• Sonuç bulunamadı

Tutuculuğun parolaları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tutuculuğun parolaları"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SAHÎFE İKİ

TUTUCULUĞUN

PAROLALARI

::::

Prof. Bahri SAVCI

■W''v emokrasi, aslında tutuca değildir. De*

M -J mokrasinin büyük ilkeleri de tutucu­

luğun değerleri arasında değildir.

Demokrasinin kendisi, tarihin bir evre­ sinde, eskimiş ve tutucu bir nitelik kazanmış bir sosyal - ekonomik - siyasal hayat biçi­ mine karşı bir devrim olarak ortaya çık­ mıştır. Bu devrimin temeli, halktır. Tünü de, şene aslında halka dönüktür. Bu ba­ kımdan onun özünde tutuculuk yoktur.

Fakat, demokrasinin siyasal mekanirma- sı, onun içindeki karar oluşturma süreci, ça­ ğımızın büyük ve hızlı değişmelerini izleme de tereddütlere düşmüştür. Bu yüzden de, demokrasi kendi çerçevesi içinde, bir geliş­ me göstermede gecikmelere uğramıştır.

Sosyal muhtevalı görüşler

erine inen bir açıklama ile ispatlama- ya kalkmadan işaret etmek gerekirse, denebilir ki; sosyal muhtevalı görüşler, as­ lında, bu tereddütleri çözecek bir aydınlık­ lar demeti getirerek — demokrasinin — asıl niteliğine uygun bir halde — çağdaş yaygın üretim yollarına uygun bir gelişme kaydet­ mesi evresinin açılmasından başka bir şey değildir. Sosyal muhtevalı görüşlerin bu ta­ rihsel yönünü yerine getirme oranında de­ mokrasi de, çağdaş mekanik ve nükleer uy­ garlığın değerlerine ve kurumlarına kavuşa­ rak — yani gelişerek — insanlığın kaderini daha üstün, daha âdil, daha güzel kılmanın prensibi ve ortamı olabilecektir: Eğer de­ mokrasiyi çağın gereklerine erişmekten ala- koyan tutucu değerlerin, güçlerin, çıkarla­ rın egemenliği kırılabilirse... Yoksa, şimdiki çelişkin ilişkiler zora varan bir çatışmayı getirecektir.

îşte bunu bildiği ve böyle zora davalı bir çatışmada nasıl olsa tasfiyeye uğrıyaca- ğmı gördüğü içindir ki, demokrasiyi çağın yaygın üretim yollarının gerektirdiği daha âdil ve daha üstün bir düzeye erişmekten a- lakovan şimdiki egemen güçler, şimdiki ege menliklerini alabildiği kadar sürdürebilmek için, demokrasiyi tutucu kılan bir takım pa­ rolalar icad ederek bunların sözde kalan çe­ kicilik ve kandırıcılıkları içinde zihinleri avlamaktadırlar. Bir demokrasi göstermeci­ liği altında bir tutuculuğu gizliven hu paro­ lalar. sosyalizmin «inşa» dan çok «tahrip» ilkesi ve vönii ile karşılaşmaktan gelen bir ürküntü ile irkilmesi gayet olağan olan kit­ leleri avlamakta son derece etkili olmakta­ dır. Fakat neylivelim ki demokrasi, bu aynı parolaların şartlandırılmış anlamları altın­ da, tutuculuğa uğratılmaktadır.

Evet demokrasinin kendisi, bir eski ge­ leneksel değerler ve kurumlar düzenine kar­ şı olarak ortaya çıkmıştır:

Demokrasi, derebevliğin tasfiyesi ile pek güçlenmiş bulunan Merkeziyetçi Krallıkla­ rın insan hayatının her yönünü hiikmii al­ tına alan mutlakiyetine karşı bir direnme­ den doğmuştur,

M

utlakıyet, lıer şeyin sahibi, sorumsuz Tanrı gücünün yer yüzü deyimi olarak, insanın canına ve malına egemenlik prensi­ bini ileri sürüyordu. Demokrasi, buna, gü­ venlik ve mülkiyet prensibi ile karşı çık­ mıştır.

Mutlâkiyet, saray merkezi etrafında ka- dcmelenen bir hiyerarşi ve imtiyazlılık prensibine dayanıyordu. Demokrasi, buna karsı, imtiyaz ayrıcalıklarının reddi, ve eşitlik prensibinin yerleştirilmesi hareketi olmuştur.

Mutlâkiyet, yalnızca emretme gücünün tabii kul kavramı üzerine dayalı idi. Bu ku­ lun itaattan başka hakkı yoktu. Demokrasi, buna karşılık, emretme gücünün sahibi yurt taşı yaratarak, onun özgürlüğü düzenini ile­ ri sürmüştür. Bir tek kişinin özgürlüğü teh­ likeye girince de, bunu bütün toplumun özgürlüğünün baskıya uğraması sayarak, bu baskıya direnme hakkını getirmiştir. ~1 \ emokrasi ise, dünyanın dış yrüzünde kı-

tatara doğru açılan, iç yapısında da halka dönük, halkla kaynaşmış yeni dinamik kategorilerin ve sınıfların girişimlerine da­ yalı bulunan, dünyaya yavılıcı bir ekonomi olmuştur. Kanundan koruma ve müeyyide görmede ayrıcalıkları değil, bir insan var­ lığı olmadan gelen eşitliği işleterek doğmuş yeni sosyal sınıflara dayalı bir örgü getir­ miştir. Hiç olmazsa ideolojik muhtevasında halka dönük, pratik gerçekleşmesinde de halka dayalı bir siyasal güç veren yeni de­ ğerlerin ve kurumlanıl düzeni olmuştur. Bu bakımdan onun tutucu olması, kendi tabia­

tına aykırı düşer.

Evet tutuculuk demokrasinin kendi ta­ biatına aykırı düşer. Düşer ama, demokra­ siye musallat tutucu güçler, tarihin demok­ rasiye getirdiği yeni oluşma faktörlerini dai­ ma demokrasiden ırak tutmuşlardır. Bu su­ retle denebilir ki, demokrasi, işlemesine idec’ sine musallat gerici güçlerin dizginleri al­ tında, dünyanın dış yüzünde bu kez planet­ lere doğru açılan bîr gelişmenin; dünyanın iç yapısında da çalışan kitlelere dönük ola­ rak gerçekleşmiş bulunan ekonomik ve sos­ yal oluşmaların arkasında kalmıştır.

ııu tutucu kılan formüllerin en geçer- ™ " fileri şimdilik şöyle sıralanabilir. Bun lar — tekrar ediyoruz — Bir demokrasi gös­ termeliği altında bir tutuculuk formülâs- y r ' - -i olmaktadırlar:

O SERBEST ADAM — SERBEST Gİ­ RİŞİM - SERBEST SOSYETE SOYUTLA­ MASI: Demokrasinin temelinde «özgürlük»

ilkesinin yattığını kimse yadsıyamaz. Yal­ nız, daha 1789 Jakobenlerinden ve bilhassa 1848 ihtilâlcilerinden beri, bu «özgürlük» ün ne olduğunu, onun içindeki özün neden iba­ ret bulunduğunu saptama tartışmaları ol­ maktadır.

Amerikan kapitalist toplum yapısının e- gemenlerindeıı gelen bir görüş, bugün tar­ tışmayı, olabildiği kadar gözlerden saklamak için pek çekici bir formül iend etmiştir. Bu formül, bir toplumun özgürlüğünü, kendisi de özgür olan kişinin özgür girişimlerine bağlar. (Türkiyede 32 milyon özel girişim bulunduğu masalı, bu faraziyenin Türkiye’­ ye uydurulmasından çıkmıştır.)

Bu görüş teorik olarak doğru gibi gözü­ kür. «Demokrasiye bir giriş» olarak belirir. Fakat gerçekte, bu özgürlüğün muhteva­ sının ne olduğu sorulduğu zaman, demok­ rasiyi yalnız biçimde bırakıp, bu biçimsel de­ mokrasiyi de kendi çıkarlarına kullanan

merkezler, bu özgürlüğün muhtevasını ay­ dınlatmaktan kaçmışlardır hep..,

İşte bu soyutlamanın muhtevasına; bir insanı, bir kategoriyi, bir sınıfı, ötekilerin sömürü ve baskılarından gelen ihtiyaçlar­ dan — korkulardan — güvensizliklerden â- zade kılıcı tedbirler ve düzen unsurları kat­ madıkça, bu fomiil demokrasinin değil, yeni tedbirlere ve düzen unsurlarına direnen bir tutuculuğun parolası olmaktadır.

Toplum düzeni kuralları

Q TOPLUM DÜZENİ KURALLARI: Amerikan kapitalist toplum yapısının ege­ menlerinden gelen bir başka görüş daha bugün, gene bir demokrasi görüntüsü altın­ da, gerçekte ise bir yeni tutuculuğun bazı parolalaruu, bir demet halinde toplamakta­

dır.

Bu görüş, Amerikada ve başka yerlerde ırk ayrımı — isçi ve öğrenci huzursuzluğu gibi — dâvalardan gelen «toplumun ve onun şimdiki düzenini protesto», «yönetime, çalı­

şan ve dinamik unsurların katılması», «top­ lumu yeni temeller üzerine dayatma» eğilim ve akımlarına karşı yine bazı soyutlama­ lar ileri sürmektedir. Bunlar, gene, dış­ tan bir bakışla, bir demokratik toplumun düzen kuralları gibi gözükmektedir. Fa­ kat bizce, bunlar da, hem gerçek muhteva­ larından yoksun bırakıldıkları için, hem de şimdiki egemen zoru ile şartlandırılmış olan bir toplum içinde etkinlik kazanmak­ tan alakondukları için, gerçekte gene bir tutuculuğun parolaları haline getirilmişler­ dir.

Bu formüller şunlardır:

(T) LİBERAL ZİHİN YAPISI: Bir de­ mokratik toplum, bir liberal zihniyet orta­ mıdır. Orada her türlü düşüne hoşgörürlük vardır.

(2) ÖZGÜR KONUŞMA: Binaenaleyh de­ mokraside serbest tartışma, serbest tenkidi de kapsayan bir özgür söz hakkı vardır.

(3) AKADEMİK ÖZGÜRLÜK: Hele dü­ şün yaratmıva yarıyan akademik özgürlük, bu toplumda bağsız olmalıdır.

(T) PROTESTO HAKKI: Bu toplumda var olan düşün sistemine ve faaliyet biçimi­ ne karşı muhalefet de mümkündür. Bu mu­ halefet bir protesto biçiminde belirebilir.

(5) KANUNUN VE DÜZENİN EGE­ MENLİĞİ: Fakat bu toplumda düşünün hoş karşılanması, tartışma ve tankidin itibar görmesi protestonun saygı görmesi için bun­ ların tümünün kurulu «kanun ve düzen» i- çinde kalması gerekir.

(?) DİSİPLİN: Her şeyin, yani şimdiki düzenin çökmemesi için özgürlüklerin bir disipline bağlı kalması gerekir.

(7) «ŞİDDETE KARŞI» L IK : Binaena­ leyh, öğrenci — işçi — cntellektüel kanatla­ rın toplum faaliyetlerine katılma haklarını kullanırlarken şiddetten kaçınmaları gere­ kir. Toplumun cebir kuvvetini kullanan po­ lis, kanun ve nizam uygulamaktan başka bir

şev yanmamaktadır. Öğrenci — işçi — en- tellektüelin ona cebirle karşı koyması dü­ şünülemez.

(?) ÇOĞUNLUĞA UYMA ZORUNLU- ĞU: Bu öğrenci — işçi — cntellektüel ka­ natların (kanun ve nizam unsurlarına zor ile direnmelerinden cok) bir zoruıılukları vardır: Kendilerinin bir azınlık teşkil et­ mekten ileri gidemediklerini bilerek, sonun da çoğunluğa uymaları...

ste bugünkü toplum yapısının egemen * kategorileri; bir demokratik toplum düzeni kuralı olarak yukarıki formülleri ile ri sürmektedir.

Bu formüllerin, mevcut statüko lehine bir ortodoksivi ayakta tutma amacından başka bir amacı olmayınca da: tartışma ve tenkidin, protesto hakkının, öğrenci — isçi — entellektüel kategorilerinin karar veti­

resine katılmaları ve onu etkilemeleri, bir söz olmaktan ileri gidemez.

Sonuç

C

ağımızda öğrenci — işçi — entellektü­ el huzursuzluğu halinde beliren bir di­ renme ile. toplumu şartlandırarak, ve «zor» ile pasifleştirerek muhafaza etmeğe uğra­ san tutucu bir akım karşı karşıya gelmiştir. Bu karşılaşmada, gerçek muhtevalarına ka­ vuşturulmayan bütün formüller dış görü­ nüşleri ve edebî yapıları ile ne kadar de­ mokrasi malı gibi gözükseler de gerçekte bi­ çimsel bir demokrasinin egemen sınıflarının tutucu politikalarının parolaları olmaktan öteye geçemezler.

Çanakkale Deniz Satmalına

Kcmisyon Başkanlığından:

Çanakkale Boğaz Komutanlığı Bağlı Birlikleri ihtiyacı olan 35 ton sığır eti ve 3 ton keçi etinin 2490 sayılı kanunun 31. madesine göre kapalı zarf usulü ile ihalesi yapılacaktır. Bölünebilir kaydı bulunan işbu etin muhammen bedeli 355.000.00 TL. olup: geçici teminatı 17.950.00 TL. dır. ihale­ si 14 Temmuz 1969 Pazartesi günü saat 15.00 de Komisyonu­ muzda yapılacaktır. Evsaf ve şartnameleri mesaî gün ve saatleri dahilinde Ankara ve İstanbul Levazım Amirlikleri ile Komisyonumuzda görülebilir. Teklif mektupları ihale saatinden bir saat evveline kadar kabul edilir. Postadaki vaki gecikmeler kabul olunmaz. (813 Basın: 17768/7828)

■ ■ ■■ ■■ ■■ ■ ■ ■■ ■ ■■M ■ ■■■ ■ ■■■ «■ ■ a ■ ■■■ a n ı « ! « ■ ■ ■■■ « ■ ■ a ■ u ı ■ ■ı* ■ ■ ■ a aıaı km a a a a ■■■■ a a a a ■ I I I a a a a a a a a ■ ■ ■ a a a a a ■ • » ■ a a a a a a a a ■■■a a a a a ■ ı ı ı a n a a ı a ı a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a

İKİ

a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a ■ ııı a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a aa a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a

O R T A

A N A D O L U

M E N S U C A T

F A B R İ K A S I

İPLİK ŞEFİ ve ATÖLYE ŞEFİ ARIYOR Tercih sebepleri:

1 — İplik şefinin Rieter iplik r akmalarında; 2 — Atölye şefinin Tekstil fabrikalarında;

çalışmış olmaları. Kayseri: P.K. 31 Cumhuriyet — 7823

T EŞ E K K Ü R

»

Kızımız MUTLU’nun do­ ğumunda büyük ilgi ve ihti­ mam gösteren, iyi insan hft- zik hekim

Sayın Op. Dr. GÜLSÜN ÜNAL’a Erzincan Şeker Fabrika­ sı Hastanesi Baştabibi Dr. Fuzuli Seçer’e, bir aile dos­ tu ve arkadaş olarak yakın ilgilerini esirgemeyen Dr. Utku Ünsal'a, hastane perso­ neline alenen teşekkür ede­ riz.

Ümit ve Dr. Ekrem Özcarı

Cumhuriyet - 7824

D A H İLİ YR M Ü T E H A S S IS I

Dr. Kâmran Şenel

IIIA) Tel: 44 l» M Her gün

15*18 Alman Hastjneffl

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Oysa ki potlaca-servetin yağmalanması temeline dayanan toplumsal bir sistemde, hediye alma, verme ve geri iade etmeye dayanan yükümlülükler sisteminde, toplumu her an tehdit eden

Sağlık personeli toplumu tanıyarak toplum düzeyinde sağlık hizmetini planlama, sağlık hizmeti sunma ve değerlendirme olanaklarını elde etmektedir....

Yapılan araştırmanın sonuçlarına göre, girişimcilik yönelimi boyutlarından inovatifçiliğin örgütsel vatandaşlık davranışlarından vicdanlılık, diğerkamlık,

Amerikan kolejleri tarafından, kültürel değişim sadece kültürün maddi boyutlarıyla değil, daha da önemlisi din, edebiyat, sanat, bilim, eğitim gibi entelektüel alanlar

Araştırmamızda destanda anlatıldığı şekliyle Kırgızlar’ın sosyal yapısı incelenerek, Ortaçağda onların yönetim sistemleri, hak ve hukuk meseleleri ve de sosyal

Türk Toraks Derneği ‘’çocuklarda toplum köken- li pnömoni tanı ve tedavi rehberi’’ 5 yaş altı yata- rak tedavi gören çocuklarda Penisilin G, Ampi- sillin-Sulbaktam,

Key words: Lydian Tripolis, early Roman period, late antiquity, archaeological evidence,

Güç sistemleri eğitimi için Matlab GUI tabanlı bir yük akış simülatörü, Yüksek Lisans Tezi, Fırat Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Elazığ. Enerji