• Sonuç bulunamadı

Irak'taki Bektaşi Tekkeleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Irak'taki Bektaşi Tekkeleri"

Copied!
32
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

IRAK'TAK~~ BEKTA~' TEKKELER~*

AYFER KARAKAYA-STUMP**

I) Giri~~

Bekta~i tekkelerinin co~rafi da~~l~m~na dair en eski çal~~man~n sahibi olan F.W. Hasluck, haklar~nda ayr~nt~l~~ bilgi vermeden Ba~dat, Kâz~miyye, Kerbela, Necef ve Samerra gibi ~iilerce kutsal kabul edilen yerlerde Bekta~i tekkeleri oldu~unu belirdi* Yazara göre bunlar tam anlam~yla birer tekke olmaktan çok türbeleri ziyarete gelen Bekta~ilerin kald~~~~ konuk evleridir2. Hasluck'un 1920'lerde yay~mlanan bu çal~~mas~ ndan sonra Bekta~ilik hakk~nda yap~lan yay~nlarda dolayl~~ birkaç de~inme d~~~nda konunun bahsi geçmez. Bunun tek istisnas~, 1990'lar~n sonlar~ndan itibaren yay~mlanmaya ba~layan Bekta~ilerin Babagan kolundan Bedri Noyan Dedebaba'n~n hacimli eseridir. Eserin dergâhlara tahsis edilmi~~ be~inci cildinde Noyan, Irak'taki be~~ Bekta~i tekkesi hakk~nda muhtelif bilgiler verir, ayr~ca adlar~n~~ vermeden Kerkük'te eskiden on be~~ tane Bekta~i tekkesinin var oldu~unu yazar. Lite-

* Haz~rlanma sürecinde makalenin tümünü veya belli lus~mlar~m okuyarak yorumlar~n~~ benimle payla~an Prof. Cemal Kafadar'a, Prof. Zeynep Ertu~'a, Dilek Soileau'ya ve Abbas Karakaya'ya te~ekkür ederim. Bu çal~~maya ba~ka ~ekillerde katk~da bulunanlar ilgili yerlerde zikredilecektir.

** Harvard Üniversitesi, Ortado~u Ara~t~rmalar~~ Merkezi.

I Christianity and Islam under the Sultans, yay~na haz~rlayan Margaret M. Hasluck, 2 cilt (~stanbul: Isis Press, 2000; ilk bask~~ 1929), Hasluck'un Bekta~i tekkeleri ile ilgili "Geographical Distribution of the Bektashi" adl~~ çal~~mas~~ eserin 2. cildinde, XLII nolu bölümdedir. Bu çah~tna 1928 y~l~nda Rag~p Hulusi taraf~ndan Osmanl~ca'ya çevrilmi~~ ve Maarif Vekaleti taraf~ndan "Bektâ~~lik Tedkikleri" ad~~ alt~nda yay~nlanm~~t~r. Rag~p Hulusi'nin bu çevirisi yak~n zamanda yeni harflerle ve sadele~tirilerek tekrar bas~lm~~ur: Bekta~ilik Tetkikleri, yeni harflere çeviren Kâmil Akarsu (Ankara: Milli E~itim Bas~mevi, 2000). Do~rudan Hasluck'un metnine dayal~~ olarak yap~lan di~er bir çeviri için ise bkz. Bektasili~in Co~rafi Da~~l~m~, çeviren Turgut Koca ve A. Nezihi Erginsoy (~stanbul, 1991).

2 Tekke ve zaviyelerin ayn~~ zamanda birer konak yeri olarak i~lev gördü~üne dair bkz. Ömer Lütli Barkan, Kolonizatör Türk Dervisleri, s. 61; at~fta bulunulan yay~ n, "Osmanl~~ ~ mparatorlu~u'nda Bir iskan ve Kolonizatör Metodu Olarak Vak~flar ve Temlikler: I. ~stilâ Devirlerinin Kolonizatör Dervi~leri ve Zaviyeler," Vak~ flar Dergisi, Il (1942): 279-386 makalesinin tarihsiz bir uplubas~m~d~r.

3 Bütün Yönleriyle Bekta~ilik ve Alevilik, yay~na haz~rlayan ~akir Keçeli, 6 cilt ve yeni ciltler yay~mlanmaya devam etmektedir (~stanbul: Ard~ç Yay~nlar~~ 1998-); Bekta~i tekkeleri hakk~nda bkz. cilt 5: Deigâillat• (2002), bundan sonra "Noyan".

(2)

ratürde gereken ilgiyi görmemi~~ olan Irak'taki bu tekkeler her ~eyden önce Bekta~ili~in Anadolu ve Balkanlar d~~~ndaki etki alanlar~n~n tam olarak tes-piti aç~s~ndan önemlidir.

Ayr~ca son y~llarda ortaya ç~kmaya ba~layan Alevi ocaklarmai ait belge-lerden, Irak'taki baz~~ Bekta~i tekkelerinin Anadolulu Alevi dedelerince de düzenli olarak ziyaret edildi~ini anl~yoruz. 16. yüzy~l~n ikinci yar~s~~ ile 19. yüzy~l~n sonlar~na kadarki geni~~ tarihsel dönemi kapsayan bu belgeler, üzerlerinde Irak'taki Bekta~i tekkelerinde meskün dervi~lere ve Kerbela na-kibüle~rafina ait mühürler bulunan ziyaretname, hilafetname ve seyitlik ~ecerelerinden olu~maktad~r. Toplu olarak bak~ld~~~nda bu belgeler, ocak-zade dedelere ba~l~~ Alevi cemaatleri ile Bekta~ilik aras~ndaki tarihsel ili~kilerin daha önce bilinmeyen yeni bir boyutunu gündeme getirmektedir.

Bu çal~~ma, tümü özel ~ah~slar~n elinde bulunan ve k~saca "Alevi belge-leri" olarak an~lacak sözü geçen belgeler, Ankara Vak~flar Genel Müdürlü~ü Ar~ivi'ndeki baz~~ kay~tlar ve konuyla ilgili tespit edebildi~imiz di~er bir grup kayna~a dayanmaktad~r. Tüm bunlar çal~~mam~z~n bundan sonra gelen ilk bölümünde ayr~nt~l~~ olarak tan~t~lacakt~r. Çal~~mam~z~n ikinci bölümünde, kaynaklar~= el verdi~i ölçüde Irak'taki Bekta~i tekkelerinin tarihi hakk~nda tek tek bilgi verilecektir. Konumlar~~ itibariyle bu tekkeleri iki gruba ay~rabiliriz. Birinci gruptakiler On ~ki ~mamlara ait türbelerin avlular~ nda bulunmakta idi. Kerbela'da ~mam Hüseyin'in, Necef te Hz. Ali'nin, Kâz~miyye'de ~mam Musa el-Kâz~m'~n ve Samerra'da ~mam Hasan el-Askeri' nin türbelerinin etraf~nda olu~mu~~ külliyelerin parças~~ olan Bekta~i tekke-leri, bu gruba dahildir. ~kinci gruptakiler ise, bu tür bir külliyenin parças~~ olmayan tekkelerdir. Ba~clat'taki Gürgür Baba ve H~z~r ~lyas Tekkeleri ile Kerkük ve civar~ndaki tekkeler bu gruptand~r. Ancak ~ahin Baba ad~ndaki Bekta~i tekkesinin tam konumunu tespit edemedik. ~ahin Baba, H~z~ r ~lyas Tekkesi'nin bir di~er ad~~ olabilece~i gibi, bu tekke Ba~dat'ta veya onun d~~~ mahallelerinden biri olan Kâz~miyye'de bulunmu~~ ayr~~ bir Bekta~i tekkesi de olabilir. Kaynaklar~m~z 17. yüzy~l~n ba~lar~ndan itibaren Irak'ta Bekta~i dervi~lerinin ve tekkelerinin var oldu~unu göstermektedir. Ancak tekkelerin ilk kurulu~~ tarihleri ve zamanla muhtemelen de~i~mi~~ olan tarikat ba~lant~lar~~ konusunda yeterli bilgi içermemektedirler. Özellikle Kerbela ve

`I Seyit soylu oldu~una inan~lan Alevi dede aileleri, bkz. Esat Korkmaz, Ansiklopedik Alevilik-Bekta~ilik Terimleri Sözlü~ii (~stanbul: Kaynak Yay~nlar~, 2003, geni~letilmi~~ üçüncü bask~; ilk bask~~ 1993), "Ocak" maddesi.

(3)

IRAK'TAKI BEKTA~~~ TEKKELER~~ 691

Necef teki tekkeler ile Ba~dat'taki H~z~r ~lyas Tekkesi'nin Osmanl~lar~n bölgeyi fethinden önce kurulduklar~na ve ilk ikisinin geçmi~te Rum Abdal-lar~~ ve Hurufi dervi~lerince meskün oldu~una dair ipuçlar~na sahibiz. Bu tekkelerin tam olarak ne zaman ve nas~l Bekta~i hüviyeti kazand~~~n~~ ise ~u a~amada belirleyemiyoruz.

Çal~~mam~z~ n son bölümünde, Irak'taki Bekta~i tekkelerinin Anadolu' daki Alevi ocaklar~~ ile olan ba~lant~lar~n~n mahiyeti ve önemine dair baz~~ de~erlendirmelerde bulunulacakur. Alevi dedelerinin 20. yüzy~l~n ortalar~na kadar Irak'~, özellikle de Kerbela'y~~ ziyaret ettiklerini bu konuda mevcut yayg~n sözlü anlat~lar teyit etmektedir. Hatta bu, her ku~aktan en az bir de-denin, ailenin yeni üyelerini ~ecerelerine eldetmek ve ~ecereyi bu yeni haliyle Kerbela'da onaylatmak üzere yapmas~~ zorunlu bir görev olarak adde-dilmektedir. Ancak ilgili i~lemlerin nerede ve nas~l gerçekle~tirildi~ine dair hat~ralar, günümüze hemen hemen hiç ula~mam~~ur. Sözlü gelenekteki bu bo~lu~u k~smen elimizdeki yaz~l~~ belgelerle doldurabiliyoruz. Bu belgeler, Irak'a giden Alevi dedelerinin burada bulunan Bekta~i tekkelerinin özellikle üçü ile temas etti~ini göstermektedir; bunlar Kerbela ve Necef teki tekkeler ile ~ahin Baba Tekkesi'dir. Bunlardan Kerbela'daki tekke bilhassa ön plana ç~kmaktad~r. Zira ~rak kaynakl~~ Alevi belgeleri aras~nda nakibüle~rafca veri-lenler d~~~nda kalanlann tümü, bu tekkede düzenlenmi~~ veya yenilen-mi~tir. Her iki gruptaki belgelerin ço~u daha sonra Necef teki tekkeye ve ~ahin Baba Tekkesi'ne ba~l~~ dervi~lerce de mühür bas~l~p onaylanm~~t~r. Bütün olarak bak~ld~~~ nda elimizdeki bu belgeler, geçmi~te Alevi ocaklar~~ ile özellikle sözü geçen üç Bekta~i tekkesi aras~nda konuklu~u a~an, nispeten kurumsalla~m~~~ bir ba~lantm~n var oldu~unu gösteriyor. Alevi cemaatlerinin Safevilerin ba~~n~~ çekti~i K~z~lba~~ hareketi ile olan tarihsel münasebetleri birlikte dü~ünüldü~ünde, yapt~~~m~z bu tespit, ocak-zade Alevi dedeleri, Bekta.~iler ve Safeviler aras~nda ~rak merkezli ve daha önce bilinmeyen baz~~ ili~kilerin varl~~~n~~ ciddi bir olas~l~k olarak kar~~m~za ç~karmaktad~r. Anado-lulu Alevi dedelerinin düzenli olarak ziyaret etti~i Irak'taki bu tekkelere ba~l~~ dervi~ler kimlerdi, ne tür Bekta~ilerdi? Bunlar~n ~rak içindeki ve d~~~ndaki di~er Bekta~iler ile ili~kileri var m~yd~? Varsa bu ili~kilerin niteli~i neydi? Bu sorulara ~u a~amada kesin yan~tlar vermek mümkün de~ildir. Bu-nunla birlikte çal~~mam~z~n son bölümünde konuyla ilgili baz~~ ön de~erlendirmelerde bulunulacak ve bu meyanda ilgili sorular~n Osmanl~-~ran siyasi ve dini mücadelesi ba~lam~nda ele al~nmas~~ gerekti~i ve bölgedeki

(4)

Bekta~i tekkelerinin de muhtemelen bu mücadelenin ya~and~~~~ çeki~meli alanlardan oldu~u savlanacaknr.

II) Konuyla ilgili Birincil Kaynaldar Telif Eserier

Irak'taki Bekta~i tekkelerinden bahseden tespit edebildi~imiz en eski eser, 17. yüzy~l~ n ortalar~nda bölgeyi ziyaret etmi~~ olan Evliya Çelebi'nin Se-yahatnamesi'dir5. Seyahatnamesinin bir yerinde Evliya Çelebi, muhtemelen sonradan üzerine ekleme yapmak niyetiyle "Ve tekye-i Bekta~i ve ~att kenar~nda tekye-i Hazret-i H~z~r" ~eklinde k~sa bir not dü~mü~ tür". Evliya ayr~ca, Samerra'da bulunan ~mam Mehdi ziyaretgâh~ nda "ayende ve reven-denli] nezeradanyla" geçinen Bekta~i dervi~leri oldu~unu belirdi-7.

Evliya'dan yüz küsur y~l sonra, 18. yüzy~l~n ikinci yar~s~nda Alman seyyah ve bilim adam~~ Carsten Niebuhr bölgeyi ziyaret etmi~tir. Niebuhr'un seya-hatnamesi, Hasluck'un Irak'taki Bekta~i tekkeleri hakk~ nda verdi~i k~sa no-n~n kayna~~d~rs. Niebuhr ayr~ca, Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde de bahsi geçen, ancak daha sonra Dicle'nin ta~mas~yla harap olan H~z~r ~lyas Tekkesi' nin kitabelerini kopyalam~~ t~ r9. 12. yüzy~ lda bir ribat olarak in~a edilmi~~ olan bu yap~, daha sonra bir Bekta~i tekkesine dönü~türülmü~tür. Buna ilaveten Niebuhr'daki bir kay~ttan, Ba~dat'taki Gürgür Baba Tekkesi'nin isim babas~~ olan zat~ n Kerkük bölgesi ile ba~lant~ l~~ bir Bekta~i dervi~i oldu~unu anl~yoruz'".

A. R~flu'~l~ n Bekta~i S~rr~~ adl~~ eserinin sonuna ekledi~i, yazara yollanm~~~ bir mektup, birinci elden gözleme dayal~~ konuyla ilgili di~er bir

5 Evliya Çelebi b. Dervi~~ Mehemmed Z~lli, Evliya Çelebi Seyahatnamesi: Topkap ~~ Saray~~ Ba~dat 305 Yaz~nasm~n Transkripsiyonu-Dizini, 9 cilt, (~stanbul: Yap~~ Kredi Yay~ nlar~, 1996-), ~rak ile ilgili bölümler için bkz. cilt 4, yay~ na haz~ rlayan Yücel Da~l~~ ve Seyit Ali Kahraman (2001), [bundan sonra "Evliya Çelebi"].

age., s. 256. 7 age., s. 359.

8 Carsten Niebuhr, Reisebeschreibung nach Arabien und andern umliegenden L4ndern, 2 cilt, The Islamic World in Foreign Travel Accounts serisi içerisinde yay~ na haz~ rlayan Fuad Sezgin (Frankfurt: Institut Kir Geschichte der Arabisch-Islamischen Wissenschaften, 1994; ilk bask~, 1778), Irak'taki Bekta~i dergahlar~~ hakk~ndaki kay~ tlar 2. cilttedir, [bundan sonra "Niebuhrl .

9 age., s. 299-300 ve tablo XLIII. s. 339.

(5)

IRAK'TAK~~ BEKTA~' TEKKELER~~ 693

kayna~~m~zd~r". A. R~fk~'ya mektubu yollayan ki~i "Kozan Sanca~~'na miilhak Kars-1 Zülkadriyyeli" Miifti-zâde Hâz~m ,igâh"d~r. Mektubundan an-lad~~~m~z kadar~yla bu ~ah~s görevi nedeniyle 1880 ve 1890'11 y~llarda Ba~dat ve Kerbela'da bulunmu~, Bekta~ili~in Babagan koluna yak~nl~k duyan biridir. Haz~m Agâh, Irak'taki Bekta~i tekkelerinden en az ikisinin kurulu~unu Os-manl~~ sultanlar~~ ile ili~kilendirir, hatta "Rum Abdâllar~na, yani Bekta~ilere" mahsus oldu~unu söyledi~i Kerbela'daki tekkenin Kanuni döneminden kalma vak~fnamesini bizzat gördü~ünü bildirir". A~a~~da daha ayr~nt~l~~ de~inece~imiz üzere, Ankara'daki Vak~flar Genel Müdürlü~ü Ar~ivi'nde bu tekkeye ait, asl~~ h.Safer 962/ m.1554-55 tarihli ve Rum Abdallanndan bahse-den bir vakf~ye sureti mevcutsa da bunun Haz~m Agâh'~n gördü~ü vakfiye ile ayn~~ olup olmad~~~~ kesin de~ildir. Haz~m Agâh ayr~ca Irak'taki Bekta~i tekke-lerinin özellikle 1826'dan sonraki ak~beti hakk~nda, baz~lar~~ ar~iv belgeleriyle de teyit edilebilen önemli bilgiler verir. Bunlara göre, ilgili tarihte di~er Bekta~i tekkeleri gibi Irak'takiler de kapat~lm~~, vak~flar~na el konulmu~, ki-mileri de tahrip edilmi~tir. Ancak Sultan Abdülmecid döneminde (1839-61) ve sonras~ nda bunlar~n baz~lar~~ Bekta~ilerce yeniden canland~nlm~~ur. Haz~m Agâh, kendisinin bölgede bulundu~u dönemde Irak'ta halen i~ler halde dört Bekta~i tekkesi oldu~unu söyler ki bunlar Kerbela, Necef ve Kâzuniyye'deki tekkeler ile, Ba~dat'taki Gürgür Baba Tekkesi'dir. Haz~m Agâh'~n mektubu, Bedri Noyan'~n çal~~mas~nda at~fta bulundu~u kaynaklar-dan da biridir.

Konuyla ilgili di~er bir kayna~~m~z, 20. yüzy~l~n ba~lar~na ait Ali Suad'~n Seyahatlerim adl~~ kitab~d~r". 1911 y~l~nda Kerbela'ya yapt~~~~ ziyarette Ali Suad, buradaki Bekta~i tekkesinin ~eyhi Abdülhüseyin Dede ile uzun 11 A. R~fk~ , Bekta~i S~rr~~ (~stanbul, 1325-28 [1907-10]). Bu kitap asl~nda birlikte bas~lm~~~

dört farkl~~ eseri içermektedir. ~lk iki cilt A. R~flu'n~n orijinal "Bekta~i S~rr~" adl~~ eseridir, üçüncü cilt Çelebi Ahmed Cemaleddin Efendi'nin "Bekta~i S~rr~-Nâm Risâleye Müclifa'a" adl~~ bu esere yazd~~~~ yan~t~, dördüncü cilt ise gene A. R~flu>n~n "Bekta~i S~rr~~ Müdâfa'as~na Mukâbele" adl~~ eserlerini içermektedir. Haz~m Agâh'~n mektubu 2. cildin sonunda, s. 150-160'dad~r, [bundan sonra 'R~fk~ "]. Tespit edebildi~imiz kadar~yla bu eserlerden sadece Ahmed Cemaleddin Efendi'ye ait olan~~ yeni alfabeyle yay~mlanm~~t~r: Çelebi Cemaleddin Efendi'nin Savun~nas~~

(Müdafaa), yay~na haz~rlayan Nejat Birdo~an (~sanbul: Berlin Yay~nlan, 1994).

12 Günümüzde Adana iline ba~l~~ Kadirli ilçesi. 13 R~flu, s. 159-160.

Ali Suad, Seyahatlerim (~stanbul, 1332 [1913-14]), özellikle s. 94-122. Kitap ayn~~ adla N. Ahmet Özalp taraf~ndan yeni harflerle de yay~nlanm~~t~r (Istanbul: Kitabevi, 1996), ilgili bölümler s. 80-102 aras~ndad~r. Kayna~a yapaca~~m~z at~flarda Özalp'~n çevirisinin sayfa numaralar~~ esas al~nacakt~r, [bundan sonra "Suad"].

(6)

görü~meler yapm~~t~r. Abdülhüseyin Dede bu görü~melerde Kerbela'daki tekkenin kurulu~una ve tarihine dair Bekta~iler aras~nda ya~ayan baz~~ sözlü gelenekleri aktanr ve bu tekkenin ~eyhlerinin ayn~~ zamanda ~mam Hüseyin Türbesi'nde çera~c~l~k hizmeti gördü~ü ~eklinde dikkate de~er bir bilgi ve-rir. Ayr~ca bu kaynak, Kerbela'daki tekkenin 20. yüzy~l~n ba~lar~nda halen i~ler durumda oldu~unu göstermesi aç~s~ndan da önemlidir.

Içlerinde Irak'taki Bekta~i tekkeleri hakk~nda bilgi bulabildi~imiz di~er bir grup eser, ço~u kald~~ yazarlarca kaleme al~nm~~~ Irak'~n ta~ihine ve tarihi eserlerine dair kitaplard~ri". Bu eserler ba~ka kaynaklarda rastlayamad~~~m~z birkaç Bekta~i tekkesinin varl~~~n~ , ad~n~~ ve yerini bizlere bildirdi~i gibi, konu hakk~ndaki 19. ve 20. yüzy~llara dair bilgilerimize de baz~~ eklemeler yapmaktad~r. Ayr~ca bu kaynaklardan Ba~dat'taki Gürgür Baba Tekkesi'nin kurulu~u hakk~nda somut tarihi bilgiler de edinebiliyoruz.

Belgeler Ar~iv Belgeleri

Ankara'daki Vak~flar Genel Müdürlü~ü Ar~ivi'nde, özellikle Kerbela' daki Bekta~i tekkesi hakk~nda baz~~ önemli kay~tlara rastl~yoruz. Bunlardan en dikkat çekici olan~, yukar~da da zikretti~imiz h.Safer 962/ m.1554-55 tarihli vakflyedirl". ilgili vakfiyede Rum Abdallanndan bahsedilmekte, ancak tekke-nin Bekta~i tekkesi oldu~una dair aç~k bir ibareye rastlanmamaktad~r. Ayr~ca vakf~n kurucusu olarak, kendisi de belli ki Rum Abdallanndan olan Sad~ k Dede isminde birinin ad~~ geçmektedir.

15 Bunlar aras~nda en çok faydaland~klar~m~z ~u çal~~malard~r: 'Abbas 'Azzavi, Târih

el-'kW: beyne ihtilâleyn, 8 cilt (Ba~dat, 1353[1935]-), Bekta~i tekkeleri hakk~nda bkz. cilt 5 (1372 [1953]), [bundan sonra "Azzavi”); Hamid Muhammed Hasan el-Derraci, el-Rubut ve el-tekâyâ el-Bagdâdlyye Il el-'ahd el-'0smâni (941-1336 h./1534-1917 m.): Taluituhâ ve 'imâretuhâ (Ba~dat, 2001), [bundan sonra "Derracil; 'Osman bin Sened el-Vâ'ili el-Basri, Metâli. el-

Târih miii senet 1188 ila- senet 1242 h. / 1774-1826 m., yay~na haz~rlayanlar

'~mad 'Abd el-Selam Ra'uf ve Suheyla 'Abd el-Mecid el-Kaysi (Ba~dat, 1991), [bundan sonra

"Basri"). Beni bu Arapça kaynaklara yönlendiren Prof. Edouard Mtnier'e ve çnirilerinde

yard~mlar~n~~ esirgemeyen Abdullatif al-Khaiat'a bu vesileyle te~ekkür ediyorum.

16 Ankara Vak~flar Genel Müdürlü~ü Ar~hi [bundan sonra VGMA], defter no: 592

(Vakf~yye-i Sadis), s. 39; tercümesi defter no: 2114, s. 577, s~ra no: 67 . VGMA'da bulunan, vakf~yenin asl~~ olmay~p sonradan Evkaf Nezareti kütükle~ine geçirilmi~~ bir suretidir. Bu vesileyle, VGMA'da son derece dar zamanda yapt~~~m ara~t~rma esnas~nda büyük yard~mlar~n~~ gördü~üm, ba~ta Burhan Toy olmak üzere tüm ar~iv çal~~anlar~na çok te~ekkür ederim.

(7)

IRAK'TAKI BEKTA.~~~ TEKKELER~~ 695

Ayn~~ ar~ivde, yine ço~u Kerbela'daki tekke ile ilgili 19. yüzy~la ait zaviye-dar ve müderris atamalar~~ gibi muhtelif ba~ka kay~ tlar da mevcuttur.

Özel ~aluslara Ait Belgeler

Vak~flar Genel Müdürlü~ü Ar~ivi'ndekiler d~~~ nda ula~abildi~imiz ko-nuyla ilgili belgelerin tümü Alevi dede ailelerinden gelmektedir. Bu yeni or-taya ç~ kmaya ba~layan belge grubundan belli bir k~sm~~ ~rak kaynakl~~ olup konumuzla do~rudan alakal~d~r. Literatürde pek fazla tan~nmad~klar~ndan dolay~~ bunlar hakk~ nda nispeten ayr~nt~l~~ bilgi vermek yerinde olacakt~r'''.

~ rak kaynakl~~ bu Alevi belgelerinden en eskileri 16. yüzy~ l~ n ikinci yar~s~ ndan kalmad~ r ve kendi ~netinleri içerisinde "ziyâretnâme" veya "~efkatnâme" olarak adland~ r~lmaktad~rlarls. Bunlar~ n ~~nam Hüseyin Asita- 17 Alevi dedeleri~~i~~~ ellerindeki belgeler aras~nda ~ rak kaynakl~~ olmayan belgeler de vard~r.

Bunlar Osmanl~~ resmi makamlar~ nca verilmi~, ilgili dede ocaklar~~~~~~~ seyit kökenli veya dervi~andan olduklar~n~~ kay~ t ve teyit eden berat, ferman ve hüccet kopyalar~, Vefai ve Bekta~' tarikat~ na ait icazetnameler, Ahilik icazetnameleri ve Safevi hilafetnameleri gibi farkl~~ türde belgeleri içermektedir. Bu belgeler tarihsel olarak 14. yüzy~ldan ba~lay~ p 20. yüzy~la kadar uzanan son derece geni~~ bir tarihsel dönemi kapsamaktad~ r. Ço~unu özel ~ah~slardan derledi~im bu belgelerin tümünün ayr~nt~l~~ bir de~erlendirmesi Alevi ocaklar~~~~~~~ tarihi ile ilgili haz~ rlamakta oldu~um doktora tezimde yer alacakt~r. Çal~~malar~nda bu belgelerden ilk bahseden ve faydalananlar özellikle kendi köy, a~iret veya ocaklarm~ n tarihleri üzerinde çal~~an

AieV~~ kökenli ara~urmac~lard~r, mesela bkz. M. ~erif F~rat, Do~u illeri ve Varto Tarihi (Etimoloji-Din-Etnografya-Dil ve Ermeni Mezalimi) (Ankara: Türk Kültürünü Ara~t~rma Enstitüsü, 1983, 5. bask~; ilk bask~ , 1948); ~smail Kaygusuz, Onar Dede Mezarl~~~~ ve Ad~~ Bilinmeyen Bir Türk Kolonizatörii ~eyh Hasan Oner (~stanbul: Arkeoloji ve Sanat Yay~ nlar~, 1983); Mehmet ~im~ek, H~ d~r Abdal Sultan Oca~~~ (~stanbul, 1991); Nejat Birdo~an, Anadolu ve Balkanlar'da Alevi Yerlesimleri: Ocaklar-Dedeler-Soy A~açlar~~ (~stanbul: Alev Yay~ nlar~, 1992); Kure~anl~~ Seyit Kekil, Peygamberler ile Seyitlerin ~ecereleri ve A~iretlerin Tarihi (Köln, tarihsiz). Son y~ llarda bu belgelerden baz~~ örnekler, Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hac~~ Bekta~~ Veli Ara~t~rma Merkezi taraf~ ndan ç~ kar~lan Hac~~ Bekta~~ Veli Ara~t~rma Dergisi'nin muhtelif say~lar~nda da ne~redilmi~tir. Birçok önemli belgenin tan~t~ m~~ aç~s~ ndan faydal~~ olmakla birlikte, ciddi okuma ve yorum yanl~~lar~~ içerdiklerinden ve ço~u zaman belgelerin t~ pk~ bas~mlarl~~~~~~ da verilmemesinden dolay~~ bu çeviriler büyük ihtiyatla kullan~lmal~d~ r. Alevi dedelerinin ellerinde bulunan belge örnekleri için ayr~ca benim ~u çal~~malar~ ma bak~ labilir: "Sinemilliler: Bir Alevi Oca~~~ ve A~ireti," K~rkbudak, y~l: 2, say~: 6 (Bahar 2006): 19-59; "K~z~lba~, Bekta~i, Safevi Ili~kilerine Dair 17. Yüzrldan Yeni Bir Belge (Yaz~~ Çevirimli Metin-Günümüz Türkçesine Çeviri-T~pk~ bas~ m), journal of Turkish Studies/Türklük Bilgisi Ara~t~rmalar~, Orhan Okay Arma~an~, cilt: 30/II (2006): 117-130; "Bir Vefai/Alevi Dervi~ine Ait h. 955/ m. 1548 Tarihli Ziyaretname (Yaz~~ Çevirimli Metin-Gii~~iimüz Türkçesine Çeviri-T~ pk~bas~ m)" journal of T~~rkish Sn~dies/Türklük Bilgisi Ara~t~rmalar~, ~inasi Tekin Arma~an~, cilt: 31 (2007)'de yarmlanacak.

L 8 Bu tür belgelerin elimizdeki en eski örne~i h.4 Muharren~~ 995/ m.1548 tarihli bir

ziyaretnarnedir ve Malarya-Arguvan'a ba~l~~ Gürge köyü merkezli ~eyh Süleyman oca~~ndan gelmektedir. Nerede düzenlendi~i belgenin metninde aç~ kça belirtilmemekle birlikte, benzeri

(8)

nesi'nde düzenlen~ni~~ ve Kerbela nakibüle~rafinca, bazen de nakibüle~rafin yan~s~ra "seyyid" veya "dede" unvanl~~ —muhtemelen bu asitane içerisindeki Bekta~i tekkesine ba~l~~ dervi~lerden olan— ba~ka ~ah~slarca tasdiklenmi~~ oldu~unu görüyoruz. Genellikle sahiplerinin talebi üzerine verildi~i belirti-len bu belgelerde, On ~ki ~mamlar~n ve evliyalar~n türbelerini ziyaret etme-nin gereklili~ini vurgulayan bir giri~ten sonra, belgeetme-nin sahibi ki~ietme-nin Irak'a gelerek erkân~ na uygun bir ~ekilde bu ziyaretleri yapt~~~, u~rad~~~~ ziya-retgâhlar s~ralanarak teyit edilir. 16. yüzy~l~n ikinci yar~s~ndan kalma bu bel-gelerin görebildi~imiz kadar~yla tümü Türkçe'dir.

Bugüne kadar su yüzüne ç~kan Alevi belgeleri aras~nda 17. yüzy~l ve 18. yüzy~l~n birinci yar~s~na ait ~rak kaynakl~~ belge yoktt~r. Bunun tek istisnas~, Malatya merkezli Dede Karg~n oca~~ndan gelen, yine Türkçe olarak kaleme al~ nm~~~ bir ~nektuptur. Bu mektubun 1624 y~l~nda, Ba~dat'~n ~ah Abbas ta-raf~ndan al~n~~~ n~~ takip eden günlerde Irak'taki tekkelerden birinden yol-la~nn~~~ oldu~unu tahmin ediyoruz. Dede Karg~n evlatlar~ndan Seyit Yusuf adl~~ bir ~ahsa yollanm~~~ olan mektupta Ba~dat'~n fethi haberi bir müjde gibi verilmektedir. Ayr~ca mektupta, g~yab~nda diizenlemni~~ bir hilafetnamenin Seyit Yusuf' a gönderilece~i yaz~l~d~r. Bu mektubu kont~muz aç~s~ndan bil-hassa önemli k~lan özelli~i ise, yollayan~ n ad~n~~ ve unvan~n~~ "bende-i Velayet, Seyyid Baki, Evlad-~~ Kutb~l'I-`jirilin Sultan Hac~~ Bekta~-~~ Veli" ~eklinde kaydenni~~ olmas~ d~r. Yani mektubun yollapc~s~~ Seyit Baki, kendisini Hac~~ Bekta~-~~ Veli'nin soyundan biri olarak tan~tm~~t~r°". Bu mektup, elimiz-

belgelere dayanarak bu ziyaretnamenin de ~mam Hüseyin Asitanesi'nde düzenlenmi~~ oldu~unu tahmin eclebiliyoruz, bkz. Karakaya-Stump, Bir Vefai/Alevi Dervi~ine Ait. ~efkatname olarak an~lan en eski belge örne~i ise h. Rebiyülevvel 993/ m. 1585 tarihlidir ve Malatya'n~ n Arguran ilçesine ba~l~~ Mineyik (yeni ad~~ Kuyudere) köyü merkezli ~ mam Zeynel Abidin oca~~ndan gelmektedir, bkz. Seyit Kekil, Peygamberler, s. 189-190; burada sözügeçen belgelerin bir dava vesilesiyle bilirki~i Ahmed Akgii~~düz taraf~ ndan yap~lm~~~ olan çevirileri yay~mlannu~ur. Bu belgenin ve ocaklarma ait di~er belgelerin birer kopyalar~m bana verdikleri için ~mam Zeynel Abidin oca~~ndan Avukat Muharrem Naci Orhan'a ve ~eyh Süleyman oca~~ndan Cemal Mola'ya çok te~ekkür ediyorum.

t " Asl~ nda buradaki "evlad" kelimesi "yol evlad~" (veya "nefes evlad~") anlam~nda da kullan~lm~~~ olabilir. Bekta~iler aç~s~ ndan bu önemli bir farkur, zira Hac~~ Bekta~-1 Veli'nin çocu~u olmad~~~na inanan Babagan Bekta~ileri kendilerini onun "yol evlad~" olarak kabul ederler, buna kar~~ n Çelebiler Hac~~ Bekta~'~ n "bel evlad~" olduklar~n~~ iddia ederler. Kelimenin bu öteki anlam~nda kullan~lm~~~ olabilece~i konusunda beni uyaran Dr. Mark Soileau'ya çok te~ekkür ederim.

(9)

IRAK'TAKI BEKTA~~~ TEKKELER~~ 697

deki Alevi belgeleri aras~nda Irak'taki Bekta~i varl~~~na i~aret eden en eski belgedir20.

~rak kaynakl~~ ikinci grup belgeler, Kerbela'daki tekkeden verilmi~~ olan halifelik icazetnameleri, yani hilafetnamelerdir. içerik ve dil olarak benzer-liklerine ra~men hilafetnamelerin ziyaretnamelerden iki önemli fark~~ vard~r. Öncelikle ziyaretnamelerde yaln~za ~mam Hüseyin Asitanesi'nden" bahsedi-lirken, hilafetnamelerde bizzat burada bulunan Hac~~ Bekta~-~~ Veli Tekkesi-'nden söz edilir. Hilafetnamelerin di~er bir ay~rt edici özelli~i, belgenin sa-hibi ki~inin tarikata ba~lan~p halifelik mertebesine yükseltildi~i yönünde ifa-deler içermeleridir. Bu hilafetname örneklerinden elimizde bulunan en es-kisi h.20 Cemaziyülah~r 1170/ m.1757 tarihini ta~~maktad~r. Yar~s~~ Arapça yar~s~~ Türkçe olan bu hilafetname, "Kerbelâ-y~~ Mu`allâ'da vaki' olan Hac~~ Bekta~-~~ Veli - kuddise s~rruhül-`aziz - tekyesinde" a~ç~~ olarak hizmet etmi~~ olan Dervi~~ Ali Dede ad~ na düzenlenmi~tir. Belgenin sonundaki sebeb-i tah-rir bölümünde Dervi~~ Ali Dede'nin "tarik-i evliyây~" kabul etti~i ve "yedine sofra ve çerâ~~ ve zeng [ve] ti~~ ve `alem ve icâzet ve inâyet" verildi~i ve "halifelik safâ-nazar ve himmet" olundu~u belirtilmek-tedir. Belgeyi tasdikle-yen, metinde kendisinden "tekyeni~in-i ~mk n Hüseyin," 22 mührünün alt~nda ise "A~ç~ba~~~ Kerbelâ-y~~ Mu`allâ"23 olarak bahsedilen ~eyh Mehmet Dede'dir. Hilafetnameyi ayr~ca, yine ayn~~ tekkedeki bir grup dervi~~ ile "tekyeni~in-i Bekta~i fr'n-Necefi'l-e~ref' Ali Dede ve "tekyeni~in-i ~ahin Baba" ~smail Dede mühür bas~p onaylam~~t~ r. Bu hilafetname, Irak'taki tekkelerin aç~kça Bekta~i s~fat~yla kar~~m~za ç~kt~~~~ en eski Alevi bel gesidir".

20 Bu mektup için bkz. Karakaya-Stump, Kullba~, Bekta~i, Safevi.

21 Asitane, tasavvufi söylemde genel manada büyük bir ~ahsiyetin huzuru veya ziyaretgâh~~

anlam~nda kullan~ld~~~~ gibi, içerisinde ilgili tarikatçe önemli kabul edilen bir zata ait kabrin bulundu~u büyük tekke anlam~nda da kullan~labilmektedir, bkz. Abdülbâki Gölp~narl~,

Tasavvuf mn Dilimize Geçen Deyimler ve Atas'özleri (~stanbul: ink~lap ve Aka Kitabevleri, 1977),

"Astan" maddesi.

22 Tekkeni~in veya tekyeni~in, bir tekkede postta oturan en üst yetkili anlam~ndad~r, bkz.

Esat Korkmaz, Ansiklopedik "Tekkeni~in" maddesi.

23 Büyük Bekta~i tekkelerinde on iki evden en önemlisi durumunda bulunan a~evinde

görevli kimselere "a~ç~," a~evini yönetene ise "a~c~~ baba" denildi~ine dair bkz. age. "A~ç~" maddesi; belgede geçen "a~ç~ba~~" terimi "a~ç~~ baba" anlam~nda kullan~lm~~~ olmal~d~r.

24 Bu belgenin asl~, Malatya kökenli K~z~l Deli oca~~n~n Sivas-Y~ld~zeli'ne göçmü~~ koluna

mensup Mustafa ~yido~an'dad~r. Oca~~na ait belgeleri benimle payla~u~~~ için kendisine minnettar~m. Daha k~sa ve daha az teferruath olmakla birlikte uplubas~m~~ yay~mlanm~~~ bir hilafetname örne~i için bkz. Karakaya-Stump, Sinemillikr, Kantarma- Belge 10.

(10)

Bu noktada belirtilmesi gereken önemli bir husus, Kerbela'daki Bekta~i tekkesinde düzenlenmi~~ hilafetnamelerin, K~ r~ehir merkezli Çelebi Bekta~ileri taraf~ndan ocak-zade Alevi dedelerine verilen icazetnamelerden hem içerik olarak, hem de ait olduklar~~ dönem itibariyle baz~~ farkl~l~klar göstermesidir. K~r~ehir kaynakl~~ icazetnamelerde, Çelebilerin Hac~~ Bekta~-~~ Veli'ye ve ondan da Hz. Ali'ye kadar giden soy ~ecereleri ile Ahmed Yesevi'yi içeren bir tarikat silsilesi bulunmaktad~r. Ancak Kerbela'daki tekkeden veri-len hilafetnamelerde ne bu tür bir soy a~ac~na, ne de bir tarikat silsilesine rastl~yoruz. Ayr~ca Kerbela'daki tekkeden al~nan belgelerden farkl~~ olarak, Çelebilerden al~nan icazetnameler görebildi~imiz kadar~yla tümüyle 19. ve 20. yüzy~llardan, yani daha yak~n dönemlerden kalmad~r'''. Bu durum, Ana-dolu'daki Alevi ocaklar~n~n Irak'taki Bekta~i tekkeleri ile olan ili~kilerinin, K~r~ehir'deki Çelebiler ile olan ili~kilerinden daha eskiye gitti~ine i~aret et-mektedir. ~ç ve Do~u Anadolu'daki ocak-zade Alevi dedelerinin Çelebilere ba~lanma sürecinin nispeten geç bir tarihte ba~lad~~~~ yönündeki yayg~n sözlü anlat~lar da bu bulguyu desteklemektedir2".

Irak kaynakl~~ üçüncü grup belgeler, örneklerinin tümü 18. yüzy~l~n sonu ve 19. yüzy~ldan kalma, sahibinin seyit soylu oldu~unu gösteren ve Arapça olarak kaleme al~nm~~~ nakibüle~raf tezkereleri ile seyitlik ~ecerleridir. Bahsi geçen tezkereler ço~unlukla Kerbela'daki nakibüle~raftan al~nm~~~ hüccet formatmda vesikalard~r. Seyitlik ~ecereleri ise bu tezkerelerden farkl~~ olarak uzun rulo ~eklindedir ve daha özenle yaz~l~p ço~u zaman süslerle be-zenmi~tir. Uzun ~ecereler, nakibüle~raf~n yan~~ s~ra Bekta~i tekkelerine ba~l~~ dervi~lerce de mühür bas~larak tasdiklenmi~tir. Mesela h.1207/ m.1792 y~l~nda Irak'~~ ziyaret etmi~~ olan Mara~~ merkezli Sinemilli oca~~na mensup Bekta~~ Dede'nin, bu ziyareti esnas~nda hem Kerbela nakibüle~raf~~ Murtaza

25 Asl~ nda Alevi belgeleri aras~nda ba~l~~ ba~~na bir alt grup olarak de~erlendirilmesi gereken K~r~ehir kaynakl~~ Bekta~i icazetnamelerinden yay~mlanm~~~ iyi bir örnek Dede Karg~n oca~~n~n Antep kolundan gelmektedir, bkz. Mehmet Akku~, "19. As~rda Bir Bekta~i icâzetnâmesi," Tasavvuf, y~l:1, say~: 1 (A~ustos 1999): s. 27-39. Burada belgenin uplubas~ m~~ da verilmi~tir.

25 Bu hususta nispeten daha ayr~nt~l~~ bilgi ve konu ile ilgili ba~ka referanslar için bkz. Ayfer Karakaya-Stump, "Alevilik Hakk~nda 19. Yüzy~l Misyoner Kaptlarma Ele~tirel Bir Bak~~~ ve Ali Gako'nun öyküsü," Folklor/Edebiyat, Alevilik Özel Say~s~~ 1, say~: 29 (Mart 2002): 301-324; ayn~~ çal~~man~ n farkl~~ bir versiyonu da ingilizce olarak yarmlanm~~ur: "The Emergence of the K~z~lba~~ in Western Thought: Missionary Accounts and their Aftermath" Archaeology, Anthropology and Heritage in the Balkans and Anatolia: the Life and Times of F.W. Hasluck 1878-1920, yay~na haz~rlayan D. Shankland, (~stanbul: Isis Press, 2004), s. 329-353.

(11)

IRAK'TAKI BEKTA~' TEKKELER~~ 699

el-Musevi el-Hüseyni'den bir seyitlik tezkeresi ald~~~n~, hem de ayr~ca uzun bir ~ecere ç~kartt~~~n~~ görüyoruz. Uzun ~ecerenin alt~nda nakibüle~raf~nki ile birlikte "tekyeni~in-i ~mâln Hüseyin" Haydar Dede'nin ve "tekyeni~in-i Necef-1 E~ref' Abdülgafur Dede'nin mühürleri vard~r27. Osmanl~~ resmi makam-lar~nca geçerlili~i kabul edilen nakibüle~raf tezkerelefinin aksine, bu uzun

~ecerelerin özellikle Alevi cemaatinin kullan~m~na yönelik haz~rlanm~~~

oldu~unu dü~ünmek yanl~~~ olmaz. Nitekim yukar~da ad~~ geçen Bekta~~ Dede,

~rak'tan dönü~ünde Mara~~ ve Darende'deki kad~~ mahkemelerinden de

se-yitli~ini tasdik eden hüccetler alm~~t~r. Bu hüccetlerin metinlerinden, mah-kemeye kan~t olarak sunulan belgenin uzun ~ecere de~il, nakibüle~raftan al~nan tezkere oldu~unu anhyoruz28.

Irak'taki Bekta~i tekkelerine ba~l~~ dervi~lerin mühürlerini ta~~yan dördüncü gruptaki belgeler, Vefai tarikauna ait icazetnamelerdir. Özellikle Do~u Anadolu'daki Alevi ocaklar~n~n önemli bir k~sm~n~n kökenlerinin bu tarikatla ba~lant~l~~ oldu~unu gösteren, en eskileri 15. ve 1 6. yüzy~llardan kalma belgeler mevcuttur. 16. yüzy~ldan sonra verilmi~~ yeni Vefai icazetna-melerine rastlanmamakla birlikte, bunlardan baz~lar~n~n eskiyip y~pran-d~klar~~ için Kerbela'daki Bekta~i tekkesinde temize çekildi~ini görüyoruz. Yani bu tekkenin dervi~leri, yeni belge düzenlemenin yan~~ s~ra bu tür eski belgelerin asl~na uygun olarak temize çekildi~ine ~ahitlik ederek adeta bir tür noterlik hizmeti de görmü~lerdir. Temize çekilmi~~ halleriyle ço~u zaman bu icazetr~amelerin üzerine, belgenin sahibi ailenin icazetnamenin ilk ç~kard~§ tarihinden sonra gelen ku~aklar~na mensup ki~ilerin adlar~n~n da eklenmi~~ olmas~, bu belgelerin Vefai tarikat~n~n Anadolu Alevili~i ile bütünle~mesine paralel olarak sadece ilgili ailelerin seyit soylu oldu~unu kan~tlayan vesikalar olarak i~lev gördü~üne i~aret etmektedir30 Zaten

27 bkz. Karakaya-Stump. Sinemilliler içinde Belge 8 (tezkere) ve

Kantarma-Belge 9 (uzun ~ecere).

28 age., Kantarma-Belge 11, 12, 13.

29 Bu tür Vefai icazetnamelerinden bir bölüm içeren belge ve konunun k~sa bir

de~erlendirmesi için Karakaya-Stump, Bir Vefai/Alevi Dervisine Aiee bak~labilir. Vefaili~in Anadolu tasavvuf tarihi aç~s~ndan önemine ilk i~aret eden çal~~malardan biri olarak bkz. Ahmet T. Karamustafa, "Early Sufism in Eastern Anatolia," Classical Persian Sufism from its Origins to RUM~~ (Londra: Nimatullahi Publications, 1993), s. 175-198; ayr~ca Babailer hareketi ve Dede Karg~n oca~~~ ba~lam~nda konunun öneminin bir de~erlendirmesi için bkz. Elvan Çelebi, Menâlubul-Kudsiyye Fi Menkii~i Ünsiyye, yay~na haz~rlayanlar ~smail E. Erünsal ve Ahmet Ya~ar Ocak (Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1995), özellikle s. XLIV-XLVII.

3() Bu tür yenileme i~lemlerine bir örnek için bkz. Karakaya-Stump, Sinemilliler, "Erzincan-~cazetname".

(12)

günümüzde de Alevi dedeleri bu belgeleri bu maksatla kullanmakta ve ço~u zaman birbirinin muadili olarak "~ecere" veya "berat" olarak ad-land~rmaktad~r.

Son olarak elimizdeki Alevi belgeleri aras~nda, özellikle 19. yüzy~ldan kalma ve yukar~da k~saca tan~tmaya çal~~t~~~m~z ziyaretname/~efkatname, hi-lafetname ve ~ecere türlerinin adeta bir kar~~~m~~ olan örneklere de rast-lad~~~m~z' belirtmeliyiz. Bunlar, as~llar~~ daha eski olan bu türdeki muhtelif belgelerin belli de~i~ikliklerle bir arada temize çekilmesi sonucu meydana getirilmi~~ olmal~d~r.

III) Irak'taki Bekta~i Tekkeleri

A- ~mamlara Ait Türbelerin Avlularmda Bulunan Tekkeler Kerbela'daki Tekke:

Kerbela'da ~mam Hüseyin'in türbesinin avlusunda bulunan bu tekke muhtemelen Irak'taki en önemli Bekta~i tekkesiydi. Yukar~da belirtti~imiz gibi, Alevi dedelerinin ellerindeki Irak kaynakl~~ belgelerin önemli bir k~sm~~ bu tekkede düzenlenmi~~ veya yenilenmi~tir. Ayr~ca Babagan Bekta~ilerince buras~~ geçmi~te mücerret erkân~mn yap~ld~~~~ dört büyük dergâhtan biri ola-rak kabul edilmektedir:".

Noyan'~n "Kerbelâ Dergâh-~~ ~eriti" olarak bahsetti~i bu tekke, gene ayn~~ yazara göre "Tekke-i Abdâlân-~~ Rum" ve "Mü'min Dede Dergâh~" olarak da bilinmektedir. Vak~flar Genel Müdürlü~ü Ar~ivi'ndeki 19. yüzy~l kay~tlar~nda tekkenin ad~~ "Abdülmü'min Baba Zâviyesi" olarak geçer32. 16. yüzy~ ldan kalma vakfiyesinde, ~mam Hüseyin türbesine nispetle "Hüseyniyye Tekkesi" mealinde bir ifadeyle an~l~r, ayr~ca "Meydan" ad~yla bilindi~i belirtilir. Alevi belgelerinde bu tekkede meskün dervi~ler için "tekyeni~in-i ~mâm Hüseyin" gibi genel ifadeler kullan~ld~~~n~~ yukar~da görmü~tük. 20. yüzy~l ba~lar~na ait

31 Noyan, 266; sonralar~~ bu erkân yaln~zca K~r~ehir'deki Hac~~ Bekta~~ Dergâh~'nda yap~l~r olmu~tur. Mücerret tabiri, Bekta~ili~in babagan kolundan, mücerretlik ~ krar~~ vererek evlenmemeye söz vermi~~ dervi~~ ve babalar için kullan~l~r, bkz. Esat Korkmaz, Ansiklopedik Akvilik-Bekta~ilik, "Mücerret" ve "Mücerretlik" maddeleri.

32 VGMA, defter no: 166 (Esas 3/1), s~ra no: 933. Bu zaviye ile ilgili olarak ayr

~ca, defter no: 816 (Tafsil-i Arabistan), s~ra no: 287; ve defter no: 888 (Hülasa Defteri), s~ra no: 1096; ve defter no: 419 (Erzurum Asker), s~ra no: 1054'de de kay~tlar mevcuttur.

(13)

IRAK'TAKI BEKTA~~~ TEKKELERI 701

biri Arapça, di~eri Almanca iki kaynakta ise "dedeler tekkesi" (Arap. de-devât) olarak söz edilmektedir33.

Kerbela'daki tekkenin özel konumundan kaynaklanan baz~~ ek i~levleri oldu~unu görüyoruz. Gelen ziyaretçileri a~~rlamak d~~~nda, bu tekkenin ~eyhleri ~mam Hüseyin'in türbesinin çera~c~s~~ olarak görev yapm~~lard~ rm. Ali Suad ile görü~en Abdülhüseyin Dede'nin anlatt~~~na göre, Kerbela tek-kesinin ~eyhi her gün ak~am ezan~nda elinde çera~~ tabir edilen bir kandil ile ~mam Hüseyin'in makam~na gidermi~. Kap~da ellerinde bal mumlanyla bek-leyen seyitler, ~eyhin elindeki çera~dan o mumlar~~ yakarm~~. Sonra ~eyh önde seyitler arkada ~mam Hüseyin'in türbesine girilip, ~amdanlara mumlar dikilir ve dua edilirmi~. Bu i~lem yap~lmadan evvel ba~ka hiçbir ~~~k yan-mazm~~33. Elimizdeki Kerbela kaynakl~~ bir Alevi belgesi de bu durumu k~smen teyit eder niteliktedir. Tarihsiz olmas~na ra~men 1 8. yüzy~l~n son-lar~nda kaleme al~nd~~~n~~ tahmin etti~imiz bu belgeye göre, ~mam Zeynel Abidin oca~~na mensup Seyit ~brahim, Malatya'dan Ba~dat'a gider. Orada gerekli ziyaretleri yapt~ktan sonra Ba~dat'taki ~ahin Baba Tekkesi'nden Halil Dede refakatinde Necef teki ~mam Ali ve Kerbela'daki ~mam Hüseyin Asita-neleri'ni ziyaret eder. Kerbela'daki Hac~~ Bekta~-~~ Veli Tekkesi'nde tarikat erkân~na uygun olarak kurban kesip, halife kazan' kaynatt~ktan ve dervi~lere nezirlerini verdikten sonra Seyit ~brahim, çera~o olarak Abdülhüseyin Dede-'nin tasvir etti~ine çok benzer bir çera~~ uyand~rma törenine kat~l~r ve aka-binde bu hilafetnameyi al~r.

33 'Azzavi, s. 152; ve Arnold Nöldeke, Das Heiligtum al-Husains zu Kerbela (Berlin: Mayer 8c Müller, 1909), s. 11; bu ikinci kayna~a dikkatimi çeken Dr. Andras Riedlmayer'e müte~ekkirim.

Abdülhüseyin Dede'nin ifadesinde "çera~-süzn ve ilgili hizmet 'çera~-süzluk vazifesi" ~eklinde geçmektedir. Alevi ve Bekta~i cemlerindeld on iki hizmet sahibinden biri olarak kabul edilen çeragc~n~n görevleri ve bu hizmetin yerine getirilmesinde kullan~lan çerag~n anlam~~ hakk~nda bkz. Esat Korkmaz, Ansik/opedik Alevilik-Bekta~ilik, "Çera~" ve "Çera~cl" maddeleri.

35 Suad, s. 89-90.

36 Es-Seyyid ~brahim Ba~dad-~~ bihi~t-abad'a gelüp anda vaki' olan ~ahin (Baba ve imam] Müsâ ve ~mam Muhammed el-Cevad - rad~yallahu 'anhumâ - Hazretleri'nin kabr-i ~eriflerin ziyaret ve (nezirlerin edâ idüp] hakikati(' Halil Dede ile beraber ~mam 'Ali -rad~yallahu te'ala 'anhu ve kerremullahu vechehu- Hazrederi'nin mübarek ~eriflerin ziyaret idüp ve kurbanlar~n ve nezirlerin edâ eyledikten sonra ~ah-~~ Kerbelâ Imam Hüseyin -rad~ya'llain~~ ['anhul - Hazretieri'nin ziyaretlerine mü~e~Tef olup ba'clehu tekye-i Hac~~ Bekta~-~~ Veli - kuddise s~rruhül-'azizin- tekyesinde âyin-i tarikat ve erkan üzere kurbanlar~n bo~azlayup ve halife kazan~m ayin-i derVi~an üzere kaynadup cümle dervi~âna nezirlerin viriip ve K~rkbudak cera~~~ rû~en idüp ve Seyyidii ' ve ~mam 'Abbas Asitâneleri'nde bal mumlarm yandurup ba'clehu taraf~m~zdan kendine bi'at ve izinnâme virtildi]..." Burada geçen ~mam Abbas'~n

(14)

Kerbela'daki tekkenin kurulu~una dair yaz~ya geçirilmi~~ en eski sözlü ge-leneklerden birinin kayna~~~ da yine Abdülhüseyin Dede'dir. Buna göre, Kerbela'daki tekke 500 y~l önce Abdülmümin ad~ndaki bir Bekta~i ~eyhi ta-raf~ndan kurulmu~tur. Me~hur ~air Fuzuli de bu zata ba~lanarak bir süre Kerbela'daki tekkede çera~c~l~k hizmetinde bulunmu~tur. Her ikisinin de mezar~n~n tekkenin içerisindeki çukur ma~arada oldu~u rivayet edilir".

Özellikle Babagan Bekta~ileri aras~ nda yayg~n kimi inan~~lara göre, Abdülmümin Dede ile dönemin Osmanl~~ sultan' görü~mü~tür. ilgili rivayet-lerde bu Osmanl~~ Sultan' ço~unlukla Kanuni Sultan Süleyman olarak geçer. Bunlardan tarihi verilerle en çok uyt~~am Arnavut Bekta~ileri kaynakl~d~r. Buna göre, Abdülmümin Dede, Bekta~i tarikann~~ yaymak için 16. yüzy~l~n or-talar~nda Kerbela'ya gider ve ~mam Hüseyin'in türbesinin yak~n~nda bir çad~rda hizmet vermeye ba~lar. Kanuni Kerbela'ya geldi~inde Abdülmümin Dede ile görü~ür. Dede, Padi~ah'tan Kerbela halk~~ için F~rat nehrinden su getirmesini rica eder. Padi~ah bu iste~i yerine getirir. Ayr~ca nehrin sular~n~~ ~ehre ta~~yacak kanallar kaz~l~ rken kar~~ la~~lan zorluklar Abdülmümin Dede-'nin dualar~yla a~~l~r. Bu kerametiyle ~öhret kazanan Dede, Bekta~ili~i bölgede yayar38. Her ne kadar Kerbela'da bir Bekta~i dervi~i ile görü~tü~üne dair elimizde kay~t yoksa da, Kanuni'nin Irak'a üç sefer yapt~~~n~, ayr~ca bu seferleri esnas~nda di~er birçok türbe gibi Kerbela'daki ~mam Hüseyin'in

türbesi Kerbela'da, ~mam Hüseyin'in türbesinin yan~ndad~r. Belgenin alt~nda ~u ki~ilerin mührü vard~r:

"Jâdimii'l-fukarâ ' ~eyh ~sma'il(?) tekyeni~in-i Bagtlâd-~~ bihi~t-âbâd" ; " Hâdimii'l-fukarâ' Halil Dede tekyeni~in-i ~ahin Baba"; "ffidim~ll-fukarâ ' Seyyid Mehmed Dede tekyeni~in-i ~ah-~~ Kerbelâ". Bu son iki ki~i taraf~ndan onaylanm~~~ elimizdeki di~er Alevi belgelerine dayanarak bu belgenin 1780'li y~llar~n ba~~nda kaleme al~nd~~~n~~ tahmin edebiliyoruz. Ancak di~er belgelerde rastlamad~~~m~z ~eyh Ismail'in(?) ba~~nda bulundu~u Ba~dat'taki tekkenin tam olarak hangi tekke oldu~unu bilemiyoruz; di~er Alevi belgelerinde buradakinden farkl~~ olarak hemen her zaman ~ahin Baba ve Kerbela'daki tekkenin tekkeni~inlerinin d~~~ nda Necef'teki tekkenin tekkeni~ini~~i~~~ mührünü görüyoruz. ~mam Zeynel oca~~na ait daha önce yarrnlanm~~~ belgeler aras~nda yer almayan bu belgenin asl~~ Avukat Naci Muharrem Orhan'dad~r; belgenin bir kopyas~n~~ bana verdi~i için kendisine te~ekkür ediyorum.

37 Suad, s. 88-89 ve Noyan, 266. Baz~~ ara~t~rmac~lar, Fuzuli'nin Kerbela tekkesi ile ba~lant~l~~ ve burada gömülü oldu~u yönündeki iddialara ~üpheyle bakarlar; bu konudaki farkl~~ görü~ler için bkz. Bülent Yorulmaz, "Kerbelâ ve Fuzüli'ye Dair," 1. Uluslararas~~ Hac~~ Bekta~~ Veli Sempozyumu Bildirileri (Ankara: Hac~~ Bekta~~ Anadolu Kültür Vakf~, 2000), s. 371-401.

38 Muhammed Movako, "Arnavutluk'ta Bekta~i Edebiyat~," çeviren Mürsel Öztürk, Hac~~ Bekta~~ Veli Ara~t~rma Dergisi, say~: 10 (Yaz 1999): 51-60; burada ilgili dervi~in ad~~ "Abdülmümin Baba" olarak geçmektedir, bkz. s. 53. Ayn~~ sözlü gelene~in farkl~~ bir varyanu için ise bkz. Noyan, s. 266.

(15)

IRAK'TAKI BEKTA~~~ TEKKELER~~ 703

türbesini de ziyaret etti~ini ve Kerbela'ya su getirilmesi için kanallar kazd~rtm~~~ oldu~unu biliyoruz39.

Haz~m Agâh bir ad~m daha ileri giderek Kerbela'daki Bekta~i tekkesinin bizzat banisinin Kanuni Sultan Süleyman oldu~unu yazar. Hatta tekkenin vak~fnamesini kendi gözleri ile gördü~ünü ve Kanuni'nin tekkeye önemli miktarda gelir vakfetti~inin burada kay~tl~~ oldu~unu iddia eder'"). Yukar~da belirtti~imiz gibi, gerçekten de Vak~flar Genel Müdürlü~ü Ar~ivi'nde Kerbe-la'daki Abdülmümin Dede Zaviyesi'ne ait h.Safer 962/ m.1554-55 tarihli, yani Kanuni döneminden bir vakflyenin sureti mevcuttur. Buna göre vakf~n kurucusu Sad~k Dede ad~nda bir dervi~tir. Bu Sad~k Dede belirtilmeyen bir tarihte mallyla, adamlar~yla ve çocuklar~yla birlikte bölgeye gelerek, devlet görevlilerinin bilgisi ve izni dahilinde Süleymani nehrinin civarlar~na yerle~ir. Metinde bu yönde bir ifade olmamakla birlikte, Sad~k Dede'ye, belki de müritleriyle birlikte ihya etmesi ~art~yla bölgedeki mevat araziden bir k~sm~n~n temlik edilmi~~ olabilece~i dü~ünülebilir. Sad~k Dede vakflyeye göre tüm bu araziyi ve burada bulunan iki ev, evlerin e~yalar~~ ve hayvanlar~~ kendi-sine müritlik ba~~yla ba~l~~ evlatlar~na, öz(?) evlatlar~na, evlatlar~n~n evlat-lar~na, Hüseyniyye Tekkesi'nde bulunan evli veya bekâr Rum Aballar~na ve di~er(?) Anadolulu dervi~lere vakfetmi~tir. Metinde aç~k bir ~ekilde Acem Abdallar~~ bu grubun d~~~nda tutulmu~tur. Vakf~n geliri, Sad~k Dede'nin er~ed evlad~~ olmas~~ ~art kosulan mütevelli taraf~ndan bu say~lan gruplar ve ~mam Hüseyin Türbesi'nin ziyaretçileri için harcanacakur41.

Bu konuda mesela bkz. Encyclopaedia of Islam, Il. Bask~, "Karbalâ" maddesi; Nasühü's Silâhi (Matrâkçi), Beyin-~~ Menâzil-i Sefer-i Irâkeyn-i Sultân Süley~nân 1-1ân, yay~na haz~rlayan Hüseyin G. Yurdayd~n (Ankara: Türk Tarih Kurumu Bas~mevi, 1976), s. 243-250.

4() R~fk~, s. 159-160.

11 Vakfiye metninin yukar~da bahsi geçen bölümlerinin Arapça asl~~ a~a~~dad~r. Vakf~yenin elimizdeki sureti baz~~ noktalarda Arapça dilbilgisi ve yaz~m kurallar~na uymayan unsurlar içermektedir, bunlardan terminoloji ile ilgili olmalar~~ dolay~s~yla bilhassa önemli bulduklar~= a~a~~da belirtilmi~tir. Bu vesileyle vakfiyenin okunmas~nda yard~mlar~n~~ gördü~üm Abdullatif al-Khaiat ve Hikmet Ta~kömür'e te~ekkür ederim:

kir", S1:3 J "V31 4") J 42 . 3h4.>".11 Asr-2. i.vs1-11 J .1 J". LI

..»! J ur.-1 J co.3 14'...fA 3 t-• " L24 ',"?..J.4 J .~,r J 4

,jok~~ . ,••.»6 .i ~./W 03... J L.). ~Jk.J.J. ••,•, • • • J .1, ~:Ji•••• J °•,i JI ~sk • . • CIA..41 C1/4?-.÷ 4-1i 9 101, J 144.4 4.J1:>" J tkli J I& »+ J C-1",•0 • • • tol

4.21 4.1.>4.• ..LiiA51. I US. j ..~yj~~ •)1 j .V j 44.1i j,:»14t1.11 j ,j4 ji_~J (3» 1 (2)JA.c. "'+' L.:¥1•Lu1l ~i)k~a-.1ifu)1 (1)4.101., L:r1:04.314

(16)

Görüldü~ü gibi, elimizdeki vakfiye Kerbela'daki tekkenin banisinin Ka-nuni Sultan Süleyman oldu~una veya bizzat onun tekkeye gelir vakfetti~ine dair herhangi bir bilgi içermemektedir. Zaten daha h.727/ m.1326-27 tari-hinde, ~bni Battuta Kerbela'y~~ ziyaret etti~inde ~mam Hüseyin'in türbesinin yan~nda bir zaviyenin var oldu~unu ve bu zaviyenin temel i~levinin, aynen daha sonra buradaki Bekta~i tekkesi için de söylendi~i gibi türbeyi ziyarete gelenleri a~~rlamak oldu~unu belirtmektedir42. Dolay~s~yla yap~~ olarak ~mam Hüseyin'in türbesi etraf~nda olu~mu~~ külliyenin bir parças~~ olan bu tekkenin kurulu~~ tarihi Osmanl~lardan önceye gitmektedir. Ayr~ca elimizdeki v-akf~yeye göre, vakf~n kurucusu herhalde kendisi de Rum Abdallar~ndan olan Sad~k Dede'dir". Rum Abdallar~na ve Ahilere yeni fethedilen yerlerde zaviye kurmalar~~ için, özellikle Osmanl~lar~n ilk dönemlerinde devletçe arazi tem-likinde bulunuldu~u bilinmektedir". Sad~k Dede örne~i, bu uygulaman~n baz~~ yerlerde 16. yüzy~lda da devam etmi~~ olabilece~ini göstermektedir.

Sad~k Dede'nin, sözlü gelenekte ad~~ geçen Abdülmümin Dede ile ayn~~ ki~i olmas~~ ihtimal dahilindedir. Anadolu kökenli Rum Abdallar~n~n ilk ola-rak Sad~k Dede zaman~nda Kerbela'daki tekkeye yerle~mi~~ olmalar~~ da kuv-vetle m~~htemeldir. Ancak Rum Abdallar~~ ifadesinin bu dönemde Bekta~i kelimesinin bire bir muadili olarak kullan~ld~~~n~~ varsayamay~z. Konu hakk~nda en ayr~nt~l~~ çal~~man~n sahibi olan Riad Köprülü'ye göre, 14. yüzy~ldan beri Anadolu'da mevcut olan Rum Abdallan, Hac~~ Bekta~-~~ Veli'yi kendi tarikatlann~n azizlerinden kabul etmekle birlikte, Bekta~i de~illerdi. Köprülü'ye göre "her mâninyla müfrit Alevi olan" Rum Abdallan, 16. yüzy~l ve 17. yüzy~l~n ilk yar~s~nda Safevilerle olan ili~kileri nedeniyle takibata u~ram~~~ ve 17. ve 18. yüzy~llarda Bekta~ilik içinde erimi~lerdir. Rum Abdal-lar~n~n, tarikatlar~n~ n kendilerine ~mam Hüseyin'den intikal etti~ine inand~klanm, Kerbela'y~~ bilhassa ziyaret ettiklerini, mücerret ya~ad~klar~n~, 1-2)"'AbâdIrin "Abdâr~n çogulu olarak kullan~ld~~~~ anla~~l~yor, ancak medli elifle yaz~lmas~~ gerekirken ay~n ile yaz~lm~~t~r. 3) veya Ç>: ama her iki durumda da bir anlam ç~karmak zordur. Bununla birlikte, standart Arapça'ya uymasa da —acemin" —acem" kelimesinin ço~ulu olarak kullan~lm~~~ oldu~u dü~ünülebilir.

42 El, "Karbalâ," s. 637.

13 Her ne kadar bütün bunlar Kanuni'nin Kerbela'daki tekkenin banisi olamayaca~~n~~

gösterse de onun ~mam Hüseyin Asitanesi'ne veya buradaki Bekta~i tekkesine gelir vakfetmi~~ olmas~~ ve Haz~m Agâh'~n gördü~ü vakfiyenin bununla ilgili ba~ka bir vakfiye olmas~~ elbette olas~d~r.

44 Ahmet Ya~ar Ocak, "Din ve Dü~ünce." Osmanh ve Medeniyeti Tarihi, cilt 2. yay~na

(17)

IRAK'TAKI BEKTA~~~ TEKKELER~~ 705

aralar~na yeni girmi~~ gençlere "köçek" (kûçek) büyüklerine "dede" ad~n~~ verdiklerini yine Köprülü'nün çah~mas~ndan ö~reniyoruz45. Nitekim, vakfiye metninin sonunda vakf~n i~leyi~ine hariçten, yani Rum Abdallar~~ d~~~nda müdahele edecek kimselerin, adet oldu~u üzere lanetlendi~i bölümde "kikek" tabiri de kullamlm~~ur46. Ayr~ca Sad~k Dede'nin adlar~yla zikredilen sekiz dervi~inden biri "âbdâl," dördü "dede" unvan~~ ta~~maktad~r47. Bütün bunlara dayanarak Kerbela'daki tekkenin büyük ihtimalle Osmanl~lar döneminde ilk olarak Rum Abdallar~n~n kontrolüne geçti~ini, ancak bu dervi~~ zümresinin zamanla Bekta~ili~in içinde erimesiyle tekkenin Bekta~i bir hüviyet kazanm~~~ oldu~unu dü~ünebiliriz.

Haz~m Agâh'a göre, Kerbela>daki tekke, ~mam Hüseyin'in türbesi ile yap~sal olarak ba~lant~l~~ oldu~undan, dolay~s~yla halktan gelecek tepkilerden korkuldu~u için 1826'dan sonra tahrip edilmemi~, ama Bekta~ilerin elinden al~n~p vak~f mallar~na k~smen el konulmu~tur. Haz~m Agâh ayr~ca, Abdülmecid döneminde tekkeye tekrar Taki Baba ad~nda bir Bekta~inin postni~in oldu~unu ve bu zat~n tekkeyi yeniden canland~rd~~~n~~ yazar48. Vak~flar Genel Müdürlü~ü Ar~ivi'ndeki bir kay~t bu iddiay~~ desteklemektedir. Buna göre, h.22 Cemaziyülah~r 1275/ m.1859 y~l~nda Abdümümin Dede za-viyesine Seyit Mehmet Taki Dede zaviyedar olarak atanm~~t~r4". Mehmet Taki Dede bu dönemden kalma Alevi belgelerinde de Kerbela tekkesinin postni~ini olarak kar~~m~za ç~kar. Bu belgelerden ayr~ca Seyit Mehmet Taki Dede'den önce babas~~ Seyit Ahmet Dede'nin tekkenin postni~inli~ini yapt~~~n~~ ö~reniyoruz. Bu da gösteriyor ki Kerbela'daki tekkenin ~eyhli~i en 45 M. Fuad Köprülii "Abdal," Edebiyat Ara~t~rmalar~, cilt 2 (~stanbul, Ötüken Yay~nlar~, 1989, 3. bask~), s. 362-417, konuyla iligili olarak özellikle bkz. s. 362-385. Ahmed Ya~ar Ocak'a göre ise Rum Abdallar~~ ba~~ms~z bir tarikat olmaktan ziyade Yesevilik, Haydarilik, Vefailik ve Kalenderili~i kayna~uran Babai hareketinin uzanus~~ "bütün bir heterodoks dervi~~ ve ~eyhler toplulu~u" ve "Babal hareketine mensup tabakay~~ ilk Bekta~ilere ba~layan bir ara zümre"dir;

agy, "Kalenderiler ve Bekta~ilik," Do~umunun 100. y~l~nda Atatürk'e Arma~an (~stanbul: ~Ü

Edebiyat Fakültesi, 1981), s. 298-299. °(' Vakfiyede ilgili bölüm ~öyledir:

t:»1•11411 Ji-ÇL411 tri ~:>.ax,t-S31:k4.0 44.3) JLMily ,--k>•-•411> 4d >l J 47 bkz. dipnot 41.

48 R~fk~, s. 159-1e0.

49 VGMA, defter no: 166 (Esas 3/1), s~ra no: 933.

T'n H. 28 Muharrem 1265/ m.1848 tarihli bir Alevi belgesinin alt~nda mühril olanlardan

biri "Mehmed Taki b. Es-Seyyid Ahmed Dede postni~in-i imâm H~lseyin"dir, buna göre Seyit

Ahmet Dede, Mehmet Taki Dede'nin babas~d~r, belge için bkz. dipnot 30 . H. Zilhicce 1258/

m. 1843 tarihli bir hilafetnameyi tasdildeyenler aras~nda 'E~-~eyh el-Hâcl Ahmed Dede sâkin-i

Kerbelâ-~~ Mu'allâ Hazret-i imam Hüseyin" geçmektedir, ayn~~ belgenin tarihsiz bir ba~ka Belleten C.LXX/, 45

(18)

az~ndan bu dönemde ayn~~ aileden ki~ilerce yürütülmekteydi ve Mehmet Taki Dede daha resmen buraya zaviyedar atanmadan önce bu görevi üstlenmi~ti. Hem Haz~m Agâh'a, hem de Vak~flar Genel Müdürlü~ü Ar~ivi'ndeki kay~ tlara göre, Mehmet Taki Dede'nin ölümünden sonra ayn~~ uygulama sürdürillmü~~ ve h.26 Muharrem 1316/ m.1898 y~ l~ nda o~lu Seyit Abbas Dede babas~n~n yerine geçmi~tir. Abbas Dede bu tarihten iki y~l sonra vefat eder. Vefat~nda Cafer, Musa, Mehmet ve Hüseyin adlar~nda tekkede ya~ayan ve henüz ergen ya~ta olmayan çocuklar~~ vard~r. Bunlardan Seyit Hüseyin h.3 Rebiyülevvel 1318/ m.1900 y~l~nda, Selim Dede adl~~ birinin naipli~inde zavi-yedar olarak atan~r5i. Ali Suad'~n Kerbela'y~~ ziyaret etti~i 1910'1u y~ llarda tekkenin ba~~nda bulunan Abdülhüseyin Dede, muhtemelen Abbas Dede'-nin bu o~ludur. Arap kaynaklar~nda sadece Hüseyin Dede olarak an~ lan bu ki~i, 1948 y~l~nda Me~hed'de vefat~na kadar tekkenin postni~inli~ini siirdürmü~tür52.

Ali Suad, Kerbela'daki tekkenin asl~ nda bir Bekta~i tekkesi oldu~unu söyler; ama Abdülhüseyin Dede'den bir Nak~ibendi ~eyhi olarak bahseder. Bunun nedeni 1826'dan sonra tekkenin resmen bir Nak~ibendi tekkesine dönü~türülmü~~ olmas~d~r. Ar~iv kay~tlar~na göre mesela Abbas Dede'ye zavi-

yedarl~k Nak~bendiyye icrâ ve derünunda âyende ve revenedeye

te`âmüli vechile tarâm olmak üzere" tevcih edilmi~tir. Bu kay~tlarda

ayr~ca Taki Dede'nin "tarikat-~~ Nak~bendiyye. 'den" oldu~u yaz~l~d~r53.

Necef teki Tekke:

Necef te Hz. Ali türbesinin avlusunda bulunan bu tekke, Alevi belgele-rinde özel bir adla an~lmarp, burada meshin dervi~lerden "tekyeni~in-i Ne-cefü'l-E~ref" veya "tekyeni~in-i ~mâm 'Ali" gibi ifadelerle bahsedilmektedir. Noyan'a göre "Virâni Baba Dergâh~" ad~yla da bilinmektedir54. Gerçekten de 16. yüzy~l sonu ve 17. yüzy~l ba~lar~nda ya~am~~~ olan ünlü Hurufi/Bekta~i ~airi Virani Baba'n~n Necef teki tekkeyle yak~n ili~kisi oldu~u ve burada bir süre postni~inlik yapt~~~~ söylenir55. Ayr~ca Irakl~~ tarihçi 'Azzâvi'den en kopyas~nda ise "Es-Seyyid Ahmed Baba" bu kez "postnisin" unvamyla an~lmaktad~r. Bu iki belge de A~uiçen oca~~n~ n Malatya koluna mensup Prof. ~zzettin Do~an'dad~r, oca~~ na ait belgelerin birer kopyas~n~~ bana verdi~i için kendisine mütesekkirim.

5' VGMA, defter no: 166 (Esas 3/1), s~ra no: 933. 52 'Azzâv1, s. 152.

53 bkz. dipnot 49. Noyan, s. 298.

55 Virani hakk~ nda bkz. A~~k Virani Divan~, yay~na haz~rlayan M. Hâlid Bayr

~~ (~stanbul: Maarif Kitaphanesi, 1959).

(19)

IRAK'TAKI BEKTA~~~ TEKKELEFt~~ 707

az~ndan 20. yüzy~l~n ba~lar~na kadar Virani Baba'n~n sar~~~ n~n bu tekkede muhafaza edildi~ini ve sayg~~ gördü~ünü ö~reniyoruz5". Virani Baba'n~n Hu-rufi kimli~i, Necef'teki tekkenin bu tarikat ile özel bir ili~kisi olabilece~ini ve buradaki Huruf~~ dervi~lerinin Bekta~ilik içerisinde erimesine ko~ut olarak, aynen Kerbela'daki tekke gibi ancak zamanla net bir Bekta~i kimli~i ka-zand~~~n~~ dü~ündürmektedir57.

Haz~m Agâh Necef'teki tekkenin Yavuz Sultan Selim taraf~ ndan mücerret Bekta~i dervi~lerine tahsis edildi~ini, hatta onun tekkenin bizzat banisi oldu~unu iddia eder". Yavuz döneminde Irak'a bir sefer yap~lm~~~ ol-makla birlikte, bu bölgeler Osmanl~~ kontrolüne tan~~ anlam~yla ilk defa Ka-nuni Sultan Süleyman döneminde geçmi~tir. Dolay~s~yla Haz~m Agâh'~n sözü geçen iddialar~nda gerçeklik pay~~ olmas~~ zay~f bir olas~l~kur. Haz~m Agâh ayr~ca, en az~ndan 19. yüzy~l~n son y~llar~na kadar tekkenin kap~s~n~ n üzerindeki kitabede, buran~n Bekta~ilere ait oldu~unu belirten ve Bekta~ili~i öven Farsça manzumeler bulundu~unu söylemektedir".

Necef'teki tekke, ~mam Ali'nin türbe binas~~ ile bir bütün te~kil etmesin-den dolay~, aynen Kerbela'daki tekke gibi 1826'da tahrip edilmemi~, ama evkâfma k~smen el konulmu~tur. Daha sonra, Abdülmecid döneminde, Sükuti Baba ad~nda bir Bekta~i burada postni~inlik yapm~~~ ve telckeyi yeniden canland~ rm~~ur. Ancak Sükuti Baba'n~n ölümünü takiben Ba~dat Valisi Nam~k Pa~a tekkeyi Bekta~ilerin elinden alarak Hint as~ll~~ birinin idaresine vermi~tir"". Tekke binas~n~n bu tarihten sonra hangi maksatla kullan~ld~~~n~~ bilmiyoruz.

LIz~miyyeicleki Tekke:

Ba~dat'~ n d~~~ mahallelerinden biri olan Kâz~miyye'de, ~mam Musa el-Kâz~m'~ n türbesinin avlusunda bulunan Bekta~i tekkesidir. Haz~ m Agâh'a göre h.1299/ m.1881-82 senesinde, Gürgür Baba'y~~ yeniden hayata geçiren Hüseyin Mazlum Baba nam~na, ~ran hanedan~ndan Nas~rüddin ~ah'm am-

'Azzavi, s. 153; burada V~rani'llin ad~~ "El-Hac Es-Seyyid Ahmed Virani Sultan" olarak verilmi~tir.

57 'Azzavi de bu tekkenin tarihi ile Hurufilik aras~ nda yak~ n bir ili~ki oldu~unu

dü~ülmektedir, age., s. 153.

58 R~fk~, s. 159 Ve s. 154. 59 age., s. 158. ~s~~ age., s. 157.

(20)

cas~~ Mirza Ferhad taraf~ndan yapt~r~lm~~t~r". Hamza Agâh ayr~ ca, Mirza Fer-had'~n tekkenin kap~s~na, üzerinde buran~n Bekta~i dervi~lerine ait oldu~u yaz~l~~ bir mermer ta~~ asm~~~ oldu~unu söyler". Hüseyin Baba'n~ n sa~l~~~ nda bu tekkeye atad~~~~ Seyit Veli ad~nda bir mücerret dervi~, h.1313/ m.1895-96 y~l~nda ölene kadar burada hizmet vermi~tir. Haz~ m Agâh'a göre Seyit Veli'-nin ölümünden sonra tekke ~ranl~lar ile burada türbedar olarak görev yapan Araplar~n eline geçmi~~ ve içindeki e~yalar ya~malar~m~~t~r'''. Oysa Noyan, 20. yüzy~l~n ba~lar~na kadar hayatta oldu~unu anlad~~~m~z Selman Cemali Baba ad~ nda, iyi tan~nan, Arnavut as~ ll~~ bir mücerret Bekta~i dervi~inin Kâz~miyye'deki tekkede postni~inlik yapm~~~ oldu~unu yazar ki bu durumda tekke Seyit Veli'den sonra da bir süre hizmet vermeye devam etmi~~ ol-mal~d~r" t.

Samerra'dalci Tekke:

Noyan'~n Samerra'daki tekkeden "~mam Hasan-ül-Askeri Âstânesi" ola-rak bahset~ni~~ olmas~na bak~l~rsa, aynen Kerbela, Necef ve Kâz~ miyye'de oldu~u gibi bu tekkenin de sözü geçen Irna'n~ n türbesinin avlusunda bu-lunmu~~ olmas~~ gerekir65. Evliya Çelebi ise aç~ kça Samerra'da bir Bekta~i tek-kesinin varl~~~ ndan söz etmemekle birlikte, buradaki ~mam Mehdi ziyareti-nin çevresinde ya~ayan ve gelen gideziyareti-nin ba~~~ lar' ile geçinen Bekta~i dervi~leri oldu~unu belirtir'. ~marn Mehdi'nin makam~~ Samerra'da, onuncu ve on birinci imamlar, ~mam el-Naki ve ~mam el-Askeri'nin ti~ rbelerinin biti~i~indedir.

Noyan'a göre Samerra'daki tekkede, Bekta~i cönklerinde ~iirlerine s~ k s~k rastlanan 16. yüzy~l Bekta~i ozanlar~ndan Edirneli Askeri postni~inlik yapm~~t~r". E~er bu do~ruysa, bu tekkenin de ya Osmanl~~ idaresinden önce ya da hemen sonra kurulmu~~ olmas~~ gerekir. Elimizdeki di~er kaynaklarda

61 age.,

s. 155. Asl~nda bir çini ustas~~ olan Mirza Ferhad, Osmanl~~ hükümetinden ald~~~~ izinle ayn~~ zamanda ~mam Musa el-Kâz~m'~n türbesi~~i~~~ tümünün çinilerini de yenilemi~tir, bkz. Abdüsselâm Uluçam, Irak'taki Türk Mimari Eserleri (Ankara: Kültür Bakanl~~~ , 1989), s. 37, dipnot 5. Beni bu çal~~man~ n varl~~~ndan haberdar eden Prof. Gülru Necipo~lu>na te~ekkür ediyorum. 62 R~fk~., s. 157. in age., s. 156. Noyan, s. 54. 65 age., s. 54. Evliya Çelebi, s. 359. 67 Noyan, s. 54.

(21)

IRAK'TAKI BEKTA~~~ TEKK.ELER~~ 709

Samerra'daki tekkeden hiç söz edilmemi~~ olmas~ na bak~l~rsa, bu tekke muh-temelen 19. yüzy~ldan önce kapanm~~t~r.

B- ~mamlarm Türbelerinden Ba~~ms~z Tekkeler Ba~clat'taki Tekkeler

Gürgür Baba Tekkesi:68

Kurulu~u hakk~nda en kesin verilere sahip oldu~umuz tekkelerden biri Gürgür Baba Tekkesi'dir. Bir Bekta~i dervi~i olan Gürgür Baba'n~n, Kerkük bölgesindeki petrol yataklar~n~n bulunmas~~ ile ilgili kerametleri oldu~una inan~lmaktad~r. Arap kaynaklar~na göre "Nurani" anlam~na gelen Gürgür la-kab~~ da kendisine muhtemelen bundan dolay~~ verilmi~tir69. Ayr~ca Niebuhr'-dan, Kerkük'te onun ad~yla an~lan ve kendi kendine yanan petrol yatak-lar~n~n bulundu~u bir yerin varl~~~n~~ ö~reniyoruz70. Dolay~s~yla Gürgür Baba, Kerkük ile ba~lant~l~~ veya o bölgede en az~ndan bir süre ya~am~~~ bir zat ol-mal~d~r.

Kal~nt~lar~~ en az~ndan 2000% y~llara kadar ayakta olan Gürgür Baba Cami ve Tekkesi, Ba~dat'~n merkezinde, Meydan mahallesindeymi~. Irakl~~ yazarlara göre ilk ba~ta burada sadece Gürgür Baba'n~n türbesi varken, h. Muharrem 1081/ m.1670 y~l~nda el-Hac Muhammed el-Defteri b. Abdullah taraf~ ndan yan~ na bir cami yapt~r~lm~~~ ve bak~m~~ için bir miktar mal vakfe-dilmi~tir. Daha sonraki bir tarihte ise buras~~ bir Bekta~i tekkesine dönii~türülmü~tür7'. Buna kar~~n Abdüsselâm Uluçam, 1670 y~l~nda el-Hac Muhammed el-Defteri'nin buraya bizzat bir tekke yapt~rd~~~n~, bu tekkenin 1826 y~l~ ndan sonra camiye dönü~türüldü~ünü yazmaktad~r". El-Hac Mu-hammed el-Defteri'nin vak~fnameye koydurttu~u ~arta uygun olarak, kendi soyu tükendi~inden Gürgür Baba vakf~n~ n tevliyeti Ba~dat kad~s~ na

68 Hasluck'un ad~yla, ama yanl~~~ olarak "Gulgul" ~eklinde zikretti~i Irak'taki tek Bekta~i

tekkesidir. Bedri Noyan da muhtemelen Hasluck'tan mülhem bu ad~~ kullanmaktad~r, ancak di~er tüm yaz~l~~ ve sözlü kaynaklara göre ad~~ "Gürgür" ~eklindedir.

69 'Azzâvi, s. 103-104.

70 Niebuhr, s. 339.

71 `Azzâvi~~ s. 104 ve Derrâci, s. 94-95. Derrâci, tekkenin ve caminin mimarisi hakk~ nda ayr~nt~l~~ bilgi ile kal~nt~lar~= ve kitabelerinin resmini de vermektedir, s. 94-98, 426 ve 452.

(22)

geçmi~tir". Defteri ailesi, mensuplar~~ Osmanl~~ bürokrasisinde görev alm~~~ Ba~dat'~n ileri gelen ailelerinden biridir".

1826'dan sonra kapat~lan Gürgür Baba Tekkesi, Bekta~i postni~ini Tu-rabi Dedebaba'n~n te~vikiyle Irak'a gidip yerle~en Hac~~ Hüseyin Mazlum Ba-ba'n~ n çabalar~yla tekrar ihya edilir75. Irakl~~ tarihçiler, "Dede Hüseyin b. Ahmed b. Mustafa"n~n h.19 Zilhicce 297/ m.1880 tarihinde dönemin Ba~dat müftüsü ve kad~~ vekili taraf~ndan bu tekkeye mütevelli olarak atand~~~n~~ ya-zarlar78. Bekta~ilerin Babagan kolundan olan Hüseyin Mazlum Baba, No-yan'~n kendisinden "Laz Hüseyin Baba" ~eklinde bahsetmesine binaen muh-temelen Karadenizlidir77. Gürgür Baba Tekkesi'ne yerle~meden önce Necef-teki Bekta~i tekkesinde, Sükuti Baba'n~n postni~inli~i esnas~nda yedi y~l kah-veci olarak hizmet etmi~tir. Hüseyin Baba h.1302 /m.1884-85 y~l~nda vefat etmi~~ ve Kâ~lmiyye'de ~mam Musa el-lUz~m'~n türbesinin avlusunda bir yere defnedilmi~tir78.

Hüseyin Mazlum Baba, ölmeden k~sa bir süre önce, h.1300/ m.1882-83 y~l~ nda Ba~dat kad~s~~ taraf~ ndan mütevellilik görevinden al~ nm~~, ölümünden sonra da tekkedeki tüm Bekta~i dervi~leri kovulmu~tur. Hüseyin Baba'n~n yerine Nak~ibendi tarikaundan, Karada~l~~ Abdurrahman Efendi ad~nda biri mütevelli ve müderris olarak atanm~~~ ve bu tarihten sonra tekke-nin binas~~ bir süre okul olarak kullan~lm~~t~r". Tekketekke-nin Bekta~ilerin elin-den al~nmas~nda Ba~dat Valisi Tak~yeddin Pa~a'n~n özel çabas~n~n etkili oldu~u anla~~lmaktad~r". Gürgür Baba Tekkesi'nin bulundu~u yerde bugün ma~azalar kuruludur81.

H~z~r ~lyas Tekkesi:

Bat~~ Ba~dat'~n Kerh bölgesinde, Dicle'nin kenar~ndaki bu tekke, Evliya Çelebi'nin "~att kenâr~nda tekye-i Hazret-i H~z~r" diye kaydetti~i Bekta~i tek-

73 bkz. dipnot 71.

74 ~brahim 'Abd el-~ani el-Durübi, el-Ba~dâdiyün: Ahbâruhum ve Mecâlisuhum (Ba~dat,

2001), s. 100-103. 75 Rifkl, S. ~s~. 76 Derrki, s. 94-95. 77 Noyan, s. 54. 78 R~fk~, s. 151 ve 154; 'Azz*avi s. 104. 76 Derrki, s. 95; R~llu, s. 156. 80 R~fk~, s. 156. 81 Derrki, s. 97.

(23)

IRAK'TAKI BEKTA~~~ TEKKELER~~ 711

kesi olmal~d~r. Di~er kaynaklarda ad~~ "H~z~r ~lyas"82, Arapça kaynaklardan birinde de "Ba~clat'taki dedeler tekkesi"83 olarak geçer. Irak'taki Bekta~i tek-keleri aras~nda, yap~s~~ itibariyle tarihi en eskiye götürülebileni budur. 12. yüzy~lda bir ribat olarak in~a edilmi~tir. Bu ribat, yan~ndaki, Abbasi Halifesi Nas~r li-Dinillah'~n kar~s~~ olan, Anadolu Selçuklu Sultan~~ II. K~llçarslan'~n k~z~n~n türbesine istinaden Selçuki Hatun ribau olarak bilinmektedir. Daha sonra bu yap~~ tekke olarak kullan~lmaya ba~lanm~~, nihayet Osmanl~lar döneminde bir Bekta~i tekkesine dönü~türülmü~tür84. Bu dönü~ümün ne zaman ya~and~~~na dair herhangi bir tarih verilmemekle birlikte, Evliya'daki kayda bak~l~ rsa en geç 17. yüzy~l~n ilk yar~s~ nda gerçekle~mi~~ olmal~d~r. Ayr~ca kaynaklar~m~z~n birinden, buradaki türbede Hac~~ Bekta~-~~ Veli'nin gömülü oldu~una dair inançlar~n var oldu~unu ö~reniyoruz85.

1826'dan sonra kapat~lan tekkenin binas~~ bir süre darülhadis olarak kul-lan~lm~~t~r". Vak~flar Genel Müdürlü~ü Ar~ivi'ndeki bir kay~ ttan ayr~ca, dönemin valisi Davut Pa~a taraf~ndan tekkenin bulundu~u ~nevkiye Hazret-i H~z~r ~lyas ad~yla bir caminin yapt~ r~ld~~~n~~ ö~reniyoruz87. Kaynaklar~m~z tekke binas~n~n daha sonra Dicle'nin sular~~ alt~nda kald~~~n~~ bildirmektedir. Abdüsselâm Uluçam'a göre, tekke binas~n~~ harap eden bu Dicle ta~k~n! 1831 y~l~nda meydana gelmi~tir88. Ancak h.7 Muharrem1304/ m.1886 y~l~nda bu-raya Hanefi mezhebine göre e~itim vermek üzere Ahmet Efendi ad~nda bi-rinin müderris olarak atand~~~~ göz önüne al~n~rsa, bina bu tarihten sonra da okul olarak hizmet vermeye devam etmi~~ olmal~d~r.

82 'Azzâvi, s. 153; Uluçam, Irak'taki Türk, s. 225. 83 Basri, s. 367.

84 Bu ribat hakk~nda bkz. 'Azzâvi, s. 153-154; Basri, s. 367, dipnot 4; Niebuhr, s. 299-300, bu sayfalarda ve Tablo XL1II'de yap~n~n üzerindeki kitabeler de k~smen verilmi~tir; ve Uluçam, Irak'taki Türk, s. 222, 225. Bu ribat Selçuklu tarihine dair kaynaklarda da geçmektedir, ilgili referanslar için bkz. Osman Turan, Selçuklular Târihi ve Türk-islâm Medeniyeti (~stanbul: Bo~aziçi Yay~nlar~, 1993), s. 442.

85 Basri, s. 367, dipnot 313.

86 'Azzâvi, s. 153-154; Basri, s. 367, dipnot 4; Uluçam, Irak'taki Türk, s. 225. 87 VGMA, defter no: 166 (Esas 3/1), s~ra no: 597.

88 bkz. dipnot 86; 1831 tarihi yaln~zca Uluçam da geçmektedir.

89 bkz. dipnot 87; ar~iv kayd~na sonradan eklenen bir düzeltme notuna göre bu ~ahs~n gerçek ad~~ Abdurrahman'd~r ve daha önce yanl~~l~ kla Ahmet olarak kaydedilmi~tir. Uluçam'a göre, tekke darülhadise dönü~türüldükten sonra buraya müderris olarak atanan Taha Efendi'nin de Bekta~i dedesi oldu~u anla~~l~r ve bunun üzerine tekke tamamen hizmet d~~~~ b~rak~l~r. Uluçam tarih vermemekte birlikte, bu olay~n 1831 y~l~ndaki Dicle ta~k~n~ndan önce oldu~unu ima etmektedir. Ancak elimizdeki bu ar~iv kayd~, bu kapatmamn muhtemelen geçici

(24)

Kerkük ve Civar~ndaki Tekkeler:

Noyan, isim vermeden Kekük'te eskiden on be~~ tane Bekta~i tekkesi oldu~unu yazar"". `Azzâvi ise, Kerkük'te Merdan Ali ve yine ayn~~ bölgede bu-lunan Dakuk'ta Cafer Dede adlarmda iki Bekta~i tekkesinin varl~~~ndan söz eder91. Bunlardan ikincisi, en az~ndan 20. yüzy~l~n ortalar~na kadar faal du-rumdaym~~. Noyan'~n ~ahsen tan~d~~~n~~ söyledi~i Dakuklu Bekta~i ozan~~ Ra~it Ali Muhtar, bu tekke ile ba~lant~l~~ bir ~ah~s olmal~d~r.

Kerkük'te Merdan Ali ad~nda bir Bekta~i tekkesinin varl~~~ndan söz eden `Azzâvf, bu bilginin verildi~i cümleyi takiben Telafar ve Sincar'da da "babalar" (Arap. babavât) grubundan ki~ilerin var oldu~unu kaydeder, ancak belli bir tekkeden söz etmez. Bu vesileyle Kerkük' teki Bekta~ilerin "babalar" ad~yla da an~ld~~~n~~ tespit edebiliyoruz92. Buna mukabil, yukar~da be-lirtti~imiz gibi ayn~~ yazar Kerbela'daki Bekta~i tekkesinden, bir ba~ka Irakl~~ yazar da H~z~r ~lyas Tekkesi'nden "dedeler tekkesi" olarak bahseder. Termi-nolojideki bu dikkat çekici farkl~l~k, Irak'ta bu adlarla an~lan iki farkl~~ Bekta~i grubunun varl~~~na yönelik bir i~aret olarak yorumlanabilir.

C- Tam Konumlar~~ Tespit Edilemeyen Tekkeler ~ahin Baba Tekkesi:

~ahin Baba Tekkesi'nin, Alevi dedelerinin düzenli olarak ziyaret ettikleri Irak'taki üç Bekta~i tekkesinden biri oldu~unu yukar~da belirtmi~tik. Alevi belgeleri d~~~ nda bu tekkenin ad~~ sadece Haz~m Agâh'~n mektubunda geçmektedir. Haz~m Agâh'~ n ifadelerinden ~ahin Baba'n~n, Ba~dat'taki H~z~r ~lyas Tekkesi'nin bir ba~ka ad~~ olabilece~i izlenimini ediniyoruz93. Eli-mizdeki Alevi belgelerinden birisi ~ahin Baba Tekkesi'nin Ba~dat'ta bu-lundu~unu teyit etmekte, ancak tam konumu hakk~nda bilgi vermemektedir.

oldu~unu ve tekke binas~n~n daha sonra tekrar bir süre okul olarak kullan~ld~~~n~~ göstermektedir, bkz. Uluçam, Irak'taki Türk, s. 225.

9° Noyan, s. 267. 91`Azzâvi, s. 154. 92 age, s. 154.

93 Haz~m Agâh ~ahin Baba Tekkesi'nden sadece bir yerde ve ~öyle bahseder: "Elyevm yeri yurdu belirsiz bir halde olup, Ba~dâd'~n kar~~~ yakas~nda, Dicle nehri kenar~nda gayet dilgü~â bir mevki'ide vaktiyle bulunmu~~ olan ~ahin Baba dergâlnyla Gürgür Baba dergâh~~ öyle 'atebât-1 sa'âdetden sahn-~~ ~erif derünunda olmad~klar~ndan 1241 vukû'âunda tahrib edilmi~lerse de ....". R~fk~, s. 155. Haz~m Agâh'~n ayr~ca H~z~r ~lyas Tekkesi'nden hiç bahsetmemesi de bu meyanda önemlidir.

(25)

IRAK'TAKI BEKTA~' TEKKELER~~ 713

Bir ba~ka Alevi belgesinde ise, belgenin alt~nda mührii bulunan Ba~dat sa-kinlerinden Zeynel Dede, hem ~ahin Baba Dergâh~'mn türbedar~, hem de ~mam Musa el-Kaz~ m Türbesi'nin emini olarak gözükmektedir (~ahin Baba Dergâln'nda dirbedâr Dede Zeynâl, sâkin-i medine-i Ba~dad ve emin-i ~mân~~ Kâznn)"°. Zeynel Dede'nin ayn~~ anda bu iki görevi yerine getirmi~~ olmas~, ~ahin Baba Tekkesi'nin Ba~dat'~ n d~~~ ~nahallelerinden Kâz~ miyye'de bu-lunmu~~ olabilece~ini dü~ündürmektedir. Ayr~ca, H~z~ r ~lyas Tekkesi'nin 1826'da kapat~ld~ ktan sonra tekrar i~ler hale geldi~ine dair elimizde her-hangi bir ipucu yoktur. Buna mukabil, yukar~da bahsi geçen belgelerden ikincisi h.Muharrem 1259/ m.1843'de düzenlenmi~tir. 1826'tan sonra H~z~r ~lyas Tekkesi'nin art~ k hizmet vermedi~ini varsayarsak, bu durum H~z~ r ~lyas ile ~ahin Baba'n~n ay~n tekke olamayaca~~na dair bir veri olarak kabul edile-bilir. Her halukârda ~imdilik ~ahin Baba Tekkesi'nin tam olarak konumunu tespit edemiyoruz.

TV) Toplu De~erlendirme: Osmanl~-Safevi Mücadelesi Ba~lam~nda ~rak' taki Bekta~i Tekkeleri

Irak'ta Bekta~i dervi~lerinin ve tekkelerinin varl~~~ na i~aret eden elimiz-deki en eski yaz~l~~ kaynaklar 17. yüzy~l~n ilk yar~s~ndan kalmad~r. Irak'taki bu tekkelerden yaln~zca baz~lar~n~n kurulu~lar~ndan itibaren Bekta~i tarikat~na ait olduklar~n~~ anl~yoruz. Bunlardan kurulu~u hakk~nda en ayr~nt~l~~ bilgiye sahip oldu~umuz Gürgiir Baba Tekkesi muhtemelen 17. yüzy~l~n ikinci yar~s~ nda bir Osmanl~~ bürokran taraf~ ndan yapt~r~lm~~t~ r. Kerkük ve ci-var~ndakiler ile Samerra ve Kaz~miyye'deki tekkeler de ayn~~ gruba dahil edi-lebilir.

Irak'taki di~er Bekta~i tekkelerinin durumu ise daha karma~~kur. Kerbe-la'daki tekke ile H~z~r ~lyas Tekkesi'nin ve muhtemelen Necef'teki tekkenin kurulu~~ tarihlerinin bölgede Osmanl~~ hakimiyetinin kurulu~undan önceye gitti~ini görüyoruz. Bunlardan Kerbela'daki tekke ile ilglili bulgular~m~z özellikle dikkat çekicidir. ~rak kaynakl~~ Alevi belgelerinden, nakibüle~raf ta-raf~ndan verilenleri hariç tutulursa, tümü burada düzenlenmi~~ veya temize çekilmi~tir. Vakf~yesi, 16. yüzy~l~n ortalar~ndan itibaren bu tekkede Anadolu

91 Zeynel Dede, Kerbela'ya yap~lan bir ziyareti konu edinen Farsça bir ~iiri ve baz~~ türbelerin temsili resimlerini içeren, h. Muharrem 1259/ m.1843 tarihli bu belgeye mührünü basanlar aras~ ndad~r. Belgenin asl~~ Ad~yaman-Bulam'da (yeni ad~~ P~ narba~~ ) ya~ayan, A~uiçenler oca~~ndan Abuzer Güzel Dede'dedir. Oca~~na ait bu ve di~er belgelerini benimle payla~t~~~~ için kendisine bu vesileyle çok te~ekkür ediyorum.

Referanslar

Benzer Belgeler

Yaklafl›k 200 hastada ortanca iki hafta kakao tüketiminden sonra sistolik kan bas›nc› düflüflü 4.3 mmHg iken (p<0.002), yaklafl›k 350 hastada ortanca dört hafta

Geçen BUT’de ilaçl› stent için alt› ay olarak aç›klanan klopidogrel kullan›m›, bu kez ilaçl› stent ibaresi kald›r›larak, “stent tak›lan hastalara bir ayl›k

Primer giriflim ile kolaylaflt›r›lm›fl giriflimin karfl›laflt›r›ld›¤› yaklafl›k 4500 hastada, ifllem sonu TIMI-3 ak›mda fark gözlenmezken; ölüm, ölümcül

Toplam 114 hasta iflle- mi takiben befl gün süreyle subkutan G-CSF ve plaseboya randomize edildi.. Alt› ayl›k takip sonunda, G-CSF arac›l› kök hücre mobilizasyonunun,

Kalp yetersizli¤i hastalar›nda aspirin kullan›m› üzerine olan tereddütler (koroner kalp has- tal›¤› olmayan hastada kullan›m, renal yetersizlik hastas›nda kullan›m,

Tüm nedenlere ba¤l› ölüm, miyokard infarktüsü, kalp yetersizli¤i ve inme ACE inhibitörü alanlarda daha az gözlendi.. ACE inhibitörleri tüm vasküler hastal›klarda

‹ki ayr› çal›flma ile kök hücre transplantasyonunun, akut miyokard infarktüsü sonras› sol ventrikül fonksiyonu üzerine olan etkisi araflt›r›ld›.. Bu amaçla,

Bu amaçla, elektif kalp cerrahisi uygulanan ve önce- sinde atriyal fibrilasyon öyküsü bulunmayan 200 hasta, bir hafta öncesinden atorvasta- tin 40 mg veya plaseboya randomize