• Sonuç bulunamadı

Ünlü bir soyun hayat albümü:Namık Kemal ailesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ünlü bir soyun hayat albümü:Namık Kemal ailesi"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

— — um

YAZAN: TA H A TOROS

DEĞİŞİK BİR NAMIK KEMAL

O zamanlarda renkli fotoğraf yoktu. Na­ mık Kemal, resimlerine göre, siyah saç­ lı, siyah gözlü sanılırdı. Damadı ve to­ runları, Namık Kemal'in kestane renkli, kumral saçlı ve göz renginin de iyiden İyiye açık, hatta açık mavi olduğunu, muhtelif vesilelerle ifade etmişlerdir.

B

İR asırdan beri, Türk milleti­nin kalbinde atan bir damar, tarihinde ve edebiyatında ya­ şayan bir abide var: Namık Kemal...

Mürşit olarak, millette hürriyet fik­ rini yaratan, vatan sevgisini uyandıran Namık Kemal, ömrünü ve sağlığını bu uğurda harcayan mücadele adamıdır.

Bu vatan şairi hakkında bugüne kadar binlerce makale, yüzlerce kitap yayın­ landı. Bunların her biri hürriyet kahra­ manının muhtelif yönlerini, siyasî, ede­ bî değerini ve hizmetlerini belirtmek­ tedir.

Biz, bu yazılarımızda Namık Kemal’ in soyu sopu hakkında bazı bilgiler ve­ recek, bir aile reisi olarak kendisinden ve devam etmekte bulunan neslinden söz açacağız. Bu arada bazı eski resim­ lerle onları tanıtmaya çalışacak ve esa­ sen tanınmış olanları da tekrar hatır­ layarak, kısa bir çerçeve İçerisinde su­ nacağız.

NAMIK KEMAL’ İN 1000 MEKTUBU

Namık Kemal, tarihimizde ünlü kişi­ lerin soyundan gelen bir şairdir. Kendi­ sinin meşhur Topal Osman Paşa’ya da­ yanan bir aile şeceresi mevcuttur. Son yıllarda torununun torunu Osman, Lon­ dra Müzesi’nde bulduğu mükemmel bir şecerenin kopyasını İstanbul’a gönder­ miştir. öyle sanıyoruz ki, Namık Ke­ mal’in ecdadına dair en mükemmel şe­ cere budur.

Namık Kemal, katiyetle söyleyebiliriz ki, yarım asrı bulmayan kısa hayatında 'en çok mektup yazan ve mektup sev­ gisi çok üstün olan bir edibimizdlr. Okuyup yazmak, hele mektup yazmak, onun her gün almaya mecbur olduğu bir gıda gibidir. Zamanımıza kadar mu­ hafaza edilmiş olanlardan binden fazla kıymetli mektubu Türk Tarih Kurumu tarafından satın alınmış bulunuyor. Be­ nim arşivimde, Namık Kemal İle alâka­ lı 250'den fazla yayınlanmamış mektup ve vesika vardır. Bunlar daha çok Na­ mık Kemal’in 'aile çevresi ile, yakın dostlarıyle ilgilidir. Sonsuz sevgi ve karşılıklı muhabbetin örnekleriyle dolu­ dur. Şakalar, nükteler, hicivler, hücum- ■ lar, endişeler, malî sıkıntılar, memuri­ yet nakilleri İle alâkalı teşebbüsler, ka­ dere İnanışlar, devrin büyüklerine

te-Bu sayfalarda okuyucularımızın çoğunun meçhulü olan iki fotoğraf var. te-Bunlar, Yusuf Taşkın tarafından, Taha Toros’a koleksiyonu için, hediye edilmiştir. Fotoğraf­ ların orijinalleri çok eski ve soluktur. Orijinalin birinin arkasında, eski harflerle «Mutasarrıf Namık Kemal Beyefendi. Sene 1301» yazılıdır. Bu tarih, Kemal'in Mi­ dilli’de mutasarrıf bulunduğu yıla rastlamaktadır, Grup halindeki fotoğrafın arkasında herhangi bir işaret yok. Kati olmayan tahmini bir teşhise göre: soldan itiba­ ren ayaktaki Şinasi'dir. Oturanlar, Namık Kemal ile Ziya Paşa'dır. Ayaktaki Ebuzziya Tevfik, en sağdaki Recaizade Ekrem’dir. Onun yanındaki genç, Abdulhak Hâ- mit’tir. Toros’a göre, her İki resim, o devre ait elde edilecek diğer orijinal fotoğraflarla karşılaştırılıp incelenmelidir. Ancak ondan sonra katî bir hükme varılabilir.

mas eden günlük havadisler, akraba ve dost haberleri, hastalıklar ve ufak te­ fek aile mahremiyetleri bu mektupların içerisinde uyumaktadır... Namık Kemal’ İn aile çevresinden en çok mektuplaş­ tığı babası Mustafa Asım Bey, kızı Fe­ ride ile damadı Rıfat Beydir. Aile mek­ tuplarının çoğunda malî sıkıntılar, me­ muriyet ve ev nakilleri, oğlu Ali Ekrem’ İn tahsiliyle alâkalı hususlar, Namık Ke­ mal’in yazdığı eserlerle alâkalı mevzu­ lar, damadının daha iyi bir vazifeye alınması hususundaki tavsiye mektupla­ rı, kızının doğumları ile alâkalı hisli ve sevgi dolu satırlar İnsanı çok duy­ gulandırmaktadır. Hele siyasî ve mad­ dî bakımdan çok sıkıntılı geçmekte olan

hayata karşı mukavemet tavsiyeleri, çe­ kilen çileler, kahırlı günlerin acı duy­ guları, refaha kavuşma özlemi, bir şe­ hirde müştereken oturamamanın ıstı­ rapları, gurbetin iç sızlatan tahassüs­ leri bu mektupları okuyanların gözlerini yaşartacak acı İntibalar taşıyor.

Namık Kemal’in babaşı Asım Beyle yaptığı mektuplaşmalar umumiyetle kı­ sadır. Bazen de siyasî ahval dolayısıyle rumuzludur. Asım Beyin oğlu Namık Kemal’e gönderdiği mektupların çoğu, sanki çok samimî bir arkadaşa, eski bir dosta yazılmış intibaını vermektedir. Meselâ Asım Bey, oğlu Namık Kemal' den, mutasarrıf bulunduğu Adalar’ın ra­ kısı meşhur diyerek rakı ister! Diğer

taraftan sıhhatine iyi bakmasını bir ar­ kadaş gibi öğütler. Kendisinden örnek veren Mustafa Asım Bey, 70 yaşına geldiği halde dinç kaldığını, hatta bu yaşında bile birkaç defa daha evlenmek istediğini oğlu Namık Kemal'e yazacak kadar şakacıdır!

Bu mektuplardan daha ince tafsilât öğrenmek de mümkündür. Meselâ, Na­ mık Kemal, Midilli’de, Rodos’ta, Sakız' da sık sık hastalanır. Babası ona denen­ miş kocakarı ilâçlarının reçetesini gön­ derir. Namık Kemal uzun müddet te­ davisi mümkün olmayan basur hastalı­ ğından bu suretle kurtulur. Namık Ke­ mal, kıyafetine meraklıdır. Onun kos­ tümlerini babası Asım Bey. İstanbul'

da hususî terzilere diktirterek gönderir. Namık Kemal, kızı Feride ile de uzun uzun, hatta ölüm döşeğinde bile mek- tuplaşmıştır. Hayatında en çok sev­ diği, tek kızıdır. Ondan her doğan to­ runu için âdeta bayram yaparak sevi­ nir. Kızına yazdığı mektuplarda bebek­ lerini kolay doğurup doğurmadığını so­ racak kadar samimî bir babadır. Ara sıra torunlarının kime benzediklerini, büyüdükçe ne gibi yaramazlıklar ve mas­

karalıklar yaptıklarını merakla sorar. Kızından aldığı mektuplara aynı gün içerisinde büyük bir haz ve zevkle ce­ vap yazar. Mektuplarının çoğunda yav­ rularına iyi bakmasını, onları sütanneye bırakmamasını tembih eder.

