• Sonuç bulunamadı

İmparatorluk MİT'inin başındaydı ama kaderinde sürülmek yazılıydı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İmparatorluk MİT'inin başındaydı ama kaderinde sürülmek yazılıydı"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

18

ÇARŞAMBA, 21 Nisan 2004

Ifltm raı TARİH

TT

.: ¿ 4

Kuşçubaşı Eşref Bey,

Padişah îkinci

Abdülhamid’in iktidar

yıllarında bugünün Milli

İstihbarat Teşkilâtı sayılan

Teşkilât-ı Mahsusa’nın

başkanıydı. Afrika’dan

Trakya’ya kadar geniş bir

imparatorluk

coğrafyasında faaliyet

gösteren Eşref Bey, Batı

Trakya Cumhuriyeti’ni

kuranlar arasında yer

almış ve birçok çatışmaya

girmişti. Araplar’ın

“Uçan Şeyh” adını

taktıkları ve İngiliz casus

Lawrence’in “Onun kadar

cesur adam azdır.

Olundan gidilseydi Şerif

Hüseyin’in isyanı ya

olmaz, ya

muvaffakiyetsizliğe

uğrardı” dediği Kuşçubaşı

Eşref, 1923’te

Cumhuriyet’in ilânından

sonra yurtdışına sürgüne

gitti, daha sonra döndü ve

1964’te Söke’deki

çiftliğinde vefat etti.

■ Mustafa Birol ÜLKER

Kuşçubaşı Eşref Sencer.

imparatorluk

MİT’inin başındaydı

ama kaderinde

sürülmek vazılıvdı

(2)

urrıye

] TARİH

ÇARŞAMBA, 21 Nisan 2004 Teşkilât-ı Mahsusa'nın Trabiusgarb ve Balkan Savaşları'na katılmaları için organize ettiği Güney Afrika Müslümanları.

Philip H. Stoddart'ın Kuşçubaşı Eşref in Hayber Savaşı'nı anlatan kitabının kapağı.

^ kinci Abdülhamid döneminde

istihbarat faaliyetlerine başlayan, Cumhuriyet’in ilânından sonra “Yüzellilikler” listesine girerek yurtdışına çıkarılan Kuşçubaşı Eşref Sencer, zamanının en ilginç simalarından idi. Özellikle İttihad ve Terakki Partisi’nin istihbarat işleri ve gizli operasyonları için yurtiçinde ve

yurtdışında görev yapan Kuşçubaşı Eşref, istihbaratçıların örnek aldığı bir şahsiyetti. Çeşitli kaynaklarda kuruluş tarihi ve ilk başkanları farklı olarak zikredilen “Teşkilât-ı Mahsusa”nın, yani Osmanlı istihbarat

teşkilâtının ilk kuruluş tarihini, arşiv kayıtlarına göre 17 Kasım 1913 olarak kabul etmek en doğrusudur. Teşkilâtın ismi kaynaklarda ve arşiv vesikalarında “Teşkilât-ı Mahsusa”, “Umur-u Şarkiye Dairesi” yahut “Şube-i Mahsusa” olarak geçmektedir. İlk başkanlığını Süleyman Askeri Bey’in yaptığı teşkilâta, 24 Mayıs 1915 ile 31 Ekim 1918 tarihleri arasında Ali Başhampa, sonra da Hüsamettin Ertürk başkanlık etti. Teşkilâtın adını İttihadçı subaylardan veteriner Albay Rasim Bey koymuştu. İstiklâl Harbi sırasında istihbarat faaliyetleri yapan örgütlerde ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında kurulan “Milli Âmâle Hizmet” yani “MAH” teşkilâtında büyük ölçüde Teşkilât-ı Mahsusa’nın elemanlarından fay^lanılm ıştı.

Iş G A L E KARŞI ÇIKTILAR

Teşkilât-ı Mahsusa çete savaşı, casusluk, karşı casusluk, propaganda faaliyetleri yapan,

kaynağını ve köklerini ordu içinden ve dinamik genç kitlelerden alan gizli bir servisti. Ordu bütçesinin dışında bol miktarda maddi kaynağa sahipti.

İdeolojisi Pantürkizm olan teşkilâtın amacı, imparatorluk içinde ihanet şebekelerini ortadan kaldırmak, gelişen milliyetçilik hareketlerini bastırmak ve kontrol altında tutmak, dışarıdaki belirli hedeflere karşı sabotajlarda bulunmak ve

Osmanlı topraklarında cirit atan bütün gizli servislerle boy ölçüşebilmekti.

Kuşçubaşı Eşref, Afrika’dan Trakya’ya kadar geniş bir imparatorluk coğrafyasında faaliyet göstermiş, İtalyanlar’ın Traslusgarb’ı, yani Libya’yı işgali üzerine Enver Paşa’nın ve Mustafa Kemal Atatürk’ün aralarında

bulunduğu birçok Türk subayı ile birlikte bölgeye gitmişti. Gruba Arapça bilen rehber olarak yardım eden Kuşçubaşı Eşref, daha sonra bölgedeki çarpışmalara katılmış, ekibin Trabiusgarb ile ilgili kararlılığı konusunda “Osmanlı askerleri olarak haysiyetimizi, yenebileceğimiz bir düşmana rehin verircesine teslim etmenin ayıbım taşıyamazdık” demişti.

■ ASTA BİLE SAVAŞTI

Fas’ta da faaliyet icra eden Teşkilât-ı Mahsusa’nın silâh, malzeme ve para yardımı yaptığı Fas emiri, Fransız sömürgeciliğine karşı ilk ayaklananlardan olmuştu. Eşref Bey,

Osmanlı subaylarının idare ettiği ayaklanmayı şöyle anlatmıştı:

“Eğer bir gün Fas, müstakil bir devlet olursa, bu netice, Türkler’in himmeti ile olacaktır. Ben, istiklâl arzu ve gayesini, Teşkilât-ı Mahsusa’nın ilham ve telkini ile öğrendim. Bütün Müslüman memleketlerini, istiklâl ve hürriyet aşkıyla ayaklandıran bu fedakâr ve mert insanların himmet şükranı, kalplerimizin en muhterem yerindedir”.

Kuşçubaşı’nın en önemli faaliyeti, Batı Trakya Cumhuriyeti’nin kurulmasıydı. Dört bin kişilik gönüllü birlikle, Draç torpidosunun ve Bafra gambotunun desteğinde 13 Temmuz

1913’te Marmara Ereğlisi’ne çıkan Kuşçubaşı Eşref ve kardeşi Selim Sami Bey, aynı gün Muratlı’yı almışlardı. 15 Temmuz’da “Midye”, yani “Kıyıköy-Enez” hattı geçilmiş, 23

Temmuz’da Edirne dört aylık bir esaretten sonra kurtarılmıştı. Eşref ve Selim Sami Bey, daha sonra Enver Paşa’nın emri üzerine “Cenub-i Garbi Kafkas Hükümeti”ni kuracak olan Cihangiroğlu İbrahim Bey ile birlikte 15 Ağustos 1913 ’te akıncı kolu olarak Ortaköy üzerinden Batı Trakya’ya girmişlerdi.

T

r a k y a

'

d a d ev let k u r d u

Batı Trakya’da bir Türk hükümeti kurularak cumhuriyet ilân edilmiş, Süleyman Askeri Bey, güneybatı Bulgaristan topraklarının bir kısmını içine alan yeni cumhuriyetin “Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi”, yani “Genelkurmay Başkanı” olmuştu. Çerkeş Ethem’in kardeşi Çerkeş Reşid Bey Umum Kumandan Vekilliği’ne, Kuşçubaşı Eşref Bey Umum Milli Kumandanlığı-Umum Çeteler Kumandanlığı ve Kuvayı Milliye Umum Müfettişliği’ne, kardeşi Selim Sami Bey ise Milli Müfettiş ve Umum Gönüllü Kumandan lığı’na getirilmişti.

Yunanistan’ın ve Bulgaristan’ın tanıdığı bu cumhuriyet maalesef daha sonra Bulgarlar ile ittifak yapılacağı için Talat Paşa’nm ve Cemal Paşa’nın etkisiyle ortadan kaldırılmıştı. Papazköy’de Domuzciyef çetesini yakalayan akıncılar, sırasıyla Koşukavak’ı, Mestanlı’yı ve Kırcaali’yi kurtarmışlardı.

Edirne’de bulunan 10. Kolordu Kumandanı Hurşid Paşa, “Memleketin selâmeti için hududa dönün” demiş fakat Ortaköy’de Enver Paşa ile yapılan görüşme neticesinde bütün Batı Trakya’nın kurtarılması kararlaştırılmıştı. Süleyman Askeri Bey’in de katıldığı harekât sonunda Gümülcine, İskeçe, Sofulu ve Ferecik alınmış, Yunanlılar Dedeağaç’ı teslim etmek zorunda kalmışlardı.

(3)

20

ÇARŞAMBA. 21 Nisan 2004

■e— iTttmmj TARİH ~ >

■■HIHHHHHİ

Hayber Savaşı'nın krokisi.

Hccinsüvar Birliği düşman birliği

Saldıran düşman bccinsüvarian

E y ü p B « « ^ ®

T

ıy>\ £

Çalh Hüseyin Beyin S \ \

müfrezesi

Eşref Bey ve Arkadaştan merkezi tutuyor.

var

(★ ) Gelenlerin dost kuvvetler olabilece­

ği düşüncesiyle hemen ateş açma­ dık. Düşman kuvvetleri olduğunu anlayıncaya kadar düşman sağ ka­ nadımızı yok etti.________________

' ’N

Develerin saklı olduğu dere yatağı

Bora*»8*

Teşkilât-ı Mahsusa’nın ilginç eylemlerinden bir diğeri de, Şam’daki Fransız

Konsolosluğunun basılışıydı ve Kuşçubaşı Eşref bu hadiseyle ilgili şunları anlatmıştı:

“Uzun zamandır peşinde olduğumuz gizli belgelerin Fransız Konsolosluğu’nda olduğunu tespit etmiştik. Aslen Mısırlı olan ve daha sonra îngilizler’in idama mahkûm ettiği Hüseyin el- Riyad adlı vatansever gencimizin cesurca konsolosluğa sızması sonucunda buranın gece bekçilerinden birini elde ettik. Konsolos Burje’nin Fransız elçisinin davetlisi olarak İstanbul’a hareket ettiği gece, konsolosluğa giren üç fedaimiz bütün belgeleri aldı. O gece Şam’da ender görülen fırtınalı hava işimize yaramıştı”.

/ /

u

ÇAN ŞEYH" DEDİLER

Fransız hükümeti, ele geçen belgelerin, müttefikleri İngilizler ve İtalyanlar için son derece değerli olduğunu bildiğinden olayın üstüne gidemedi. Belgeler, Araplar arasında derin görüş ayrılıkları olduğunu ortaya koyuyordu. Eşref Bey daha sonra bu bilgiler doğrultusunda orduda ve Meclis’te bulunan Arap kökenli kişilerin takip edilmeye başlandığını söylemişti.

Kuşçubaşı Eşref Bey, 1908’e kadar Hicaz’ı, Necid’i, Suriye’yi, Maskat’ı, Umman’ı dolaşmış, bölgedeki mahalli şeyhler ve kabile reisleri ile yakın dostluklar kurmuştu. Bedeviler, çölün zor şartlarına yerli halktan daha iyi dayanan Kuşçubaşı Eşreften, sabah bir yerde, akşam başka bir yerde olmasından dolayı “Şeyhu’t- Tüyur”, yani “Uçan Şeyh” diye sözediyorlardı.

Enver Paşa, Mekke Emiri Şerif Hüseyin’in 1916 Temmuz’unda Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklanması ve İngilizler ile işbirliğine

girmesinin ardından Kuşçubaşı Eşrefi, bağlantı kuramadıkları \femen’deki Türk kuvvetlerine para götürmekle görevlendirmişti. Eşref Bey, 1916 Ağustos’unda Harbiye Nazırı Enver Paşa ile Kuruçeşme’deki köşkünde yaptığı görüşme neticesinde, Yemen’deki Türk kuvvetlerine 400

bin altın lira civarında parayı götürecekti.

Eşref Bey, kuvvetlerini çölde ikiye ayırmış, birinci kafile paranın önemli bir kısmını \femen’e ulaştırmış, başında bulunduğu grup ise Emir Abdullah’ın yirmi bin kişilik kuvvetleriyle Hayber’de çarpışmak zorunda kalmıştı. Bu gizli görevi sırasında Hayber’de

müfrezesi ile birlikte isyancı Arap kuvvetleri tarafından kuşatılan Kuşçubaşı Eşref yaralı olarak esir düşmüş ve İngilizler’e teslim edilmişti. 1919 yılının sonuna kadar Malta’da esir kalmış, Malta dönüşü İstanbul’da işgal güçlerine karşı yürütülen yeraltı faaliyetlerine yardım etmişti.

Arap Bedevileri’nin “Uçan Şeyh” dedikleri Kuşçubaşı Eşref hakkında İngiliz casus Lawrence şunları söylemişti:

Kuşçubaşı Eşref'in Batı Trakya'da savaşan adamları.

L

W RENCEÍ ŞAŞIRTTI

“Kuşçubaşı’nın en cüretkâr hareketi, Hicaz kuvvetlerinin içinden sıyrılıp çölün en tehlikeli yerlerinden geçmek ve Yemen’e gitmek teşebbüsü idi. Eşref Bey kendisi için aksi bir tesadüfle ve bizim haberlerimiz üzerine Şerif Abdullah kuvvetleriyle çarpışmıştı. Türkler, teslim olmayı âdetleri üzerine reddetmişlerdi. Eşrefin plânı, Hicaz’da, son Osmanlı teşebbüsü idi. Bu çok cesur ve Arab Bedevileri arasında ‘Şeyhu’t- Tüyur’ ünvanı ile tanınan korkunç adam, İbn Reşid’in ve İmam Yahya’nın yakın dostu idi.

O sırada İbn-i Suud da bize karşı düşmanca vaziyet almış olduğu için, Eşrefin telkinleriyle Mekke’yi ve Medine’yi ayaklanmış Hicaz kuvvetlerine bırakmamak isteyebilir ve bu netice de Türk plânının zaferi olurdu. Bu tehlikeli

Kuşçubaşı Eşref şlılığında.

adamın yaralı olarak Hayber’de elegeçirilmesi,

neticelere doğrudan doğruya tesir etti”.

Kuşçubaşı Eşrefin iki metre boyunda zenci

Arap Musa isminde bir emireri vardı. Sudanlı olan Musa çok güçlüydü 9 ve Mısır Hıdivi’nin

kuzeni Prens Ömer Tosun

m

Paşa’nın hizmetinde i? bulunmuştu. Eşref Bey

*

1911-1912 yıllarında Trablusgarb’da Deme ' Cephesi’nde İtalyanlar’a karşı

savaştığı sırada Arap Musa da onun emir eri olmuştu. Aynı anda iki koltuğunda birer çuval arpa taşıyabilen Musa, bir defasında kolunu ısıran atı tek yumrukta öldürmüştü.

İtalyan Harbi, Balkan Harpleri ve Birinci Dünya Harbi ile 1915’te Süveyş’teki kanal cephesi taarruzlarına katılan Musa, büyük kahramanlıklar göstermişti. Mehmet Akif Ersoy “Ona bakıp da hayran kalmamak imkânsızdır” demiş, bir halk ozanı ise Musa hakkında şunları söylemişti: “Eşref Bey’in emir eri, zenci Musa / İsa Peygamber’e omuzlarını ödünç verir / Ve Peygamber bu sayede göğe tırmanabilir.”

Eşref Bey, ’Vömen’deki Türk Ordusu’na gönderilen hâzinenin çoğunu Arap Musa ile birinci kafileyle ulaştırmış, kendisi ise Hayber’de yaralanarak ikinci kafiledeki arkadaşlarıyla beraber esir düşmüştü. Arap Musa hakkında “O bizim cengaver Musa’dır, "Yfemen’e bize para getiren adam”dır diyen ■Vbmen’deki Türk Ordusu’nun komutanı Ali Said Paşa, Musa’nın hâzineyi teslim ederken hüngür hüngür ağladığını ve “Çok şükür başardık, hâzineyi teslim ettik. Fakat bu arada Eşref Beyimizi düşmanın eline esir verdik” dediğini anlatmıştı.

Yömen’deki ordumuzla beraber Mısır’a esir olarak gelen Musa, Türkiye’ye dönünce çeşitli birliklerde görev almış, “Eşrefin Arabi” olarak

nPfnMi TARİH

tanınmıştı. Terhis olduktan sonra İstanbul Gümrüğü’nde hamalların kâhyalığını yapmış ve bir gün kalp kriziyle vefat etmişti.

Şerif Hüseyin’in oğlu Emir Ali’ye, 1915’te bir “filinta”, yani “tüfek” hediye eden Kuşçubaşı Eşref, Hayber’de esir düştükten sonra aralarında geçen konuşmayı şöyle aktarmıştı:

“Ben yaralı olarak Mekke’ye getirildiğim zaman, Emir Ali de orada idi. Bana hiç gözükmedi fakat hareket edeceğim gün,

bilmiyorum nasıl bir hisle odama geldi, yüzünde pişmanlıktan çok daha başka bir duygunun izleri vardı. Zannederim, hatırımı sordu, döndü dolaştı ve ‘Eğer harp esiri olmasa idiniz, size bir silâh hediye etmek isterdim. Bu mümkün olmadığına göre, size bir meşlah, yani bir çeşit giyecek getirdim, kabul ediniz’ dedi. Şu cevabı verdim:

‘Ancak, harp meydanlarında elde edilen silâhlar hediye edilir. Bunu da bizler yapabiliriz. Elbisenizi bir hatıra olarak muhafaza edeceğim. Bu da, şahsi bir hatıra olduğu içindir.’

Bu sözlerden sonra Emir Ali’nin yüzü kızardı.”

E

ğ e r ö r n e k a l in s a y d i

İngiliz altınları ile Araplar’ı isyana teşvik eden İngiliz casusu Lawrence, hatıralarında Kuşçubaşı Eşref için şunları söylüyordu:

“İki tabur askerin arasından istediğini dağa kaldıran bu müthiş haydut kadar, Bedevi Arap kabileleri üzerinde nüfuz sahibi kimse yoktu. Cemal Paşa onun yolundan gitse idi. Şerif Hüseyin’in isyanı ya olmaz yahut

muvaffakiyetsizliğe uğrardı. Türkler’in harp senelerinde kurdukları bu gizli teşkilât, muharebenin esasına tesir etmiş ve bizlerin bundan sonrası için de ibretle tetkik edeceğimiz bir hayatiyet ve mevcudiyet göstermiştir.

Osmanlılar, bu teşkilâtı daha evvel kurmuş ve genişletmiş olsalardı, İslâm ihtilâli muhakkaktı ve başta Hindistan olmak üzere birçok ülkede kanlı hadiseler çıkabilirdi”.

Kuşçubaşı Eşref, Hayber’de yaralanıp İngilizler’e tutsak düştükten sonra Malta’da sürgünde kalmış, yurda dönünce Salihli’deki çiftliğine çekilmişti. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra İtilâf Devletleri, Türkiye’yi bölge bölge işgal etmeye başlamışlardı. İstanbul’da işgal güçlerine karşı ilk direniş hareketinin hazırlanmasında Kuşçubaşı Eşrefin katkısı olmuş, ayrıca Anadolu’da işgale karşı önceden direniş hazırlıkları yapılmaya başlanmıştı. Bu çalışmalardan sonra Çerkeş Ethem’in İstiklâl Savaşı’na katılmasını sağlayan Kuşçubaşı Eşref, Ethem’e çiftliğinde gizlediği silahları da vermişti.

I ^ I L I C I N I BIRAKTI

Mütareke döneminde Teşkilât-ı Mahsusa mensuplarının bir kısmı İstanbul yanlısı bir politika izlemiş, bir kısmı ise Milli

Mücadeleciler ile beraber hareket etmişti. Milliciler denen grupta Çerkeş Ethem ve kardeşi Reşit Bey, Kuşçubaşı Eşref Sencer, Haşan Tahsin, yani Osman Nevres, Rusuhi Savaşçı, Hüsamettin Ertürk vardı. Çerkez Ethem giriştiği karşıt hareketlerde Ankara’nın sıkı takibi altındaydı. Yanında bulunan herkesi kendi yanlısı sanan Çerkeş Ethem, hem post kavgası yapanların jurnalciliği, hem de gerçekten Ankara için istihbarat yapanların kıskacındaydı.

Kuşçubaşı Eşref, Birinci Dünya Savaşı yıllarında Teşkilât-ı Mahsusa’nın Arap masasını yöneten Şeyh Salih, Şerif et-Tunusi ve Mehmet Akif Ersoy ile birlikte Beyrut’ta çalıştı.

Padişahın İbn Reşid’e gönderdiği hediyeleri veren heyete İbn Reşid, altın kabzalı kılıçlar hediye etti. Teşkilât-ı Mahsusa heyeti İbn Reşid’e Hicaz bölgesindeki isyanlara karşı OsmanlI’nın fikirlerini anlattı. Mehmet Akif bölgeden döndükten sonra Kuşçubaşı’nın Salihli’deki çiftliğine gitti ve kılıcını münasip birine vermesi için bıraktı. Eşref Bey de Yunanlılar’ın

Salihli’yi işgalinden önce kılıçları çiftliğin köşkünün bahçesine gömdü.

ÇARŞAMBA, 21 Nisan 2004

Kuşçubaşı

Eşref

İstanbul’da 1873’te doğan Eşref Sencer’in babası, Sultan Abdülaziz’in kuşçubaşısı Mustafa Nuri Bey idi. Dedesi de sarayda kuşçubaşı olan Eşref, bu yüzden “kuşçubaşı” sözünü lâkap olarak kullandı. Baba tarafından Çerkesler’in Ubıh kolundan, anne tarafından da Büyük Selçuklu Sultam Sultan Sencer’den geliyordu.

Askeri okullarda okudu, Harbiye Mektebi’nin son sınıfında iken Yeni Osmanlılar’la İkinci Abdülhamid’e karşı işbirliği yaptığı için babası Mustafa Nuri Bey ve kardeşi Selim Sami ile birlikte Hicaz’a sürüldü. Taif Hapishanesi ile Mekke ve Medine Kaleleri’nden kaçmayı başardı. Kardeşi Selim Sami ile birlikte etrafına topladıkları kişilerle silâhlı bir grup oluşturdu ve Medine bölgesinde faaliyet göstermeye başladı. Medine komutanının oğlu ve padişah yaveri Mustafa Vasıf Bey’i iki tabur askerin arasından kaçırdı.

