DÜŞÜNENLERİN DÜŞÜNCELERİ
---
T T - ^ / L j g
İlk konuşmalarımızda ona şöyle demiştim: «Finler gibi kenar
da kalmış değiliz. Tarihin sahnesine atılmış, Ortaçağın kaderine
katılmışız. Epopemiz oradan çıkacak..» Behçet Kemal de bunu
benimsedi; destanı Turan'da değil, Anadolu'da aradı. O, Cum
huriyet devrinin Anadolu'dan doğacak kültür yaratma hamle
sinde, milletin kafasında kalacak insanlardandır...
Behçet Kemal çağlar
¡888, * v * ™ s •
(Kültür yaratışına kendini vermiş bir halk şairinin ölümü)
O
NU ilkin 1949 aralık. Mülkiye dönüm yılı yemeğinde gördüm. Yerlerimiz
karşı karşıydı, ama tanışmıyorduk. Geç saat ondan şiir istendi. Dede Kor-
kut'dan «Derse Han ve Buğaç»ı okudu. Aslındaki saflığı bozmadan yazıl
mış bu epope (destan) parçası güzeldi ve çok güzel okudu. Tanışmadığımız haj-
de, ona şöyle dedim: — «Pek başarılısınız Behçet Kemal Bey! Fakat payen hikâ
yeler halkımız arasında yaşamıyor. Hattâ başka Türk kavimlerinde de yaşamıyor.
Kuvvetli bir epope şairi olabilirsiniz. Halkın dilinde dolaşan konuları seçin!» Ora
da, daha bîr saat kaldık. Çok neşeli ve cana yakındı. Alkışlayıcı olsa da eleş
tirici sözlerim onu incitmiyordu. Tam tersine, söylediklerime karşı ilgi gösterdi.
— «Yakında İstnabul'a geleceğim ve hemen sizi arayacağım» dedi. Bir kaç hafta
sonra Meclis'te açıklama yaparak mebusluktan çekildi,
arkasından bize
geldi.
-
Y A Z A N :
---—Grd. Prof. Dr. Hilmi Ziya ÜLKEN
[Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi]
Sanki yıllardır arkadaşmışız
gibi teşrifatsız konuşuyorduk: — «îş te artık epope konusuna kendimi vereceğim.»
O gündür politikadan hiç bah
setmedik. Derdimiz günümüz
hep halk’tı. Bana kendisinden
çok şey okudu. Bizi meydana
getiren bütün unsurları biliyor
du. Onları ayrı ayn duyarak
herbiri tarzında güzel şeyler yaz mıştı. Taptuk Emre, yunus Em
re, Karaca Oğlan, Âşık Emrah.
H ele Anadolunun şiir coğrafyası! H er okuduğu, yurdun bir parça sını dile getiriyor. Bu mısralar- da Behçet Kemal’in coşkun dili zengin hayali ve halk içinde bü yümüş bir deyiş gücü vardı. Bunlar epope şairi için gereken
vasıflar değil mi?.. Büyük bir
erdemi, şairlerde az bulunur al
çak gönüllülüğü idi. Şairlerin
birçoğu «m erkezî âlem» olur,
kendisinden başkasına tıeğer ver
mez. Yanlarında başkasının sö
zü edilmesine katlanamazlar.
Behçet Kemal, eski ve yeni bü
tün değerleri sevmekle kalmaz,
sevdirmeğe çalışırdı. Halk şiirini
değil, Divan şiirini de tanırdı.
Yahya Kemal’den öğerek söz
eder, şiirlerini sık sık okurdu.
Dünyaları ayrı olsa bile, şiir
onu başka başka tipte insanlara
yaklaştırırdı. Yalnız Radyoevin-
de şür haftası yaptığı zaman
okudukları üe kalmaz, her soh bette Hamdi Tanpmar’dan. Kut
si Tecer’den, Orhan V eli’den.
Cahit Sıtkı’dan güzel mısraları
onun ağzından dinlerdik. Kaç
defa Kutsi Tecer’le birlikte Âşık Veysel gecesi yaptı. Halk şairini
kendi sazından halka dinletti.
Gençlerde gördüğü, bu ağızdan
çağdaş dünyaya yükselen sesleri koruyor ve tanıtıyordu.
NEDEN «EPOPE»
Mebusluğu bırakmış, veni par
tinin adaylığım da reddetmişti.
Hocabğa çekildi, gecesini gündü
zünü halk şiirini vavmaya ve
epope’ye verdi, tik konuşmala
rımızda ona şöyle demiştim:
— «Epope’nin kökleri barbar
ruhtan gelir, aslında mitoloiiye
bağlıdır. Eski çağın büyük epo
peleri göksel dinlerden önce
doğmuştur. Fakat gökse) dinler
insan ruhuna içe çevrilme, ma nevileşme gücünü verdikten son ra artık bu vahşi güzelliğe dön meğe imkân vok. Almanlar Nie-
belungen’de, Finler Kalevala’da
bu vahşi güzelliği bulmaya çalış tılar. Ama yine de onları mâne-
vüeşme eğitimi ile değiştirilmiş
halde buldular. Ortaçağ Budizm- de, Hıristiyanlıkta ve İslâmlıkta
insanı bu eğitimle veriştirdi.
Oradan geri dönülemez. Kurtul muş Kudüs. Lusiade. Gazaplı Ro-
land Ortaçağ etkilerini taşıyan
destanlar. Finler gibi kenarda
kalmış değiliz. Tarihin sahnesine
atılmış. Ortaçağ kaderine katıl
mışız. Epopemiz oradan çıkacak»
Behçet Kemal bu görüşü be
nimsedi. Epopeyi ruran’da de
ğil, Anadolu’da aradı Zaten her şeyi ile buna hazırdı Onun şiir
anlayışı koşma, nefes, akıncı
türküsü, masal dünyası ile yoğ
rulmuştu. Söylediklerim bütün
hazırlıklarına uygun geldi. Bur
han Toprak, Kutsi ve Mükri-
min’in yolunu beğeniyordu. Fa kat şiir mayasında asıl Eflâtun
Cem’in büyük etkisi olduğunu
çok geçmeden öğrendim. Ondan ders görmüş ye pek çok şey al mıştı. Artık işe girişmek istiyor du. «Battal Gazi»nin eski baskı bir nesir nüshasını yerdim. Bu
nu ayıklaması hayli güç oldu.
H er hafta perşembe akşamı ge
ce yanlarına kadar yazdıklarım
bizde okur, üzerinde tartışırdtk.
B ir mısraını değiştiremiyen ya
zarların tersine, o bâzen bir
parçayı atıp yeniden yazmasını
biliyordu. Uzun bir süre çalış
madan sonra «Battal Gazi» mey dana çıkmaya başladı. Bu sıra da halk şiir havasının coşkunlu ğu «Şadırvan» dergisini çıkarma
sına sebep oldu. Orada Remzi
Oğuz, Mükrimin Halil. Eflâtun
C-em, Samet Ağaoğlu, Mehmet
Kaplan, Yakup Kadri. Kâzım
Nami birlikte çalıştık. O, dergi
nin ruhuydu. Bu topluluğa bâ
zen Halikarnas Balıkçısı. Asaf
Halet Çelebi, Salâhattin Batu gi bi ayn açılardan epope ve halk
şiirine bakanlar da katılırdı.
Aramızda sağ ve sol, halkçı ve
demokrat aynlığı yoktu. Aşiret
kavgasım m illî bütünlüğe üstün görenlerden sıyrılmış bir havay
dı bu!.. Behçet Kemal, bu sıy
rılma gücüyle bâzı bakımdan
birbirine benzeyen başka bir ba kımdan benzemeyenleri toplama sını biliyordu. Hepimizin hedefi halk şiiri ve Anadoludan doğan bir kültürün kaynaklarına inme tasası idi. Şair bu ahengi çok iyi
duyuyordu. Derginin dayandığı
Vatan gazetesi kaynağı kuruyun ca, son sayısında bunu üzüntüy
le açıkladı. «Ş im dilik» kaydına
rağmen dergi bir daha çıkamadı. Böyle bir birliği de bir daha ku
ramadık. Buna çok üzüldük.
Nasıl üzülmiyelim? I919’da to
humları atılmış olan bu fikri
1922’de Anadolu dergisi ile ger
çekleştirdiğimiz halde, ancak :«) yıl sonra birkaç nesli bir araya
getirerek canlanmıştı. Ama an
cak bir buçuk yıl! Dergi kapa nınca gazetelere sarıldık. Bu da bize şimdilik veriyordu.
«Battal Gazi» nin krokisi bit meye yaklaştı. Ama şairin hayat gailesi büyümüştü. Di) Kurumu.
Radyoevi, hocalık onu dolduru
yordu Anadolunun şiir coğrat
yasını kurmaya devam ediyor,
şehir şehir halkı dile getiriyor
du. Peri bacaları. Yollar boyun
ca, Tarsusun çağlayanı Dur Ço
ruh Yolculuklarım. Bayburt
koşması, Artvin. Bolu türküsü
Maraş destanı ve dalıa birçokla
rı. Yunus gibi. Dadaloğlu gibi,
Karacaoğlan gibi konuşuyordu
Epope, ne yazık, yazacağı eserin taslağı olarak kaldı. Dağıldıkça,
kendini bir daha bu işe verme
gücünü bulamadı. Halk arasında geçen zamanı, halk için halktan
uzak kalma imkânım azaltıyor
du. Hayatının eseri olması gere
ken Destanı tekrar ele alama
yınca, yazdıklarım düzeltmeden
yayınladı. Coşkunluğu, her gü
nünü halka harcayan cömert
ruhu buna engel oldu. 1967 ara lıkta Seyit Gazi Türbesi önünde
ki Battal Gazi töreninde konu
şurken. ondan ve daha 1919’da
bu işe girişip son yıllarda yeni bir eser veren Halûk Nihat’dan parçalar okudum. Behçet Kemal
bu töreni sonra duvdu ve oku
muşların sükûtuna karşı Radyo
da heyecanlı bir konuşma ile
töreni anlattı. O yıl «Benden içe
r i» başlıklı şiirlerini ve geçen
yıl «Battal Gazi»yi aldım. Bu
kitaplar Şadırvan yıllarım hatır lattığı için gözlerimi vaşartmıştı. Ağalık ve parti kavgaları üstün de bir ülkenin manevî birliğinde
toplanan nesillerin dağılışım
görmeden doğan hüzünle!.. Cum
huriyet çocuğu onun samimi
savunucusu ve Âşık Ömer
ve milletlerin kökü epope konu
suna girmek isteyen şairin çır
pınmaları gözümün önünden
geçti.
.„
veh
DU3
m
Ölümü, bu halk için ve halk
arasındaki gazadan doğdu Bu
hiç bir partinin, hiç bir taraf
tutmanın gazası değildi. Sağcı
ve solculardan böyle bir gazaya
katılanlan aynı cömert gönülle
sevdiğini örnekleriyle göstermiş ti. Ölümünü şöyle anlatıyor: Ayağımın dibine çömelip kalmış
zaman.
Şimdi suya indiren olsa, yüze
cek gemi. Anılarım, acemi tayfalar, korkak
kaçak. Asıl hiddetim benim o «can » de nen kaptana.
Ne var daha batmadan gemiyi
bırakacak? «Âlem yine ol âlem. Devran yi
ne ol Devran». Bir yıldız kayıp gitmiş, göklerin haberi yok.
Âlem yine ol âlem!.. Ama,
dünya ve yurda yalnız gündelik
eğlencesiyle değil, tarihiyle, in
sanlığın kafasına bir çivi çak
mış olanların anılariyle kalıyor.
Tabutu önünde millet, devlet,
ordu ve gençlik birleşmişti. Beh çet Kemal Cumhuriyet devrinin
Anadoludan doğacak kültür ya
ratma hamlesinde birbirine kin
besleyen ve bütünü görmeyenle
rin kararmış gözleri üstünde,
milletin kafasmda kalacak insan lardandır.