• Sonuç bulunamadı

Turing Yönetim Kurulu Başkanı, gazetemiz yazarı Çelik Gülersoy'un ömrü projelerini tamamlamaya yetmedi:Bir Türkiye sevdalısını yitirdik

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Turing Yönetim Kurulu Başkanı, gazetemiz yazarı Çelik Gülersoy'un ömrü projelerini tamamlamaya yetmedi:Bir Türkiye sevdalısını yitirdik"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Çelik Gülersoy öldü

İstanbul

âşığını yitirdi

# Kente duy­ duğu bü­ yük sevgi ve kent için yaptıklarıy­ la tanınm a­ sına karşın, kendini İs­ tanbul de­ ğil Türkiye sevdalısı olarak gö­ ren yazarı­ m ız Ç elik Gülersoy, onarım ını üstlendiği B üyüka- d a ’daki Fa- biato Köş-

k ü ’nde rahatsızlandı. Ç elik G üler­ soy, kaldırıldığı hastanede yaşam ı­ nı yitirdi. HATİCE TUNCER’in rö portajı I 9. Sayfada

(2)

7 TEMMUZ 2003 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA

HABERLER

Turing Yönetim Kurulu Başkanı, gazetemiz yazarı Çelik Gülersoy’un ömrü projelerini tamamlamaya yetmedi

HATİCE TUNCER

Türkiye sevdalısı, Türkiye Turing ve Oto­ mobil Kurumu Yönetim Kurulu Başkanı, gazetemiz yazan ÇelikGülersoy’u (73) dün kaybettik. Yaşadığı kente sorumluluk du­ yarak onanmını üstlendiği eserlerden birin­ de, Büyükada’daki Fabiato Köşkü’nde ra­ hatsızlandı ve kaldınldığı hastanede yaşa­ mım yitirdi. GülersoyTa 20 Haziran günü harabeden dönüştürdüğü Konukevi Ote­ li’nde yaptığımız bu röportajı gündemin yoğunluğu nedeniyle ne yazık ki ölümün­ den sonra yayımlıyoruz.

“Beton üzerine reçel döktük” dediği İs­

tanbul’un en güzel bahçelerinden birinde yaptığımız söyleşide, yok olmaktan kur­ tardığı ve kente armağan ettiği ‘Köşkler’in

elinden alınarak İstanbul Büyükşehir Be- lediyesi’ne bağlı BELTUR’a verilmesin­ den söz etmek istemedi. Özverili çalışma­ ları için “Mantıklı bir açıklaması yok” di­ yordu ve “Bu bir delilik” diye nitelendiri­ yordu.

Toplum henüz yaptıklarını anlamaya ha­ zır olmadığı için kaybetmeye mahkûmdu, çünkü “İstanbullu henüz kentine sahip çık­ mıyordu”.

İstanbul’da çarpık kentleşmenin neden­ lerini ve sonuçlarını değerlendirip anıları­ nı da şöyle aktardı: “Nüfusu artacak ama onlara hiçbir geçim kapısı açmayacaksınız. Kendi kaderine bırakacaksınız. Çamhca’yı restore ettiğimizde bazı sosyetik hanımlar

‘Çok güzel, ama satıcılara bir çare bulma­ dınız ’ demişlerdi. Ben de onlan şöyle bir çe­

virip aşağıda Ümraniye’yi gösterdim. ‘Siz

oralara bir çare bulun, biz de bunlara çö­ züm getirelim’ dedim. İşsiz üreten, şekilsiz, disiplinsiz, başı sonu belli olmayan yerleşim yerleri var.”

Vefa'nındır booozaam...

Çelik Gülersoy, adını “Sokaktan Kay­

bolan Sesler” koymayı düşündüğü eski İs­

tanbul’un seyyar satıcıları üzerine bir ki­ tap hazırlıyordu. Dünün gezgin satıcıları ile bugünküleri kıyasladığı kitabı anlatırken bo­ zacının tekerlemesini de seslendirdi. Gü­ nümüzün ve dünün seyyar satıcıları şöy- leydi: “En büvük fark onlar kendi üretim­ lerini satıyorlardı. Özel yoğurdu toprak kâ­ sede satan yoğurtçumuz akşamları çıkar­ dı. Kendi yapımı şekerleri başının üstüne koyduğu büv ük cam kavanozda satan şe­ kercimiz vardı. Yüzyıllar boyunca böyley- di. İkinci özelliği, her ü belli bir üründe uz­ manlaşmıştı. Safranbolulular lokum satar­ dı mesela. Onlar kendi v Uayetierinde dede­ lerinden bunlan öğreniyorlar, sonra en bü­ yük geçim kapısı olan ‘Payitahta’ gelip sa­ natlarını icra ediyorlar. Üçüncüsü İstan­ bul’un motiflerinden biri haline gelmiş, bel­ li bir müzikaliteleri vardı. Bir tanesi hâlâ ku­

