• Sonuç bulunamadı

Vakıf ve Tarihi Gelişimi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Vakıf ve Tarihi Gelişimi"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

VAKIF VE TARİHİ GELİŞİMİ

Prof. N eşet Çağatay

t NSANLAR, toplum sal yaşam a geçişlerinden beri, kendilerinden sonra adlarının iyilikle anılm asını J . sağlamak için, kuyu kazdırm ak, su getirtm ek, yol yaptırm ak ve ağ aç dikm ek gibi şeyler y ap m ışla r­ dır. Bu işler aslında birer sadaka gibi görünürlerse de, vakıf da bir bakım a hayrı sürekli olan bir sadaka veya zekât niteliğinde olduğundan am açları ay nıdır; tabii h u k u k î m ahiyetleri değişiktir.

Dünyada ilk vakıflar veya benzeri k urum lar ne zam an ve nerede, kim ler tarafından k u ru lm u ştu r b ilm iy o ­ ruz. M uhakkak ki bunlar ilk sıralarda bugünki gibi m ükem m el olarak şa rtla rı, kuralları, işlçyiş yöntem leri saptanm ış bir biçim de o rtay a çıkm ış değillerdi. İlk sıralarda herhalde halkın bu vakıflardan yada bu n ite lik ­ teki hayır kurum larından yararlanm a koşulları, yalın birkaç m adde halinde idi.

Varlıklı kişilerin, mallarının bir bölümünü şartlı hibe şeklinde halkın sürekli yararlanm ası biçim inde hayır işlerine bağışlam aları bir çok eski ulusların hu k u k sitem lerinde görülür. Bunun eski M ezopotam ya ulus­ ları h u kukunda, H itit yasalarında H indu h u k u k u n d a ve Rom a hukukunda birçok örnekleri görülür.

Ünlü Budist tapınakları hep bu tür vakıf ve bağışlarla yapılm ışlardır. Bir zam anlar Budist dinine girm iş bulunan Türklerde pek ço k Budist vakıfları kurm uşlardır.

ölüm den sonra da sürmek ve geçerli olm ak üzere küçük bir toplum un yararlanm ası için yapılm ış ilkel bir vakıf örneğini, A rabistan yarım adasının kuzeyinde hüküm sürmüş, başkentleri Patra olan N abat Devleti' n in . Aziz adlı bir y u rtta şı tarafından el-Hıcr (Medain-i Salih) şehrinde M .ö . 409 yılları arasında yapurdığı m ezarlıkta görüyoruz o n u n kitabesi bir vakfiye niteliğindedir.

Vakıf kurum u, Onasya uluslarında ve R om ada olduğu gibi Asyadaki Budistler arasında da çok yaygın ve gelişkindi. M.400 yıllarında Hindistanı dolaşan Fa-Hian adlı bir gezgin, H ind. zenginlerinin ve tüccarlarının Buda tapınağına tarlalar, evler, bahçeler, köleler ve öküzler vakfettiklerini bildiriyor. Bu gezgin ayrıca Orissa bölgesindeki bir kiralın o sıralarda ölen bir erm iş için yirm i d ö rt dönüm lük bahçeli bir m anastır vakfettiğini de söylüyor.

İslâm 'da ilk vakıf, bilindiği gibi 706 yılında Emeviler halifesi A bdülm elik oğlu Velid (yaşam ı 670-715) tarafından, başkent Ş am 'da yaptırılan "Ü m eyye C am ii" için kuru lm u ştu r. V akıf terim i de bundan sonra yani V lll.y .y . da kullanılm aya başlanm ıştır.

İnsanî duygular diyebileceğim iz bu yüce ve güzel duygular, Türkler arasında çok gelişm iştir. Sekizinci y. y. da başlayan İslâm vakıf kurum ları, Türklerin İslâm iyete girişlerine ve İslâm Ülkelerinin y ö n etim in d e söz sahibi oluşlarına dek çok az ve sönüktü. Onların İslâm ülkelerine egemen olm alarından sonra çok hızlı ve çok yönlü bir gelişe gösterdi.

Gaznelilerde, Büyük Selçuklularda, H ârizm şahlarda, Mısırdaki Türk hüküm darlarının y ö netim leri sırasın­ daki vakıf k urum lan hakkında Prof. M .Fuat Köprülü, Vakıflar Dergisi'nin ikinci cildinde ço k geniş bilgiler verm iştir.

Türkler o kadar ç o k türde hayır vakıfları yapm ışlardır ki öteki İslâm ülkelerinde bunların o nda biri bile y ok tu r. Bu türlerin taşınm az mallara ait kırktan fazlası, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün yayınladığı "C u m h u ­ riyetin 6 0 yılında V akıflar" adlı eserin 151. sayfasında sıralanm ıştır. Bunlar M abet, te k k e , zaviye, kalender- hane, türbe, k abristan, nam azgâh, m edrese, o k u l, darüttalim , d arü lh a d is.d arü lk u rra .d a rü lh a ffa z, im a re t, k e r ­ vansaray, tabhane, konukevi, dulevi, hastahane, dispanser, ham am , çeşm e, sebil, k u y u , su y o lu , köprü vb... T ürk vakıflarının am açları da enteresandır. Vakıflar dergisinin sözünü ettiğim iz sayısının aynı sahifesinde bunlardan o tu z kadarı sıralanm ıştır bunlar : dini türlü konuların öğretilm esi, göz ağrısı için ilaç, aşu re ve helva pişirilmesi, kurban kesilmesi, yoksullara, yetim lere, acizlere, m ahbuslara o d u n , köm ür için para, b o r ç ­

!8

(2)

ta n dolayı hapse girenlerin b o rçla rın ın ödenm esi, ölülerin yıkanm ası, göm ülm esi için para, ekm ek ve m eyve d ağıtılm ası, 91 ve ş e rb e t dağ ıtılm ası, k u şla ra d a n e ve k ö p ek lere ek m ek verilm esi, su so ğ u tm ak için kar tahsisi, y o k su llara ve y o k su l ç ocu İd a rm a elbise ve y iy e ce k d ağ ıtılm ası, yoksul kızlara çe h iz yapılm ası, ç o c u k ­ lara gezi m asrafı, k ita p p ara sı, b ayram to p u , y etim lere ay lık , askere silah, giysi, d onanm aya yardım vb...

V akıflar, 1-zünT veya ehlî, 2 -h ay rî vakıflar o lm a k üzere iki büyük gruba ayrılır. H ayrî v akıflar: bütün in ­ sanların yararlanm aları için yapılan vakıflardır. İlk sıralarda yapılan « k ıtla r ın h em en hepsi bu tü r vakıflardır. Daha sonraları, vakıf yap an ın ço c u k la rın ın yararlanm ası iç in d e vakıf y ap m a y o lu aç ılm ıştır. B unun ö tesinde vakıf y ap an , y a p tığ ı vakıftan kendisinin yararlanm asını d a ş a rt koşabilir.

E h lî veya z ü n î vakıf y ap a n kişi, ço cu k ların d an dilediğini, m iras kuralları ve hüküm leri dışında olarak is­ tediği k ad a r m alın d an y ararla ndırabilir. Bu kız o ğ la n p ay ların ın ikili birli olm asına bakılm aksızın v akıf yap a­ nın istediğine göre v a k fe ttiğ i m alın gelirini (gailesini) d a ğ ıtm a im k ân ın ı verir; çünkü o , sağlığında vakfına d i­ lediği şa rtla rı k o y m a k ta özgürdür, bu şa rtla ra d a u y m a k gerekir. Bu y o lla İslâm m iras h u k u k u n u n K ur'andaki m iras kuralları hükümsüz bırakılabilm iş y an i, nassa a y k r ı uygulam alara gidilebilin iştir k i bu husustaki a y rın tı­ lı bilgileri a ç ık la y an b ir y az ım ız, V akıflar D erg iâ 'n in X I. cild in d e " İslâ m d a vakıf k u ru m u n u n m iras h u k u k u n a e tk isi" b aşlığı a ltın d a yayın lan m ıştır.

V akıfların sürekli olm aları esas o ld u ğ u n d a n vakıflar, genellikle ta şın m a z m allardan yapılabilirse d e gele­ nek ve g ö reneğe uygunsa ta şın ır m alların vakfı d a sahihtir. B unlar: para, düğünlerde kullanılm ak üzere giysi, takılar, yem ek tencereleri ve kapları, o k u lla r ve k itap lık lar için k itap, kazan, halı, şa m d an , yoksul çiftçilere to h u m lu k tah ıl, k ö le , cariye, hayvan.

V akfı k ad ın d a yapabilir erk e k de. Müslüman d a yapabilir gayr-i müslim de. ö rn e ğ in , bir müslüman ülkede h ıristiyanlar, m üslüm an ya d a gayr-i müslim halk için vakıf yapabilir. V akıfta önem li şartlar, vakıf yapanın özgür, ak lı b a şın d a ve ergen olm asıdır. V akfeden m al sahibi o ld u ğ u n d an diledipi şeyi şa rt koşabilir. Bu şartlar d eğ iştirile m e z, o nlara u y m a k lâ zım d a-A n c ak , 2 7 6 2 sayılı yasanın 1 0 , 1 6 , 1 7 m addeleri uyarınca V akıflar G e­ ne M üdürlüğü, vakıf şa rtların d a d eğişiklik yapabilir.

V akfın m u rak eb esin e a it davalarda zam an a ş a n ı 3 6 .yıldır. Bir k işi mütevellinin gözönünde b ir akara 36 yıld an ç o k b ir süre ta sa rru f ederse m ütevelli, o yerin v ak ıf o ld u ğ u n u id d ia e d e m e z V a k ı f paraların aslına d a ­ valarda za m a n aşım ı 36 y ıl, onarın nem asına ve gaileye (gelire) a it davalarda 15 y ıld ır. T ahsisat kabilinden olan v ak ıf ara zin in ta sarru fu n a a it davalarda zam an a ş m ı , m irî (devlet) topraklarında o ld u ğ u gibi 10 y ıld ır.

V ak fiy eler 1 8 2 6 yılına dek kadılarca onay lan arak suretleri şe r'iy e sicillerinde saklanırken bu yıl bunları S ultan 2. M ahm ut, k u rd u ğ u "E vkaf N ezareti"n e b ağ lam ıştır. H aram eyn yani M ekke, Medine vakıflarının y ö n etim i b ir m üdüre verilm işken 1845 yılında, S ultan A b d ilm e cit tarafından b unlar da "E vkaf N ezaretine" yani V akıflar B akanlığına b ağlanm ıştır.

V akıfların gelişim i, nitelikleri ve türleri üzerine ay rıntılı bilgiler V akıflar Dergisi 'nin IX cildindeki "O s­

m a n lI İm p ara to rlu ğ u n d a riba-faiz konusu, para vakıfları ve ban k acılık " başlıklı yazım ızda verilm iştir.

"M enkulün vakfı h ak k ın d a Örf ve ad e t varsa başlı başına vakıf niteliğini ta ş ır" kuralına uyarak O sm anlI­ larda p ek ç o k para vakfı y apılm ıştır.

1456-1551 yılları arasında g eçen 95 y ılda sadece İstanbulda yapılan para vakıflarının sayısı 1161 ’dir. Bu vakfiyelere göre paralar, türlü yıllarda d eğ işle kişilerce yüzde 10-11.25-12.5-15.-20 oranlarıyla faize veril- m itir.

Para vakıflarına a it fetva dergilerindeki ö rn ek lerd en b ir ikisini bu ray a alıyorum .

"Bir kim se m ütevellisi o ld u ğ u vakıf paradan muamele-i şer'iy e ile bir kadına onu onbir b u ç u k ta n (%15) b o rç verse, süresi sonunda rıbhı (faizi) kadından alm ağa k aa d ir o lu m u ? Elcavap - O lu r.”

"B ir kim se m ütevellisi o ld u ğ u vakıf paradan b aşka b ir kim seye m uam ele ile (faizle) onu o nüç (%13) üzerinden b o rç verse, süresi geldiğinde rıb h için dava etse o n u o n b ir b u ç u k ta n ziyadesine davası dinlenirm i? E lc ev ap -D in le n m ez "

H ayır işlerine para vakfedilm e sinin ve b u paraların faize verilme yoluyla işletilm elerinin şe ria ta a y k r ı old u ğ u n u sö y ley en ler hak k ın d a (B eh ç et ül—F etâva, s.150) adlı fetva dergisinde şö y le bir hüküm vardır:

"B ir şe h ird e ken d in i bilgin sanan bir kim se, vakıf para h aram d ır, vakfedenler cehennem liktir. Elde edilen rıbh (faiz) h ara m d ır dese, onu y eyen (faizi y ey e n ) im m am a u y m a k ta n halkı m en etse böylece c a n ile rin b o ş kalm asına ve şe h ir halkı arasında ay rılık çıkm asına neden olsa, bu gibi sözlerinden fitn e çıkm asından k o rk u t­ sa b ö le kim seye ş e r'a n n e yapm ak lâzım d ır? ElceVap - Ş id d e tle azarlanır, sıkıştırılır, vaz geçm ezse bu tür sözlerinden ve fikirlerin d en dönünceye kadar h ap so lu n u r.”

Bu para vakıflarının ne zam an başladığını bilm iy o ru z ancak, tem ellerinin yüzlerce yıl önce b atı Asya Türkleri arasında atıld ığ ın ı sandığım ız, XIII y.yıl o rtaların d a S elçuklular A n ad o lu a ın u n sosyal ve ekonom ik yaşantısında büyük ve önem li rol o y n am ış olan ahi k u ru m u m ensupları, kendi aralarında karşılıklı yardım için k u rd u k ları " f s n a f sa n d ık la rı" b ö y le bir h iz m et görü y o rd u . Bu y ö n te m , O sm anlIlar devrinde m u tlak a

(3)

sünnüs o lm a lı, F atih S u ltan M ehm et'in faizi He yen içeri o cak b rın a verilecek etlerin zam an la artacak f iy a t f o t a n ı k arşılam a k ü w re 24JOOO alttın v ak fe ttiğ in i b iiy o ru z . Kanuni S ultan Süleym an d a 6 9 8 ,0 0 0 a k ç a lık bir para vakfı y ap m ıştı.

Osman Ularda başlangıçta para vakıfları ile gelişen ve yaygınlaşan b u faizle para verm e alm a işi, 1 8 6 0 larda, rahm etli M ith a t Paşa'nın N iş, T u n a « K liğ i sırasında "m em leket sandıkları" adıyla b a ş la ttığ ı b ir k u r u ­ luş, h alk a d ü şük faizle borç para verm eye dönüştü.

Halkın elde e ttiğ i irünlerin yüzde beşi alınarak k u r d a n ye onları tefeciden, sıkıntıdan k u r ta r a n bu sandıklar ç o k ilgi g ö rdüve kısa zam anda bir ç o k yerde şubeleri açıldı. Bu sandıkların fa iz gelirleri ile oku l, yol, köprü y ap ılıy o rd u .

K uzeyde, d o ğ u d a ve batıda ardı arkası kesilm eyen savaşların sürdüğü iç in gelirlerinin büyük b ir bölümünü bu savaşlara harcam a* durum unda ve zoru n d a o la n Osmanlı Devletinin, geniş im paratorluk to p rak ların d a, yol, köprü, o k u l, hasta hane yaptırm ası ç o k zordu. Fsasen bunların b ir k ısm ö teden beri varlıklı kişilerin kurduğu vakıflarla yürütülmeye çalışılıyordu.

Yirmi m addelik b ir tüzükle çalışan, her tü r e ş y a rehin konarak b o rç alınan b u "m em leket sandıkları"nın am acı,.esnaf ve sanatkârlara d a uzatılarak adı 1883 yılında "Menafii um um iye sandığı "na çevrildi. 1 8 7 7 - 7 8 O sm a n lı-R u s savaşı b u sandıkların gelişm esine büyük zarar verdi. 15 A ğustos 1888 d e b u sandıkların y erin e "Z ira at Bankası*al<&. Bu bankanın adı, 1926 da "T ürkiye Z iraat Bankası A .Ş ." , 1 9 3 7 d e d e "T .C . Z iraa t Ban­ k ası" oldu.

K ayrak lar, V a k ıfla r dergisinin, 1 .2 . 14 cildind eki yazılar ve aynı derginin 9 , 1 1 , 1 2 . c iltlerind eki benim bu konulardaki y a zılarım , F etavay-i Feyziye, Fetavay-i A li F fe n d i. Osman Kesktodlu, F ık ıh tarihi ve is lim hukuku. B ehçet ü -^ e ta v a . G.P. D river and Z .C . Mlles, T h e Babylonian law , O x fo rd 1 9 6 8 .F .N e w feİd , The H itite laws. L a n d o n . 1 9 5 1 . ft.L B a rk a n v«e E .H .

A yverd i İstanbul v r tr fla r ı tahrir defteri, İstanb ul, 1 9 7 0 . Benim yü kar iki m akalelerim de gecen eserler.

Referanslar

Benzer Belgeler

Avrupa şehirlerinde meydanla- rın veya mahallelerin tanzim projeleri için açılan müsabaka- lara o şehrin sakinleri olan bütün mimarlar iştirak ederek, meslekî bilgi

sonuçlarının yüzde olarak değerlendirilmesi……….…26 GRAFĠK 2: Paklitaksel dozlarının A2780 hücre hattı canlılığına etkisi, MTT test sonuçlarının yüzde

Kurum kimliği algısı ne kadar yüksek ise kriz iletişimi yönetiminde paydaşların kurum hakkında pozitif algısı, kurumlara pozitif fırsat olarak yansıdığı ve

Çalışmamızın bu kısmında Alman Milli Kütüphanesinde Cumhuriyet sonrası Türkiye’de müzik çalışmalarıyla yer edinmiş “Türk Beşlileri” olarak bilinen; Ahmed

Her iki grupta temporal horn genişliği normal sınırlar içinde olmasına rağmen T2 hiperintensitesi olan hastalarda daha yüksek olarak

Bilim ve Sanat Merkezlerinde çalışan öğretmenlerin öz- yeterliklerini algılama düzeylerinin orta düzey seviyesinde olduğu, öğretmenlerin cinsiyetlerine göre,

• Bilimsel gerçekçiliğin ortaya koyduğu niteliklerin ontolojik olarak geçerliliği, yönetim ve örgüt araştırmalarının sosyal bilim olarak tanınması ve

Roma hukukundan alındığı­ nı savunan yazarlar olmuştur, özellikle bir ya­ zar (Roma Hukukçusu italyan Gatteschl), is­ lâm hukukunun gelişmesinde Roma hukukunu- nun ve