• Sonuç bulunamadı

Başkurt Türkçesinde “Azak” Sözünün Anlamı Üzerine

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başkurt Türkçesinde “Azak” Sözünün Anlamı Üzerine"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Başkurt Türkçesinde “Aźak” Sözünün Anlamı Üzerine

Murat ÖZŞAHİNÖzet

Dildeki zaman kavramının temelinde genel olarak mekân bilgisinin var olduğu söylenebilir. Pek çok dilde de zaman bilgisi ile mekân bilgisinin aynı gramerlik biçimlerle ifade edildiği görülmektedir. Bu nedenle Türk dilinin pek çok lehçesinde Eski Türkçe adak biçiminden gelişen ayak ve azak sözlerinin ses olarak dallanmasının yanı sıra anlam olarak da dallandığı görülmektedir. Çağdaş Türk lehçelerinin pek çoğunda ayak biçimiyle görülen söz, ‚1. Ayak 2. Bacak 3. Bir şeyin durmasını sağlayan unsur 4. Son‛ anlamlarıyla kullanılmaktadır. Fakat, Başkurt, Tatar lehçeleri ile Türkiye Türkçesinin ağızlarında azak biçimiyle ve bu biçimden gelişen zarf görevinde bir söz olarak kullanıldığı görülmektedir. Dolayısıyla söz konusu lehçelerin söz varlığında ses değişikliğine bağlı olarak mekânla ilintili zaman anlamının azak biçimine yüklendiği görülmektedir. Türk dilinin Kazak, Karaçay-Malkar, Kırgız, Yeni Uygur, Kumuk Türkçeleri gibi başka lehçelerinde de işaret edilen bu ‘son’ bilgisinin Türkiye Türkçesi yazı dili dışında diğer lehçelerde kullanım sıklığının olduğu kolaylıkla tespit edilebilir. Bu çalışmada da Başkurt Türkçesinin söz varlığında yer alan aźaķ biçiminden hareketle ‘son’ bilgisinin ortaya çıkışının izahına çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Başkurt Türkçesi, Başkurtça, Azak, Zaman-Mekan İlişkisi, Son

(On Meanıng Of The Word “aźaḲ” ın Bashkir Turkıc) Abstract

It can be stated that the location information lies on the base of the time concept in language. It is also observed that in many languages, time information and location information are expressed with same grammar forms. Because of this reason, in many of the Turkish dialects, the words of ‚ayak‛ and ‚adak‛, developing from ‚adak‛ in Ancient Turkish, divaricate not only as sound, but also as meaning. The word, observed as ‚ayak‛ in many of the Contemporary Turkish dialects, is used as ‚1. Foot 2.Leg 3.Element that helps something stand 4.End‛. However, it can be seen that it is used in the form of azak and as a word with adverbial task in the sub

Yrd. Doç. Dr., Uşak Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Çağdaş Türk Lehçeleri

(2)

dialects of Bashkir, Tatarian dialects and Turkey Turkish. Thus, it is observed that in the vocabulary of dialects in question, depending on the change of sound, location related time meaning is loaded on the form of azak. It can be easily ascertained that this ‚end‛ information of Turkish language, also pointed out in other dialects such as Kazaqi, Karachai-Malkar, Kirghiz, New Uigur, Kumyk Turkish, is used frequently in other dialects apart from the literary language of Turkey Turkish. In this study, it is attempted to explain the occurrence of ‚end‛ information with reference to the form of aźaķ which takes place in Bashkir Turkish.

Key Words: Bashkir Turkish, Bashkir language, Azak, Time-location relationship, Last

***

Zaman, insanın hissettiği fakat somut olarak elinde tutamadığı bir olgudur. İnsanoğlu, zamanı adlandırmak için somut bir varlık üzerinden adlandırma ihtiyacını hissetmiştir. Nitekim, insan, zaman adlandırmalarının da temelinde insan-varlık ilişkisinin yol açtığı bir üst bilgiye ulaşmış ve ihtiyacına göre bu ilişki çerçevesinde zaman bilgisini bu varlıklar üzerinde ve adlandırmaları üzerinden yapma ihtiyacı duymuştur. Pek çok dilde zaman kavramının ister hal çekimi ister kavram adı olarak algılanması ve adlandırılmasında mekân-tabiat kaynaklı bilgiler kullanılmaktadır. Hayatın akışı, doğada süregelen devinimler zamanı algılamak isteyen insan için ilk kaynaklar olmuşlardır. Bu sebepledir ki yaşamını hem sosyal hem ekonomik gereksinimler açısından olsun bir düzene koymak istemiş ve bunun yanı sıra bu bilginin zaruretini algılayarak oluşturduğu toplumsal düzeni de planlayabilmeyi de hedeflemiştir.

Türk dilinde ETü. kün ‚güneş‛ temel anlamından hareketle ‚gün, gündüz‛ anlamlarını da karşılıyor olması tabiat varlıkları üzerinde doğanın adlandırılmasına verilebilecek pek çok örnekten yalnızca birisidir. Bu durum sözlerde olduğu kadar bulunma bilgisini karşılayan –DA ekinde de tespit edilebilir. ‘Evde sizleri bekliyorum’ örneğinde mekan bilgisinde bir bulunmayı gösterirken, ‘İkide sizi bekliyorum’ cümlesinde zamanda bulunmayı ifade etmektedir. Bu durum yalnızca Türk dilinin yapısı için söz konusu değildir. Arap dilinin yapısı da incelendiğinde zaman ve mekan bilgisinin yine iç içe yürüdüğü anlaşılmaktadır. Bilindiği gibi Arap gramerinde ism-i zaman (zaman ismi) ve ism-i mekân (mekan ismi olmak üzere iki ayrı gramatik yapım kategorisi bulunmaktadır. Arap dilinde kullanılan ve ‘bâb’ olarak adlandırılan bu gramatik söz kalıpları her iki

(3)

kategori için de aynı olmaktadır. İsm-i mekân için mef’il, mef’al ve mef’alet olmak üzere üç vezin söz konusudur. İsm-i zaman için ise mef’il ve mef’al

şeklinde iki vezin kullanıldığı görülmektedir1 Her iki yapı da

karşılaştırıldığında vezinlerin / kalıpların aynı olduğu anlaşılmaktadır. Bunun sebebi de yine somut olan yani mekan bilgisinden hareketle zamanın da ifade ediliyor olmasıdır. Örneğin Arapça sülâsi mücerred masdar olan

vilâdet (تدلاو) ‚doğma, doğum‛ sözü, mef’il kalıbıyla mevlid (دلوم) ‚doğum

yeri‛ anlamını taşıdığı gibi ‚doğum zamanı‛ anlamını da vermektedir. Batı dillerinden İngilizcenin de aynı özellikleri gösterdiğini görebiliriz. İngilizce edat (preposition) olarak tanımlanan at de hem mekanda hem de zaman bulunmayı ifade eder. Bu örnekler başka dillerle de çoğaltılabilir. Farsçada

-istan sonekinin hem mekan ilgisi hem de zaman ilgisinde kullanılması da bir

başka örnek olarak gösterilebilir (bk. Mekan için: gol-istan (ناتسلگ)‚gül bahçesi‛; zem-istan (ناسمز) ‚kış‛, tab-istan (ناتسبات) ‚yaz‛)2

Görüldüğü gibi somut, fizikî bir veri ışığında insan zamanı dilde karşılayabilmektedir. Dilin bu yönü fizik kuralları ile dil mantığı arasındaki sıkı ilgiyi gösterdiği gibi aynı zamanda bazı kavramların, sözlerin açıklanması konusunda da bize yardımcı olmaktadır.

Burada söz bilgisi içerisinde bütün zarf kategorisini değerlendirme imkanına sahip değiliz. Fakat zarflar içerisinde Türk dilinin tarihî döneminde oluşan bir alafonun bu ses dallanmasına bağlı olarak tür açısından da farklılaştığını görüyoruz. Bu yazımızda da bu ses dallanmasına bağlı olarak gelişen aźaḳ ismi ve zarfının kökenini açıklamaya çalışacağız.

‚Başkurt Türkçesinin elimizdeki en kapsamlı sözlüğü olan Başkort

Télénéñ Hüźlegé3 (BTH) adlı eserde toplam zarf sayısı, 1.194 olarak tespit edilmiştir. Zarfların sınıflandırması bahsinde, ünlü âlim Zeynep Korkmaz, kökenleri bakımından zarfları iki gruba ayırmaktadır: 1. Yabancı kökenli zarflar 2. Türkçe kökenli zarflar.4 Bu bilgiye dayanarak Başkurt Türkçesinin de zarf tasnifi aynı şekilde yabancı kökenli ve Başkurtça kökenli olmak üzere ikiye ayrılabilir. BTH’de Arapça kökenli zarf ve daha sonraları Başkurtça içerisinde zarflaştırılan söz sayısı, 82 olarak belirlenmektedir. Yine Farsça kökenli gösterilenlerin sayısı ise; 30’dur. Rusça kökenli zarfların

1 Timurtaş, Faruk Kadri, Osmanlı Türkçesine Giriş, Alfa Yayınları, İstanbul 1994, s. 146-147.

2 Öztürk, Mürsel, Farsça Dilbilgisi, Murat Kitabevi Yayınları, Ankara 1995, s. 161. 3 Agişev İ.M., Biyişev E.G., Zeynullina G.D., İşmöhemmetov Z.K., Kusimova T.H., Uraksin Z.G., Yarullina U.M., Başkort Télénéñ Hüźlégé I-II, Russkiy Yazık, Moskva 1993.

4 Korkmaz, Zeynep, Türkiye Türkçesi Grameri-Şekil Bilgisi, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 2003, s. 455.

(4)

sayısı ise, 9 olarak tespit edilebilmektedir. Bunların yanı sıra Türkiye Türkçesinden de bir alıntı işaret edilmiştir (bk. böyle).‛5

Ayak sözü, Türk dilinin ses bilgisine dair tarihî süreç anlatılırken en

çok başvurulan örnek olduğundan dolayı sözün geçirdiği bu ses olayı pek çok ilgili tarafından bilinmektedir. Fakat, çeşitli araştırmacıların görüşlerini

sunarak kısa bir hatırlatma yapmanın da yararlı olabileceği

düşüncesindeyiz. Sevortyan’da ‘ayak’ maddesi içerisinde sözün adak / yadak formlarından art damaksılaşma neticesinde ayak veya azak biçimini aldığı gösterilmektedir.6 Burada sesin dallanması neticesinde bazı lehçelerde söz,

azak olarak karşımıza çıkarken Yakut Türkçesi ve Çuvaş Türkçesi gibi daha

uzak lehçelerde ataḫ (Yak.) ve ura (Çuv.) biçimlerinde kullanılır.7 Sözün y artdamaklı biçimi pek çok lehçede görülürken; z’li biçimi Hakas, Başkurt ve Sarı Uygur lehçelerinde karşımıza çıkmaktadır. Başkurt Türkçesinde temel anlamında; yani ‘bacakların bilekten aşağıda bulanan ve yere basan bölümü’ anlamıyla ayak biçimi de kullanılmaktadır. M. Räsänen ayak maddesi için

uyg. ayak ‚Schale, Napf, Topf (kâse, çanak, tas)‛ anlamlarını ve Moğ. ayaga

‚bardak, tas‛ biçimini gösterir.8 Radlof tarafından da aynı şekilde ‚kadeh, bardak‛ ve ‚ayak‛ anlamlarında iki madde başı olarak kaydedilmiştir.9 Clauson ise sözün temel anlamıyla ‚ayak‛ bilgisini karşıladığını belirtir. Fakat metafizik anlamda ‚dağın ayağı; bir nehrin ağzı ya da sonu‛ ve ‚son, bitiş‛ anlamlarında kullanıldığını bildirir.10 Clauson tarafından bazı Kıpçak ve Oğuz grubu için sözün aḏak biçiminde damaksılaşmaya başladığı notu düşülmüştür. Yine Yimek, Suvar, Bulgar gibi bazı Kıpçak lehçelerinde sözün

azak biçiminde kullanımına dair bilgi verir.11

Başkurt Türkçesinin söz varlığında da ayak kelimesi için üç madde başı verilmiştir: ayak (I) ‚ayak‛; ayak (II) ‚ağaçtan yapılmış kap, tabak‛; ayak

(III) ‚ip ölçmede kullanılan bir ölçü birimi‛. Görüldüğü üzere söz, genel

Türkçedeki paletalleşmiş forma uygun olarak Başkurt söz varlığında da aynı anlamda kullanılmaktadır. Moğolcada da ayak (II) anlamıyla benzer ayaga

5 Özşahin, Murat, Başkurt Türkçesi Söz Varlığı, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yeni Türk Dili Bilim Dalı Yayımlanmamış Doktora Tezi, İzmir 2011, s. 1847.

6 Sevortyan, E.V., Etimologiçeskiy Slovar Tyurskiy Yazıkov, Nauka, Moskva 1974., s. 102.

7

Sevortyan, age, s. 102.

8 Räsänen Martti, Versuch Eines Etymologischen Wörterbuchs Der Türksprachen, Suomalaıs-Ugrilainen Seura, Helsinki 1969, s. 11.

9 Radlov V.V., Opıt Slovarya Tyurskih Nareçiy I/I, Senpeterburg 1893, s. 202. 10

Clauson Sir Gerard, An Etymological Dicitonary of Pre-Thirteenth Century

Turkish, Oxford University Press London 1972, s. 45.

(5)

sözünün ‘tas, bardak’ bilgilerini taşıdığını Radlof’un ifadelerinden yararlanarak belirtmiştik. Lessing de verilen anlam da yine Radlof’un belirttiği şekilde aynı kavramları ifade etmektedir: Moğ. ayag-a(n) ‚bardak, çanak, tas, yemek tası, dilenci tası‛.12 Sözün anlam açısından Moğolcada genişlediği de görülüyor. Moğ. ayaga-çi ‚hizmetçi kız, orta hizmetçisi, besleme‛ anlamlarında yer alan bir başka söz ise Türkiye Türkçesinin söz varlığında görülen ayakçı ‚1. Ayak işlerinde kullanılan kimse 2. Bir iş süresince tutulan hizmetçi 3. Gezici satıcı, çerçi 4. Otobüs terminallerinde yolcuyu kendi şirketinden bilet almaya yönlendiren kimse‛13 sözünün ilk anlamları ile ortak bir bilgiyi ifade ettiği görülmektedir.

Başkurt Türkçesinde ayak ‚ayak‛ sözünün dışında z’li bir biçiminde bulunduğu görülmektedir (bk. aźaķ). Bu sözün adak / yadak biçiminden

geliştiği konusunda araştırmacıların herhangi bir aksi ifadesi

bulunmamaktadır. Fakat sözde yaşanan paletalleşmenin iki ayrı söz ortaya çıkardığı anlaşılmaktadır (adak > aḏak > ayak / azak). Bu durum anlam ayrılığının ortaya çıkışı ile de iki müstakil söz olarak söz varlığına yansımıştır (bk. ayak ‚ayak‛ / aźaķ ‚isim. Belirli bir vaktin sonu; zarf. Daha sonra‛). Buradan da anlaşıldığı üzere sesin dallanması neticesinde kısmen mekân ile ilgili olan ayak kavramı, herhangi bir mekândaki hareketin neticesi olarak ‘sonra’ bilgisine de kaynaklık etmektedir. Bu sebeple Clauson’un işaret ettiği ‘son’, ‘bitiş’ bilgileri insanın zamanı, mekânla ifade ettiğinin Türk dilinde de bunun aynı mantıkla geliştiğinin göstergesi olmaktadır. Fiziki olarak atılan her bir adım (ayak) aynı zamanda bulunulan bir mekânı geride bıraktığı gibi içinde bulunulan bir zamanı da geride bırakmıştır ve bu açıdan Türk dilinde bu kavramla ‘son, sonra’ gibi bilgiler de karşılanmıştır. Nitekim buna benzer başka bir durumu biz Arapçada da görebiliyoruz. Arapçada ķadem ‚ayak‛ sözünün müştakları olarak ķademe ‚ilerleme‛ ve

ķadîm ‚eski, önceki‛ bilgilerinin karşılanması da yine mekan ve zaman

kaynaklı bir ilgiyi işaret etmektedir. Tatar Türkçesinde de ayak ‚ayak‛ ve

azak ‚bir bütünün (kavram ya da durumun) en son parçası, sonu; bitiş ya da

sona ermeden hemen önceki son kısım‛ anlamlarıyla ses bakımından olduğu gibi anlam bakımından da bir dallanma yaşadığı görülmektedir. Bu duruma bağlı olarak da Tatar ve Başkurt Türkçelerinde sözün zaman zarfı olarak kullanımı söz konusudur (Bşk., Tat. sıf. azakkı ‚sondaki, sona doğru olan‛; zarf. azaktan ‚sonradan, birazdan, daha sonradan‛). Türkiye Türkçesi yazı dilinde de Anadolu ağızlarında da müstakil olarak kullanılmayan bu

12

Lessing Ferdinand D., Moğolca-Türkçe Sözlük I-II (Çev.: Günay Karaağaç), Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 2003, s. 37.

(6)

söz, ağızlarımızda yine zaman zarfı görevinde karşımıza çıkmaktadır: TTü.Ağz. azaktan ‚birazdan‛ (Ortaköy Çal, Denizli).14

Kazak Türkçesinde ise adakta- (krş. ayakta- ‚Bir şeyi bitirmek, tamamlamak, sonlandırmak; dolaşmak, gezmek‛15 fiilinin yapısında sözün arkaik şeklinin korunduğu görülmektedir. Burada ifade edilen anlamın ‘son’ bilgisi ile ilgisi olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Kazak Türkçesi Sözlüğünde gösterilen ayak maddesi için ‚1. İnsan ve hayvanların yürüme uzvu 2. Sandalye, divan gibi eşyaların ayağı 3. Ayakkabı 4. Bir şeyin son kısmı‛16 anlamları bildirilmektedir. Burada da verilen son anlamın yine ‘son’ bilgisi ile şekillendiği anlaşılmaktadır.

Kırg. ayak ‚1. Ayak, bacağın aşağı kısmı 2. Son, netice‛; ayağında ‚sonunda, nihayet‛; ayaksız ‚1. Ayağı olmayan 2. Sonsuz 3. Neticesiz‛;

ayakta- ‚1. Bitmek, sonuna yaklaşmak 2. Bitirmek 3. Ayakları yere

değdirmek 4. Bindirmek‛17 vb. başka örnekler de tespit edilmektedir.

Kar.-Mal. ayak (I) ‚ayak‛, ayak (II) ‚son, uç‛; ayağına çık- ‚sonuna ulaşmak, bitirmek‛.18

Kmk. ayak ‚1. Ayak 2. Bacak 3. Pençe, ayak (hayvanda) 4. Son, uç, bitim‛.19

Y.Uyg. ayak ‚1. Ayak. 2. Son‛, ayaķķi ‚Sonuncu, nihai‛, ayaķlaşķan ‚Sona eren‛, ayiġida ‚Sonunda‛.20

ATü. adak ‚1. Son 2. Küçük 3. Fena, kötü (arta kalan döküntü)‛21 Örneklerden de görüldüğü üzere ayak kavramının ‘son’ bilgisine temel oluşturduğu ve böylelikle çeşitli Türk lehçelerinde bu kavram dairesi içerisinde yeni anlamlar türettiği görülmektedir. Bu sözlerin zarf, sıfat gibi çeşitli görevlerle de kullanılmaktadır. Başkurt, Tatar ve Türkiye Türkçesi

14 Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü C.I., Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1963, s. 434.

15 Kazak Tiliniñ Sözdigi, Dayk-Press, Almatı 1999, s. 62. 16

Kazak Tiliniñ Sözdiği, s. 61.

17 K.K. Yudahin, Kırgız Türkçesi Sözlüğü I-II, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1994, s. 62.

18 Ufuk Tavkul, Karaçay-Malkar Türkçesi Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 2000, s. 98-99.

19 Çetin Pekacar, Kumuk Türkçesi Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 2011, s. 51.

20 Emir Necipoviç Necip, Yeni Uygur Türkçesi Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1995, s. 23-24.

21 Emine Gürsoy Naskali, Muvaffak Duranlı, Altayca Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1999, s. 20.

(7)

dışındaki diğer lehçelerde ayak biçiminde görülmektedir. İfade ettiğimiz bu üç lehçedeki azak biçiminden meydana gelen birimler ise sadece ‘son’ zaman bilgisini işaret etmektedir.

Kaynakça

Abduldayev E, İsayev D., Kırgız Tilinin Töşöndörmö Sözdügü, Mektep, Frunze(Bişkek) 1969.

Agişev İ. M., Biyişev E. G., Zeynullina G. D., İşmöhemmetov Z. K., Kusimova T. H., Uraksin Z. G., Yarullina U. M., Başkort Télénéñ Hüźlégé I-II, Russkiy Yazık, Moskva 1993.

Clauson G., An Etymological Dicitonary of Pre-Thirteenth Century Turkish, Oxford University Press London 1972

Kazak Tiliniñ Sözdigi, Dayk-Press, Almatı 1999.

Korkmaz Z., Türkiye Türkçesi Grameri-Şekil Bilgisi, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 2003,

Lessing F. D., Moğolca-Türkçe Sözlük I-II (Çev.: Günay Karaağaç), Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 2003, s. 37.

Naskali E.G., DURANLI M., Altayca-Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1999.

Necip Necipoviç E., Yeni Uygur Türkçesi Sözlüğü (Çev.: İklil Kurban), Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1995.

Özşahin M., Başkurt Türkçesi Söz Varlığı, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yeni Türk Dili Bilim Dalı Yayımlanmamış Doktora Tezi, İzmir 2011.

Öztürk M., Farsça Dilbilgisi, Murat Kitabevi Yayınları, Ankara 1995, Tavkul U., Karaçay-Malkar Türkçesi Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları,

Ankara 2000.

Timurtaş F. K., Osmanlı Türkçesine Giriş, Alfa Yayınları, İstanbul 1994 Pekaçar Ç., Kumuk Türkçesi Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara

2011.

Radlov V.V., Opıt Slovarya Tyurskih Nareçiy I/I, Senpeterburg 1893. Räsänen M., Versuch Eines Etymologischen Wörterbuchs Der Türksprachen,

Suomalaıs-Ugrilainen Seura, Helsinki 1969,

Sevortyan, E. V., Etimologiçeskiy Slovar Tyurskiy Yazıkov, Nauka, Moskva 1974.

Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü C.I., Türk Dil Kurumu Yayınları,

Ankara 1963.

TDK Güncel Türkçe Sözlük: www.tdk.org.tr

(8)

KISALTMALAR

Bşk.: Başkurt Türkçesi ETü.: Eski Türkçe

Kar.-Mal.: Karaçay-Malkar Türkçesi Kırg.: Kırgız Türkçesi

Kmk.: Kumuk Türkçesi Kzk.: Kazak Türkçesi Moğ.: Moğolca Tat.: Tatar Türkçesi

TTü.Ağz.: Türkiye Türkçesi Ağızları Y.Uyg.: Yeni Uygur Türkçesi

Referanslar

Benzer Belgeler

Öğrencilerin Piyano, Koro, Eşlik, Müzik Teorisi ve İşitme Eğitimi, Bireysel Ses Eğitim, Bireysel Çalgı Eğitimi, Okul Çalgıları ve Orkestra/Oda Müziği derslerindeki

Çalışmada öğrencilere verilen HTML eğitimi sırasında görsel arayüzlü web editör programı kullanımının, öğrencilerin HTML kodlarını yorumlayabilme

İstanbul Güzel Sanatlar A kadem isinin D ekoratif Sanatlar Bölümünden mezun olduktan sonra Türk halı ve k ilim le ri üzerinde çalışm alar yapm ıştır. Eşi

Kıpçak kökenli Türk boyları arasında günümüzde dahi yaşatılan falcılıkla ilgili gelenekler Kazak, Kırgız, Başkurt, Tatar, Karaçay-Malkar gibi Türk toplulukları

Kıpçak Grubu Türk lehçelerinden sırasıyla Tatar, Başkurt, Kırgız, Kazak, Karakalpak Türkçelerinde genişçe, Karay, Kırım Tatar, Nogay ve Kumuk Türkçesinde

Dünyada geniş bir coğrafyaya yayılmış olan Türkçenin yayılma alanları kadar, Türkçede hava kavram alanına giren sözlerin de genişliğini ortaya koyabilmek amacıyla,

Ancak, plasebo (sahte katk›) ve- rilen k›z çocuklar›n›n sorun çözme becerile- rinde %10’luk bir art›fl belirlenirken, az ya da çok çinko takviyesi yap›lan k›zlarda

Bu sesin kelimelerin bütün hecelerinde bulunabildiği, tek baĢına bir kelime (ünlem) ve ek olabildiği (at-a, san-a) de vurgulanmıĢtır. ӓ ünlüsünün Kazak Dilinde seyrek