lağımda ‘Vefa’nındır booozam’... Şimdi

herkes sokakta, ne olduğunu bilmeden her­ kes her şeyi satıyor.”

İstanbul âşığı Gülersoy’a eskiyi korur­ ken gelişmenin önünü nasıl tıkamayacağı­ mızı sormuştuk. “Büyüyen her şehir eski

değerlerim yok eder” diye başladı ve şöy­

le devam etti: “Bütün mesele gidenin yeri­ ne gelenin kalitesinde. Avrupa’nın büyük kentleri 100-150 yıl önce bu süreçten geç­ mişler. Eski Paris yiizde 90 oranında yok ol­ muş, yüzde 10 oranında korunmuş. 1850'ler- den söz ediyorum. İstanbul’da bir sel geldi, eskiyi götürdü. Fakat y erinde çok kötü bir yığıntı bıraktı. İstanbul'da bugün beş on tane cami dışında dünyaya sunabileceğimiz

‘Bak işte bu şehrin karakteristiğidir’ diye- büeceğimiz bir eser yok.”

Yeni kazıklı yollar

İstanbul’un nüfusunu bugün hiç kimse­ nin bilemeyeceğini, 1960’lardaki göçle kentin dengesini kaybettiğini ve yönetici­ lerin çaresiz kaldığım dile getiren Güler­ soy’un İstanbul’un imar tarihiyle ilgili Os­ manlI döneminden başlayarak verdiği de­ taylı bilgiyi biz özetleyerek aktarıyoruz: “İs­ tanbul, Cumhuriyet tarihinde 3 büyük imar

operasyonu geçirdi. 1939-45 Lütfi Kırdar

dönemi, sonra 1956-1959 Adnan M ende­

res’in dönemi ve üçüncüsü Bedrettin D a­

lan dönemidir. Kırdar T mazur görüyorum,

çünkü şehrin patlayacağına dair hiçbir be­ lirti yoktu. Menderes’in o mazereti yoktu. Çünkü hem patlamalan kendisi hazırladı. Zaten patlamış bir şehir devralan Dalan, kazıldı yollar gibi İstanbul'un doğasına, ta­ rihine, sanatına ters çözümlere gitti. Bu şe­ hir ya Dolmabahçe Sarayı'mn önünden kazıklı yol geçirmek zorunda kalacak ya da arkasından çift yol geçirecek. İkisi de sara­ yı mahvedecek. Ben ölü bir şehir kalsın de­ miyorum, ama kendi ölçüleri içinde yaşa­ yan bir kültür şehri istiyorum.”

Soğukçeşme Sokağı

Gülersoy, Ayasofya ile Topkapı Sarayı arasında uzanan dar yoldaki çirkin beton kulübelere “bir sihirli değnek” gibi doku­ narak “Soğukçeşme Sokağı”m yarattı. Be­ ton viranelerle dolu daracık yolu, İstan­ bul’un içinden trafik geçmeyen,

manolya-En sevdiği yerde veda etti

İstanbul Haber Servisi - Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Yönetim Kurulu Başkanı, gazetemiz yazan, Çelik

Gülersoy dün Şişli Osmanoğlu

Kliniği’nde yaşamını yitirdi. Eski Mimarlar Odası Başkam Oktay Ekinci

pankreas kanseri nedeniyle hayatını kaybeden Gülersoy ü n restorasyonunu üstlendiği Soğukçeşme Sokağı’nın girişine Gülersoy anıtının yapılmasını önerdi. Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu’ndan verilen bilgiye göre Gülersoy (73), Büyükada’daki 120 yıllık kâgir ve harap Fabiato Köşkü’nün onaranıyla kitaplık, konser salonu ve kafeye dönüştürülen Kültür Evi’nde önceki akşam klasik müzik konseri dinlerken rahatsızlandı. Şişlideki

Osmanoğlu Kliniği’ne kaldırılan Gülersoy, bu sabah saatlerinde pankreas kanseri nedeniyle hayatını kaybetti. Jandarma komutanı babasının Doğu hizmetinde bulunduğu 23 Eylül

1930’da Hakkâri’de doğan Çelik Gülersoy, 1958’de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi. Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu’nda çeşitli görevlerde bulunduktan sonra 1965 yılında genel müdürü olan Gülersoy, bu kurumda yönetim kurulu başkanlığı yapıyordu.

Ruhunda mimarlık vardı

Eski Mimarlar Odası Başkanı ve gazetemiz yazan Oktay Ekinci,

Gülersoy’un ölümü üzerine şunlan • söyledi: “1990’h yıllarda Çelik

Gülersoy’a ‘Mimarlığa katkı Ödülü’

vermiştik. O yıldan bugüne kadar da bu ödülü Türkiye’de en fazla hak eden bir insan olarak yaşadı. Ruhunda mimarlık vardı. Yüreğinde de hep İstanbul vardı. Sultanahmet’teki Ayasofya’nm yanında, Soğukçeşme Sokağı’nın girişme, kendisine yakışır, zarif bir anıt dikilmeli ve İstanbul durdukça Çelik GülersoyTa sonsuza dek kucaklaşmak.”

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer,

TBMM Başkam Bülent Armç,

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kültür Bakanı Hüseyin Çelik de yayımladıklan mesajlarda Gülersoy’un ölümünden duyduklan üzüntüyü dile getirdiler.

Gülersoy, Cum huriyet'e verdiği son röportajında eski İstanbul’un seyyar satıcıları üzerine bir kitap hazırladığım anlatmıştı. Adım ‘Sokaktan Kaybolan Sesler’ koymayı planladığı kitabında dünün gezgin satıcdan ile bugünküleri kıyaslayacaktı.

lar, hanımelilerle süslü, bir apartman içer­ meyen tek sokağı haline getirdi.

İstanbul'un güzellikleri

Sultanahmet’teki Konukevi’nin bahçesin­ de mis kokulu ağaçlar altındaki sohbetimiz sırasında çevreyi kuşatan binaların çirkin­ liğini işaret edip şöyle konuştu: “İstanbul, çarpık bir beton deniziyle çev rilmiş güzel­ likler yaşatıyor. Adacıklar ama etrafimı çe­ viren deniz çok sağlıksız, dünyanın en kö­ tü ve sağlıksız betonu yığılmış. Bütün dün­ ya uzmanlarının üzerinde birlik olduğu deprem tehlikesini 1985’te ilk kez ben ha­ tırlatmıştım. O deprem günlerine kalmak istemiyorum.”

İstanbul Büyükşehir Beiediyesi’nin “Ken­

tim İstanbul” projesmden çekilme nedeni­

ni de şöyle anlatmıştı: “Bunun bu kadar kolay bir iş olmadığım düşündüm. Bir şe­ hirli olmak toplantıy la, duv ara afiş asarak olacak şey değil. Eski İstanbullular imtiyaz sahibi olduklarını sanıyorlar. En fazla 5 gö­

bek İstanbulludur. Vaniköv, Yanlı Mehmet

Efendi nin köyüdür. Eskiden şehirde otu­ ranlar çoğunluktaydı, yeni gelenler azınlık­ taydı, eriyorlardı.”

Restorasyonunu ve yeniden düzenlen­ mesini üstlendiği Y ıldız Parkı’ndaki köşk­ ler, Çamlıca Tepesi, Hıdiv K asn’nın işlet­ mesinin BELTÜR’a verilmesi hakkında hiç konuşmasa da Gülersoy’u ne kadar çokkır- dığı belliydi. Emeğini akıttığı İstanbul’un incilerini içi burkularak anlattı: “Kariye’de yerleri satmak zorunda kaldık. Bizimki çıl­ gın bir fedakârlık örneği. Gerek elimizdeki bütün parayı harcayarak, gerek hayatımızı ortaya koyarak o şeylere erişmek istedik. Yıldız Parkı’na genç kızlar gidemezdi Biz bu pis lekeyi de südik. Belediyenin 40 yılda yapmadığım biz 15 kişiyle 5 yılda yaptık. De­ liler gibi çalıştık. Eski haline dönmesi sos­ yolojik olarak kaçınılmaz. Belediyeyle mu­

