SAYFAı 2 Ferjembe, 2Í ARALIK
İ95$
*
r-
şıoyı»
Bildiğimizde Bu Kadarını;!
n AH M ETIıt Ereiim end E krem in cenaze m erasim i pek Ihtişam - " * 1ı idi. O nu teş.vle gelen, çelenk gönderen k adirşinas d ostla rın haildi ve hesabı yoktu. G azeteler uzun uzun h âtırasını yâdet- tller. D em ek m erhum u seven dostu, talebesi, meslekileş! ve tak d ir- k â rı bu k a d ar çoktu. H âdiseyi şü k ran la kaydetm ek vazifem dir.
F ak at onu bu k a d ar sev en ler arasında, bilhassa m atb u attak i ark ad aşları m eyalım da, n e o lu rd u . «Üstad» d edikleri b n aziz ö lü n ü n eserlerin e - hiç değilse - o felâk et lıaberini a ld ık ları zam an, b ir göz atm a k vefakârlığını gösteren bir İki dik k atli kalem tab ib i, b ir İki h a k ik i dost çıksaydı!
Ç ıksaydı, ö lü m ü n ü n ertesi gü n ü b ü tü n gazetelerde in tişar eden h al tercüm esinin k itab iy at kısm ı m erhum u çileden çıkaracak, h a t tâ m ezarından fırla tac ak k ad ar fahiş h atâlarla donatılm azdt. De m ek e dostlardan b ir teki, k ü tü p h an esin in rafın a elini uzatıp o ra d a n m erh u m u n hir kitab ın ı çekerek, a rk a kapağındaki eser isim le rin i dahi okum am ış. O knsaydı, e lb ette hal tercüm esinde ona iz ife edilen b ir rom anın «Gün Doğarken» değil, «Gün B atarken» başlı ğını taşıdığını g ö rürdü. Bu zahm eti ih tiy a r etseydi, m erh u m u n , s i n e o hal tercü m esin d e iddia edildiği gibi, «Kodaman» adlı bir ro m an ı bulunm adığını an lard ı.
D em ek bu d ostlar m erhum ü stadı e te riy le tanım ıyorlarm ış! Bu nn biçim m u h a rrir dostluğu, k ü ltü r arkadaşlığı? H a ttâ diyebilirim ki, kendisini insan o lara k da gereği gibi tanım ış olsalardı, «Koda- ' man» adını taşıyacak b ir eserin m üellifi olanııyacağını, istidlal yo- I liyle. pekala keşfc-debilirlerdi. K odam an dem ek, b ü y ü k çapta adam d em ek tir. Bu kelim eye istihza karıştığ ın ı ve tâb irle daha ziyade aiyaset v e p a rti b ü y ü k lerin in kastedildiğini söylem eğe hacet y o k tu r, sanırım . M erhum gibi nâzik, çelebi, siyasi ih tirastan daim a uzak kalm asını bilm iş, filozof tab iatlı b ir zatın daha ziyade b ir politika hicviyesine y akışacak böyle b ir başlığı kullanm ıyacağıuı. rom anı n ın kapağına böyle b ir ııolemik havası vercm iyeceğini kestirm ek, p ek kolaydı. N itekim b iraz düşü n m ü ş olsalardı, b u «Kodaman» m «Kopuk» adını taşıyan b ir rom anından galat olduğunu pekâlâ a n larlard ı.
E serlerin in eksik yazılm ış olm asına bir şey dem iyorum . F ak at b u iki k o rk u n ç h atâ, ü stad dediğim iz, karşılaşınca elini öpm eğe kalktığım ız, vefat edince de cenaze m erasim ine çelenk gönderdiği m iz veya m atem li bir çeh re ile bizzat katıldığım ız bir b ü y ü k k a lem sah ibinin eserinden haberim iz olm adığını gösterir. Dem ek b ü tü n m u h a rrir dostluklarım ız, böylesine şifahi, böyleaine sathî. Dem ek dost dediğimiz, üstad dediğim iz b ir m eslekdaşı â h irete teşyi e d e r k en dahi, eseri karşısındaki blgineH ğim izi böyle k o rk u n ç hatâlarla
fâşedecek k a d a r kayıtsız ve sevgisiziz.
K im hilir, m erh u m u n ru h u hu
gafa
O t k ad ar ü z ü lm ü ştü r. Hayır, h ay ır, üzülm em lştir. G ü lm ü ştü r, h e r zam anki gibi o ince tebessü- m lyle... H attâ m utlaka bir de espri yapm ıştır. O esprinin h akkım ız da n e ağır b ir h ü k ü m olduğunu tasav v u r ediyorum da. yakın d o st la n hesabına, m atb u at ark ad aşları nam ına yüzüm kızarıyor.Biz böyleyiz, işte üstad. Ne yapalım ?
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi