Yaşadığı devri
yaşatan ressam
H o c a
A li
R ıza
NİGÂR TAŞLICALI Ressam Ali Rıza Hoca 60 yaşında iken.
Ali Rıza Hoca’nın birçok ünlü tablolarından başka «Kırkanbar)» adını verdiği bir cep defteri vardı ki, ayrı bir değer taşır, ondan bir yaprak koparan sanatseverler kendilerini bahtiyar sayarlardı
Ç
OCUK denecek yaştan başlayara k ö m rü n ü n son u n a k a d a r elin den fırça ve kalem i h içb ir zam an bı ra k m a m ıştı. Peyzaj, n a tü rm o rt, hayali ta b lo la r o lara k karakalem , füzen, p as tel, suluboya, yağlıboya pek çok resim yapm ış b u lu n an ve eserleri titizlikle sak lan an Ali Rıza Bey'in vefatı üzerin d en nerdeyse yarım yüzyıl geçm iş ola cak. Geniş şö h re t ve kabiliyeti yanın da son derece alçakgönüllü ve iyi b ir insan olan Ali Rıza Hoca 1930 yılında h ayata gözlerini yum m uştu.
T ü rk iy e’ye gelen o ry a n ta jistlerd e n bi rin e, kendisinden istenen b irk aç re sim le b irlik te el yazısı ile yazıp verdiği hal tercü m esin e göre (l ) Ali Rıza Bey Har- bive M ektebinde oku rk en resim le de u ğ raşm ış ve kendi istid ad ın ı g eliştir
dikten b aşk a bu sa n a ta eli y atan a rk a daşlarını da organize ederek okulda b ir resim atölyesi açılm asına izin verilm e si için E them P aşa’ya başv u rm u şlar, E them Paşa bu isteği olum lu k arşı layarak gerekli m alzem esi de okul ta ra fın d an sağlanm ak su retiyle b ir Re- sim hane açılm ıştır. B u rada yapılan ilk resim ler, devrin p adişahı A bdülham id’e sunulm uş, «ihsan ve takdirle» k arşılan m ıştır. H al tercü m esin d e «İhsan» keli m esi kullanıldığına göre, bu n lar, bir b ak ım a satın alınıp belki de sarayda alık o n m u ştu r. Bu sebeple sarayın re sim koleksiyonları arasın d a sık sık ra stla n a n yabancı im zalar a rasın d a bu
(’ ) «Ressam Ali Rıza Bey’e göre kahveleri n iz ve eşyası» Ord. Prof. Dr. Süheyl Ün- ver.
T ü rk re ssa m ın ın da e se r ve im zasının b u lu n d u ğ u n u ta h m in edebiliriz.
N ihayet Ali Rıza Bey H arbiye Mek te b in d e n m ezun o lu r ve fa k a t yine o o kula re sim öğretm eni o lara k atan ır. Ayrıca H arbiye M ektebi'nde k u ru lm u ş olan S oylular S ım fin m re sim d ersle ri n e giren odur... D erken okul m a tb a a sının Baş R essam lığı da ona verilir.
BAŞ RESSAMIN GÖREVLERİ
Ali Rıza H oca’nın yaptığı m atb aa
B aş R essam lığ in m ne olduğunu an la m ak için on u n günlük işleri arasın d a o k u lların resim d ersle rin d e kullanıl m ak için m odel hazırlam ak ve b asm ak b u lu n d u ğ u n u d a gözönünde tu tm a lı yız.
Bu a ra d a Ali Rıza Bey yine «Okul la ra m ahsus olm ak üzere» h e r b irin d e 30 a r m odel b u lu n an « Üç sın ıf için üç
a lb ü m » h a z ırla r ve b asa r. B u n lar da
hiç şüphesiz Ali Rıza koleksivoncu- ların c a önem taşıyan ese rlerin d en sa yılm ak gerekir. Okul id are lerin in de m irb aş dosy aların d a v ar m ı yok m u bi linmez.
M eşrutiyet ilan olunduğu sıra la rd a
«R essam lar C em iyeti» adıyla b ir d er
nek k u ra r ü stad . Bu isim de b ir dergi de çıkarm aya b aşlarla r. B ir sü re son ra Ali Rıza H oca sağlık sebenleri ile em ekliliğini isteverek avrılır. Güzel S a n a tla r Y üksek K u ru lu ’na iıve seçilir ve bazı o k u lla rd a öğretm enliği sü rd ü rü rse de h iç b ir ta til gününü k aç ır m ay arak İs ta n b u l’un hem en h e r y erin de eski evlerin, k öşklerin g ö rü n ü şleri ni,, ağaçlıklarını b ü tü n özelliklerivle tü- vale geçirir. Pek çok p o şatlar, krokiler, gerek kalem gerek sulubova. vağlıbo- ya re sim ler vanar. H avatı resim le do lu d u r. Ve nek tabii o larak çevresini re sim san atın ı sevenler k u şatır.
NEFES ALIR GİBİ
O nun seçkin öğrencilerinden olan
Sayın Dr. Süheyl, hocasını özetle şöy le canlandırıyor: (2)
«N efes alır gibi resim yapardı. Gö rüp de ilgilendiği şeylerin resim lerini ‘K ırk a n b a r’ adını verdiği cep d e fte ri ne geçirirdi. E cdadının o tu rd u ğ u y e r leri, bucakları, oradaki sa m im i ruh asaletini b itle re yadigâr b ıra k tı.»
R essam ım ız h alk a ra sın d a dolaşm a yı d a sevdiğinden m ahallelerde, deniz k en arların d a, açık ve havalı k ırla rd a k u ru lm u ş olan kahvelerde re sim le r ya p arak , b ir nevi kulüp dem ek olan b u to p lan tı y erlerin d en günüm üze çok kıy m etli, tetk ik e değer a y rın tıla r b ıra k m ıştır. R ahm etli ressam ın öldüğü yıl olan 1930’da b ü tü n san a t çevreleri ve b asın ona lâyık olduğu ilgiyi g östere re k dilleri döndüğünce m eziyetlerini belirtm ey e çalışm ışlardı. C enazesinin k endisine y araşan b ir alçakgönüllülük le sadelik içinde k ald ırılm asın ı vasiyet etm işse de şeh rin b ü tü n k ö şelerinden ak ın ak ın gelm iş olan san a tse v erlerin saygı elleri ü zerin d e taşın m ıştır. Y et m iş ü ç yıl önce doğm uş olduğu Ü skü d a r’ın toprağına, K a raca ah m et servile ri a ra sın d a b ir köşeye g ö m ü lm ü ştü r.(3) R essam Ali Rıza Bey « İstanbul ve
Boğaziçi R essam ı» o larak ta n ın ırsa da
b u şeh rin özellikleri dışına da çıkm ış ve m em leket içinden m a n z a ra la r getir m ek ten geri k alm am ıştır. Gebze, Değir- m endere, K a ram ü rsel, S öğüt ta ra fla rın da d o laşırk en o ra la rd a n T ü rk lü ğ ü yan sıtan b irço k e se rler g etirm iştir.
HATIRA DEFTERLERİ
Y u k ard a da sövlediğim iz gibi Ali Rı za H oca’m n d efte rleri m eşh u rd u . B un ların y a p ra k la rı arasın d a çok kıym et li p a rç a la r b u lu n m a k ta d ır. Bazı s a n a t çılard a —belki m azu r görülecek— kıs
kanm a zaafı on d a yoktu. S an atçı
yetiş-(2) Aynı kitaa.
(3) İstanbul Şehremaneti Mecmuası, Haziran 193a, D.A.S.
m eşini isterd i. K endisinden resim öğ ren m e k istey en ler a ra sın d a h ali vakti y erinde olm ayanı g ö rü rse m alzem e ba
k ım ından ona y ard ım d a b u lu n u rd u . S an at seveni de eserleriyle m ü k â fa t la n d ırm a k ta n h oşlanırdı. K endisinden b ir re sim rica eden kim seye d erhal v erm ek ten çekinm ezdi. «M üsveddeleri» ni taşıy an m e şh u r cep d efte rlerin d e n y a p ra k la r k o p a ra n la r p ek çok olm uş tu r, hiç sesini çıkartm azdı.
Ali Rıza H oca’yı görenler, k en d ileri ni b ir şefk at sim gesi ile karşılaşm ış b u lu rlard ı. Y ürüyüş ve o tu ru şu n d a ta rif edilm ez b ir tevazu vardı. (4)
E serle rin d e bilh assa İs ta n b u l’u n b ü tü n este tik d eğerlerini te sp it e tm iş ol duğunu görürüz: «O, bir güzellik res
sam ıydı. Doğu zevkini, doğu ruhunu
okşam ayan konular onun fırçasında yer bulm azdı. R ıza B ey denildi m i, h a fif bir akşam esm erliği içinde yeşilliği bol b ir ağaçlıkta ke n d in i gizleyen bir su hatıra gelir. B u su yu n çevresi ve ü stü o kadar kapalıdır ki, en sert ve ö fkeli fırtınalardan bile etkilen m ez. A ltı ise bula n m a k bilm ez. Fakat o durgunluğun içinde her zam an fa rked ilm e yen bir titreşim , bir e sm e r pırıltı, tatlı ve us lu bir şırıltı sezilir. B ir su k i ancak ken d i ke n d in e dalgalanır, döğüniir, ya tışır, durur. Fakat yabancı b ir göze karşı tam am iyle duygsusz, h a reketsiz ve fersizdir.» (5) @
(4) Muallim Vahyi 3ey. (5) Sahabettin imzalı eleştiri.
f---— --- — --- \
YAVUZ SULTAN SELİM’İN PİŞMANLIĞI
G eçenlerde de b ir vesile ile işa re t ettiğim iz gibi, Yavuz S u lta n Se lim çok hiddetli b ir p ad işah idi. Kızdığı zam an en y akınlarını bile öl d ü rm e k te n geri kalm azdı.
F akat Yavuz'un h id d etin i yenem eyerek yaptığı işlerden bazen piş m an olduğu da görü lü rd ü . T arihçi Ş em i’dani zade F m dıklılı Süleym an E fendinin yazdığına göre, Selim H an Acem seferinden A m asya’ya gel diği zam an tarih ç ilerd en C afer Çelebi kendisinin m usah ib i idi. B ir gün C afer Ç elebinin söylediği b ir sözden incindi. Ve onu k a tle tti. Ama çok p işm an oldu. «Bir d ah a yerine b ir adam bulam adım » der, d u ru rd u . A radan b ir zam an geçtik ten so n ra b ir gün D ukakin A hm et P aşa ile gö rü şü rk e n : «Ben Cafer Çelebiyi k atlettiğ im zam an sen de k arşım d a idin. O zam an niçin affını rica etm ed in ? H erhalde: «Cafer gitsin de ben kalayım » dem iş olm alısın. Öyle ise şim di ben de seni katledeyim de gör!» dem iş ve adam cağızı ö ld ü rm ü ştü r.
Taha Toros Arşivi