• Sonuç bulunamadı

Hepatik ensefalopati

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Hepatik ensefalopati"

Copied!
11
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Güncel Gastroenteroloji

Hepatik ensefalopati

Dr. Selçuk D‹fi‹BEYAZ

Türkiye Yüksek ‹htisas Hastanesi, Gastroenteroloji Klini¤i, Ankara

TANIM

H

epatik Ensefalopati (HE) veya Portosistemik Ensefalopati kronik karaciùer hastalıùı olan bir hastada, baüka nedenlerle açıklana-mayan tüm nörolojik ve psikolojik semptomları kapsayan genel bir tanımlamadır. Bu sendromun tüm tiplerini tanımlayacak ve herkesçe kabul gören bir terminolojinin bulunmayıüı bu konuda önemli bir sorun olarak karüımız çıkmaktadır. Entellektüel fonksiyonlardaki minimal yetersizlik-ten komaya kadar deùiüen geniü bir spektruma sahip klinik bir sendromdur. Hepatik ensefalopati, portal basıncı düüürmeye yönelik olarak spontan oluüan veya cerrahi yolla ya da TIPS yoluyla oluüturulan porto-sistemik üanta eülik eder. Portosistemik ensefalopati için tartıüılan patogenik mekanizmaların fulminant hepatitteki ense-falopati için ne derece uygun olduùu konusu açık deùildir.

Önemli bir özelliùi hastaların çoùunda tamamıyla geri dönüüümlü olabilmesidir.

SINIFLANDIRMA

A. Akut karaciùer yetmezliùi ile birlikte olan H. E B. úntrinsik karaciùer hastalıùı olmaksızın majör portosistemik by-pass ile birlikte olan H. E,

C. Kronik karaciùer hastalıùıyla birlikte olan H. E Tip A. Akut karaciùer yetmezliùiyle birlikte olan H. E (ALFA-HE )

Kronik karaciùer yetmezliùinde görülen akut H. E ile karıütırılmasını önlemek için bu tanım kullanılmaktadır.

Bazen kronik karaciùer hastalarında da görülebilirse de iki durum birbirinden farklıdır. Tip B- úntrinsik karaciùer hastalıùı olmaksızın por-tosistemik by-pass ile birlikte olan H. E

Çok ender görülür. Klinik olarak siroza benzer ancak karaciùer hastalıùı yoktur. ()

Geniü portosistemik bypass uygulananların (örn. portal ven trombozu nedeniyle) büyük bir kısmında görülmemesine karüın çok az bir kısmında oluümasının nedeni açık deùildir. (2) Tip C-Kronik karaciùer hastalıùı ile birlikte olan H. E

Bu derlemede esas olarak bu tip HE üzerinde duru-lacaktır.

. Akut form

Normal mental duruma dönen tek bir atak ola-bileceùi gibi birden fazla, birbirinden ayrı ataklar üeklinde olabilir. (akut remitant). Uygun tedaviyle 4 hafta içinde düzelmesi kronik formdan ayırmak Klinik paternler

 - Akut form a. Spontan b. Presipite 2. Kronik form (persistent)

a. Kronik remitant

b- Dalgalanma gösteren (fluctating ) 3. Subklinik (minimal) H.E

(2)

için genellikle kullanılan kriterdir. Spontan olarak veya bazı presipitan faktörlerle oluüur.

Düzeltilebilir presipitan faktörlerle oluüan form daha iyi bir prognoza sahiptir ve tedavide bu fak-törlerin saptanması çok önemlidir. Tam nörolojik düzelme esastır.

2. Kronik form

Akut formun aksine semptomlar uygun tedaviye raùmen 4 haftadan uzun sürer ve tedavi sonunda normal mental duruma dönmez. Bazal bir nörop-sikolojik bozukluk düzeyi üzerinde geliüen ve sonuçta tedaviyle ancak bazal bozukluk düzeyine geri dönebilen akut epizodlarla (Kronik remitant) ya da bazal bozukluk düzeyine bile dönmeyen ve dalgalanmalar gösteren (fluctuating) seyir üekilleri mevcuttur.

3. Subklinik (minimal) H. E

Belirgin mental deùiüiklikler olmaksızın sadece hassas psikometrik testlerle saptanabilen formdur. Sirozlu hastaların yaklaüık %60-80’inde psikometrik testlerle min. H. E bulunduùu saptanmıütır. Psikomotor bozukluklar nedeniyle özellikle operatif mesleklerde çalıüan hastalarda mesleki kusurlar görülebilir. Yaüam kalitesini etkileyebilir, uyku bozuklukları, konsantrasyon eksikliùi, performans düüüklüùü, mizaç deùiüiklikleri görülebilir ve olgu-ların %60’ında otomobil kulanımı için uygulanan psikometrik testlerde bozukluk oluütuùu gösteril-miütir.

4. Hepatoserebral dejenerasyon

Nöropatolojik bir tanımdır. Beyinde gri maddenin geri dönüüsüz kaybı sözkonusudur.

Bunu gösterecek bir klinik veya laboratuar yönte-mi henüz mevcut deùildir.

GENEL F‹ZYOPATOLOJ‹

Sirozlu hastalarda H. E ‘ye yolaçan iki temel bozuk-luk ;

. Karaciùer fonksiyon yetmezliùi ve 2. Portosistemik üantdır.

Bu iki bozukluk sonucunda barsak kökenli toxin-lerin sistemik dolaüımına geçerek biriktiùi ve H. E ‘ye neden olduùu düüünülmektedir. Normal karaciùerli hastalarda Portosistemik üant op. son-rası nadiren, sirozlu hastalarda ise yüksek oranda H. E geliümesi nedeniyle, major neden muhteme-len Karaciùer fonks. bozukluùudur.

. Karaciùer fonksiyon bozukluùu

Karaciùerin sentez, detoksifikasyon ve metabolik olaylardaki merkezi rolü bozulmuütur.

Amonyaùın üre sentezi yoluyla detoksifikas-yonunun bozulması,

Aminoasit metabolizmasında oluüan deùiüiklik-lerle aromatik aminoasitlerin, dallı zincirli aminoa-sitlere oranının artması,

Manganez ekskresyonunun azalması bilinebilen olası mekanizmalardır. 2. Portosistemik üant

Spontan olarak oluüur veya cerrahi ve TIPS gibi yöntemlerle oluüturulur.

Portal kanın üantı, K. C ‘de detoksifikasyonun azal-ması ve/veya kan akımının azalması sonucunda hücre fonksiyonunun daha da bozulması nedeniyle, H. E geliüiminde K. C fonksiyon bozuk-luùuna katkıda bulunur ve/veya kötüleütirir. ûant, portosistemik gradienti düüürerek sinuzoidal akımın ters dönmesine ve hepatik arteriel çalma olayına neden olarak perfüzyonu bozar. Büyük üantlarda bu daha da belirgindir.

Yapılan bir karüılaütırmada distal splenorenal üantın daha az oranda H. E geliüimine neden olduùu gösterilmiütir. (3)

PSS op. sonrası görülen H. E genellikle spontandır ancak presipitan faktörler nedeniyle de oluümuü olabilir. Presipitan faktörlerin tedavisi ile düzelebilir veya progresyon gösterebilir.

Eùer spontansa ve tedaviye yanıt vermiyorsa üantın kapatılması veya küçültülmesi düüünülme-lidir.

Son dönem karaciùer yetmezliùi söz konusuysa tek çare karaciùer transplantasyonudur.

TIPS uygulamaları sonucunda da H. E geliüebilir ve ilk ay içerisinde görülür ancak daha sonraki seyirde aksine düzelme gözlenir. TIPS sonrası H. E geliüiminde üant geniüliùinin 8mm den fazla olması, yaü (>65), geçmiüte H. E ataùı bulunması ve aktif alkolizm risk faktörleridir. (4)

Portokavalüant sonrası %50, splenorenal üant son-rası %0-5 ve TIPS sonrası %20-30 oranında H. E geliüimi bildirilmiütir. (5)

(3)

. Endojen Nörotoksinler (barsak kökenli) a. Amonyak :

Amonyaùın H. E patojenezinde rolü olduùu görüüü 3 ana gözleme dayanır. (6-9)

. Kan amonyak düzeyleri H. E’de yükselir ve arteriel düzeyler venözden daha iyi olmak üzere H. E varlıùı ile korelasyon gösterir. 2. H. E’deki presipite edici faktörlerin çoùunluùu Hiperamonemiyle sonuçlanır.

3. Klinik yararı gösterilmiü olan tedavi strateji-leri kan amonyak düzeyini düüürmek üzere dizayn edilmiülerdir

Ancak üu gözlemler ise amonyak aleyhinde olarak düüünülebilir. (0-6)

. Olguların %0’unda kan amonyak düzey-lerinde yükselme saptanmamıütır.

2. Arteriel kan düzeyleri ile H. E derecesi arasında tam bir korelasyon saptanmamıütır. 3. Hiperamoneminin saf formu olan Üre siklusu defektli çocuklarda H. E’ye benzeyen tablolar gözlenmez.

4. Presipite edici faktörlerin ve tedavi strateji-lerinin etkisi amonyaùın barsak kökenli olması

nedeniyledir. Ancak barsak kökenli birçok nörotoksik madde de mevcuttur.

5. Yapılan iki kontrollü çalıümada amonyak verilmesi sirozlu hastalarda H. E’ye neden olmamıütır.

Sonuç olarak amonyaùın tek baüına sorumlu ola-mayacaùı ancak diùer etkenlerle birlikte H. E patojenezinde rolü olduùu söylenebilir.

Amonyak, Nitrogen ve protein metabolizmasının önemli bir ara ürünüdür.

Baülıca amonyak sentez yerleri, barsaklar, kaslar, böbrekler ve karaciùerdir.

Barsaklar bunlar arasında en çok amonyak sente-zlenen organdır, ince barsakta mukoza hücrelerinin ana enerji kaynaùı olan Glutaminin (amino asid) degradasyonundan, kalın barsakta ise intestinal flora tarafından protein ve ürenin parçalanmasından oluüur. Pasif difüzyonla kana geçer ve karaciùere gelir.

Kaslarda oluüan amonyak miktarı, kasların yaptıùı iüle orantılıdır. ústirahatte azalır.

Böbreklerde amonyak oluüumu azdır, diüretik kul-lanımı ve hipokalemide artar.

Karaciùerde de önemli miktarda amonyak oluüur ve hücre içinde hızla detoksifiye edilir.

Tüm bu kaynaklardan gelen amonyak karaciùerde glutamin ve sonuçta üre ‘ye çevri-lerek detoksifiye edilir. Amonyak kaslar ve beyinde de glutamine çevrilerek detoksifiye edilebilir.

Amonyak üretim ve detoksifikasyonu saùlıklı bir insanda denge halindedir ve kan düzeyi 30μmol/L’ yi geçmez.

Karaciùer fonksiyon bozukluùu ve portosistemik bypass sonucunda amonyak detoksifiye edileme-den sistemik dolaüıma geçer ve sonuçta Hiperamonemi oluüur.

Amonyak nörotoksik bir maddedir. Yüksek kon-santrasyonlarda beyinde glutamin ve glutamat ‘a dönüütürülerek detoksifiye edilir. Bu ATP gerek-tiren bir iülemdir ve serebral enerji tüketimi artar. Fazla glutamin astrositlerde birikir ve H. E ‘de görülen tek morfolojik deùiüiklik olan astrositik deùiüiklikler oluüur. (Ödem, nukleusta üiüme, kro-matinin marginasyonu, nukleolusta belirginleüme) Bu hücrelere Alzheimer Tip-2 hücreler denir. Hem artmıü ATP tüketimi hem de amonyaùın TCA H.E’ nin tam mekanizması bilinmemektedir.

Deùiüik hipotetik açıklamalar ve suçlanan mad-deler vardır.

. Endojen nörotoksinler (barsak kökenli) a..Amonyak

b. Merkaptanlar c. Fenoller

d. Kısa ve orta zincirli yaù asitleri 2. Nörotransmitter ve reseptör deùiüiklikleri

a. Yalancı nörotransmitterler (tiramin, oktopamin, fenile-tanolamin)

b. GABA

c. Monoaminler (Serotonin, Dopamin) d. Endojen Benzodiazepinler

e. Endojen Opiatlar (Metenkefalin , ß-Endorfin) f. Nörosteroidler

3. Çinko eksikliùi 4. Manganez toksisitesi

5. Kan-beyin bariyeri geçirgenliùinin artması

(4)

siklusundaki ketoglutarat dehidrojenaz enzimini inhibe etmesi nedeniyle beyin enerji metaboliz-ması bozulur.

Ayrıca BOS laktat düzeylerinin yüksek bulunması serebral glukoz oksidasyonun bozulduùunu düüündürür.

Amonyum iyonun inhibitör ve eksitatör trans-misyonda direk etkisi olduùu da gösterilmiütir. Bunu istirahat membran potansiyellerini arttırarak yapar. Böylece aksonal iletim ve eksitatör post-snaptik potansiyeller inhibe olur. Ancak böyle bir etki için gerekli serebral amonyak konsantrasyon-ları ancak son dönem karaciùer yetmezliùinde oluüur.

Nöroaktif bileüiklerin nöro-astrosit deùiüimi de bozulur. Glial proliferasyon ve astrosit fonksiyon bozukluùu da nörotoksisiteye katkıda bulunur. Amonyaùın serebral etkilerini Glutamaterjik nöronlar ve GABA reseptörleri aracılıùıyla gerçek-leütirdiùi de ileri sürülmüütür.

Amonyaùın diùer bir etkisi de beyin dokusuna L-Arginin alımını arttırmasıdır. Bu artmıü Nitrik Oksid üretimine neden olur.

Helicobacter pylori‘nin de hiperamonemiye ve H. E ‘ye neden olabileceùi ileri sürülmüütür (7). Ancak baùımsız bir risk faktörü olarak önemi henüz açık deùildir.

b. Merkaptanlar

Sülfür içeren (metionin gibi) aminoasitlerin bak-teriel degradasyonuyla barsakta oluüurlar ve tipik FETOR HEPATúKUS ‘un nedenidirler. Nörotoksik etk-ilerini NA/K -ATP ‘azı inhibe ederek gösterirler ve amonyaùın etkilerini potansialize ederler. (8) c. Fenoller

Yine barsakta aromatik aminoasitlerin (fenilalanin ve tirozin gibi) bakteriel degradasyonuyla oluüurlar ve nörotoksik olarak kabul edilirler. (9) d. Kısa ve orta zincirli yaù asitleri,

Barsak florası tarafından oluüturulurlar ve Na / K -ATP ‘az ı inhibe ederler. Ayrıca üre sentezini de inhibe edici etkileri vardır. Triptofanın beyine giriüini de arttırırlar (20).

Amonyak gibi bu barsak kökenli nörotoksinlerin de H. E fizyopatlojisindeki rolleri açık deùildir ve tek tek deùil ama kombinasyon üeklinde etkili oldukları düüünülmektedir.

2-Nörotransmitter ve reseptör deùiüiklikleri a. Yalancı nörotransmitterler

Sirozda aminoasit metabolizmasında oluüan deùiüiklikler sonucunda Aromatik aminoasit / Dallı zincirli aminoasit oranı artar. Bu hipoteze göre ; heriki aminoasit grubu da aynı taüıyıcı sistemle yarıümalı olarak kan -beyin bariyerinden geçtik-lerinden artan aromatik aminoasitler, beyine daha çok geçer ve bu aminoasitler beyindeki nörotrans-mitterlerin prekürsörleri olduùundan fazla miktar-da nörotransmiter oluüumu, aynı zamanda sekon-der metabolik yollarla da daha zayıf yapıda yalancı nörotransmitter oluüumu görülür. Bu yolla oluüan, tiramin, oktopamin, feniletanolamin gibi yalancı nörotransmiterler reseptörler için gerçek-leriyle yarıüırlar. Yapılan klinik, otopsi ve hayvan çalıümaları bu hipotezi doùrulamamıütır. (8). Bu hipotezden geriye kalan sadece Dallı zincirli aminoasitlerin tedavide kullanımıdır.

b. GABA

Beyindeki temel inhibitör nörotransmiterdir. Artmıü etkisi motor fonksiyonda ve bilinçte bozulmaya yolaçar. Beyinde GABA reseptör agonistlerinin ve GABA erjik aktivitenin arttıùı söylenmiütir. Benzodiazepinler ve barbituratlar aynı zamanda GABA reseptörlerine de baùlanabilirler. Barsak kökenli GABA‘nın nöronal fonksiyonun inhibisyonu ve sonuçta H. E’ye yolaçabileceùi öne sürülmüütür. (2). Ancak hayvan deneylerinde aynı durum tekrarlanamamıü ve arttıùı söylenen GABA düzey-leri ve GABA -A reseptör down regulasyonu daha spesifik tekniklerle doùrulanmamıütır. (22)

c. Monoaminler (Serotonin, Dopamin )

H. E’nin erken evresinde görülen kiüilik deùiüikliùi, depresyon, uyku paterninin ters dönmesi gibi semptomlar biogenik amin fonksiyonundaki deùiüikliklerde görülenlerle aynıdır.

Kr. Karaciùer yetm. ve H. E nedeniyle ölen hasta-lara yaplan otopsilerde Monoamin metabolize eden enzim MAO-A’ nın nöronal izoformunu kod-layan genin expresyonunda artma tesbit edilmiütir. Bu, enzimin aktivitesinde artma ile de birliktedir. Aynı beyin ekstraktlarında Dopamin ve Serotonin’in son metabolitleri olan 5-OH IAA ve Homovalinik asid düzeyleri de yüksek bulunmuütur. Bu hayvan deneylerinde de gösteril-miütir. Serotonin antagonisti Ketanserin ile tedavi H. E ye neden olmuütur.

(5)

semp-tomlar Parkinson hastalıùındakine benzer ve homovalenik asid düzeylerinde artma ile, bir çalıümada postsnaptik Dopamin D2 reseptörlerinin pallidum ve putamende düüük yoùunlukta olduùu (burada sirotik hastalarda manganez birikimi de tesbit edilmiütir) tesbit edilmiütir. Bunlar serotonin ve dopamin eksikliùi hipotezini destekler. (23)

Ancak örneùin Dopamin prekürsörü L-DOPA ve diùer agonistlerle klinik yarar saùlanamamıütır. (24)

d. Endojen Benzodiazepinler

úki tip endojen benzodiazepin reseptörü tanımlanmıütır.

Santral BZ reseptörleri GABA supramoleküler reseptör kompleksinin bir parçasısıdır ve endojen BZ benzeri substanslar hayvan deneylerinde ve H. E olan hastalarda gösterilmiütir. Bunların artmıü GABA erjik aktiviteye neden olabileceùi ileri sürülmüütür. (aynı reseptöre baùlanırlar) (25)

Periferik tip Benzodiazepin reseptörleri (PTBR ), MAO-A gibi astrositlerin dıü membranında yerleüir ve hayvan deneylerinde ve otopsi çalıümalarında PTBR gen ekspresyonunun arttıùı gösterilmiütir. Artmıü gen ekspresyonu beyin dokusunda ve pe-riferde PTBR artıüına neden olur. Bunun nedeni olarak amonyak artıüı ve / veya Manganez biriki-mi gösterilbiriki-miütir.

Yakın zamanda yapılan çalıümalarda Amonyaùın direk etkiyle, Doùal Benzodiazepin reseptör ligandları üzerinden GABA erjik aktiviteyi arttırabildiùi ileri sürülmüütür. (22)

Bu üekilde amonyak düzeyleri, GABA erjik iletim ve endojen benzodiazepinler arasındaki sinerjik etkileüimin, benzodiazepin antagonistlerine ve amonyak düüürücü tedavilere yanıtla, amonyak düzeyleri arasında gözlenen farklılıkları açıklaya-bileceùi ileri sürülmüütür.

e-Nörosteroidler

PTBR nin modulasyonun Diazepam - Binding únhibitör (DBI ) tarafından yapıldıùı ve bunun da nörosteroidlerin üretiminin stimulasyonuyla gerçekleütiùi ileri sürülmüütür. Nörosteroidler yeni tanımlanan bir grup bileüiktir ve astrositlerde sen-tezlenir. Bazılarının potent nöroinhibitör etkileri vardır. (26)

f. Endojen Opiatlar

PBS li hastalarda bir endojen opiat olan metenke-falin düzeylerinin arttıùı saptanmıütır. (27)

Deneysel çalıümalarda da beyin ß-Endorfin düzey-lerinin kr. karaciùer yetm. ’de arttıùı gösterilmiütir. (28)

ß-Endorfin, ilaç ve madde baùımlılıùı için pozitif zorlayıcı etkileri olduùu bilinen bir endojen opiattır. Portosistemiküant uygulanan ratların seçme üansı verildiùinde daha çok etanol aldıkları ve bunun Naloksan ile önlendiùi gösterilmiütir.

Bu bulgular, endojen opiatların, alkoliklerde siroz geliütikten sonra alkol alımının bırakılamama-sında etkili rolü olabileceùini düüündürmüütür. 3. Çinko eksikliùi

Yakın zamanda çinko eksikliùinin, üre siklusunda-ki enzimlerin aktivitesinde belirgin düümeye yolaçtıùı ileri sürülmüütür.

Tedavide kullanılması ile yararlı etkiler elde edil-diùi bildirilmiütir. (29)

4. Manganez toksisitesi

Manganez karaciùerden ekskrete edilir ve sirozlu hastalarda artmıü serum ve beyin düzeyleri bildiril-miütir.

Manganez nörotoksiktir ve nöronal -astrositer bütünlüùü bozar.

MRI çalıümalarında globus pallidusda artmıü sinyal yoùunluùunun manganez birikimi nedeniyle olduùu düüünülmektedir. Bu ekstra piramidal semptomlarla koreledir ancak H. E dere-cesi ve nöropsikiatrik test skorlarıyla korele deùildir. (30)

5. Kan -Beyin bariyeri geçirgenliùinin artması Akut karaciùer yetmezliùinde kan-beyin bariyeri geçirgenliùi nonspesifik olarak artar ve bu beyin ödemine eùilimi açıklar.

Kronik karaciùer yetmezliùinde de bazı deùiüiklik-ler gözlenmiütir.

Nötral aminoasitlerin emilimi artar, glukoz, keton cisimleri ve normalde geçebilen a. a ‘lerin geçiüi ise azalır.

6. Nöronal Nitrik Oksit Sentetaz aktivitesinin art-ması (n NOS )

Ratlarda portosistemik üant uygulanması, beyinde nöronal NOS gen ekspresyonunun artmasına

(6)

neden olur. Bu, artmıü enzim aktivitesiyle birlikte-dir. Yakın zamanda elde edilen sonuçlar bunun amonyaùın, nöronal L-arginin alımını arttırması sonucu olduùunu düüündürmüütür.

Artmıü nNOS aktivitesi sonucu artan Nitrik Oksit, sirozda görülen serebral perfüzyon deùiüikliklerine katkıda bulunuyor olabilir. (3) Henüz yeterli araütırma mevcut deùildir.

KL‹N‹K

. Mental deùiklikler

Hafif deùiüikliklerden komaya deùiüebilir.

En erken deùiüiklik, uyku düzeninin bozulması (hastanın gündüz uyuyup gece uyanık kalması) olabilir. únsomnia, hipersomnia, kiüilik deùiüiklik-leri, öfori, anxiete görülebilir.

2. Nöromuskuler deùiüiklikler

Asterixis, hiperaktif derin tendon refleksleri, hatta geçici deserebre pozisyon görülebilir.

Asterixis, postür veya pozisyonun aktif olarak sürdürülememesidir. Uyarıyla görülen bir ano-malidir ve spontan olması nadirdir. El dorsiflek-siyonda, parmaklar ve önkol gergin pozisyon-dayken uzatılır ve bilekte istemsiz, hızlı, ekstansiy-on-fleksiyon hareketleri görülür. Supraspinal motor merkezlerin anormal fonksiyonu sonucu oluüur ve metabolik, yapısal birçok hastalıkta da görülebilir. (renal yetm., KKY, Hipoxemi, Respiratuar yetm., Frontal lob tümörleri, Hipokalemi gibi)

3. Fetor Hepatikus

Özel, küflü bir kokudur. Baülangıçta, meyvemsi-tatlıdır. Belirgin olduùunda alkol kokusuyla karıütırılabilir. H. E olmadan da sirozlu hastalarda görülebilir.

4. Hiperventilasyon

úleri seviyede H. E de görülebilir. Hipokalemi, asi-doz, kısa zincirli yaù asidleri ve amonyak stimu-lasyonuna sekonder geliütiùi ileri sürülmüütür. Akut karaciùer yetm. ve beyin ödemi olan hasta-larda da görülür.

H. E, bu deùiüikliklerin farklı kombinasyonlarda görüldüùü evrelere ayrılmıütır.

TANI

-Psikometrik / nöropsikiatrik testler

Subklinik (minimal ) H. E, klinik yöntemlerle sap-tanamaz. Tanı ancak bu testler kullanılarak ko-nabilir. Tanı bu hastalar için önemli olabilir çünkü bir çalıümada minimal H. E olan hastaların %50’sinde 6 ay içinde aüikar H. E geliütiùi gösteril-miütir.

Bu testlerle psikomotor hız, görsel - konumsal oryantasyon ve görsel-yapısal yetenekler ölçül-meye çalıüılır.

H. E EVRELERú

Evre 0 (subklinik )

Bilinçte , entellektüel fonksiyonlarda, kiüilik veya davranıüta bir deùiüiklik yok, otomobil kullanmada yeter-sizlik olabilir.

Evre

Hipersomnia,únsomnia, Öfori veya anxiete, dikkat zamanında azalma, irritabilite, tremor, inkoordinasyon, apraxia

Evre 2

Letarji, desoryantasyon, idrak bozukluùu,uygunsuz davranıü, konuüma bozukluùu, Ataxi, asterixis Evre 3

Somnolans, belirgin konfüzyon, aùrılı uyaranlara yanıt (+), hipoaktif reflexler, nistagmus, klonus ve muskuler rijidite

Evre 4

Stupor ve Koma,

4a - aùrılı uyaranlara yönlenmemiü yanıt (+), 4b - aùrılı uyaranlara yanıt (-)

dilate pupiller ve deserebre pozisyon, okulosefalik reflex

En sık kullanılanlar ;

• WAIS (Weschler Adults Intelligence Test ), • LTT (Line Tracing Test ),

• Reitan Number Connection Test (Trial Making Test olarak da bilinir, NCT- A ve NCT -B )

• Digit Symbol Test (DST ), • Serial Dotting Test (SDT ), • PSE sendrom Test

Bu testler yaüa göre düzenlenmiü, geçerliliùi kanıtlanmıü, kantitatif testlerdir.

(7)

2. Elektrofizyolojik çalıümalar

úlke olarak Serebral fonksiyondaki herhangibir bozukluk EEG’de deùiüiklik yapar.

EEG anormalliklerinin H. E evresiyle korelasyonun ne derece olduùunu kestirmek için eldeki veriler tutarsızlıklar gösterir.

Genel olarak bilateral normal senkronize alfa ritmi (8-3 /sn ), baülangıçta yavaü teta dalgalarına dönüüür(5-8 /sn ), ileri H. E ‘de delta dalgaları gözlenir (2-3 / sn ), bu hatta koma durumunda tamamıyla düzleüebilir. Düzelme durumunda EEG deùiüiklikleri ters sıra izler.

EEG deùiüiklikleri patognomonik deùildir. (üremi, CO2 intox., VitB2 eks., hipoxi veya hipoglisemide de görülebilir). Hastaların çoùunda bir referans EEG bulunmaması ve normal ile patolojik bulgular arasındaki belirgin örtüüme nedeniyle, EEG nin diagnostik bir araç olarak kullanılması zordur. Bilgisayar destekli EEG ile güç spektrumu ve Ortalama Dominant Frekans (MDF) de ùerlen-dirmeleri yeni kullanılan yöntemlerdir ancak çok miktarda teknik cihaz gerektirir.

Görsel uyarılmıü potansieller (Visual Evoked Potentials, VEP ) tanı amaçlı kullanılabilirler ve H. E ile deùiüken korelasyon oranları bildirilmiütir. Görsel ve duysal olay-iliükili serebral potansieller (P300) VEP testinden daha fazla bilgi verir. P300 testi minimal H. E tanısında psikometrik testlerden daha hassas olarak de ùerlendirilmekte-dir.

3. Görüntüleme yöntemleri

CT ve kontrastlı CT kanama veya abse gibi diùer serebral nedenlerin ayırıcı tanısında kullanılır. PET ile H. E de görülen nörotransmisyon ve astrosit fonksiyonu deùiüikliklerinin bazal ganglia fonksi-yonlarında bozukluk yaptıùı gösterilebilir.

Floroglukoz ile yapılan çalıümalarda (PET ) bilate-ral frontal, parietal ve interhemisferik kortikal alanlarda floroglukoz alımında azalma, inferiome-dial temporal bölge,serebellum ve posterior tala-musta ise artma gösterir. Bu frontal hipometaboliz-ma nöropsikolojik test prosedürlerindeki azalmıü performansla birliktedir.

C-Flumazenil ile yapılan çalıümalarda ise ben-zodiazepin antagonistinin beyinde kontrol grubuna göre daha yüksek konsantrasyonda ve daha uzun süreli kaldıùını göstermiütir.

NMR da Serebral atrofiyi göstemek için kullanılabilir. T aùırlıklı görüntülerde bazal gan-glialarda sinyal yoùunlaüması görülür. Bu özellikle globus pallidustadır. Bu bulgunun nedeni olarak manganez birikimi ileri sürülmektedir. Spesifik deùildir, siroz olmaksızın portal ven trombozunda da görülür.

MR spektroskopi ile interserebral glutamin, gluta-mat, ve aspartat düzeylerinde artma, myoinozitol, kolin ve hipotaurin düzeylerinde ise düüme göste-rilmiütir.

Görüntüleme yöntemleri özetle henüz rutin kul-lanım için uygun deùildir ve sadece ayırıcı tanıda kullanılmaktadır.

AYIRICI TANI

Ayırıcı tanıda bilinç deùiüikliklerine yolaçabilen diùer nedenler de düüünülmelidir.

Bunlar : . Metabolik nedenler Hipoxi Hiperkapni Hipoglisemi Hiponatremi Azotemi

Diabetik koma (ketoasidoz, hiperozmolar ) 2-úntrakranial Hastalıklar

Serebrovaskuler hastalıklar (intraserebral hemoraji, trom-boz )

Subaraknoidal hemoraji úntrakranial tümörler Subdural hematom

úntrakranial infeksiyonlar ( menegitis, ensefalitis, serebral abseler )

Epilepsi 3. Toxinler

Alkol

úlaçlar (Hipnotikler, trankilizanlar, analjezikler ) Aùır metaller( kurüun, manganez, civa )

PRES‹P‹TE ED‹C‹ FAKTÖRLER

GI kanama: Nitrojen yükünün artması, hepatik hipoperfüzyon ve arteriel hipoxemi gbi nedenlerle HE presipite olabilir. Ayrıca kanama sırasında fazla banka kanının kullanılması da amonyak yükünü arttırarak durumu aùırlaütırabilir.

(8)

Sepsis: Protein katabolizmasını arttırarak HE ‘yi presipite edebilir. Ayrıca sepsis sırasında geliüebilecek azotemi, arteriel hipotansiyon ve anemi de katkıda bulunabilir.

Hipokalemi: Diare veya diüretikler bu duruma neden olabilir ve hipokalemi amonyak oluüumunu arttırararak HE ‘ yi presipite edebilir.

Dehidratasyon: Diüretikler, parasentez ve laxati-fler bu duruma neden olabilir, hepatik hipoper-füzyona neden olarak H. E’yi presipite edebilir. Ayrıca dehidratasyona neden olan faktörler hipokalemi ve azotemiye de neden olarak duru-mu daha da aùırlaütırabilir.

Azotemi: Amonyak sentezini arttıracaùından H. E’yi presipite edebilir. GI kanama ve hipotansiyon azotemiye eülik eden faktörler olabilir.

Akut hepatititis: Hepatoselüler fonksiyon bozuk-luùunu daha da arttırabilir.

Benzodiazepin ve Narkotikler: Santral sinir siste-mi duyarlılıùını arttırabilirler.

TEDAV‹

. Presipite edici faktörlerin tedavisi

Akut H. E de presipite edici faktörler çok önemli olduùundan bunların ortaya çıkarılması ve tedavisi ön koüuldur. Olguların yaklaüık %80’inde H. E bu faktörlerle ortaya çıkar veya kötüleüir. Presipite edici faktörlerin tedavisiyle akut H. E çoùu olguda geri dönüülüdür.

Bu faktörler, aüikar veya gizli kalmıü olabilir. En sık nedenler, kanama infeksiyon veya diüretik - sedatif kullanımı gibi iatrojenik nedenlerdir. Kanama tercihen endoskopik yöntemlerle durdu-rulmalı, anemi hedef Hct deùeri %30 olacak üekilde düzeltilmelidir.

Spontan Bakteriel Peritonik olguların %8-8 de görülebilir ve tek bulgusu H. E olabilir.

Metabolik asidozis örneùin SBP sırasında görülebilir ve hepatik üre sentezini bozabilir, erken dönemde düzeltilmelidir.

2. Amonyak düüürücü tedaviler a. Kolon temizliùi

Amonyumun en önemli kaynaùı barsak olduùundan en basit yöntemdir. Ayrıca mikroor-ganizma sayısı da olasılıkla düüürülür. Bu özellikle konstipasyon ve GIS kanaması durumlarında

önemlidir. Oral veya lavmanla verilebilir. En kolay temin edilen katartikler kullanılabilir . Salin ürünleri (MgSO4 ) veya tercihen emilmeyen dis-akkaridler uygundur. Oral alamayacak grade3-4 H. E li hastalarda lavman tedavisi daha uygun-dur. . Lavman uygulamasında hasta sol veya saù dekubit trandelenburg pozisyonunda olmalı ve sonra vucutun üst yarısı da kaldırılarak tüm kolon bölümlerinin temizliùi saùlanmalıdır. -3 litre sıvı katartikle veya emilmeyen dissakaridle verilerek bu saùlanabilir. Ancak gerek yarı bilinçli hastada uygulama zorluùu ve gerekse estetik sorunlar bu tedaviyi etkiler. Oral güçlü katartik uygulamasından kaçınılmalıdır çünkü sıvı - elek-trolit kaybına, diarenin devam etmesine neden olabilidiùi gibi özellikle akut H. E de uygulanması ile etkinin baülaması arasında zaman kaybına neden olur

Disakkaridler:

Laktuloz ve laktilol sentetik, ince barsaktan emilmeyen ve kolonda bakterilerce kısa zincirli organik asidlere parçalanan disakkaridlerdir. Bu pH’ nın düümesine ve osmotik basıncın artmasına neden olur. Düüük pH bakteriostatik etki yapar, ayrıca amonyaùın kandan barsaùa difüzyonu asidik ortamda artar, emilimi azalır. Osmotik basıncın artması laxatif etki yaparak transit zamanını kısaltır. Laktuloz oral olarak, günde 2-4 yumuüak dıüılama yapacak üekilde verilir. Bu dıükılama sıklıùında intestinal pH’nın 6 nınn altına düütüùü varsayılmaktadır. Genellikle 30-60gr /gün dozunda bu etki elde edilir. Laktilol ve Laktoz da benzer etki yaratmak amacıyla kullanılabilir. Flatulans diare ve karın aùrısı yan etki olarak görülebilir.

Disakkaridaz inhibitörleri :

Vogliboz ve Acarboz yakın zamanda yapılan çalıümalarda bu amaçla kullanılmaktadır

Antibiotikler :

Amonyum üretimine neden olan fizyolojik floranın azaltılması için kullanılırlar. Disakkaridler kadar etkilidirler. Kombine kullanımıyla iyi sonuçlar alınabileceùini bildiren çalıümalar vardır.

Neomisin ve Paromomisin gibi emilmeyen aminoglikozidler bu amaçla kullanılır. Neomisin 2-4 gr/gün 2-4 bölünmüü dozda ve Paromomisin -2 gr/gün dozunda kullanılır. Ancak verilen dozun yaklaüık %3 ‘ü emilebilir, ototoksik ve nörotoksiktir-ler, tosksisiteleri de kumulatiftir. Bu nedenle  aydan daha uzun süreli kullanılmamalıdır.

(9)

Metronidazol 2x500mg/gün ve Aminopenisilinler 2-4 gr/gün, Rifaximin (nonabsobable) ve Vankomisin -2 g /gün dozlarda kullanılabilirler, aminoglikozidler kadar etkilidirler ve iyi birer alter-natiftirler. Bazı çalıümalarda antibiotik ve dis-sakkaridlerin kombine kullanımının, herikisinin tek kullanımlarına göre daha yararlı olabileceùi bildirilmiütir. ( 32 )

Probiotikler

Kolonik floranın modifikasyonu amonyak yapımını azaltabilir. Laktobasillus Acidophilus geçmiüte uygulanmıü ancak etkili bulunmamıütır. Bunda doùal olmayan bir floranın süreùenliùinin saùlanmasındaki güçlük asıl neden gibi görün-mektedir. Yakın zamanlarda Enterococus Faecıum SF 68 ile yapılan çalıümalarda etkili sonuçlar alınmıütır.

b. Diet

Diette protein kısıtlaması, grade 3-4 için zaten olası deùildir. Akut H. E de hasta yiyebiliyorsa 20 gr/gün proteinle baülamak ve toleransına göre 0 gr/ 3-5 günde bir arttırarak titre etmek doùru olabilir. Bu dönemde, uygun kalori alımı tercihen karbon-hidratlarla saùlanmalıdır. Normalde sirozlu bir has-tanın günlük protein gerekesinimi 0. 8 - gr hatta - . 2 gr /kg /gün’dür. Daha düüük deùerler katabolik süreci hızlandırır ve kas proteinlerinin kullanılmasına sonuçta kas erimesi, enfeksiyon-lara eùilim ve kaslarda da amonyak detoksi-fikasyonu olduùundan H. E nin kötüleümesine neden olur. Protein intoleransı olan ve gr/kg/gün altında protein alabilen hastalarda bu miktar, bitkisel protenlerden saùlanarak tolerans arttırılabilir. Bu olasılıkla içerdiùi fiber nedeniyledir. Fiber, intestinal transiti hızlandırır,bakteriler tarafından fermente edilerek pH yı düüürür böylece absorbe olmayan disakkaridlere benzer etki yapar. Bu nedenle 25-30gr/gün fiberli diet önerilmelidir. Çinko, vitaminler ve yeterli kalori alımı saùlanmalıdır. Bazı hastalar belirgin protein intolerası gösterirler ve hafif günlük artıülarla bile serebral fonksiyonlar bozulabilir. Bu hastalarda Dallı-zincirli a. a lerden zengin (0. 25 gr /kg ) diet uygulaması protein toleransını arrtırır.

3. Amonyaùın metabolik fiksasyonu L-Ornitin Aspartat

Karaciùerde üre sentezi, L-Ornitin L-Aspartat (OA ) tarafından stimule edilebilir. Amonyak karaciùerde periportal hepatositlerde üreye, perivenüler hepatositlerde ise Glutamine

çevri-lerek detoksifiye edilir. Ornitin ve Aspartat gluta-min sentezinde tek karbon kaynaùı olarak rol alan dikarboksilatlardır. Ornitin ayrıca üre sentezindeki enzimleri stimüle ederek etkir. Bu iki bileüiùin tuzu olan L-Ornitin L-Aspartat (OA) tedavide hayvan deneylerindeki baüarısı görüldükten sonra kullanılmaya baülanmıütır. Oral veya IV olarak verilebilir ve grade -2 H. E de yapılan çalıümalar-da laktulozla aynı etkinlikte görülmüü ve daha iyi tolere edilmiütir. Farklı mekanizmaları nedeniyle kombinasyonları da gündemdedir ve sonuçlar henüz elde edilmemiütir.

Sodyum Benzoat

Üre siklus defekti olan çocuklarda kullanılan Benzoate, amonyaùı baùlayarak Hippurat oluıüturur ve bu idrarla atılır. Bir randomize çalıümada 0 g /gün dozunda laktulozla eüit etkide bulunmuütur. Ancak sodyum yüklenmesi ve kötü tadı dezavantajlarıdır. Kalsium Benzoate geliütiril-miü ancak sonuçlar henüz yayınlanmamıütır. Aminoasidlerin alfa-ketoanalogları

Deamine aminoasid derivelerinin verilmesi ve bunların amonyakla birleüerek ana aminoasidin oluüması düüüncesiyle üretilmiüleridr. Elde edilmeleri güçtür ve yararları da tartıümalıdır. 4. Nötotransmiterlere yönelik tedaviler Dallı zincirli aminoasidler

Aromatik aminoasitlerinin oranının artması sonucu oluüan yalancı nörotransmitter hipotezine dayanır. Akut H. E de kullanımıyla ilgili sonuçlar tartıümalıdır. Yayınlanan 8 çalıümanın 3’ünde par-enteral dallı zincirli aminoasitler konrollerden daha iyi bulunurken, 2’sinde farklı bulunmamıü, 3’ünde ise bir yarar saùlamadıùı bildirilmiütir. Ancak kronik H. E’ de oral kullanımıyla, intoleransı olan hastalarda protein alımını arttırabilir.

Dopamin agonistleri

L-DOPA ‘nın yapılan hayvan deneylerinde beyinde dopamin düzeyini arttırdıùı görülmüüse de kontrollu insan deneylerinde yararı görülme-miütir.

Benzodiazepin antagonistleri

Flumazenil bu amaçla klinik çalıümalarda kul-lanılmıütır. -2 mg bolus dozlarında aralıklı olarak verilerek yapılan çalıümalarda olumlu sonuçlar alınmıütır. 6 randomize kontrollu klinik çalıümanın 4’ ünde yararlı bulunmuü ikisinde fark bulun-mamıütır. Bu çalıümalarda H. E

(10)

derece-büyükse kapatılması ya da küçültülmesi düüünülebilir. Ancak bu genellikle üantın açılma sebebi olan kanamayı davet edebilir.

Bir randomize kontrollu çalıümada splenik arter embolizasyonu iyi sonuçlar vermiütir. Bu olasılıkla portal akımı azaltarak ve hepatik arter akımını ise arttırarak etkili olmuütur (33).

Karaciùer Transplantasyonu inatçı ve sık tekrar-layan H. E için nadiren uygulanır.

Transplantasyon sonrası da bazı hastalarda H. E görülebilir bu devam eden portosistemik üantlar nedeniyledir ve 6 ay kadar sürebilir. Karaciùer transplantasyonu dıüındaki cerrahi tedaviler HE ‘deki bir hasta için morbiditesi ve mortalitesi yüksek ameliyatlar olmaları nedeniyle uygulanabilirlikleri sınırlı ameliyatlardır.

lendirmesinde grubların homojenize edilmemiü olması sorgulanabilecek taraflarıdır(grade2-4 alınmıütır) Pahalı olması ve etkisinin kısa süreli olması dezavantajlarıdır.

Opiat antagonistleri ve Serotonin antagonistleri bir yararı olmadıùı ve hatta serotonin antagonistleri H. E ‘yi kötüleütirdiùi için kullanılmamaktadır. 5. Çinko Tedavisi

Üre siklusundaki 5 enzimden 2 ‘si Çinkoya baùımlıdır ve eksikliùinin H. E ye neden ola-bileceùi hipotezi tedavide kullanılmasını gündeme getirmiütir. Ancak sonuçlar tartıümalıdır. 600mg/gün dozunda kullanılmıü yararlı olduùu bildirilmiütir. Ancak uzun süreli kullanımda immun defekte neden olabileceùinden eksikliùi ortaya konmadıkça kullanılmamalıdır.

6. Cerrahi tedavi

Cerrahi üantlı veya TIPS li hastalarda üant çapı

Brain Res 1995: 679; 42-48.

13. Zeneroli ML, Venturini I, Stefanilli S, Antibacterial activity of Rifaximin reduces the levels of benzodiazepin like com-pounds in patients with cirrhosis. Pharmacol Res 1997: 35; 537-560.

14. Flannery DB, Hsia YE, Wolf B, Current status of hyperam-monemia syndrome. Hepatology, 1982; 2: 495-506. 15. Cohn R, Castell DO. The effect of acute hyperammonemia

on the eletroencephalogram.

16. Eichler M, Bessman SP.A double –blind study of the effects of ammonium infusion on psychological functioning in cirrhotic patients. J Nerv Ment Dis 1962: 134; 539-542 17. Ito S, Miyaji H,Azuma T, Hyperammonemia and

Helicobacter Pylori. Lancet 1995; 346 : 124-125.

18. Zieve L, Doizaki WM, Zieve J, Synergism between mercap-tans and ammonia or fatty acids in the production of coma: a possible role for mercaptans in the pathogenesis of hepatic encephalopathy. J Lab Clin Med 1974: 83; 16-28 19. Windus-Podehl G;Lyftogt L, Zieve L, Encephalopathic effect of phenol in rats. J Lab Clin Med 1983: 101; 586-592. 20. Haussinger D, Hepatogene Encephalopathie. In:Gerok W, editor.Hepatologie Munchen: Urban & Schwarzenberg 1987: 612-624 .

21. Schafer DF, Jones EA.Hepatic encephalopathy and the GABA neurotransmitter system. Lancet 1982: 1; 18-19. 22.Basile AS,Jones EA,Ammonia and GABA ergic

neurotrans-mission:interrelated factors in the pathogenesis of hepat-ic encephalopathy. Hepatology: 1997; 25; 1303-1305. 23. Butterworth RF, Spahn L,Fontain S, Manganese toxicity,

dopaminergic dysfunction and hepatic encephalopathy. Metab Brain Dis 1995: 4; 259-267

24. Mullen KD, Kaminsky –Russ K, Pathogenesis of hepatic encephalopathy:Potential future approaches. Dig Dis 1996: 14 (suppl );20-29

25. Mullen KD, Jones EA, Natural benzodiazepins and hepatic encephalopathy. Semin Liver Dis 1996; 16: 255-264 26. Norenberg MD, Astrocytic – Ammonia interactions in

hepatic encephalopathy.

KAYNAKLAR

1. Aiba N, Okita H, Yata Y.Development of non-cirrhotic Hepatic encephalopathy due to enormous portal systemic shunt.Hepatology 1997, 26: 470A.

2. Mohapatra MK, Mohapatra AK, Acharya SK, Encephalopthy in patients with extrahepatic obstruction after lienorenal shunts. Br J Surgery 1992, 79: 1103 –1105. 3. Spina GP, Santambrogia R.Distal splenorenal shunts:where

are we now ? Ital J Gastroenterol 1989: 21; 71-76. 4. Audet R.Butterworth RF. Portocaval anastomosis results in

more severe neurological impairment and more wide-spread reductions in cerebral metabolism in old versus young adult rats: İmplications for post –TIPS encephalopa-thy. Metab Brain Dis 1998: 13; 69-78.

5. Kraas E. Portale Hypertension. İn: Schumpelick V, Bleese N. Mommsen U, editors. Chirurgie.Stuttgart:Enke Verlag, 1989: 565 - 74.

6. McDermot WV Jr. Adams RD, Episodic stupor associated with Eck fistula in the human with particular reference to the metabolism of ammonia. J Clin Invest 1954: 33; 1-9. 7. Butterworth RF, Hepatic encephalopathy: disorder of

mul-tiple neurotransmitter systems. İn: Record C, Al-Nardini H (eds). Advances in Hepatic encephalopthy and metabo-lism in liver disease. NewCastle upon Tyne:Medical facul-ty, University of NewCastle upon Tyne; 1997: 167-176. 8. Schenker S; Brady CE, Pathogenesis of hepatic

encephalopathy. In: Conn HO, Bircher J, Hepatic encephalopathy:syndrome and therapies. Bloomington, IL: Medi Ed Press; 1994; 43-61.

9. Lockwood AH, Ammonia.In: Lockwood AH, ed:Hepatic encephalopathy.Boston:Butterworth-Heineman, 1992: 65-72.

10. Stahl J, Studies of blood ammonia in liver disease Ann Intern Med 1963;98: 1-24.

11. Weber FL Jr, Veach JL. The importance of the small intes-tine in gut ammonium production in the fasting dog. Gastroenterology 1979; 77: 235-40.

12. Yurdaydin C, Egler H, Walsh JJ,.Gut bacteria provide pre-cursors of benzodiazepine receptor ligands in a rat model of hepatic encephalopathy.

(11)

Semin Liver Dis 1996; 16: 245-253.

27. Thorton JR, Losowsky MS, Plasma methionine enkephalin concentration and prognosis in primary biliary cirrhosis. Br Med J 1988: 297; 1241-1242.

28. Panerai AE, Salerno F, Baldissera F, Martini A, Brain b-endorphin concentrations in experimental chronic liver diasease Brain Res 1982; 247: 188-190.

29. Van der Rijt CC, Schalm SW, Schat H, Overt hepatic encephalopathy precipitated by zinc deficiency. Gastroenterology 1991; 100: 1114 –1118

30. Pomier-Layrargues G, Shepcott D, Spahn L, Butterworth RF, Accumulation of manganese and copper in palladium of cirrhotic patients:role in the pathogenesis of hepatic

encephalopathy. Metab Brain Dis 1995; 10: 351-354. 31. Raghavendra Rao VL, Butterworth RF, Neuronal nitric

oxide synthase and hepatic encephalopathy. Metab Brain Dis 1998; 12: 175-189.

32. Conn HO, Lieberethal MM; Lactulose and Neomycin:com-bined therapy.In: The Hepatik coma syndrome and lactu-lose Baltimore:Williams &Wilkins Co:1979: 340- 345. 33. Cotroneo AR, Mauro R, Conti LR, Bernardi L, Effects of

per-cutaneous splenic artery embolization on hepatic encephalopathy and blood ammonia levels in cirrhotics. In: Capocaccia L, Merli M, Ruggio O ( eds.) Advances in hepatic encephalopathy and metabolic nitrogen exchange.Boca Raton:CRC press 1995: 450-453.

Referanslar

Benzer Belgeler

Necdet Seventekin/ Doç. Perrin Akçakoca Kumbasar, Doç. Pınar Çelik, Prof. Tülay Gülümser, Doç. Aslı Demir, Doç. Ahmet Çay, Doç. Nida Oğlakcıoğlu, Yrd. Deniz Duran, Yrd.

Üyesi Mehmet Nur TUĞLUK OKL5111 Erken Çocukluk Döneminde Drama (Seç 5) Doç.. Esra

* Designed for environmental factors such as humidity and saline environments with its entire cast resin housing.. * Offers better protection against corrosion with its cast

Kaç›n›lmas› gereken materyaller: Sudan, asitlerden, metallerden, yan›c› maddelerden, organik maddelerden, peroksitlerden, alüminyumdan, halojenli hidrokarbonlardan

Suni ipek, ka¤›t hamuru, tekstil endüstrisi, kauçuk ›slah›, organik çözme ameliyesi, alüminyum ve g›da endüstrisi, deterjan ve sabun üretimi, ya¤l› kirlerin

İn vitro genotoksisite : Test Tipi: Bakteriyel ters mutasyon tahlili (AMES) Metod: OECD Test Talimatı 471.

P, (E) düzlemi içinde değişen bir nokta olduğuna göre AP  PB toplamı en küçük olduğunda P noktasının koordinatları aşağıda- kilerden hangisi

Dış ortamda bulunan havadan aldığı enerjiyi, ısıtma, soğutma ve kullanım amaçlı sıcak su elde etmek için aldığı ısı enerjisini iç ortama aktaran Isı Pompası