• Sonuç bulunamadı

Garp musikisi bize nasıl girdi?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Garp musikisi bize nasıl girdi?"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SO N T E L G R A F '

G a r p musikîsi

bize nasıl girdi?

A skerî bandoların

ro u

*••

OsmanlI İ m -, paratorluğununl doğmasiyle ku-j rulan yeniçeri!,

Y azan

:

Az z cSENS*

ocağı dünyanın en kuvvetli or- dusuydu. istilâ muharebeleri müddetince bütün dünyayı tit­ retmiş olduğu malûmdur. Ne ça­ re ki sonraları yeni yeni silâh­ larla mücehhez, modern Avru­ pa ordularının karşısında kud­ retini yavaş yavaş kaybetmeğe başladı, imparatorluk devleti i- çin de askerî vaziyet tehlike ar- zetti. ilk defa olarak Avrupa or­ duları gibi muntazam ve mo­ dern bir ordunun lüzumuna kail olan ikinci Sultan Selim olmuş­ tur. Bunun tahakkuku için ba­ zı teşebbüslere dahi girmiş ol­ duğu malûmdur. Nihayet ikin­ ci Mahmut yeniçeri ocağını im­ ha ederek modern ve muntazam teşkilâtlı Osmanlı ordusunun kurulmasını temin etti. Yeniçeri ocağının harp psikolojisi, disip­ lin telâkkisi, kıyafeti ve hattâ yürüyüşü bir Avrupa ordusiyle münasebet ve müşabeheti yok­ tu. Yeni, modern orduyu kur­ mak üzere getirtilmiş olan Fran sız ve diğer ecnebi askerî mü- thassıslara Sultan Mahmut, A v­ rupa ordularının aynını kat’î o- larak istediğini bildirmiş ve ye­ ni teşkilât başlamış, işte bu sı­ ralarda yeni ordu için bir as­ kerî bandonun lüzumu meyda­ na çıkmış. Çünkü eski yeniçeri Mehterhane bandosuyla modern bir ordunun yürüyüş yapması kaabil değildi. Askerî bandoları kurabilecek îstanbulda hiç kim­ se de yoktu, ikinci Mahmut, AvrupalI askerî mütehassısları­ nın tavsiyeleri üzerine Kalya­ dan bir musikî mualliminin cel­ bini emreder.

Bunun üzerine Romada Kal­ yanın en meşhur bestekârların­ dan birisi olan Donizetti’ye mü­ racaat ederler. O da musikî mu­ allimi olan biraderini Istanbula gönderir. Bu zat Kalyadan bazı musikî muallimleri, bando için çalgı âletleri, notalar getirterek (Muzikayi Hümayun) ismiyle bando ve musikî mektebini ku­ rar. Gayet mühim bir musikî

kuvvetli idaresi i softaları mağ- ^ * lûp ederek mem leket iç:n çoh neticeler verecek olan

üstadı olan Donizetti uzun se­ neler ve Sultan Mecit devrinin nihayetlerine kadar saray ban­ dosunun ve mektebin başında kalır. Çok büjtük gayretler sar- federek müzisyenler yetiştiriyor ve bu suretle garp musikisinin memlekete girmesine saik olu­ yor. Uhtesine paşalık tevcih e- dilerek Donizetti Paşa oluyor. Sultan Mahmudun siyasî, kültü­ rel inkılâp hareketlerine düş­ man, mürteci kuvvetlerle softa­ lar, yeni askerî bandoyu nefret­ le karşılıyorlar ve bunu bir gü­ nah olarak ilân ediyorlar. Ban­ do mektebi muhtelif vesilelerle taşlanıyor ve hâdiselere sebep o- luyor.

Sultan Mecit devrinde Tanzi- matm ilâniyle daha büyük ve daha şümullü inkılâp ve moder- nizm hareketleri başlıyor.

Büyük Reşit Paşanın cesur ve

hayırlı

yeni bir maarif sistemi kurma­ ğa muvaffak oluyor.

Donizet.ti Paşanın çalışmaları müsbet neticeler veriyor. Avru- padan Istanbula zamanın meş­ hur sanatkârları konserler ver­ mek için sık sık gelmeğe baş­ lıyorlar. Ecnebi sefaretlerinde büyük konserler ve balolar ter­ tip ediliyor. Tiyatro ve büyük sanat hareketleri îstanbulda başlıyor. Donizetti Paşanın bir Devlet Konservatuarı ile Opera binasının kurulmasını bir ra­ porla tavsiye ediyor. Bu şayanı dikkat raporu pederim Mahmut Celâlettın Paşanın okumuş ol­ duğu bizce malûmdur. Bütün a- raştırmalarımıza rağmen bu mü­ him raporu hiç bir taraftan te­ min edemedik.

Sultan Aziz Devrinin bidayet­ lerinde Donizetti Paşa artık faz­ la yaşlanmış ve yorgun oldu­ ğundan yerini muavini Guatelli- ye terkediyor. Ve sonra da ve­ fat ediyor, halefi de kendisi de­ recesinde bir musikî muallimi­ dir. ilk işi saray orkestrası için solist ve piyano muallimi olarak meşhur piyanist Azanda’yı el­ de etmek oluyor. Bu yüksek sa­ natkâr Paris Konservatuarından birinci mükâfat alarak mezun olan Ispanyol tebaası ve Avru- paca tanılmış bir şahsiyettir.

III. Napoleon’un karısı İmpa- ratoriçe Ujeni’nin Istanbulu zi­ yareti esnasında Dolmabahçe ve Beylerbeyi saraylarında Azan- da’nın ve yetiştirdiği iki genç saraylının piyano konserleri meşhur olup Ujeni’nin baş ne­ dimesinin hâtıratmda sitayişle bahsedilmektedir.

Guatelli ve Azanda’ya Paşalık rütbesi verilmiştir. Guatelli Pa­ şanın vefatiyle yerini Azanda Paşa alıyor. O da dünyaca ta- nılmış bir keman virtüözü olan Çek tebaasından meşhur Von- dra’yı solist ve keman mualli­ mi olarak elde ediyor. Saray or­ kestrası ve bandosu daha fazla inkişaf ediyor, istiklâl marşımı­ zın bestekârı muallim Zeki Bey bu mektepten yetişmiş olup mümkün olanı yapmak suretiy­ le memleket irfan ve sanatına büyük hizmetler ifa etmiştir. Kendisini hürmetle yâdederim.

II. Sultan Abdülhamit, garp musikisine pek meraklı olup Yıldız sarayında bir tiyatro yap tırmıştır. Kalyadan daimî bir o- pera heyeti getirtmiş ve resmî merasimlerde vükelâ ve sefirle­ ri davet ederek meşhur opera­ ları temsil ettirirmiş.

Bütün bu çalışmalar ve hare­ ketler aristokratik şeklini mu­ hafaza ederek saray ve devrin yüksek muhitine münhasır ka­ lacak. Büyük halk kütlesi va­ tandaşlara kapalı bulundurul­ muştur.

Bunun da başlıca sebebi za-

(2)

Musiki

b a h i s l e r i

(Baş tarafı 3 üncüde) manın dinî korkunç taassubu­ dur. Bugün bütün gayret ve ça­ lışmalarımıza rağmen güzel sa­ natları teşkil eden bütün şube- belerde geri kalmamıza saik yi­ ne budur. Musikî bir ilim olup bütün müsbet ilimler gibi tek­ niği, kanun ve prensipleri var­ dır. Medenî Avrupa devletleri 17 nci asırda Devlet Konserva­ tuar ve Musikî Akademilerini kurmağa başlamışlardır. 18 inci asırda parlak ve muazzam ne­ ticeler elde ve bu uğurda mil­ yarlar sarfetmişlerdir. Bizde ise cumhuriyetin ilânından çok son­ ra 1935 senesinde, Ankara Dev­ let Konservatuarım ancak ku­ rabildik. Kısa bir zamanda Türk gençleri teknik ve malî bütün noksanlara rağmen büyük kaa- biliyet gösterdiler. Diğer taraf­ tan yeni bir Türk musikîsi de doğmak üzeredir. Çünkü eski Türk bestekârları şark musiki­ si tekniğinde eserler yazmışlar ve şarkın duygusunu terennüm etmişlerdir. Bu musikî artık ta­ rihe intikal etmiştir.

Milletleri birbirine yaklaştı­ ran en mühim vasıtalardan biri­ si musikîdir.

Fakat bütün medenî insanla­ rın anlıyabilecekleri ve sevebi­ lecekleri bir musikî lisaniyle ya­ zılmış olması şarttır. Garp mil­ letleri birbirlerinin musikîleri­ ne âşıktırlar. Bir milletin ismini bütün dünyada ebedileştiren •yetiştirdiği yüksek bestekâr ve sanatkârlarıdır. Meselâ devlet olarak kaybolan Almanyayı her saniye bütün dünyaya hatırla­ tan büyük Beethooven veya Bach değil miydi? Güzel sanat­ lardan mahrum milletler ve ce­ miyetler iptidaî durumdan kur­ tulamazlar.

Bir Açıklama

Istanbulda haftalık Yeni Cep­ he ismiyle çıkan gazetede pede­ rim Mahmut Celâletün paşanın

2 ! I i ( £ f

1

1 •«

İ

1 ı ı I ] ] 1 '1 i I ] Í ] ] 1 : 2 1 < 1 3 ! i 1 < 1

siyasî tarihi mir atı hakikatten Sultan Abdülaziz vak’ası aynen iktibas edilmiyerek pederimin im­ zası altında fena bir türkçe ile bir polis hikâyesi şeklinde intişar ettiğini gördüm. Bu gazete ile hiç bir münasebetim yoktur, icap e- den kanunî muameleye tevessül edeceğim.

Aziz Bsenbel

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

hastada yapılan prospektif bir çalışmadır. Pozisyonel epizodik vertigo şikayetleri olan hastalara Dix- Hallpike manevrası yapıldı. Dix-Hallpike manevrasında

Muhammed Cevâd Şerîat (1315-1391 hş.) Destûr-i Sâde-i Zebân-i Fârsî adlı eserinde (hende/gülüş) örneğinde olduğu gibi yapısında Farsça mazi veya muzari fiil

He further argues that the reason why New Criticism is not welcomed in today’s universities is that the sheer analysis of aesthetics, the idea of the study of literature

Ona göre, dil, din gibi faktörlerin etnik kimliğin korunmasındaki rolünü vurgulamak yerine siyasal güç, ekonomik çıkar ve sosyal statü için rekabete girmiş

Teacher candidates’ perceptions of standards in an education program at a university in Turkey [Article@Türkiye’deki Bir Üniversitede Öğretmen Adaylarının Eğitim

1994’te kemikten elde edilen mtDNA’nın yaklaşık 400 baz çiftlik bir ön dizi analizini yapan araştırmacılar, K1 soyu olarak anılan ve ortak bir atadan gelen bir DNA

Dolm abahçe Sarayı’nm an a giriş kapısı­ nın önünde, Timur Selçuk yönetimindeki orkestra ve ko­ ro eşliğinde Safiye A y la ’dan sonra, Erol Evgin, Hazal ve

Rousseau’nun politik alanda dile getirdiği görüşlerin muğlak ve kapalı yönleri bulunmaktadır. Özellikle yapıtlarında kendi döneminde bulunan düşünürlere ve