S a y fa 2
T7- 5b<^gJ2l
B U R H A N
FELEK
HAYALI NASIL
BİR SAN'ATÇIDIR?
S
ON zamanlarda, bir - iki defa Ramazanmünasebetiyle televizyonda Karagöz oynattılar. Bir kere yazdım, bir kere daha yazıyorum. Berbat bir şeydi. Hayâl oyunuyla en ufak bir alâkası olmadıktan başka çok da cahilaneydi. Birincisinde ikaz ettik, İkincisini aynı berbatım a oynatmakta tereddüt etmediler. Ben de bu güzel Türk sanatına vâki hürmetsizlik ve itibar kırıcı harekete karşı, bilen • bilmeyene Karagöz oynatmanın ne demek olduğunu anlatmak suretiyle bu sanatı müdafaaya mecbur oldum.
Karagöz oynatmak sanatı ki, buna eskiden “ Hayâli” denirdi. Eski ilânlarda Hayâlı Kâtip Salih Efendi, Hayâli Şâir Ömer Efendi, Hayâli Tezgâhçı Mehmet Efendi gibi... Bir insan Hayâli olmak için birçok vasıflara ve malûma ta sahip olmak lâzımdır. Düşünün ki, Karagöz oyunu, tasvirlerle canlandırılan bir nevi tulûat veya ortaoyunudur. Bu oyunlarda mevcut olan canlı sanatkârları. Karagözcü bir kişide toplayacaktır.
Onun için Karagöz oynatmak çok zor ve onun için de, sanatkârı az bir temaşa koluydu. Rağbet görmediği veya iyi sanatkâr yetişmedi ği ve işte bizim televizyon gibi kolay ve işten anlamayan müşterilerle karşılaştığı için elden gitti. Hâlâ Karagöz'ü modernleştirip. Yunanlı ların yaptığı gibi, beynelmilel temaşa çeşitleri arasına sokmak şöyle dursun, alelâde ve klâsik bir Karagöz perde açışını bile yaparak bir sanatkâr bulunabileceğini zannetmiyorum. Onun için, bizler gibi - daha yüzlerce amatör - kimselerin Karagöz hakkında bildiklerini söylemeleri, bunların derlenmeleri ve ilmi şekilde yeniden birleştirilip, hayâl sanatının bir rehberinin yapılması, ondan sonra Hayâlı yetiştirilmesi en doğru yoldur. Yoksa, bugün kü haliyle geliştirmeye kalkışmak, bu yalan - yanlış ve mânâsız malûmatı kültür vesikası haline getirmek olur.
★
Ben hakiki bir Hayâli sanatkârı, iyi bir diplomata benzetirim. Yâni bir Hayâli’de bulunması gereken bilgiler ve vasıflarla, iyi bir diplomatın sahip olması lâzım gelen meziyet lerde bir benzerlik, hiç değilse, türlülük bakımından bir paralellik görürüm.
Her şeyden evvel bir diplomat, hoşsohbet olmalıdır. Nüktedan, kolayca insana hulûl eden bir kimse olmalıdır. Fizik olarak güzel iddiası tercih edilirse de, bunun ehemmiyeti ikinci derecededir. Ondan sonra mutlaka güzel sanattan anlamalı, meşhur ressamlar, heykel- traşlar, dünya şâheserleri hakkında ciddî malûmatı olmalı ve elbette bir antika meraklısı sayılacak kadar eski eserlerden anlamalıdır. Bir fincan veya kutu, yahut kaşık kolleksiyonu gibi, pul çok yaygındır, kolleksiyonu bulunma lı. Birkaç dili güzel konuşmalı. Sesli dedikodu ları hazırlamakta mahareti ve ricali darıltma yacak kadar zarif ve nazik, fakat inatçı olmalıdır. Edebiyat, musiki, tiyatro konserleri hakkında konuşabilmeli, tarihî malûmatı ihtisas derecesine vardıracak kadar zengin olmalıdır! Butun 'Buñrann yânında, sadece siyasî ahidnâmelerin ana hatlarını hazırlaması kâfidir. Diğer bütün malûmatı yanındaki mütehassıslar ve teknisyenler verirler. Bir diplomatın en büyük başarısı, bulunduğu memleketin ileri gelen devlet adamlarıyla dost olup, anların kendisiyle sohbet etmeyi araya cak kadar sempati ve ilgi kazanmasıdır. Bu da ancak söylediğim vasıflarla olur. Ben böyle Türk diplomatları gördüm.
Gelelim Karagözcüye:
Bir • iki Hayâlî’de her şeyden evvel Dîvan Edebiyatına ve bu musikiye vakıf olmalı, daire çalmasını bilmeli, perde gazellerini ve çeşitli şahsiyetlerin çıkışlarında okunacak şarkılarını okuyabilmesi gerektir. O halde, sesi de iyi olmalıdır. Bundan başka sesi, incelip • kalınlaşacak bir hançereye malik olmalıdır ki, kaim fasılları ve Karagöz’ün gırtlaktan gelen kaba sesini çıkarabilsin. Ondan sonra mutlaka hoşsohbet olmalıdır. Çünkü, Karagöz muhave releri her ne kadar girişte basmakalıp bir tekerlemedir ama, sonradan Hacivat’ m güzel sohbetler yapması ve Karagöz’ü tuhaflık etmeye sevketmesi lâzımdır. Bu da ezberle mekle olmaz. Yâni iyi bir tulûatçı olmakla beraber, Hacivat şive ve edâsiyle, bir müsahabe yapabilmelidir.
Ondan başka Karagöz'deki bütün taklitleri yapması, yâni kuvvetli bir maksat olması lâzımdır. Bu da oldukça, nâdir bulunan vasıflardandır. Sonra tasvir dediğimiz Kara göz resimlerinin en azından tamirini yapacak kadar tasvir kesmeyi, dikmeyi bilmelidir. Ve nihayet tasvirleri değneklere taktıktan sonra, konuşmayla tasvirin hareketini senfonize etmeyi ve bunda aslâ hataya düşmemeyi, bir elinde iki tasvir oynatmayı becermelidir. Bunlar ise, gördüğünüz gibi, dünden bugüne Allah vergisi olarak elde edilecek şeyler değildir.
— Ama efendim, bunu kim yapabilir? Zamanında bunları yapanlar vardı. Biz yetiştik. Bizden evvel daha da ustaları varmış. Gerçi mârifet, iltifata tâbidir. Ama biraz da bu mesleği sevmek lâzımdır. Çünkü, aşk olma dan, meşk olmaz. Fakat sadece aşk da kifayet etmez.
Şimdi böyle bir Hayâlî yetişebilir mi? Valla- ha ben hiç bir zaman bizim milletin kabiliyetinden şüphe etmedim. Üst tarafı, ciddî ve rasyonel bir sistemle çalışılırsa, yavaş yavaş bugüne uygun Hayâlîler yetişebilir.
Î
)ünkü öyle vasıflılar var ki, vaktiyle Meddah smet Efendi’den daha kuvvetli görünür büyük istidatlar var.I
İ
1
■
I
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi