• Sonuç bulunamadı

Boats and boatmen in old İstanbul

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Boats and boatmen in old İstanbul"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

' 7 7 k U l ' n r b

(2)

Before the arrival o f p a d d le stea ­ mers in Istanbul, fe rry services on the Golden Horn an d the Bospho­ rus w ere p r o v i ­ ded hy the lon g n a rro w ro w in g boats o f various types know n as kayık. These gra ­ cefu l swift boats a n d th e ir b o a t­ men were a cha­ racteristic part o f life in Istanbul. The largest a n d most magnificent

o f all these vessels were the royal barges used by the sultans and mem beis o f their families. Measu­ ring 30-32 metres in length and 3 metres wide, they had a pavilion in the bow where the sultan sat. The royal barges used when the naval fleet set out to war were known as filika, and those used when he intended to pay incogni­ to visits to the city as tebdil kayık. Market kayiks were used to cany both goods and passengers. They were heavy and broad, with rud­ ders at the stern. They could take Şirket-i Hayriye’nin kuruluşundan önce Boğazi­

çi’nde deniz ulaşımı kayıklarla sağlanırdı. Kayığın şekli, sürati ve kayıkçıların kendilerine özgü tavır­ ları, bu ulaşım aracını İstanbullu kılan özellikler­ dendi.

Kayık cinslerinin başında sarayın kullandığı salta­ nat kayıkları gelirdi. Saltanat kayıkları, sadece pa­ dişahın değil, ailesinin de kullanımına açıktı; bo­ yutları ve tezyinatı ile adeta İmparatorluğun haş­ metini temsil ederdi. Boyları 30-32 metre, geniş­ likleri ise 3 metre olan ve kürek sayısının çokluğu ile dikkat çeken bu kayıkların en gösterişli bölü­ mü, baş tarafında yer alan, padişah ve ailesinin o- turduğu yarı kapalı köşk kısmıydı. Saltanat kayık­ larının ‘filika’ denilen cinsleri donanmayla sefere çıkıldığında kullanılırken, ‘tebdil kayıkları’, padi­ şahın halkın içine karışacağı zamanlarda tercih e- dilirdi.

Pazar kayıkları, eşya, yük ve yolcu taşımaya mah­ sustu. Gövdeleri ağır ve genişti; arkada güçlü dü­ menleri bulunurdu. 40’a yakın yolcu alabilen pa­ zar kayıkları, her biri 80 kilo ağırlığındaki kürek­ lerle çekilirdi. Ticari olarak işletilen pazar kayıkla­ rı, hayır sahiplerinin vakfı olarak da çalıştırılabilir­ di. Kayıklardan elde edilen gelir, köyün çeşitli

ih-Kayıklar, geçen yüzyıl istanbulu’ nun doğal güzelliğinin vazgeçilmez bir parçasıydı. En üstte, eşya, yük ve yolcu taşımaya mahsus bir pazar kayığı; üstte, Yeni Cami önünde kayıklar. / In the last century kayiks were an indispensable part o f the Istanbul landscape. Top is a market kayık used to carry passen­ gers and goods, and above are kayiks moored in front o f Yeni Mosque.

(3)

En üstte, iki ucu kıvrık burunlarıyla diğerlerinden ayrılan balıkçı k a yıkla rı; üstte ve yanda, İs ta n b u l’ da gündelik hayatın tüm hareketliliğinin en yoğun hissedildiği Karaköy iskelesi ve Köprü’de kayıklar. / The top picture shows fishing kayiks, distinguishable by their upcurving prows and sterns. Above and left are Karaköy quay, the focal point o f Istanbul’s commercial life, and kayıks at Galata Bridge. tiyaçlarmın yanın­ da fakir kişilere yiyecek yardımın­ da da kullanılırdı. Bu kayıklar, Ev­ kaf N ezareti’nce

birkaç seneliğine ihale edilir ve idareleri Kayıkçı­ lar Kitabeti’ne bağlanırdı.

Bu noktada, dönemin, farklı biçim ve işlevlere sa­ hip kayıklarından biraz bahsedelim. Ateş kayıkla­ rı, hususi olarak Köprü’de bekler; yangın esnasın­ da tulumbacıları süratle yangın yerine götürürdü. Bu hizmet göz açıp kapayıncaya kadar olurdu. İki ucu kıvrık gaga burunlarıyla hemen farkedilen balıkçı kayıkları ise, dayanıklı olmaları için daha itinalı yapılırdı.

nearly 40 passengers, and each oar weighed 80 kilos.Sometimes they were privately owned and so­ metimes the property o f a charitable foundation, in which case the proteeds were used to pay f o r diverse requirements o f the village to which it was endowed and fo o d f o r the poor. The boatmen lea­ sed these boats fro m the Department o f Charitable Foundations f o r a specific number o f years. Another type was the firehoats, which earned the teams o f firem en rapidly to the nearest p oin t on the shore in the event o f fire . They were always moored up at the Galata Bridge over the Golden Horn. Then there were the fishing kayiks, distin­ guished by upcurving prows and sterns, and stur­

dily built to withstand bad weather.

The slender fu ta kayiks had rudders in the stern Bir başka kayık çeşidi de ince uzun

bir iğneye benzeyen ‘futalar’ idi. Dü­ meni arka tarafında bulunan bu kayık­ ların oturak yerleri pahalı kumaştan

(4)

yapılırdı. Futaların modelleri İngiltere’den alınmış, fakat zamanla Türk zevkine uygun bir biçimde yerel çizgiler kazanmıştır.

Olta halli ve zengin kişilerin hususi kayığı olan ‘piyadeler’, zaman zaman kiralık olarak da kulla­ nılırdı. Piyadelere göre burunları daha kalkık ve yassı olan ‘peremeler’ i-

se, yolcu ve yük taşıma­ ya mahsus ticari kayık­ lardı. G idecekleri yere daha çabuk varabilmek için yelken açtıkları da olurdu.

Boğaz köyleriyle şehir a- rasında yük taşımada kullanılan ‘mavnalar’ ve B o ğ a z iç i’nde d ü zen le­ nen mehtap alemlerin- de, diğer kayıkların orta­ sında durarak değişik fa­

sılları icra eden müzisyenleri taşıyan ‘saz kayıkla­ rı’ da diğer kayık çeşitleri arasında sayılabilir. İstanbul kayıkları daha çok ıhlamur ağacından ya­ pılırdı. Denize temas eden kısım verniklenir ve küpeştesinin hemen alt kısmı arzu edilen renge boyanırdı. İç kısımları ise ince beyaz tahtalarla kaplanarak kayığın her zaman temiz tutulması sağlanırdı.

Kayıklar, Türk oymacılık sanatının da eşsiz örnek­ leriydi. Bordaları, küpeşteleri gayet zarif olarak süslenirdi.

İstanbul’da kayıkçılık, belirli nizamlara bağlanmış bir meslek dalıydı. Şehir içindeki en büyük hatlar, Üsküdar, Galata, Haliç ve Boğaziçi’ydi. İmparator­ luk içinde çalışan her kayık, belirli bir iskeleye bağlı olmak zorundaydı. Kayıkçılık yapmak iste­ yen kimselerin muhakkak bir kefilleri olmak zo­ rundaydı. Kefili olmayanlar bu işi yapamazlardı. Kayıkçıların çalışmalarını kontrol eden ve

onlar-and seats covered in rich cloths f o r their passen­ gers. These were origin a lly inspired by English skiffs, but modified in time to suit Turkish tastes and traditions o f boat building.

Kayiks known as piyade were usually privately oivned by wealthy families, but some could also be

hired out f o r excursi-

| | ons. Peremes had hig­

her and fla tte r prows than the piyades, and like the market kayiks were used to carry go­ ods a n d passengers. These were equipped w ith sails f o r use when the w in d p e r ­ mitted so that they co­ u ld m ake q u ic k e r progress.

M a vn a s were heavy barges which carried goods between the city and the villages o f the Bosphorus. A special type o f ka­ yık. known as saz kayık carried groups o f musici­ ans who played music to moonlight parties held on the Bosphorus during the summer months. Most o f Istanbul’s kayiks were made o f linden wo­ od. They were varnished below the water line, and the part below the gunwale was painted in vario­ us colours. The narrow boards on the inside were painted white and kept spotlessly clean. The gu n ­

wales were decorated so that the boats skimming across the water made a pretty sight.

Istanbul’s boats and boatmen was strictly regula­ ted, and every boat had a specific mooring. The main routes linked Üsküdar on the Asian shore o f

En üstte, Silahtar'da; üstte, Fener’de mü|teri bekleyen kayıklar. Yanda, bir yaz gezintisine çıkmi| hanımlar ve hamlacılar. Hamlacılar fiziksel olarak güçlü olmalarının yanısıra son derece kibardılar. / Top and above are kayiks waiting for customers in Silahtar and Fener respectively. Left is a group o f women out for a sum­ mer excursion. The powerfully b u ilt boatmen were renowned for their courtesy.

(5)

dan sorumlu olan bir kethüdaları olurdu. Buna Peremeciler Kethüdası adı verilirdi. Üsküdar gibi büyük bir iskelenin kethüdası, kayıkçıların çoğu­ nun asker kökenli olmalarından dolayı Yeniçeri­ lerden seçilirdi.

Kayıkçıların alacağı ücret ise küreklerin sayısına göre tespit edilmekteydi. Kayıkçıların en önemli özelliklerinden biri de kıyafetleriydi. Piyade ham­ lacılarının kıyafetleri, kalite itibarıyla diğerlerin- kinden ayrılırdı. Hamlacılara, biri çuha, diğeri ka- likot patiskasından birer dizlik, çuhadan ipek fer­ mene işlemeli yelek ve salta, bürümcük hilali gömlek, uzun konçlu sakız beyazı çorap, rugan gül fiyonglu yemeni ve fes verilirdi. Eski İstan­ bul’da Beyoğlu’nda “Mir” ve “Kotero” adlı terziler, zengin kişilerin hamlacılarına

gayet kaliteli kostümler diker­ lerdi.

Hamlacılar küreğe geçip kayığı hareket ettirdiklerinde, uzak­ tan onlara bakanlar, tek bir küreğin hareket ettiğini zanne­ derdi. Hanımlar, kayığa biner­ ken ya da inerk en ön d ek i hamlacı, hanıma elin i değil

the Bosphorus, Galata on the European shore, and the quays along the Golden H orn and the Bosphorus. Those wishing to work as boatmen had to f in d someone to act as guarantor, and they we­ re supervised by stewards known as peremeciler kethüdası. The steward o f Üsküdar, f o r instance, was usually a janissary, since most o f the boat­ men at this quay were fo rm e r janissaries.

Payment received by the boatmen was based on the number o f oars. The boatmen had a distincti­ ve fo rm o f dress, varying only in quality, that o f the piyade boatmen being the finest. They were provided with suits o f clothes which consisted o f two pail's o f breeches made o f broadcloth and ca­ lico respectively, long white socks, a broadcloth

waistcoat and jacket embroide­ red in silk, a crepe shirt, a headscarf with a patent leather rose bow, and fez. Rich fam ili­ es had their boatmen’s liveries made by tailors known as m ir and kotero who bad shops in Beyoğlu.

The boatm en were noted f o r their courtesy and fin e

(6)

Kayıklar ve kayıkçılar, İstanbul kültürünün ayrılmaz bir parçası olarak birçok edebiyat eserine de konu olmuştu. Üstte, Boğaz’a doğru yol alan kayıklar; yanda, İstanbul’ un en önemli iş merkezlerinden Galata’ ya yolcu taşıyan b ir kayık. / Kayiks and boatmen were an integral part o f life in Istanbul, and featured in many works o f literature. Above are kayiks skimming down the Bosphorus, and left is a kayık carrying passengers to Galata, one o f the principal commercial centres o f Istanbul.

que, and plied the oars with such speed and skill that from a distance it seemed as i f a single oar was moving. When women were embarking and disembarking, the oarsman at the fro n t stood so that the women could steady themselves by hol­ ding onto his shoulder.

