• Sonuç bulunamadı

Meşrutiyette saray ve babıali:Abdülhamid'e verilen jurnallar-Mehmed Reşad'ın sarayı mensupları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Meşrutiyette saray ve babıali:Abdülhamid'e verilen jurnallar-Mehmed Reşad'ın sarayı mensupları"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

MEŞRUTİYETTE SARAY ve BABIALİ

Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM — Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur.

- ... ... Tefrika No, 13 ... ^ ^

Abdülham lde verilen jurnallar -

M ehm ed Reşadın sarayı mensupları

Onun ağzından çok defa:

— Yarabbi! Bu makama benden lâyıklarını getir!

Ricası işitilmiştir. Şüphe yok ki, onun bu duasında:

— Benden sonra!

Düşüncesi de muzmer bulunurdu. Sultan Reşad aylık tahsisatından arttırdığı paraların vefatından sonra nasıl ve nereye sarfolunmasını istedi­ ğini göstermek üzere kendi el yazısile bir defter tutardı; bunu mahrem ola­ rak hıfz için hazinei hassa müdürü Hacı Feyzi efendiye vermişti.

Bu paralar için tahsis olunduğu, cihete göre ayrı, ayrı torbalar hazırlan­ mıştı. Her ay nereye para ayırır ise aid olduğu torbaya kor, bu hususu defte­ rine işaret ederdi.

Kendisi için Eyüpte yaptırmağa baş­ ladığı türbe ile bizzat meşgul olurdu. Burada ailesi efradının, türbe haricin­ de kendi bendegânınm yerlerini bile ayırmıştı.

Cülûsundan iki sene sonra bir ay beş- yüz altın ayırarak:

— Bu para teçhiz ve tekfinimde sar- fedilmek üzere şu kadarı ikilik, şu ka­ darı çeyrek yaptırılsın. Hepsi ayrı ke­ selerinde dursun. Hâzinenin parasına karıştırılmasın.

Diye mühürliyerek emini olan Fey­ zi efendiye teslim etmiş ve senedinin aynca yazılmasını da tenbih eylemiş­ ti.

Bu suretle saklattığı bu paraya ha- yatmca dokundurmamıştır.

İstibdada karşı ilk huruç hareke­ tini yapmasile namı etrafında parlak bir şöhret hâlesi kurulmuş olarak Res- neli Niyazi beyin Resne millî taburu Ue Hareket ordusuna da iştirak eylediği­ ni evvelce yazmıştık. Sultan Reşad şehzadelerinden ve saray erkânile as­ kerî ricalden bazılarile birlikte ünifor­ malı bir fotoğrafı çektirdiği sırada Ni­ yazi beyi de tevkir maksadile yanma, sağma almıştı.

Bu resimde önde padişahtan maada soldan sağa doğru Istablı âmire mü­ dürü miralay Şeref bey, Haşan Riza paşa, yaver Mustafa ve Refet beyler, şehzade Ziyaeddin efendi, diğer iki yaverden sonra Niyazi bey, baş mabe­ yinci Lütfi Simavi, seryaver erkânı harbiye binbişısı Remzi beyler, Gazi Ahmed Muhtar paşa, ikinci mabeyin­ ci Tevfik, başkâtip Halid Ziya, hazinei hassa nazırı Nuri beyler, şehzade Nec- meddin efendi, üçüncü ordu erkânı harbiye reisi Ali Riza paşa, şehzade Ömer Hilmi efendi görülmektedir.

Ancak o günlerde padişahın böyle bir resim çektirmesi bir bidğat sayıla­ rak hoş görülmemiş, dedikoduyu intaç eylemiş olmasile teksirine meydan bı­ rakılmamak üzere fotoğrafinin camı kırdırılmıştı!

Hareket ordusu kumandanı Mah- mud Şevket paşa Abdülhamid zama­ nında olduğu gibi sarayda bir kamaril- lâ teessüsüne meydan vermemek fik- rile yeni padişaha söz geçirenlerden -bu o kadar müşkül bir iş değildi! - Esvapçıbaşı Sabit beyin bir memuri­ yetle saraydan uzaklaştırılmasını is­ temişti.

Sarayda kamarillâ teşekkülüne ve böyle bir heyetçe devlet işlerinde nü­ fuz icrasına artık imkân olamıyae ğı, sultan Reşadm

bendegânmda-■ 1 m H o r

olacaktı! Sonra divanı harp kararları­ nın icrası var idi. Bu da mühim bir gaile idi.

Bu gaileler arasında Mahmud Şev­ ket paşa her tarafa yetişmeğe kendi­ sini mecbur görüyordu.

Bir gün saraya gelmiş, huzura ka­ bulünden sonra mabeyin başkâtibi Halid Ziya beyle sarayın idaresinde ittihaz edilecek usul ve istihdam olu­ nacak memurlar hakkında müzakere­ de bulunmuştu. O bu işlere de acele ve kestirme yoldan karar vermek istiyor­ du.

Halid Ziya beyle mülakatında ilk söz. leri:

— Umarım ki saraya birçok kalaba­ lık doldurmıyacaksınız? olmuştu.

Halid Ziya bey — Bilâkis! Yıldızda kendiliğinden dağdan kalabalıktan sonra saltanatın tabiî mirası olarak intikal eden ocakların izdihamını da ayıklamak mecburiyeti var. Para me­ selesi...

— İsabet! Meselâ Yıldızda yüzlerce kâtipler, mütercimler, filân vardı. Ora­ sı âdeta bütün devairin işlerini topla­ mış bir merkez haline gelmişti; siz ne yapacaksınz?

— Bizde yazı işleri pek mahdud ola­ cak. Öyle tahmin ediyorum ki, dört kâtiple bütün yazı ihtiyacını temin et­ mek mümkün olacak...

Mahmud Şevket paşa alınan iki kâ­ tibe itiraz etti. Bu itiraz bu zevatın başka memuriyetlere naklile netice­ lendi.

Mahmud Şevket paşa — Hünkârı nasıl buluyorsunuz? İdaresi müşkül bir padişah olmasın...

Halid Ziya bey — Zannetmiyorum. Bütün emellerini saltanatın bütün im­ tiyazlarım sarayının dar dairesine hapsetmeğe karar vermiş görünüyor. Sarayı tamir ve tefriş edilirse, etranha lâzım olan süslüce bir halka çevrilirse, şahsî hayatında onu incidecCk bir ha­ rekete imkân verilmezse zamanın ica- batına pek uygun bir padişah olacak­ tır.

— Ben de bu mütalâadayım. Şimdi benden ne istedi biliyor musunuz? Biz birçok şüphe verecek adamlarla bera­ ber onun bendegânını da topladık ve Selâniğe gönderdik. Demin hünkâr kendi adamlarının iadesini istedi. Bun­ ların hemen hepsi onun aleyhinde ca­ susluk etmiş adamlardır. Bunları ye­ niden saraya sokmak doğru olamaz amma reddetmek de çok zor, bereket versin, aleyhinde vukua gelen ihbar­ ları öğrenmek istedi. Abdülhamid sa­ rayında her dolabın içinden, her çek­ mecenin gözlerinden, hattâ saksıların, kâselerin içinden, elhasıl Yıldızın her köşesinden, bucağından ele geçen bu kâğıdlar ambarlar dolusudur. Bunları hep toplatıyoruz ve ayıklatıyoruz. Bun­ ların arasından kendi adamları tara­ fından kendi aleyhinde yazılanları da ele geçtikçe takım takım gönderece­ ğim. O zaman o adamlardan hangile­ rini tekrar yanına almak isterse alsın! Fakat sizin kâtipler, bizim de yaverler için yaptığımız azlık usulünü bunlar için de tatbik etmeli. Zaten söylediniz ya, bu herşeyden evvel bir para Tv~'~ leşidir. Bu işin '

(2)

itüjvcı ütv siyasî — ^se­ ğirmeği muvafık bulmadığım söyle­ yince kendisinin Sabahaddin bey ta­ raftarı olduğuna hükmedilerek kendi­ si ve Harbiyeli arkadaşları hakkında yanlış düşüncelere bağlanılmış, bu te­ sir altında cemiyetçe Harbiyelilere itimadsızlık hissi hasıl olmuştu.

Meşrutiyetin ilk kurban bayramı selâmlığına gitmek meselesi - bunu evvelce yazmıştık - ve akşam yoklama­ sında (padişahım çok yaşa) duasının hazfı - bu meselenin tahkiki için Harbiye nazırı Ali Rıza paşa bizzat mektebe kadar gelmişti - gibi işler da­ hi o günlerde Harbiyelüerin cemiyet ve hükümetle arasını açmıştı.

Harbiyelilerin kitab ve hoca taleb- leri de mektepte karışıklık vukuunu kendi menfaatlerine uygun bulan sa­ ray mensubu bazı zabitlerin entrika- larile serkeşlik addedilmişti. Esad pa­ şa kumandasında harekete geçen avcı taburlarile mekteb sardırılmış ve teh- did ile kalınmıyarak talebeden bir ço­ ğu Harbiye nezaretinde Ahmed paşa divanı harbine sevkedilmişti. Fakat divanıharbce talebenin tecziyesini mu­ cip hal ve hareketleri görülmiyerek tahliye edilmeleri cemiyet ve hükü­ metin infialini şiddetlendirmişti. Ce­ miyetçe o seneki Harbiye mezunların­ dan bazılarının orduda vazife başına gidince zabit arkadaşlarını cemiyet aleyhine döndüreceklerinden endişe edilmekte idi.

31 Mart vakası hakkında divanı- harblerce tahkikat başladığı esnada Trabzonlu Ahmed Bedevi ile bir kaç arkadaşı tevkif edildi. Tevkife memur binbaşı Muhiddin bey bunlan bir ara­ ya toplıyarak:

— Sabahaddin bey gelsin de şimdi sizi kurtarsın!

Tevbihinde bulundu. Mevkuflar ara­ balarla Serasker kapısına sevkedildi- ler.

Divanıharb Trabzonlu Ahmed Be­ deviyi, Cibalili Şakiri - Millî sigorta şirketi müdürü - Darendeli İsmeti - İstiklâl mahkemesince idam edilmiş- tir - Gazzeli Cemali, Söğüdlü Hakkıyı nefye mahkûm etti. Talebeden yirmi

... . m u u u r ol­ duktan soma bu Harbiye talebesi hak­ kında verilen hüküm ve kararlar tas­ hih olundu. Mahkûmlardan bir çokla­ rı gene askerî silkine girdiler ve zabit oldular.

Yalnız siyasî cereyanlara kapılmış olan Ahmed Bedevi bu arkadaşlarına imtisal etmedi.)

Divanıharb Hareket ordusu İstan- bula girmeden evvel memleket harici­ ne savuşan İkdam başmuharriri Ali Kemal, sahibi Ahmed Cevdet, Serbesti gazetesi sahibi Mevlânzade Rifat bey­ leri irticai körüklemiş olanlar arasın­ da tutuyordu. Mevlânzade Rifat Pire­ de Abdülhamidin mabeyincilerinden

Nûtfi ağazade Faik bey ile buluşmuş­ tu. (1).

Faik bey «Cihadda» devam için ken­ disine müracaat edilirse memnunen nakdiğ fedakârlıkta bulunmağı vaad ile Ahrar fırkasının ihyasını istemişti. Rifat bey Kahirede Ahrar fırkası umumî kâtibi Nureddin Ferruh, Si- nob mebusu Rıza Nur beylerle görüş­ tükten sonra Nureddin Ferruh beyle beraber İskenderiyeye gitti.

Ahrar fırkası umumî kâtibini para­ sız bırakmıştı; Avrupada yaşıyan Said paşazade Şerif paşa da Ahrar fırkası­ na tahsis ettiği bin frank aylığf kes­ mişti.

Nureddin Ferruh bey İskenifHy®- de Faik beyle mülâkat ederek Ahrar fırkasının yeniden hayat bulacağına kanaat hasıl etti. Faik bey onu Rum banker Zerodaki ve avukat Rosolato üe görüştürmüştü. Bunların ikisi de Ahrar fırkasına pek muhib görünmüş­ lerdi. .Fırkanın kuvvetlenmesine yar­ dım etmeği vaadetmişlerdi.

Sabahaddin ve Fazlı beyleri tanıdık­ larını, hattâ «bazı emellerden» dolayı evvelce Ahrar fırkası namına Saba­ haddin beye iki bin lira verdiklerini söylemişlerdi.

Faik beyle devam eden tesamlar neticesinde şu kararlar verildi:

(Arkası var)

(1) Mevlânzadenin macerası hakkında- ki malûmat kendisinin (Hakkı Vatan) ri­

salesinden iktibas olunmuştur.

Referanslar

Benzer Belgeler

While hyperintensity is seen in medial thalamic and periacuaductal gray matter on T2 and FLAIR sequences of cranial Magnetic Resonance Imaging (MRI) in acute cases, atrophy

In this light microscopic study, morphometric parameters of the circumvallate papillae and the number of their taste buds in tongues of young (6-9 month-old) and aged (7

O~uz yay~l~~~~ ile Yemen'e kadar hatta, Osmanl~~ geli~mesi ile bir yandan Kenya bir yandan Fas'a kadar Müslüman - Türk hakimiyetini, bir çe~it iç ezikli~i ile konu~mamaya,

Yap~lan görü~meler Avrupa ülke- leri aras~nda yeni bir Haçl~~ Ordusunun kurulmas~na yol açmay~nca, Venedik Senato'su 18 Nisan 1454 tarihli anla~may~~ onaylar (s. Geni~~ bir

Metastasis of renal cell carcinoma to the head and neck region is rare and tumour to tu- mour metastasis is a rare phenomenon, too. Our case is unique as it involves tumour metastass

Benim, sanatımıza diğer bazı sanatçı ar­ kadaşlarımla birlikte getirebileceklerimden biri, dekoratif sanat geleneğimizden miras kalmış olan ve bize sürekli

Harflerin şekilleri üzerinde, dal­ ların veya sevgililerin vücut çiz­ gileriymiş gibi duyup düşünerek, harflere dâir türlü mısralar söy- liyen şairler

ifade edilir dHQJHOYH%ROHV . WDUDIÕQGDQ \DSÕODQ ELU oDOÕúPDGD ÕVÕ HQHUML GHSRVXQXQ WDEDNDODúPD YHULP KHVDEÕ LoLQ