6
P azar5 Kasım 2000
GÜNCEL
+
4* M illiyet
Her gun roman yazacak
Duygu Asena, salı günü ilk interaktif romanını
internette yazmaya başlıyor.. Romanda 30 - 33
yaşlarında biri bekâr, biri evli iki kadın var. Bu belli..
Asena, gerisini de okurlarla birlikte gün gün yazacak
Asena kendisine cinsellik uzmanı diyenleri şöyle yanıtladı: Bu konudan iyi anlıyorum değil, kafa yoruyorum. Kadınların uğradığı haksızlık seks ve cinselliği de içeriyor. Erkeğin bilgisizliği, kadını kullanması, kadının orgazm sorunu. Uzmanlarla konuştum, kendim yaşadım, bir de bunların ayıp ve tabu olmasına karşıyım.
Fotoğraflar: AHMET DUMANLI
• •
Ö
nümüzdeki salı gününün ilkdakikalarında Duygu Asena’nın romanı internette tefrika halinde yazılmaya başlanacak. Yazarın adının seçimini bile okurlarına bıraktığı romanın içeriği de okurların tepki ve taleplerine göredeğişebilecek. Türkiye’nin ilk interaktif romanını salı günü ‘www.ekolay.net/ekitap’ adresinde bulabilirsiniz. Kitabı, yazarı Duygu Asena ile konuştuk. İşte somlarımız ve Asena’nın yanıtları:
■
Türkiye’de ilk kez mi bir kitap internette gün be gün yazılacak?Biz buna ‘yazıldıkça okunan’ roman diyoruz. Türkiye’yi bir yana koyuyorum, bu benim ilkim en azından. Uzun süredir hayatım düz gidiyordu, bu benim için bir
heyecan.
■
Bundan önceki romanlarınızdan farklı olarak her aşamada okurun tepkisini alacaksınız. Bu tepkilere göre gidişatta değişiklikler yapacak mısınız?Kesinlikle. Okur der ki mesela, ‘Kahramanlar bir de şunu konuşsun'. Ben de yeni bir şey yazarım.
O yüzden çok eğlenceli bir şey.
■
Dizi filmler gibi. Seyircinin talebine göre belli karakterler giriyor senaryoya.Tabii, ben de bilmiyorum romanın nasıl yol alacağını. 30 - 33 yaşlarında iki kadın, biri bekâr, biri evli, bir oğlan çocuğu var. Bunlar belli, o kadar.
Bir çeşit tiyatro gibi
W Am a karakterleri oluşmuş bu iki kadının, değil mi?
Evet, öbürü daha özgür yaşayan, tek başınalığı seçmiş, böyle kadın kadın, dişi, süslü püslü, öyle bir kadın, öbürü çok özgür bir hayatı savunurken evlenip bir çocuk doğurmuş, daha içe kapanmış, daha düz ama çok mantıklı ve akıllı bir kadın.
■
Roman bu iki kadının arasında mı geçiyor? Evet, ama tümüyle diyaloglardan ibaret, bu iki kadının konuşmasından yani, tiyatro gibi.■
Romancının, romanı yazım aşamasındaki yalnızlığı da aşılıyor böylece...Tabii, ama bir zorluğu da olacak, öbür romanlarda bazen iki ay hiç elini bile dokunmuyorsun, şimdi mecburum, her gün yazacağım, zor bir şey. Burada herhalde gazetecilik yardımcı olacak hızlı yazı yazmaya, mutlaka yazmak zorunda oluyorsun ya gazeteciyken.
İki ay planlandı ama..
■
Kesintiye uğramaz mı bu yazım süreci?Uğramayacak, korkmuyorum. 15 dakikada yazı yolluyoruz ya bazen gazeteye.
■
Ne kadar sürecek romanın yazımı ? İki ay planladım, ama bilmiyorum.■
Adı ne olacak kitabınızın?Onu da okurlar önerecekler, seçecekler.
■
Peki, korkmuyor musunuz, romanım internette okunur piyasada alıcı bulmaz diye? Siz çok satan bir yazarsınız.Yayıncım asla olmaz diyor. Senin 13 sene önceki kitabın hâlâ satıyor diyor.
■
13 sene önce ilk romanınız “Kadının Adı Yok” yayınlandı. O zamandan bu zamana kitaplarınızdaki kadınlar nasıl bir değişim geçirdi?Daha kendine güvenli. Şimdi daha
mücadeleciler çünkü şimdi kazanma ihtimali daha
yüksek. ,
Hâlâ yazdıkları konuşuluyor
■
O zamandan bu zamana kadınlar ve kadın hareketi Türkiye’de çok yol aldı mı?Hayır, çok yol olduğunu düşünmüyorum. Biraz “kurtulabilirim, mücadele edebilirim”, kafalarına bir soru işareti girdi o döneme göre, çünkü o dönemde tartışılmıyordu bile bunlar.
■
O dönem için çok cüretkâr denilebilecek bu ilk romanınızı yazıp yayıncıya verdikten sonra yatağmıza yattığınızda “Yahu, ben ne yaptım” diye sordunuz mukendinize?
Sormadım, çünkü ben kendimle ilgili hiçbir şeyi fazla sorgulamıyorum. Doğru yaptığıma hep inanıyorum ben, öyle bir özgüvenim var.
■
Peki, “Kadının Adı Yok”tan sonra gelen kadm yazar kuşağı sizin söylediklerinizi aştı nu, ileriye götürdü mü?Hayır, hâlâ benim o dönem yazdıklarım konuşuluyor. Ben zamanında bugün söylenen şeyleri zaten söylemişim. Hâlâ da söylüyorum. Yeni bir şey konmadı üzerine.
'Ben de özgür değilim'
■
özgür bir kadın olmanıza karşın, kendinizi yine de kısıtlanmış, bastırılmış hissetiğiniz oluyor mu?Şimdi tabii, ben kendimin kısıtlanmadığını sanıyorum, “yok canım, herşeyi kendime güvenerek; yapıyorum" diyorum ama muhakkak, muhakkak olmuştur. Şimdi ilk aklıma gelen, şu anda biriyle sokakta el ele, sarmaş dolaş yürüyemiyorum. Canım sıkılıyor. Niçin? Şunu derler, bunu derler diye değil, bakıyorlar ya, bakılmak hoşuma gitmi yor, önce bana, sonra yanımdaki erkeğe bakıyorlar.