• Sonuç bulunamadı

Türkler hücuma geçti:Le Figaro, Orly'deki Türk üstnlüğünü böyle duyurdu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türkler hücuma geçti:Le Figaro, Orly'deki Türk üstnlüğünü böyle duyurdu"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

28 ŞUBAT 1985

M i l l i y e t 7

3

ALTAN ÖYMEN/PARİS'ten b ild iriyo r

% L e

Figaro,Orly'deki Türk üstünlüğünü böyle duyurdu

TURKLER HUCUM A G EÇ Tİ

~ ~ ~ ' * ~ ~ ~ N . [ 7 ^ 1 RLY Davası’nın önceki eksik değil” diyerek 1915 olay- _ . . . . . .. . , , „ .

| BaW N Ş V W N B Ş ^ N M N N |^ |^ M P p E E B p V n p N N || \ I I akşamki ve dünkü duruş- larıyla ilgili Mümtaz Soysal’ın T3l"İhl h6Sapİ3ŞIT13 n i t e l i ğ i t a ş ı y a n d u r u ş m a y a g 6 fliŞ Ş G k ild 6 y e r v e r e n Ataöv, Ermenilerin yer değiş- kaya sıra la n m a sı suretiy I I I I I J | L~j I I I * • | [ ( ] I ] I I I [ « [ • I I V I L a l a n u m ı . u u ’in :ib d. . » ı„ F r a n c ı z n a7P t P C İ “ F r m o m l o r i n cı ı r l a m a l n r ı l / n r c ı c m r t a c i m r t i v / o U ^ r i ^ r İ l / n3 Vnı-nnnın ı m ı n n ı n hir u: - r : ı _ :

Ö ze l s te n o Ermeni sanıkların avukatları, duruşma­

ları, özel steno ekipleri sayesinde kelimesi kelimesine kaydediyorlar. Fransız Bayan Josian» Petti de duruş­ ma zabıtlarını tutan görevlilerden biri. Yaptığı işe kar­ şılık, saat başına 1300 frank (65 bin lira) ücret alıyor. Ne yazık ki, Türk tarafı bu konuda “ tutum lu " davrandı ve bu davada stenograflara ödenecek ücreti çok buldu.

Denizi geçtik,

derede boğulduk

I

►Orly Davası nda bir ihmal örneği daha ver-1 dik. Türk tanıkları için tutanak tutulm adı. Ermeni sanıkların avukatları dışardan ge­ tirttikleri steno-daktilo hanımlarla duruş- may virgül kaçırmadan tesbit etiler

Ahmet SEVER - PARİS

O

tanıklarının konuşmalarının yarattığı olumlu tepki RLY Duruşması’nda Türk uzman tanıklarla, moral memnuniyetle tespit edilirken, bir noktada gös­ terilen ihmalin tartışması başlamış bulunuyor.

Bu, Orly duruşmalarında tutanakların tutulmasına, pa­ halı olduğu gerekçesiyle gerek görülmemiş olması. Fransız mahkemelerinde duruşmanın resmi tutanaklarının görev­ liler tarafından sadece çok kısa özetler halinde tutulması­ na ve ne teybe alma, ne de steno ile yazma yolunun resmen uygulanmamasına karşın, sanık avukatları, ya da müdahil avukatlar, isterlerse bunu dışardan para ile getirecekleri steno-daktilolara yazdırabiliyorlar. Nitekim, Ermeni sanık­ ların avukatları duruşmanın başından itibaren bu imkân­ dan faydalandılar ve daktilo ve steno yazan bir ekibi görevlendirerek tutanakları kelimesi kelimesine tutturdu­ lar. Her celseye sırayla giren steno-daktilo Fransız hanım­ lar, hiçbir önemli noktayı kaçırmadan bunları tespit ettiler ve daktiloya çekmeye başladılar.

Bu çalışmanın saatine 1300 frank (yaklaşık 65 bin TL.) ödeniyor. Duruşma günde yaklaşık 10 saat sürüyor ve tah­ minen 12-13 günde tamamlanacağı için buna toplam ola­ rak yapılacak ödeme de yaklaşık 8 milyon Türk lirası tutacaktır.

Türk tarafınca başlangıçta söz konusu edilen bu imkân­ dan faydalanılması pahalı bulunmuş ve duruşmanın zabıt­ ları bu şekilde tutulması yoluna gidilmemişti. Bunun yerine sefaretten görevlendirilen bazı görevliler konuşmaları el ya­ zısı ile, özet olarak not ediyorlar ve bunları Dışişleri Ba­ kanlığına bu şekilde intikal ettiriyorlar. Ancak önceki günkü ve dünkü duruşmanın tarihi bir hesaplaşma seyrine bürünmesi karşısında, bunun Türk tanıkların yaptığı ko­ nuşmaların bunlara verilen cevapların belgelendirilmesin- de eksikler meydana geldi. Sefaret görevlilerince tuttulan notlar ne kadar geniş olsa da, kelime kelime tutulan bir tu­ tanak Türk Dışişleri Bakanlığı arşivine geçemedi.

Bu kelime ketime tutanaklar en çok Ermeni avukatla­ rın elinde bulunuyor. Ermeni iddialarım öne sürenlerin de, şimdiye kadar yaptıklarının aksine, büyük ölçüde aleyhle­ rine geçen bu tartışmanın tutanaklarını aynen yayınlama­ larına

I

C ~ Y ~ .»..iy.rn.un, lUlUUUMUlUll ClJIIN.lt > d > I I II O t I 1 Cl ' |

ra ihtimal verilmiyor.

RLY Davası’nın önceki akşamki ve dünkü duruş maları, Milliyet’in ilk günkü yorumunda belirttiği gibi tam anlam ıyla bir ‘‘tarihi hesaplaşma” niteliği taşıdığı ve bunun sonucunda, yıllardır tır­ mandırılıp duran iddia ve abart­ malara karşı, Türk görüşü ilk de­ fa olarak açık, kesin ve gerçekçi bir biçimde duyurulmuş oldu.

Bu sonuç sadece Creteil Mah­ kemesinin bir ‘‘tarih kürsüsü” haline gelen tanık dinleme bölü­ münden salondaki 250 kişinin önünde gerçekleşme ile kalmadı, “ Le Figaro” gazetesinde Pıerre Bois imzası ve “ Gündemdeki Soykırım” başlıklı uzun yazı ile de Fransız kamuoyuna yansıdı. “ Creteil Ağır Ceza Mahkeme­ sinde Türk üniversite hocaları 1915 trajedisi üzerine ülkelerinin görüşünü açıklıyor: Bu tarihi ka­ zadır. Bir etnik grubun, önceden tasarlanarak katledilmesi değil” alt başlıklı yazıda, Ermeni iddi­ alarının yıllar boyunca tekrarlan­ dıktan sonra artık bir tez olarak bilindiğine, Türklerin ise bu ko­ nuda şimdiye kadar çok kısa açıklamalarla yetinmeyi tercih et­ tiğine işaret ediliyor. Ancak ilk kez bu duruşma sırasında bu tu­ tum un ciddi bir şekilde değişti­ ğini belirten yazar Bois, “ artık” diyor, “Türk Hükümeti de bu iddialara karşı bir ‘tarihe karşı hücum’ başlatmıştır” .

Duruşmayı baştan itibaren izleyen yazar bir haftadan beri Orly Olayı’yla ilgili üç sanık hak- kındaki belgelerin, silahların, cephanelerin, bombaların, dina­ mitlerin tartışılması yapılmışken, salı gününden itibaren yeni bir konunun gündeme geldiğini an­ latıyor ve şöyle diyor:

“ Şimdi yeni bir durum orta­ ya çıkmıştır. Bu zamana kadar Ermenilerin suçlamaları karşısın­ da büyükelçiliklerinin fazla da ikna edici olmayan, bildirileriy­ le yetinen Türk Hükümeti bir ‘tarihe karşı hücum’a geçmeye karar vermiştir. Müdahil avukat­ ların talebi üzerine Ankara ve İs­ tanbul üniversitelerinden beş profesör, 1915’te Osmanlı İmpa­ ratorluğunun can çekişmesi sı­ rasında geçen bir trajedinin, Türk bakış açısına göre, gerçek olan yönünü ortaya koymakla görevlendirildi.

“ ASALA’nın ve dünyadaki Ermeni mültecilerin tezini biliyo­ ruz. Kafamızda yol kenarında kı­ yıma uğrayarak ölmüş çocukla­ rın, ihtiyarların, karda çıplak ayak cehenneme doğru yürüyen kadınların, erkeklerin görüntüle­ ri var. Hafızaiaramızda' Jenosid- Soykınm’ kelimesi var ve ASA­ LA eylemlerini buna dayanarak haklı göstermeye çalışıyor. Onun silahlı ordusu (o görüşe göre) te­ röristlerden değil, soykırıma kar­ şı adaleti yerine getirmek isteyen­ lerden oluşuyor.

“ İşte bütün bunlar Türk pro­ fesörlerinin cevap vermek isle­ dikleri noktalar ve bunu, Anka­ ra Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin Anayasa Hukuku Profesörü Mümtaz Soysal en iyi şekilde yaptı.”

Le Figaro yazan gazete say­ fasının üçte birini kaplayan ya­ zısında bu girişten sonra Müm­ taz Soysal’ın konuşmasını kıs­ men alıntılar yaparak, kısmen Özet halinde aktarıyor. Onun, ASALA’cılar tarafından katledi­ len öğrencileriyle ilgili sözlerini aynen aldıktan sonra:

“ Karşı tarih görüşünü de id­ diaları yalanlayacak argümanları

eksik değil” diyerek 1915 olay­ larıyla ilgili Mümtaz Soysal’ın görüşlerini naklediyor. Bu arada 1915 olaylarının bir etnik gruba karşı cinayetler olarak değil, ta­ rihi kaza olarak nitelendiğini be­ lirtiyor. Avukat Verges’in ölen Ermeni sayısını 1.5 milyon ola­ rak göstermesi karşısında Müm­ taz Soysal’ın o tarihte bütün Os­ manlI topraklarında yaşayan Er­ meni sayısının 1 milyon 300 bin olduğunu belgelere dayanarak söylediğini ve o tarihteki kış ko­ şulları ve diğer sebepler dolayı­ sıyla 2.5 milyon T ürk’ün de öl­ düğünü kaydettiğini ifade edi­ yor.

Creteil Mahkemesi’nde du­ ruşmaya dün uzman tamklardan Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyelerinden Av dis Hacınlıyan ve Ankara Üniversitesi profesör­ lerinden Türkkaya Ataöv’ün dinlenmeleriyle devam edildi.

tik olarak Ermeni asıllı Türk öğretim üyesi Av dis Hacınlıyan, mahkeme önüne gelerek yaşamı­ nı anlattı, “ Türkiye’de hiçbir şe­ kilde Ermeni olmamdan ötürü bana karşı ayrım gözetilmedi” dedi.

öğreniminin büyük bölümü-, nü Türkiye’de yaptıktan sonra’ A merika’ya giderek Chicago Üniversitesi’nde doktora yaptığı­ nı ve başka yerlerde kolay iş bul­ ma imkânı olduğu halde tekrar Türkiye’ye dönerek, değişik üni­ versitelerde öğretim üyeliği yap­ tığını anlatan Hacınlıyan, “ 1973 yılında askere gittim. Çok gizli belgelerin bulunduğu yerde as­ kerlik yaptım" şeklinde konuş­ tu.

Daha sonra tekrar üniversi­ tedeki görevine döndüğünü söy­ leyen Hacınlıyan, şunları söyledi: “ İsmimin Ermeni olmasın­ dan ötürü hiçbir şekilde aynma uğramadım. Diğer öğretim üye­ leri ile aynı hak ve ödevlere sa­ hibim. Öğrencilerimden de devamlı saygı görüyorum. Benim durumumda Müslüman olmayan 19 öğretim görevlisi, hiçbir farklı davranışa maruz kalmadan çalış­ maktadırlar.”

Türkiye’de yaşayan Ermeni­ lerin kültürel durumlarına deği­ nen H acınlıyan, “ D ilim izi serbestçe konuşabiliyoruz. Sayısı elliye yaklaşan kendi okulları­ mızda, kendi dilimizle eğitim ya­ pabiliyoruz. tki gazetemiz ve dergilerimiz, folklor ve müzik gruplarımız var” dedikten son­ ra, Ermeni terörüne atıfta bulu­ narak, Ermenilerin Hıristiyanlığı kabul eden ilk toplumlardan

bi-"Tarihi hesaplaşma" n ite liğ i taşıyan duruşmaya geniş şekilde yer veren

Fransız gazetesi, “ Erm enilerin suçlamaları karşısında şim diye kadar ikna

edici olamayan b ild irile rle yetinen Türk Hükümeti, artık b ir ta rih i karşı

hücuma geçmeye karar ve rm iştir" diye yazdı

► Doç. Hacınlıyan, "Türkiye'de Ermeni'yim diye bana hiç ayrı m uam ele

ya­

pılm adı. Dilim izi serbestçe kullanıyoruz. Kendi d ilim izle e ğ itim yapabiliyoruz" dedi

Profesör Türkkaya Ataöv, dünkü duruşmada yaptığı konuşmalarla, Ermeni

iddialarını aşıtları hâlâ Fransız arşivlerinde bulunan belgelerle ç ü rü ttü

► ASALA'nın Türk diplom atlarına karşı giriştikleri cinayetleri ve Orly Kat­ liamımı gösteren bir film , m ahkem ede seyredildi

»Garbicyan'ın avukatı Verges'in tekrar gündem e getirdiğ i "Bakanların din­

lenmesi talebi", b ir kez daha reddedildi

»Türk m ağdurların müdahil avukatı De Poix, Garbicyan'ın Orly Katliamı ­ nın baş suçlusu olduğunun açıkça ortaya çıktığını vurgulayarak, "Ada­ le t istiyoruz" dedi

Orly Davası’nda moral tanığı olarak dinlenen Doç. Dr. Ava-

dis Hacınlıyan, dün mahkeme

heyeti, dinleyiciler ve sanıklar önünde verdiği ifadeyle, Er­ meni terör odaklarınca saptı­ rılmaya çalışılan birçok ger­ çeğe ışık tuttu...

rl olduğunu, bu dinin içinde öl­ dürmeye, yaralamaya, kine ve şiddet eylemlerine yer olmadığı­ nı söyledi.

“ Türkiye’deki Ermeni toplu­ mu, insanlık dışı şiddet eylemle­ rini onaylam ıyor” diyen Hacınlıyan, “ Burada bulunma­ nedeni, şiddet eylemlerin­ den duyduğum acıyı ve Türkiye* deki Ermenilerin Türklerle banş İçinde yaşadıklarını bildirmek­ tir” şeklinde konuştu.

Konuşmasını tam am layan Hacınlıyan’a savunma avukatı Verges,-“ Amerika’da bulundu­ ğunuzu söylediniz. Orada 500 bin Ermeni yaşıyor. Size göre, onlar neden orada yaşıyorlar?” diye sordu. Hacınlıyan, “ Orada her toplumdan insanlar yaşıyor” yanıtını verdi.

Verges, “ Neden burada Er­ menice konuşmadınız da İngiliz­ ce konuştunuz? Ermenice

konuş-. Drkonuş-. Hacınlıyan, bilimsel araştırmalarından ötürü 1981

yılında TÜBİTAK teşvik ödülünü almıştı...

E r m e n i t e r ö r ü n e k a r ş ı 2 E rm e n i

Creteil Ağır Ceza Mahkemesi'nde, Orly Katliamı sanığı Ermenile­ rin karşısına, onlarla aynı düşünceleri paylaşmayan iki Ermeni çıktı. Bunlardan Doç Dr. Avadis Hacınlıyan (sağda), Türk tarafının mo­ ral tanığı olarak verdiği ifadeyle Ermeni terör odaklarınca saptırıl­ maya çalışılan gerçeklere ışık tutarken, katliam sonrasındaki operasyonlarda görev alan Fransız Polis M üfettişi, Ermeni asıllı Çiviciyan da (solda), üç teröristin suçlu olduklarını kanıtladı.

maktan utanıyor musunuz?” di­ ye sordu.

Hacınlıyan, bu soruyu, “

Ha-Î

ır utanmıyorum. Üniversitede ngilizce ders verdiğim için bana İngilizce konuşmak daha kolay geliyor” şeklinde yanıtladı.

Diğer bir savunma avukatı Zavicyan ise, “ Peki, neden Türkçe konuşmadınız?” diye so­ runca, Hacınlıyan, “ Daha yeni yanıtladım bu soruyu” cevabım verdi.

Türkkaya Ataöv’Un

konuşması

Hacınlıyan’dan sonra tanık yerine çağrılan Prof. Türkkaya Ataöv, İngilizce yaptığı, Fransız­ ca’ya çevrilen açıklamalarında en önce 1915 yılındaki Sadrazam Talat Paşa’ya atfedilen ve “ Er­ menilerin yok edilmesi” ne emir niteliği taşıdığı öne sürülen telg­ rafın sahte olduğuna dair kanıt­ ları açıkladı.

Ataöv, bu konuda çok taraflı bir araştırma yapmış, bunun so­ nuçlarını bir kitap halinde yayın­ lamıştı. Kitabını mahkemeye gösterdi ve “ Bu kitap çeşitli dil­ lerde yayınlanmıştır. Ama şim­ diye kadar, benim bulduğum kanıtların aksini gösterecek hiç­ bir belge ortaya çıkarılamamış­ tır” dedi.

Ataöv’Un mahkemede açıkla­ dığına göre yaptığı çalışmanın sonuçları şöyle idi:

1—Bu “ telg raf’, Andoniyan adında bir Ermeni tarafından or­ taya çıkarılmış, daha doğrusu imal edilmiştir. 1921’de Talat Paşa’yı öldüren Tehdiryan dava­ sına bakan Alman mahkemesi de bu telgrafı gerçek saymamış ve kanıt olarak kabul etmemiş. Sa­ nığın avukatı bunları mahkeme­ den geri çekmiştir. Savcı da birtakım devlet büyüklerinin gü­ ya imzalarını taşıyan belgelerle çok karşılaşıldığını söylemiştir.

2—Talat Paşa’nın telgrafı

]Ozel Kalem Müdürü

,

K om isyon’da

3.5 saat ifade verdi

Özdağlar "Bana

iftira ettiler"

# Soruşturanı Komisyonu’nda 3.5 saat ifade veren eski Devlet Baka­

nının özel kalem müdürü Nuran Tekinel, soruları cevapsız bıraktı

Ö ze! K a le m M ü d ü rü

TBMM Soruşturma Komisyo­ nu, dün saat 10.45'te başla­ yan toplantısında özdağlar’ın Özel Kalem Müdürü Nurhan

Tekinel’i de dinledi. Tekinel,

Komisyon’dan çıkarken görü­ lüyor...

ANKARA, ÖZEL BMM Soruşturma Komis- yonu’nun iki aylık görev sü­ resinin dolmasına 15 gün kala eski Devlet Bakanı Manisa Milletvekili İsmail Özdağlar’ın ANAP kulisinde milletvekili ve ba­ kanlarla yakın teması dikkat çeki-, yor.

Ö zdağlar, birkaç gündür ANAP kulisinde bakanlar ve mil­ letvekillerine bakanlık günlerini, anılarını anlatıyor, rüşvet olayına da değinerek, “ Her insan hayatta bir imtihan geçirir. Bizim de başı­ mıza geldi, bir iftira atıldı. Biz de bir imtihandan geçiyoruz. İnşallah sonu hayırlı olur” dediği belir­ tiliyor.

Özdağlar, önceki gün ANAP kulisinde millet vekilleriyle toplu halde otururken, bazı bakanların yanma giderek kucaklaşıp, öpüş­ mesiyle dikkatleri bir anda üzerin­ de topladı.

Özdağlar, bir süre Adalet Ba­ kanı Necat Eldem ile konuştu, ar­ dından Bayındırlık Bakanı Safa Gi- ray’a uzun uzun bazı şeyler anlat­ tı. Bu sırada Kültür ve Turizm Ba­ kanı Mükerrem Taşçıoğlu da yanlarına gelerek Özdağlar'a sarıl­ dı, öptü. İki bakan ve Özdağlar, bir süre ayakta sohbet etti.

Özdağlar, bakanlar ile sohbeti bitirdikten sonra, milletvekillerinin kalabalık gruplar halinde oturdu ğu kuliste, ANAP'lıların arasına katılarak “ hararetli” konuşmalar yaptı.

ö te yandan eski Devlet Baka nı Özdağlar’ın “ yakın çevresine" “ yalnız bırakılmaktan” şikâyet

et-ı._. i»apvu.tJa. ö / d a g l a t ı u , v \ v . T

olayını anlattığı konuşmalarında petrol taşımacılığında DİTAŞ’ın rolü ile navlun ücretleri üzerinde durduğu ve sık sık Lgur Mengene- cioğlu’nu suçladığı kaydedildi.

Özel Kalem Müdürü

Özdağlar hakkmdaki rüşvet ve görevini kötüye kullanma iddiala­ rını araştıran TBMM Soruşturma Komisyonu, dün de çalışmalarını sürdürdü. Dün ilk olarak İsmail Özdağlar’ın Bakan’lıktaki Özel Kalem Müdürü Nurhan Tekinel 3.5 saat dinlendi. Daha sonra Öz­ dağlar Olayı’na adı karışan genel müdürlerin dinlenmesine geçildi.

Petrol Ofisi Genel Müdürü Mehmet Gültekin’in ifadesi 50 da­ kika sürdü. Petrol Ofisi Genel Mü­ dürü, Komisyon'dan çıkarken, adını gizledi ve gazetecilerin ısrar­ lı sorularına rağmen, “ Adımı söy­ leyemem. Komisyon'dan açıklama yapmamam istendi" dedi.

Komisyon, saat 17.00’de Kara­ deniz Bakır İşletmeleri Genel Mü­ dürü Doğan Çeçen’i dinledi. Çeçen'in ifadesi ise 2 saat sürdü.

Daha sonra ANAP Konya Mil­ letvekili Ziya Ercan çağrıldı. Olay günü Özdağlar’ın makam odasın­ da olduğu saptanan Ercan'a, olay guııil Mengenecioğlu’nun. Özdağ- lar'ın makamında olup olmadığı soruldu.

Komisyonda hııgüıı de İsmail Özdağlar'ın babası Ali Özdağlar ile, LIM Denizcilik firması ortak­ larından Aydın bahinlioglu. Enver Toprak. Aylekin Ozan ve Beşik Te­ peli dinlenecek.

Yunanistan'da

Kaçak 2 Türk

mahkûm oldu

ATİNA MİLLİYET BÜFIOSU TİNA’da geçtiğim iz günlerde m otosiklet çalma g iri­ şiminde bulunurken yakalanan ik i Türk siyasal kaçak 11 'er ay hapse mahkûm oldular Haşan Fehmi Ömer- baş ve Kutbettin Odunsu is im li Türkler, 12 Şubat günü Plati Vathis semtinde b ir m otosikleti çalıştırmaya çalışırken ora­ dan geçen polis taralından yakalanmışlardı Mahkemede sav­ cı ik i Türk'ün cezalarının bitmesinden sonra bir daha geri gelmemek üzere Yunanistan dışına atılmalarını istedi. An­ cak yargıç bu isteğ i kabul etmedi, ik i Türk sanık savunmala­ rında bozuk olan m otosikle ti çalıştırarak Yunanlı bir arkadaşlarına yardım etmeyi amaçladıklarını söylediler. A ti­ na'da yayınlanan gazeteler, geçtiğim iz günlerde ele geçen

5 kişilik bir şebekenin mensupları olduğunu söylediler ve son günlerde Türklerin m ahkûm iyetlerinin salgın haline geldiği- . n i yazdılar.

Casus kadın

için Yunan

protestosu

Reha MUHTAR—ATİNA ASİLİ Nikola adlı bir Yu­ nanlı kadının, geçtiğimiz günlerde Türkiye’den sınır dışı edilmesi olayı ile ilgili olarak Yunanistan, Türkiye’yi protesto et­ ti.

Yunanistan’ın Ankara Büyük­ elçisi, Dışişleri Bakanlığı’na dün gi­ derek söz konusu kişinin Yunan vatandaşı olması nedeni ile, Türk yetkililerden olay hakkında ayrın­ tılı bilgi istedi.

Yunan Dışişleri Bak’anhğı'nca dün yapılan açıklamada, konuyla ilgili olarak Dışişleri Bakanlığı’na giden Yunanistan’ın Ankara Bü­ yükelçisi Sotiris Konstantoupulos’ un, Türkiye’yi olay konusunda Yu­ nanlı yetkililere bilgi vermediği ge­ rekçesi ile protesto ettiğini bildirdi. Açıklamada, Türk yetkilileri­ nin, söz konusu kişinin tutuklan­ madığını ve olayda önemli bir nokta bulunmadığından dolayı bil­ gi vermeye gerek duymadıklarını belirttikleri söylendi.

Patiste bir grup

kaçak Türk,

"L'Hum anité"

gazetesini

işgal etti

PARİS, AA RANSA’da yaşayan Türk uyruklu bir grup kaçakbölü- cü militan, dün Komünist Partisi’nin yayın organı “ L’Hıı- manite” gazetesinin Paris’teki bi­ nasını işgal etti.

60 kişi kadar oldukları bildiri­ len militanlar, taşıdıkları pankart­ larla, Türkiye hakkmdaki asılsız iddia ve itiraflarım yinelediler.

Bir gazete yetkilisinin militan­ larla görüşme sonunda eyleme son verildi.

olarak geçen belge “ Halep Va­ lisi Mustafa Abdülhalik” in üze­ rine not düştüğü bir metin ha­ lindedir. Oysa sonradan Renda soyadını alarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı da yap­ mış olan Mustafa Abdülhalik Bey, o tarihte henüz Halep Va­ lisi değildir. Oraya daha atanma­ sı yapılmamıştır. Bu atamanın Osmanlı belgelerinde bulunan ta­ rihi, Andonyan’ın Musalfa Ab­ dülhalik Bey’in daha sonra yaptığı Halep Valiliği’ni hatırla­ yıp onun adını kullandığını, fa­ kat büyük bir takvim hatasına düştüğünü göstermektedir.

3— Bu “ belge” bir çizgili kâ­ ğıda yazılmıştır. Halbuki, Os­ manlI bürokrasisi çizgili kâğıt kullanmamaktadır.

4— Andonyan, Rumî takvi­ min Miladi’ye nasıl çevrildiğini bilmediği için büyük tarih yan­ lışlığı yapmıştır. İmal ettiği bel­ gelerden biri Doğu’da Ermeni nüfusun transferini bu tarihten dokuz ay sonra emreder görün­ mektedir.