H

ilâ fet t o p l a n t is in d a

Miralay Rasim Bey’in teşvikiyle 1898’de Teşkilât-ı Mahsusa’yı kurdu ve ilk başkanı oldu. Kıbrıs’ta ve Avrupa’da bulundu, yurtdışındaki Jön Türkler ile temasa geçti. Makedonya’da görev yapan Üçüncü Ordu’ya tayin edilince Enver Paşa, Resneli Niyazi ve Eyüp Sabri Bey ile işbirliği yaptı.

Makedonya’daki faaliyetlerinden dolayı gıyabında idama mahkûm oldu, 1908’de yakalandı fakat şartlı olarak salıverildi.

İzmir’deki çiftliklerinde babası ve kardeşi ile birlikte sakin bir hayat sürmesine karşılık günde bir altın verildi. 1914’te teşkilâtın görevlisi olarak Zürih’te yapılan Hint Hilâfet Komitesi’nin toplantısına katıldı.

Trablusgarb ve Balkan savaşlarına iştirak etti, Edirne’nin geri alınmasında katkıları oldu. Batı Trakya’da müstakil bir Türk Cumhuriyeti’nin kurulmasında vazife yaptı. Birinci Dünya Savaşı’nda Hindistan

üzerinden Türkistan’a geçti ve Ruslar’ı zor duruma sokan \bdisu-Kırgız ayaklanmasını başlattı. Kuzey Afrika’da Cezayir’de, Fas’ta ve Libya’da faaliyetlerde bulundu.

s

S

ü r g ü n e y o l l a n d i

Yemen’de bulunan Türk askerlerine yardım götürmek için giden kafilenin başındayken Hayber’de İngiliz ve Şerif Hüseyin kuvvetlerine esir düştü. Malta’ya sürüldü ve mütarekeden sonra kaçtı. İstanbul’da işgal güçlerine karşı ilk direniş hareketlerinde görev yaptı. Cumhuriyet’in ilânından sonra kardeşiyle birlikte

“Yüzellilikler” listesine dahil edilerek yurtdışına çıkarıldı. 1938 affından sonra Türkiye’ye döndü ve Salihli ile Söke’deki çiftliklerinde yaşayan Kuşçubaşı Eşref Bey,

1964’te Söke’de vefat etti.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta h a To ro s Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bugünlerde Beyoğlu Ga­ ranti galerisinde özel koleksiyonlardan derlenmiş ret- rospektit nitelikli bir toplamın yanı sıra Bebek Kile galerisinde Jacquelline

Bununla birlikte, ekip genetiğin ötesinde, sigara içenlerin aynı yaştaki sigara içmeyenlere göre çok daha yaşlı bir bağışıklık profiline sahip olduğunu da tespit

The authors of 220 papers, presented in the congress, submitted to the International Journal of Secondary Metabolite for publication.. 70 of them were published and

Women who quitted vaginal douching were designed as the study group, those who do vaginal douche and those who do not were designed as two separate control groups.. Research data

Sanatıyla, renkli kişiliğiyle bir döneme damgasını basan Muammer Karaca, tiyatroda olduğu kadar operet sanatımı­ za da yıllar boyu katkıda bu­ lunmuş, yurt

 Chitosan, a mucopolysaccharide having structural characteristics similar to glycosamines, is th e alkaline deacetylated product of chitin, derived from the exoskeleton

Yaz mevsiminin %5’lik diliminde yer alan en sıcak günler incelendiğinde, en fazla ısınmanın güney İngiltere’den başlayıp kuzey Fransa’dan Danimarka’ya doğru

Kümelerin içerdiği toplamda 300 kadar mavi süperdev yıldız, Çift Küme’nin çok genç olduğunu gösteriyor.. Çünkü bu dev yıldızlar yakıtlarını o kadar hızlı tüketir