2 E Y L Ü L 1988
KÜLTÜR
SİNEM A
ATİLLÂ DORSAY
Erol Özpeçen
,
işine gönül bağlamış bir sinemacı
Sinemacıları eğiten adam
Sinemayla oturan
sinemayla kalkan Erol
özpeçen, sinemacılığın
çöküşünde asıl suçu
sinemacılarda buluyor:
“Bir derneğimiz var. 54
üyeli. İçlerinde,
Bertolucci’nin 3 filmini
sayabilenlerin, makine
dairesine çıkıp hangi parça
nerdedir bilenlerin sayısı
üçü dördü geçmez.’’
“ O sinemayla oturur, sinemay la kalkar. Sinema bütün hayalı dır sanki... Sinemacılık yapmak tan mutludur... Para kazanmasa bile... ve onun sinemalara, sine macılığa yaptığı yardımı kimse yapmamıştır.”
Erol Özpeçen’i eski bir sinema
cı dostu İrfan Atasoy böyle anla tıyor. Ve biz de bu düşüncede ol duğumuzdan, Met Film sahibi Erol Bey’le sizler adına bir kez da ha konuşuyoruz. Yıllar önce onunla bu sütunlarda yine konuş muştuk, ama bakalım, çekirdek ten yetişme bu sinemacı, yeni mevsimin başında bizlere nasıl hir görünüm çizecek...
— Amerikalılar ne götürüp, ge tirecek?
ÖZPEÇEN — Amerikan film
cilerinin bu yıl Türkiye’yle arası hiç yok gibi. UIP (ki Metro, P a ramount, United-Artists ve Uni versal gibi 4 dev şirketin ortak da ğıtım örgütüdür) Türkiye’de sine macılığın yeniden canlandığının farkında olduklarım, bunun için gelip kendilerinin bir durum tespi ti yapacaklarını, piyasaya belki doğrudan doğruya gireceklerini söyledi. Bunlar eylül ayında belli olacak dedi. Bu şirketler, yanla rına Columbia ve Tristar’ı da ala rak gelecekler. Warner zaten gel miş durumda. Onlar da piyasay la yeni ilişkiler kurmayı düşünü yorlar. Buena Vista (tüm Walt Disney yapımları) ile birleşmişler.
— Peki, bu adamların Türki ye’ye gelip gitmesi sence bize ne getirir, ne götürür?
ÖZPEÇEN — Türkiye’de artık
yalnızca iyi, kaliteli filmler iş ya pıyor. Ben geçen yıl “ Müfreze” - den, Woody Ailen filmlerinden büyük para kazandım. Amerika lı sinamacılara bunu anlatmaya çalıştık, Türkiye’nin belki en ran dımanlı sineması olan Emek’in hasılat sayılarım gösterdik. Bu tür kaliteli Filmlerle piyasaya
girecek-TAM BİR KORKUNÇ KOLEKSİYONCU — Met Film in sahibi Erol Özpeçen, aynı zamanda tam bir "korkunç koleksiyon cu.” Piyasadan çekilen şirketlerin filmlerini alıp saklayan Ûzpeçen'in elinde 5 binden fazla kopya var. Özpeçen, bu filmlerin bir bölümünü ticari olarak değerlendiriyor, ama çoğunu artık yalnızca koleksiyonculuk merakıyla saklıyor.
şeniz girin... Yoksa eskiden oldu ğu gibi bir iki lokomotif Filmin ar kasına 20 tane tapon film sokup
“ liste” satmaya kalkarsanız ba
şarılı olamazsınız dedik. Sanırım anladılar. Ve bu zihniyetle gelir lerse, sinemacılığımız için iyi olur...
— Peki, sanatsal filmlere ger çekten ilgi artıyor mu?
ÖZPEÇEN — Bir zamanlar
kaliteli Film, sanat filmi lafından veba gibi ü rk e rd ik . Ben
“ Yüzyüze” vb. filmlerden, rah
metli Orhan Kurtuluş “Tommy” ,
“ Bir Yıldız Doğuyor” vb. fiİm-
lerden ziyan etmiştik... Bir “ Ba
bam ve Ustam” , getirticisini pi
yasadan sildi. Ama halkta öyle sine bir bilinçlenme var ki şimdi... İstanbul Sinema Günleri’nin bü yük katkısı oldu. Ayrıca basının, TRT’nin de katkılarım unutm a mak gerekir. Ben Orion Picturcs’- dan Woody Ailen filmlerini alır ken, adamlar acı bir tebessümle, acır gibi yüzüme bakıyorlardı. Be nim iflas edeceğimi düşünüyorlar dı. O ysa “ Hannah ve
Kızkardeşleri” rekor seyirci top
ladı. Bu filmle ve “ Müfreze” yle Emek Sineması’nda nerdeyse tüm bir mevsimi geçirtebilirdim. Eğer Özen Film gibi yapsaydım!..
— Peki, aynı şey Anadolu
si-neıııaları için de söylenebilir mi? ÖZPEÇEN — Elbette. Orda da
iyi filme yöneliş var. Sinemada sistem değişiyor artık. Ben 5 bin dolara aldığım sanatsal bir filmi Ankara bölgesine 15 milyona sa tarken, 45 bin dolar verdiğim 5 avantür filmini (ki aralarında
“ Terminator” de var) Ankara
bölgesine, bütün bir yıl için Türk çe kopyalar da dahil 15 milyona satamadım!.. İzmir’de orijinal oynamayan bir sinema, orijinal oynamaya başladı. Hasılatları bir yıl öncesinin 5-10 katına çıktı. İz mir sinemasında, hem de onların genelde seks filmleri oynadıkları yaz aylarında, kaliteli filmlerden oluşan haftalar düzenledik. Eski den haftada 300.000 TL. hasılat yapan sinema, şimdi 3-5 milyon para alıyor... Eskişehir’de 2 mev sim önce “ Duvar”ı, hem de ken tin tarihinde ilk kez orijinal ola rak oynadık. Tüm filmlerden da ha iyi hasılat yaptı. Şimdi Kılıçoğ- lu Sineması, mevsim başında 20 küsur milyon harcayarak, sine masına Dolby sistemi yaptı. Ve söylediğine göre parasım çıkarmış bile. Hem de 500 liralık biletle!.. Haftalık hasılatı 3 ila 6 milyon arasında... Niye? Çünkü İzmir’ de, Eskişehir’de üniversite var. Genç ve meraklı bir seyirci var.
Bunlara istediklerini verdin mi si nema eski parlak günlerine ner deyse dönebilir. Diyarbakır’da bir sinema var, hep Çin ve avantür oynardı. Şimdi bizden Woody Ai
len bekliyor, ö z e n ’den “ Gülün
Adı” nı istiyor... Nerden nereye? Düzce’de bir sinemada bunu baş lattık. Bizden bir filmi haftalık 30 bin liraya alırdı. H aftada tek bir seans, perşembe günleri 7’de sa nat filmleri oynamasını önerdik. Kabul etti. Şimdi yalnız o senas- tan bize haftada verdiklerinin 2-3 mislini vermeye başladılar. Orda da öğrenciler var. Hem kendileri geliyor, hem de ailelerini getiri yorlar...
Erol Bey’in söylediklerinden A nadolu’da sinemacılığın bilinç li olarak yapıldığında pekâlâ ba şarılı olabileceği ve de özellikle üniversite kentlerinde gençlere dö nük çabalara önem verilmesi ge rektiği ortaya çıkmıyor mu? Erol Bey, özellikle A nadolu’da sine m acıların “ seyircinin çok gerisinde” kaldıklarını ve bunu
farkederek kendine çekidüzen ve ren sinemacının başarılı olacağı nı vurguluyor.
Erol Bey, sinemacıları sürekli uyarıyor, kışkırtıyor, eğitiyor. İz mir sinemasının kapkara perdesi ni kendi cebinden yeniletmiş. Es kişehir’deki sinemacıya aynı şeyi önermiş, adamların onuruna do kunmuş, kendileri perdelerini ye nilemişler. İstanbul’da bile Emek,
Reks, Ankara’da Akün sinemala
rının projeksiyonlarının, perdele rinin düzelmesinde, ben biliyo rum, katkıları var. Gazi’yi ısrar kıyamet boyattırmış, Topkapı Sur’a Dolby takılmasını sağlama ya çalışıyor: “ Bunları yapıyorlar,
ama kazanıyorlar ki yapıyorlar. Demek ki işler iyiye gidiyor.”
Erol Bey, unutulmaz Anadolu
anılarını açıyor biraz... Urfa’da günde 7 Filmi “iftiharla” oynatan sinemacıyı anlatıyor: “ Yahu birer
buçuk saatten olsa 10 buçuk saat eder... Nereye sığdırıyor bunla rı?..” Sinemacılığın çöküşünde
asıl suçu sinemacılarda buluyor:
“ Bir derneğimiz var 54 üyeli. İç lerinden Bertolucci’nin 3 filmini sayabilecek veya makine dairesi ne çıkıp hangi parça nerdedir bi leti 3-4 kişiyi geçmez.” Erol Bey,
Sinema Günleri’nin sinemacıları da eğittiğini söylüyor, bu arada basına ve özellikle bize geleneksel komplimanlarını yapıyor.
Erol Bey, ayrıca tam bir “ kor
kunç koleksiyoncu..." Piyasadan
çekilen şirketlerin (Fitaş, Başa
ranlar, Ekran vb.) filmlerim alıp
saKİıyor. 5000’den çok kopyası var elinde... Bu filmlerin bir bö lümünü ticari olarak değerlendi riyor, ama çoğu artık yalnızca bir koleksiyonculuk merakıyla sakla nıyor... Yine de aklınızda bulun sun, Türkiye’nin neresinde olur sanız olun, bir sinema kulübü kurmak, sanatsal filmler göster mek isterseniz Erol Bey’c başvu run. Sinemanın bu gerçek destek çisinin, mutlaka size yarayacak bir şeyleri, en azından fikirleri vardır.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi