13 yıl önce yitirdiğimiz Ahmet Muhip Dıranas, Fransız şairlerinin Türkçe’ye çevrilmesine zemin hazırlamıştı
Şiiriyle, çağdaş şiirimizin sınırlanın zorluyor
ERAY CANBERK
Dıranas ilk kez 1926’da şiir yayı
mlamış. 1926 yılı Piyale’nin (Ahmet Ha
şini), Bir Gemi Yelken Açö’nm (Ali
Mümtaz), Deniz Sarhoşlarının (Ömer Bedrettin), ve Çanakkale İzleri’nin (tbrahim Alaettin) yayımlandığı yıldır.
Orhon Seyfi(Orhon), Ömer Bedrettin (Uşaklı), Yahya Kemal (Beyatlı), Faruk Nafiz( Çamhbel), Kemalettin Kami(Ka- mu), Ahmet Hamdi (T'anpmar), Ahmet Kutsi (Tecer), Nazım Hikmet, tlhami Be- kiıfTez), Halit Fahri (Ozansoy), Yusuf Ziya(Ortaç), Ahmet Haşim, Ali Miimta- zfArolat), Mehmet Akif (Ersoy), Necip Fazıl (Kısakiirck) 1920’li yılların, daha
doğrusu Ahmet M uhip’in şiirini oluştur duğu yıllann en çok gündemde olan şair leridir.
Bu yıllarda Türk şiiri oluşmuş ve oluş m akta olan değişimlerin içindedir. Bir yanda dil olarak Türkçe’nin şiiri oluş makta, bir yanda Türk şüri kendine yeni üretim yollan aramaktadır. Bu oluşum ların ve arayışlann kendilerini tanımla mak üzere olduğu bir sırada Ahmet Mu hip’in şiiri gündeme gelir. Turgut Uyar ve Cemal Süreya’nın da altını çizdikleri gibi Ahmet Muhip “geçmişlerin deneyle rinden” yararlanmıştı ve “ şiirinde yeni lik şiirine geçişin bazı izleri yok değildir. ’’Cemal Süreya’nın bu sakıruk ve tutum
lu yargısını biraz ileri götürebiliriz. Ahmet Muhip’in şiiri, yenilik şiirine geçişin izlerinden çok dili kullanışı, izlek- leri, serbest şiire gizli bir yakmhk duy masıyla yenilik şiirinin hazırlayıcıları ndan biri olmanın izlerini taşır. Şiirinde ölçü ve uyağa bağlı kalmış gibi gözüken Ahmet Muhip, az da olsa, ölçü aksaklı klarıyla, yarım uyaklarla serbest şiiri de ner gibi yapar ama serbest şiirin tuzak larını çoİc iyi ayrımsadığı için bu dene melerini çok ileri götürmez. En azından Ahmet Hamdi Tanpınar’ın yaptığı gö- züpekliği yapmaz, serbest şiir konusun da.
Dıranas’m şiirleri 1974’te toplu olarak yayımlanıncaya kadar dergi sayfaları nda ve seçkilerde kaldı. Son yıllarda iyice güncelleşen “ Fahriye Abla” şiiri dışında şiiri yokmuş gibiydi. Oysa “Selam”, “Serenad” , “ Balad” , “Olvido” , “ Büyük Olsun” , “Adamlar”, “Ayaklar” , “De nizi Özleyen Çocuklar” , “ Şehrin Ü stün den Geçen Bulutlar", “ Bezginlik” , “ K ar galar” adlı şiirleri Dıranas’ı simgeleyen şiirlerdir. Şiirlerde yer yer “özge” , “dü zey” , “tutku” , “ sayrılık”, “kez” gibi şiir diline yabancı kelimelere rastlanır. Dıra- nas’ın doğrudan bir tutkusu ve iddiası yoktur an dil kullanmada ama şiirde kullanılmayan bu tür kelimeleri şiir dili ne rahatlıkla sokar. Bu da söyleyişteki ustalığının bir başka görünümüdür.
Ahmet Muhip Dıranas
Ölüm-yaşam, tutku-bıkkınlık, sevgi- (aşk) (ya da birliktelik)- aynlık (ya da özlem) gibi karşıtlıklar Dıranas şiirinin en belirgin öğeleridir. Bir dizesinde dedi ği gibi “ Varla yok orası öyle” bir ya şayışın tedirginliğini dile getirir. Geniş anlamda bir eleştiri, insancıl bir yak laşım dışında günlük anlamda siyasal bir tavn yoktur. İnsanoğlunun yaşam de nen belirli ve sınırlı “süreç”inin farkı ndadır ve “Vakit dar olsa gerek” dizesiy le başlayan “Ve Böyle Biteviye”adlı
kısacık şiirinde bu farkında oluşu dile ge tirir.
Geçtiğimiz günlerde yitirdiğimiz ve Dıranas kadar has bir şairimiz olan Sa
bahattin Kudret Aksal “ Dıranas İçin”
adlı yazısında (Varlık, sayı 808, Öcak 1975) iki “öğe”den söz eder. Dıranas’ın şiirlerini toplu olarak veren “ Şiirler” ki tabını okuduktan sonra AksaPın değer lendirmesi iki ana noktada toplanır. Bunlardan biri Dıranas’m şiirinde yer alan “yeni sözcükler” , öteki “doğayı do ğanın mantığı içinde değil de insanın mantığı içinde sunmak, gerçeği kişisel açıdan yansıtmaktır.” Burada önemli olan ikinci öğedir. Aksal her zaman şiir üzerinde düşünmü ş, bir şiirce yaratma ya çalışmış bir sanatçı olarak Dıranas’ın asıl önemli yanını bulup çıkarıyor ve önümüze seriyor. “Şiirden öyküyü, an latıyı uzaklaştırmak, dizeyi gerçeğin an latıcısı olmaktan çıkararak, gerçeğin kendisi yapmak” diye açıklıyor bu ikinci öğeyi. Dıranas’m bütün şiirlerinde bu çabası açık seçik bellidir diyemeyiz ama amacı budur ve amacına ulaşmak için çaba harcamıştır. Belki de şiirden uzak laşması, şiiri bırakmış görünüp şiiri yalnızca yaşaması bu ülküye duyduğu saygıdandır.
Şiirimizin yenileşmesinde ilk aşamayı oluşturan, ilk girişimcilerden hemen sonra gelen bir şair olarak Dıranas belli
u mm
9 H /
9-/.
bir kalıtın üzerine kurmuştur şiirini. Bu açıdan şiirimizde gelenekle yeninin maf- sallandığı yerdedir. R.Tomris “Ahmet Muhip Dranas, gelenekçi şiirimizin or taklaşa duyarlığını seçkin yanıyla kav rayıp çağdaş şiire uygulayan en başarılı şair kuşkusuz” derken Dıranas’ın bu yanını vurgulamak ister.
Farkında olsak da olmasak da Dıra- nas’ın şiir dünyamıza bir katkısı daha var bence. Bu katkısında yalnız değil el bette ; Tarancı, Tanpmar, Çamhbel,
Ömer Bedrettin Uşaklı, Kemalettin Kamu gibi şairler de var... Ama sanki
başı çekiyor...Dıranas’m şiiri başta Mal-,
larme olmak üzere, Baudelaire, Rimba- ud, Vcrlain giderek Villon, Laforgue gibi
Fransız şairlerinin Türkçe’ye çevrilmesi ne zemin hazırlamış. Bu şairleri çevir mek isteyenler için Türkçe’de bir “şiir sözlüğü” var; Dıranas’ın şiirleri. Bunun la Dıranas’m adı geçen Fransız şairlerine öykündüğünü söylemek istediğni belirt emeyim. Dıranas’ın ve diğer şairlerimi zin dili çağdaş bir duyarlığın yanısıra ya bancısı olduğumuz, daha doğrusu farkı nda olmadığımız bir duyarlığın da dili. Bu dili bulup çıkarmışlar, oluşturmuş lar.
Ahmet Muhip, “ Rüyamızı kuşatan hudutların” dışında şimdi, ama şiiriyle çağdaş şiirimizin sınırlan içinde; daha doğrusu bu sınırlan zorluyor.
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi