• Sonuç bulunamadı

Halikarnas Balıkçısı'nın 20. yılında 20. kitabı çıkıyor:'Arşipel'deki Anadolu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Halikarnas Balıkçısı'nın 20. yılında 20. kitabı çıkıyor:'Arşipel'deki Anadolu"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Halikarnas Balıkçısının ölümünün 20. yılında 20. kitabı çıkıyor

'Arşipel'deki Anadolu

| Bilmiyordum. Bu kitabı varetmeye çalışırken, İzm ir M il­ li Kütüphane ’de, Dem okrat İzm ir Gazetesinin 21 Şubat 19541 arihlı sayısının üçüncü say fisin i görünce, gözlerim faltaşı gibi açıldı.

Koca sayfa, Tüm üyle Balıkçı ya ayrılm ıştı. Üstte, sekiz sütu­ nu kaplayan üç resim var. İlkinde. Balıkçı uzun oturmuş, D e­ m okrat İzm ir ’i okuyor. Ortada, Türk basınının değerli kalem ­ lerinden Cavit Yamaç ’lagörüşüyorBaba. Üçüncü resimdeyse, uzanarak yazı yazıyor.

Sekiz sütuna manşet şöyle:

” Yazıhayatm ınelU nciyıldön üm ün üidrakeden Türkedebi- yatınıncanlıdelikanlısı

HALİKARNASBALIKÇIST’

Ortada, Balıkçı ’ntn simgesi sayılabilecek siyah bereyle çe­ kilm iş silüet resmi; sol alt köşede Balıkçı 'nın karakteristik bir ’’konuşan" fotoğraf; sağ altta, "Halikarnas Balıkçısı ’nın dai­ m î hali budur’ lej andıyla verilen gülen fotoğrafı...

■ Cavit Yamaç 'in tadına doyulmaz röportajının altında da, "Halikarnas Balıkçısı ’nın en son hikâyesi’’ başlığıyla sunulan ”Ye d i Canli E lif K ız ” adlı öyküsü...

Sözkonusu röportaj ve öyküyle, 22 M art 1954 tarihinde, yine Demokrat İzm ir ’de yayımlanan "BALIKÇI H A F T A SI” baş­ lıklı haberi H alikarnas Balıkçısı ’nın yazılarını topladığım son kitabı "ARŞİPEL "e olm azlık edemedim.

"A R ŞİP E LveÖ YK Ü SÜ

Bilenler bilir; Balıkçı”nın gazete!dergi köşelerinde kalm ış yazılarından her yeni kitap kotarışım ın öyküsü, bir kitap olabi­ lir. Gelelim, "A RŞİP E L "inöyküsüne...

Balıkçı 'nın, bodrum kata indirilm iş birkaç çuval kesiğinin, ıslanarak, işe yaramaz hale geldiği bir gerçek. Ayrıca, ’’D A L ­ G IÇ L A R ”ın önsözünde belirttiğim , "Balıkçı ”nın bana

bırak-■ tığı paha biçilm ez evrak arasında ”,çeşitligazete ve dergilerde yayım lanm ışyazılarınkesikleride vardı. A ncak bunların çoğu eksik, yırtık ve tarihsizdi. Bazılarının yayımlandığı gazete ya da dergiler belirsizdi...

Bunları daha fazla aşınmasınlar diye kartonlara yapıştırıp, fotokopilerini çektirerek tepe ediyordum. Fırsat buldukça, M illîK ütüphane (İzm ir) belgeliğinde k e şif araştırmaları yapa­ rak, bulduğum Balıkçı yazılarım not ediyordum.

Bu arada, gerçek Balıkçıseverlerden, dostum Argun Atao- ğuz, M illî K ütüphane”d eki gazete koleksiyonlarında Balıkçı yazısı avına çıktı, ünutulm asın; yaklaşık yarım yüzyıllık gaze­ te ciltleri, dokunsanız dağılacak durumdaydı. M illîK ütüpha­ ne M üdürü dostum ve T R T ’den çalışma arkadaşım A li Rıza Atay, ciltlerden fotokopi alınmasına izin verm iyordu.

Geriye tek yol kalıyordu: Yazıları elle yazm ak ya da banda okum ak ve resimlerin fotoğrafını çekm ek...

B iz de öyle yaptık. Başta sevgili Argun olm ak üzere, bazı ya­ kınlarımla yazıları devşirdik; kullanılm ası zorunlu resimlerin fotoğraflarını, İzm ir 'in sayılı o b jektif ustalarından Z eki Por- doğan çekti. Hepsine teşekkür borçluyum.

"Arşipel”, Ege D enizinin ilkçağdaki adı: "Arkipelagos", "Eski D eniz" anlamına geliyor. Bu denizde ada çok olduğu için, nice dünya dilinde "takım ada"yerine "Arşipel” sözcüğü kullanılıyor.

Homeros ’un "şarap renkli” dediği, Balıkçı ’m ızın çok sevdi­ ği "ARŞİPEL”i, bu kitaba ad seçtik. "Arşipel"de; taşıyla, top­ rağıyla, insanıyla, bitkisiyle, hayvanıyla Anadolu var.

Anlamışsınızdır:

İlginiz sürdükçe, gücüm yettiği sürece, Balıkçı üretim im sür­ düreceğim.

Balıkçı dostluğuyla...

Şadan G Ö K O V A LI

Halikarnas Balıkçısı’ nın aşağıda okuyacağınız yazısı da

maz anasma yardım ederek onu yakm-

“A m p e r d e yer ah y o , Yakm dönemin ünlü tamşmas,

Şeytan Ayetleri olayına ,Balıkçı nın yıllar öncesinden

bakışıLetogeceyisim gelediğioanakadarde-

1 ‘ 1 1 • nizin üstünde bir gemi gibi yüzen

De-los Adasının konukseverliğine ödül ola­ rak denizin dibine uzar ve yerli yerinde kalarak hakkıyla ve yaraşığıyla ada olur.

j j ; 3» ***** j * * * * * * '-'**

m çok ilginç bulacağınızı umuyoruz.

Bir ayetteki tanrılar

K

uran-ı Kerim ’de Necm Suresin­de ayet şöyledir: ’’Efereytümül Latevel Uzza ve Menâte elsalisetel uhra” anlamı şöyledir: ’’Bana haber verin ki Allah ’ı eala ’ya kâfir olup Lat ve Uzza ve Me- nat putlarına tapınırsınız.” bu putlar ağaç, odun şu veya buyla simgelenirler- di. Fakat aslında taştandırlar. Tümü de ilahe yani dişi tanrı ya da tanrıçaydılar. Kabe yönüne Kabe denmesinin nede­ ninin orada büyük tanrıça Kybele ’nin putu bulunduğundan ileri geldiğini önceleri yazmıştık. H atta Uhut gaza­ sında Ebu Süfyan ”ey ulu Kybele” diye bağırarak kılıç çekerken, peygamber ”vel ecel” diye karşılık vermişti.

Şimdi yukarıda geçen tanrıların bi­ rincisi Lat ’a gelelim. Lat klasik mitolo- jisideki Leto ’dur (Latince adı Leto- ne ’dir) ve söylencesi şöyledir: Leto Fe- be ’yle Khaos adındaki Titan’ ların yani devlerin kızıdır. Zeus kendisini ve Le­ to ’yu bıldırcın kuşlarına dönüştürerek Leto ’yla çifdeşir. Gebe kalan Leto ço­ cuğunu doğurmak için bir yer arar. An­ cak Zeus ’un kıskanç karısı Hara Le­ to ’ya piton yılanını bela eder. Lodos yelinin kanatlarında taşınan Leto, sağa sola gider. Ancak hiçbir yer onu iste­ mez. Sonunda Adalar Denizinde Delos A dası’nın yanındaki küçük Ortigia adasına konar ve Tanrıça Artemis ’i ya­ ni ”Ay”ı doğurur. Tanrıça doğar

doğ-O adada ondan sonra hiç kimsenin doğmasına ve ölmesine izin verilmez. Klasik dönemlerde doğuracak kadınlar Ortigia Adasma taşınırdı.

Ortigia bıldırcın demektir. Ephe­ so s’ta Thoraks Dağının karşısındaki Solmisos Dağının adı bir mağaranın adıdır. Leto iki çocuğunu orada doğur­ du diye her yıl Ege halkı orada toplanır ve Artemis rahipleri orada dans eder­ lerdi. Aslında Artemis ’in en büyük ta­ pınağı da Yunanistan ’da değil, dünya­ nın yedi acaibinden biri olarak Ephe­ sos taydı. Apollon ’a gelince Homeros Ilyadası nın dördüncü türküsünün (ya da kitabının) 101. dizesinde Apollon için Likegenes diyor. Yani açıkça Lik- ya ’da doğmuş diyor.

Latin Ozanı Horatius ’sa Apol- lo n ’dan söz ederken ’’doğduğu yer olan Likya Dağlarına gitti” der. Bilinir ya, Likya Anadolu ’nun güney batısı­ dır. Çok önceki zamanlarda eyalederi- nin sınırları kesin olarak çizilmiş değil­ dir. Gene Latin ozanı Ovidius Apollon için Pataralı der. Patara A nadolu’da Likya’dadır. Aslında Yunanistan’da Apollon ’un belli başlı tapınıldığı yer olarak tek Dehphoi ’ye karşılık Anado­ lu ’da Patara Didima ’ya (yani Yoran ve Klaros ’ta üç büyük merkezi vardı.) Bü yazıda Leto ’nun ve çocukları sayılan Apollon ’la Artemis ’in aslında Anado­ lulu tanrılar olduklarını doğrulayan bü­ tün kaynakları saymak olasılığı yok. Yukarıda belirttiğimiz birkaç nokta ye- erlidir.

Özellikle Ephesos A rtem is’i birçok dine etki yapmıştır. Kybele tanrı anası­ dır. Çünkü Girit ’te tanrılar tanrısı Ze­ us ’u doğurmuştur. Ephesos Artemis ’i 18 memesi ve tepesindeki Kybele ’nin taçı koca bir kulesiyle bir tür yarı başka­ laşmış bir Kybele ’dir ve tanrı anasıdır. Bir insanı bir dine döndürürken genel­ likle o din o insana döndürülür. Ephe­ sos halkı Hıristiyanlığa döndürülür­ ken, Hıristiyanlık da enikonu Ephesos halkma döndürüldü. 431 ’de Ephesos konsülünde toplanan kilise uluları E p­ hesos’ luların direnmeleriyle Kybele ve Artemis gibi Meryem Anayı da tanrıla­ rın anası saymak zorunda kaldılar ve böylece eski inanç damgasını yeni

îtika-s A Y F A 4

(2)

ta vurdu. Bu özelliği belirtmekten ama­ cımız Artemis, Apollon ve Leto inancı­ nın Anadolu’ da ne denli güçlü olduğu­ nu göstermektir.

Leto’ nun Anadolu’ dan ta Mek­ ke’ ye değin gidişini tanımlamamızdan önce Leto’ nun geçirdiği bazı değişim­ lerden söz edelim. Troyalı Paris’ in II- yon’ a kaçırdığı güzel Helen’ in anası Leda’ dır. Leda, Leto’ dur. Leda’ yla il­ gili mitolojideki söylenceler başka baş­ kadır.

Zeus tanrıca Nemesis’ e aşık olur. Tanrıça kendisini Zeus’ tan kurtarmak için suya dalarak balık olur. Zeus! da güzel tanrıçanın peşinde erkek balık olur. Tanrıça dişi kunduz olur. Tanrıça bir hayvan biçimine girdikçe tanrı da aynı biçimlere girer. Sonunda tanrıça dişi kaz olarak havaya uçar. Zeus erkek kuğu olur, ona yetişir ve tepesine bi­ ner. Tanrça artık olacak oldu diye bü­ yük bir boyun eğişle tüylerini silke silke Kral Tindarius’ un karısı Leda’ nın ya­ şamakta olduğu Sparta kentine konar. Orada leylak renkte bir yumurta doğu­ rur. Yanu yumurtlar. Kral yumurtayı bulur. Bir dolaba koyar. O yumurta­ dan güzel helen doğar.

Bir başka söylenceye göre yumurta aydan Fırat ırmağına düşer, balıklar onu karaya çeker. Bir kumru üstüne kuluçkaya yatar. O yumurtadan Kuzey

Suriye nin sevgi tanrıçası doğar ya da-

çıkar. (Bu söylencedeki konularda dik­ kat edilecek şey, Kybele bir Ay Tanrı­ çasıdır. Bu tanrıça büyük evren yumur­ tasını denizlerin üstünde yani Fırat Ir­ mağı gibi suların üstünde yumurtlar. Ay bir yıldız sayılırdı. O nun için Suri­ ye’ de Yıldız anlamına Iştar olur. Iştar daha sonra Astharte olur ve sonunda denizden sevgi tanrıçası Aphrodithe olarak doğar. Ay ve güneşi ya da Arte­ mis leApollon’ da yıldız sayılırdı.

Bir diğer söylenceye göre Zeus bir kuğu biçimine girer. Bir kartal onu pa­ ralamak amacıyla peşine düşer. Kuğu korunmak ve gizlenmek için tanrıça Nemesis’ in koynuna ve bacakları ara­ sına girer. Tanrıça kırmızı bir yumurta yumurtlar. Tanrı Herm es o yumurtayı alır ve Leda sıcacık havada bacakları açık olarak uyurken yumurtayı bacak­ ları arasına atar. Leda kuluçkaya yatar ve civciv olarak güzel Helen yumurta­ dan çıkar. Zeus bu işin bir anısı olarak kartal ve kuğuyu bir yıldız topluluğu ”bir burç” olarak gökte durağan duru­ ma getirir. Kuğular tanrıçaya kutsanır. Beyazlıkları ve uçarken (V) durumunu almaları dolayısıyla bu biçim dişilik ya­ ni kadın apış arası simgsiydi.

Son bir söylence ise Zeus kuğu biçi­ minde Leda”yla doğrudan doğruya birleşir. Doğurduğu yumurtadan H e­ len ’le birlikte kız kardeşi Klytaimestre (sonra Agamemnon’ un karısı ve kati­

C U M H U R Y E T K İ T A P S U Y / 1 4

li) ve erkek kardeşleri doğar. Ne var ki Leda kuğuyla birleştiği gece kocası Tyndareos ’la da yatmıştır. Homeros’ a göre (Odyssea on birinci türkü 229. di­ ze) Hellen Zeus’ un kızı, Klytaimestre ile erkek kardeşleri kralm çocuklarıdır. Homeros’ a işin bu denli incesini ner- den bildiğini sormalı. Ancak zavallı ne yapsın yalnız bulduğu söylenceyi süsle­ yip veriyor.

Matriyarkal bir toplumda (yani ka­ dınların egemen oldukları bir toplum­ da ) büyük tanrıça tanrıyı kovalar ve 13. aym sonunda

onu yakalar. 13 ay burçla­ rına göre b a­

lık, tavşan,

arı, kuş, so­ nunda bue-

day olur.

Bunlar hep

yıldız adları­ dır. Nemesis Zeus’ dan ka­

çarken hep bu biçimlere girfer. 13.'ay­ da tanrıça kutsal kralı, yani kendisi­ nin bir ayrın­ tı olarak ken­ disine erkek­ lik etmiş pa­ pazı yutar ve

yer. Tanrıça

Havva’ ya dönüştüğünde Adem ’le bir­ leşmezden önce buğday yer. patriyar- kal (yani erkeklerin egemen oldukları toplumda) kovalamaca oyunu tersine çevrilmiştir. Tanrıça tanrıyı değil, tanrı tanrıçayı kovalar.

