• Sonuç bulunamadı

Ara Güler'in gözden kaçan Montpellier sergisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ara Güler'in gözden kaçan Montpellier sergisi"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

12 A Ğ U STO S 1985

ED İRN E ESKİ C A M İAra Güler'in Montpellier kentinde açtığı sergi, ünlü "Allah ve Kadınlar” f o ­

toğrafından başlayıp hiç bilinmeyen yapıtlarına uzanıyordu. Bunlardan biri "Edirne Eski Cami ”yrf,\

Ara Güler’in gözden kaçan

Montpellier sergisi

I

Fransa’nın Montpellier kentinde 14 mayıs-1

haziran günleri arasında sergi açan Ara Güler’in

ele aldığı konu “Akdeniz Çevresinde Dinler”di.

40 kadar siyah-beyaz fotoğraftan oluşan bu

olağanüstü dizi sayesinde gerek Ara Güler ve

gerekse Türk fotoğrafı son yılların en büyük

gövde gösterisini gerçekleştirmiş oldu.

SAMIH RİFAT__________

Bu yılın başlarında ünlü fo­ toğraf sanatçımız Ara Güler, ma­ yıs ayı içinde Fransa’da, M on­ tpellier kentinde yapılacak önemli bir Fotoğraf Şenliği’ne bir sergiyle katılmaya çağrıldı. 14 mayıs - 1 Haziran 1985 günleri arasında Montpellier Belediye Sarayı’nda açılan bu serginin ba­ sınımızda çıkan haberleri, ne ya­ zık ki amatör fotoğrafçılarımızın

sağda solda kazandıkları ödül­ lerden, madalyalardan fazla ses çıkarmadı; bence çok önemli olan bu sergi gündelik olaylar arasında kaynadı gitti. Bir-iki ay­ dır Fransa’dan gelen fotoğraf dergilerinde bir gecikme olduğu için serginin oralarda, yabancı fotoğraf çevrelerinde uyandırdı­ ğı yankıları henüz bilemiyorum. Ama bekliyorum ve bana ulaşa­ cak eleştirileri de, ulaştıkça ak­ tarmaya çalışacağım.

Montpellier sergisi “Journées

Internationales de La Photog­ raphie et de L’Audio-Visuel” ad­

lı şenlik kapsamında düzenlenen büyük bir sergiler grubu içinde yer alıyordu. Ünlü Fransız fotoğ­ rafçı Roland Laboye’un sanatsal yönetimini üstlendiği şenliğin bu yılki etkinlikleri iki ana konu çevresinde toplanmışlardı: “Ak­

deniz Çevresinde Dinler” ve “İn­ san Bedeni”. Güler’in sergisinin

de içinde bulunduğu birinci grupta Erich Leesing, André

Martin, Sabine Weiss, Constan- tine Manos, Leonard Freed gibi

çok önemli fotoğrafçıların sergi­ leri vardı ve dokuz ayrı sergi açıl­ mıştı. İkinci grupta da yine ta­ nınmış adlar, ünlüler toplanmış­ tı.

O la ğ a n ü stü bir dizi

Ara Güler’in sergisi Türkiye1

deki, Anadolu’daki dinsel töre­ leri, gelenekleri, inançları ve bunların görsel yansımalarını konu alan, 30x40 santim boyut­ larında, yaklaşık kırk siyah- beyaz fotoğraftan oluşuyordu. Ünlü “Allah ve Kadınlar” fotoğ­ rafından hiç bilinmeyen, kimi çok yeni yapıtlara uzanan olağa­ nüstü bir diziydi bu. Serginin bir çağrı üzerine hazırlandığını yu­ karda söylemiştik. Şenliğin dü­ zenleyicileri, “Anadolu” dendi­ ğinde bu işin Ara Güler’in işi ol­ duğunu biliyorlardı ya da hemen öğrenmişlerdi. Sırası gelmişken şunu da söyleyelim; Türkiye’de bugün, ha deyince böyle bir ser­ giyi çıkarabilecek, böylesi bir ça­ lışmayı ortaya koyabilecek bir fo­ toğrafçı daha -ne yazık ki- yok. Seçim çok doğru bir seçmidi ve

Ara Güler (ve Türk Fotoğrafı),

bu gerçekten üst düzeydeki ulus­ lararası katılım arasında, son yıl­ ların en büyük gövde gösterisini bu sergiyle gerçekleştirmiş oldu. Serginin sunuş yazısını Türkiye’yi çok iyi tanıyan bir kişi, ünlü Fransız bilim adamı Alain Ghe-

erbrant yazdı. Bu son derecede

güzel, etkili, şiirsel yazının bir şe- virisini yapmaya çalıştım: “Gös­

teri” dergisinin haziran sayısın­

da yayımlandı. Güler’in görsel yaratısına ilginç boyutlar, ilginç derinlikler getiriyordu bu yazı.

Ş a şıla sı bü tü n lü k ______

Buraya kadar söylediklerim işin hep öykü yanı. Peki ya fo­ toğraflar? Ya serginin etkisi, ta­ dı? Hiç düşünmeden olağanüs­ tüydü diyebilirim. Hazırlıkları sı­ rasında sergiyi İstanbul’da gör­ me mutluluğuna eriştiğim için seviniyorum ve bu serginin bir gün Türkiye’de de açılacağını fo­ toğraf dostları adına umuyorum. Ustanın atölyesinde fotoğrafları yerlere, koltuklara serdiğimiz gün, unutulmaz bir gün oldu be­ nim için. Elliye, altmışa yakın fo­ toğraf vardı önümüzde. Otuz beş yıllık bir çabanın, katıkısız bir sevginin, heyecanın ürünleri. Başka başka zamanlarda, başka başka yerlerde çekilmiş fotoğraf­ lar ve bunlardan doğan şaşılası bütünlük, şaşılası tutarlık. Ara Güler’in en ilginç yanlarından bi­ ri de bu: Her zaman başka ama hep kendine benziyor. Her kare­ sinde kendini duyuruyor

H as sa n a tç ı b öyled ir

Fotoğraflarını ayırmasını izle­ dim o gün; fotoğraflar üstüne söylediklerini dinledim. “Bu gör­

düklerin tükenen bir dünyanın görüntüleri” diyordu; “Kısa sü­ re sonra ne bu insanlar kalacak, ne bu töreler, ne de bu görüntü­ ler. Yitip gidecekler. Yakalamak gerek onları; belgelemek gerek.” “Nasıl’ı söylemiyor ama ipuçla­

rı veriyor sık sık. Benim çok be­ ğendiğim, etkili bir kareyi kaldı­ rıyor diziden. “Düz röportaj bu” diyor,“ Aradığım bu değil. İyi fo­

toğraf insanı alıp başka yerlere, ötelere götürmeli. Örneğin bu; belki şunlar...”

Uzun uzun fotoğraflarına ba­ kıyorum. Söylediklerini düşünü­ yorum. Çok iyi anlıyor muyum onu, bilmiyorum. Ama has sa­ natçı böyledir işte. Çoğunlukla kolay anlaşılmaz; kolay ulaşıl­ maz yanına. Buna karşılık kolay­ ca duyulabilir. Duyuluyor da!

Referanslar

Benzer Belgeler

Naim Gören (1904-1977) Ferit İbrahim Bey’in ilk çocuğudur. Ferit İbrahim, Ankaradaki çalışmaları sıra­ sında, oğlu Naim’i yanına getirtti. Naim Bey, Ulus

[6] Bu olgumuzda, pinch-off sendromu nedeniyle port haznesi ucundan kopan ve pulmoner artere embolize olarak ventriküler aritmilere neden olan kateter parçasının,

Türkier’den başka Osmanlı imparator- lüğünü teşkil eden bütün unsurlar, Os­ manlI imparatorluğumu yıkmak isteyen­ lerin teşvikiyle galeyanda iken

56 kiloda Kenan (Galatasaray) — Biris, 61 kiloda Basri (Kasımpaşa) — Sallis, 66 kiloda Faik (Galatasaray) — Mikroplos, 72 kiloda Kandemir (Kasım­ paşa)

önce, hep birlikte gizlice, kilise bahçelerinde sigara içe­ rek; sonra yine aynı gizlilik içinde ve aynı kilise bahçesin­ de, politik toplantılar

servicing of machinery, including the effects of maintenance and repair of agricultural machinery, the supply of spare parts, training of staff and others.Under

İlk zamanlar Murat Bey de Paris komistesinin, dolayısiyle Ahmet Rıza Beyin direktiflerine muti görünmüş, sonra bazı an- laşamamazlıklar ve

Bu CD ’leri Saygun’un derin müziği, öz­ gün armonisi ve uluslararası çok yüksek dü­ zeydeki besteciliği beni çok etkilediği için hazırladım.. Böylesine