Istanbul’s boats and boatmen form ed an integral part o f the city’s life, as voiced in Turkish literatu­

re by Abdiilhak. Şinasi Hisar, who describes in p o ­ etic language the role o f boats and boatmen in the m oonlit excursions which were once one o f the greatest pleasures o f the upper classes. These ou­

tings, accompanied by musicians in their saz ka­ yık., took, place in the fairytale atmosphere o f the

Bosphorus. Classical Ottoman poets like Nedim, Enderunlu Vasıf and Enderunlu Fazıl also wrote many odes about kayiks, and novels by ninete­ enth century writers like Halit Ziya Uşaklıgil and Mehmet R a u f who was a seaman, have left us vi­ vid accounts o f the boats and boatmen which we­

re once so important a part o f daily life

omzunu uzatır, hanımlar hamlacıların omuzların­ dan kuvvet almış olurlardı. Hamlacıların kibarlık­ ları ve fiziki üstünlükleri ise İstanbul deniz çocuk­ larının bir özelliğiydi.

İstanbul’un kültürüyle bütünleşen kayık kültürü edebiyatımızda en duygusal şekliyle Abdülhak Şi­ nasi Hisar tarafından ele alınmıştır. Boğaziçi’nin masalımsı atmosferi içinde geçen musiki fasılların­ da kayıkların ve kayıkçıların rolünü şairane bir üslupla ele alan yazar, bizlere o günleri yaşatır. Divan şiirinde Nedim, Enderunlu Vasıf ve Ende­ runlu Fazıl birçok gazelinde, değişik özellikleriyle kayıkları ele alır. Servet-i Fünun edebiyatının bü­ yük romancısı Halit Ziya Uşaklıgil ve kendi de bir denizci olan Mehmet Rauf, farklı eserlerinde ka­ yık gezintilerine ve kültürüne yer vermişlerdir. •

* Uğur Göktaş, araştırmacı-yazar.

Görsel malzemeler, Uğur Göktaş ve Cengiz Kahraman ar­ şivinden alınmıştır.

* Uğur Göktaş is a researcher and writer.

Visual materials fro m the archives o f Uğur Göktaş and Cengiz Kahraman.

140

S K Y L IF E N İS A N -» |~ . A P R IL 2 0 0 0

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

互砥礪、相互扶持,在 1

için etkin bariyer yüksekliğini p-GaN valans bandının maksimum noktasına göre referans LED yapısındaki 70 meV değerinden 40 meV değerine azaltmaktadır. Ġlk ve

Bizim olgumuzda ekstremite anoma- lisi olarak do¤ufltan radius, el bilek kemikleri, birinci me- takarp ve birinci proksimal ve distal falanks yoklu¤unun olmas›, ulnar kemi¤in

Ancak LHM grubunda takip süresinin daha uzun olması ve LHM grubunda önceki tedavi- lere yanıtsız hasta oranının daha fazla olması çalışmanın kısıt- lılıkları

Azerbaycan çocuk edebiyatında çok önemli paya sahip olan Abdulla Şaik’in eserlerinde yer alan değerler konusu daha önce ayrıntılı bir şekilde üzerinde

Independent Component Analysis (ICA) as the most known Blind Source Separation method can be used for filtering or detecting sources.. In this thesis study, ICA, ICA methods and

[1] Dasgupta B, Mruthyunjaya TS. The Stewart Platform Manipulator: A Review, Mechanism and Machine Theory, Vol.. Design, Analysis and Fabrication of a Novel Three Degrees

Although the type of construction varied in accordance with the climate of the region in which the house was built, the general lines of domestic architecture