I

Hayat

(2)

4-Namık

Kemal

Ailesi

70 yaşındayım ama birkaç kere daha evlenebilirim

< * ' ' £ • '

i s lA * ^ - t A

* f j ^

& &J>

»U>p

fö s je *

t J ' f j f f c ' \jL <

V» l i ) J s>Jjto*> {■>. /s-iŞ S s

*?>

j& A JZ Js J»*

fyjjis c i

j

j

O

' {' ■

>A jM J v s s jC s 'jjA

t

\ , j y

j

X * \**>

j

» ' y ( <

'&**/)«',' s

i *

>

' ¿

¿

S

*

l

¿fT/t J ^ >

e *

(

¿ jS *-)

Ç

ı^ J tOt^C***

,4»U ' ı» ı

i y

V AA* 2*cZ* 1 <r<r<' \ o < ________

Babasından Namık Kemal’e gönderilen hiç yayınlanmamış mektuplardan biri: Namık Kemal, babasının tavsiye ettiği ev ilâ­ cından fayda görmüş. Babası Mustafa Asım Bey, sıhhatine itina etmesini ima ec'erek, oğlu Namık Kemal'e şu yolda latife- de bulunmaktadır: Bir kere bana bak! 70 yaşına geliyorum, elhamdülillah genç gibiyim! Hatta birkaç defa daha evlenmek ef- kârındayım! Yandaki resimde ise bu enteresan mektupların muharriri ve Namık Kemal'in babası Mustafa Asım Beydir. Namık Kemal ailesinin en renkli simalarından biri olan M. Asım Bey doğduğu zaman babası 101 yaşında bulunuyordu.

41 ÇOCUKLU DAMAT!

90 yaşında bulunduğu halde Sadrazam ve Serdar-ı Ekrem olarak İran seferi­ ne çıkan ve meşhur Nadir Şahı mağ­ lup ettiği sırada şehit edilen Topal Os­ man Paşa, tarihimizin şerefli sayfala­ rında yer alan bir kahramandır. Namık Kemal, bu Topal Osman Paşanın, toru­ nunun, torunudur.

Osman Paşanın oğlu Ratip Paşa da devrinin ünlü kişilerindendir. Şöhreti­ nin hususî ve resmî iki yönü vardır. Hususî şöhreti 41 evlâdı olmasıdır! Üstelik bu kadar bol zürriyetinden son­ ra, bir de damat olması kayda değer hadiselerdendir. Damatlıktan sonra Ka- pudanı-deryalığa tayin olunan Ratip Pa­ şanın 41 çocuğundan en meşhuru Mü­ derris Osman Paşadır. Bu çocuğun do­ ğuşunda bir müneccim Ratip Paşaya gelerek, doğan bu oğlunun ileride ba­ şının kesileceğini haber vermiştir. Mü­ neccimin bu sözü üzerine Osman, as­ ker ve siyaset adamı yapılmayıp med­ reseye verilmiş ve din adamı ola­ rak yetiştirilmiştir. Fakat Rusya ile ya­ pılan bir muharebede askerlere yardım için medreseden çıkanlardan bir kısmı gönüllü olarak harbe katılmaya karar verince. Müderris Osman Efendi bunla­ rın başında yer almıştır. Bizzat harbe İştirak eden ve Rusçuk taraflarında bü­ yük varlık gösteren Müderris Osman Efendiye serdar rütbesinin verilmesi Şeyhülislâma bildirilmiş ise de Şey- hülislâm’ın -B iz din adamlarıyız, mane­ vî mücahedede liyakat gösterenlere rüt­ be veririz. Millî mücahedenin mükâfatı mülkî hükümete aittir- demesi üzerine, Osman Paşaya vezirlik rütbesi tevcih edilmiştir. Gel gelelim, müderrislikten vezirliğe yükselen Osman Paşanın kıs­ kanç düşmanları, onu çekememişlerdir. Bunlar hünkâra yanaşarak -Eğer günün birinde Osman Paşa verilen bu rütbe­ nin baş döndürücü sevinci ile isyan ederse, ona karşı duracak bir vezirimiz yoktur» demişlerdir. Bunun üzerine Pa­ dişah, Müderris Osman Paşayı Eğriboz Valiliğine tayin ettirerek İstanbul’dan uzaklaştırmıştı. Ancak Osman Paşaya karşı haset ve düşmanlık bununla da kalmamıştır. Osman Paşa, Eğriboz ada­ sını karaya bağlayan köprüyü geçip mai­ yeti henüz karada iken köprü berhava edilmiş ve Osman Paşa. Ada'da tek başına kalmıştır. İşte bu sırada, İstan­ bul’dan hususî surette gönderilmiş olan Kapucubaşı, koynundan çıkardığı idam fermanını Osman Paşaya okumuş ve iki rekât namaz kılmasına müsaade ede­ rek başını kesip İstanbul'a getirmiştir. O sırada Osman Paşanın kardeşi Ali Bey, Sarayda içağalığı vazifesini gör­ mektedir. Bir gün yemekten sonra eli­ ni yıkayan Padişaha leğen tutarken kar­ deşinin kesik başı kendisine gösteril­ miştir. Hünkâr -Asilzade kişi, Ali Bey gibi olmalıdır. Halbuki kardeşi uğraşa uğraşa başını yedi» deyince, kardeşinin kesik başını gören Ali Bey neye uğra­ dığını bilememiş, leğeni derhal yere bırakıp Padişaha dönerek -Sana hizmet edene lânet olsun» demiş ve Saray'dan çıkmıştır.

Ratip Paşanın 41 evlâdından ve Os­ man Paşanın küçük kardeşlerinden olan Asaf Paşa ile Naşit Bey de babaları gibi devrin ünlü kişilerinden olmuştur. Her ikisinin de divanları vardır. En küçük kardeşleri Şemsettin Bey ise

III. Sultan Selîm’in maiyetinde uzun müddet çalışmıştır. III. Selim'in tahttan indirilmesi üzerine. Saraydan ayrılmış, IV. Sultan Mustafa ile II. Sultan Mah­ mut tarafından yapılan davetleri redde­ derek, «Ben bir adama hizmet ederim.» sözleriyle Saray'da hiç bir vazife ka­ bul etmemiştir, işte Namık Kemal, bu Şemsettin Beyin torunudur.

Namık Kemal’in inceleyip, damadı Rı­ fat Beye anlattığına göre, Şemsettin Beyin 101 yaşında iken bir oğlu dün­ yaya gelmiştir ki, bu, Namık Kemal'in babası Mustafa Asım Beydir. Namık Kemal'in dedesi Şemsettin Bey. 109 ya­

şında, nüzul isabet ederek ölmüştür. Mustafa Asım Bey — birinci defa — Abdüllatif Paşanın kızı Zehra Hanım­ la evlenmiş, Namık Kemal bu kadın­ dan doğmuştur. 7 yaşında annesini Af­ yon'da kaybeden Namık Kemal, dede­ sinin yanında büyütülmüştür. Babası Mustafa Asım Bey, ikinci kere evlen­ miş ve ondan Naşit adında bir oğlu olmuştur. Mustafa Asım Bey de {1816- 1900) 84 yaşında ölmüş, oğlu Namık Kemal’in ölümünü görmek gibi bir ta­ lihsizliğe uğramıştır.

Mustafa Asım Bey, müneccimdi. İs­ tikbalden sezintilerle uğraşırdı. Rüya­

ya inanır, kaderi soğukkanlılıkla karşı­ lar, Bektaşîliğe meyilli, hoş sohbet bir kişiydi.

Namık Kemal 17 yaşındayken orta halli bir komşu kızı olan Nesime Ha­ nımla evlenmiştir. Bu evlilik daha çok ailesinin zoruyle olmuştur. Nesime Ha­ nım kültürsüz ve yetişme tarzı itibariy­ le az hassas bir kadın olduğundan Na­ mık Kemal'i anlayacak ve onunla derin hissî bağlar kuracak seviyede değildi. Bu bakımdan Nesime Hanım, kocasın­ dan çok, kızı Ferlde'nin evinde yaşa­ mayı tercih etmiştir.

(Devamı gelecek sayıda)

Namık Kemal'in

babasına gönderdiği

hasırlı rakı şişesi...

Mustafa Asım Bay, oğlu Namık Ke­ mal Sakız’da mutasarrıf iken ondan zey­ tinyağı, sakız, reçel ve rakı istemiştir. İkinci mektubunda da bu ricasını tek- rarlamıştır. Sonunda yalnız rakı gelmiş, reçeller postadan çıkmamıştır. Mustafa Asım Bey, Namık Kemal’e gönderdiği 14 eylül 1304 (1888) tarihli mektubunun so­ nuna rakı için teşekkür eden şu satır­ ları İlâve etmiştir:

«...B u mektubu yazdıktan sonra bir mektubunuzu aldım. Haberi afiyetiniz­ den ziyade memnun oldum. Ve bir ha-

sıHı rakı geldi. Altı ey evvel vaat buyu­

rulan reçeller zuhur etmeyip de rakının süratle gelişi bu baptaki olan semahat- ierine delildir. Biki duayı hayırdır...»

¿ A f, , » I c K & i y -z > '* ' O !V; f ^ l { A k r > <) t y > v j

2

^^» ——

i ' /

j / j

¿

j

/

j

J

* i - . i »

J i .V

y

J

o?

u 4' ov s : $ ?

■i / . /

{?■ f?

'

mm

(3)

Damadının A ğzın d a n :

Kayınpederim

NAMIK KEMAL

NAMIK KEMAL'İ ANLATAN DAMADI

■ Namık Ke­ mal’in damadı ve her şeyi olan Rıfat Menemencioğlu (1856 -1932) nun damat olduğu 1883’te aldırdığı bir fo­ toğrafı. (Rıfat Bey 3 defa Maliye Nazırlığı yapmış ve Osmaniı Âyan Meclisi Reisliğinde bulunmuştur).

İLK TORUNLAR

- Namık Kemal’in, kızı Feride’den doğan ilk to­ runları Ahmet Muvaffak — Menemencioğlu — (1884 -1969) İle, ha­ len 84 yaşında hayatta bulunan, ilk kız torunu, Beraat Hanım. Namık Kemal, kızı Feride Hanımı padişah fermanı ile evlendirmişti. Damadı Rıfat Bey, kayınbabasına son derecede hayranlık duyuyordu.

N

AM IK Kemal’in Midilli, Rodos, Sakız adalarında memuriyeti sırasında sıhhatine bakımı ba­ zen bir ahretliğin, bazen de uşakların eline bırakılmıştı. Ancak oğlu Ali Ekrem, mutlak surette annesini ba­ basının yanından ayrılmamaya zorla­ mış ve bu suretle karı koca arasındaki geçimsizliğin giderilmesine var kuvve­ tiyle çalışmıştır.

Namık Kemal’in Nesime Hanımdan 1864’te doğan Feride adlı bir kızı ile. — kendisinin Paris’e firarı sırasında — 1867’de doğan Ali Ekrem adında bir oğlu olmuştur.

TOPALIN GELİYOR, TOPALIN!

Namık Kemal’in padişaha yazdığı ba­ zı resmî ve hususî mektupları «Yıld ız» evrakı arasında bulunmuş ve Prof. İs­ mail Hakkı Uzunçarşılı tarafından «Bel­ leten* de neşredilmiştir. Biz bu mev­ zua temas etmeyeceğiz. Yalnız elimiz­ de mevcut yayınlanmamış bir belge­ den sezlldiğine göre Namık Kemal’in

kızı, padişahın fermanıyle Menemen- llzade Rıfat Beyle evlenmiştir. Namık Kemal, kızına gönderdiği bir mektupta padişahın fermanıyle evleneceğini, müs­ takbel kocasının Rıfat Bey olduğunu bildiriyor. Kızına «Topalın geliyor, to­ palın!* diye latife dolu yazdığı mek­ tupta «Bizim ecdadımızda meşhur bir topal daha vardır.» diyerek, dedesinin dedesi meşhur Topal Osman Paşayı hatırlatıyor.

Namık Kemal’in kızı Feride, iri göz­ leriyle. beyaz teniyle, devrin en güzel kızlarından biridir. Ona birçok talip­ ler çıkmıştır. Bunlar arasında Namık Kemal'in yakın dostlarından olan Ebuz- zlya Tevfik Bey de vardır.

Namık Kemal, her nedense, o devir­ de tanınmış kişilerin kızlarının izdiva­ cından evvel Sarayı haberdar etmesi gibi bir geleneğe uyarak, kızı hakkında yukarıdan bir karar alınmasını arzula­ mış ve bu âdete uymazsa, muahazeye maruz kalabileceğini düşünmüş ola­ bilir.

Burasını sarahatle bilmiyoruz. Ancak bildiğimiz şey, Feride’nin Rıfat Beyle evlenmesi, Namık Kemal’i fazlasıyle hoşnut etmiştir.

RIFAT BEY KİMOİR?

Rıfat Beyin soyu, Adana'nın Karahi- sarlı kasabasını merkez olarak kullanan ve Menemencioğulları namlyle Toros- lar’da ün yapan bir aşirete dayanır. Rı­ fat Bey, bu aşiretin son beyi olan Ha­ cı Ahmet Beyin oğludur.

Sultan Aziz zamanında Çukurova ve Toroslar’da Kozanoğlu ile birlikte bazı aşiretlerin isyan hareketleri üzerine 1865 senesinde padişahın fermanıyle birçok aşiret reisleri yerlerinden kaldı­ rılmışlardır. Bu arada Hacı Ahmet Bey de İstanbul'a sürülmüştür. Rıfat Bey bu sürgün esnasında 8-9 yaşlarındaydı. Genç yaşta ayağı sakatlandığından to­ pal kaldı. Ayrıca ailenin en küçük er­ kek çocuğu olduğundan, İstanbul’da bü­ yük ihtimamla yetiştirildi. Devrin bil­ gili hocalarından hususî dersler aldı.

Memuriyet hayatına Babıâllde Mali­ ye ve Divanı Muhasebatta kâtiplikle başladı. Daha sonra Anadolu'nun muh­ telif vilâyetlerinde ve Rumeli'de Defter­ darlıklarda bulundu. Çok dürüst ve ça­ lışkan bir memurdu. Meşrutiyetin ilk senesinde Hüseyin Hilmi Paşa kabine­ sine Maliye Nazırı olarak girdi. Daha sonraki kabinelerde de aynı nazıklıkta bulundu. Son siyasî vazifesi, Âyan Mec­ lisi Reisliğidir. 1932 yılında ölmüştür.

RIFAT BEY VE NAMIK KEMAL

Nasıl tanıştıklarını koaca Rıfat Beyin ağzından dinleyelim:

«... Peder merhum hayatta iken. Muh­ bir ve Hürriyet gazetelerini okurdum. Bende siyasete meyil o vakitten başla­ mıştır. Hürriyet gazetesinin büyük mu­ harriri Namık Kemal, affolunarak İstan­ bul’a gelince, Mahmut Nedim Paşanın Sadrazamlığı sırasında, Nuri (Mabeyin Başkâtibi ve reji komiseri), Reşat (Ku­ düs mutasarrıfı) Tevfik (Ebuzzlya) bey­ lerin İştirakiyle Mahir Beyin İdaresinde İbret gazetesini, başmuharriri kendisi olmak üzere, neşretmişti. 19 numara­ dan sonra gazete 4 ay kapatıldı. Kemal Bey, Gelibolu mutasarrıflığına gönderi­ lerek İstanbul'dan uzaklaştırıldı. Kısa süren bu vazifesinden ayrılarak İstan­ bul'a dönünce, İbret gazetesini 132. sa­ yıya kadar çıkardı. Merhumun sürgün­ de olduğu vakit çıkardığı ilâvelerle be­ raber Ibret’ln tam koleksiyonunu yap­ mıştım.

«Vatan yahut Sillstre» unvanlı piye­ sinin Gedikpaşa Tiyatrosunda İlk defa temaşaya konulmasında, her yerin fiyatı üç kat idi. Pederin muvafakatini ala­ rak tiyatroya gittim. Ayakta durmak için bile yer bulamayarak döndüm. İkin­ ci defasında, fiyat İki kat oldu. Alt kat­ ta 28 numaralı locanın biletini aldım. Oyunu hayranlıkla, kendimden geçerek seyrettim. Tiyatro o gün başka bir âlem­ di. Aktörlerin ağzından çıkan her cüm­ le alkışlanıyor, tiyatro binası yerinden oynuyordu. Oyunun sonunda «Yaşasın Kemal-i millet* sesleri tiyatroyu İn­ letti. Bunu takiben seyirciler, «Muharri­ ri görmek isteriz* diye bağırmaya başla­ dılar. Bir taraftan alkış devam ediyor, diğer taraftan «Kemal'i görmek iste­ riz» sesleri yükseliyordu. Nihayet sah­ neye birisi çıktı, muharririn orada bu­ lunmadığını söyledi. Meğerse Kemal Beyi ikinci perde açıldığı sırada tevkif edip hapishaneye götürmüşler. Ertesi günü hususî bir vapur tahsis edilerek Kemal Bey, Magosa'ya; Ahmet Mithat Efendi İle Ebuzzlya Tevfik Bey, Rodos'a: Nuri Bey ile talebeden Hakkı Efendi, Akkâ'ya gönderildiler

Abdülaziz'ln hal'I günü, şair Dell Hik­ met ve Ahmet Mithat Efendinin yeğe­ ni Mehmet Cevdet Efendi, Kırkanbar matbaasında buluştuk. Magosa, Akkâ ve

HayatFTil

İkinci perde kapanmıştı.

Halk -Muharriri isteriz!...- diye

bağırırken piyesin yazarı Namık Kemal

sahnenin arkasında yakalanıp

hemen sürgüne gönderilmişti.

Mustafa Asım Beye gitmişler. Ve bu can yakan elemine iştirak etmişlerdir. Kara haber çabuk duyulur derler. Bil­ mem nasıl haber almışlar. Ben eve var­ dığım vakit refikam İle kayınvalidem ayılıp bayılıp duruyorlardı. Ben, mer­ humun meftunlarından değil, âbltlerln- dendim. (Henüz 11-12 yaşlarında bulun­ duğum sırada bir gün Kemal Bey hasta mıdır demişler, ne olmuş, namaz kılar­ ken «Yarabbi benim ömrümü Kemal Beye ver» diye dua etmişim. Peder merhum işiterek söyler dururdu).

«Ekrem de (Namık Kemal'in oğlu Ali Ekrem Bolayır) geldi. O da benim gi­ bi müteessirdi. Hanımefendi (Namık Kemal’in karısı Nesime Hanım) İle mer­

hum arasında karşılıklı bir muhabbet bulunmadığından, onun teessürü bizim­ kilerle kıyas kabul etmezdi. Üçümüz

(Feride, Ali Ekrem, Rıfat) doya doya ağlaştık. Kayınvalide bizi teselliye ça­ lışıyordu. Konuşmak İçin ağlamayı bı­ raktık. Müzakere neticesinde Ekrem’in Sakız’a gitmesine karar verdik. Ertesi günü vapurla Ekrem gitti. Daha ertesi günü beni Saraydan çağırdılar. Başma- beyincl Hacı Ali Beyin yanına gittim. Ebuzzlya Tevfik Bey, merhumun Bola- yır’da Gazi Süleyman Paşa türbesi av­ lusuna defni için, vasiyeti olduğunu arz etmiş. Mucibince irade-i seniye sadır olmuş ve Sakız'a telgrafla emir veril­ miş. (D evam ı gelecek sayıda)

Rodos’taki sürgünlerimize birer telgraf yazılması kararlaştırıldı. Magosa'da Namık Kemal'e yazılacak telgraf met­ ninin tarafımdan yazılması uygun gö­ rüldü.»

Rıfat Bey o tarihe kadar, müstakbel kayınpederi Namık Kemal ile yüz yüze görüşmemişti. Ancak Namık Kemal’in Magosa dönüşünde tanıştırıldı ve onun büyük sevgisini kazandı. Sultan II. Ab- dülhamit devrinde Namık Kemal'in uğ­ radığı takibat sırasında, Rıfat Beyin de onunla haberleşmeleri hafiyeler ta­ rafından tespit edildiğinden uzun uzun sorguya çekildi ve o da Namık Kemal' İn kaldığı tevkifhaneye gönderildi. İşte Rıfat Beyle Namık Kemal’in — daha son­ ra damatlığa varan — derin dostluğu tevkifhanede büsbütün kuvvetlendi. Na­ mık Kemal, Midilli’ye gönderildikten sonra Rıfat Bey iki defa yanına gitti ve aylarca misafir kaldı. Damatlığı bu ikin­ ci ziyareti sırasında kararlaştırıldı.

NAMIK KEMALİN ÖLÜMÜ

Namık Kemal hakkında yazılan kitap­ larda, onun ölümüne, cenaze merasimi­ ne dair ya noksan, ya da birbirini tut­ mayan bilgiler vardır. Rahmetli şair Mithat Cemal Kuntay'ın üç büyük cilt­ lik Namık Kemal adlı kitabında bu kı­ sım yer almamıştır. Yakından bildiği­ mize göre, Mithat Cemal Kuntay, Na­ mık Kemal’in Sofrası adiyle 4. bir cilt hazırlamakta İken ve Namık Kemal in ölümünü uzun uzadıya yazacakken ve­ fat etmiş, başladığı müsveddelerin akı­ beti meçhul kalmıştır.

Dünkü ve bugünkü nesil, Namık Ke­ mal’in ölümüne dair en doğru tafsilâtı, onun en yakınından, yani oğlu Ali Ek­ rem'in «Namık Kemal* adlı kitabından almaktadır. Merhum Ali Ekrem Bolayır' ın bu mevzudakl İzahatı da kısa olmuş­ tur. Bunun tafsilâtını yine damadı Rıfat Beyden dinleyelim:

« ... Balıkesir defterdarlığından avdeti­ mi müteakip, Sakız’da mutasarrıf olan kayınpederim Namık Kemal Beyin mü­ essif Irtlhall vuku buldu. Beni Mabeyne çağırarak vefatını haber verdikleri gi­ bi, pederleri Mustafa Asım Beye de bir çavuş vasıtasıyla keyfiyet bildirildi. Ha­ beri Saraydan alan Manyasizade Refik Bey (Meşrutiyetin ilk yıllarında Adliye Nazırı) Yeni Osmanlılar Cemiyetinden ve İbret gazetesinin neşrinde arkadaş- laKı olan Mabeyin kâtiplerinden Reji Ko­ miseri Nuri ve Kudüs Mutasarrıflığından ayrılarak İstanbul'a gelen Reşat bey­ leri bulup birlikte, büyük kayınpederim

OĞLU YE TORUNU

- Namık Ke­ mal’in oğlu Ali Ekrem Bolayır (1867 - 1937) ile genç yaşta ve feci bir suret­ te kaybettiği oğlu Cezml (1896-1917).

(4)

NAMIK KEMAL’İN

Mezarında Kesilen Kurban...

YAZAN: TA H A TOROS

L

İVA Maiyet vapuru Kemal'in na' şını Bclayır'a götürmeye memur edilmiş... Ertesi günkü vapurla Gelibolu’ya gittim. Gelibolu'ya gelişim­ de, kim olduğumu, polise de söyle­ medim. Yatacak bir yer sordum. Bir meyhanenin üstünde büyücek ve dö­ şeli bir oda gösterdiler. Oraya çan­ tamı göndererek ben de gidip he­ men soyundum. Bir kahve içip yata­ caktım. Jandarma kumandanının be­ ni görmek istediğini haber verdiler. Kumandan geldi: «Mutasarrıf beyefendi, arzı ihtiram ediyor. Burada kalmanıza razı değil. Hemen kendi hanelerine bu­ yurmanız rlcasındadır.» dedi, itizar et­ tim. Israrına karşı, özrümü tekrar ede­ rek, «Vapurda rahatsız oldum, kalka­ cak halim yoktur. Yarın gelir, hâk-i pa- yilerine yüz sürerim,» dedim.

«Kumandan gitti, yarım saat geçme­ den meyhanenin önünde bir araba dur­ du.

«Mutasarrıf Nuri Bey bizzat gelerek hemen çantamın kaldırılmasını garsona emretti ve bana: «Burada kalmanız ka­ tiyen caiz değildir, buyurun,» dedi.

«O gece mutasarrıfın evinde kaldım. Aynı gece kayınbiraderim Ekrem Bey de Çanakkale Kumandanı Âsaf Paşanın botu ile Gelibolu'ya gelerek, mutasarrıf beyin evinde birleştik.

«Verilen emir üzerine, Namık Kemal merhumun cenazesi Sakız'daki kabrinden çıkartılmış, tahnit mümkün olmadığın­ dan tabutu kurşunla sarılarak diğer bir sandığa konulmuş ve Maiyet vapuruna yerleştirilmişti. Ekrem Bey de yolcu va­ puru ile Çanakkale’ye gelip oradan Ge­ libolu'ya gidecek bir vapur aramışsa da bulamamış, Âsaf Paşa haber aldığından kendi botu ile Gelibolu'ya göndermişti. O gece orada kalınarak ertesi günü, mutasarrıf beyin arabası ile Bolayır'a gi­ dildi. iki gece, orada Şehzade Gazi Sü­ leyman Paşanın türbesi bitişiğindeki oda­ da kaldım. Üçüncü günü. Maiyet vapu­ ru körfezde göründü. Vapurun sancağı yarıya indirilmişti.

«Ben, ayağımdaki arıza sebebiyle, sa­ hile kadar inemedim. Bir bölük kadar askerle, Boiayır'ın çocukları, Ekrem ile beraber indiler. Mübarek tabut gelince­ ye kadar ben inişin başında bekledim.

Oradan tabuta refakat ederek, türbeye kadar geldim.

«Kapıda bulunan bir müfreze asker ta­ butu selâmladı. Göz yaşları sel gibi ak­ maya başladı. Ben ise kendimi bilme­ yecek bir hale geldim. Yanımdaki bir odaya götürdüler.

• Bilmiyorum, oranın âdeti midir? Bir kurban getirip, mezarın üstünde kesti­ ler ve kanını mezara akıttılar.

«Mukaddes tabut, mezara indirildikten sonra artık orada işimiz kalmadığından, hemen Gelibolu’da, hazır bulunan vapu­ ra binerek İstanbul'a döndük.»

K e n a N n Torunları

Şimdi, Namık Kemal ailesinin devamı­ nı, kızı Feride ile oğlu Ali Ekrem’in ve bunlardan olan çocukları, eski fotoğraf­ larla izleyelim.

Evvelâ, şurasını hemen belirtmek is­ terim ki, Namık Kemal’in kızı Feride"nin fotoğrafı yoktur. Neden? Namık Kemal, huyu İtibariyle fotoğraf çektirmekten, fotoğrafçı önünde uzun uzun poz ver­ mekten hazzetmediğini yakınlarına ço­ ğu zaman ifade etmiştir. Hatta: «Fotoğ­

rafçıya poz vermek, benim için, sırat köprüsünden geçmek gibidir,» diye la- tifelerde bulunmuştur. Bu nedenle, şa­ irimizin mevcut fotoğrafları, parmakları­ mızın adedini geçmez. Fakat damadı Rıfat Bey, fotoğrafa büyük değer ve­ rir. Feride ile evlendikten sonra bir­ likte bir fotoğrafhaneye gidip aldırdıkla­ rı resmi, babaları Namrk Kemal’e gön­ derirler. Namık Kemal bu fotoğrafı hiç beğenmez. Çünkü Feride, Namık Ke­ mal’in gözünde dünya güzelidir ve fo­ toğrafta hiç de bu güzellikten eser yok­ tur. Derhal fotoğrafı yırtar ve fotoğraf­ hanedeki negatifin de kırılmasını İster. İşte bu yüzden Namık Kemal’in tek kızı Feride’nin, çocuklarına ve torunlarına hatıra olarak bırakacağı bir resmi yok­ tur. Feride, kocasının defterdar olarak bulunduğu Şam'da 30 yaşında, verem­ den öldüğü zaman, arkasında dört ök­ süz çocuk bırakmıştır.

Namık Kemal’in kızı Feride'den olan torunlarının ikisi kız, ikisi erkektir.

Şairin, kucağına alarak doya doya se­ vebildiği ilk torunu — geçen yıl 85 yaşında vefat eden — Muvaffak

Mene-O

N am ık K em al'in B eraat adlı İki to ru n u v ard ır. İkisi de hayatta olan büyük Beraat (Savut), kızı F eride'den, küçük B eraat, oğlu Ali E k rem ’den to runudur. Beraat Savut, genç yaşta iki oğlunu kaybeden b ir an ad ır. Son Oğlu İlhan Savut, hâriciyem izin ileride b ir yıldızı olacak değerdeydi. Londra'daki uçak karasında öldü. B eraat H anım halen 84 yaşındadır. Dinç b ir hafızaya m aliktir. T orununun çocuklanyle sakin hayatına devam etm ektedir. Q Namık Kemal, oğlu Ali E k rem 'i Avrupa'da okutm ak İstemiş, bu arzusuna kavuşam am ıştı. Ali E krem , bu ilham İle oğlu Cezmi'yi İsviçre’de okuttu. Fakat ne yacık kİ N am ık K em al'in oğlundan olan İlk to ru n u Cexuıl (1S96 - 1917) öm­ rünün baharında hayata veda etti. 0 N am ık Kemal hayatta iken, kızı F erid e’den üç to ru n u olm uştu. D ördüncüsü N um an, Namık K em al'in ölüm ünden sonra doğdu. De­ desinin ad ı eklenerek (N um an Kem al) ism i verildi. Bu N um an, İkinci Dünya H a rb i’nde T ürk dış siyasetinde büyük rol oynayan Dışişleri Bakanı N um an M enem endoğlu’dur.

(5)

mencioğlu’dur. Uzun yıllar Anadolu A- jansı Umum Müdürlüğü yapmıştır. Meş­ rutiyetin ilk yıllarında Paris'ten mo­ dern sporu Türkiye'ye getirmeye ça­ lışanlardandır. Bizde fotoğrafla İlk spor yazarlığını yapan da odur. Muvaffak Me- nemencioğlu'nun halen biri Londra'da oturan Nermin ile Türkiye'de bulunan Suzan adında iki kızı ve Turgut adın­ da bir oğlu vardır. Bu Turgut, Büyükel­ çi Turgut Menemencloğlu'dur. Namık Kemal’in ikinci erkek torunu, eski Dış­ işleri Bakanlarından Büyükelçi Numan Menemencloğlu'dur ki, (1892 - 1958) Na­ mık Kemal'in ölümünden sonra doğmuş­ tur. Onun adına izafeten (Numan Ke­ mal) adı verilmiştir. Numan Bey, ço­ cuksuz vefat etmiştir. Namık Kemal'in Ferlde'den. iki kız torunu olmuştur ki, bunların ilki halen 84 yaşında olan

Be-Beraat Hanım, 1901 yılında Babıâli Hu­ kuk Müşavirliğinde çalışan Mümtaz Bey­ le evlenmiştir. Daha sonra Adana Va­ liliği yapan Mümtaz Bey. İller Bankası­ nın İlk umum müdürü olmuştur (1872 -1935).

Kocasını 1935 yılında kaybeden Be­ raat Savut. ayrıca iki büyük felâkete uğ­ ramış, genç yaşta iki oğlunu kaybetmiş­ tir. Bunlardan küçük oğlu Ilhan Savut eski içişleri bakanlarından merhum Şük­ rü Kaya'nın damadı, hâriciyemizin parlak istikballi gençlerinden biri İken, Adnan Menderes'le Londra’ya giderken, uçak kazasında ölmüştür.

Namık Kemal'in kızından ikinci kız torunu rahmetli Nahlde Hanımdır (1887-1962). Doğuşunda dedesine çok benzediği Mustafa Asım Beyin, Namık Kemal'e yazdığı bir mektuptan

anlaşılı-Bcbekllğl Namık K em al'e benzeyen to ru n u Nahlde. Doğduğu r a m a n kendisine evvelâ Safiye adı verildi. Namık Kemal bu adı beğenm edi. K m Ferlde'ye gönderdiği b ir m ek tu p ta d ö rt İsim teklif e tti: B arlka, H asıra, Vicdan ve N ahlde. Feride, baba­ sı Namık K em al’in arzusuna uyarak Saflye'nln İsmini N ahide'ye çevirdi. N am ık K em al'in kızm dan ikinci loz to ru n u olan N ahlde (1887- 1962) Bedii Beyle evlendi.

Resim de Nahlde, eşi ve çocuğu B ülent'le (Y ıl: 1910).

raat Hanımdır. Aile içerisinde buna «Bü­ yük Beraat Hanım» denilir. Çünkü Na­ mık Kemal'in oğlu Ali Ekrem'den olan bir torununun adı da Beraat'tır. Ona da aile arasında küçük Beraat denilmek­ tedir. Namık Kemal hayatta İken doğan Beraat Hanım, 84 yaşında olduğu hal­ de dinç bir hafızaya maliktir, çocuklu­ ğu, annesi İle dedesi arasında geçen ya­ zışmalara göre hırçın geçmiş ve dede­ si Namık Kemal onun yaramazlıklarını kızından aldığı mektuplardan öğrenerek latifell cevaplar yazmıştır.

Namık Kemal'in İlk kız torunu olan

yor. Bu kızın adını evvelâ Safiye ola­ rak nüfusa geçirmişlerse de, Namık Kemal bu addan hiç hoşlanmamış, (Ba­ rlka), (Basıra), (Vicdan), (Nahlde) isim­ lerinden birini seçmesini mektupla kızı Ferlde'ye bildirmiştir. Nahlde adı uy­ gun görüldüğünden, Safiye adı unutul­ muştur. Namık Kemal'in İkinci kız to­ runu Nahlde, babası Rıfat Bey tarafın­ dan, Bedii Beyle evlendirilmiş ve İki oğlu (tanınmış Işadamlarımızdan Bü­ lent Büktaş ile Mücahit Büktaş) ve Ne­ vin ile Berin adlı iki kızı olmuştur.

(6)

Namık Kemal’ in talihsiz iki torunu:

Birini Bşk Götürdü,

Birini Tifo A ld ı...

YAZAN: TAHA TOROS

N

AM IK Kemal'in tek oğlu. Ali Ekrem Bolayır'dır (1867-1937). O doğduğu zaman Kemal. Avrupa'daydı. Babası Mustafa Asım Bey bu doğumu müjdeleyen mektubunda, ona konulacak adı da Namık Kemal'den sormuştu. Na­ mık Kemal, Recalzado Mahmut Ekrem’i çok sevdiğinden, gurbette doğan bu oğ­ luna Ekrem adını verdi. Ali Ekrem, çocukluğunu kısmen babasının, kısmen dedesinin yanında geçirdi. Bir aralık hemşiresi Feride ile eniştesi Rıfat Be­ yin evinde kaldı. Tahsiline Arapça ve Farsça lisaniyle, hususi hocalar yanın­ da başladı. Batıyı görmüş olan Namık Kemal, oğlunu Avrupa'da okutmak ve

Batılı yetiştirmek istiyordu. Oysa, sür­ gün hayatı ve maddî imkânsızlık bu ar­ zusunu engelliyordu. O sıralarda yurt dı­ şında tahsile gitmek, umumiyetle Sa­ rayın bilgisine, hatta müsaadesine daya­ nırdı. Avrupa'da tahsile gönderilecekler, Saray tarafından seçilecek olurlarsa, masrafları Hazine tarafından karşılanır­ dı. Nemık Kemal İçin, tek oğlunu Av­ rupa'da okutmak büyük bir gaye idi ama, bunu sağlayacak maddî varlıktan mahrumdu. Çareyi. Saraya müracaatta buldu ve oğlunun Avrupa’da tahsil etti­ rilmesini rica etti.

II. Sultan Abdülhamlt, Namık Kemal' in arzusunu yerine getirmedi ama, onu

tatmin için Ali Ekrem'i Mabeyin Kâtip­ liğine, yani Saray'daki bürosuna, tayin ettirdi. Bu suretle Namık Kemal’in oğ­ lunu, bir nevi hem himayesine, hem de gözaltına almış oluyordu. O devirde Mabeyin Kâtipliği diğer memuriyetlerden üstün sayılıyordu. Ali Ekrem, bu vazi­ feye tayin edilirken, Namık Kemal de Sakız’da ölümle pençeleşiyordu. Nete- kim o sıralarda vefat etti.

Ali Ekrem, bir taraftan Saray'da kâ­ tiplik yapıyor, bir taraftan da H. Nadir takma adı ile manzumeler yazıyordu. Gerçi yazdıkları, babası ayarında değil­ di; fakat Namık Kemal'in oğludur diye itibar görmekteydi. Pek nazik, muaşeret

Mısır'da tifodan genç yayında ölen Ma- sume (yukarıda)... Namık Kemal’in to­ runu Cezmi, dedesinin meşhur eserinin edim taşıyordu. Çocuk yaşta miizik da­ lında gösterdiği üstün kabiliyet, ona parlak bir istikbal vaat ediyordu. Fakat kader onu ders aldığı müzik hocası Bel­ çikalı madama bağladı ve bu aşkı yü­ zünden Cezmi İntihar etti. Bu ölüm N. Kemal ailesinin belini büktü (solda).

usullerine fazlasıyla vâkıf, münevver bir Babıâli efendisi idi. Sarayda uzun müddet kâtiplikten sonra, Kudüs muta­ sarrıflığına tayin olundu. Şimdiki Akde­ niz'deki adaların çoğu o zaman blzimdi. Bu adalar valiliğini yaptı. 1908 inkılâ­ bından sonra, Namık Kemal'in oğlu hak- kındaki görüşlerde İttihatçılar, ikiye ay­ rıldılar. Bir kısım İttihatçı idareciler onun azline gittiler. Büyük Kabine za­ manında Ali Ekrem aynı vazifeye iade edildi. Daha sonra İstanbul Edebiyat Fa­ kültesinde profesörlük yaptı: bu arada Galatasaray Sultanîsinde, askeri lise­ lerde edebiyat dersleri okuttu.

Ali Ekrem, Yıldız Sarayı'nda Mabeyin Kâtibi İken, Mısırlı Celâl Paşanın kızı Celile Hanımla evlendi. İlki erkek, di­ ğer üçü kız, dört çocuğu oldu.

NAMIK KEMAL AİLESİNİN İLK KURBANI: CEZMİ 'NİN İNTİHARI

Namık Kemal'in, Ali Ekrem'den olan İlk torunu, 11 mart 1896’da doğdu. İs­ mini, Mehmet Kemal Cezmi koydular. Cezmi, Namık Kemal'in ünlü bir ese­ rinin adıdır. Ali Ekrem, babası Namık Kemal'in kendisi hakkında Avrupa'da tahsil yaptırmak arzusunu oğlu Cezmi için uygulamak istedi. Onu Namık Ke­ mal'e lâyık bir torun olarak yetiştirmek arzusundaydı. Cezmi'nin musikide bü­ yük kabiliyeti vardı. Mektep sıralarında verdiği konserler, onu küçük bir yıldız olarak belirtiyordu.

Cezmi evvelâ İstanbul'da Türk ve ya­ bancı mekteplerde okutuldu, sonra İs­ viçre'ye gönderildi. Orada bilgisini ve tahsilini ilerletmekle kalmadı, musiki sahasında ün yapacak bir kabiliyet ola­ rak yurda döndü. İstanbul'da da husu­ sî surette müzik derslerine devam etti. O zaman Ali Ekrem Bey, Boğaz'da, Ar- navutköy'de oturuyordu. Cezmi'nin mü­ zik hocası Belçikalı evli bir kadındı. O da Büyükada'da otururdu. Cezml'ye ders vermek İçin bazen evlerine gelir, bazen de Cezmi onun evine giderdi. İşte ne olduysa bu sıralarda otdul Müzik nağ­ meleri içerisinde genç talebe İle. on­ dan çok yaşlı, çoluk çocuk sahibi hoca arasında başlayan aşk alevi. Cezmi'nin kalbini ve kafasını yakmaya başladı. Belçikalı kadın, Cezmi'nin kendisine olan bu çocukça meylini biliyor, onu kırmadan münasebetlerini normal şekil­ de devam ettirmeye çalışıyordu. Ruh sıkıntıları içerisinde sinirleri bozulan Cezmi, bu kadım, kocasından bile kıs­ kanmaya başladı!

Müzik sesi arasında doğan bu aşkı. Cezmi yenemedi. Çok hassas ve biraz da hasta ruhluydu. 6 mart 1917 günü, Şişli'de eniştesi o zamanki Ayan Reisi MenemeniIzade Rıfat (Menemencloğlu) Beyin evinde, onun tabancasını ele ge­ çirerek intihar etti. Yakında oturan Dok­ tor Aristldi Paşa ilk imdada

(7)

koşanlar-Namık Kemal'in, oğlundan son torunu: Beraat Bolayır (solda). koşanlar-Namık Kemal'in oğlunun ikinci kızı Selma Bolayır halen Amerika'da yaşamaktadır. 1923’ten be­ ri Amerika’da bulunan Selma Bolayır, İngilizce üç kitap yayınlamıştır (sağda).

dan oldu. Cezmi'yl yaralı olarak Şişil Çocuk Hastanesine kaldırttı. Bütün İs­ tanbul çalkanmıştı. İntiharın sebebini tahkik İçin adli merciler işe el koydu­ lar. Kendisine doktor süsü vererek tah­ kikatı yürüten müddeiumumi, Cezmi'nln ölmek üzere bulunduğu dakikalarda ona birçok sualler soruyordu. Tahkikatın ay­ dınlatılması bakımından intihar sebebi­ ni soran salahiyetli memura Cezmi, göz­ lerini kapatarak şu son sözleri söyleye­ bildi:

— Beyefendi, ben hayatımla uğraşı­ yorum. sizi doktor zannettim, can çeki­ şen bir gence böyle bir sual sorulur mu? Ben, ölümden kurtulmak dahi iste­ mem!

Cezmi, İntihar teşebbüsünden iki gün sonra hastanede öldü. Büyük bir cena­ ze merasimi yapıldı. Namık Kemal'in oğlundan olan ilk torunu genç yaşta top­

rağa verildi. Bu cenaze merasimini baş­ ta gözleri yaşlı olarak devrin Sadrazamı Salt Halim Paşa ile Talat Bey (Paşa). Maliye Nazırı Cavit Bey ve Hüseyin Ca­ hit Bey gibi İttihat ve Terakki'nin ta­ nınmış kişileri takip ettiler. Cezmi'nln feci şekilde hayatına kıyması Namık Kemal ailesini perişan etti. Zavallı ba­ bası şair Ali Ekrem, bu felâket karşı­ sında, Recalzade Mahmut Ekrem’in genç yaşta ölen oğlu Nejat için yazdığı mer­ siyelere benzeyen manzumeler yazarak kendini avutmaya çalıştı.

NAMIK KEMAL AİLESİNDEN GENÇ BİR ÖLÜM DAHA

Namık Kemal ailesindeki bu erken yaprak dökümü, bu kadarla kalmadı. Ali Ekrem'in mavi gözlü güzel kızı Masu- me. yaptığı kısa süren İki evlilikten, beklenilen saadete erememiştl. Üçüncü bir evlenişle Kahire'ye gelin gitti. Ora­ da 28 yaşındayken tifodan öldü.

Masume 1899 yılında dünyaya gelmiş­ ti. Namık Kemal’in oğlundan olan. İlk kız torunuydu. Doğduğu zaman babası Ali Ekrem Bey, Mabeyin Kâtipliğinde ça­ lışıyordu. Bu doğum padişaha duyurul­ du. Sultan II. Abdülhamit yavruya Ül- viye Şükriye adını verdi. Nedense da­ ha sonra aile bu adı benimsemeyip Ay­ şe Masume'yi uygun buldu.

Masuma, 6 yaşındayken, Şehzade Ke- malettin Efendiden, Türkçe dersleri ala­ rak tahsiline başladı. Bir aralık Rodos' ta Sörler Mektebl'nde okudu; daha son­ ra 1912 yılında Harblye’dekl Fransız Kız Mektebl'ne devam etti. Değişik tabiat­

lı, hassas bir kızdı. Tutumu hayatın di­ kenli yollarında desteksiz yürüyebilecek metanette değildi. Yetişme çağına ge­ lince, halazadesi Numan Beyle evlendi­ rilmesi aile arasında söz konusu oldu. Fakat bu mevzu sözde kaldı. Masume 1917 yılında kısa süren bir evlilikten sonra, ikinci evliliğini yaptı; ondan da ayrılarak ruhunun sükûneti için ailesi tarafından kısa bir müddet Ber­ lin'e ve Paris'e, oradaki yakın dostları­ nın yanına gönderildi. Avrupa’dan dö­ nüşte, Masume üçüncü izdivacını, an­ nesinin akrabasından Topuzzade Tevflk Beyle 1926 yılında yaptı ve M ısır’a git­ ti. Orada hastalandı ve 28 yaşını bitirdi­ ği sırada tifodan öldü.

Şair baba, 20 yaşında bir oğul kay­ betmenin çöküntüsünden sonra. 28 ya­ şında ilk kızının ölümü ile büsbütün ezildi. Bu İki acıyı, hatıra defterinde şu kıta İle dile getirdi:

Yavruların annesine dedim ki, İki kalbe az gelirdi bir mezar... Yalnız kalsın (Cezmi) senin kalbinde. Kalbimde do (Masume) nin kabri var. Ali Ekrem, talihsiz bir baba olarak, uğradığı felâketlerin acısını hafifletmek için ömrünün son senelerinde geniş dost muhitleri seçmişti. Bir aralık ken­ disini edebiyata ve biraz da İçkiye ver­ di. İç sıkıntısını gidermek için aldığı içki de onu hayata bağlayamadı. 1937 yılında, sessiz sedasız, aramızdan ayrı­ lıp gitti. Eşi Celile Bolayır da 1953 yı­ lında öldü.

Namık Kemal'in — oğlu Ali Ekrem’ den olan — İki kız torunu hayattadır. Bunlardan 1902 doğumlu Hatice Selma Bolayır, uzun yıllardan beri Amerika'da­ dır ve oraya yerleşmiş gibidir. Ameri­ ka'ya ilk defa 1923 senesinde giden Sel­ ma. arada Türkiye'ye muhtelif defalar gelmişse de tekrar Amerika’ya dönmüş­ tür. Orada İngilizce üç mühim kitabı yayınlanmış ve büyük okuyucu bulmuş­ tur.

Namık Kemal'in oğlundan olan son torunu, aile arasında, Küçük Beraat na­ mı ile adlandırılan Fatma Beraat Bo- layır'dır. Halen İstanbul'da, Şişli'de mütevazı bir apartman dairesinde, acı, tatlı aile hatıraları İle baş başa yaşa­ maktadır. Hayatını, tamamen hayır iş­ lerine, fakir ve kimsesiz çocukların kül­ tür hizmetlerine bağışlamıştır,

GELECEK HAFTA:

(8)

Namık Kemal'in öleceği müneccim olan babasının içine doğmuştu:

«Yakında Bir Kara

Haber Alacaksın!...»

YAZAN: TAHA TOROS

N

AMIK Kemal ailesi hakkındaki yazı serisi, burada sona eriyor. Ünlü şairin çoğumuzun meçhulü olan so- yuna ait bilgiler, ilk yazımızdan itiba­ ren okuyucularımızda merak ve alâka uyandırmıştır. Öyle sanıyoruz ki, bazı meçhuller de biraz aydınlığa kavuşmuş oluyor. Bu arada kızı Feride'nin evlen­ me şekli, oğlunun Avrupa'ya tahsile gönderilmesi yerine padişah tarafından Mabeyin kâtipliğine alınması, şairin ken­ disinden — bugünkü kuşağa kadar — de­ vam eden neslinin panoraması ilgiyle okunmuştur.

Hepsinden önemlisi, Namık Kemal'in fotoğraflarıdır. Bildiklerimizden çok de­ ğişik resimlerin bulunuşu, bir adım sa­ yılabilir. Bugüne dek tarihlerimizde, ede­ biyat kitaplarımızda gördüğümüz tepe­ sinde bol ve gür saç bulunan Namık Kemal resimlerinin, onun son yılların­ daki tipini aksettirmediği gerçeği orta­ ya çıkmıştır. Olsa olsa, kitaplarımızda yer alan Namık Kemal'in, ithaflı ve it- hafsız klasik resimleri, tamamen genç­ lik devresine ve belki de Avrupa’daki yıllarına aittir.

Bu sayfada, Namık Kemal'in hiç neş­ redilmemiş bir fotoğrafını daha görüyor­ sunuz. Tepesindeki saçların dökülmeye başladığını tespit eden bu resim, mü­ zemize -Namık Kemal'in Gençliği* ola- •rak girmiş bulunuyor! Genç yaşta tepe­

si böylesine açılan Namık Kemal'in, son yıllarında tepesinde saç kalmaması ve hele gür saçlı hiç olmaması lâzım. Ne- teklm yazı serisinin birincisinde, Midil­ li Mutasarrıfı Namık Kemal olarak ya­ yınlanan fotoğrafta tepesinde tek saç bulunmaması, gerçek Namık Kemal'in resmi olduğu kanaatini doğrulayacak ni­ teliktedir. Birçok tarih, edebiyat kitap- larıyle dergilerinde, son yıllarındaki res­ midir diye bol ve gür saçlı Namık Ke­ mal Tarın yer alması, insanı epeyce dü­ şündürmektedir. Gerçekten Namık Ke­ mal, son senelerinde böyle miydi? Yok­ sa bunlar, şairimizin çok genç yaşında aldırdığı resimlerden teksir edilerek, bi­ raz da heybetli gözüksün diye fotoğraf­ çılar tarafından üzerinde işlenmiş fotoğ­ raflar mıdır? Netekim, eski harflerle M ı­ sır’da bastırılan -Namık Kemal* adlı ka­ lın bir kitapta, şairin mevcut fotoğraf­ ları üzerinde münakaşalar yapılmakta, hatta bazı tereddütler ortaya atılmış bu­ lunmaktadır.

Netice şudur ki, mevzu, hakikaten üze­ rinde durulmaya değer. Namık Kemal. 30 yaşında iken, yani Avrupa'dan dönü­ şü sırasında bile gür saçlı değildi. Fa­ kat daima sakallı idi. Hele saçları hiç de böylesine gür ve siyah değildi. Kum­ ral, hatta kumraldan daha açık olarak sarışındı.

İlk defa yayınlanan bu nüshada­ ki Namık Kemal'in «Tanzimat Müze­ si» ndeki gençlik resmine bakınız: Na­ mık Kemal'in gençliği böyle olursa,

yaş-Ha>a»FTl

■ ılığında tepesinde gür saç bulunması mümkün olur mu?

BÜYÜK BEYİN SON GÜNLERİ

Namık Kemal'in babası Mustafa Asım ’ın aile arasında adı -Büyük Bey* dir. Oğlundan 12 yıl sonra 1900 yılında öldüğünde 84 yaşını bitirmiş, 85 yaşına girmişti. Namık Kemal gibi bir evlâdın acısını hafifletmek için son günlerini, esasen mesleği olan müneccimliğe ver­ mişti. Gaipten haber vermeye, bazı emarelerden faydalanarak geleceğe ait sezişlerde bulunmaya meraklıydı. Nete­ kim oğlunun acı akıbetini de önceden içinde duymuştu.

Damadı Rıfat Bey. kayınbabası Na­ mık Kemal'in ölümünden bir ay kadar evvel Balıkesir Defterdarlığından ayrıla­ rak İstanbul'a dönmüştü. Yerleşme gün­ lerinde, bir gün yeni evlerine Büyük Bey geldi. Hem torunu Feride'yi görmek, hem ondan doğan küçük torunları ku­ caklayıp sevmek için bu ziyareti yap­ mıştı. Büyükle büyük, küçükle küçük ol­ masını bilen bir yaradılışta, şakacı, hoş sohbet olan Büyük Bey, torunu ve toru­ nunun çocuklarıyle tatlı bir gün geçirdi. Ayrılırken elini öpen damadı Rıfat Be­ yin kulağına, korkulu ve endişeli bir sır söyler gibi şunları fısıldadı:

— Yakında bir kara haber alacaksın! Hakikaten bir ay geçmeden Namık Kemal'in Sakız'da öldüğü, saraya çağ­ rılmak suretiyle, damadı Rıfat Beye bil­ dirildi. Yani bu ölümü, Yıldız Sarayı, Na­ mık Kemal ailesinden daha önce haber almıştı.

Büyük Beyin müneccimliğine, istikbal­ den sezişlerine dair birçok hikâye an­ latılır. Bir keresinde, boşta kalan Namık

Kemal'in damadı Rıfat Bey, taşrada bir vazifeye talip olunca kendisine Van Def­ terdarlığı teklif olunur. Rıfat Bey, Bü­ yük Beye danışır. Büyük Bey, cevap ver­ mek için mühlet ister. Üç gün sonra:

— Van'a git... ileride orada bir felâ­ ket zuhur edeceğe benzer! Fakat sizin aile efradının adedinde bir noksanlık gözükmüyor... der.

Rıfat Bey, Van Defterdarı iken bü­ yük bir zelzele olur, halkın bir kısmı ile birlikte kışın şiddetli birkaç hafta­ sını ailesi efradı çadırda geçirir.

BÜYÜK BEYİN MERAKLARI

Büyük 8ey hususi hayatında içkiyi çok severdi. Çapkıncaydı da... Fakat son eşinin Naşit adında bir çocuk doğurma­ sı ve onu çok sevmesi sebebiyle, üze­ rine herhangi bir kadınla evlenmek ve­ ya eğlenmek istememişti. Büyük Bey, gerek büyük oğlu Namık Kemal ile. ge­ rek son çocuğu Naşit ile bir içki sof­ rasında birlikte oturacak kadar arkadaş idi! Netekim Avrupa dönüşünde Namık Kemal şerefine eliyle bir sofra hazırla­ mıştı.

Büyük Bey mütevekkildir. Bektaşîliği sever, hoş fıkralar anlatır. Kadere ina­ nır. En ağır hadiselere bile sızıl­ tısız katlanmaya çalışır. Namık Kemal' in 27 yaşındayken Avrupa'ya firarında babası onu asla muaheze etmemiştir. Oğlunun ileri görüşlü yetişmesini ve bir mücadele içerisinde bulunmasını yadır- gamamıştır. Onun karısını ve çocukları­ nı bağrına basarak, kendisini, onların hizmetine vermiştir. Bu suretle Namık Kemal’in gözlerini arkada bırakmamış­ tır.

Ama Büyük Beyin bir merakı vardır:

Rütbe ve nişan! O devirde revaçta olan ve her memurun beklediği şeylerdir bunlar... Mustafa Asım Bey, oğlunun Mi­ dilli'de, Rodos'ta ve Sakız'da mutasar­ rıf olarak bulunduğu yıllarda gönderdiği mektuplarda, bu mevzua büyük ehemmi­ yet verir. Oğlundan tek ricası şudur: BabIâli'de veya Mâbeyln'de yakın dost­ ları nezdlnde tavassutta bulunması ve babasına yeni bir rütbe ve nişan ver­ dirmesi!

FERİDE’DEN KALAN TEK HATIRA

Namık Kemal’in kızı Hatice Feride Hanım veremden ölmüştür. Uzun tedavi görmüşse de hastalığı önlenememiştir. Kocası Rıfat Bey, Şam'da defterdar iken, oranın sıcak iklimi Feride'ye uy­ gun gelmediğinden, hastalığı büsbütün artmıştır. Bunun üzerine Rıfat Bey, mü­ sait İklimli bir yere, ya bir mutasar­ rıflığa, yahut yine defterdarlığa nakle­ dilmesini, İstanbul'a gönderdiği resmi ve hususi mektuplarda tekrarlamıştır. Uygun cevap alamaması üzerine istifa suretiyle Şam'dan ayrılırken, yolda Fe­ ride, hayata gözlerini kapamıştır. Feri- de'nin pek genç yaşta 1896 yılında ölü­ mü bütün aileyi üzmüştür. Mezarı Bey­ rut'tadır. Koca3i Rıfat Bey. yıllardan sonra Maliye Nazırı olduğu sırada, ona güzel bir mezar yaptırmış, daha sonra küçük oğlu Numan Menemencioğlu, Bey­ rut'ta Başkonsolos olarak bulunurken, annesinin mezarını tamir ettirmiştir. Fe- rlde'nin çocuklarına ve torunlarına yadi­ gâr olarak bıraktığı tek fotoğrafı yoktur. Ancak kendisinden sonrakilere kalan tek hatıra, şu sayfada gördüğünüz bir me­ zar resmidir.

S O N

NAMIK KEMAL VE BABASI — Müzelerimizde eşi olduğu halde, Namık Ke­ mal'in gençliğine ait bu fotoğraf ilk defa mecmuamızda yayınlanmaktadır ve hepimizin bildiği gür saçlı Namık Kemal resimleriyle mukayesesi bile imkânsızdır (solda). Babası Mustafa Asım Beyin ölümünden iki ay önce çe­ kilen resmi (üstte). Kızı Feride Hanımın Beyrut'taki mezarı (üstte sağda).

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta h a To ros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

309-320; Ahmet Karataş, Türk-İslâm Edebiyatında Manzum Menâsik-i Haclar ve Nâlî Mehmed Efendi'ye Atfedilen Menâsik-i Hac (Edisyon Kritik) yüksek lisans tezi, 2003,

Parçalanmış ailelerde aile bütünlüğünün olmaması, aile içi sorunlar ve ekonomik yetersizlik gibi nedenlerden dolayı bu ailelerden gelen çocukların

Aldığı ödüller ise uzun bir liste: 1973’te İstanbul’da Vakko Desen ve Sanat Yarışması’ndaki ödülden 1990 yılında İstanbul’da Sanat Çevresi ödülüne

Yerden kendi motorlar› yard›m›yla havalan›p uzaya gidebilen ve görevi bitti¤inde ayn› flekilde dönüfl yapabilen uzay araçlar› ya- p›m› için X-33 projesi ortaya

Yok olmufl bir s›¤›r türüne ait 3200 y›l- l›k fosil kemikleri inceleyen enstitü eki- bi, kemiklerin bir k›sm›n›n 1947’de bu- lunup müzede saklanm›fl, bir

“Ayasofya Hamamı, büyük şehri tezyin eden İstanbul’umuzun üzerinde milli imar damga­ larımızdan biri olan eşsiz kıymette bir yapı­ dır ki yalnız hamam olarak

In conclusion, although BTX A injection is an effective and safe treatment option in patients with a posterior chronic anal fissure non-responsive to other medical