5— “ Belge” denilen metne A ndonyan’ın koyduğu sıra nu­ marası da Osmanlı bürokrasisi­ nin numaralama sistemine uy­ mamaktadır. Andonyan o za­ man yeni yılın 1 M art’ta başla­ dığım hesaba katmadığı için 1 M art’tan sonraki yazışmaların küçük sayılarla numaralanması gerektiğinin farkında değildir. Ayrıca bürokrasinin metinlerine konulan sıra numaralarına ve ta­ rihlere uyan asıl belgelere bakıl­ dığında, o sırada yapılan yazış­ maların Sina Yarımadası ’nda ye­ ni artezyen kuyuları açılması ko­ nusuyla ilgili olduğu anlaşıl­ maktadır.

6— Metinde imzası olduğu öne sürülen Mustafa Abdülhalik Bey’in imzası da, sonradan Mer­ kez Bankası Başkanlığı da yap­ mış olan ve paraların üzerinde de imzası bulunan Mustafa Abdül­ halik Renda’nın imza şekline hiç benzememektedir.

7— Metinde, A ndonyan’ın kullandığı şifre sistemi de Os­ manlI arşivlerindeki şifre düzeni­ ne uymamaktadır.

“ Peşin hükümlü

olmayalım’’

“ Talat Paşa Telgrafı” adıy­ la, Ermeniler tarafından çok kul­ lanılan ve çeşitli k itap lara geçirilen bu metnin Ermeni iddi­ alarının niteliğini gösteren bir ör­ nek olduğunu söyleyen Ataöv, vardığı sonuçlan ayrıntıları ile anlatarak şöyle dedi:

“ Ermeni sorununa ilişkin olarak düşünen, konuşan, yazan ve karar veren tüm mahkemeler ve kişiler gerçekle hikâyeyi, ger­ çekle dinsel, ya da ulusal peşin hükümleri ve savaş döneminin propagandasını birbirinden ayır­ mak zorundadır. Ermeni sorunu birtakım sahte belgeler ve propa­ ganda amaçlı yayınlarla saptırıl­ mıştır. Sahtekârlıkların en büyüğü Talal Paşa’ya atfedilen bu sözde telgraf ve telgraflardır. Ancak sahtekârlık bu kadarla da kalmamaktadır.”

Ataöv, Ermenilerin yer değiş­ tirmesi kararının amacının bir soykırım olmadığını gösteren asıl belgelerin Osmanlı arşivlerinde olduğunu bildirerek şunları söy­ ledi:

“ Osmanlı arşivlerinde bu yer değiştirmeyle ilgili olarak verilen emirlerde, yerleri değiştirilen Er­ meniler için, gittikleri yerlerde Ermeni kiliseleri, okutan ve me­ zarlıktan yapımı istenmektedir. Soykırıma hazırlanan bir devlet aynı halk için yeni inşaat emir­ leri verir mi?”

Ataöv, ayrıca yerleri değişti­ rilen Ermenilerin sayıları ile ilgili Ermeni kaynaklarınca verilen bilgilerin de gerçekle ilgili olm a­ dığım 11 Aralık 1918’de Fransa’­ daki “ Ermeni Delegasyonu” adına Bogos Nubar tarafından Fransız Dışişleri Bakam’na yazı­ lan ve aslı Fransız arşivlerinde bulunan bir belgeyi de okudu. Bu belgeye göre Bogos Nubar, Fransız Dışişleri Bakanı’na, yer­ leri değiştirilen Ermenilerin sayı­ sını resmen 600-700 bin olarak bildiriyor, bunların 250 bininin Kafkasya’ya, 40 bininin İran böl­ gesine, 80 bininin Suriye ve Fi­ lis tin ’e, 20 b in in in M usul bölgesine varmış olduğunu açık­ lıyordu. A taöv’ün belirttiğine göre bu durum da, kaybolduğu öne sürülen Ermenilerin sayısı 300 bin civarındaydı. Bu 300bin kişinin arasında da Doğu’daki iklim koşulları, Ermeniler arasın­ daki, Ermenistan’la Azerbaycan arasındaki savaşlar, açlık, salgın hastalıklar sonunda ölenlerin bu­ lunmasının çok tabii olduğunu söyleyen Ataöv, “ Bütün bu ka­ yıplar soykırım diye bir haneye eklenemez. Unutmamalı ki aynı sırada Dogu’da 90 bin kişilik bü­ yük Türk Ordusu kendiliğinden, soğuk nedeniyle ortadan kalk­ mıştır. Salgın hastalıklardan ölenler arasında pek çok Türk komutanıyla birlikte Alman Ma­ reşali Von der Goltz ve frak’ta- ki Ingiliz Komutanı General Meade de vardır.”

Hitler’in sözü

Ataöv, Ermeni iddialarına kanıt olarak öne sürülen bazı başka belgeler arasında H itler’e atfedilen bir sözü de yalanladı:

“ Güya Hitler, 1939’un 22 Ağustos’unda generallerine hita­ ben yaptığı gizil bir konuşmada ‘Ölüm kıtalarıma, PolonyalIları çoluk-çocuk, genç-ihtiyar kaldır­ mak emrini verdim. Zaten Erme- nileri kim hatırlıyor ki?’ demiş. Bu söz yüzlerce yayında yer al­ dığı halde, Hitler’in böyle bir söz söylediğini gösteren gerçek bir belge yoktur. Uydurulan bu bel­ geyle de PolonyalIların kırımına ve Yahudilerin soykırımına Hit- ler’i teşvik eden olaylardan biri­ nin 1915 Olayları olduğu izlenimi yaratılmak istenmektedir. An­ cak, ben gittim, Nurnberg Mah­ kemesi zabıtlarını araştırdım. Hitler’in o tarihte yaptığı konuş­ ma belgesi olarak, o zabıtlara ge­ çen belgede böyle bir laf bulun­ madığım saptadım. Ayrıca Ame­ rikalı Profesör Neat Lowry de benden ayrı olarak yaptığı araş­ tırmada bu sonuca varmış bulu­ nuyor.”

“ Her Mustafa, Mustafa

Kemal değildir”

Ataöv, ayrıca, A tatürk’e a t­ fedilen ve A tatürk’ün bir “ sıy- kırımını ve bunda Osmanlı so­ rumluluğunu” kabul ettiğini gös­ teren bir beyanının da bulunma­ dığını bildirdi.

“ Bir Ermeni gazetesinde Mustafa Paşa diye birinin buna benzer bir beyanı Mustafa Ke­ mal’e atfedilmiştir. Halbuki Tür­ kiye’de o zaman Fransa’daki François kadar Mustafa vardı. Nasıl bugün bu François’lar ara­ sında yalnızca bir tanesi François Mitterrand olarak Fransız Cum­ hurbaşkanı ise, o zaman da Mus­ tafa’lar arasındaki Mustafa Kemal Paşa, Mustafa Paşa’dan ayrı bir kişiydi.”

Türkkaya Ataöv, konuşm a­ sını bitirdikten sonra sanık avu­ katı Verges, daha önce Le Mon- de’de yayınlanan ve bir soykırım olduğunu belirten bir makaleye atıfta bulunarak, “ Bunlar olma­ mış mıdır?” diye sordu.

Ataöv, ise Verges’e verdiği yanıtta, “ Bu makaleyi yazan şa­ hıs, öne sürdüğü iddiayı belgele­ yebilir mi?” dedi.

Seyredilen TV filmleri

Mahkeme, duruşmanın daha sonraki bölümünde Orly Ola- yı’yla ilgili olarak TV’de yayın­ lanan haber filmlerinin arka ar­

k aya sıra la n m a sı su retiy le yapılmış bir uzun filmi jüriye ve ilgililere gösterilmesi kararım al­ dı. Bu karar üzerine Fransa’da sadece Creteil Mahkemesi bina­ sında bulunan olanaktan yarar­ lanılarak salonun yüksek bir bölümüne konulan geniş ekran lı bir televizyondan bu film gös­ terildi. Spikerlerin anlattıkları dinlendi. Filmde ASALA örgü­ lünün Türk diplomatlarına kar­ şı Orly Olayı’na kadar işledikleri cinayetlerden de görüntüler yer alıyor ve spikerlerin yorumları da bulunuyordu. Bu yorumlar ara­ sında cinayetlerle ilgili olarak ko­ nuşturulan Ermenilerin, bunların asıl sebebinin Türklerin 1915 soykırımım kabul etmemeleri ol­ duğunu ifade eden sözleri de var­ dı. Ancak genel olarak cinayetler ve suikastlardan sonra ölen in­ sanlar ve tahrip edilen yerlerin görüntüleri ağır basıyordu.

Mahkemenin bir red

kararı daha

Bundan sonra, Garbicyan’ın avukatı Verges’in, duruşmanın birinci gününden beri tekrar tek­ rar gündeme getirdiği “ bakanla­ rın dinlenmesi” talebi üzerine mahkemenin yeni karan açıklan­ dı. Verges bu talebi başlangıçta Cumhurbaşkanı Mltterrand’la birlikte Meclis Başkam’nın da birlikte çağırılması şeklinde yap­ mış, bu talep mahkemece uygun bulunmamakla birlikte tanık ola­ rak mahkemeye gelmeleri isteni­ len kişilerin dinlenmesinde fayda olmadığı yolunda bir de Bakan­ lar Kurulu kararı mahkemeye bildirilmişti. Verges, usul hü­ kümlerinden faydalanarak bu ta­ lebini bir defa daha, adı geçen kişilerin mahkemeye “ bilgi ver­ mek üzere” davet edilmeleri bi­ çimine sokmuş. Son olarak da, bütün diğer savunma tanıkları­ nın dinlenilmesinden vaz geçtiği­ ni bildirerek, talebini sadece eski içişleri Bakanı Gaston Defferre, eski Kamu Güvenliği Bakam Francezca üzerine yoğunlaştırdı. Bugün, halen kabinede başka ba­ kanlıklarda görev yapan bu iki bakanın dinlenmesi için yeni di­ lekçeler veren Verges’e, savcı, bu talebin davanın seyrine bir kat­ kıda bulunmayacağım, Verges’ in iki bakana sorduğu soruların, esasen duruşma sırasında cevap­ lanmış olduğunu söyledi. Bazı soruların cevabı hakkında da res­ mi belgelere dayanan bilgiler ver­ di. Verges, bunların yeterli olmadığında ve iki bakanın çağ­ rılması isteğinde ısrar etti.

Bunun üzerine duruşmaya uzunca bir süre ara veren m ah­ keme, iki bakanın dinlenmesine gerek olmadığım kararlaştırdı ve Başkan Saurel bu kararını açık­ ladı.

Böylece Verges’in ilk günden itibaren başlıca isteğini teşkil eden bu meselede bir ret kararı daha alınmış oluyordu.

“ Adalet istiyoruz”

Bundan sonra müdahil avu­ katların görüşlerinin alınmasına geçildi.

İlk olarak Türk m ağdurları­ nın müdahil avukatı De Poix, “ Suçlamaları getirme işi esas savcıya aittir. Biz müdahil avu­ katlar olarak gerçekleri bir kez daha hatırlatıyoruz” dedi.

De Poix, ASALA ve Agop Agopyan’ın ABD emperyalizmi­ ne, siyonizme ve Türk devletine karşı mücadele ettiğini, bu mü­ cadeleyi Ebu Nida), George Hab- baş, Neo-Naziler gibi önemli teröristlerle ilişkiler halinde ver­ diğini söyledi. “Garbicyan eğitil­ miş ve finanse edilmiş olarak Şam’dan Fransa’ya geldi. Şef Garbicyan’dır. Her şeyden ha­ berdardır. Orly suikastının da baş sorumlusudur. Bunu itiraf da etmiştir” dedi.

Soner Nayır’ın ise Garbicyan gibi her şey hakkında bilgi sahi­ bi olduğunu, evinde bazı T ürk­ lerin isimlerinin kaydedildiği bir listenin bulunduğunu ve gaz tüp­ lerini de kendisinin aldığını ha­ tırlattı ve Soner Nayır’ın, Gar- bicyan’ın sağ kolu olarak çalış­ tığım belirtti. Semerciyan hak­ kında da evinde silahların ol­ duğunu bilmemesinin mümkün olamayacağını söyledi. Müdahil avukat, müveekkiller adına ada­ let istedi.

Fransız tarafının müdahil avukatı Loyrotte, ise müvekkili­ nin Türkiye’ye tatile giderken Orly’de Öldüğünü, böyle bir kat­ liamı yapanların soykırım gerek­ çesiyle nasıl haklı çıkabilecek­ lerini anlamadığını, böyle terör eylemlerinin Ermenilere zarar verdiğini belirtti.

(

# L e Monde, Milliyet yazarına geniş yer verdi 1

Orly Duruşması'nda!

tarih i dosya

! D

zetesi de ilk defa olarak Türk (anıkla­ÜN akşam yayınlanan Le Monde ga­ rın ifadelerine “ Ermeni soykırımı ile il­ gili Türk görüşü" başlığı altında geniş yer verdi ve Prof. Mümtaz Soysal’ın konuşmasının dörtte bir gazete sayfası uzunluğunda bir öze­ tini yayınladı. Duruşmayı izleyen Jean-Marc Theolleyre’nin imzasını taşıyan yazıda şöyle denildi:

“ Orly Duruşması’nda gündeme birden bire tarihi bir dosya geldi. 1915’teki Ermeni katli­ amının konuşulmasına haşlandı. Fakat daha önceki Ermeni davalarının aksine hu defa ko­ nuyu açıp deşenler, Ermeni sanıkların avukat­ tan değildi. Olaydan mağdur otan Türklerin

ve l urk Hava Yolları’nın müdahil avukatla­ rı, sanık tarafınca bu defa hatırlatılmaması- na rağmen buna kendileri karar vermişlerdi."

Bu giriş paragrafından sonra Soysal’ın ko­ nuşmasını alıntılar da yaparak özetleyen Le Monde, bu açıklamaların sonuna, Garbiç.van’- ın avukatı Verges’in, Soysal’ın konuşmasını “ sinizin" olarak niteleyen ve 1915 Olayları sı­ rasında ölenlerin sayısını bir buçuk milyon ola­ rak gösteren müdahalesini yazdı. Buna Soysal’ın verdiği cevabı ise kaydetmedi An­ cak bu şekilde de olsa Ermeni iddialarına karşı Türk yanıtları, ilk defa olarak Le Monde sü­ tunlarında da oldukça geniş bir şekilde yansı­ tıldı.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Tonos Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Maddesi, Rusya tarafından Osmanlı Devleti’ne Ģu Ģekilde kabul ettirilmiĢtir; “Osmanlı Devleti, Ermenilerin yerleşmiş oldukları eyâletlerde bölge menfaatlerinin

Kâzım Hoca yazı işleri odasına iner, gazete koleksi­ yonlarını en büyük masaya dizer, radyoyu da açardı.. He­ men uyurmuş, başını tahta masaya dayar

öncelikleriyle belediyenin gündemi farklılaşır, belediyeler yaptıkları çalışmaları vatandaşa anlatmakta zorlanırlar. Kaynaklar harcanmasına rağmen beklentiler

Arnold ve ekibi floresan tüylerin etkisini s›namak için örnek bir gruptaki muhabbet kufllar›n›n hem erkek, hem de diflilerinin parlak sar› renkteki tepe tüylerine

Anatomic variations, such as deviation of the nasal septum, paranasal sinuses pneumatization extent, concha bullosa, uncinate process variations, Haller cell, Agger nasi cell,

20 Eylül 1918 tarihli The Times gazetesi, bu olaya geniş yer vermekte ve İngilizler tarafından Bakü’nün boşaltılması hadisesinin bölge adına daha fazla sorumluluk yüklenmek

Avrupa basınında Müslüman kadınların ele alınışı üzerine literatüre katkıda bulunmayı amaçlayan bu çalışma için Kasım 2018’de Le Figaro ve Le

Liang Tao and Hon Keung Kwan, Senior Member, IEEE “Multirate-Based Fast Parallel Algorithms for 2-D DHT-Based Real-Valued Discrete Gabor Transform “IEEE TRANSACTIONS ON IMAGE