smm
DEKİ
<m
•m
«m-
« a » ! » ■■*■1.
... ... J il I M * - " - ' * * “'„
I A '
M k_r\_
tu
i'
35
WïrnmkZÉmM W ' S i ' " ' iüi «n i ■*• Â ' * ^ * | ® İ
lpİEtfr 1
l wille-frir ilsH o « y l* * "
_______ _ w,... J' • Il p i b y^_'
-«1»
Tí'' i'tfll' 1Boğaz geçişlerini kont rol etm ek am acıyla, Yıldırım Beyazıd tara fından yaptırılan Ana- doluhisarı’nın bulun duğu bölgenin tarihi, oldukça eskiye uzanı yor. Hisarın yapımında kullanılan taşlar arasın da Bizans yapılarından alınmış parçalara rast lanması, burada eski bir Zeus tapınağı bu lunduğu savını güçlen diriyor. Boğazın en dar yerinde, Göksu deresi nin kenarında bulunan bölgenin, Osmanlı ön cesin d e de yerleşim alanı olarak kullanıldı ğı çeşitli kaynaklar ta rafından dile getirilir. Örneğin, ünlü gezgin lerden Petrus Gyllius 1544’de İstanbul’u zi yaret ettiğin d e, Os- manlı hakimiyeti önce sinden kalma, N apli (Neapolis adını çağrış
tırıyor) adında bir yerleşimin bölgede hâlen varlı ğını koruduğunu kaydediyor.
İlk olarak Güzelcehisar adı verilen, daha sonra gözetlem e işlevi yüzünden Gözlücehisar adını alan Anadoluhisarı, çeşitli kaynaklarda Yenicehi- sar veya Akçehisar olarak da anılır. Göksu deresi nin doğal güzelliğinin damgasını vurduğu
Anado-H a l f a c e n tu r y b e fo re the Turkish conquest o f Istanbul, the Turkish sultan Beyazid 1 (1389-1402) built a fortress on the Asian shore o f the Bospho rus to c o n tr o l this stra teg ic waterway. It came to be called A n a d o lu h is a r t, A n a t o lia n Fortress, after its p osition on the m a in la n d o f A s ia as opposed to Rumelia o r ‘land o f the R o m a n s ’ on the opposite shore, where Istanbul was still in Byzantine hands.
T h e s to n e o f w h ic h th e f o r t r e s s is c o n s t r u c t e d in c lu d e s f r a g m e n t s f r o m B y za n tin e buildings, c o n fir m a t io n o f th e th e o r y th a t there was an a n cie n t temple o f Z e u s o n the site. I t was b u ilt a t the narrowest poin t, o n the m o u th o f the Goksu R iv e r, a n a re a iv h ic b h a d been settled lo n g before the O tto m a n s a r r iv e d . W h en Petru s G y llius visited Is ta n bul in 1544 he reported a set tlem en t n a m ed N a p li w hich he said had been there since B yzantine times. Originally the fortress was named Guzelcehisar ( Beau t if u l Fortress), a n d la te r G o z liic e h is a r (W a tc h fu l Fortress) in view o f its fu n ctio n as a lookout point. Later still it is variously referred to as Yenicehisar (New Fortress) o r Akgehisar (W hite Fortress) in contemporary sources. Following the conquest o f Istanbul in 1453, the
Göksu deresinin Boğaz’a karıştığı bölgede kurulu olan Anadoluhisarı, adını Yıldırım Beyazıd tarafından 14. yüzyılda yaptırılan hisardan alıyor. Şimdilerde Anadoluhisarı, İstanbulluların haftasonları rağbet ettiği bir semt. / Anadoluhisarı is the name of a fortress constructed in the 14th century by Sultan Beyazıd the Thunderbolt on the Asian shore of the Bosphorus. It gives its name to this district which attracts visitors at weekends.
Anadoluhisarı sahilinin yüzyıl bayındaki (üstte) ve bugünkü (altta) görünümü. / Anadoluhisarı at the turn of this century (above) and today (below).
luhisarı çevresinde zamanla, Müslüman nüfusun ikamet ettiği küçük bir yerleşim oluşmuş. Özellik le fetihten sonra nüfusun belirgin bir şekilde arttı ğı Anadoluhisarı, Evliya Çelebi’nin yazdıklarına göre daha 17. yüzyılda, “iki yüz tımar ehli nefer”in yaşadığı, dizdarhane, cebehane ve asker odaları, hamam, sıbyan mektepleri ve sayısız mescidin bu lunduğu büyükçe bir yerleşime dönüşmüştür. Y i ne Evliya Çelebi, o yıllarda bile Hisar’da büyük sahilsaray ve yalıların bulunduğunu kaydediyor. Osmanlı döneminde boğazın her iki yakasında devlet hiyerarşisini simgeleyen belirli bir yerleşim protokolünün oluştuğu biliniyor. Örneğin, Bebek ve Rumelihisarı sahilinde daha çok, şeyhülislamlar yetiştirmiş ulema ailelerinin oturduğu yalıları bu lunurmuş. Bu iş bölümünde Anadoluhisarı’na da, çoğunlukla görevden alınmış kazasker, şeyhülis lam ve çeşitli devlet görevlilerinin yalıları düşmüş; doğal güzelliği ve huzur veren atmosferi
düşünül-Turkish village at this pretty spot began to grow, and according to the 1 7th century Turkish traveller Evliya Çelebi it was a considerable settlement whose inhabi tants included 200 cavalry men, with an office f o r the governor o f the castle, an armoury, barracks, Turkish bath, schools and numerous mosques. Along the water fro n t here were large summer palaces and houses.
D u rin g Ottoman times a strict p rotocol arose dictating which category o f official in the state hierarchy could live in which pa rt o f which shore. F or instance, fam ilies o f the ulema, o r clerical class, members o f whom had served as şeyhülislam, had their summer mansions at Bebek a n d R u m e lih is a rı o n the E u ro p e a n shore. Anadoluhisarı, on the other hand, was the preserve o f officials who had been thrown out o f office and who were expected to p u t the sea between them and their wrathful fo rm e r employer. But the natural beauty and tranquility o f Anadoluhisarı must have been some com pensation, making it a perfect retirement spot.
N ec d et Sa k a o ğ lu a rş iv in d e n / A rc h iv e s o f N . S a ka oğ lu
Göksu deresi, geçtiğimiz yüzyılda İstanbul’un en gözde “ teferrüç” (kayıkla gezinti) mekanlarından biriydi. Bugün, kürek sporu alanında faaliyet gösteren Anadoluhisarı Spor Kulübü’nün tesisleri de Göksu deresinin kenarında. / The Göksu river was Istanbul’s most popular boating spot in the 19th century, and today is home to Anadoluhisarı Sports Club boating team.
düğünde, uygun bir emeklilik mekanı...
Anadoluhisarı’nın hemen ya nında denize dökülen Göksu deresi, güneyindeki Küçüksu deresi ve çayırlığı, o zamanla rın Istanbulu’nun gözde mesire yerlerindenmiş. 18. yüzyıl son rasında, buralarda yapılan gün lük geziler, kayık sefaları, meh tap alemleri ve fasıllar birçok kaynakta canlı bir biçimde be timlenir. Özellikle cuma günle ri çok hareketli olan bölgeye sultan, şehzadeler ve haneda nın kadın üyeleri kalabalığı seyretmek için gelirmiş. Birçok kişinin ilk yüzme denemelerini
The Göksu river which flow ed into the Bosphorus right beside the fortress, the Küçüksu river a kilometre to the south, and the meadows and woodlands in between became a favourite excursion pla ce f o r the people o f Istanbul fro m the 18th century onwards. Fam ilies p a c k e d th e ir p i c n i c baskets in to ca iq u e s to c o m e here f o r the day, groups came by night at the f u ll moon to watch the scenery and listen to the nightingales, an d m usicians played. Particularly on Fridays the meadows were th ron ged a n d the riv e r banks crowded with boats. The sultan, royal p rin ce s a n d princesses w ould com e here to w atch the c o lo u r fu l scene, which is described in many accounts
N e c d et S a k a o ğ lu a rş iv in d e n / A rc h iv e s o f N . Sa ka oğ lu
- /' • >,■» *1W ? 1 8 » I f
m ' M
■£,«i . i 1. "Jp
19. yüzyılda, Küçiiksu Kasrı önünde mehtap sefasını betimleyen bir kartpostal (üstte). Kasır, incelikli ta§ mimarisiyle, bugün de Boğaz’ın en dikkat çekici yapılarından biri. Günümüzde, Anadoluhisarı’nın her iki yanındaki yalılar, İstanbul Boğazı’nda Osmanlı mimarisinin iyi korunmu§ örneklerinin görülebileceği yerlerden (altta). / The above postcard depicts a moonlight boating trip off Küçiiksu Kasır in the 19th century. The kasır, a royal lodge, has an ornate façade strongly influenced by western architecture. The waterfront houses on either side of the castle include some of the best preserved examples of Ottoman vernacular architecture on the Bosphorus (below).
yaptığı dere boyunda sayısız çemenzar, namazgah ve çeşmenin bulunduğu; ayrıca Göksu vadisinin sonundaki Göksu panayırı olarak bilinen ayazma nın büyük kalabalıkları ağarladığı da kaynaklarda yeralıyor. Saray için un öğüten hassa değirmenle rinin de bulunduğu Göksu kıyılarının çamurun dan yapılan çanak, çömlek ve testilerin ününden de sıkça sözediliyor. 1909’daki büyük sel felaketi sonrasında dere yatağının dolmasının ardından, şarkılara konu olmuş geleneksel Göksu eğlencele ri de son bulmuş. Şimdilerde ancak Göksu kıyı sındaki çaybahçelerinde bu eski canlılığın izlerine rastlıyoruz. Göksu çayırlığı da bugün, Marmara Üniversitesi’ne bağlı Spor Yüksek Okulu’na evsa- hip liği yapıyor. Ayrıca
kürek sporu alanında fa aliyet gösteren Anadolu- hisarı Spor Kulübü’nün tesisleri de Göksu deresi kenarında.
Günümüzde, Anadoluhi- sarı’nın her iki yanındaki yalılar, İstanbul Boğa- zı’nda Osmanlı mimarisi nin iyi korunmuş örnek lerinin g ö r ü le b ile c e ğ i yerlerden. İlginç mimari siyle dikkati çeken, Bo ğ a z iç i’nin en eski Os- manlı yapısı olan
Amca-by contemporary travellers.
People swam in the river, perform ed their prayers on the p ra y er terraces on the banks, a n d drank fresh co o l water fro m the fountains. Crowds also visited the sacred spring at the head o f the Göksu valley. Also on this river were the im perial water mills where flo u r f o r the palace kitchens an d bakeries was ground, a n d nearby were potteries which used the river clay to make bowls, jars
and ewers.
The great flo o d o f 1909 swept away the mills and fo u n tains along the river, and thereafter Göksu declined in popularity. Today there are some tea gardens on the river banks near the fortress, but M arm ara University Sports College occupies a large p a rt o f the Göksu mead
ows. Boat houses belonging to the ro w in g tea m o f Anadoluhisan Sports Club are situated here.
The large w a terfron t houses known as yah on either side o f the fortress includes some o f the best preserved examples o f O ttom an a rch itectu re on the Bosphorus. The oldest o f such s u m m e r res id e n ce s is A m ca za d e Yalı d a tin g f r o m 1699, a fa scin a tin g and rare early exam ple o f v e rn a cu la r Turkish architecture, with low windows in interesting c o n -N e c d e t S a k ao ğ lu a rş iı in d e rı / A rc h iv e s o f N . S a ka oğ lu
Anadoluhisarı, bugün nüfusu hayli artmıj olsa da, hisarı, gösterişli yalıları ve Göksu kenarındaki çaybahçeleriyle keyifli bir haftasonu için uygun bir mekan. / Although Anadoluhisarı has grown into a fairly populous district, it retains much of its former charm. After wandering around the fortress and looking at the old houses, you can relax over tea in one of the cafés on the river bank.
zade Yalısı da (1699) Anadoluhisarı’ndadır. Yük sek tavanına tezat oluşturan alçak pencereleriyle oldukça ilginç bir mimariye sahip olan yalı, koru ma altında olmasına rağmen, yüzyılların yorgunlu ğuyla zor ayakta duruyor.
Küçüksu deresi kenarındaki Küçüksu Kasrı, etraf taki ahşap yalılar arasında, incelikli taş mimarisiy le dikkat çekiyor. Anadoluhisarı-Kanlıca yolu üze
rinde I I . Mehmed tarafından inşa ettirilen ve I. Ab-
dülhamit tarafından yenilenen Anadoluhisarı Ca mii de semtin önemli tarihî mirasları arasında sayı labilir. I. Ulusal Mimari döneminin özelliğini taşı
yan sivri kemerli pencereleri, caminin, I I . Abdül-
hamid döneminden sonra bir kez daha yenilendi ğini gösteriyor. Ayrıca Hisar surları yanında, kes me taşlardan yapılmış mihrabı ve minberiyle basit bir şekilde inşa edilmiş namazgah da etrafı duvar la çevrilerek koruma altı
na alınmış. Açıkhava ca misi olarak inşa edildiği sanılan bu ibadethane de, Hisar’ın ilginç m e kanları arasında.
Anadoluhisarı, her ne kadar nüfusça çok büyü müş olsa da hâlâ Boğazi çi’nin en sakin semtlerin den birisi; hisarı, göste rişli yalıları ve Göksu ke narındaki çaybahçeleriy le keyifli bir haftasonu
için ideal nitelikte. •
* Fahrettin Ö zk a n , fo t o ğ r a f sanatçısı.
trast to the high ceilings. Despite being under conserva tion order, the building sinks wearily under the weight o f centuries.
On the banks o f Küçüksu river stands an ornate 19th century im perial lodge, Küçüksu Kasır, a stone building strongly influenced by western architecture. A nother much older m onum ent here is Anadoluhisarı Mosque s itu a ted on the ro a d between A n a d o lu h is a rı a n d Kanlıca. This mosque was originally built by Mehmed II (1451-1481) and renovated by A bdülham id I (1774- 1789). A century later under A b d ülham id I I (1876- 1909) the mosque was again extensively altered, as shown by the poin ted arched windows typical o f the turn o f the 20th century when the First National A rch i tecture m ovem ent emerged as a reaction to western influence. Just outside the walls o f the castle is an open- a ir prayer terrace with a cut stone mihrab (a lta r niche)
and m inber (pulpit), now enclosed by walls to p r o tect this rare re m a in in g example o f a namazgâh. A lth ou gh the p o p u la tio n o f A n a d o lu h is a r ı has grow n considerably over past decades, it is still one o f the most tra n q u il dis tricts o f the Bosphorus, a n d w ith its h is to r ic buildings a n d attractive su rround ings is a pleas ant place to visit at week
ends. •
* Fahrettin Özkan is a photog
rapher.
Kişisel Arşivlerde Istanbul Belleği Taha Toros Arşivi