P a z a r 1 Ekim 1995
SA B A H
Unutulmayanlar
“Bizi unuttular”
Aslında hepsi de “Bizi
unuttular” diyordu... Münir Ozkul, Aliye Rmıa, Kadir Savun, Erol rFas, Hayati Ham- zoğlu, Sami Hazinses, Kenan Pars, özcan Öz gür ve Bilal İnci...
Türk sinemasının ya
şayan ama sanki yaşa dığına pişman edilmiş “karakter”li oyuncula rıydı onlar... Onlar ki, si yah beyaz yıllarımızın renkleri, bahar akşamla rının hüznü, yaz akşam larının coşkusuydu.
Adlannı duyduğu muzda, yüreklerimizi so luklandıran, o sihirii perdede bizi kimi zaman ağlatıp, kimi zaman da güldüren sokak adamla rıydı...
Son yıllarda birer bi rer kaybetmişlerdi yakın çalışma arkadaşlarını, dostlarını, Nubar ve
Hulusi ahilerini ve da
ha kimleri kimleri.
Toplam 300 film
Tiyatroda olduğu kadar filmlerde de büyük bir başarı grafiği sergileyen Münir OzkuT'un en yakın çalışm a arkadaşı, kendi deyimiyle Adiloş Ana olmuştu. Adile Naşit'le müthiş bir ikili oluşturarak her biri klasik sayacak başarılı filmlere imza atmıştı. En önemlisi ise Habam am Sınıfı’ydı..
PAZAR
SAYFASI
İşte Mahmut Hoca!
Evet yaşıyorlardı ama kendilerini “dostça” zi yaret eden bir genç gaze teciye, “Bizimkisi de
yaşamak mı be evlat!”
diyecek kadar yaşama isyan ediyorlardı.
Biz, ünutulmadıkla- nnı” söylerken, onlar,
“Hayır! Unuttular bizi, şu halimize bak Bu ül kede yüzlerce filmde kimin için, ne için oy nadık?” diyor ve içinae
bulundukları geçim sı kıntısını bir yana bıra kıp, ilgisizliğe, sinema mızın şimdi içinde bu lunduğu duruma kahre diyorlardı. Eee tabii ki bir aktörün, ya da ak tristin, hayat damarını kesmek istiyorsanız, onu, ilgisiz, alkışsız ve sahip siz bırakacaksınız. Ve onlar, ne yazık ki, can damarlarından vurul duklarını söylüyorlardı.
“Kişisel yaşamları mızda elbette hatalar da yaptık ama,..” diye
başlayıp, devam eden serzenişlerinin ardında, kurumlam, devlete ve dost bildiklerine muaz zam bir tepki vardı.. Ar tık, sokaklarına inmiyor, evlerinden çıkmıyor lardı, zaten sokak öl müştü.
Yeşilçam dedikleri o
sokakta, düğün değil, ar tık cenaze töreni yapılı yordu. Evet, “Unutul
mayanlar”ı okumanızı
çok istiyorum.
“Bir insan bir ha yat”ı, “Dokuz insan, dokuz hayaf’a dönüş
türdük bu hafta... Dokuz güzel insanın birbirin den ilginç yaşam öyküle rinin yanışım, onların haykırışlarla dolu “son
fotoğraflar”ma da ta
nık olacaksınız.
Ve “Unutıdmayan- lar”da Yeşilçam’dan
çok Türkiye’yi bulacak sınız.
Türkiye, biraz da onlar değil mi? N .ö.
unu hemen söyle meliyim ki, 70 yıllık yaşamının 55 yılım, tiyatro salonlarının tozlu kulislerinde veönemli rol ler üstlendiği 300’e yakın filmin kalabalık setlerinde geçiren bir sanat adamı nın yaşam öyküsünü, bu sayfaya sığdırmaya çalış mak haksızlık olur. Hele hele bu yaşamda, müthiş bir iniş çıkış, sınırsız kız gınlıklar ve coşkular bulu nuyorsa ve de insanlardan kaçmak istediğinde sığın dığı akıl hastaneleri serü veni varsa gerisini siz dü şünün artık.
O yüzden, Türk sinema ve tiyatrosunun dünya ça pındaki bu oyuncusunun, anılarla yüklü hayatı de ğil, büyük incelik ve neza ket göstererek davet etiği mütevazi evinde yaptığı mız altı saatlik sohbetin, özeti ve izlenimleri olacak bu sayfada.
Münir özkul’un bellek lere kazman ve belki de sahnede yüzlerce tez söy lediği bir tirad vardır;
“Aktör dediğin nedir
ki” diye başlar ve şu cüm lelerle son bulur;
“Artık kendimiz yoğuz. Seyircilerimiz de kal madı. Ama repliklerimiz iısıldaşır durur sabaha kadar. Gün ağarır, temiz leyiciler gelir, replikler yerlerine kaçışır. Perde- ee!”
Haldun Taner’in yıllar önce kaleme aldığı ve
Münir özkul’la bütünle şen bu cümleler, tazeliğini nasıl da koruyor değil mi?
Sakin hayat
Münir özkul da, her da im taze tutuyor bu an landı cümleleri. Evinin bir duvarında, kartona yazıl- mış bir biçzimde ve pahalı bir tablo gibi asılı duruyor. Ve özkul, cam istedikçe bakıyor, ezberinde olması na rağmen dakikalarca ayırmıyor gözlerim ondan. Kim bilir, belki de yaşa mım okuyor.
Münir özkul, kendine dördüncü eşi Umman Ha nımda sakın, gösterişsiz ve kapalı bir hayat seçmiş. 41 yaşındaki Umman Ha
nım, özkul’un sadece ha yat arkadaşı değil aynı za manda meneceri, koruyu cusu, sırdaşı ve herşeyi sanki, öyle ki, kiminle sohbet edeceğine bde o karar veriyor. Hatta çoğu zaman sohbetteki soruları da o cevaplıyor...
Münir özkul da eşinin bu çabasma teslim olup, onun hakkım veriyor.
“Alkolü, eşim Umman sayesinde yendim” diyor mesala..
Umman Hanım da 16 yddır kocasını içkiden uzak tutmaya çakşırken, bir yandan da “Hatırım için bir duble iç abi!” di yen arkadaşlarıyla görüş türmemeye çalışıyor.
özkul’la sohbetimize, tablo hikayesinden başlı yoruz.
Hani, “aç kalmamak için babadan kalma tab losunu sattı” dedilerdi ya.
İşte o hikaye.
“Doğruluk payı var” di yor Umman özkul ve sö zü ustaya devrediyor;
“Evet, kötü
fılm-Münir özkul, Türk sinema ve
tiyatrosunun efsane oyuncusu... “Kötü
filmlerde oynamamak ve biraz rahat
etm ek için tablomu sattım ” diyen
usta oyuncunun inişli çıkışı yaşamı
bile başlı başma bir film konusu...
lerde oynamamak için tabloyu satmak zorunda kaldık, şimdi onun faizi ve emekli maaşıyla geçiniyo ruz.”
özkul’lann şimdi tek is teği, bir jübile yapılması, hatta bu konuda gerekli çalışmalara başlanmış bi le.
“Bir futbolcunun jübi lesi nasd yapılıyorsa, 55 yılım tiyatro ve sinemaya vermiş bir sanatçının jü bilesini yapmak neden
Yaşam ı a cıla rla dolu
Nebil özgentürk’e tiyatro ve sanat yaşamından çarpıcı hatıralarını anlatan usta
oyuncu, kokteylleri, gece hayatını ve hızlı yaşamı tamamen terkettiğini söylüyor.
ayıp olsun?” diyor Um man özkul.
Münir özkul’u konuş turm ak oldukça zor. So rulara çok kısa yanıtlar veriyor ve hatta bu yüz den Umman Hanım’dan zaman zaman “fırça” bile yiyor.
Münir özkul’un bir gü nü nasıl geçiyor?
“Bol bol uyuyorum. Er ken de yatsam uyuyo rum. Bazen gözüm tele vizyona takıkyor ama seyretmeden kapatıyo rum. O dönemden rahat sız oluyorum sanki. Adile Hanım’ı Ertem Eğilmez’i ve Sadık Şendil’i hatırh- yor ve duygulanıp ağhyo- rum.”
TV seyretm iyor
Münir özkul, televiz yondan söz açılmışken, bir konudan yakmıyor;
“Çok sık gösteriyor lar. Sıkılıyorum doğ rusu ve bilmiyorum belki yapımcılar ve TV yöneticileri haklı ama filmlerden en küçük bir çıkar sağla mıyoruz. Zamanında bir yasa çıksaydı böyle du rumlara düşmezdik belki d e.”
özkul, “düştüğü du- rurri’la ilgili bazen de suçu kendisinde görüyor tabii.
“Zamanında para nın kıymetini bilme dim ve çok içki iç tim... Gerçi doğru dü rüst kazanmadnn ama kazandığımı da hiç önemsemedim. Günlük çarkı dön dürdük sadece. “
Alkol, evet, alkol,
Münir özkul’un
ha-37
“M ünir’e aşığım "
Münir özkul, bugüne kadar dört kez evlendi. Son eşi Umman ö zkul kendisinden 33 yaş daha küçük. Umman Hanım, aşık olduğunu söylediği eşinin menecerliğini de yapıyor. yatında çok önemli yer
tuttu.
Sanatçı, büyük oyuncu luğunun yanısıra ‘rbüyük içkici” olarak da anıldı hep.
Kendi anlatımlarından özetleyecek olursak,, ken dini bildiği andan itibaren içki içti. Çok duygusal ol duğu zamanlarda hep içerdi, ki her zaman duy gusaldı. Sonuna ve bayıla na kadar içerdi ve toplam 13 kez akıl hastanesine ya tıp alkol tedavisi gördü. Bu yıllarında, hayat arka daşlarına, sevdiği kadınla ra sertlikler de yaptı. Ve il ginçtir babası şöyle bir uyanda bulunmuştu;
“Oğlum! Erkeksen er keklere tokat at!”
Alkolsüz yapamıyordu
Münir Özkul
“Ve sıkıldıkça, bir şeye sinirlendikçe tımarhane ye giderdim. Bilmiyo
rum, belki çocukluğum dan beri Bakırköy’de oturduğum için delileri çok severdim ama huzur buluyordum orada. Bir kaç ay katip, delilerle sohbet edip yeniden sah nelere dönerdim.”
“Peki ne gibi olaylara kızardınız?” diye soruyo rum.
Askerlere tepki
Biraz düşünüyor ve 15 yıl öncesinin bir olayım anlatmaya başlıyor.
“12 Eylül günlerinde Şehir Tiyatrolan’nda ça lışıyordum. Darbeden sonra, askerler, Hayati Asılyazıcı’yı atıp, yerine Vasfi Rıza’yı getirmişler di. Aaa, bir de baktık ki, bazı subaylar provalan izleyip denetliyor, zaman zaman da müdahale edi yorlar. Çok ağrıma gitti bu durum. Askerler, bir tiyatroya neden burnunu sokar ki? Ve doğrusu çok sıkıldım bu olaydan. Ti yatroyu, herşeyi bırakıp akıl hastanesine yattım.”
Haldun Taner, 1976 yı lında kaleme aldığı bir ya zıda bakın Münir Oz- kul’ un bu özelliğini nasıl yorumluyor;
“Münir, geçirdiği ra hatsızlıklar döneminde kendi şahsına dair birçok yeni şey öğrendi. Başka ları için maraz sayılan şi zofreni eğiliminin bir ak tör için verimli bir yanı olduğunu gördü. Münir, aşırı duygulu her sanatçı gibi zaman zaman umut suzluk dönemlerine, dep resyonlara girer.”
Alkol ted avisi
Taner, yazısının sonun da da bir psikiyatr dokto run Özkul’la ilgili kendisi ne söylediklerini aktarır;
“Bu adamı neden iyi etmek istiyorsunuz? Sa natı ve başarısının nede ni bu yalandığı özellikler dir. Bırakm olduğu gibi kalsın. Şimdi mutsuzluk ların içinde mutludur, iyi olursa büsbütün mutsuz olur”
Özkul, Umman Ha- nım’la birlikteliğinde de alkollü ve acılı günler ge çirmiş. Thnışıp birlikte ya şamaya başladığı yılları
anlatırken ev halini şöyle tarif ediyor;
“Mağarada konfor için de yaşıyorduk. İçler acı sıydı aslında. Bakkala borçlanıyor, günlerce yu murta yediğimiz de olu yordu ama mutluyduk.”
Kavuğu devretti
Bilmeyenler için hatır latalım. Münir özkul’un sanat hayatındaki en bü yük başarısı, daha doğru su başarılarının finali, İs mail Dümbüllü’nün ka vuğuna sahip olmasıdır. Türk tiyatrosunun büyük ustalarından İsmail Düm- büllü, Münir Özkul’u bir gün, Kanlı Nigar oyunun da seyrettiği Ozkul’a ha ber gönderir.
“Başma o fesi giyme, ben sana kavuğumu gön dereceğim.”
İsmail Dümbüllü de, tuluatçüar için bir sembol sayılan bu kavuğu, 40 yıl önce Kel Hasan’dan almış tır aslında.
Ve düzenlenen bir tö renle kavuk, Münir Öz kul’un başma geçirilir.
Kvvuğa sahip olmak
“Ortaoyununda 1 numa ra olmak” anlamına gel- * mektedir.
Özkul da, yıllar sonra kavuğunu Ferhan Şen-
soy’a devredecektir. Münir Usta’yı, sinema da ölülmsüz kılan rolü ise
Hababam Sınıfi’ndaki Mahmut Hoca tiplemesi dir. Seri olarak beş kez çe kilen “Hababam Sını- fi”nda iyi yürekli ama sert, otoriter müdür mua vini “Kel M ahmuf’u can landıran Münir özkul, fil min sevilmesinde büyük katkı yapar.
(Usta oyuncu, geçtiği miz ay içinde polemik ko nusu olan bir şarkı klibin- de de Mahmut Hoca’yı canlandırdı.)
Evet, “Unutulmayan- lar”dan, Münir özkul’u anlatmaya burada son veriyoruz. Çünkü sırada arkadaşları ve dostları var daha...
Yarın: 80 y ıllık
çınar;
A liye lio n a
Sabah yürüyüşleri
Aylardır hatta yıllardır dısarıvla ¡Intel ovalan m.-..
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi