• Sonuç bulunamadı

Başlık: YAVUZ SULTAN SELİM İLE KIRIM HANI MENGLİ GİRAY VE OĞLU MUHAMMED GİRAY ARASINDA GEÇEN İKİ KONUŞMAYazar(lar):UĞUR, AhmetCilt: 21 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000564 Yayın Tarihi: 1973 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: YAVUZ SULTAN SELİM İLE KIRIM HANI MENGLİ GİRAY VE OĞLU MUHAMMED GİRAY ARASINDA GEÇEN İKİ KONUŞMAYazar(lar):UĞUR, AhmetCilt: 21 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000564 Yayın Tarihi: 1973 PDF"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

YAVUZ

SULTAN

SELİM

İLE

KıRıM

HANI

MENGLİ

GİRAY

VE OGLU

MUHAMMED

GİRAY

ARASINDA

GEÇEN

İKİ

KONUŞMA

Dr. Ahmet

UGUH

Kemal Paşa - Zade'nin

Az müddette çok iş itmiş idi Sayesi olmuş idi alem-gir Şems-i asr idi asırda şemsin Zılli memdl1d olur zamanı kasirI

diye, hayatını iki beyitle özetlediği,

IX.

Osmanlı padişahı Yavuz'u, bazı tarihciler, kutreti, süratli fetihleri ve derin inancı dolayısiyle, di-ger Türk (Selçuklu) sultanı Alp Aslan'a benzetirler2• Bazıları da O'nun kardeşlerinin yerine tahta geçmesiyle, Osmanlı devletinin parçalanma-dan kurtulduğunu söylerler3• Bazıları ise Yavuz'un kan dökme hastalı-ğına müptela olduğunu, aklınca bazı deliller ileri sürerek, söylerler4, Hakkında söylenen iyi veya kötü şeyler bir yana, O, kendine has bir dü-şünce, inanç, ideal, plan ve programıyla eşsiz bir devlet adamı idis. Aşa-ğıda vereceğimiz iki örnek konuşma, bunu bize açıkça gösterecek ni-teliktedir.

Bu konuşmalardan ilki, Yavuz'la Mengli Giray Han'ın oğlu Mu-ha mmet Girayarasında geçmektedir: İkinci Bayezit (886/1481-918/ 1512)ır son yıllarına doğru memleket işleri, son derece karışmıştı. Amas-ya valisi olan, oğlu Ahmet ve Saruhan valisi olan, diğer oğlu Korkut,

1 Uzunçarşıh İ.Hakkl, Osmanlı Tarihi, ii, 5.671, Ankara 1964.

2 Turan Osman, Selçuklu Tarihi ve Türk.lslam medeniyeti, 5.147, İstanbul, 1969. :{ The New Cambridge Modern History, i, 5.410, Cambridge L"niversity Press, 1957. 4 Rahim.>.ade-i Safa"i. Şerh.ı cenghave tarih •• zindegani,,'i Şah Ismail.i Sa/avi, 5.339, Tahran, 1341 ş.

5 Uğur Ahmet, (Tez), The Reign of Sultan Selim i in the lighı of Selim.name Liıeraıure, E<!iııburgb, 1973.

(2)

kendi alemlerinde ve babasından sonra padişah olmak için çeşitli yol-lara başvurmakta idiler. Bunların küçüğü Yavuz Sultan Selim ise, o vakit Trabzon'da vali idi. Memleketin iç durumunu ve dış tehlikeleri yakından görüyordu. Şah İsmail (Safavi) ilc sınır çatışmaları devam ediyordu. Babası Yavuz'un bu hareketini takdir edeceği yerde, Selim'i Şah İsmail'in genişleme politikasına karşı koymaktan men ediyor ve "vilayet-i Şarka müteallik olan arazı ve nevahiye dahil olındığına rı-za-yı hümayı1num yoktur."6 diyordu. Düşmanın çoğalmasını istemi-yordu. Selim'e gönderdiği bir emrinde, "etraf-ı vilayette olan a(da ile, eger Kızılbaş ve eger Gürddür, musalaha ve müdara üzerine ol, teksir-i a<daya rızamuz yoktur."7 diye O'nu savaştan men ediyordu. Bunlara tahammül edemiyen Selim, Rumili yakasına geçip memleket için çok tehlikeli olan durumu babasına anlatmak istedi ve bu niyetle yola çıktı. Celal-zade Mustafa (Nişaneı)ya göre Selim'in Rumiline geçmesinin nedeni, Osmanlı ocağında sönmeye yüztutan din-çırasını aydınlatmak ve İmparatorluğun her yanında, zulüm ehlinin ve sapıkların fena ha-reketleriyle din-aynasına konan tozları giderip temizlemekti. Bunun gerçekleşmeside, o taraflarda Tatar Han'ı ilc iyi geçinmeye bağlı idi. Zorunlu olarak Selim, oğlu Süleyman'ı Kefe'de bırakıp, Mengli Giray Han ilc buluşmak İçin o tarafa gitti. Han tam bir müslümandı. İnaneı sağlamdı. Ehl-i Sünnet mezhebinden idi ve veH-meşreb olgun bir zattı. İkinci Beyazit ilc aralarında kardeşçe bir bağlılık vardı. Mektuplarında birbirlerine "KARDEŞ" diye hitap ederlerdi.

Selim'in kendi taraflarına geldiğini duyduğunda Çıkıp askerleri ilc karşıladı. Han, Selime çok ikram gösterdi. Selim'in Trapzon'dan Kefe'ye, oradanda Han ile görüşmeye gitmesi, kardeşi Ahmet'i teIaşe düşürdü. Ahmet, Selim'in oradan yardım alarak saltanatı ele geçireçe-ğinden korkuyordu. Bu fikrini lalası Sinan Paşa'ya açtı. Sonunda Ta-tar Han'ına bir mektupla durumu bildirdiler ve Selim'e engelolduğu taktirde, Kefe vilayetini tamamen O'na vereceklerini açıkladılar. Han, Ahmet'in adamına Selim'in bir müsafir olduğunu, niyetinin henüz belli olmadığını, eğer Bumili'ne geçmek isterse, bunu engelliyecek gerek şeri gerekse diğer yönlerden bir engelolmadığını söyledi.

6 Celal-zade, Measir-; Selim Hw, Bİrİtİsh Museum, Add.7848, v.45a. 7 Uğur Ahmet (tez) • .40.

(3)

Bu konuşma üzerine Han'ın şerre temayüııü, Muhammet Giray adın-daki oğlu, Sultan Ahmet'in mektubunu gördüğünde sevinip babasına dedi ki,

- Sultan Ahmet bize bunca yerler bağışlar. Bunun karşılığı biz-de karbiz-deşini tutup O'nu sevindirelim.

Han oğlunun bu fena düşüncesini defetmek için O'na dcr ki,

Oğlum maksad ve muradın kale ve memleket ise, Selim Han

senden esirgemez. O'ndan dahi iste.

Bir gece Selim için verilerı ziyafette, Muhammet Giray Han kal-kıp,

- Selim Sultan, atanızın zamanı mı, kalup, Taht-ı Rıım'a padişah-lık sizindur. Serir-i devlete cülııs itmek karibdur. OL zamanda senden bir nesne isterim, kabul eyle dedükte, Selim cevap virüp,

Han-zade, maksııt ve matlııbunuz nedür? didükte,

Kefe vilayetlerini ve içinde bulunan hisarları ve iskeleleri bize temlik eyle. Eyyam-ı devletünde biz tasarruf idelüm. Didükte, Selim buyurdular ki,

- Han-zade, biz padişahlaruz. Padişahlarun adet ve kanunların-da ve eskiden süre gelen törenlerinde, vilayet ve memleket bağışlamak yoktur. Padişahlar, memleket alurlar. Kimseye memleket virmezler. Mücevher, altun, gümüş, la(l, yakut, her çeşit mücevher, para, eşya, elbise ve kıymetli her ne istemenüz diri, .olınmaz, virilsün. Tek vilayet ve memleket murad idinme. Demişler.

Muhammet Giray Han, Selim çadırına gittikten sonra babasına der ki,

Selim'in sözlerene dikkat ettiniz mi? Ahmet Han iki aylık yol-dan bize adamlar gönderip, kaleler verirken, bu bayrağımız altında ve avucumuzun içinde iken söylediği sözleri işittiniz mi? Bu yaman yav-rocağdur. Bize memleket verme dursun, padişah olursa, elimizden top-raklarıınızı da alır.

Fırsat kaçırmaz Bu'nu tutarım, dcr ve askerlerini toplamak için gider. Mengi Giray, bakar ki çare yok. Küçük oğlu Saadat Giray'ı ça-ğırup,

(4)

_ Oğlum, ben seni Selim Han'a bağışladım. Mülk-i Rum'un sal-tanatı O'na layiktiı. Babasınun vakti ahir olmuştur. Padişahlık O'nun-dur. İşte kardeşin meclisten kalkup gitti ki, sabahtan asker ile üzerine vara. Kasti ve muradı yamandur. Sen hemen Selim Han'a eriş. Bu ge-ee bizim toprağımızdan kalkup, Akkirman taraflarına geçsinIer.

Saadat Giray, gelip durumu Selim' e anlatır ve onlarda hazır gemi-lerle sabaha kadar Suyu geçerler. Sabahleyin 30 bin kişi ile gelen Mu-hammet Giray, kimseyi bulamaz ve hayret eder. Böyleee zoraki bir du. rumda, Rumili'ne geçen Selim, görüşmek için babasına mektup yazar8•

Babası ile görüşmesine fırsat verilmez. Hatta devlet adamlarının çevirdiği dolaplarla, iki kuvvet arasında harp patlar. Sonunda Selim babasına karşı gelmektense, geri çekilmeyi kabul eder ve yenilmiş sayı-larak sancağına geri döner.

