A S K E N T G Ü N L E R İ
1
M Ü Ş E R R E F H E K İ M O Ğ L UBaşka bir fotoğrafta Galibe ve Fethi Okyar var. A tatürk’ün yakın destekle rinden, Galibe Okyar da cumhuriyeti mizin zarifliğini oluşturan kadınlardan biri. Kızı Nennin Okyar da başkentin en hoş kadınlarından biri 1940’lı yıllar da. Şimdi de gelini Aydan Okyar sürdü rüyor zarifliğini. U rart’ta Yunus Ton- kuş’un heykel sergisinde gördüm geçen gün, büyük coşkuyla seyrediyordu hey kelleri. U rart’ın 10. kuruluş yılını böyle bir sergiyle kutlamak güzel bir olay. Bu sanatçının önceki, sergisini göremedim ben, ama Fatoş Özcan’m evindeki hey
landa, bir tepede güzel bir heykel o kentte yaşayanların bir parçası olur gi derek.
Yunus Tonkuş Michelangelo’nun kö yünde altı ay yaşıyor. Büyük ustanın yapıtlarını görünce heykelden vazgeç meyi düşünüyor. Vazgeçmeyi değil ça lışmayı yeğliyor sonra. Stuttgart Sanat Akademisi’nde öğretim üyeliği var, şim di yalnız heykelle uğraşıyor. Konuşur ken ben de Floransa’ya gidişimi, Mic- helangelo ile ilk karşılaşmamı anımsa dım. Heykel sevgim Floransa’da başla dı samnm. Çok sevdiğim bir sanat dalı.
M
odanın maz. Olaylar, gerilimler, depegemenliği yadsına remler, teröristler, ama moda nın rüzgârı esiyor. Cumhuriyet okurları, Necla Seyhun’un arka sayfaya dönmesini kutluyor. Vakko’dan sonra Yıldırım Mayruk’un defilesini de başta Cumhurbaşkanı’nm eşi Semra Özal, kadın - erkek birçok başkentli ilgiyle seyrediyor. Çankaya Kültür Vakfı mo dayı da bir kültür olayı diye düşünüyor samnm. Yanlış değil, modanın yaratıcı gücü yadsınabilir mi? Yıldınm May ruk’un defilesini de bir sanat olayı gibi seyretti başkentliler. Biraz da hayalgü- cüyle. İncecik çizgiler, upuzun bacaklar hayal ederek. Benim hayalimde de İs tanbullu dostlanm canlandı. Manken leri değil onlan seyrettim podyumda! Modada nostaljik esintiler var. İpekler, vualler ve tüller içinde uçan kadınlar, yakalannda, eteklerinde, şapkalannda güller. Girişte de gül goncalanyla se lamlandı konuklar. Defile sona ererken o güller podyuma uçtu, havada gül ko kusu, gönlümüzde uçan güllerin solma masını dileyerek ayrıldık salondan.Dış salonda güzel bir sergi var. Ozan Sağdıç’ın imzasını taşıyor. Cumhuriye tin zerafetini belirten eski fotoğraflar dan oluşuyor. Cumhuriyetimizi kuran ların özlediği zarifliği belirten fotoğraf lar. Atatürk, Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras, kızı Emel, damadı Fatin Rüştü Zorlu, bir nişan, bir düğün hava sı. Sanırım Sevin (Zorlu) Özden’in albü münden. O da defilede, maviler içinde çok hoş. Uludağ’da uzun bir tatilin izle ri var gözlerinde ve gülüşünde. Babası na benziyor giderek. Fatin Rüştü Zorlu çok yakışıklı bir dam at Tevfik Rüştü A- ras’ın yanında.
O fotoğrafları seyrederken cumhuri yetimizin zarif kadınlarını anımsıyo rum. Mevhibe İnönü’yü, Vesile Kılıç’ı, Saliha Ünaydın’ı, Naime Pamir’i (o za man Maraş milletvekili Mithat Alam’ın eşi, şapkayı ilk giyen kadınlardan biri),
anneciğimi düşünüyorum, Göztepeli
komşularımızı. Annemin çok elbisesi yoktu, ama giyimine çok özenirdi. Te peden tırnağa bir şıklık, şapkası, eldi venleri, küpeleri, kıvırcık topuzunu tut turan firketelerine değin herşey uyum i- çinde. Yıldırım M ayruk’un geniş kenar lı, çiçekli şapkaları da şıklığın vazgeçil mez bir parçasını vurgular gibi. Semra Özal ilgiyle seyretti o şapkaları ve sergi deki fotografían. Yakında onu da geniş kenarlı bir şapkayla görür müyüz aca ba? ABD dönüşü uçaktan şapkalı iner belki.
Dağı, etekleri uygarlıklarla dolu. Sonra Mehmet Aksoy’u düşünüyorum. Baş kentimizi güzelleştirecek yapıünı gör mek için sabırsızlanıyorum. Görmeden ölmekten korkuyorum nerdeyse. Baş kan Karayalçın’m acele etmesi gereki-« yor!
Güzel bir heykel bana mesleksel bir özlem de duyurur kimi zaman. Haberci likte de heykeli özlerim, resim değil hey kel gibi habçrler oluşturarak olaylan tüm boyutlanyla yansıtabilsek diye dü şünürüm. Kimi zaman rastgele resimler çekiyoruz galiba!
O D TÜ ’lü fizikçiler, matematikçiler güzel sergileri hiç kaçırmıyorlar. Onlar la Feza Gürsey’den sözettik. O gün ga zetedeki köşemde yayımlanan yazım dan duygulanmışlar. Feza Gürsey’den anektodlar anlattılar bana. Metin Dur- gut’u, Şinasi EJlialtıoğlu’nu dinlerken hoca ve öğrenci ilişkilerinin güzel
bo-M U şe rre f H e k im o ğ lu a rtık a ra m ız d a o lm ay a n
kele sevgiyle bakarım her zaman. U- rart’taki sergide o heykeli yaratan elleri de tanıdım, mermerden ve bronzdan sö zettik .uzun uzun. Güzel bir kadın gibi uzanıp yatıveren kontrbaslardan ve de müzikten. Çello dinleyerek çalışıyor Yunus Tonkuş! O heykellerden kimini başkent alanlarına yerleştirdim haya limde. M urat Karayalçın’ın kulaklan çınladı mı acaba? Başkente güzel hey keller dikmeye büyük özen gösteriyor. Güzel bir heykel bir kente başka bir bo yut katar kuşkusuz. Bir parkta, bir a
llhan K o m a n v o e şiy le birlikte S to c k h o lm ’d e bir g e m i evinde.
Yaratıcı gücün boyutlarını güzel yansı tıyor. Stockholm’de bir gemi evde rah metli İlhan Koman ile konuşmalarımız çınlıyor kulağımda, Papa’nın en güzel büstünü yapan Mine Sunar ile Roma’da karşılaşmamızı hatırlıyorum. Papa yaz lık sarayında Mine Sunar’ı yücelten sözleriyle hepimizi sevindirmiş, büyü kelçi Hamit Batu, Vatikan elçimiz Sulhi Diçlioğlu ve eşleriyle o sevinci nasıl coş kuyla paylaşmıştık. Derken Meriç Hı- zal’ın bir yapıtını bana sunmasının se vinciyle çarpıyor kalbim. O yapıt İda
yutlannı hissettim. İyi bir öğretim üyesi de bir sanatçı aslında. Bir insan yaratı yor etten, kemikten, beyinden, kalpten bir güzel heykel.
Fizikte “kara delikler” diye bir teori var. İlk kez U rart’ta duydum! Metin Durgut’un ABD’de çok karamsar bir döneminde Feza Gürsey bu teoriyi an latırken şöyle diyor bir gün:
— Kara delikler o kadar da kara değil! Kuşkusuz bilimsel bir görüş, aynı za manda duygusallığı, karamsar bir öğ renciye ışıklı uyan değil mi? ◄
Maypuk ve Yunus'un çizgileri
10 C U M H U R İ Y E T D E R D İ 2 6 N İ S A N 1 9 9 2 S A Y I 3 1 9
\