• Sonuç bulunamadı

Mimar Sinan'ın Kurduğu Vakıf

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Mimar Sinan'ın Kurduğu Vakıf"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İ M İ

IVIIMAR SİNAN'IN KURDUĞU VAKIF

^ w

İbrahim ATEŞ

Vakıflar Genel Müdürlüğü Kültür ve Tescil Dairesi Başkanı

S

ayın h.i'^kan. Saygıdeğer ilim adamla­ rı, değerli dinleyiciler. Sevgili Sinan severler;

S o / i e r ı n ı e , hepini/i vakıf kavramının i h ­

tida eiıit;! s e s g i ve saygı hisleriyle selamlayarak banlamak islerim.

Ö l ü m ü n ü n 4(X). y ı l d ö n ü m ü n d e milleHj-e rahmet, minnet ve ş ü k r a n l a andığımı/ merhum Mimar Sinan, kişiliği, becerisi ve eserleriyle if­ tihar edip gurur duyduğumuz dünya ç ı p ı n d a (i-nemli bir yer ve ş()hrete sahip olan büyük bir T ü r k l ü r . Medeniyet âlemine kazandırdığı

()-lümsüz eserlerle Türkün dehâsını dile getiren bu bü\ ük insanın , sadece bir mimar olduğunu sanmak bü\ ük bir yanılgıya düşmek olur. Elde­ ki belgeler, onun dâhî bir mimar olduğu kadar, sosyal yardımlaşma, dayanışma ve bütünleşme­ ye o l a ğ a n ü s t ü ö n e m veren bir vâkıf olduğunu ortaya koymakladır. Hayatı, sürekli yenilikler peşinde koşan bir reformcu, değişik düzenleme vc uygulamalarda bulunan başarılı bir planla­ macı vc dünyası kadar ahiretini de gözeten ba­ siret sahibi ihlaslı bir M ü s l ü m a n olduğunu g ö s t e r m e k t e d i r . Mimarî mehâbetini ve meslekî m c h â r c t i n i meydana getirdiği muhtelif ve mü-tcaddid eserlerle isbat eden bu insan, ruhunda­ k i y ü c e l i ğ i k u r d u ğ u v a k f ı n v a k f i \ e s i n d c

öngördüğü hayrı, sosyal ve kültürel şarllarl.ı izhâr etmektedir.

Bendeniz. V I . Vakıf haftası kutlama faa-lişıileri (jCrijCvesinde Vakıflar Genel Müdürlü­ ğü nce düzenlenen bu sempozyumda,sunmakla bahtiyar olduğum bu müıcvazi tebliğimde, onu şimdiye kadar ciddi bir şekilde ele alınmayan değişik bir yönüyle huzurunuza getirmeye çalı­ şacağım. Mimar Sinan'ın pek bilinmeyen bu yö­ nü büyük vakıf kuran devlet adamlarından biri olmasıdır. Zira o, vakıf faaliyetlerinin yoğun ve hizmetlerinin yaygın olduğu bir ortamda yetiş­ miştir. Vakıf yoluyla var edilen çok ve çeşitli e-serlerin içinde yaşamıştır. Yediden yetmişe hemen herkesin varlığını vakfetme yönüne yıv ncldiği bir devirde mimarbaşı olmuştur. Yaptı­ ğı yapılar arasında daha çok câmi, mescit, küllive, mektep, medrese, han, hamam, dârGş-şifa. çeşme, sebil, su yolu, imârclhâne vc tab-h â n c g i b i v a k ı f eserlere a ğ ı r l ı k vererek zamanındaki vakıf faaliyeileri ile içiçe olmuş­ tur. Başkalarının vakfelliği muhtelif eserleri vapıp meydana getirmenin yanında, el emeği vc alın teri ile kazandığı helâl mal ve varlığını vak­ federek kendi adına bir vakıf kurma yolunda ki d ü ş ü n c e s i n i , ö m r ü n ü n olgunluk döneminde gerçekleştirmiştir.

(2)

Böylece Allah rızası, hayır duygusu vc insânî bir düzünce ile varlığını vakfedip vatan vc vatandaşın hizmetine sunma erdemine eren lıamiyyet vc fcrâgat sahibi ve davranış yönün 'İl li \akif faalivotlcrivle hi/melierinık n a\rı M uzak kalması dii-şünülcnıivecek bir hâl almıştır Devrinin dînî, ilmî, sosyal, küilürel ve ekono mik hayatı üzerinde önemli ölçüde etkin olup. derin izler bırakan vakıfları benimseyerek ge­ lişmesine katkıda bulunmuştur. Gerek kendi­ nin kurduğu vakıf, gerekse başkalarının kurduğu vakıflarla ilgili eserleri içten gelen bir sevgi, heyecan ve coşkuyla yapmıştır. Diğer ta­ raftan alışılagelen vakıf hizmcderinc yenilerini katarak bu alandaki düşüncelerin inkişâfına âmil olmuştur. Mimarlık alanında ortaya koy­ duğu yeni ve yararlı uygulamalarını, vakıf ala­ nındaki yenidüşünceleri lakipeimişıir. Ülke ve insanlığı kazandırdığı muhtelif eserlerde uygu­ ladığı değişik mimarî stil ve usûlerin yanında, sosyal hayatın vazgeçilmez bölümlerinden biri olan vakıf uygulam.ılarında beliren çok ve çe­ şitli yenilikleri düşleyip işleyen öncülerden bi­ ri olmuştur.

Değerli dinleyiciler! Tetkik edildiğinde görüleceği üzere. Mimar Sinan'ın yaptığı eser­ lerin büyük çoğunluğu vakıf eserlerdir. Padi­ şah, Vâlidc Sultan, Şchzâdc, Sadr- ı azam, Vezir, Nâzır, Paşa, Kazasker, Ağa, Defterdar, Kethüdâ, Haseki, Şehremini, Kapıağası, Rıv.nâmeci, Nişancı, Hekimbaşı vc benzeri dev­ let adamlarının yanında, takyeci.simkeş, turşu­ cu, kuyumcu, kasap, arpacıbaşı, kürkçübaşı gibi esnaf vc meslek mensuplarının kendisine yap­ tırıp vakfettikleri yüzlerce vakıf eseri gören Mi-m a r b a ş ı n ı n , çağında hızla g e l i ş e n vakıf sahasında birşey yapmamış olması düşünüle­ mezdi. Kişinin yapıp veya yaptırıp vakfederek insanların gönüllerindeyaşayıpölümsüzleşccc gini müdrik olan böyle basiretli bir insanın, böylesine verimli olan bir yatırımı ihmal einu si tasavvur edilemezdi. Yöneten-yönetilen, ka din- erkek, varlıklı- varlıksız herkesin koşarak yarış edercesine az veya çok demeden birşeylcı vakfettiği bir ortamda Sinan'ın böyle bir ytinc yönelmemiş olması ondan beklenemezdi.

İşte bu düşüncclcrlc,vakıf belgeler ve di­ ğer kaynaklar üzerinde yaptığımız araştırma vc incelemede Sinan'ın bu alanda da seçkin biryc rı olduğunu gördük. Kurduğu vakfa ait vakfiye Ilın tetkiki sonucunda, "Mimar K<Ktı Sinan dıvc bilinen bu büyük insanın aynı/amanda i

..-.ıj Koca Simin "olduğumı .nıl.ıdık. Aılc fcı

(-lerini, oturduğu mahalle vc çevre sakin(-lerini, doğup büyüdüğü yöre halkını vc bilumum in­ sanları kendisinden çok düşünen bu şefkâı şâhikasının sahip olduğu taşınırvc taşınmazbir çok varlığını vakfettiğini vurguladığı vakfiye­ sinde, in.sanların ötesinde diğer birçok canlıla­ rı da düşündüğünü öğrendik. Köyü olan Ağırnas'da yapıp vakfettiği çeşmeye su içmek üzere gelen hayvanların dinlenmesi için, çeş­ menin etrafında geniş bir alanı vakfcııiğini gör­ dük. Din eğitiminin yanında dil eğitimini, dünya imarının yanında ahiret hazırlığını, ya­ kınlarının yanında yabancıları ve insanların ya­ nında hayvanları ihmâl eimeycn sarsılmaz inanç, tükenmez şel"kât, sayısız meziyet ve sın ir­ siz hamiyyet sahibi yüce ruhlu bir insan olduğu­ nu anladık. Vakfiyesinde yer alan bilgilerin ışığında, ruhundaki yüceliğin, yaptığı eserlerin yüccleğinden çok daha olduğu kanaatine var­ dık. Allah rı/jsının dışında birşey düşünmeyip, ölümünden sonra rahmet ve hayır dua ile anıl­ maktan başka birşey gözetmediğini gördük.

Mimar Sinan'ın vakfiyesi, Vakıllar Ge­ nel Müdürlüğü Merkez Arşivi'ndeki 576 (7/1) nolu vc Vakfiyye-i Sâbi' Mükerrer Mücedded İstanbul adlı deflerin 2.1-28. sayfalarında vc 14. sırasında kayıtlıdır. Tarihsiz olmakla beraber ihtiva ettiği bazı bilgilerle, ifadelerden 1566-158.1 tarihleri arasında tescil edildiği anlaşıl­ maktadır. Büyük boy ve dikdörtgen biçiminde 6 sayfadan oluşan bu vakfiyenin 1 ve 6. say fala rı 25'er satır, 2 ve 5. sayfaları .13'er saiır, .1 \ c 4. savlaları da 3.^ 'er satır olmak üzere toplam olarak IS6salırdan ibareUir.

Daha önce bazı araştırmacılarla yazarla ı bu vakfiye üzerinde durup bir takım bilgiler el de etmişler ise de, bir hayli okuma hatası yap­ tıklarından dolayı istenilen bazı inceliklere

(3)

ulaşamamışlardır. Örneğin konu üzerinde en fazla durmuş olan rahmetli İbrahim Hakkı Konyalı 1948 yılında yayınladığı "Mimar Koca

Sinan " adlı eserinin 71-88. sayfalarında söz ko­

nusu vakfiyeyi neşretmiştir. Ancak, vakfiyenin biryeri ndecümleler arasında karışıklikyapmış, 28 yerinde kelime, cümle ve satır atlamış, 123 yerinde yanlış okumuş ve 900 yerinde dc tran­ skripsiyon hatası yapmıştır. Biz, kaydedilen bu çalışmaları takdir ve saygı ile karşılamakla be­ raber söz konusu tarîhî vakfiyeyi bir vakıfa gö­ züyle inceleyerek yapılan okuma hatalarıyla bazı yanlış değerlendirmeleri, İstanbul Büyük-şehir Bclcdiycsi'ncc yayınlanan "Mimar Sinan

Vakfı" adh eserimizde açıkladığımız için bura­

da o hususlara değinmeyeceğiz.

Mimar Sinan'ın söz konusu vakfiyesinin 1.sayfasının 19-20. satırlarında yer alan 29 keli­ melik bölümde Sinan'ın adı, ünvanı, baba adı ve özellikleri şu şekilde belirtilmiştir: "... ayn-ı

a 'yân-ı mühendisin, zeyn-i erkân-ı mü 'essisin, üs-lad-ı esâtizetü'z-zemân, re'is-i cehabizetü'd-dev-ran Öklidisi'l-asri ve'l-evân, nii'mâr- Sultânı ve mu 'allim-i Hâkân% el-mahfCfü bi-sünufı avatıfı '-l-Meliki 'l-Mennân Sinan Ağa İbni Abdurrah­ man..." yani, "...Mühendislerin ileri gelenlerinin gözdesi, müesseseler meydana getirenlerin meda­ rı iftiharı, zamanın l ocaların hocası, devrin ger­ çeklerinden haberdar olanların başkanı, asır ve zaman 'm Öklid 'i, Padişan miman ve Hükümdar hocası. Melik ve mennan olan Allah 'ın çeşitli lü-lufan ile kuşatılan Abdurrahman oğlu Sinan A-ğa..."

Bu bölümde sekiz özelliği özetle ifade e-dilen Sinan'ın, zamanında önemli etkinliğe sa­ hip bir kişi olduğunu anlıyoruz. Alanında ileri adımlar kaydeden başarılı ve seçkin mühendis­ lerin gözbebeği durumunda olan bir padişah mimarı olmasının yanında,devrinin sosyal, kül­ türel, eğitim ve teknik hayatında aktif rol oyna­ yan büyük bir şahsiyet olduğunu görüyoruz. İleri gelen devlet adamlarının değişik alanlarda düşünüp değerlendirme cihetine gittiği atılım­ ların gerçekleşmesinde büyük payı olan kurucu ve kurmay kadronun görüşlerine şekil ve süs ve­

ren dâhî bir devlet büyüğü olduğuna tanık olu­ yoruz. Devamlı bir arayış içinde olup, yararlı yeniliklere yönelen, meslektaşlarının düşüne­

mediğini düşünüp, göremediğini gören, buluş, bilgi ve becerileriyle şahaser yapılar serisini ö-ren ve çağının Öklid'i derecesine eö-ren bir ilim ve fikir adamı olduğunu anlıyoruz. Gerçekleri

gören göz, yanlışları yeren söz ve iyiliklere eren öze sahip olan bu yüce ruhlu insanın Allah'ın lütfuna, yöneticilerin takdirine ve insanların saygısına mazhar olup her geçen gün daha çok rahmet ve şükranla anılan bir Müslüman- Türk olduğunu memnuniyetle müşahade ediyoruz. Öğrenip öğretmeye olağanüstü önem veren bu seçkin simanın yanında bilinçli bir padişah ho­ cası olduğunu da öğreniyoruz.

Burada şöyle bir soru akla gelebilir: Mi­ mar Sinan'ın varlığını vakfetmedeki gayesi ne olmuştur? Onu hayır, hasenat ve iyiliğin en üs­ tün ve en kalıcı şekli olan vakıf yönüne yönel­ mesine sevk eden faktör nedir?

Bu soruların cevabında, tereddütsüz A l ­ lah rızası, hayır duygusu ve insanlık sevgisidir diyebiliriz. Zira bu husus, Sinan'ın vakfiyesinin 11 yerinde belirtilmiş ve vakf edilen varlığın A l ­ lah rızası için vakfedilip, sunulan hizmetlerle s a d e c e O ' n u n r ı z a s ı n ı n a m a ç l a n d ı ğ ı vurgulanmıştır. Herhangi bir dünycvîarzu ve istek gözeıilmemişıir. Şuna buna yaranmak, ya da makam-mcvki sahibi olmak gibi nefsânî düşüncelere yer verilmemiştir. Kurulan vakıf yoluyla sunulan hizmetlerin karşılığı, sadece Allah'dan umulmuşlur. Gaye yüce davranış dürüsl vc yatırım yerinde olmuştur.

Belirtilen bu gaye ile variiğını vakfeden Sinan'ın ruhundaki bu duygunun oluşup geliş­ mesinde müessir olan düşünce ne olmuştur?

Vakfiyesindeki bilgilere göre Sinan'ı vakfetmeye sevk eden anlayışla düşünceler ö-zelle şunlardır:

1- Hayır ve iyilik işlerini içtenlikle ve cânü gönülden isteyerek yapma eğilimi,

(4)

2- Sevap ve sadaka yönlerine olgunluk derecesinde yönelme arzusu,

3- Vaktinin büyük bir kısmını ahiret ha­ yatını kazandıracak işlere harcama isteği,

4- Her türlü kötü düşünceyi gönülden a-tarak, kalbi nefsânî arzulardan arındırma duy­ gusu,

5- Öteden beri yapıp alışkanlık haline getirmiş olduğu hayır yönlerinden bir kısmını kıyamete kadar devam ettirme düşüncesi.

Diğer taraftan Sinan'ın vakfiyesini dik­ katle incelediğimizde çok ve çeşitli mal varlığı­ nı vakfettiğini görüyoruz. Gelir getirici bir takım emlâkin yanında, oturduğu evini, yetiş­ tirdiği bahçesini, okuduğu kitabını, cebindeki parasını ve defn olacağı türbesini vakfettiğine tanık oluyoruz. Namaz kılan müslüman/ar için mescid, okuyan çocuklar için mektep, susayan ve temizlenme ihtiyacını duyan insanlar için çeşme, dinlenmeye muhtaç olan hayvanlar için arazi, vakfinda görev yapacak bazı görevlilerle, çocukları ve azadhları için oturacakları evleri ve çalışan meslek sahipleri için işyeri olacak dükkânları vakfetmesinden, çok yönlü vakıf dü­ şüncesine sahip olduğunu anlıyoruz. Hayrı, sos­ yal ve kültürel hizmetler sunmak üzere yapıp vakfettiği hayrat yapılarının hayâtiyetini sağla­ mak, görevlilerin giderlerini karşılamak ve ön­ görülen sosyal ve hayrî hizmetlere kaynak olmak üzere taşınır ve taşınmaz bir takım var­ lığını vakfettiğini öğreniyoruz. Mescid, mek­ tep, suyolu, su, türbe ve kitap gibi hayratın yanında birçok mal varlığını vakfederek ilele-bed müslüman Türk milletinin hizmet ve hima­ yesine tahsis ve tevdi'ettiğini görüyoruz. Vakfettiği varlığın 18 menzil, 38 dükkan, 9 ev, 1 arazi, 4 çeşme, 1 büyük bahçe, 1 kayıkhane, 2 su, 1 suyolu, 4 gözlü bir değirmenin vergisi, 1 mescid, 2 mektep, 1 türbe, 1 kitap ve 300bin gü­ müş akçeden ibaret olduğunu anlıyoruz. Ayrı­ ca vakfedilen bu varlıktan elde edilecek gelirden, vakfiyede 23 kalem halinde belirtilen

hayr% sosyal ve kültürel şartların gerçekleştiril­

mesi için

45.265

akçe,

11

kalem halinde belirti­ len yerlerin yıllık mukataa gideri olarak da 1322 akçe olmak üzere toplam olarak yılda 465.587 akçe harcanmasının şart edildiğini gö­ rüyoruz. Bu meblağın

7.4.1988

tarihinde yaptı­ ğ ı m ı z d e ğ e r l e n d i r m e y l e y a k l a ş ı k o l a r a k

84.199.479.-n.

sı karşılığı olduğunu görüyoruz. Mimar Sinan'ın düşünce, duygu ve dav­ ranışlarına ışık tutan vakfiyesinde şâyân-ı dik­ kat olan bazı önemli hususlar bulunmaktadır. Bu hususların bir kısmı hayat anlayışı, bir kıs­ mı eğitimle ilgili görüşü, bir kısmı da sosyal, kültürel, hayrî hizmetlerle ilgili düşünceleri hakkındadır. Fikrîyapısındaki birikimi ve ru­ hundaki güzelliği yansıtan bu enteresan husus­ ların bilinmesi onun insânî, islâmî ve içtimâ'i yönlerinin daha iyi anlaşılmasına yardımcı ola­ caktır.

Bu inançla ele alıp incelediğimiz vakfiye­ sinde tesbit ettiğimiz entcrasan düşüncelerinin birkaçı şunlardır:

1- İlerlemenin ve insanlık yararına ö-lümsüz eserler meydana getirmenin, ilmîilcrle-me ve inkişaf kaydetilmîilcrle-mekle mümkün olacağına inanan Sinan, ilim adamlarıyla müesseselerine fevkalâde itina ve ihtimam göstermiştir. Yapıp vakfettiği hayrat eserleri arasında 2 mektebin bulunması, bu mekleblerin tefrîşî ve yakıt gi­ derleri gibi gerekli ihtiyaçların temini ile bura­ da ö ğ r e n i m g ö r e n yetim ç o c u k l a r ı n giydirilmesine yönelik şartların vakfiyesinde yer alması bu düşüncemizi kanıtlamaktadır. D i ­ ğer taraftan vakfında görev yapan personele ö-denecek günlük ücretten söz edilirken kâtib'c 4, câbi'ye 3, nâzır'a 1, imam'a 4, müezzin'e 3 ak­ çe ücret tayin etmesinin yanında söz konusu mekteblerinden birinin öğretmenine 6, diğeri­ nin öğretmenine 5 ve öğretmen yardımcılarına da 4'er akçe ücret tayin ettiği belirtilmektedir. Bu da vakfiyenin 3. sayfasının 31-33. satırların­ da yer alan mektebin muallimiyle ilgili şartın belirlenmesi sırasında geçen "4'ü lügat ta'lim " ifadesinden öğretmenin mektepte dil öğreti­ miyle uğraşmasının istendiği anlaşılmaktadır.

(5)

Bu da bize Sinan'ın yapıp vakfetdiği mektepde dil öğretimine ağırlık verildiğini göstermekle­ dir. Sinan'ın mektebinde öğretilen diğer bilgi­ lerin yanında, yabancı dilin de öğretilmesi önemli bir husustur. Zira günümüzde sadece ö-zel kollejlerde uygulanan bu husus, Sinan'ın ne kadar ileri görüşlü olduğunu ortaya koymakta­ dır.

2- Mimar Sinan Kayseri'deki Hristiyan olan yakınlarının İslama girmeleri için fevkalâ­ de çaba göstermiştir. Vakfiyesinde İstanbul'a getirtip Müslüman ettiği yakınlarının adlan ile bir kısmına hayatta oldukları müddetçe veril­ mesini şart etliği maaşlar hakkında sarih bilgi­ ler vardır. Onun ruhundaki iyilik ve yardım duygusu sadece ya kınlarına münhasır olmamış­ tır. Yetiştiği köyün, yaşadığı mahallenin ve bu­ lunduğu şehrin sakinlerini de kapsamıştır. Öyle bir iyilik duygusu ki, insanların ötesinde diğer bir takım canlıları da düşünecek kadar genişle­ miştir. Sinan Ağımas'ta yapıp vakfettiği çeşme­ sinden su içmeye gelen 260 arşın boyunda ve

160 arşın enindeki araziyi özel dinlenme yeri ö-larak vakfetmiştir. Böylece günümüzde gelişti­ rilerek o l u ş t u r u l a n haş'vanat bahçeleriyle, parklarının temelini teşkil eden düşünceyi gü­ nümüzden 400 küsur yıl önce ortaya koymuş­ tur. Benzerine az rastlanabilecek bu örnek davranış sevgi ve şefkat fışkıran bir kalbe sahip olan Sinan'ın vakıf kavramına kazandırdığı ye­ ni bir hizmet yönü olmuştur.

3- Sinan'ın vakıf alanında ortaya koydu­ ğu önemli yeniliklerden bir başkası da, bazı hiz­ metlerin y ü r ü t ü l m e s i n e yönelik olan vakıf fonlarını kurmuş olmasıdır. Beş ayrı konuda î fasını istediği dînî, hayrî, sosyal ve kültürel hiz­ metlerin aksatılmadan zamanında ve eksiksiz olarak yürütülmesi için vakfiyesinin değişik yerlerinde dile getirilen bu fonlar şunlardır:

a- Hacca gönderme fonu, b- Kaldırım yaptırma fonu, c-Avarız fonu,

d- Onarım fonu,

e- Yoksul öğrencileri giydirme fonu.

A- I-Iacca gönderme fonu ile ilgili olarak vakfiyenin dördüncü sayfasının 12-14. satırla­ rında şöyle denilmektedir, "...ve şart ettiki

evkâf-ı mezkâe gallatından mütevellîolan kimes-neye\'mîbe§ akçe hıfz edûp üçytida bu mecmu'--ı meblağ ki, doksan filori olur. Evlad ittifakı ve nazır marifetleriyle bir salih ve mütedeyyin hac­ cetmiş kimesneye verüp hacc itdürile ilâ inkirazı '-d-devran bu minval üzere ola..." Yani "...yine şart etli ki sözü geçen vakıfların gelirlerinden mü­ tevellîolan kimse, günde beş akçe muhafaza edip üç yılda toplam olarak doksan ftloriyi bulan bu meblağ, (Vâkıfm) çocuklarının ittifakı ve nazırın görüşüyle salih, dindar ve (kendisi için) hacc et­ miş bir kimseye verilip üç yılda bir hacc ettirilsin. Devrin bitmesine (kıyamete) kadar bu şekil üze­ re devam ettirilsin..."

Metin ve açıklanması verilen bu şartna­ mede açıkça görüleceği üzere vakıf, üç yılda bir salih, dindar ve kendi nefsi için hacc farizasını î fa etmiş olan bir kimseyi hacca göndermek için günde beş akçe ayrılıp vakıf mütevellisi tarafin-dan muhafaza edilmek üzere bir fonun kurul­ masını öngörmüştür. Yılda 1825, üç yılda 5475 akçeye ulaşacak olan ve 7.4.1988 tarihinde An­ kara rayicine göre yaptığımız iUbari değerlen­ dirme ile yaklaşık olarak 9.895.296. - T L . tutarında olan bu fonda toplanacak para, bir ki­ şinin hacca gönderilmesine yetecek ve artacak­ tır. Hatta birden çok kişilerin gönderilmesine imkan sağlayacaktır. Ancak, hacca gönderile­ cek kişinin kendisi için önceden haccetmiş ol­ ması şartı ile, bir taraftan bu konu ile ilgili dînî bir hükme uyulmanın gereğine işaret edilmiş, diğer taraftan yapılan hacc ibadetinin vâkıf için

ifa edilmesi istenmiştir. Bu itibarla hacca giden kimse kendisi için değil, başkası için gitmiş ola­ cağından, bu hizmeti karşılığında kendisine birşeyler verilmesi gerekeceği ortaya çıkmakta­ dır. Bu da bize fonda toplanan paranın sadece Hicaz'a gidip gelme ve orada kalma masraft o-larak düşünülmeyip bununla birlikte gidecek kişiye ödenecek miktarın da bu fondan karşıla­ nacağının gözönünde bulundurulduğunu gös­ termektedir. Diğer taraftan bu fonun belirtilen hizmet için kıyamete kadar devam ettirilmesi

(6)

şart edilerek önemi vurgulanmaktadır. B - Avânz fonu ile ilgili olarak da vakfi yenin yine dördüncü sayfasının 14-16. satırla­ rında şöyle denilmektedir: "...Fe şart ettiki

r)iescid-i §erif-i mezkû mahallesinin avârız-ı lâzi-mesiçün mütevelli olan kimesne yevmi birer ak­ çe cem' edüp her senede mescid-i merkûna imam olan kimesneye teslim ede. Ol dahi lâzım olduğu senede avânza sarf ede. Lâzım oldukça ehl-i ma­ halle ma'rifetiyle istiklâl olunup mahalle-i mezkû reye müteallik olan havâyice sarf oluna..." Yani "...yine şart etti ki, sözü geçen mescid-i şerif ma­ hallesinin (Sinan Mahallesi'nin) gerekli ihtiyacı için mütevelli olan kimse günde birer akçe ayıra­ rak toplayıp, her yılda sözü geçen mescide imam olan kimseye teslim etsin. O da lazım olduğu yıl­ da ihtiyaçlara harcasın. Gerektiğinde mahalle halkının görüşüyle gelir getirecek şekilde değer­ lendirilip sözü geçen mahalle ile ilgili olan ihti­ yaçlara harcasın..."

istanbul Yenibahçe'deki Sinan Mahalle­ si'nin fakirlerinden vefat edenlerin cenaze gi­ derlerinin karşılanması, hastalanıp iş, güç ve kazançtan aciz kalanların beslenmelerine, ge­ çimlerinin sağlanmasına ve tedavi edilmelerine harcanması; kuyu, çeşme ve su yollarının tami­ re muhtaç olduğundan onarılması ve mahalle­ de meydana gelecek olan benzeri ihtiyaçların karşılanması gayesi ile oluşturulan bu avârız fo­ nunda yılda 365 akçe, yaklaşık 659.689. T L . top­ lanması öngörülmüştür. Vakıf müievellisince toplanıp her yıl Sinan Mescidi'nin imamına tes­ lim edilmesi istenilen bu meblağ ile Sinan Ma­ hallesi'nin meydana gelen ihtiyaçlarının giderilmesi öngörülmüş ve bu fonda toplanan paranın beliren ihtiyaçtan arta kalması halinde mahalle halkının görüşüyle gelir getirecek şe­ kilde işletilip değerlendirilerek sözkonusu ma­ hallenin daha sonra meydana gelebilecek ihtiyaçlarına harcanması şart edilmiştir.

C - Kaldırım yaptırma fonu ile ilgili ola­ rak da vakfiyenin yine dördüncü sayfasının 25-26. satırlarında şöyle denilmektedir. "... Veye\'mî

dört akçe rûı-ı lat^î içün ihtiyaç olan mevâsiinde

kaldırım binasına sarf olunmasına ta 'yin etti...

-' Yani "...ihtiyaç görülen yerlerde rdı-ı latifi için

kaldırım yapılmasına harcanmak üzere güruie dört akçe tayin etti... "Bu hizmet için öngörülen

yıllık fon geliri 2460 akçe olup yaklaşık olarak 2.638.745.-TL dır. Aynı konu ile ilgili olarak vakfiyenin beşinci sayfasının 26-27. satırlarında şöyle denilmektedir. "...Mahrûe-i mezkirede ih­

tiyaç olan yerlere bir zira' ve altı parmak miktarı taş ile piyade kaldırımı vaz'etmek için harç ede­ ler. Mikdar-ı mezbâdan kasr etmeye ve ecr-i mis­ lin vereler..." Y a n i "...sözü geçen korumalı şehirde (İstanbul'da) ihtiyaç olan yerlere bir ar­ şın altı parmak miktarında taşlarla yaya kaldırı­ mı yapmak için harcama yapsınlar. Bu miktardan eksik yapmasmlar. Ve karşılığında emsalinin rayici üzerinden ücret versinler..."

Diğer taraftan Vâkıf Mimar Sinan, vak­ fiyesinin ikinci sayfasının 20-22. satırlaranda yer alan şartnamesinde, İstanbul'da Mevlâna Ahaveyn Mahallesi'ndeki bir menzili satın alıp Allah rızası için umumi yola katmak üzere vak­ fettiğini belirtmektedir. Sinan'ın şehrin çehre­ sini değiştiren şaheser yapılarının yanında şehir içi ulaşımında önemli unsur olan yol ve kaldı­ rım konusunda da bir şeyler düşünmüş olması saltanat merkezi olan İstanbul'un gelişip güzel­ leşmesine düşkünlüğünün delilidir. Zira dar yolların genişletilmesi ve yaya kaldırımlarının muntazam ve sağlam şekilde yapılması başta gelen belediye hizmetlerfndendir. Kurduğu vakfın hizmet alanına bu gibi belediye hizmet­ lerini almış olması,yaşadığı şehrin ihya ve ima­ rı ile yakından ilgilendiğini gösterir. Gerçi İstanbul gibi çok ve çeşitli meselesi olan büyük bir şehrin muaayyen birsemtinde yapılacak yol genişletmesi ile kaldırım yapımı, fazla ö n e m ­ senmeyebilir. Ama,o tarihte böyle bir hizmetin düşünülmesi önemli bir husustur. Katkı küçük fakat düşünce büyüktür. Hele şehir içi trafiği­ nin rahatlatılması gayesiyle umumi yol üzerin­ de olan bir evin satın alınıp yola katılmak üzere vakfedilmiş olması, her türlü takdirin üstünde­ dir. Bilhassa günümüzde İstanbul'un yoğun tra­ fiği gözönünde bulundurularak bu bu konu üzerinde düşünülecek olursa, Sinan'm basiret

(7)

vc ileri görüşü kendiliğinden ortaya çıkacaktır. D - Yoksul öğrencileri giydirme fonu ile ilgili olarak da vakfiyenin dördüncü sayfasının s y. satırlarında şöyle denilmekledir, "...ve iki

nıekU'h-i me§rüi(Uı müteallimin olan sibyâmn ey­ tâmına her sene mübarek mâh -ı Ramazan evâhi-rinde ki, tyd-i §erifkârib ola hasbeten lillâhi teâla kendu hallerine münasib boğası kaftanlar ve kııntî takyeler aimmağ içıin^ cem' idüp vaktüle

sarf eylcye..." Y a n i "...yine açıklanan iki mek­

tepte öğrenmekte olan çocukların yetimlerine her yıl mübarek Ramazan ayının sonlarında bayram yakın olacak şekilde Allah Teala 'nın raası için

kendi durumlarına uy^un bogasî (kaputa benze­ yen bezden) kaftanlar ve kutnî(pamukyada ipek­ le karışık kumaştan) takyeler alınması için gı'aıdc bir akçe tayin etti. Mütevelli olan kimse toplayıp vaktinde harcasın..."

Mimar Sinan, vakfiyesinin bu bölümün­ de mekteplerinde öğrenim gören yetim öğren­ cilerin her yıl Ramazan Bayramı'ndan önce giydirilmesi için ihdas etmişolduğu fona günde bir akçe yatırılarak zamanı geldiğinde çocukla­ rın durumlarına uygun olarak giydirilmelerini istemiştir. Bilhassa Ramazan'ın son günlerinde ve bayramdan önce giydirilmelerini şart ederek bayramı sevinç ve mutlulukla geçirmelerini gö­ zetmiştir. Yılda 365 akçe (yaklaşık 659.686.-T1) toplanacak olan bu fonla annesiz vc babasız öğ­ rencilerin durumlarına uygun elbiselerle dona-t ı l a r a k az da o l s a y a l n ı z l ı k l a r ı n ı n ve yoksulluklarının giderilmesini düşünmüştür.

E - Vakfiyede belirtilen hizmetlerle diğer yerlere yapılacak harcamalardan sonra arla ka­ lan vakıf gelirinden taşınmaz vakıf varlığının korunması, bakımı ve restorasyonu için onbin akçelik özel bir fonun kurulması da vakfiyede yer alan önemli düşüncelerden biridir. Bu ko­ nuda vakfiyenin beşinci sayfasının 24-25. satır­ larında şöyle denilmekledir, "...vech-i

mcş-rıiıdan bakî kalan meblağ-ı mezbırdan onbin ak-(^csiderkise kdınup nıenıhûr oldukıan sonra nazır ma 'rifeti ve evlâd-ı utckâ ittifakıyla evladın aslah 1 Yevmî bir akçe layin elli. Müıcvclii olan kimse

olup emin ve müstakim olanından hıfz oluna. Ta ki cvkâf-ı mezkûr eden akarâia halel f^eldükçe lermim ve ta 'mirine sarf olunup nu-kûl-t mesfireye kcsr geldikte itmam oluna..."

Yani "...Açıklanan şekil üzere sözü edilen har­

camadan sonra arta kalan fazla meblâğdan onbin akçesi bir torbaya konulup mühürlendikten sonra nazırın görüşü ve azatlıların çocuklarının ittifakıyle, çocukların en iyi, güvenilir ve doğru olanında muhafaza olunsun, ta ki sözü geçen (vakıf) paralara ek­ siklik ârız olduğunda tamamlansın..."

Sinan, Vakfiyesinin bu bölümünde ih­ dasını öngördüğü onarım fonu için vakıf geliri­ nin ana kalanından lahsis eniği onbin akçe yaklaşık IS.OSO.OOO.TL.sının bir torbaya konup mühürlendikten sonra azatlıların çocukların­ dan en iyi, güvenilir ve doğru olanında muhafa­ za edilmesini ve gerektiğinde taşınılmaz vakıf varlığının bakım vc onarımına harcanmasını is­ temiştir. Diğer taraftan belirtilen paranın har­ cama sonucu azalması halinde yine vakıf gelirinden belirtilen onbin akçelik rakama iblâğ ettirilmesini şart etmiştir.

Ölmez eserler meydana getiren Koca Si­ nan dünya hayatının fâniliğini bildiğinden ebedî hayat için hazırlığı ihmal etmemiş ve kendi me­ zarını ölümünden önce hazırlaimışur. Her in­ sanın ölümü tadacağı yolundaki ilâhi buyruğu devamlı gözönündc bulundurmuş vc ölümü ak­ lından çıkarmamıştır. Davranışlarını da buna göre yönlendirmiştir. Defnedileceği yeri ölü­ münden önce kendisi seçmiş ve mezarını hazır­ latmıştır. E l emeği ve alın teriyle kazanıp bu amaçla vakfettiği câmî, medrese ve mektep ya­ kınında bulunan mütcvazi bir türbede dcfncdil-miştir. Ruhunun şâd olması için vakfettiği mekteplerinde ve kabrinde yine kendisi tarafın­ dan vakfedilen vakıf varlığının gelirlerinden

harcama yapılarak bül miktarda Kur'an-ı Ke­ rim ükuiulmasını şart etmiştir.

(8)

TARTIŞMA

BAŞKAN- Sayın İbrahim ATEŞ Beyefendiye, güzel tebliğleri için teşekkür ediyoruz. Sayın misafirlerimiz arasında, bu konuda, tartışmaya kaülmak için talep var mı? Buyurun efendim.

Prof. Dr. Kazım Yaşar KOPRAMAN-İbrahim Bey'in gayet müdekkikhane ve tafsilatıyla vermiş olduğu bu bilgilerden, fevkalade istifade ettim, adeta Vakıfnameyi kendim okumuş gibi oldum. Bu dikkatli çalışmasından dolayı kandisine teşekkür ed^^orum.

Bir hususu, -ki biraz sonra ben de değineceğim için- açıklamakta zaruret görüyorum; 1826'da Yeniçeri Ocağı lağvedilirken, askerlerin kütük defterleri de imha edildiği için, yeniçerilere ait, doğum tarihleri, anne ve babalan, kaç yaşında oldukları, nerede, hangi hizmetlerde bulunduklarına dair bilgiler, maalesef günümüze kadar intikal etmemiştir. Mimar Sinan hakkında da, bu konuda bilgimiz eksiktir. Onun çocukluk adı, anasının ve babasının adı, doğum tarihi bilinmemektedir. Sinan, tabiîbir İslâmî isim olarak görülmektedir; İbn-i Abdülmennan veya Abdurrahman. Bu, ortaçağlar boyunca, Türk devletlerinde bir adet olarak karşımıza çıkmaktadır; Memlüklerde, Eyyubilerde ve gördüğümüz gibi Osmanlılarda da, devşirme usulüyle devlet hizmetine alınanların, umumiyetle, sadece inançları, gönülleri kafaları değil, tabiri caizse, cahiliye devri diyebileceğimiz hayatlarıyla ilgili her türiü hatırasını silmek üzere, onların babalannaan dahi bahsedilmemektedir. Buradaki, Abdurrahman adını, ben Sinan'ın babası olarak değil, -Abdülmennan da olabilirEsmaül Hüsna ile anılan diğer isimlerden birisinin kulu olarak da, bu tertip kullanılmış olabilir. Bu hususu tebarüz ettirmek istedim.

Teşekkür ediyorum efendim. BAŞKAN-Teşekkür ederim. Buyurun Sayın Ateş.

İbrahim ATEŞ-Efendim, sayın hocamıza, bu güzel notlarından dolayı müteşekkiriz. Malumları, Sinan'ın babasının adı, çeşitli kaynaklarda çeşitli şekillerde söylenmiş; buyurdukları gibi, Abdülmennan ve diğer isimlerle de anılıyor. Ancak, biz. Vakfiyesine bağlı kaldığımız için Vakfiyede de, Abdurrahman geçtiği için Öyle zikrettik. Buyurdukları gibi, Allah Tealanın adlarından biri belirtilerek, onun kulu, Allah'ın falanca kulunun oğlu anlamında zikredilmiştir.

Arz ederim.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu örgütlenmelere ve hedeflere karşı mücade­ le İdari ve adil yollardan çok siyasi yollardan olanak­ lıdır.. Bu da bir bütün olarak T B M M ’nin olaya el koy­ ması İle

大敦足大端外側。行間兩指縫中間。太衝本節後二寸。中

sonuçlarının yüzde olarak değerlendirilmesi……….…26 GRAFĠK 2: Paklitaksel dozlarının A2780 hücre hattı canlılığına etkisi, MTT test sonuçlarının yüzde

Kurum kimliği algısı ne kadar yüksek ise kriz iletişimi yönetiminde paydaşların kurum hakkında pozitif algısı, kurumlara pozitif fırsat olarak yansıdığı ve

Her iki grupta temporal horn genişliği normal sınırlar içinde olmasına rağmen T2 hiperintensitesi olan hastalarda daha yüksek olarak

Bilim ve Sanat Merkezlerinde çalışan öğretmenlerin öz- yeterliklerini algılama düzeylerinin orta düzey seviyesinde olduğu, öğretmenlerin cinsiyetlerine göre,

• Bilimsel gerçekçiliğin ortaya koyduğu niteliklerin ontolojik olarak geçerliliği, yönetim ve örgüt araştırmalarının sosyal bilim olarak tanınması ve

Alveolar kemik seviyesinin değerlendirilmesinde kadavra, panoramik, periapikal ve BT‟den elde edilen verilerin gözlemciler arası uyum seviyesi grup içi korelasyon