Leda Anadolu nun güney batısı Lykia dilinde kadın demektir. Tüm bu Leda. Leto, Latona ve Kabe’ deki Lat bu sözden gelmedir. Daha yukarıda Artemis ’le Apollon’ un doğum yerleri­ nin Anadolu olduğunu yazmıştık. Renkli yumurta da hıristiyanların Pas­ kalya Yortusu’ nda kırmızı ve başka renkli hatta yaldızlı ve süslü yumurta­ lardır. Bu töre tanrıyı hatta yumurta­ dayken yemekten gelir ki, yiyenler de tanrısallaşsınlar. Çünkü Anadolu halkı Hıristiyanlığı kabul ettikten sonraAdo- n is’in ölüyken dirilme şenliği Ado- nis ’in dirilmesi tarihine denkleştirdik­ ten başka Apollon ve Artemis ’i doğu- racakyumurtanın yumurtlama ve yen­ me tarihini ve şenliğini de yerinde bı­

raktılar. Anadolu ’da Miletos’ un

(Menderes Ovası’ ndaki Balat”m) ya­ nında Lade adası vardır. (Orası büyük bir deniz savaşının yapıldığı yerdir. Günümüzde artık bir ada değildir. Fa­ kat M enderes’in taşıdığı çamurlarla denizi doldurulan bir tepedir.)

Yukarıda Leda’ nın Lykia dilinde ka­ dın anlamına geldiğini yazdık. Bu ada­ ya Lade adı tanrıça Lat nedeniyle veril­ miştir. Bu iş şöyle olmuştur: Zeus boğa kılığına girerek güzel Europa’ yı Gi- rit”e kaçırır. Europa G irit’ te Minos’ u doğurur. Ancak o dönemdeki Girit Kralı Asterius’ tur. Bu sözcük yıldız de­ mektir. Ve İştar ’la olduğu kadar, bir yıldız olan Apollon ve Artemis ’le ilgili­ dir. Asterius çocuksuz olduğundan Mi­ nos ’u çocuk olarak kabul eder. Minos Girit Kralı olur. Bu addan Girit Uygar­

lığına Minoen Uygarlığı denir. Asteri­ us ’un babası Anaks ’tır. ilk Girit Kralı Asterius ’un kemikleri Miletos ’ta gö­ mülüdür. Bu adam bir dev sayılırdı. Bu söylence başlangıçta Lykia ve dolayla­ rından Rodos, Telos, Misiros, Skar- pantos ve Astropalya adları yoluyla Gi- rit”e göç edildiğini gösterir. Zaten Ana­ kara ’daki İngiliz Arkeoloji Enstitüsü birkaç yıldan bu yana Minoen Giridile- rin Anadolu ’dan göçtüğünü gösterir çok önemli kalıntılar bulunmaktadır­ lar.Şimdi tanrıça Lat ’in Suriye ve Filis­ tin ’e gidiş yolunu kovalayalım. Mile­ tos ’un eski adı Anaktoria ydı. Bu ad Asterius ’un babası Anaks”tan gelmek­ tedir. Anaks da oğlu gibi bir dev sayıl­ mıştır. Anaks ay biçiminde ana tanrı­ çayla gök anlamına gelen Uranos”un oğludur. Bundan dolayı gece tanrıçası ve iki büyük yıldız (ay ve güneş) in anası Leto ’yla ilgilidir. Asterius öldürülünce Lade adasmm yanındaki bir tepeye gö­ müldü. Eski Miletos kentinin o bölü­ müne Asteria adı verildi.

Şimdi İncil’ in Tevrat bölümüne bir göz atalım. Tevrat’ ın Yeşu (Yoşua) ki­ tabının 14. babının 13. tümcesinde şöyle denmektedir: ’Yeşu onu kutsal kıldı. Ve H ebron’ un Y efunne oğlu Ka- leb’ e miras verdi. Çünkü o tamamen

İsrail tanrısı rabbin ardmca yürüdü. Ve H ebron ’un adı önceleri Kiryator- ba ’ydı. Arba Anaklar arasında büyük adamdı. ’ Buradaki büyük adam deyi­ mi iri yapılı dev demektir. Burada sözü edilen anaklar ya da İbrani dilinde ana- kimler, Anaktoria yani Miletos ’tan gel­ me anaks soyudur. Miletos ’un eski adınm Anaktoria olduğunu yukarıda yazmıştık. Gene Tevrat’ ın Tekvin ki­ tabının 23. babının 16. tümcesinde şöyle denmektedir: ’’Efron, Hetoğulla- rı arasında oturuyordu; ve Hitti (yani

Hitit) Efron, Hetoğulları kendi kenti­ nin kapılarında hepsi dinlenirken, Ib- rahim”e yanıt verdi... ”

Anaklar ÎÖ 14. yy’ da Nil ağzma sal­ dıran ve Mısırlılarca Deniz Halkı deni­ len Egelilerdir. Bunların büyük bir bö­ lümü Filistin’ e adlarını veren Pluasati- lerle Anadolu .dan Suriye ve Filistin’ e göçmüşlerdi. Dikkat edilirse Hazreti İbrahim ’le birlikte Hititlerden söz edi­ lir. Oysa Hitiderin Miletos ’la ilgileri vardı. H atta Hitiderce Miletos ’un adı

Miluvanda ’ydı. Fakat oranın

‘Anaktoria ’lığı çok eskidir. Suriye ve Filistin’ e gelen Lat kolayca güneye inip Kabe’ de yer almıştır. Aslında Kâ- be’ nin Hazreti İbrahim’ ce kurulduğu söylenir.Putlarm tümünün ayrı bir ka­ bileye ait olması önemlidir. Çünkü Su­ riye ve Filistin’ den H icaz'da zaman zaman göç edenler birbirleriyle hısım­ lık nedeniyle kabile olarak bütünlükle­ rini ve ayrı törelerini korurlardı. Lat da bir kafile ’ ve toplum getirmiştir. Me- natlar Anadolu ’nun Menadları ya da Bakhantlarıydı. Uzza da öyle, ancka bunları anlatacak yer kalmadı. Başka yazıda, aslında lat ’ı da gerçeğiyle anla­ tamadık.

Merhaba! Allahaısmarladık. Güle güle.. ■

Sadan Gökovalı, Halikarnas Balıkçısı ve Azra Erhat bir mavi yolculuk sırasında.

o S A Y F A 5

T a h a Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Genellikle zehirli kurbağaların parlak renkleri olur ancak kırmızı gözlü ağaç kurbağaları zehirli değildir ve parlak renkleri bu yüzden hayatta kalmaları için avantaj

yönelmiş, hilâfetin ilgası ve kadın naklan gibi yine çok önemli girişimlerle de büyük Atatürk, ulusuna aydınlık yolu gösteren tek lider sıfatını elde

Resme küçük yaşlar­ da başlayan sanatçı, A nkara’da H elikonsanat derne­ ğinde Cemal Bingöl ve Abidin Elderoğlu ile çalıştı ve eserlerini ilk olarak o

1882 senesinde yukarı Marne’da küçük bir ka­ sabada, tanınmış bir mimarın oğlu olarak dünyaya gelen Gabriel, sağlam klâsik kültürü aldığı kolejde

Prenses Zeyd, «İdeaire (Fikirci)» dediği sanat görüşünü değişik bir şekilde tatbike. çalıştığı sergisinin bir köşesi önünde,

Geri dönüştürülecek pek çok plastiğin birbirinden daha iyi ayrılmasında kullanılabilecek bu yeni yöntemde ışıkla uyarılan polimerlerin ışımalarına ait

En s›k izlenen fleklin- de kifli, harfleri renk olarak deneyim- ler.. Her harf, kiflinin kendisine göre farkl› bir renk

Sonuç: Elazığ’da kesilen hayvanlarda fasciolosis görülme sıklığı önceki yıllara göre azalmış görülse de ekonomik kaybın artarak sürdüğü