kavelemiz Aytekin Kotil döneminde 20 yıl­

lığına imzalandı. Askerler 1980’de gelip 10

yıla indirdi. Recep Tayyip Erdoğan başkan

olduğunda mukavelenin süresi bitmişti. Türkiye’de o kadar haksızlık ki orta da bı- rakılışımız. Yıldız Parkı’na Abdülhamit’ten

sonra oray a en fazla altım biz döktük. Yıl­ dız Parkı’na yönelik genel bir kültür göre­ vi diye, şehre karşı sorumluluk diye girdik. Tek başıma senelerce bir oyun oymadım, sonra da tuttuk kenara atildık. Hıdiv Kas­ rı dünyada bir şöhret oldu, ama Türk hal­ kıyla arasında bu bağ kurulamadı.”

İstanbul sevdası

Gülersoy, İstanbul sevdalısı tanımımızı beğenmeyerek “Türkiye sevdalısı” diye düzeltti. Yanında çalışan Tuncelili bir iş­ çinin gösterdiği Munzur Dağı fotoğrafın­ dan etkilenerek geliştirdiği projeyi şöyle anlattı: “Amacımız zengin İstanbullulara hakiki bal yedirmek d eğil yoksul köylüle­

re kaymak aktarmak.” Munzur fotoğraf-

larmı gösterirken yazdığı şiiri okudu: “Dağ­ da silah sussun/Yücelerden billur sular dö- külsün/Bin renkli çiçekler,yerieri örtsün/An vızıldasın, yel uğuldasın/İçimize essin, gü­ ven rüzgân/Yüzümüzden aksın, sevinç yaş- lan/Tann emaneti bu eşsiz doğa/Bu cennet ülke, bu vatan bizim...”

Aileler çocuklarım

kitapla barıştırmak

t

G

ülersoy, bir insanın yaşadığıkente sahip çıkmasınmın, ancak eğitimle mümkün olabileceğine inanıyordu: “Eğitimli pırıl pırıl gençlik, ama kaç kişi. Matbaa Türkiye’ye Avrupa’dan 329 yıl sonra geldi. Avrupa'da matbaanın icadından sonra 50 bin kitap basıldı, burada 17 kitap. Artık siz anlayın durumu. Yazar eserini basdmış görmek istiyor, benim gibi cepten para veriyor. Iürizmin en canlı olduğu dönemde 18 Mayıs'ı müze günü yapıyorlar. O gün müzeler kapılanın kapatmak zorunda kaldı. İnsanlann önce baktığı şeyin ne olduğunu

öğrenmesi lazım. Frankfurt'a gittiğimde kentle ilgili yüzlerce kitap, tarihi

albümler, resimler gördüm. İstanbul üzerine kaç kitap basdıyor, tirajları ne? İstanbul’la ilgili köklü bir eser vok.

Dostum Prof. Dr. Semavi Eyice

anlatmıştı. Kanaat Kitabesi Ankara’da 1930'larda Topkapı Sarayı, Yedikule'yle ilgili kitaplar yayımlamış. Bin tane basılmış ama 1980'lerde hâlâ

duruyormuş. Okuldan başlayacaksınız kenti anlatmaya. Çocuk kitapla barışacak. 1943’te ortaokul öğretmenim, Avasoiya’yı gezip

resimlerle anlatma ödevi vermişti. Şimdi kim Aşiyan’daki Tevfik Fikret'in evini biliyor? Orayı da onardık. Görevli hanıma sordum. Ölüm yıldönümünde ya bir kişi ya da hiç kimse gelmiyormuş.”

İR KOLYENİN İNCİLERİ GİBİ...

Eski Mimarlar Odası Başkam ve yazarımız Oktay E kinci So­ ğukçeşme Sokağı’na Gülersoy amfi yapılmasını önerdi.

Betonun

uzenne

reçel dökerdi

T

ürkiye Turing ve Otomobil K urum u’nu yeniden organize eden

Çelik Gülersoy,

kurum u ulusal bir boyuta taşımıştı. G ülersoy’un “Beton üzerine reçel döktük”

dediği çalışm alarından bazıları şöyle:

“ Karacaahmet'te Ayrılık Ç eşm esindeki tarihi mezar, Kandilli Tarihi Mezarlığı ve Sultanahmet Talat Paşa Konağı'nın onanını, Kapıkule

G üm rüğü’nün yeniden inşası, Yddız Parkı’nm düzenlenmesi. Galata Mevlevihanesi bahçe düzenlemeleri; Yddız Parkı’ndaki Malta Köşkü, Emirgan Parkı'ndaki Sarıköşk. Pembeköşk ve Beyazköşk’ün restorasyonu. Hıdiv K asn'nm onanını. Kariye M üzesi'nin çevre düzenlemesi, Soğukçeşme Sokağı'nm yapımı ve

donatılm ası” . Tarihi değerlere sahip çıkarak onları “Bir kolyenin incileri” gibi dizen Çelik Gülersoy B ebek’teki eski iskeleyi de restore ederek doğal ürünlerin satıldığı bir mekâna dönüştürdü.