İkinci konuşma, Selim ile Kınm Ham, Mengli Giray arasındadır. Hoca Efendi'ye göre olay şöyle olur: Merhum Bali Paşa şöyle anlatır; Selim ile babası, Bayezit arasında geçen olaydan sonra, Selim sancak-larına geri dönüyorlardı. Kırım ser-haddine vardıklarında, Han askeri ile karşılayıp yanaştılar. Han atının başını çekip durdu ve Selim'in ken-di ayağına gelmesini isteken-di. Selim Han'ın bu niyetini anlayıp, O'da atı-nı durdurdu. Han'ın tekrak yürümesinde, Selim'de yürüdü. Han tek-rar ikinei defa durdu. Bunu gören Selim'de hemen atnun dizginini çe-kip durdurdu. Sonunda Han utanup geldi ve at üzerinde Selim'le to-kalaştı. Uzun müddet yanyana gittiler. Sonunda Han Selim'i teselli et-ti ve şöyle söyledi.

- Yenilmenden ve devlet adamlarının Sultan Ahmet tarafına

meylinden gam çekme. Eger istersen, Tatar askerini size koşayım. Va-rınız, ezici bir kuvvetle tahta malik olunuz.

Selim kabul etmeyüp, dedi ki,

- Biz, dünya arzusu ve saltanat hevesi için o tarafa varmamıştık. Atamız ihtiyar olup daimi bir hastalığından dolayı memleket iş-lerinden rahatsızdır. Bu sebebten işler, vezirlere ve emirlere verilip, din ve devlet düşmanları her taraftan baş kaldnup, isyancıların usanç veri-ci hareketleri ve düşmanların saldırısı ile devlet iyice karışmıştır. Di.

(5)

ger kardeşlerimiz, naz ve bolluk içinde yaşamağa meyilli olduklarından, düşmana karşı savunmayı tehlike sayıp, her birisi istirahata çekildik. lerinden, Hanedan'ı korumak, nam ve namusu himaye etmek için niyet etmiştik. Niyetimiz o idi ki, hem babamızı ziyaret edelim, hem de bi. raz asker isteyip isyancıları yok edelim. Fitne çıkaranları yurttan sö-küp atalım. Devlet adamları izin vermediler. Gayemizin saltanat oldu-ğunu (Iüşünerek, bizİm atamızla görüşmemjze mani oldular. Taktir olu-nan ne ise o olur. Asker çekip atamız üzerine yürümek bize yaraşmaz., diye cevap verdiler.

Çadırlarma geldikten sonra şöyle konuştular.

- Hau bİ;r.e böyle söylcdi. Biz saltanata geçmeyi arzu etsek bile Han'ın hedefi olmayı nasıl isteriz? O saltanatm ne tadı olur? Ba husus ecdadnııızın aldığı memleketlere, sel gibi Tatarları akıtmak ve yağmacı Tatar ayağıııı memleketimize sokmanın hata olduğu açık değil mi dır? Sahanat taleb edilse, Allah'm yardımıyla bunsuz bile olur. Tatar yar-duııın'! ihtiyaç yoktur.

Han sonra tcktar ziyafet verip, kızmı vermek istemiş, fakat Selim kabul etmemiştir9•

Referanslar

Benzer Belgeler

(79) Esener, Türk hususi hukukunda muvazaalı muameleler, 1956, s.. Objektif bakımdan tahvilde âtıl olan muamelenin yerine başka bir mua­ mele geçtiği halde teyitte hükümsüz

ralarını banka ve polise ihmal veya vergi sebebiyle bildirmemiştir. Bir sene son­ ra bir şahıs sahte hüviyetle kendisini takdim ederek mezkûr senetleri rehin ve­ rerek

Bu telâkkiye gö­ re, tarafların ilk müzakereler safhasında akdin meydana gelmesi için lüzumlu addettiği (condictio sine qua non) ve o nokta üzerinde anlaşmaya varılmadıkça

AAüellife göre, «Şahsın yaşadığı memleketin hükümran kudretini bilme­ mesi mazeret sayılmaz; çünkü o, mevcudiyeti sayesinde muhafaza edilmekte olduğu kudrete dikkat

işsizliğe yer verilmemiştir. Klâsik faraziyeler bizim ilerde tayin ve tarif edeceği­ miz bir üçüncü nev'i «gayrı iradî» işsizlik imkânını kabul etmemektedir.

Ceux qui reussissent aux examens d'agregation portent le titre de «doçent de l'universite» (agreges) s'ils ne sont pas incorpores dans les cadres d'une faculte; une fois

tmza anında Avrupa Konseyinde 10 devlet bulunuyordu : önce imzalamış olan Bruxelles Pakt'ının beş üyesi (Fransa, Büyük Bri­ tanya, Belçika, Hollanda, Lüksemburg) italya

(29) da oldu­ ğu gibi bu perdeyi kaldıracaklardır. Bu davada, bir demiryolu şir­ keti, nakliye şirketi tarafından çıkarılan kömürlerin aynı şirket ta­ rafından naklini