• Sonuç bulunamadı

AİHM Kararı: Talat Tunç - Türkiye (27.03.2007)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "AİHM Kararı: Talat Tunç - Türkiye (27.03.2007)"

Copied!
15
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

* Avukat İzmir Barosu.

TALAT TUNÇ / TÜRKİYE DAVASI (Başvuru No: 32432/96)

Çev.: Senem Uygun Kılıç* DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

KARAR STRASBOURG

27 MART 2007

İşbu karar; Sözleşme’nin 44/2. maddesinde belirtilen koşullar uya-rınca kesinleşecektir. Karar, düzeltiye tabi tutulabilir.

Talat Tunç - Türkiye Davasında;

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (Dördüncü Bölüm); Daire ola-rak; aşağıdaki üyelerin katılımıyla toplanmıştır:

Bay Nicolas Bratza, başkan, Bay J. Casadevall, R. Türmen R. Maruste, S. Pavlovschi, L. Garlicki, J. Sikuta; yargıçlar,

ve Bayan Aracı, bölüm yazı işleri müdürü (hukukçu) 6 Mart 2007 tarihinde yapılan kapalı oturum sonrasında; aynı tarihte kabul edilen aşağıdaki karar verilmiştir:

USUL

1. Dava, İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına Yönelik Sözleşme’nin (Sözleşme) önceki 25. maddesi uyarınca; Türk vatandaşı M. Talat Tunç (başvurucu) tarafından; 4 Aralık 1995 tarihin-de yapılan başvurudan (No: 32432/96) kaynaklanmıştır.

2. Adli yardımdan faydalanan başvurucu; Manisa’da avukatlık yapan Bay T. Ergül; Türk Hükümeti (“Hükümet“) ise, Hükümet ajanı

(2)

tarafından temsil edilmiştir.

3. Başvurucu; davasının; Sözleşme’nin 6. maddesinin gerekli kıl-dığı gibi adilane biçimde yürütülmediğini ve özellikle yargılama sü-recinde bir avukatın hukuki yardımından yararlanamadığını ileri sür-mektedir.

4. Başvuru, Sözleşme’ye bağlı 11 No’lu Protokol’ün (Protokol mad-de 5/2.) yürürlüğe girmesiyle; 1 Kasım 1998 tarihinmad-de; Mahkeme’ye havale edilmiştir.

5. Başvuru; Mahkeme’nin Dördüncü Bölümüne tevzi edilmiştir. (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İç Tüzüğü madde 52/1) Bu bölüm içinde; davayı inceleyecek olan Daire (Sözleşme madde 27/1) Mahke-me İç Tüzüğü’nün 26/1. maddesi uyarınca oluşturulmuştur.

6. Mahkeme, 1 Nisan 2003 tarihinde; başvurunun kısmen kabul edilebilir olduğuna karar vermiştir. Sözleşme’nin 3. maddesinin; 13. madde ile bağlantılı olarak ihlal edilmiş olduğuna dair yakınmalar, süre aşımından reddedilmiştir.

7. Dava; Mahkeme Bölümlerinin yeniden oluşturulması sonrasın-da (Mahkeme İç Tüzüğü madde 25/1); 1 Kasım 2001 tarihinde; Dör-düncü Bölüme gönderilmiştir. (madde 52/1)

8. Başvurucu ve Hükümet, davanın esasına ilişkin yazılı değerlen-dirmelerini sunmuşlardır. (İç Tüzük madde 59/1.)

OLAYLAR

I. DAVANIN ÖZEL KOŞULLARI

9. Türk vatandaşı olan başvurucu; 1958 doğumlu olup; olay sıra-sında Uşak’ın Yeleğen ilçesinde ikamet etmekte ve çiftçilikle uğraş-maktadır.

10. Davaya yol açan olaylar; taraflarca dile getirildiği şekliyle; aşa-ğıdaki gibi özetlenebilir:

(3)

Soruşturma

11. Jandarma birlikleri; 21 Eylül 1994 tarihinde, Eşme (Uşak) Cum-huriyet Savcılığı’nı; bir bayanın; Yeleğen’deki evinde ölü bulunduğun-dan haberdar etmişlerdir. Bahsi geçen bayan (maktul); başvurucunun annesi Fatma Tunçtur.

12. Savcılığa yapılan bildirimden sonra; başvurucu ve T.İnce isimli şahsın da aralarında bulunduğu birçok kişi; jandarma tarafından ya-kalanarak; Eşme Jandarma Komutanlığı’nda gözaltına alınmıştır. Gö-zaltına alınanlar; Yeleğen’de bir sünnet düğünün olduğu 18 Eylül 1994 gecesi ile ertesi sabah arasında işlendiği varsayılan cinayetin şüpheli-leri olmakla itham edilmişlerdir.

13. Aynı gün (21 Eylül 1994) saat 14.20’de maktulün cesedi üzerin-de; Eşme Cumhuriyet Savcısı (Savcı) nezaretinde otopsi yapılmıştır. Ceset üzerinde yapılan inceleme; ölümün; ağır bir nesnenin kafatasına verdiği darbelerle oluşan birden fazla kırık neticesinde gerçekleştiği-ni ve bundan önce; merhumegerçekleştiği-nin sopayla dövüldüğünü göstermekte-dir. Adli tabip; ceset üzerinde kan; saç ve kıl kalıntıları ile tırnak izleri olduğunu tespit etmiş; maktulun avuçlarında da kıl parçaları olduğu belirlenmiştir. Bahse konu kalıntı örnekleri; kana bulanmış ahşap ve taş parçaları ve cinayet yerindeki diğer şüphe uyandırıcı objelerden olan iki bıçakla birlikte; Ankara Jandarma Genel Komutanlığı Krimi-nal Laboratuarı’na gönderilmiştir.

14. Aynı tarih saat 17.15’de; başvurucu ve T. İnce; Eşme Devlet Hastanesi doktorlarından biri tarafından muayene edilmişlerdir. Mua-yene sonucu hazırlanan raporda; başvurucunun sol kaval kemiği üze-rinde; iki üç gün önce gerçekleşmiş olması muhtemel; iki ve dört san-timetre uzunluğunda iki yüzeysel; çizgi halinde lezyon tespit edildiği fakat hayati tehlikesinin bulunmadığı belirtilmiştir. Doktor ayrıca; T. İnce’nin vücudunda da on kadar hiperemi ve ekimoz bulunduğunu saptamıştır.

15. Bu esnada savcı; başvurucunun eşi H. Tunç’un ifadesine baş-vurmuştur. H. Tunç; eşinin; maktul ile hiçbir sorunu olmadığını; ak-şam birlikte sünnet düğününe gittiklerini ve eve beraber döndüklerini belirtmiştir.

(4)

lekeli, metalik bir nesne bulunmuş; bunun üzerine savcı yeniden H. Tunç’un ifadesine başvurmuştur. H. Tunç; ilk ifadesini verirken kork-tuğunu söyleyerek; olayları anlatış tarzını tamamen değiştirmiştir. H. Tunç; gerçekte 18 Eylül akşamı, eşi, T. İnce ile birlikte alkol almaya gittiğinde; sünnet düğününe tek başına katıldığını, eşi ve T. İnce’nin daha sonra birlikte düğüne geldiklerini belirtmiş; kendisinin saat 23’e doğru düğünden ayrıldığını; eşinin eve sabah 3 dolaylarında geldiğini beyan etmiştir. H. Tunç; eşinin her gün içki içmek ve oyun oynamak için merkeze inme alışkanlığı olduğunu; fakat iki gün boyunca evden hiç çıkmadığını; zaten düğünden bir hafta önce; eşinin; içkiye ve oyu-na harcadığı bir miktar para yüzünden; annesiyle şiddetli biçimde tar-tıştığını duyduğunu eklemiştir.

17. Savcı; başvurucu ve T. İnce’den alınan kan örnekleri ile birlikte, sözü edilen metalik nesneyi de, incelenmek üzere laboratuara gönder-miştir.

18. 28 Eylülde; laboratuar incelemesi sonucu hazırlanan bilirkişi raporu; savcılığa sunulmuştur. Raporda; iki bıçak üzerinde; üstlerin-de çok az miktarda kan bulunduğu için; hiçbir inceme yapılamadığı; bununla birlikte; metalik nesne üzerindeki lekelerin; maktule ait olma-dığının kuşkuya yer vermeyecek derecede kesin olduğu belirtilmiştir. Raporda; taş ve sopalara ilişkin hiçbir sonuç yer almamaktadır. Rapo-run geri kalan kısmında; maktulün kan grubunun; iki şüphelinin kan grubuyla aynı olmadığı; fakat avucunda bulunan kılların iki şüpheliye ait olabileceği dışında bir noktaya değinilmemiştir.

19. Aynı gün; bir jandarma astsubayı tarafından yeniden H. Tunç’un ifadesi alınmış; H. Tunç ikinci ifadesini tekrar etmiştir. Astsu-bay akabinde; başvurucunun ifadesini almış; başvurucu; sünnet düğü-nünden sonra; sarhoşluğun etkisiyle ve geçirmiş olduğu bir sinir krizi sonucunda annesini öldürdüğünü itiraf etmiştir.

20. İfade tutanağına göre; başvurucu; avukat talebinde bulunma-mıştır.

21. Başvurucu; jandarma sorgusu sonrası; H. Tunç gibi; savcıya ifade vermiş; ilk sorgusundaki itiraflarını yinelemiştir. H. Tunç da; savcılık ifadesinde, 23 Eylül’de söylediklerini tekrar etmiştir.

(5)

Mahkeme-si’ne çıkarılmış; mahkemece başvurucunun tutuklanmasına karar ve-rilmiştir. Mahkeme tutanağında da yer aldığı üzere; başvurucu hâkim önünde; jandarma sorgusu ve savcılık ifadesi sırasında dile getirmiş olduğu itirafları tekrarlamıştır.

23. Savcı, 29 Eylül tarihinde; sünnet düğününe katılan dört diğer kişinin ifadesine başvurmuştur.

24. Başvurucu; 3 Ekim 1994 tarihli dilekçesi ile tutuklama kararına itiraz etmiştir. Dilekçesinde; üzerine atılı suçlamaları kabul etmediği-ni kesin bir dille ifade eden başvurucu; gözaltında tutulduğu sürede; sekiz gün boyunca itiraf elde etme amacıyla kendisine işkence yapıl-dığından yakınmıştır. Dilekçesinde; görmüş olduğu kötü muamelenin detaylarını dile getirmeyen başvurucu; jandarmaların kendisinden iti-raf elde ettikten sonra; olanları savcı ya da doktora anlatmaması için kendisini yeniden işkence yapmakla tehdit ettiklerini belirtmiştir.

B. Başvurucu Hakkında, Annesini Öldürmekten Açılan Kamu Davası

25. 10 Ekim 1994 tarihinde; Alaşehir Ağır Ceza Mahkemesi (Ağır Ceza Mahkemesi) Savcısı, iddianamesinde; başvurucunun bilerek ve isteyerek annesini öldürmekten; Türk Ceza Kanunu’nun 450/1 ve 51/1. maddelerinin uygulanması suretiyle cezalandırılmasını talep et-miştir.Savcı, iddianamesini; tekrarlanan itirafları dayanak göstererek; başvurucunun, alkol ve sinir krizinin etkisiyle; annesini isteyerek öl-dürdüğünü belirterek sonlandırmıştır.

26. Başvurucu; Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın 8 Ka-sım 1994 tarihli ilk celsesinde; savunmasını kendisinin yapmak istedi-ğini belirterek; suçlu olmadığını beyan etmiş; suçu üzerine aldığı ilk ifadelerini inkâr etmiştir. Başvurucu; jandarmada vermiş olduğu ifade-nin; kendisinden işkence yoluyla alındığını; sivil giyimli işkenceci eki-be rağmen bu hususu, savcılık ifadesinde ve sulh ceza hâkimi önünde de tekrarladığını dile getirmiştir. Başvurucu ayrıca; aynı ekibin; daha önce yapmış olduğu itirafları içeren ifadelerini, yargı organları önün-de inkâr etmesi halinönün-de kendisini öldüreceklerini söylediklerini beyan etmiş; işkencecilerin; jandarmaya mı yoksa polise mi bağlı olarak çalış-tıklarını bilmediğini eklemiş; ifadesini alan üniformalı jandarmaların; kendisine kötü muamelede bulunmadıkları hususunu özellikle

(6)

vurgu-lamıştır.

27. Başvurucu; 11 Kasım 1994 tarihli mektubuyla; Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonu’na başvurmuş; mektupta; gö-zaltında tutulduğu dokuz gün boyunca; kendisine iki kişi tarafından işkence yapıldığını; tamamen soyularak bir sandalyeye oturtulduğu-nu; elleri ve ayaklarının sandalyeye bağlandığını ve kendisine elektrik verildiğini belirtmiştir. Başvurucunun mektubu ile başlatılan izlek; Sa-lihli Ağır Ceza Mahkemesi’nin 24 Mart 1995 tarihli kararı ile sonlandı-rılmıştır. İlgi kararda mahkeme; Eşme Cumhuriyet Savcısı tarafından, yukarıda sözü edilen iki sivil kişi hakkında verilen, 5 Ocak 1995 tarihli takipsizlik kararına başvurucu tarafından yapılan itirazı reddetmiştir.

28. 29 Kasım 1994 tarihli duruşmada; başvurucunun kardeşi İ. Tunç; tanık olarak dinlenmiştir. Tanık; ifadesinde; yaklaşık üç hafta önce; annesinin; başvurucunun kendisinden para istediğini söylediği-ni beyan etmiştir. Mahkeme ayrıca; olay gecesi eşisöylediği-nin sabaha karşı saat üç civarında eve döndüğünü dile getiren başvurucunun eşinin ifade-sine de başvurmuştur.

29. Mahkeme; 27 Aralık 1994 tarihinde; başvurucu tarafından din-lenilmeleri talep edilen üç çoban; Ö. Y., U. C. ve H. A’nın ifadelerine başvurmuştur. Bu kişiler ifadelerinde; alkollü olan başvurucuyla, olay gecesi sabaha karşı bir buçuk dolaylarında sohbet ettiklerini beyan et-mişlerdir.

30. Yine başvurucunun talebi ile üvey ablası Ü. Tunç; mahkeme önünde ifade vermiştir. Ü. Tunç; ifadesinde; olaydan yaklaşık iki ay sonra; bir köpeğin ağzında; üzeride kan lekeleri olan bir erkek gömle-ği olduğunu gördüğünü ve bu gömlegömle-ği yaktığını dile getirmiştir. Bir başka tanık L. I; başvurucunun eşi ve Ü. Tunç arasındaki; Ü. Tunç’un gömleği yakmasından kaynaklanan bir tartışmaya şahit olduğunu be-yan etmiştir. Ü. Tunç’a göre; başvurucunun eşi; son olayları göz önün-de bulundurarak, eşinin cinayetin faili olmadığına ikna olmuştur.

31. Başvurucunun cezai sorumluluğunun bulunup bulunmadığı-na ilişkin mahkemece talep edilen rapor; 9 Şubat 1995 tarihinde dava dosyasına gönderilmiştir. İlgi raporda; başvurucunun cezai sorumlu-luğunu ortadan kaldırabilecek hiçbir fiziksel ve psikolojik unsura rast-lanılmadığı belirtilmektedir.

(7)

baş-langıcında ikinci şüpheli olarak yer alan T. İnce; tanık olarak dinlen-miştir. T. İnce; maktulü olaydan yaklaşık üç hafta önce; başvurucu-nun, evine geldiğinde kırdığı camın yerine yerleştirilmek üzere almış olduğu camı taşırken gördüğünü beyan etmiştir.

33. Ağır Ceza Mahkemesi; 18 Nisan 1995 tarihinde, başvurucuyu; bilerek ve isteyerek annesini öldürmekten suçlu bularak; idam cezası-na mahkûm etmiş ancak; Türk Ceza Kanunu’nun 51/1. maddesinde belirtilen “Ölenin hafif tahriki altında bulunma” yasal indirim sebebini uygulayarak ve başvurucunun “Soruşturma sırasındaki samimi itirafla-rını” da dikkate alarak; idam cezasını 30 yıl hapis cezasına çevirmiştir. Bununla birlikte; başvurucuya; kamu hizmetlerinden ömür buyu ya-saklılık cezası verilmiştir.

34. Mahkeme; kararını vermeden önce; H. Tunç ve T. İnce de dahil olmak üzere; on bir tanık dinlemiş; otopsi raporu, olay yeri inceleme tutanağı, 9 Şubat 1995 tarihli tıbbi rapor; başvurucunun adli sicil kaydı ve son olarak; her ne kadar sonradan inkâr edilmiş de olsalar; hiçbir başkaca delille aksi ortaya çıkarılamayan; başvurucunun soruşturma sürecindeki itiraflarını göz önünde bulundurarak bir karara varmıştır. Kararda; başvurucu ve annesi arasında uzun zamandır süregelen bir anlaşmazlık olduğuna da değinilmiştir. Kararın bir kısmı aşağıda alın-tılanmıştır:

(..) Dosyadan çıkan sonuca göre; köyün dışında bir evde tek başına ya

-şayan maktulün cesedi; cinayetten birkaç gün sonra bulunmuş ve olay ile il

-gili hiçbir görgü tanığının ifadesi dosyada yer almamıştır. Her ne kadar sanık Talat Tunç; yargılama sürecinde; üzerine atılı suçu işlemediğini iddia etse de, soruşturma safhasında yapmış olduğu itiraflar ve olay örgüsü nedeni ile iddi

-ası inandırıcı bulunmamıştır. Sanık; yargılama boyunca; jandarma sorgusu esnasında kendisini sorgulayan ekibin baskılarına maruz kaldığından fakat kendilerini tanımadığından yakınmasına rağmen; bu savunma; dosyaya su

-nulan (sağlık) raporu karşısında inandırıcılığını kaybetmektedir. Öte yandan; sanığın, 28 Eylül 1994 tarihinde jandarma; devamında Cumhuriyet Savcısı önünde vermiş olduğu ifadenin; 29 Eylül 1994 tarihinde sulh ceza hâkimi önünde vermiş olduğu ifade ile tamamen aynı olduğu görülmüştür. Mahke

-me; bir an için bile olsa sanığın yargılama süresince dile getirdiği hususların doğru olduğunu kabul etse; başka bir ifadeyle; başvurucu jandarma tarafından kendisine uygulanan baskı sonucu suçu üstlenmeyi kabul etmeye zorlanmış olsa idi, yine de ertesi gün sulh ceza hâkimi önünde itiraflarını yinelemesi için

(8)

hiçbir nedeni bulunmazdı”

35. Ağır Ceza Mahkemesi; bundan başka; başvurucunun adli ma-kamlar önünde dile getirmiş olduğu itirafların, otopsi raporu, tanık ifadeleri ve cinayet mahallinde bulunan kanla kaplı parçalardan elde elden sonuçları tüm detaylarıyla birlikte doğruladığını belirtmiştir.

36. Görünüşe göre başvurucu, davanın yukarıda bahsedilen aşa-ması boyunca; savunaşa-masını baştan sona kendisi yapmıştır.

37. Başvurucu; 24 Nisan 1995 tarihinde; kararın temyizi için Yar-gıtay’a başvurmuştur. Başvurucu dilekçesinde; annesinin gerçek kati-linin T. İnce olduğunu, olay günü T. İnce’nin babası H. İnce’nin kendi-sine; oğlunun evden kaçtığını söylediğini ifade etmiştir.

38. Başvurucu; 13 Eylül 1995 tarihinde Ankara Barosu’na başvura-rak, kendisine bir avukat atanmasını talep etmiştir.

39. Başvurucu; kendisi için hala bir avukat atanmamış olmasına rağmen; 24 Nisan 1995 tarihli dilekçesinden sonra, başka tamamlayıcı layihalar da kaleme almış; son olarak; 18 Eylül 1995 tarihli layihasında; duruşmalı yargılama yapılmasını talep ederek; kendisinden itiraf elde etme amacıyla yapılan kötü muameleleri ve yargıçlar önünde susması için kendisine yöneltilen tehditleri tüm detaylarıyla anlatmıştır.

40. Ankara Barosu; başvurucuya; kendisine bir avukat atandığını, 13 Ekim 1995 tarihinde bildirmiştir.

41. Bununla birlikte; dava dosyasından; avukatın; Yargıtay duruş-masına katılmış olduğuna dair hiçbir bilgi elde edilememiştir. Yargı-tay; 30 Ekim 1995 tarihinde; başvurucu tarafından ileri sürülen temyiz nedenlerini yerinde görmeyerek; Yerel Mahkeme kararını tüm sonuç-larıyla birlikte onamıştır.

42. Bahse konu karar hükmü, 2 Kasım 1995 tarihinde; başvurucu ve görevli avukatının yokluğunda tefhim edilmiştir.

C. Başvurucunun, Yargılamanın Yenilenmesi Talebi

43. Başvurucu; 19 Aralık 1997 tarihli dilekçesi ile Yargıtay Başkan-lığı’na başvurarak; dava dosyasının yeniden ele alınmasını talep et-miştir. Başvurucu dilekçesinde; kendisinden itiraf elde edebilmek amacı ile maruz bırakıldığı kötü muameleleri de hatırlatarak; lehine

(9)

ifade verecek tanıklarını dinletemediğini belirtmiş; Eşme Cumhuriyet Savcılığı’na vermiş olduğu birden fazla dilekçeye rağmen; şikâyetleri hakkında takipsizlik kararı verilmesi işleminde olduğu gibi; savunma olanaklarının baştan savma bir biçimde kullandırılmasından yakın-mıştır.

44. Mahkeme başkanı; yargılamanın yenilenmesi talebini içerdi-ğinden; başvurucunun dilekçesini; dava dosyası ile birlikte Alaşehir Ağır Ceza Mahkemesi’ne göndermiştir. Alaşehir Cumhuriyet Savcısı ise; 5 Ocak 1998 tarihinde, başvurucunun talebinin; ciddi gerekçeler içermediğinden bahisle; reddedilmesini talep etmiştir.

45. Ağır Ceza Mahkemesi; 8 Ocak 1998 tarihli kararı ile başvuru-cunun yargılamanın yenilenmesi talebine esas teşkil eden olayların; temyiz aşamasında incelenmiş olduğundan bahisle; başvurucunun ta-lebini reddetmiştir.

D. Fatma Tunç’un Ölümü ile İlgili Soruşturmanın Yeniden Açılması

46. 16 Mart 199 tarihinde Alaşehir Cumhuriyet Savcısı; Eşme Cum-huriyet Savcılığı’na; (Hükümete göre) başvurucunun masumiyetini kanıtlama ısrarını göz önünde bulundurarak; Fatma Tunç’un ölümü hakkında yeni bir soruşturma başlatılması talimatını vermiştir.

47. Eşme Cumhuriyet Savcılığı, 22 Kasım 199 tarihinde; tanık ifa-deleri ve olay yeri inceleme tutanağı ile birlikte; soruşturma sonucuna ilişkin raporunu göndermiştir.

48. Eşme Cumhuriyet Savcısı raporunda; Fatma Tunç’un ölümü ile ilgili olarak; başvurucu hakkında yürütülmüş olan dava sürecinde ortaya çıkan hususların dışında hiçbir yeni hususun tespit edilemedi-ğini belirtmiştir. Savcı bundan başka; ifadelerine başvurulan kişilerin; cinayetin detaylarını anımsamadıklarını vurgulayarak; soruşturmaya karışan Devlet memurlarından sadece; başvurucunun Eşme Cumhu-riyet Savcılığı’nda verdiği ifadeyi kaleme alan H. Diker’in ve başvu-rucunun sulh ceza mahkemesindeki duruşmasına katılan A.Tekin’in ifadesine başvurulabileceğini; fakat bu kişilerin de görev yerleri değiş-tiğinden; ifadelerinin alınamadığını belirtmiştir.

49. Alaşehir Cumhuriyet Savcılığı’nda toplanan bilgiler ışığında; ek soruşturmanın 19 Kasım 1999 tarihinde başlatıldığı görülmektedir.

(10)

Soruşturma kapsamında; maktulün evi ile başvurucunun, T. İnce’nin babası H. İnce’nin, sünnet düğünün yapıldığı ev olan U. İnce’nin evleri, başvurucunun çobanlara rastladığı nokta ve son olarak başvurucunun kardeşinin birahanesi arasındaki mesafeyi tespit edebilmek amacıyla bir kroki hazırlanmıştır. Savcı daha sonra; tanıkları dinlemiştir.

50. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi; bahse konu ek soruşturma-nın sonucu konusunda hiçbir bilgiye sahip değildir.

51. Bu nedenledir ki; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Yazı İşleri Müdürü’nün talebi ile Manisa Barosu tarafından görevlendirilen avu-kata ulaşılmış; avukat, başvurucunun 21 Aralık 2000 tarih, 4616 Sayılı Af Kanunu’ndan faydalandığı ve 20 Mayıs 2000 tarihinden bu yana cezaevinde olmadığı hususunda Mahkeme’yi bilgilendirmiştir.

II. KONUYLA İLGİLİ İÇ HUKUK

Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 138. maddesi; aşağıdaki biçimde kaleme alınmıştır:

“ Yakalanan kişi veya sanık; müdafi seçebilecek durumda olmadığını be

-yan ederse; talebi halinde baro tarafından kendisine bir müdafi tayin edilir. Yakalanan kişi ya da sanık; 18 yaşını bitirmemiş yahut sağır veya dilsiz veya kendisini savunamayacak derecede malul olur ve bir müdafi de bulunmazsa; talebi aranmaksızın kendisine müdafi tayin edilir.”

HUKUK

I. SÖZLEŞME’NİN 6/1. MADDESİNİN; 6/3. MADDE İLE BAĞLANTILI OLARAK İHLALİ İDDİASI

52. Başvurucu; iç hukuk yargılaması boyunca, adli makamlar önünde; genel anlamda adilane biçimde yargılanmadığını dile getir-mektedir. Başvurucu özellikle; yargılama sürecinde bir avukatın yer almamış olması hususundan yakınmakta ve aşağıdaki biçimde kaleme alınmış olan; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/1 ve 6/3. mad-delerinin ihlal edildiğini iddia etmektedir.

“1.Herkes; (...)cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan(..) bir mahkeme tarafından;davasının hakkaniyete uygun olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir.

(11)

(...)

3. Her sanık, en azından aşağıdaki haklara sahiptir:

c) Kendi kendini savunmak veya kendi seçeceği bir savunmacının yardı

-mından yaralanmak ve eğer savunmacı tutmak için mali olanaklardan yoksun bulunuyor ve adaletin selameti gerektiriyor ise; mahkemece görevlendirilecek bir avukatın para ödemeksizin yardımından yararlanabilmek”

53. Hükümet; Ceza Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 138. mad-desinin; bütün sanıklara; avukat yardımından faydalanma imkânı sun-duğunu belirtmektedir. Yargılanan kişiler; avukat yardımının zorunlu olduğu haller dışında da; bir avukattan yardım almak için; talepte bu-lunabilirler. Oysaki Hükümete göre; avukat talep etme hakkı kendisi-ne yargılama sürecinin her aşamasında hatırlatıldığı halde; başvurucu hiçbir zaman; avukat talebinde bulunmamıştır.

54. Başvurucunun temsilcisi; başvurucunun davasının, bir danış-manı olmaksızın yönlendirildiği ve kapatıldığını dile getirmektedir. Temsilcisi; başvurucunun avukat yardımı alması halinde; bu yardımın ailesine getireceği ağır maddi yük nedeni ile avukat talebinde bulun-mak istemediğini belirterek; başvurucunun, idam cezası alma riskinin bulunduğu bu denli karmaşık bir davada kendisini tek başına savuna-bilecek yeterli bilgiye sahip olmadığını vurgulamıştır.

55. Mahkeme; sanığın; ücretsiz olarak müdafi yardımından fay-dalanma hakkının; Sözleşme sistemi içerisinde yer alan diğer hakların yanında; temel bir adil ceza yargılaması kavramı oluşturduğunu hatır-latmaktadır. (Bkz.,13 Mayıs 1980 Tarihli İtalya/ Artico Kararı, A Serisi No: 37 16 ve 33. paragraflar) Sözleşme’nin 6/3-c maddesi; bu hakkın kullanılabilmesini iki koşulun varlığına bağlamaktadır. Koşullardan ilki “Bir savunmacı tutmak için gerekli olanaklar”a sahip olunmaması; diğeri ise “Adaletin selameti”nin; görevlendirilecek avukatın para öde-meksizin yardımından yararlanmayı gerektirmesidir.

56. Bahsi geçen ilk koşulun varlığını tartışma konusu yapma-ya dahi gerek yoktur. İkinci koşulun gerçekleşip gerçekleşmediğine gelince; Mahkeme; bu soruyu yanıtlayabilmek için; başvurucunun çarptırılmayı göze aldığı cezanın ağırlığı ve davasının karmaşıklığını göz önünde bulundurmak durumundadır. Mahkeme bu noktada; bir şahsın özgürlüğünden yoksun bırakılması halinin mevcudiyeti duru-munda; adaletin selametinin prensip olarak avukat yardımını gerekli

(12)

kıldığı hususunu hatırlatmayı yerinde görmektedir. (Bkz., 24 Mayıs 1991 tarihli; İsviçre/Quaranta Kararı A Sersisi No: 205 17,32 ve 34 pa-ragraflar ve 10 Haziran 1996 tarihli Birleşik Krallık/Benham Kararı, Karar Derlemeleri 1996-III, 769, 60 ve 61. paragraflar.)

57. Mahkeme önündeki davada başvurucu; annesini öldürmekten dolayı ölüm cezasına çarptırılmıştır. Soruşturma safhasında yapmış olduğu itirafları; ceza yargılaması süresince suçsuz olduğuna dair sa-vunma yapan başvurucunun mevcut durumunu daha da zorlaştırmış-tır.

58. Bu durum karşısında; sözü edilen nedenlerden, Sözleşme’nin 6/3. maddesinde belirtilen ikinci koşulun gerçekleşmiş olduğu sonucu çıkmaktadır.

59. Hükümetin; başvurucunun avukat talebinde bulunmadığı id-diası ile ilgili olarak Mahkeme; Sözleşme’nin 6. maddesinin lafzı ve yorumundan; bir kişinin, kendisi için görevlendirilecek avukatın yar-dımından faydalanma hakkından, açıkça ya da zımnen, kendi rızası ile feragat edemeyeceği anlamı çıkmadığını hatırlatmaktadır. (Bkz., mutatis mutandis, 21 Şubat 1990 tarihli İsveç/Håkansson ve Sturesson Kararı A Serisi No: 171-A, 20 ve 66 paragraflar ve yakınlarda verilen, Italya/ Sejdovic Kararı [GC], No: 56581/00, 86. paragraf Karar Derleme-leri 2006-...) Ancak bahse konu feragat işlemi; kuşkuya yer vermeyecek denli kesin olmalı ve hiçbir önemli kamu yararına dokunmamalıdır. Mahkeme ayrıca; sanığın, Sözleşme’nin 6. maddesi ile güvence altına alınmış olan haklarından birinden feragat etmesinin muhtemel sonuç-larını öngörebilecek durumda olduğunun tespit edilmesi gerektiğini belirtmektedir. (Bkz., mutatis mutandis,9 Eylül 2003 tarihli Birleşik Kral-lık/Jones Kararı No: 30900/02 ile 25 Şubat 1992 tarihli Avusturya/ Pfeifer ve Plankl Kararı, A Serisi No: 227,paragraf 38)

60. Mahkeme; başvurucunun; 26 Aralık 1994 tarihinde Alaşehir Cumhuriyet Savcısı önünde; savcılık ve sorgu hâkimliğinde alınan ifa-deleri sırasında; jandarmaların kendisini kötü muamelede bulunmak-la tehdit ettiklerini ve bu nedenle kendi rızası gereğince ifade vereme-diğini çok açık bir biçimde dile getirvereme-diğini tespit etmiştir. Mahkemeye göre; yoksul bir çevreden gelen ve hiçbir hukuki bilgisi bulunmayan başvurucunun; ölüm cezası ile yargılandığı bir davada avukat yardı-mından faydalanmak istememesinin sonuçlarını öngörebileceği düşü-nülemez.

(13)

61. Hiç kuşkusuz; ulusal makamlar; başvurucunun çektiği zorluk-ların bilincinde olup, ilgilinin; ücretsiz olarak bir avukatın yardımından yararlanabileceğini bilmesini sağlayabilecek aktif bir tutum sergilemiş olsalardı; savunma hakkının etkin biçimde kullanılmasının önündeki engeller ortadan kalkardı.Ulusal makamlar bu anlamda pasif kalarak, davanın adilane biçimde yürütülmesini güvence altına alma yüküm-lülüklerini yerine getirme noktasında ihmalkâr davranmışlardır. (10 Ağustos 2006 tarihli Bulgaristan/Padalov Kararı, No: 54784/00 ve 24 Eylül 2002 tarihli, mutatis mutandis, Birleşik Karlık/Cuscani Kararı, No: 32771/96, 38 ve 40. Paragraflar).

62. Mahkeme; tüm bu hususların ışığında başvurucunun; kendi-si için görevlendirilecek bir avukatın para ödemekkendi-sizin yardımından yararlanabilmek hakkından vazgeçmediğini tespit etmiştir. Mahkeme; adil bir yargılamadan söz edebilmek için, başvurucuya yüklenen ceza-nın ağırlığı da dikkate alındığında; adaletin selametinin; ilgilinin, aley-hine yürütülen ceza yargılaması sırasında ücretsiz olarak avukat yar-dımından faydalanması gerektiğini buyurduğuna itibar etmektedir.

63. Sonuç olarak; Sözleşme’nin; 6 §§ 1 ve 3 c) maddeleri ihlal edil-miştir.

64. Sözleşme’nin 6. maddesi anlamında; adil yargılanma hakkı ile ilgili şikâyet sebeplerine daha önce esastan cevap vermiş olmakla mahkeme; aynı başlık altında dile getirilmiş olan diğer yakınmaların incelenmesine gerek olmadığı kanaatindedir.

IV. SÖZLEŞME’NİN 41. MADDESİNİN UYGULANABİLİRLİĞİ 65. Sözleşme’nin 41. maddesi uyarınca;

“ Mahkeme, işbu sözleşme ve protokollerinin ihlal edildiğine karar verirse ve ilgili Yüksek Sözleşmeci tarafın iç hukuku, bu ihlali ancak kısmen telafi ede

-biliyorsa, mahkeme, gerektiği takdirde, hakkaniyete uygun bir surette, zarar gören tarafın tatminine hükmeder .”

A. Zarar

66. Başvurucu; Sözleşme’nin 6. maddesinin ihlal edilmesi sureti ile mahkûm edilmemiş olsa idi; bahçıvan ya da işçi olarak

(14)

çalışabileceği-ni belirterek; maddi zarar olarak 25.000 Avro; manevi zarar olarak da 100.000.000 Avro talep etmektedir

67. Hükümet başvurucunun bu iddialarının; esastan yoksun ve orantısız olduğu kanaatindedir.

68. Mahkeme; mevcut davada hükmedilecek bir adil karşılığın sadece; başvurucunun Sözleşme’nin 6. maddesindeki güvencelerden yararlanamaması gerekçesine dayanabileceğini kaydetmektedir. Mah-keme; başvurucu Sözleşme’nin 6. maddesindeki güvencelerden fayda-lanmış olsa idi; iç hukuktaki yargılama sonucunun ne olacağı üzerinde düşünmemekle birlikte; başvurucuyu; gerçek bir fırsat kaçırmış olarak kabul etmenin makul olduğu sonucuna varmaktadır.(Bkz., 12 Şubat 1985 tarihli İtalya/Colozza Kararı, A Serisi no: 89, 17 ve 38. paragraf-lar ile Fransa/ Zielinski ve Pradal ve Gonzalez ve Diğerleri Kararı[GC], No:24846/94 ve 34165/96 -34173/96 arası, 79. paragraf Karar Derle-meleri 1999-VII). Mevcut davada tespit edilmiş olan ihlaller; başvu-rucunun manevi zararını karşılamaya yetmemektedir. Bu anlamda mahkeme; Sözleşme’nin 41. maddesinde belirtilmiş olan adli tatmin ilkesini göz önüne alarak; başvurucuya; dile getirdiği toplam zarar için 8.000 Avro ödenmesi gerektiğine itibar etmiştir.

B. Ücretler ve Harcamalar

69. Başvurucu; kendisini Strasbourg organları önünde temsil ettir-mesinin karşılığı olarak, ücret ve harcamalar talebi adı altında toplam 13.000 Avro talep etmektedir. Talep edilen bu bedele; başvurucunun temsilcisinin ücreti karşılığı olan 12.000 Avro da dâhildir. Temsilci ile yapılan ücret sözleşmesi; dosyada mevcuttur.

70. Hükümet; bu bedeli fahiş bulduğunu belirtmektedir.

71. Mahkeme; başvurucu ve avukatının birlikte düzenlemiş ve imza altına almış oldukları avukatlık ücretini gösterir avukatlık üc-ret sözleşmesinin dosyaya sunulduğunu belirtmektedir. Mahkemece; hakkaniyet ilkesi de gözetilerek; başvurucuya ücret ve harcamaları için; 3.000 Avro verilmesine karar verilmiştir. Fakat başvurucu Avru-pa Konseyi’nden adli yardım karşılığı olarak 660 Avro almış olduğun-dan; başvurucuya verilecek bedelden; bu bedelin düşülmesine; dolayı-sıyla başvurucuya 2.340 Avro ödenmesine karar verilmiştir. Tahakkuk ettirilebilecek her türlü vergi; ödeme tarihindeki rayiç kur üzerinden ödenecektir.

(15)

C. Gecikme faizi

72. Mahkeme, gecikme faizinin Avrupa Merkez Bankası’nın mar-jinal kredi faizi oranına dayandırılması ve ayrıca bu orana % 3’lük bir eklenti yapılması gereğini uygun bulmuştur.

BU NEDENLERLE MAHKEME OYBİRLİĞİ İLE

1. Sözleşme’nin 6 / 1. maddesinin; 6 / 3 c. maddesi ile bağlantılı olarak ihlal edildiğine;

2. Sözleşme’nin 6. maddesi ile ilgili diğer şikâyet sebeplerini ince-lemeye yer olmadığına;

3. a. Sorumlu devletin başvurucuya, kararın; Sözleşme’nin 44/2. maddesine göre kesinleşmesinden itibaren üç ay içinde, ödeme tari-hindeki rayiç oran üzerinden Türk Lirası’na çevrilmek üzere; aşağıda-ki bedelleri ödemesine:

i. Maddi ve manevi zararlar için 8.000 (Sekiz Bin Avro

ii. Ücret ve harcamalar için 2.340 (İki Bin Üç Yüz Kırk Avro)

iii. Tahakkuk ettirilebilecek her türlü verginin; ödeme tarihindeki rayiç kur üzerinden ödenmesine

b. Yukarıda belirtilen üç aylık sürenin sona ermesinden itibaren; ödeme gününe dek Avrupa Merkez Bankası’nın marjinal borç verme faizine %3’lük bir eklenti yapılarak ayrıca gecikme faizi ödemesi ya-pılmasına;

4. Geri kalan adli tatmin taleplerinin reddine; Karar vermiştir.

Fransızca hazırlanan bu karar; 27 Mart 2007 tarihinde, Mahkeme İç Tüzüğü’nün 77/2 ve 3. maddeleri uyarınca yazılı olarak tebliğ edil-miştir.

Fatoş ARACI Nicolas BRATZA

Referanslar

Benzer Belgeler

Köyün Osmankuyusu mevkiinde bulunan uranyum sondajlar ı bölgesinde çok yüksek oranda radyasyon ölçülmesi üzerine köylülerin endişelerinin arttığını belirten Muhtar Suna,

Dünya üzerinde Via Campasinaya bağlı tüm örgütler 8 Kasım- 10 Aralık tarihleri arasında kendi ülkelerindeki Syngenta ofisleri önünde protesto gösterisi

Kişisel gelir dağılımında bireylerin veya tüketici birimlerin belirli bir süre boyunca elde ettikleri gelir miktarları göz önünde tutulduğundan, kişisel

büyüyebilir. Bu tip olaylarda güvenlik görevlilerinin yapabileceği hiçbir şey yoktur. Eşkal tespitinde fiziksel yapı ile ilgili verilen bilgilerden hangisi doğru

25.09.2014 tarih ve 123/2014 sayılı Kira İhale Komisyonunun kararının iptaline ve aşağıdaki şekilde karar üretilmesine; gerek Lefkoşa Türk Belediyesi İhale

20.10 HAYATA DAİR KİTAP KULÜBÜ HAYATA DAİR HAYATA DAİR ÇIK DIŞARIYA OYNAYALIM 20.30 BİZDEN ÖĞRETMENLER. ODASI BİZDEN

Kamu İhale Kanununun 3 üncü maddesinin (c) bendine göre uluslararası anlaşmalar gereğince sağlanan dış finansman ile yaptırılacak olan ve finansman anlaşmasında

2008 ve 2009 yıllarında yapılan bu çalışmada, çotanaktaki meyve sayısı, meyve ağırlığı, meyve büyüklüğü (kabuklu fındık en, boy, kalınlık), kabuk kalınlığı,