• Sonuç bulunamadı

Kaybettiğimiz bir musiki öğretmeni

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kaybettiğimiz bir musiki öğretmeni"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Bu yazıyı bana yazdıran kuvvet sadece bir meslektaşlık sempa­ tisi değildir. Bay Mustafa Rahmi Otman’ın üfüliyle genç veya k ı ­ demsiz, yahutta çalışmaları yalnız kendi kulâğını tatmine münhasır kalmış her hangi bir meslektaş kaybetmiş değiliz, bulunduğu yerle rin halk musiki terbiyesine ömür bağlamış emekdar bir öğretmenin ebediyen aramızdan ayrılması bahis mevzuu olduğu içindirki, onun hizmetlerini bilhassa anmağı bir vazife biliyoruz. Sevgili Bursanın değerli bir kültür dergisinde böyle bir yazıyı neşir için yer aram a­ ğa dikkat edişimizin sebebi de, merhum meslekdaşın 40 yıllık çalış­

(2)

38

malarının tam 18 yılının Bursada geçmiş olmasıdır.

Üç sene evvel İstanbuldaki evimde üç gün bana konuk olmuştu. S a atlaıc a karşı karşıya meslek hayatımızın bin bir derdi üzerinde konuşmuştuk, kendisinden meslek hatıralarını not ediyor­ dum

İlk

yetiştiği Tophane Muzıka Mektebinden tutunuz da, son hizmet ve müşahedelerine kadar nelerden bahs etmedi.. Not aldı­ ğım kâğıtlar yığılıyor, yazmaktan bileğim ağrıyor, fakat onun hafı­ zasında ki hatıralar bitmiyordu ... Tecrübe ve emeklerinin büyüklü­ ğünü o zaman anladım. Bu notlan

Türkiye

-

A v r u p a Musiki

Münasebetleri

adlı kitabının ikinci cildi için toplıyordum (Hepsi orada çıkacaktır) Yine kitabımın Bursanın musiki çalışmalarına ait tarihçe kısmını sonradan yazmıya başladığım zaman merhumun hiz­ metlerinin ne geniş bir yer tuttuğunun farkına vardım. Bursa Mü­ zik evinin başına getirilmesi hususunda sonradan müessir olmak ih­ tiyacını bana duyurtan kuvvet de ayni araştırmalarımın tem n etti­ ği samimî riayet duygusundan mülhem olmuştu. Böyle bir tayin keyfiyeti rahmetliyi pek memnun etmişti; fakat ne yapılır ki yıpra­ nan bir ömrün uzun yılları ölüme doğru fazla yaklaşm ış bulunuyordu.

Mesleğimizin çok yıprandırıcı maddî tecellileri vardır: musiki sa­ natının

İcracı

emekdarları şairlik, romancılık gibi sanatına masa başında hizmet eden sanatkârlara hiç benzemezler muzikacı, kendi­ sini yetiştirm ek için her gün üçer beşer saat nefes, parmak, göz, kulak, kafa, hülâsa bütün bedeni ile yorucu temrinlere katlanır.

Çalıcı sa nat kâ r

olarak da disiplin dairesinde vazife başında uğ­ raşarak sinirlerini emre amade bulundurur-

Öğretmenlik

çağma gelince ise, hem idareci gibi hemde türlü istidatlara başka başka yollardan ince bir işi belletmek mecburiyetile saatlarca ter döken bir emekdar olur. Musiki, güzel olduğu kadar kahredici bir sanattır: aşk. ne kadar sararsa, yükü de o kadar yorar; yükünden kurtula­ mazsınız, çünkü aşkı bırakmaz İşte, merhum, meşrutiyetten önceki zamanların yeni bir sanata karşı büsbütün acemi çağlarından Cum­ huriyet devrimizin son takdirkâr yıllarına kadar tam kırk yılını sev­ gili sanatına, hemde gençliğin bediî terbiyesine hep böyle zahmetle­ re katlan arak harcamıştır.

Çocukluğu a da harikulade ç alışkan bir talebe, Tophane Muzikasın- da sınıflarının daima birincisi oldu. Vazife çağ ın a gelince yine ç alışkan bir memurdu. F a k a t öğretm e y ıllarında onu yaln ız ç alı­ şan bir insan o larak değil, a y n i zam anda halkın ku la k terbiyesi için bir idailist gibi didişen bir em ekdar o la ra k da iş başında görüyoruz. Yokluk içinde varlık y a ra tm ıy a mahkûmdu! Hele ban­ do y e tiştirm e k işinde pek değerli tecrübeler edinmiş, ğüç

(3)

bulu-nur m ütehassıslardan biri olmuştu. Y etiştird iğ i bandoların resim ­ lerini toplamış, hepsinde giyiniş ve duruşlara k a d a r her şeyi di­ siplinli birer eser değeri gördük. İyi ve temiz ah lâk î, tevazuu bütün dostları arasında meşhurdu.

Aş&ğıki tercüm ei hali bütün hizmetlerini ve bazı hususî ş a rtla rı tesbit ediyor.

Talebelerinin hepsi m esleğe sadık k a la r a k yükselem edilerse, bunun sebebini malûm muhit ve zaman ş a rtla rın d a aram alıdır. O, muzikasını dinleyen her m uhitte on binlerce kulağın musiki a n ­ la y ışın a ilk mühim adım ları a ttırd ı ki bu k a d a rı bile adını her fırsa tta ria y e tle an dırm ağa y e te r . Nur içinde y atsın .

Kendisi h. 1921 senesinde Istanbulda doğmuştur. Babası Be­ yoğlu belediyesi m em urlarından Osman Efendi, annesi Hediye hanımdı. 1306 da Tophanei Am ire Muzika bölüğüne girdi. O rada dokuz y ıl tahsil g ö rd ü : m ektep derslerinden b a şk a , musiki n a z a ­ riy a tı, piyano esas çalgı olarak da

Klârinet

dersleri aldı. Hoca­ la rı ecnebilerdi 1312 yılının 2 inci teşrininde m uzika mülâzimliği rütbesini kazandı. Bilhassa güzide bir klarn et a r tis ti olmuştu.

1-12-1315 te ask erlik ten a y r ıla r a k S elân iğ e, M itat P aşa S a n a ­ y i m ektebi musiki muallimliğine g ittiğ in i görüyoruz. S e lâ n ik te 14 sane ç a lış m ış tır : Resmî vazife y e r i olan S a n a y i M ektebinden baş­ ka , hususî o lara k ask e ri bandolarda, Fevziye M ektebi bandosun­ da ve a k a lliy e t bandolarında birer müddet ç alıştı. S e lin ik t e k i bu 14 y ıllık hizmetinin sonradan m alesef mecburi hizmet müddetine dahil tutulm am ası kendisini çok üzmüş, bu yüzden son bir kaç senesini is tir a h a tla g e tire m e m iştir.„ S e lâ n ik te m üstantik İbrahim Efendinin kızı Naime hanımla 1329 da evlendi.

B alkan harbi dolayısile 3-IV-329 tarihle de S e lân ik ten ayrıld ı, B a rsa ya geldi. Tayin edildiği Bursa S a n a y i Mektebinde 27 V-341 tarihine k a d a r hizm ette bulundu. S e lâ n ik te olduğu gibi Bursada da iyi bir bando kurdu.

Bursaya ilk gelişinde derin bir taassupla k a rşılan m ıştı. Bir bayram günü Ulucami önünden bandosunu ç a la ra k geçmesi cam i­ de bulunanları kızdırm ış, bu suçundan dolayı d a y a k ta n güç k u r­ tulm uştur 1

Başından geç^n b a şk a bir a c ı hadise de şudur: Yunan işgali sıraların d a millî bir m arş ç a la ra k caddeden geç tiğ in i ihbar e t ­ m işler. Bunun üzerine yun an lılar kendisini te v k if e ttiler. Yunan bandosu şefinin m esle k d sşlık sempatisi ile vâki iltim ası üzerine

(4)

40

serbest bırakıldı.

Bursa S a n ay i m ektebindeki vazifesinden b aşka, ask erî lise sul­ ta n î m ektebi, kız muallim m ektepleri, kız sanayi ve N ecati Bey kız san at enstitüsünde de çalışm ıştır. 1925-26 da da Bursanın ilk küçük orkestrasını kurdu. Erkek Muallim Mektebinde bir ta le b e ark e stra sı (1928), A skerî lisede bir bando (1925 1931) ve Mudan- yanın Türkocağı bandosunu kurdu (1928-29).

Askerî Lisedeki bandosunun durumu 1931 de çok iyi idi. Her biri beşer, a ltış a r senelik 40 elemanı vardı. Büyük opera fantezi­ leri çalabiliyorlardı. B urada yetişenlerden kornetçi B ay Cem al Cimcoz kısa bir zamanda Cumhur b aşkan lığ ı Armoni Muzikesm- da solist kornotçilik seviyesini kazandı. Musikiei B ay Halil Bedi yönetken de ilk musiki zezkini merhumdan ald ık ta n snnra mes- llek ten ayrılm am ış olan a rk ad a şla rd an d ır.

Hizmet e tm e k te olduğu Kız Muallim Mektebinden 1-X-1931 de a ç ığ a çıkarılm ası kendisini ziyadesile meyus etm iştir 1 30-1-1932 de Bolu O rta Okuluna tayin e ttile r. Sıhhî durumuna binaen 12- I 1935 senesinde oradan da ayrıldı, Bartın O rta Okuluna ta yin olundu. Y aş haddini doldurmasına binaen 1 IX-1939 da B artın da te k a ü t oldu, B ursaya geldi. Bolu ve B artın da da birer küçük bando kurduğunu söylentiye lüzum var mı ?

Oldukça y a şla n m ış ve h a tta rah atsız olduğu halda, â tıl dur­ m aktan nefret eder bir m izaçta olduğu için, kendisine te k lif olu­ nan Bursa Belediyesi Müzikevi direktörlüğünü red edemedi. Yine y a ş tahdidi sebebiyle burada an ca k 5-X-939 dan 30-V 940 a k a ­ dar bu'unabilm iştir.

Biraz dinlenebileceğini um arken hastalık m usallat oldu. Uzun­ ca bir kalp hastalığından ve k ırk sene hizmetten sonra 9 ilkteş- rin 1941 s a a t 18,30 da ebediyen h a y a ta gözlerini kapadı.

Cahit, R eşat, N srm iı adında üç evlâdı vardır. A sk e rî liseden y e tişe n oğullarından biri levazım üsteğmeni, ö teki (Bay R eşat) şimdi Bursa A skerî lisesi Fizik öğretm enidir. Kızı ise Ereğli k ö ­ mür havzası maden mühendislerinden B ay Enver Erkmen ile e v ­ li bululuyor. Meslek h a ya tın ı ac ıların ı t a ttıım a m a k için olacak,

(5)

çocuklarını musikişinas y e tiş tir m e d i; eski zam anlar, m usikiye k a r ­ şı böyle bir yılg ın lığ ı mucip olacak derecede kayıtsızdı.

Merhumun henüz Tophanede talebe iken fevkalâde istidat ve ç alışk a n lığ ın a binaen tahsil için A lm an yaya da gönderilmesi k a ­ ra rla ştırılm ış, h a tta yolculuk muamelesine başlanm ış olduğu h al­ de alâlâde bir sebebe binaen bundan c aym ışlar. Bu üzücü netice- sizliğe binaen m eslekdaşları arasın d ak i lâtife kabilinden lâkabi AlmanyalI Mustafa kalm ış : hangi Mustafanm ara n a ığ ı sorulunca * A lm an yalı Mustafa ! » derlerdi.

M A H M U T R. K Ö S E M İH Â L

Ö L Ü T A B İ A T

Son çiçek titreyen sarı akvaryum,

işte her sabah suladığın saksın.

B ir an aradıklarının önünde

Kalacaksın !

Artık mevsim değişiyor, bu gerçek;

Bugün gözlerinde bir başkalık var.

B ir kuytu akşamın son basamağı

Ve Sonbahar !

Kuş sürülerinde hicret başladı,

Unut yıldız seyrettiğin balkonu.

Başka iklimlerde de böyle olur;

Yaşamak bu !

Emin Ü LG EN ER

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Ta h a T o ro s Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bora içinde, Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce (s. Bitmeyen Beraberlik: Modern Dünyada Din ve Devlet. İstanbul: Timaş Yayınları. Televizyon Temsil Kültürü. Ankara:

• Romanın tartışılması bence bir gerek- Ulikti. Üstelik geç kalınmış bir tartışma bu. Birçok konu ve alanda olduğu gibi, romanımı­ zın

Fakat asıl sürpriz, daha sonra gelen sebzeli kalkan oldu.yeşil salata yaprağıy­ la pişirilmiş olan ve bizim hemen kuzu ka­ pamadan galat, kalkan kapama adını

6) Çarşı dünya yüzünde bir misli daha olma­ yan orijinal bir eser olarak gerek memleketi­ mizde ve gerek âlemi medeniyetteki hükümet­ lerce tanınmış ve

Bu iş Hürriyet gazetesi genel yayın yönetmeni Er- tuğrul Özkök’ün yazdığı gibi “Cem Karaca’nın an­ nesinin Ermeni olması neyi değiştirdi ki, Sabiha G

hükümlerine dayanmış ve böylece bir ilke imza atmıştır. 1968 yılından itibaren Almanya'da ikamet eden ve bu süre içerisinde belli dönemlerde de çalışan İspanyol

Vartholom eos’un göreve res­ men başlam ası nedeniyle dün düzenlenen törene katılm ak için İstanbul ’a gelen Yunanistan Başbakanı Konstantin M itsota­ kis, C

Memleketimizin bu güzide şahsiyetlerine uzun ömürler ve saadetler dilerken, bundan evvel yapılmış olan ayni, ma­ hiyetteki jübilelerde yer al - mış bulunan,