teşkil eder­ ler.

Konya'da başka bir kolleksiyonda rastladığım Karaman dokuması Ladik modeli seccade, yine yün malzeme ile Gördes ilmesiyle d o k u n m u ş t u r ( R e s i m : 4 ) . Eb'adı 1.67 x 1.08 cm.dir. Mihrap nişi kırmızı zemini t e ş k i l a t l a n d ı r m ı ş t ı r . Üç kademelidir, o r t a s ı n d a n çıkan bir alemi ve aşağı doğru sarkan kandili ile tipik Ladik özelliği gösterir. M i h r a b ı n köşe­ lerinde üslûplaşmış lûle motifleri yer alır ve daha çok haşhaş çiçeğini a n d ı ­ rırlar. Bordür tamamen Ladik deseni sarmaşık dal ve laleli rozet desenleriyle bezelidir. Fakat bu desenler dc biraz kabalık göze çarpar. Halı, çok eski ol­ mamakla beraber m a h a l l î özellikleri yaşatması açısından ilginçtir.

Yine özel bir kolleksiyonda yer alan diğer bir hah değişik b o r d ü r ü y l e dikkati çeker(Resim:5). Konya Kara­ man yolu üstünde Kasaba Köyü doku­ ması bir seccadedir. Eb'adı 1.50 x 1.08 cm.dir. K ı r m ı z ı zemin mihrap nişi ile

belirgindir. Mihrap köşeliklerinde açmış dörtlü karanfil grubu yer alır. .Ası! ilginç olan lacivert zeminli

bor-d ü r bor-d ü r . Bu zeminbor-de bölgeye ait bir ta­ birle Doğuran Ana motifi sıralanır. Ta-mamiyle bitkisel k ı v r ı m l a r d a n oluşan bir motiftir ve kıvrık rûmtlerin birleş­ mesinden k a y n a k l a n ı r . Diğer bir deyiş­ le Eli Belinde motifinin gelişmiş şek­ lidir. Bir ana ve altı yavrusu ile ilginç bir motiftir. Çok i y i korunmuş olan seccade 100 seneliktir. Bordüründc gö­ rülen bu motif Selçuklu' lardan beri devam eden taş işçiliğinde görülen insan f i g ü r ü n ü n halıda yaşamasıdır.

Diğer bir özel kolleksiyonda yer a-lan seccade Konya Ereğli Işıklar Köyü dokumasıdır(Resim:6). 1. 05 x 0.85 cm. e b a d ı n d a tabii yün dokuma olan secca­ de sarı zeminlidir vc mihrap teşkilat­ lıdır. İlginç özelliği kırmızı zemin or­ tasında görülen şematik hatlı insan f i ­ g ü r ü d ü r . Mihrap köşeliklerinde karşı­ lıklı ters yönde koç boynuzları dolgu yapar. Seccadenin b o r d ü r ü n d c sırala­ nan rozetlere mahalli olarak it izi de­ nilmektedir. 200 senelik olan halıda yer yer yırtılmalar olmuştur, ilginç yanı, ortada yer alan insan figürüdür. Bunun bir seccadede yer almasının nedeni an­ laşılamamıştır. Belkide seccade de du­ ruş yönünü gösteriyor olabilir. Bor-d ü r l e r i n Bor-d e görülen Bor-değişik Bor-desen uyar­ lamaları Konya bölgesinin desen zengi-liğinin bir delilidir.

Başka bir kolleksiyonda yer alan halı Konya Sarayönü dokuması Ladik modeli olarak t a n ı n ı r (Rcsinı:7). Tabii yünle Gördes ilmesi ile d o k u n m u ş t u r vc 2.28 X 1.62 cm. e b ' a d ı n d a d ı r . Düz kır­ mızı zemin i k i büyük sekizgen madal­ yona ayrılmıştır. Madalyonların içlerin­ de kancalı yapraklar vc rozetler bulu­ nur. Sekizgenler dıştan, kanca vc koç boynuzları ile çevrelenmiştir. Madal­ yonlar a r a s ı n d a k i boşluklar rozetler vc yapraklarla bezelidir. Ana bordür rozet çiçeklerini a n d ı r a n motiflerle kaplıdır. Alt \e üst kenarları kapla\an mazgal nişleri. kah\crengi zeminde hayat ağacı m o t i f l i d i r . 100 senelik olan halının mo­ tiflerinde Erken Osmanlı halılarının 111. t i p i n i n etkilerini buluruz.

(8)

112 A FTTT.YA BODUR K a r a p ı n a r yöresinin en tanınmış ör­

neği olan SALUR modeli bugün hâlâ sevilerek dokunan bir modeldir (Re­ sim: 8). 1.82 X 1.18 cm. eb'adında olup t a m a m ı y l a y ü n malzemedendir. Ve bir özel koUeksiyonda yer alır. Zemin altı köşeli bir şemse ile doldurulmuştur. Bu altıgenin içine ikinci bir altıgen yerle­ ştirilmiş ve içi dört kollu bir baklava ile teşkilatlanmıştır. Şemseden sarkan k ü ç ü k selbeklerde, kancalı altıgenler yer alır. Selbeklerin şemseye birleş­ t i k l e r i kısımlarda ince bir koç boynuzu bağlayıcıdır. Köşeliklerde, balta motifi dolgu yapar. Bu Karapınar'ın Salur mo­ delinin tipik özelliğidir. A l t ve üst kenarda her zaman görülen mazgal niş­ leri yer alır. Üslûplaşmış Hayat Ağacı motifi iç dolgusudur. Bu model karek-terini kaybetmeden bugün K a r a p ı n a r ' ı n köylerinde dokunmaktadır.

Konya'da tesbit edebildiğim kıy­ metli bir halı yine bir özel kolleksiyona aittir ve Konya OBRUK dokumasıdır. Dokudukları desen eski Karaman böl­ gesi desenleridir (Resim:9). 1.44 x 1.33 cm. eb'adında kareye yakın bir parça­ dır. Kırmızı zemin çift sıralı sekizgen­ lere ayrılmıştır. Bunlar sekiz adettir ve içlerinde kancalı ve kademeli ikinci bir sekizgen yer alır. Ortalarında ise sekiz kollu yıldızlar bulunur. Motif itibariyla A v r u p a l ı ressam Memling' in tablola­ r ı n d a görülen ve bundan dolayı Mem­ ling Gülü diye tanınan (yanlışlıkla) ha­

lıların plan şemasına benzer. S e l ç u k l u ­

lardan beri gelen gelenekle K û f t y a z ı h desen geniş dış b o r d ü r ü d o l a n ı r . Daha basitleşmiş ve taklit olarak k u l l a n ı l ­ mıştır. 200 senelik olan h a h zemin bölümlemesi b a k ı m ı n d a n E r k e n Osman­ lı halılarının b ü y ü k bölmeli t i p i n i n de­ vamıdır ve i y i d u r u m d a d ı r .

İncelediğim h a l ı l a r d a n g ö r d ü ğ ü m kadarıyla madalyonlu ve y ı l d ı z l ı E r k e n Osmanlı devri h a l ı l a r ı n ı n e t k i l e r i a ç ı k ­ ça bellidir. Bu etkileri K o n y a k e n d i ö-zel potasında eriterek kendi malzemesi ve desenleriyle kendince d o k u m u ş t u r . Geçmişte, çok değil 80 yıl ö n c e s i n e kadar bu eşsiz ö r n e k l e r i , y ü n ve t a b i i boya ile dokuyan Konya h a l k ı , maale­ sef bugün bu güzel g e l e n e ğ i n i kaybet­ miştir. Analin boya, sentetik malzeme ile kendi ruhunu, y a ş a y ı ş ı n ı , h a y a t ı n ı aksettirdiği modellerinden uzak, k e n d i ­ lerine öğretici diye g ö n d e r i l e n k i ş i l e r i n hazırladığı dejenere desenlerle h a l ı do­ kumaktadırlar. Bir zamanlar cihana nam salmış h a l ı l a r ı n ı n y a n ı n d a b u g ü n dokudukları, sanat eseri o l m a k t a n uzak ticari piyasaya hitap eden m a l l a r d ı r .

Oysa biz Orta Asya'dan k o p u p ge­ len atlı bozkır k ü l t ü r ü n e sahip, b ü y ü k uygarlıklar yaratmış, cihana nam sal­ mış Türkmen halılarını i l k defa d o k u ­ muş, konar-göçer T ü r k m e n t o p l u l u k l a ­ rının torunlarıyız ve g e l e n e ğ i m i z i aslımızı, öz değerlerimizi u n u t m a y ı z , buna tarih de izin vermez.

(9)

RESİM }- Karapınar Seccade (Konya Koyunoğlu müzesi Env.No : 7)

RESİM 2- Karapınar Ladik (nodeli (Özel KoUeksiyon)

D

(10)

RESİM S- Karaman Kasabaköy dokuması seccade (Özel Kolleksiyon) . ' ,

RESİM 7- Sarayönü Ladik dokuması (Özel Kolleksiyon)

Referanslar

Benzer Belgeler

Örnek: 2x + 3y + 4=0 ve x  5y  3=0 doğrularının kesim noktası ile başlangıç noktasından geçen doğrunun denklemi nedir?. Çözüm: İki doğrunun kesim noktası,

Mobbing ve örgütsel sessizlik arasında yapılan korelasyon analizine göre mobbingin kendini geliştirme ve iletişime yönelik saldırılar, sosyal ilişkilere yönelik

Hastane sözünden tıbbi müdahale yapılabilen donanım ve organizasyona sahip sağlık kuruluşları anlaşılmaktadır. Türk Dil Kurumu sözlüğünde de bu sözcük

Bu çalıĢma, Sızma Hg madeni ve özellikle Lâdik (KurĢunlu Mahallesi) iĢletme bölgesinde yıllardır yüzey ve yer altı sularının etkisinde bulunan maden

Anadolu’nun çeşitli yörelerinde Sivas, Karaman, Konya(Karapınar,Ladik) Batı Anadolu’da eski halı merkezlerinde (Uşak, Bergama, Kula, Gördes, Mi- las ) ve

Genişbant İletişim teknolojilerinin (Kablolu ve Kablosuz İletişim Teknolojileri ve IP Teknolojileri dahil) geleneksel yaklaşımların ötesinde hızlı ve güvenilir

Akdağ formasyonunun en üst düzeylerini meydana ge- tiren bu üyenin alt sınırı, Orta Permiyen yaşlı Karocağı üye- si üzerinde uyumlu olarak bulunur; üst sınırı ise

Bölgenin bu en belirgin doğal tehdit unsurunun ortadan kaldırılması, afet güvenliği sürecinin, arazi kullanım planlaması ve yer seçimi gibi, inşaat öncesi