8
P azar
2 Aralık 2001
<u
.
T Í -
jU_
ürk-Ermeni buluşması
2
1 Kasım Çarşamba günü TÜ RSA K ’ın tertiplediği“tarihte sinema buluşm ası” etkinlikleri içinde
bir de açık oturum vardı;
Ermeniler ve Türkler
arasındaki sorunları ele alıyordu. İtiraf edeyim ki, izlediğim ve katıldığım bunca açık oturum içinde bu kadar zihnimi meşgul edeni azdır. Emekli
büyükelçilerimizin ve
Ermenistan Bilim
Akademisi’nden seçkin simaların
götürdüğü kapalı kapılar ardındaki bazı görüşmeler dışında, doğrudan
dinleyicilerin önünde öngörüşmesiz ve hiçbir usul tespit edilmeden yapılan bir açık oturumdu. Kırk çeşit münasip veya münasebetsiz sual sorulabilir, müdahale olabilirdi. Salon kalabalıktı, başta
“A gos”un şef redaktörü Hrant Dink ve
şehrimiz Ermeni aydınlannm seçkin temsilcileri, hemen tanıdığımız her gruptan aydın oradaydı. Bunun tarihi bir toplantı olduğunun hepimiz
Ermenistan artık devlettir. Diaspora yıllarının
hırçınlığı ile hiçbir sorun halledilemez ve hayaller,
Kafkaslar'ın granit gerçeğine çarpar. Herkes
soğukkanlı ve akılcı olmak zorundadır
değinilmedi, ama ilk defa kamu önünde iki taraf arasında doğrudan bir görüşme yapıldı. Öyle anlaşılıyor ki; her iki taraf da Batı Avrupalı birkaç
sempatizan desteğiyle tertiplenen monologlan artık ilginç bulmuyordu. Üçüncü taraf olmadan kendi
sorunlarımızı konuşmaya ve tartışmaya başlamamız lazım. Bu hoş bir
başlangıçtı...
Açık oturuma, Ermenistan’ın genç rejisörü Dikran Khzmalyan, gene bu
ülkenin genç tarihçilerinden Aleksandr Safaryan katıldı. Türk Ermenolog
(Ermeni bilimci) Birsen Karaca edebi
çeviriyle ilgili bir sunuş yaptı. Türkiye ilk Ermeni uzmanlannı Rusya’da eğitti. bilincindeydik. Belki çok önemli konulara Bunu talihli bir başlangıç olarak
görüyoruz. Aleksandr şu anda kurulan gayri resmi Türk-Ermeni komisyonunun sorunları çözeceğine inanmadığını söyledi; hiçbir şey ilk adımda çözülmez am a çözüme gider. Kaldı ki, sözü geçen Ermenistan’ın ağır iktisadi sorunlannı çözmeye yönelik bir girişimdir bu. Bir şeyi herkes anlamalı; Ermenistan artık devlettir. Diaspora yıllarının hırçınlığı ile hiçbir sorun halledilemez ve hayaller,
Kafkaslar’ın granit gerçeğine çarpar.
Herkes soğukkanlı ve akılcı olmak zorundadır. Bununla birlikte Safaryan’m sorunlara yaklaşımında gerçekçiliğin ağırbaşlılığını görçlüm. Dikran Khzmalyan ödül aldığı Antalya Film Festivalinden söz etti... Kendisini
anlayan bir dünyayı tanımıştı, bu festivalde gösterilen belgeseli de hoşa gitti. İnsanlar sanat ve beğeniyle birbirine
bağlanır. Dünyada Yakın Doğu halkları kadar birbirini anlayan ve birbirine gönülden bağlanan bulunmaz. Tarih boyu çatışmaları olmuştur ama bunu dar kalıplarla yorumlamak sorunları
aydınlatamaz. Uzun tatlı birliktelikler de vardır. Bunu herkes anlamalı; otumma katılan İsveçli siyaset bilimci Klas Goran Karlsson bu konulara çok uzaktı. Evvela
apostolik bir öğretmen edasıyla tarih öğretti. Ermenilik ve Türklük gibi mevhumları (sanal toplumlar) yani 19. asırda ulusal bilince ulaşmanın hikayesi olarak vaat etti; ulusçuluk üzerindeki kuramlar ve kuralların maalesef çok istisnası var. Yakın Doğu tarihini bilmeyen Batı Avrupa siyaset bilimcileri kendi dünyalarının kalıplanyla
beynelmilel görüşler üretmeye çalışıyor. Affedilmez taraflan, kendi cemiyetlerinin geliştirdiği Şark tetkiklerinden habersiz olmalan... Zavallı Batılı şarkiyatçı unutulmak için üretmiş gibi... Bilimle provokasyonunun ilgisi az olmalı;
Karlsson’un görüşlerine ne Ermeni ne de Türk katılımcılar ilgi duymadı... Ama milliyetçilikten uzak eğilimlere sahip ve
“Atatürk” kitabıyla tanıdığımız
Aleksandr Jevakhoff o derece mutedildi. Türkler ve Ermeniler birbirlerini ilmi olarak tanımalı, etüt etmeli... Ermeni tarih ve edebiyatına katkıları olan bir Türkle, Türkolog bir Ermeninin yorumları daha yapıcı olur ve dinlenir.
Burası İstanbul; İstanbul, Balkanlar
ve Ortadoğu’da barışın yeniden
yarattığı bir merkez olabilir. 1000 yıllık mazisi ve geleneğin izleri yeter... Geçen cumartesi Kezban ve Hüseyin Hatemi
çifti bir iftar verdiler. Diyanet işleri başkanımız ve Rum Patriki
Bartolomeus hazretleri ve Ermeni Patriki II. Mesrob hazretleri;
şehrimizdeki Süryani, Roma-Katolik
ruhani reisleri ve Yahudi cemaatinden Yusuf Altıntaş hazırdı. Patrik II. Mesrob, İstanbul’u ziyarete gelen
Suriyeli dindaşlannın, “İftara siz de mi katılıyorsunuz?” sorusuna; “Burası İstanbul, biz de katılıyoruz” demiş.
Evet, İstanbul bir dünya başkenti. Oradaki ve onun yaşam biçimini izleyen yerlerdeki anane buydu... Onu yeniden yaşamanın faydası var... a
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi