• Sonuç bulunamadı

İstanbul kentinin masalsı gerçeği:Gül Derman'ın resim sergisi Moda'daki Benadam Sanat Galerisi'nde

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İstanbul kentinin masalsı gerçeği:Gül Derman'ın resim sergisi Moda'daki Benadam Sanat Galerisi'nde"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Gül Derman ın resim sergisi M oda dakı Benadam Sanat Galerisi nde

İstanbul kentinin masalsı 2

SEYAHATNAME DİZİSİNDEN — Gül Derman’ın yeni sergi sinde seyahatname dizilerinden yapıtlar da yer alıyor. “ Kekova" adlı ipekbaskı da 1990 yılının ürünlerinden.

Gül Derman, 10 yıl önce resmini yaptığı

denizin rengi ile bugünkü denizin renginin

aynı olmadığını belirtiyor. Derman, daha

önce yaşadığı İstanbul’un bir masal

olmadığını söylüyor.

LUDMİLA BEHRAMOGLU — Bu serginin konusu “ İs­ tanbul” . Ancak resimlerinde fi­ güratif öğelerin varlığına karşın soyutluk duygusu çok yoğun. Masalsı, düşsel bir mekân be­ timlenmiş sanki.

— Çünkü ben daha öncesini, masal gibi olan, gerçeğini yaşa­ dım İstanbul'un ..Boğaz’da kar­ şı yakaya baktığın zaman tepe­ yi, yeşilliğini ve fıstık çamını gö­ rebiliyordum. Bu masal değildi ki. Şimdi yaşadığımız ise kâbus boyutlarında. Bu kâbus bir ucundan resimlerimle çırpınan, şaşkın martılar olarak giriyor, müthiş bir dam kitlesi, arkada bir tehdit gibi duran beton yı­ ğınları olarak giriyor. Denizde bile 10 yıl önce yaptığım deni­ zin rengi ile bugünkü denizin aynı değil. Kent sanki aşağıya doğru eriyor, suya karışıyor

“ Eriyen Kent” adlı özgün bas­

kımda. Yani düşle gerçeği bir araya getiriyorum, ister istemez. İstanbul gibi bir konu alınınca soyutluğa ancak kavramları dü­ zenleyerek ulaşılabilir diye dü­ şünüyorum: Deniz, tepeler, ba­ lıkçılar, kuşlar, damlar gibi.

İstanbul’un simgesi olan bir camii, bir martı, bir tanker ne kadar soyutlanabilir? Bu figü­ ratif öğeleri somut olarak soyut­ luğun içine sokabiliyorum. Yurt içi ve yurt dışı izlenimlerini ak­

tardığım “ Seyahatname” adlı özgün baskı dizilerimde de far- kedileceği gibi anında duygumu yüklediğim minik bir eskizden yola çıkmakla birlikte, görüntü­ lerin doğadan direkt yansıma­ sından çok resimlerimde izle­ nim, izlenimin duygusunun ge­ tirdiği kompozisyon var.

— Senin resmini naif resime yaklaştıranlar olmuştur. Oysa sen Akademi çıkışlısın. Bedri Rahmi’nin öğrencisi oldun.

— Bu yakıştırmayı yapanlar çok da haksız değiller. İki tür naif var. Birincisi tam sözcüğün anlamına uygun olarak hiçbir resim bilgisi olmadan, tümü ile gördüğünü saf yürekle materya­ le dökme. İkincisi ise bilinçli olarak perspektifi, türlü klasik resim öğelerini yok ederek uy­ gulanan resim. Ben daha çok ikinci gruptan sayılırım. Bir ayağımı daha çok çocuk resmi­ ne, minyatüre, halk sanatlarına basıyorum. Hem yalnızca bizim geleneksel halk sanatımıza de­ ğil, bir Okyanusya, bir Afrika sanatını da öylesine çok zaman vererek inceledim ki.

Tüm bu sanatların öğelerini kullanıyorum resimlerimde. Perspektifi bile bile yok ediyo­ rum, gerideki bir şeyi bilerek ön plana getiriyorum. Bir kuş ba­ kışını uyguluyorum, örneğin çocuk resminde kısıtlama yok­ tur. Etkilendikleri olayı, en ba­

$ /

T

T- <íbW¿>Z

sit biçimde, renkleri kullanarak aktarma vardır. Benim de yak­ laşımım bu. Renkleri kullanmak bana çok sevinç veriyor. Naif ressamım, diyemem ama naif sanat öğelerini kullanan bir sa­ natçıyım.

— Neler var bu serginde?

— Yarısı yağlıboya, kalanı özgün baskı 40’ın üstünde re­ sim. Her sergimi “ söyleyecek

sözüm var” olgunluğuna ulaşın­

ca açıyorum ancak. Yeni çalış­ malarımda öteki sergilemele­ rimden farklı olarak teknik açı­ dan bazı değişiklikler var. Ak- riliğe daha çok ağırlık verdim. Konularımda “kadın” temasın­ dan koparak tümüyle “ İstan- bul” a yöneldim. İstanbul’un bu kez deniz, balıkçı, tekne gibi (arkada bir camii, birkaç dam gibi bu kenti anımsatan öğeler olsa da), belirsiz yönlerini gö­ rüntüledim. Daha önceki İstan- bullarıtnda minyatürle yakınlık kurmuş olduğum kuşbakışı gö­ rünümler bitti artık.

Bu sergimde, geleneksel ve yerel öğelerin kişisel bir olgu olan özel süzgecimden geçerek evrensel değerlere ulaştığını söy­ leyebilirim. Daha önce de söy­ lemiş olduğum gibi belli bir eği­ timden de geçilince, primitif re­ sim, Anadolu halk resmi, min­ yatür gibi kavramlar daha ko­ laylıkla özümseniyor. Benim gi­ bi senteze ulaşmış pek çok sa­ natçı vardır yeryüzünde. Bu ne­ denle yerel resim tanımlaması­ na karşıyım. Bu dışarıda anla­ şılıyor ve özgün olarak kabul ediliyor. Yoksa beni sergileme­ ye çağıranlar beni değil resim­ lerimi tanıyarak çağırıyorlar.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Nuruosmaniye kapısından, Kalpakçılar Caddesi’ne girmeden önce, başınızı kaldırın ve 1894 depreminden sonra kapının üstü­ ne, tuğrakeş İsmail Hakkı Efendi

ve larenksin boyunda yükselmesi, 3) Fonasyon sıra- sında aritenoid kıkırdaklar arasında posterior glottik açıklık kalması, 4) Vokal kordlarda nodul veya kro- nik larenjit

Grote (1990) 120 vakada arka duvar, 170 vakada kemikçik protezlerini kullanıp ortalama 5 yıl takip et- miştir. Kemikçik protezlerinin malleus ile ilişkide olan platform

The development of epilepsy in patients with neonatal seizures are an im- portant risk factor for neuromotor developmental retar- dation. Because this is a single-center

Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ve Baş Boyun Cerrahisi. Colreavy MP, Lacy PD, Hughes J,

Burada 24 yaşında depresyon tanısı ile sertralin tedavisi başlanan ve akneiform dö- küntü gelişen kadın hasta sunuldu.. OLGU

Hilmi Ziya Ülken, Şekip Tunç onuruna düzenlenen bir gecede &#34;Düşünce tarihimizde iz bırakan dü­ şünürleri hatırlamak, doğum günle­ rinde onlarla ilgili

Radyo dalgalarını algılayan teleskoplar kullanılarak yapılan gözlemler sonucu “gördüklerimiz”, görünür dalga boylarında “gördüklerimizden” çok farklıdır..