Şövalye unvanı

1994 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye B aşkanlığı’na Recep Tayyip Erdoğan’ın

seçilm esinin ardından Yıldız Parkı köşkleri, Hıdiv Kasrı ve Çam lıca Tepesi’nde düzenlediği yerlerin işletmesi İstanbul B üyükşehir B elediyesi’ne bağlı BELTUR’a devredildi. Kurduğu İstanbul Kitaplığı ile dizi eserler yayımlayan Gülersoy,

1959 yılında “Tabiatı Koruma Broşürü”nü

yayımladı. Gülersoy, 1967 yılında da İstanbul yollarına ilk kez trafik levhalarının konulm ası çalışmasını gerçekleştirdi.

İtalya ve Fransa cum hurbaşkanlarından

“şövalye” ve “ulusal

takdir” nişanları alan

Gülersoy, Kültür B akanlığı’nın 2000 yılı

“Kültür ve Sanat

Büyük Ö dülü”ne de

layık görülmüştü.

Ayasofya yakınlarındaki Roma Sarma.

Bebekİskclesi, Cafe Türing’e çevrildi. Fenerbahçesi'ndeki Romantika.

Soğukçeşme Sokağı'ndaki Yeşil Ev.

... . _ . .

.

. . . . ... ...

(3)

ACI KAYBIMIZ

Kurumumuzun 55 yıllık Genel Müdürü ve son Yönetim Kurulu Başkanı,

seçkin vatansever, inançlı Atatürkçü, ruhundan taşan güzellikler ile, âşığı olduğu

İstanbul’u süsleyen, bu toplumun ender yetiştirdiği bir değer olan,

İstanbul Efendisi,

ÇELİK GÜLERSOYu

kaybetmiş bulunuyoruz.

Cenazesi, 8 Temmuz Salı günü saat 11 .OO’de

Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu merkezinde yapılacak töreni takiben

Teşvikiye Camii’nde kılınacak öğle namazından sonra

Demirciköy Mezarlığında toprağa verilecektir.

Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu

Referanslar

Benzer Belgeler

Yine Güvenli Gelecek Projemizde yer alan bölge güvenliği arttırmak, yatırımcılarımızın daha güvenli bir ortamda çalışmalarını sağlamak adına Aliağa İlçe

1997 yılında çıkmış olduğu kalite yolculuğunu artan bir ivme ile sürdürmekte olan bir organize sanayi bölgesi olarak, almaya hak kazandığımız ISO 9001:2015 Kalite

“ Bu işin ucunu bırakmayacağım, sonuna kadar gideceğim” diyen tavrı bana bir fotoğrafı anımsatıyor: 1950’- den kalma, sararmış bir fotoğraf: Nâ­ zım Hikmet’in

Öyle bir yer ki Agora, hem zaman dışı, hem de bütün za manian içinde barındırıyor: Narçiçeği renkli fesi nazar bon­ cuklu, ince bıyıkları badem

Daha çok robot güreşlerinde kul- lanmak için geliştirilen Robomaster’ın 499 dolarlık fiyatı biraz pahalı olsa da bu tür ürünlere ilgi duyanlar için uy- gun bir

Fikret’in bıraktığı kültür mirasında tek insandan ka­ labalıklara, bireyin özgürlüğünden toplumsal özgür­ lüğe ulaşma savaşımının tüm dalgalanmalarını

Bu çalışmada akut bakteriyel ve tüberküloz menenjiti olgularında ateş yüksekliği ve baş ağrısı en sık görülen başvuru yakınmasıyken, aseptik menenjit ol-

Artvin’in Borçka ilçesinde camili yöresinde, yöredeki kestane ağaçları içerisinde meyve kalitesi ve verim yönünden en üstün olan kestane tiplerinin (Castanea sativa