• Sonuç bulunamadı

Lale Devri'nde bir ressam:Jean-Baptiste Van Mour

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Lale Devri'nde bir ressam:Jean-Baptiste Van Mour"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1

Text and visual materials

(2)
(3)

şan bireylerdi. Dönemin en önemli ismi de Osmanlı İm­ paratorluğu nda, “lale” çiçeği merakının öncüsü olan Sad­ razam Nevşehirli Damat İbra­ him Paşa’ydı. O gü n lerd e başkent İsta n b u l’da saray mensupları ile devletin üst kademelerindeki aileler, bah­ çeler içinde birbirinden alımlı ve zarif köşkler, konaklar, yalılar inşa ettirir, lale mevsi­ minde İstanbul bu narin bo­ yunlu çiçeklerin yarattığı bir renk cümbüşüne bürünürdü.

Lale Devri’ nin önemli ismi Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’ nın (ortada), Hollanda elçisi Cornelis Calkoen’i huzuruna kabulü (en üstte); Lale Devri’ nin ünlü padişahı Sultan III. Ahmed bayram kıyafetiyle (sağda). / Grand Vezir Nevşehirli Damat İbrahim Paşa (centre), famous figure of the Tulip Era, receiving the Dutch ambassador Cornelis Calkoen in the early 18th century (top); Sultan Ahmed III, whose reign coincided with the Tulip Era, in ceremonial dress (right).

164

S K Y L IF E H A Z İR A N — J U N E 2 0 0 0 Sultan III. Ahm ed’in saltanat yıllarının (1703-

1730) ikinci yarısını kapsayan ve Patrona Halil Isyam’yla sonlanan Lale Devri, bir zevk ve sefa devri olarak anımsansa bile, Osmanlı rönesansı olarak da tanınmalıdır.

İstanbul bahçelerinin lalelerle bezendiği bu ünlü devrin ya- ratıcılan mimarlar, nakkaşlar, ozanlar olduğu gibi eşi g ö ­ rülmemiş bir çiçek tutkusuyla her biri bu konuda uzmanla­

The second h a lf o f the reign o f Ahmed III (1703- 1730), who was deposed in the Patrona H a lil uprising, is known as the Tulip Era. This was a time when love o f worldly pleasures and the arts w ent h a n d in ha nd , a n d m ig h t be d e s crib e d as tbe O tto m a n re n a is s a n ce in a rc h ite ctu re , p a in tin g a n d p o e try . The g a rd e n s o f Istanbul were bedecked with tulips, a passion a te love o f w h ich began w ith G ra n d V e z ir N e v ş e h irli D a m a t Ibrahim Paşa. This was a time when the cou rt an d fa m ilies o f high-ranking state officials in the capita l Istanbul b uilt

(4)

Lale yetiştirmek öylesine bir merak konusuydu ki, günümüze ulaşan kayıtlarda bu devirde yüz­ lerce çeşit lale yetiştirildiği geçiyor. Onun içindir ki eğlencenin doruk noktalarda yaşandığı bu dö­ nem, Osmanlı İmparatorluğu tarihinde “Lale Devri” olarak anılıyor. Ama, yine bu dönemde saray zenginlik içindeyken, halkın yoksul düş­ mesi nedeniyle çıkan bir ayaklanma sonucu, çok kan döküldü. Beyazıt Hamamı tellaklarından Patrona Halil’in önderliğindeki isyanda Sadra­ zam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa öldürüldü, Sultan III. Ahmed tahttan indirildi ve tüm o gü­ zelim konaklar, yalılar ve köşkler yakılıp yıkıla­ rak Lale Devri’nin izleri ortadan kaldırılmak is­ tendi.

HollandalI ressam Jean Baptiste Van Mour, böy- lesine hareketli bir devri İstanbul’da yaşamış bir sanatçı olma ayrıcalığına sahip. Ömrünün 37 yı­ lını İstanbul’da geçiren Van Mour’un mezarı, İs­ tanbul Galata’daki Fransız eski sefareti olan Nu­ ru Ziya Sokak’ta, RR. PP. Jésuites-Saint Louis Ki­ lisesi içindeki özel mezarlıkta, Baron de Salag- nac’ın mezarı yanında bulunuyor. Ancak, üzeri­ ne taş dikilm ediğinden veya dikilen taş daha sonra kaybolduğundan, belki de zeminde veya duvarlardaki kaydı kaybolduğu için, bugün me­ zarı belirleyen bir işaret yok.

Van Mour, Osmanlı saray yaşamına ait

tablola-Van Mour’s work was admired by Sultan Ahmed III. Among many other aspects of Ottoman Turkey Van Mour depicted harem life.

g ra ce fu l p avilions, m ansions an d w aterfront houses with b ea u tifu lly la id o u t gardens. In spring these beautiful flowers transformed the city into a riot o f colour. Tulip grow ing became so popular that hundreds o f new varieties were cul­

tivated, as we learn fro m contemporary records. But while the upper classes were preoccupied with their tulips, the com m on people were suffering unprecedented poverty, and discontent fin a lly erupted in a re b e llio n led by P a tro n a H a lil. Nevşehirli Ibrahim Paşa was killed and Ahmed III deposed. Not content with that, the pavilions and mansions were demolished to erase all traces o f the Tulip Era.

The Dutch painter Jean-Baptiste Van M o u r was witness to both the Tulip Era and its aftermath. He lived in Istanbul f o r 37 years, and is known to have been buried next to Baron de Salagnac in the graveyard o f the Jesuit Church o f St Louis on N u r u Z iy a Sokak in the d is tric t o f G a la ta . However, there is no trace o f his gra ve there today. Whether no stone was placed to mark it, or there was a stone w hich la ter disappeared is unknown.

Van M o u r is best remembered f o r his paintings depicting cou rt life. His work was adm ired by Ahm ed III, and as a result o f this royal fa v o u r Van M o u r was able to execute many portraits o f

(5)

J

j#SRS

rıyla tanınıyor. Sultan III. Ahmed'in övgüsünü kazanan ressamın bu sayede saray mensupları­ nın birçok resmini yaptığı ve ayrıca İstanbul’da bulunan yabancı elçiler arasında da büyük bir li­ ne kavuştuğu biliniyor.

Ressam, 9 Ocak l671’de Kuzey Fransa’nın Va­ lenciennes kentinde dünyaya gelir. Bazı belge­ lerde Jacques-Albert Gérin atölyesinde resim öğ­ renimi aldığı kayıtlı olan Van Mour, l699’da Pa­ ris’te Marki Charles de Ferriol d’Argental adlı bir devlet adamının dikkatini çeker. O çağlarda sa­ natçıların soylular ve devlet adamları tarafından himaye edilmesi çok yaygın bir soyluluk simgesi olduğundan, Ferriol ta­

rafından himaye altına alınır. Ferriol aynı yıl elçi olarak atandığı İs­ tan b u l’a, refa k a tin d e Van Mour’u da getirir. Ferriol 1712’de Paris’e d ö n d ü ğ ü n d e, e lin d e müthiş bir hazine bu­ lunduğu anlaşılır. Bu h a zin e yü z O sm anlı portresini içeren gra­ vürlerdir. Eserler

öylesi-Simitçi (üstte solda); kahveci (üstte sağda); bahar ve yaz aylarında bi­ rer mesire alanına dönen, eğlence ve ziyafetin günlerce sürdüğü su bendleri ve çevresi (altta). / A seller of bread rings known as simit (above left); a coffee m aker (above right); the dam lakes and sur­ rounding woods north of Istanbul were popular excursion and picnic places in spring and summer (below).

courtiers during his years in Istanbul. He enjoyed equal fam e among Europe’s diplomatic com m u­ nity in Istanbul.

Van M o u r was b o rn in the F lem ish c ity o f Valenciennes in northern France on 9 January 1671. He studied art in the studio o f Jacques- Albert Gérin, and his work attracted the attention o f an a ris to c ra t a n d statesm an o f the time,

M a rq u is C h a rles de Ferriol. Ferriol became Van M o u r ’s p a tro n , and when the marquis was appointed ambas­ s a d o r to Is ta n b u l in 1699 he took Van M ou r with him . In Istan bul Van M our devoted him ­ self to drawing the peo­ p le a n d sights o f the

city, and when Ferriol r e tu rn e d to P a ris in

168

(6)

v

\

in

' c

".¿s

!

Wit

r

j

1

i » H

I

l

TysfflBÎS^*î 1

1 t ‘111

! ^ *

ne ilgi görür ki kapış kapış satılır. Gravürlerin ta­ mamı, Ferriol’un Jean Baptiste Van Mour’a 1707- 1708 yıllarında sipariş ettiği tablolardır. Albümün ünü Paris’ten tüm Fransa’ya, oradan da Avru­ pa’ya dalga dalga yayılır.

Marki de Bonnac’in tavsiyesi sayesinde Van Mo- ur, “Kral’ın Doğu’daki ressamı” gibi onur verici bir unvan kazanır; ancak giderek artan bir geçim sıkıntısı içine düşer. Van Mour’un sanatçı kişiliği­ ne saygı duyan ve onun tüm çabasını eserlerine yönlendirmesini isteyen İstanbul’daki yabancı diplomatlardan, Hollanda Elçisi Cornelis Calko- en, Van Mour’u himayesi altına alır.

Yeryüzünde gerçek bir cen n et yaratan Lale D evri’ni eserleriyle ö- lümsüzleştiren, 1730’da- ki dehşet verici Patrona Halil İsyam’nı da yaşa­ yan v e “ K ra l’ın D o ­ ğu’daki ressamı” gibi o- nur v e ric i bir unvanı kazanan Van M our’un eserleri yıllarca Calkoen tarafından muhafaza e- dilir. Calkoen, 1762

ta-Van Mour, yeryüzünde gerçek b ir cennet yaratan Lale Devri’ni eserle­ riyle ölüm süzleştirm ijti. Üstte, İstanbul’da Ermeni b ir ailenin evinde eğlence; altta, oyun oynayan kadınlar. / Van Mour’s works im m or­ talised the Tulip Era, a time when love of worldly pleasures and the arts went hand in hand. Above, a social gathering in the home of an Armenian fam ily in Istanbul; below women playing a game.

1712, he took with h im a huge c o lle c tio n o f engravings, in clu d in g a hu nd red p ortraits o f Ottoman figures executed by Van M o u r between 1707 and 1708. He had these published in an album, which readily sold to an eager public and was reprinted twice. The album ’s fa m e spread all over Europe and spawned numerous copies and imitations during the 18th century.

Van M o u r d id n o t re tu rn to P a ris w ith Ferriol, hut rem ained in Istanbul. In 1725, thanks to the re c o m ­ m endation o f Marquis de B on n a c Van M o u r was aw arded the title o f peintre ordinaire du Roi en Levant’, but this d id n o t p r e v e n t h im f a l l i n g in c re a s in g ly into fin a n c ia l d

(7)

ifficul-rihli vasiyetnamesiyle koleksiyonunda Van Mo- ur’a ait olan tabloların mirasçıları tarafından sa­ tılmasını ya da paylaşılmasını engellemişti. Mi­ rasçıların mirasçılarının da kalmaması halinde, tablolar Amsterdam’daki Directorat du Commer­ ce au Levant’a emanet edilecekti. “Türk” tablola­ rı olarak anılan Van Mour koleksiyonunun, 1817’de buraya v e rild iğ i anlaşılıyor. Kurum 1827’de feshedilince, Van Mour koleksiyonu devlet malı haline getirilerek La Haye’deki Cabi­ net Royal de Raretes’e devredildi. Koleksiyonun tamamının da 1903 yılından itibaren Rijksmuse-

um’da toplandığı biliniyor. •

“ Kral’ın Doğu’daki ressamı” gibi onur verici b ir unvanı kazanan Van Mour’un eserleri yıllarca Hollanda Elçisi Cornelis Calkoen tarafından muhafaza edildi. Üstte, Beyoğlu’ndaki Hollanda Sefareti’ nin bahçesinden İstanbul’a bakış; solda, Tüneldeki Mevlevi Dergâhı’nda Mevlevi ayini. Van Mour, who was awarded the title o f ‘peintre ordinaire du Roi en Levant’, executed many paintings fo r Dutch ambassador Cornelis Calkoen, whose collection is today in the Rijksmuseum. Above, the view over Istanbul from the grounds of the form er Dutch Embassy (now consulate-general) in Beyoğlu; left, a Mevlevi dervish ceremony at Galata Mevlevi Dergâhı.

ties. The Dutch ambassador Cornelis Calkoen. a great adm irer o f Van M o u r’s work, came to the rescue and took Van M o u r under his patronage. This painter who immortalised the Tulip Era and lived through the terrifying Patrona H alil rebel­ lion which brought the era to an end, died in his adopted city in 173 7. His fo rm e r patron Cornelis Calkoen had a large collection o f paintings by Van Mour, and in his will o f 1762 forbade his heirs to sell these paintings o r break up the collec­ tion. In the event o f his descendants dying with­ out heir, the will directed that the paintings were to be given to the D irectorat du Commerce au Levant in Amsterdam. Referred to as ‘the Turkish paintings’, the Van M ou r collection came into the hands o f this institution in 1817. When the direc­ torate was closed down in 1827, the Van M ou r collection became the property o f the state, and was placed in the Cabinet Royal de Raretés in The Hague. Since 1903 the collection has been in

the Rijksmuseum.

* Osman Öndeş, yazar. * Osman Öndeş is an author.

172

S K Y L IF E H A Z İR A N J U N E 2 0 0 0

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Yahya Kemal'in Eski Şiirin Rüzgarıyla adlı kitabında, Divan edebiyatı estetiği içinde Osmanlı dönemi Türk tarihinin önemli bir dönemeci olduğu kadar,

Bir Sufi olan Safiye Erol’a göre de, bir devrimci olan Alain Badiou’ya göre de sanat ve mimarlık işte böylesi bir benlik yitimi ile ilişkilidir.. Benliğini yitiren

Sanatçı renkli müzik yaşamında Erkut Taşkın gibi pek çok ünlü müzik adamı ile çalışmış..

K ırım lı Rahmi.. Pad i-, âh yerine oturup düşünceye dalar. Bir müddet sonra. Ayasojya Vaizi ispiri Zade M ehm ed E fen di ile eski İstanbul Kadısı Arnavud

“Sonraki kuşakta duygusal sahiplik olgusunun varlığı, etki eden faktörlerin (işletmenin büyüklüğü, aile yapısı, aile değerleri, kariyer planlamaları vb.)

Soğanlı ve çok yıllık otsu bitkiler olan ağlayan gelinlerin yurtdışına kaçırılma nedeni içerdikleri kimyasal bileşikler ve süs bitkisi olarak ticari değerlerinin

17 nci yüzyılın ortalarında Mehmet XV Papas Korusunu zamanın bilginlerinden ve şeh­ zadelerin hocası bulunan VÂNİ MEHMET EFENDİYE ihsan etmiştir.. Bu bilgin

Kuramsal fiziğe göre çok özel durumlarda zamanda geriye yolculuk yapılabileceği biliniyordu; acaba bu da gelecekteki fizikçilerden gelen bir mesaj mıydı?. Ya da