• Sonuç bulunamadı

Tevfik Fikret:Laik kültürde kilometre taşı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tevfik Fikret:Laik kültürde kilometre taşı"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

20 AĞUSTOS 1995. SAYI 491

-T

T - S l * S

? y ________________ _ _

3

Merhaba,

Tevfık Fikret siyasi ve edebi

tarihimizin önemli isimlerinden biri.

Genç kuşaklar onu daha çok edebiyat

kitaplarından tanıyor. 80. ölüm

yıldönümünün bu haftaya rastladığını

fark edince kapak konumuzu ona

ayırdık. 1915 yılının 19 Ağustosu'nda

aramızdan ayrıldığında henüz 48

yaşındaydı.

Tevfık Fikret’in şiirlerine yeniden

gözattığımızda asla eskimediğini,

yarını saat önce yazıtmışçasına yeni

olduklarını görebiliyoruz. Yüreğine

sindirdiği demokratlığı hâlâ kaleminin

ucundan damlıyor sanki. A. Kadir

şöyle tanımlıyor Tevfık Fikret ’i: “Onun

şiirlerindeki öz yepyenidir, günümüz

insanına seslenir o ve de geleceğin

insanına seslenir.”

Tevfık Fikret, savaşa karşı. Çünkü

savaşları yıkıcı buluyor. Tapınmaya ve

tapılmaya da karşı. Çünkü o bir

materyalist. Eşkıyaya ve talana itirazı

elbette çok büyük. Çünkü hep ezilenden

ve yoksuldan yana. Birey onun için çok

önemli. Çünkü o her şeyden önce

insana değer vermiş. Doğal olarak,

gencilerin, ırkçıların, faşistlerin ve

dincilerin saldırısından, yaşarken de

öldükten sonra da kurtulamamış.

Tevfık Fikret hakkında yazılmış çok

sayıda kitap var. Ama çoğunun baskısı

tükenmiş. Onun üzerine yayımlanmış

son kitaplardan biri Mart 1995

tarihini taşıyor. Memet Fuat ’ın bir

incelemesi. Bu kitapta Fikret 'e ilişkin

kitapların ayrıntılı bir dökümü de yer

alıyor. “Bütün Şiirleri ” ise Can

Yayınevi tarafından Sivas katliamında

yitirdiğimiz Asım Bezirci ’nin

Tükçesiyle yeniden basılmıştı.

Tevfık Fikret 'in fikirleri, ölümünden 80

yıl sonra bugünün Türkiyesi 'ni ve

dünyasını da aydınlatacak kadar

sağlam. Bu Pazar sabahında sizi Salih

Ural ’ın Tevfık Fikret ’e seslenişiyle

başbaşa bırakıyoruz.

Haftaya buluşmak dileğiyle...

İpek Çalışlar

CUMHURİYET DERGİ İMTİYAZ SAHİBİ: BERİN NA- Dl ■ BASAN VE YAYAN: YENİ GÜN HABER AJANSI BASIN VE YAYINCILIK A.Ş.H GENEL YAYIN YÖNET­

MENİ: ORHAN ERİNÇ ■ GENEL YAYIN KOORDİNA­ TÖRÜ: HİKMET ÇETİNKAYA «YAZI İŞLERİ MÜDÜR­ LERİ: DİNÇ TAYANÇ (SORUMLU), İBRAHİM YILDIZ ■ YAYIN YÖNETMENİ: İPEK ÇALIŞLAR ■ GÖRSEL YÖNETMEN: AYNUR ÇOLAK ■ REKLAM: MEDYA C KAPAK FOTOĞRAFI: İSA ÇELİK ARŞİVl’İNDEN Tevfık Fikret'in çalışma odası ve Aşiyan. Planlarını kendi elleriyle hazırladığı

Aşiyan 'ı Fikret önce hayal etmiş, sonra çizmiş ve orayı çok sevmişti

Laik kültürde

kilometre taşı

indokuzyüzonbeşyılının ISAğus-

.. . tos’un 19’unu bağlayan gece, Tcvfik m Fikret, planlarını kendi elleriyle çiz- ■ H lf t diği ve çok sevdiği, adı gibi kuş yu­ vası benzeri Aşiyan’ından sonsuza kadar ay­ rılırken, vahşi bir dünya paylaşım savaşının pençesinde kırıp geçirilen tüm insanlığa “Toprak vatanım, insan soyu milletim... İnsan / insan olur bunu anlayınca, inandım” diyerek veda eden bir ses bırakacaktı.

“Kimseden yardım ummam, dilenmem kol

kanat/ Kendi boşluğumda, kendi göklerimde, kendim uçarım / Eğilmek esaret boyunduru­ ğundan da ağırdır boynuma / Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şairim” demişti ve 48 yıl­ lık ömrünü dediği gibi de yaşamıştı... O çöküş toplumunun keşmekeşi ve çürümüşlüğü için­ de “ahlak abidesi” bir kişilikle ortaya çıkıyor­ du. Bu o kadar güçlü bir izlenimdir ki Ahmet Haindi Tanpınar, “ Fikret benim için bir şair­ den ziyade bir kahramandır” diyecekti.

Yaşamı incelendiğinde sanki üç ayrı Fikret

çıkar ortaya. Aslında birgelişmenin aşamala­ rıdır bunlar. 1867 yılında İstanbul’da doğan, Galatasaray’da okurken, onbeş onaltı yaşla­ rında şiir yazmaya başlayan genç Fikret, iç­ ten bir şekilde dine ve padişaha inanmıştır. Muallim Naci etkisiyle divan edebiyatı tarzın­ da yazar. Birkaç yıl sonra, kendi ifadesiyle Re- caizade Ekrem’in “Zemzeme 3’üyetişecek­ tir imdadına.” Bu şekilde yeni edebiyatla ta­ nışan Fikret bir süre Recaizade Ekrem ile Ab- dülhak Hamit’i izler. Ancak bu

dönemde««-DERGİDEN

(2)

CUMHURİYET DERGİ

4 İNSANLAR

Eşi Nazime Hanım ’la. Dostlarına göre, o sevgiyi aile bağı içinde gördü.

yazdığı şiirleri daha sonra “ Rübabı Şikeste-Kırık Saz” kitabına alma­ yacaktır.

24 yaşındayken (1891) Mirsad dergisinin açtığı “Padişah Hazretle­ rine Övgü” konulu bir şiir yarışma­ sında “ ilelebed sana densin Halife- i alem ” dizelerinin yer aldığı şiiriy­ le birincilik kazanır. Övdüğü padi­ şah hazretleri, daha sonra eleştirece­ ği hatta yıkılmasını isteyeceği Ab- dülhamit’tir. 1892’de okuduğu Mekteb-i Sultaniye’ye (Galatasa­ ray) öğretmen olur. Dört yıl sonra ise Servet-i Fünun dergisini yönet­ mektedir. Böylece ikinci Fikret’in profili şekillenmeye başlar. Bu Fik­ ret başlangıçta inançlı, genellikle sevgi ve doğa üzerine duygusal ve canlı şiirler yazar. Henüz bir tarzı oluşmamıştır. Bir arayış içinde gibi­ dir. Zaten edebiyat ve siyaset dünya­ sı da boşluk içindedir.

Bu ortamda Fikret’in “ Hasta Çocuk” , “Nesrin”, “ Balıkçılar”, “ Ramazan Sadakası” , “Verin Zavallılara” gibi şiirlerle top­ lum içinde gezinmeye başladı­ ğı gözlenir. Bir yandan da öte­ ki şiirlerine bir içe kapanma görülür, giderek kendine dö­ nen, acılarla inleyen, ağlayan bir Fikret ortaya çıkar. Ancak bir süre sonra acı çeken Fik­ ret’le baskı altındaki toplumun sıkıntıları birleşir. Gördüğü kö­ tülükler karşısında ezilen, ne­ denlerini açıklayamayan, “Ne­ den bütün yolların sonu uçurum” diye soran Fikret, daha sonra “ Rü­ babın Cevabı” nda çektiği acıların arkasında toplumun acıları olduğu­ nu açıklayacaktır. “ İnanmak İhtiya­ cı” şiirinde hem bir şeye inanmak isteyen, hem de neye inanacağını bilmeyen bir Fikret çıkar ortaya. Ge­

ve ortalıktan çekilir. Kuşkusuz bu satırlar, aynı zamanda bir özeleştiri­ dir. O halde yeni bir Fikret beklemek gerekecektir. İşte esas Fikret, 1901 yılında yazdığı “Sis” şiiri ilebuyal- nızlığın üzerinden yükselir. Artık ağlayan, sızlanan Fikret yoktur. So­ ran, cevaplar arayan bir Fikret var­ dır.

“Sis” şiirinde “neden bu kötü ya­ şam ’’ sorusuna cevap arar. Doğa in- sanların ihtiyaçlarını karşılayacak güçtedir. Ama insanlar sefildir. Fik­ ret bunun nedenini “hernimeti, her fazlı, heresbab-ı rehayı gökten dile­ nen” anlayışta bulur. Böyle bir in­ san nasıl doğanın nimetlerinden ya­ rarlanabilir? Buradan doğa ile dinin çeliştiği sonucuna varır. Toplum da çürümektedir. Bunun nedeni yay­ gın anlayış olan “kader ve şans” de­ ğil, “ Havf-ı müsellah-Silahlanmış korku ”dur; yani baskıcı yönetim­

ler... Ve Fikret “Örtün, evet, ey ha­ ile... örtün ve müebbeden uyu” derken eski uygarlık ve kültürle olan tüm bağlanın kopardığını

da ilan etmektedir...

“ Sis” şiirini “Tarihi Ka­ dim” izler. Fikret, “Tarihi Ka- dim ”de açık bir şekilde gele­ nekleri ve dinsel anlayışları tartışarak insanı ve aklı yücel­ tir. Türk düşünce tarihinde ilk kez insanı ve düşünceyi baskı altında tutan yersel ve göksek otoritelere, “köhne” dinsel an­ layış ve geleneklere açık biçim­ de karşı çıkılmıştır. Fikret bütün insanlığa yönelen anlayışıyla, bir anlamda Avrupa’da modernistlerin yaptığını “ Müslüman mahalle­ si ”nde yapmaktadır. Böylece laik düşüncenin ve davranışın (Şina- si’den sonra) örneğini ortaya koyar. Fikret “Tarihi Kadim”i Abdülha-çirdiği gelişmeler sonucu eski

inançlarından uzaklaşmıştır ve ken­ disini boşlukta hissetmektedir. Bir süre, arkadaşlarıyla Yeni Zelan­ da’ya gidip orada özgür bir topluluk kurmak, bu olmayınca Manisa civa- rında bir çiftlikte yaşamak düşleriy­ le oyalanır. Fakat Fikret’in bu çok bağlandığı hayalleri suya düşünce yazdığı mersiyelerden anlaşılır.

“ Sis” ve “Tarihi Kadim”

Ve nihayet 1900’de, edebiyat dün­ yasını “güçsüz, halsiz, tıpkı ciğerle­ rinde öldürücü değil fakat yaşatma­ y la bir illet taşıyan bir çocuğa ben­ zeterek Servet-i Fünun’dan ayrılır

Tevfık Fikret ve oğlu Haluk.

FİKRET TARTIŞMALARI

F

ikret’in dinleri ve gelenekleri açık bir şekilde eleştirmesi ve

reddetmesi gerek yaşamı sırasında gerekse daha sonra tepkilere neden oldu. O zamana kadar din karşısında en ufak kuşkuyu, tereddütü, eleştiriyi bile doğruluktan “ sapkınlık” , “ ahlaksızlık” , “ kötülük” , “ şeytanlık” la eşdeğer gören geleneksel anlayışların karşısına “ namus abidesi” bir Fikret çıkıyordu. Bu durumu açıklamak ve Fikret’i mahkûm etmek

gerekiyordu.

İlk tepki, Fikret’in sağlığında, Mehmet Akif Ersoy ve Darülfünun’da felsefe müderrisi olan Babanzade Ahmet Naim’den gelecekti. Bunlara göre Fikret para karşılığı Protestan çıkarlarını kollamak için Müslümanlığa saldırmıştı. Akif'in “ Zangoç” benzetmesi Fikret’in çok ağırına gidecek ve kendisine yapılan saldırıların içinde sadece buna,

“Tarihi Kadim’e Zeyl” i yazarak cevap verecekti. Bu arada İttihatçı çevrelere yakın Hoca Fatin Efendi’ye atfen “ tevil” yolu açılır ve Fikret’in bu şiiri bir depresyon anında yazdığı, sonra çok pişman olsa da şiirin ortalıkta dolaşan kopyasını ele geçiren birisinin yayımladığı söylentisi de çıkar. Yıllar sonra Prof. Mehmet Kaplan, Akif’i bu söylentileri dikkate almadan Fikret’e “ kendisine yakışm ayacak” şekilde tepki göstererek adeta onu Tarihi Kadim’i savunmak zorunda bırakmakla eleştirecektir. Cumhuriyetten sonra, 1924 yılında Tarihi Kadim, İçtihat dergisinde yayımlanınca bu kez de Darülfünun felsefe müderrislerinden Mehmet Ali Avni Bey tarafından tepkiyle karşılanır, ona göre Fikret şeker hastası olduğu için ruhen de hastadır, bu nedenle kuşkucu olmuştur.

Laikliğin kıstası

İkinci Dünya Savaşı sırasında solcu

ve sağcılar arasında şiddetlenen mücadelelere bağlı olarak Fikret de yeniden gündeme getirilir. O sıralarda Edebiyat Fakültesi’nde asistan olan Mehmet Kaplan, Tevfik Fikret üzerine yaptığı doktora tezinde bugün de dinci, gelenekçi kesimlerde kabul gören karşı çıkışlarını temellendirir. Fikret’in dinsizliğini, “ ruhi bir trajedi” olarak niteleyen Kaplan’a göre bunun en önemli sebebi irsidir. Fikret dürüst, inançlı ve namusluğu kişiliğini inanmış bir Müslüman olan babası tarafından, kuşkuculuğu ise ihtida etmiş, yani Müslümanlığı benimsemiş bir Rum olan annesi tarafından almıştır. Bu açıklamanın arkasında “ Müslümanların inançları kuvvetli Hıristiyanların ise zayıftır” gibi bir kabul yatmaktadır. Eğer bu bir kuralsa o zaman Kaplan sadece Fikret’i değil annesi Hıristiyan olan tüm OsmanlI padişahlarını da zan altında sokmaktadır. Kuşkusuz bu arada hem annesi hem babası hıristiyan olan devşirme sadrazamların, paşaların ise

savunulacak bir yanı

kalmamaktadır. Hal böyle ise anlı şanlı OsmanlI tarihinin üzerine gölgeler düşmektedir.

Bunlar işin şakası ama bu arada Prof. Kaplan’ın en büyük haksızlığı Fikret’e de değil onun inanmış bir Müslüman olarak Hacca giderken ölen annesine yaptığını belirtmeliyiz. Prof. Kaplan’ın inandığı öteki dünya varsa, dileriz Kaplan orada Fikret’in annesi Hatice Refia Harflm’la karşı karşıya gelmiştir.

Prof. Kaplan, Fikret'te gördüğü “ karamsarlığı" ise o sıralarda moda olan, sonraları yanlışlığı bilimsel olarak kanıtlanan Prof.

Kretschmer’in tipoloji tahlilleriyle açıklar. Buna göre Fikret'in tipi onun aşırı duyarlı ve içe kapanış, şizofreniye yatkın bir karaktere sahip olduğunu göstermektedir. Akif'i Fikret’e tepki gösterdiği için eleştiren Prof. Kaplan’ın, bu “ bilimsel” açıklamalarla söylemek istediği Fikret’in soyundan ve yaradılışından gelen bozukluklar nedeniyle dengesiz bir ruh haline

sahip olduğudur.

Bunda onun da bir suçu yoktur; anlayışlı olmak gerekir. Özetle Prof. Kaplan, Fikret’e bir ruh hastası gibi yaklaşır. Bu yaklaşım karşısında Fikret’in değil ama bu görüşleri bilim adı altında ileri sürebilenlerin ruh halinin ciddi olarak tartışılması gerekir...

Tevfik Fikret için en özlü açıklama, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “ Fikret’in eserlerinden alınacak en güzel ders, onun ferdi bir melalden büyük bir insanlık ümidine doğru geçişidir. Bu geçişin büyüklüğü onun hayatını bir nevi yüksek ve insani bir tecrübe haline getirir” sözlerinde bulunabilir.

Tüm bu tartışmalar karşısında laik kültürün kilometre taşlarından birisi olan, 80 yıl önce bütün insanlığa kucaklarını açan ve insanı yücelten Tevfik Fikret’in üzerindeki tartışmaların son bulduğu, toplum tarafından sindirilebildiği gün Türkiye’de inanç özgürlüğünün ve laik toplumun gerçekleştiği söylenebilir.-^

(3)

20 AĞUSTOS 1995. SAYI 491

“Fikri hür, irfanı hiir, vicdanı hür bir şairim ” dedi ve 4H yıl öyle yaşadı. mit yönetimi altında yayımlayamaz.

Öğrencileri tarafından elle çoğaltı­ larak elden ele dolaştırılır. 1 lk baskı­ sı tarihsiz ve imzasız olarak, “yaza­ rından izin alınmadığı” belirtilerek yapılır. Fikret’in bu baskıdan habe­ ri varmıydı, korunmak için mi böy­ le bir yola gitmişti bilinmiyor? An­ cak 1910yılında üçüncü baskısı ya­ pılan, bütün şiirlerini topladığı “Rü- bab-ı Şikeste” kitabına “ Sis” şiiri­ ni aldığı halde “Tarihi KadinT’i al­ madığı görülür. 1911 yılında basılan “ Haluk’un Defteri” kitabında da “ Tarihi Kadim” yoktur. Kimbilir belki de “Tarihi KadinT’in kamuya mal olduğu şekliy­

le kalmasını iste­ miştir. Ancak, 1914 yılında Meh­ met Akif Ersoy ’un suçlamalarına kar­ şı “Tarihi Kadime Zeyl (Ek)” şiirini yazarak “Tarihi Kadim” e açıkça sahip çıkacaktır. Sabah müjdesi Fikret, özgürlük rüzgârlarıyla gelen İkinci Meşrutiyeti “ Millet Şarkısı” ile başlar “Doğan Güneş” şiirinde sabahın olduğunu müjdeler. Hatta “ Rücu”yu yazarak

“ Sis” şi irini yazdığı için pişman ol­ duğunu bile açıklar. Ancak umutla­ rı çabuk kırılacaktır. Hüseyin Ca­ hit’le “Tanin” gazetesini çıkarır. Ancak gazetenin giderek İttihat Te- raki’ye yaklaşması üzerine ayrılır. Galatasaray’a müdür olur. Yeni bi­ nanın inşaatını başlatır. Programda yenilikler yapar. Ancak Bakan işle­ rine karışınca istifa eder ve Aşi- yan’a çekilir (1910). Robert Ko­ lej ’de öğretmenlik yapmaya başlar. Bir yıl sonra “ Haluk’un Defte­

ri”ni kendi el yazısıyla ve kendi dü­ zenlemesi ile yayımlar. Günlük si­ yaseti de izlemektedir. İttihatçıların meclisi kapatmaları üzerine Abdül- hamit günlerini hatırlatan “ Doksan Beşe D oğru” şiirini yayımlar. İtti­ hatçılardan gelen tepki üzerine Ser- vet-i Fünun dergisi eski yöneticisi­ ne sahip çıkar. Çok duygulanan Fik­ ret onlara “ Rübabın Cevabı ” şi iriy­ le teşekkür eder. Ardından ünlü “ Hanı Yağma”yı yayımlar. Bu Fik­ ret’in son siyasi şiiri olur. 1914 yı­ lına kadar sürecek bir suskunluğa girer. Bu arada Mehmet A kif Er- soy’a bile iki yıl sonra cevap vere­

cektir.

Bu arada Birinci Dünya Savaşı baş­ lamıştır. Fikret ar­ tık çocukları dü­ ş ü n m e k t e d i r , “Şermin” i yayım­ lar. “Yeni Mektep” projeleri yapmak­ tadır. Sanki bir ce­ hennemi yaşama­ ya başlayan dünya­ dan ümidini kes­ miş, çocuklarla öz­ gürlük, barış ve kardeşliğin dünya­ sının peşine düş­ müştür. Ö l ü m ü n d e n sonra notları ara­ sında çıkan bir di­ zede; “ Kıran da ol­ sa kırıl düş / Ama eğilme sakın” di­ ye yazdığı görülür. Gerçekten de kı­ rılmak pahasına eğilmemiştir. Baş­ ka bir notta ise şu dizeleri yazılıdır; “Artık hayal için yetişir bunca kız­ gınlık, / dinlenmek isterim, sıkıntı­ lardan yoruldum; / vücud boş, gönül boş, hayaller boş artık, / dünyada şimdi ben dahi bir faza ağırlığım ” ... İnsanlık için çok büyük düşler kur­ muş olan Fikret, hayallerin bittiği yerde artık kendisini de gereksiz görmektedir.-^

Tevfik Fikret'in fırçasından bahası Hüseyin Efendi.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Kendi açısından sinema ve tiyatroda yönetmenliği kar­ şılaştıran Macit Koper, tiyat­ ronun çok daha kolektif bir sa­ nat dalı olduğunu belirtiyor:.. “Tiyatroda

baktığımızda, çoğunun gezegen benzeri uydulara sahip olduğunu görüyoruz. Bu uydulara ‘gezegen benzeri’ denilmesinin sebebi, sahip oldukları manyetik alan ve

Ama bu kuşağın İz­ lenimci görüşten etkilenerek bir tür akademik ve yerel niteliğe dönüşen ve geniş bir sanat­ çı kesiminin somut bir görünüşe, figüre bağ­ lı

As the meaningful units are taught later on in SBSM, joining up letters (sounds) initially lead pupils to problems with reading skills and mistakes. Therefore the units learned

Preoperatif ve postoperatif trombosit agregasyonu epinefrin testi için grafik Preoperatif dönemdeki ristosetin ile yapılan agregasyon testi sonuçlarında gruplar arasında anlamlı

Çalışma sonucunda, (1) öğretmenlerinin okul müdürlerine güvenmelerinin; öğretmenlerin okul müdürünün, yeterli, etik davranan ve öğretmene destek davranışı

Yöntem: Marmara Üniversitesi Hastanesi Acil Servisi’ne 01.06.2005-31.12.2006 tarihleri arasında başvuran olguların kayıtları geriye dönük olarak tarandı, olguların

Türkeş’ Sema Bingöl ECER - Zeynep ÇETİNKAYA MHP Lideri Alpars­ lan Türkeş’in Yaşar Kemal’i “PKK’ya arka çıkmakla” suçlaması ka- moyunda yeni bir tartış­