• Sonuç bulunamadı

Sinemacıları eğiten adam:Erol Özpeçen, işine gönül bağlamış bir sinemacı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sinemacıları eğiten adam:Erol Özpeçen, işine gönül bağlamış bir sinemacı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

2 E Y L Ü L 1988

KÜLTÜR

SİNEM A

ATİLLÂ DORSAY

Erol Özpeçen

,

işine gönül bağlamış bir sinemacı

Sinemacıları eğiten adam

Sinemayla oturan

sinemayla kalkan Erol

özpeçen, sinemacılığın

çöküşünde asıl suçu

sinemacılarda buluyor:

“Bir derneğimiz var. 54

üyeli. İçlerinde,

Bertolucci’nin 3 filmini

sayabilenlerin, makine

dairesine çıkıp hangi parça

nerdedir bilenlerin sayısı

üçü dördü geçmez.’’

“ O sinemayla oturur, sinemay­ la kalkar. Sinema bütün hayalı­ dır sanki... Sinemacılık yapmak­ tan mutludur... Para kazanmasa bile... ve onun sinemalara, sine­ macılığa yaptığı yardımı kimse yapmamıştır.”

Erol Özpeçen’i eski bir sinema­

cı dostu İrfan Atasoy böyle anla­ tıyor. Ve biz de bu düşüncede ol­ duğumuzdan, Met Film sahibi Erol Bey’le sizler adına bir kez da­ ha konuşuyoruz. Yıllar önce onunla bu sütunlarda yine konuş­ muştuk, ama bakalım, çekirdek­ ten yetişme bu sinemacı, yeni mevsimin başında bizlere nasıl hir görünüm çizecek...

— Amerikalılar ne götürüp, ge­ tirecek?

ÖZPEÇEN — Amerikan film­

cilerinin bu yıl Türkiye’yle arası hiç yok gibi. UIP (ki Metro, P a­ ramount, United-Artists ve Uni­ versal gibi 4 dev şirketin ortak da­ ğıtım örgütüdür) Türkiye’de sine­ macılığın yeniden canlandığının farkında olduklarım, bunun için gelip kendilerinin bir durum tespi­ ti yapacaklarını, piyasaya belki doğrudan doğruya gireceklerini söyledi. Bunlar eylül ayında belli olacak dedi. Bu şirketler, yanla­ rına Columbia ve Tristar’ı da ala­ rak gelecekler. Warner zaten gel­ miş durumda. Onlar da piyasay­ la yeni ilişkiler kurmayı düşünü­ yorlar. Buena Vista (tüm Walt Disney yapımları) ile birleşmişler.

— Peki, bu adamların Türki­ ye’ye gelip gitmesi sence bize ne getirir, ne götürür?

ÖZPEÇEN — Türkiye’de artık

yalnızca iyi, kaliteli filmler iş ya­ pıyor. Ben geçen yıl “ Müfreze” - den, Woody Ailen filmlerinden büyük para kazandım. Amerika­ lı sinamacılara bunu anlatmaya çalıştık, Türkiye’nin belki en ran­ dımanlı sineması olan Emek’in hasılat sayılarım gösterdik. Bu tür kaliteli Filmlerle piyasaya

girecek-TAM BİR KORKUNÇ KOLEKSİYONCU — Met Film in sahibi Erol Özpeçen, aynı zamanda tam bir "korkunç koleksiyon­ cu.” Piyasadan çekilen şirketlerin filmlerini alıp saklayan Ûzpeçen'in elinde 5 binden fazla kopya var. Özpeçen, bu filmlerin bir bölümünü ticari olarak değerlendiriyor, ama çoğunu artık yalnızca koleksiyonculuk merakıyla saklıyor.

şeniz girin... Yoksa eskiden oldu­ ğu gibi bir iki lokomotif Filmin ar­ kasına 20 tane tapon film sokup

“ liste” satmaya kalkarsanız ba­

şarılı olamazsınız dedik. Sanırım anladılar. Ve bu zihniyetle gelir­ lerse, sinemacılığımız için iyi olur...

— Peki, sanatsal filmlere ger­ çekten ilgi artıyor mu?

ÖZPEÇEN — Bir zamanlar

kaliteli Film, sanat filmi lafından veba gibi ü rk e rd ik . Ben

“ Yüzyüze” vb. filmlerden, rah­

metli Orhan Kurtuluş “Tommy” ,

“ Bir Yıldız Doğuyor” vb. fiİm-

lerden ziyan etmiştik... Bir “ Ba­

bam ve Ustam” , getirticisini pi­

yasadan sildi. Ama halkta öyle­ sine bir bilinçlenme var ki şimdi... İstanbul Sinema Günleri’nin bü­ yük katkısı oldu. Ayrıca basının, TRT’nin de katkılarım unutm a­ mak gerekir. Ben Orion Picturcs’- dan Woody Ailen filmlerini alır­ ken, adamlar acı bir tebessümle, acır gibi yüzüme bakıyorlardı. Be­ nim iflas edeceğimi düşünüyorlar­ dı. O ysa “ Hannah ve

Kızkardeşleri” rekor seyirci top­

ladı. Bu filmle ve “ Müfreze” yle Emek Sineması’nda nerdeyse tüm bir mevsimi geçirtebilirdim. Eğer Özen Film gibi yapsaydım!..

— Peki, aynı şey Anadolu

si-neıııaları için de söylenebilir mi? ÖZPEÇEN — Elbette. Orda da

iyi filme yöneliş var. Sinemada sistem değişiyor artık. Ben 5 bin dolara aldığım sanatsal bir filmi Ankara bölgesine 15 milyona sa­ tarken, 45 bin dolar verdiğim 5 avantür filmini (ki aralarında

“ Terminator” de var) Ankara

bölgesine, bütün bir yıl için Türk­ çe kopyalar da dahil 15 milyona satamadım!.. İzmir’de orijinal oynamayan bir sinema, orijinal oynamaya başladı. Hasılatları bir yıl öncesinin 5-10 katına çıktı. İz­ mir sinemasında, hem de onların genelde seks filmleri oynadıkları yaz aylarında, kaliteli filmlerden oluşan haftalar düzenledik. Eski­ den haftada 300.000 TL. hasılat yapan sinema, şimdi 3-5 milyon para alıyor... Eskişehir’de 2 mev­ sim önce “ Duvar”ı, hem de ken­ tin tarihinde ilk kez orijinal ola­ rak oynadık. Tüm filmlerden da­ ha iyi hasılat yaptı. Şimdi Kılıçoğ- lu Sineması, mevsim başında 20 küsur milyon harcayarak, sine­ masına Dolby sistemi yaptı. Ve söylediğine göre parasım çıkarmış bile. Hem de 500 liralık biletle!.. Haftalık hasılatı 3 ila 6 milyon arasında... Niye? Çünkü İzmir’­ de, Eskişehir’de üniversite var. Genç ve meraklı bir seyirci var.

Bunlara istediklerini verdin mi si­ nema eski parlak günlerine ner­ deyse dönebilir. Diyarbakır’da bir sinema var, hep Çin ve avantür oynardı. Şimdi bizden Woody Ai­

len bekliyor, ö z e n ’den “ Gülün

Adı” nı istiyor... Nerden nereye? Düzce’de bir sinemada bunu baş­ lattık. Bizden bir filmi haftalık 30 bin liraya alırdı. H aftada tek bir seans, perşembe günleri 7’de sa­ nat filmleri oynamasını önerdik. Kabul etti. Şimdi yalnız o senas- tan bize haftada verdiklerinin 2-3 mislini vermeye başladılar. Orda da öğrenciler var. Hem kendileri geliyor, hem de ailelerini getiri­ yorlar...

Erol Bey’in söylediklerinden A nadolu’da sinemacılığın bilinç­ li olarak yapıldığında pekâlâ ba­ şarılı olabileceği ve de özellikle üniversite kentlerinde gençlere dö­ nük çabalara önem verilmesi ge­ rektiği ortaya çıkmıyor mu? Erol Bey, özellikle A nadolu’da sine­ m acıların “ seyircinin çok gerisinde” kaldıklarını ve bunu

farkederek kendine çekidüzen ve­ ren sinemacının başarılı olacağı­ nı vurguluyor.

Erol Bey, sinemacıları sürekli uyarıyor, kışkırtıyor, eğitiyor. İz­ mir sinemasının kapkara perdesi­ ni kendi cebinden yeniletmiş. Es­ kişehir’deki sinemacıya aynı şeyi önermiş, adamların onuruna do­ kunmuş, kendileri perdelerini ye­ nilemişler. İstanbul’da bile Emek,

Reks, Ankara’da Akün sinemala­

rının projeksiyonlarının, perdele­ rinin düzelmesinde, ben biliyo­ rum, katkıları var. Gazi’yi ısrar kıyamet boyattırmış, Topkapı Sur’a Dolby takılmasını sağlama­ ya çalışıyor: “ Bunları yapıyorlar,

ama kazanıyorlar ki yapıyorlar. Demek ki işler iyiye gidiyor.”

Erol Bey, unutulmaz Anadolu

anılarını açıyor biraz... Urfa’da günde 7 Filmi “iftiharla” oynatan sinemacıyı anlatıyor: “ Yahu birer

buçuk saatten olsa 10 buçuk saat eder... Nereye sığdırıyor bunla­ rı?..” Sinemacılığın çöküşünde

asıl suçu sinemacılarda buluyor:

“ Bir derneğimiz var 54 üyeli. İç­ lerinden Bertolucci’nin 3 filmini sayabilecek veya makine dairesi­ ne çıkıp hangi parça nerdedir bi­ leti 3-4 kişiyi geçmez.” Erol Bey,

Sinema Günleri’nin sinemacıları da eğittiğini söylüyor, bu arada basına ve özellikle bize geleneksel komplimanlarını yapıyor.

Erol Bey, ayrıca tam bir “ kor­

kunç koleksiyoncu..." Piyasadan

çekilen şirketlerin (Fitaş, Başa­

ranlar, Ekran vb.) filmlerim alıp

saKİıyor. 5000’den çok kopyası var elinde... Bu filmlerin bir bö­ lümünü ticari olarak değerlendi­ riyor, ama çoğu artık yalnızca bir koleksiyonculuk merakıyla sakla­ nıyor... Yine de aklınızda bulun­ sun, Türkiye’nin neresinde olur­ sanız olun, bir sinema kulübü kurmak, sanatsal filmler göster­ mek isterseniz Erol Bey’c başvu­ run. Sinemanın bu gerçek destek­ çisinin, mutlaka size yarayacak bir şeyleri, en azından fikirleri vardır.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Şimdi sanayi kuruluşlarına yer açabilmek için 3 bin yıllık antik Kyme kenti yok ediliyor.. Kyme

Eleştiri, araştırma ve incelemelerini Yeni Dergi, Birikim, Yazko Edebiyat, Sanat Olayı, Adam Sanat, Milliyet Sanat, Hürriyet Gösteri, A.Ü.SBF BYYO Yıllığı

Normal insülin salg›lanmas›, beta-hücresinde insülin birefliminin ayn› ayarda uyar›lmas›n› gerektirir ki bu, özellikle insülin ge- ninin glikoz

Bir kaç gün sonra Aristidi, makinanın çalışması için, gere­ ken eczanın bittiğini ve İııgilte-,. reden getirmek için 14 bin liraya ihtiyaç olduğunu

3 Eylül 1939 İngiltere ve Fransa, Almanya’ya savaş ilan eder.. Ertesi gün ne sakalı ne de saçı olan Winston Churchill Deniz Kuvvetleri Başkomu- tanı

AK Parti Çorum Milletvekili Erol Kavuncu, Devlet Su Ýþleri tarafýndan 2020 yýlýnda Çorum'a 144 milyon 310 bin liralýk yatýrým yapýldýðýný açýkladý.. * HABERÝ 3’DE 16

In fact, the backward socio- cultural conditions within the empire prevented the Unionist regime to realise a full-fledged Ottoman war propaganda; instead, Ottoman war

Bahar olsun da seyredin Nasıl süsler bayırları, Zümrüt gibi çayırları, Yüze güler o incecik Gelin yüzlü papatyalar, Altın gözlü papatyalar. Tarlalarda hoşa giden,