[ISIMll
kokteyl: 23 mart 1926, salı saat 12.00
sergi: 23 mart-4 nisan 1976, bergin saat 11.00-19.00
taksim - İstanbul
Devlet Güzel Sanatlar Akademisi
Yüksek Resim Bölümü (Bedri Rahmi Eyüboğlu
Atölyesi) 1971
Madrid Tatbiki Güzel Sanatlar Akademisi
Gravür Bölümü 1975 KİŞİSEL SERGİLER :
Taksim Sanat Galerisi, Uludağ Büyük Otel,
Zeynep Kâmil Doktorlar Kulübü 1972 Ankara Güzel Sanatlar Galerisi, İstanbul Amerikan
Kültür Merkezi 1973
Ankara Fransız Kültür Merkezi,
Marmaris, Bodrum 1974 İspanya Galeri Mouro 1975
Fransa (Lyon) 1976
YARIŞMALAR :
TRT yarışması 1969
Belçika genç ressamlar yarışması 1972 Vakko desen yarışması 1974 Sheraton Oteli Dekorasyon yarışması (üç ödül) 1974 Yurt içi ve dışında çeşitli grup sergilerine katılmış, eserleri özel, millî ve yabancı koleksiyonlara alınmıştır.
Renk imiş her ne var resimde biçim geçim yo luymuş ancak. Mesleğe başlarken çoğumuz ama yüzde doksan dokuzumuz rengin yüzüne bakmayız. Resim dediğin kurşun kalemlede yapılır. Söğüt kö mürüyle olur. Çini mürekkebiyle de, ressamın iyisi tek rengin bütün basamaklarında perende atar. Tek renkle bütün konuların hakkından gelir.
Evet, hemen, hemen hepimiz bu anlayışla çıktık yola. Resimden çok heykel sanatının tasalarıyla yük lüydük. Bir el hareketi, bir başın çok hafif öne veya arkaya eğik oluşu, haftalarca aylarca bağlardı bizi. O ara bu hareketimizi izleyen biri;
— Peki ama başın hareketine ayırdığın vaktin ne kadarını renge vereceksin diye sorarsa...
— Renk mi? Valla... Şu hareketi bir bulsam renk kolay. Derdik.
Bu kolayın ne belalı bir kolay olduğunu çoğumuz çok geç anladık. Çoğumuz hiç anlamadık. Anlayan ların çoğu da hatırı sayılır bir gayret sarfettikten sonra dama., dediler kolay mı onbeş yirmi yıllık bir biçim tiryakiliğinden kurtulmak... Bizim kuşaktan ön cekiler yani. 70-80 arasındakilerde rengi birinci plana
almak diye bir tasa yoktu. Bizim kuşak yani 70-80 arası rengin kendi başına buyruk, kendine içten bir güç olduğunu yaş elliye dayanınca anladık. Bizim ku şaktan yetişen öğretmenler ve öğrencilerimizin ço ğu renk otobüsünü kaçırdık.
Birim Bozok rengin tadını çıkartan sayılı ressam larımızdan biri. Birim'in resimlerini sevenlere;
— Sizi hangi biçimler etkiledi diye sorarsanız: — Falanca renkten başka birşey hatırlamıyo rum derse şaşmayın.
Rengin, çizgi gibi, leke gibi tek başına yaşama gücüne sahip bir bütün olduğunu çok iyi anlamış Bi rim. Onun renkleri ne bir üçgenden medet umuyor ne de çeşitli dikdörtgenlerden. Ne bulutlardan medet umuyor ne de tebessümlerden, reveranslardan.
— Ben eşine az rastlanır bir pas kırmızısıyım. Hiç bir sıfatım yok renk olmaktan başka. Hiç bir bi çimin kulu kölesi olmadan sadece renklerle düşüp kalkarım. Ayak altında ezilen bir kırçiçeği ne kadar iddiasız ama bir o kadar güzelse adı sanı belirsiz, bir renkte o kadar alçak gönüllü ama bir o kadar de ğerlidir.
Tepeden tırnağa çiçekle bezenmiş bir iğde ağa cı düşünün. Gecenin zifiri karanlığında sessizce so luk alıyor. Ilık bir gece rüzgârı bu kokuyu bütün ma halleye üflüyor. Bizi sarhoş eden bu kokunun gücü nerden geliyor. Bunu duymayan rengin başına buyruk- luğunu kolay, kolay kavrayamaz. Hiç bir kelimeden medet ummadan, kendi kanatlarıyla uçan bir melodi yi hatırlarım. Nedir bu kelimesiz müzikte bizi sürük leyen, Müziğin bu özelliğini tatmayanların Birim'i de ğerlendirmeleri kolay değil.
Biz ressamlar biçimi öyle şımartmışız ki, Seyir ciye sitem edemiyoruz. Seyirci, bir resimde biçime tutunamadan dolaşamıyor. İki üç fırça oyunuyla şah lanan bir at, birkaç kalem oyunuyla gülen bir adam çizdi mi seyirci memnun. Ama bugüne kadar hiç bir ressamın paletini aşındırmamış. Bir çift renk bulmak, onları unutulmayacak şekilde değerlendirmek... İşte bu bizim mesleğin bel kemiği, şerefi, özü... Birim renge yönelmiş... Yolu çok zor ama yolların en gü zeli...
Bedri Rahmi Eyüboğlu
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi