P a za r 19 Mayıs 1996
+
SABAH
39
Köylü Ibraam’ın
BİR
İNSAN
BİR
HAYAT
cinayetleri!
NEBİL
ÖZGENTÜRK
İbrahim Balaban yaşamı süresince iki
“cinayet” işledi, ilkinde, 21 yaşındaydı
ve “kız meselesinden” köylüsünü
öldürdü, hapse düştü, Nazım’ı tamdı,
ressam oldu ve bu kez bir mahkumu
“çıplak model” olarak kullanıp
zatürreden ölmesine yol açtı.
Bilenler bilir, hem de çok iyi bilir Köylü
İbraam’ı, daha çok da “Nazım
Hikmet’in Bursa Cezaevi’ndeki koğuş
arkadaşı ressam Balaban” diye hem
de... Resimlerine tutkun, Nazım la
arkadaşlık anılarını dinleyip de ona
hayran olan çoktur bu ülkede.
B
ursa Seçköylü İbraam, “Gocuman gocuman ağaçların üzerine bıçakla kazıyarak iresimler yapıverir - dim” dedi çocukluk yıllarını an - latırken...16’smda nasıl konuşuyor, n a sıl gülüyor, neleri beğeniyorsa, 75’inde de öyle...
Zaten doğrusu da o ya... Nasıl da yakıştırıyor o sevimli Marmara şivesini kendisine bir bilseniz.
Resimleri yeryüzünü dolaşı - yor, müzayedeleri geziyor, kitap
-lan da elden ele dolaşıyor ve bil gi dağarcığı öylesine yoğun ki...
Ama o, yine de “Köylü İbra am” olmaktan hoşlanıyor, “Se verim köyümü her daim” diyor ve şimdilerde “Köylü Gazete- si”nde makale yazıyor,...
Bilenler bilir, hem de çok iyi bilir Köylü İbraam’ı, daha çok da “Nazım Hikmet’in Bursa Ce zaevi’ndeki koğuş arkadaşı res - sam Balaban” diye hem de... Re simlerine tutkun, Nazımla a r kadaşlık anılanın dinleyip de ona hayran olan çoktur bu
ülke-Serpit Hanım’a sevgisi büyük
Yaşı 75 Balaban’ın am a hala aşık. Serpil Hanım’a sevdalı, Serpil Hanım da ona. Dostları, yakınlan gıpta ediyor ondaki yaşam a sevincine.
Dünyanın en iyi
dergisi
SAKARYA LOBİSİ KURMAKLA SUÇLANIRKEN YENİDEN ZİRVEYE ÇIKTILAR
Oğuz ve
Aykut
isyanda
“ Futbolcular kulüp yönetici
lerinin oyuncağı oldu!”
Fenerbahçe’nin İmparator
ve Kral’ı, futbolcuları
“ sisteme karşı birleşmeye”
çağırarak kulüp
yöneticilerini topa tuttu. İki
yıldız, “hak arama girişimi”
başlatmaya hazırlanıyor.
EYÜP’TE TOPLU BEBEK
MEZARI BULUNDU
Poşette 10
ölü bebek!
1 0 bebek Yeşilpınar
M ezarlığı’na çöp poşeti
içinde gömüldü. Olayla
ilgili tek ipucu, poşetten
çıkan “Çapa Tıp
F a k ü lte s in in adı yazılı
kâğıt. Aktüel bebeklerin
esrarın ı araştırdı.
Femînizmîn
Tanrıçasına
müthiş suçlama
Jean Paul Sartre ve
Simone De Beauvoir
çiftiyle 5 6 yıl önce
birlikte yaşayan Bianca
Lamblin, yazdığı kitapta,
“Simone’u kendisini
Sartre’ın yatağına
atmakla” suçladı.
de. Ikınmayan da vardır elbet ama eleştiri ustaları Balaban’ın “ustalığında” çoktan karar kıl mıştır bile.
.Hani Nazım’m bir şiirinde, “İşte seyreyle gözüm, hünerini Balaban’ın, İşte şafak vakti Ma yıs ayındayız.” diye bahsettiği, yine Nazım’m, Kemal Thhir’e yazdığı bir mektupta, “Mapusa- nede bir ressam keşfettim, köy lü; köy mektebinde okumuş, re simlerindeki ifade, kompozis - yon, renk, falan, filan harika, şi ir yazmaya, okumaya da dehşet li merakı var, hayranım köylü me” diye öve öve bitiremediği Balaban...
Enerji dolu
İbrahim Balaban’a “Şair Ba- ba”sı, resmin inceliklerini
1941’de öğretmeye başlamış... İşte o gün bugün, fırça elinden düşmüyor.
Balaban, “dağ gibi bir eski adam”, bu yaşında haftada üç resim yapıyor, geziyor, tozuyor, sergiler açıyor, resimleri kapışı - lıyor, okuyor, yazıyor, dostlarıyla muazzam kahkahalar atıyor ve bir de büyük aşklar yaşıyor, Ser pil Hanım’ı çok ama çok sevi yor, Cihangir sokakları bu aşka tanık oluyor sık sık..
Dağda, bayırda, çayırda, oda da, salonda, cam nenle isterse orada resim yapıyor ve kendini sürekli yeniliyor Balaban.
Bir öğle vakti, “tavşan kam
şfe g :' <►" / f
_ÿr . i l *
-» m
Internet adresimiz: http://www.sabah.boun.edu.tr/
İKİ Ö Z E L E K B İR D E N
1) Hızlı yaz diyeti
Dört Haftada forma girin.
Aktüel, lake karton
rehberde iki alternatif
sunuyor.
2) Bulmaca
ve Zeka Oyunları
Bulmacalar, IQ testli zeka
oyunları. 4 8 sayfalık ek
Aktüel’le birlikte ücretsiz.
Yeşilçam’ın figüran emekli subayları * Birlikte intihar eden çiftin esrarı * Nutukla ney’i birleştiren gerici damgası yiyor * Sağcı kültür bakanıyla solcu aydınları OsmanlIca sevgisi buluşturdu * Şiir bu lisede yaşıyor * Internet’çilerin gözdesi Türk genci
çayına” ortak oldum Balaban’m. Evine ayakkabılarla girmek yasak, çıkarmayanı bi güzel haşlıyor.
Neyse ki önceden tanışıklı ğım var, huyunu suyunu biraz bildiğimden o söylemeden ben çıkarıyorum ayakkabılarımı.
Fhkat bir başka yasak daha var, yaşından, başından bahset meyeceksiniz. Bu yasağı dinle miyorum biraz da kızdırmak için, “bi el öpeyim” diyorum ama “Ülen n’aparsm, gencecik bir adamın eli öpülür mü?” diye çıkışıyor gülerek, “Sen bilirsin Balaban Amca!” diye üzerine gi - diyorum bi kez daha, “Başlarım şarap çanağına da, amcana da” diye kendisi üzerime geliyor ak - sine...
Anlayacağınız, gençliği elden bırakmayan İbrahim Balabanla sohbetimiz şen kahkahalarla başlıyor.
Cihangir Firuzağa’daki evi, aynı zamanda atölyesi...
Dedik ya, ‘nerde cam isterse orada resim yapıyor’ diye, sanki bizi haklı çıkarırcasına bu kez yatak odasını mesken tutmuş Balaban, sevdalısıyla baş koy duğu yastığı da altına destek yapmış ve öylece tuali fırça dar - beleriyle salbyor.
Umurunda değil dünya, yapıp bitiriyor resmini, yenisine başlı - yor, zaten sürekli “Aslolan hayat ve resimdir” diyor...
Bela geliyorum demez
Balaban, bir başka adam... Nenden başlasak, nasıl anlat- sak bilemiyorum, “hayatı ro man” olan Balaban’ı anlatmak kolay mı bir çırpıda?
“Romanın” birkaç sayfasıdır ancak anlatabileceğimiz...
Hapisler, sürgünler, cinayet ler, acılar, kayıplar, mutluluklar ve daha pek çok şeyi sığdırmış uzun ömrüne...
Hem politik hem apolitik mahkum olmuş sıkça...
Resimlerinde “düşünce su - çu”, köyünde “kız meselesin den” cinayet işlemiş.
Düşünün ki, Haşan Çavuş’un oğlu İbrahim Balaban, daha 16’smdadır ilk hapse düştüğün de. Dört köylü arkadaşı ile tü tün satmaya çıkmıştır ama k a nunlara göre yasaktır bu. Gece - leyin jandarmalar sarmış b u n ları, kaçakçılık suçundan atmış - lar hapse.
Bir de para cezası... Parayı verse, erken çıkacak ama denk- leştiremeyince 16 bin lira için tam üç yü daha yatmış.
Ama mapus damından tahli ye olmasına kısa bir zaman
ka-Yasaklı
ev..
. “Köylü İbraam ” evine girerken ayakkabı muhakkak çıkacak, bir de kendisine yaşı, başı sorulm aya cak, sorarsanız küfrü yersiniz.la, aynı köyden bir “bela” adam musallat olmuş Bala ban’a.. Güya, alacağı kıza o da gönül koyarmış.
Bir volta sırasında sırtın dan bıçağı yemiş hem de bir kaç kişi birden saldırmış. Ba laban, ölmemek için koğuş lardan birine zor atmış kendi - sini.
Adamın bütün gayesi kö yünde hava atmak, Balaban’ı aşağılamak ve “bak önüme çıkanı böyle şişlerim” mesajı vermekmiş..
Balaban, hapisten çıkmış çıkmasına ama “bela” da ar dından tahliye olup gelmiş kö yün orta yerine ve caka satmaya devam etmiş.
Birkaç zaman sonra Babası Haşan Çavuş, evlendirmek iste - miş Balaban’ı..
Balaban “Etme buba, bu ser seri bize huzur komayacak, y a zık ölecek kıza” dese de düğün
Balaban’ın fırçasından hem akıl hem de resim hocası olan Nazım’a ait bir portre. yapılmış.. Frikat “bela”sız düğün olur mu?
“Bela”, tam düğün yerinin or tasına düşmüş hem de. Adam, ana avrat düz gidiyormuş Bala ban’a, “Sana rahat komayaca- ğım” diye... Ardından bir ateş düşürmüş düğün evinin avlusu - na, evde yangın, çığlık çığlığa kadınlar. Balaban’a artık tak e t miş, içerden kapmış tüfeğini ama ailesi engel olmuş..
Düğün kansız geçmiş neyse ki ama gelinin de damadın da keyfi kaçmış tabii, o üzüntüyle girmişler düğün odasına...
Aradan 25 gün geçip geçme miş ki, “bela” (adamın adı
İlez’miş) köyün orta yerinde bir kez daha çıkmış karşısına Bala - ban’ın, nara atıyor, küfrediyor- muş yine, elinde de silah.. Ama Balaban, uzun süredir temkinli ve hazırlıklı, silahım çektiği gibi üç kurşun boşaltmış adamın vü - cuduna. Balaban cezaevine, adam mezara...
Ve Bursa Cezaevi...
Şair Nazım da burada... H e men kaynaşmışlar, abi kardeş olmuşlar.
Hem de bir süre sonra Nazım Hikmet’e çırak bile olmuş Bala ban, hayat ve resim dersleri üze rine öğrencisi olmuş Nazım’ın.
Balaban’m bütün gayesi artık okumak, resim yapmak... Dile kolay 20 yü yatacak içerde. Fh- kat ilk yü, köy yerinden ardı ar dına iki kötü haber gelmiş ken disine... Kan davalüan babasını öldürmüş “intikam” niyetine...
Bir zaman sonra da genç ka rısı ve henüz doğru dürüst ku- caklayamadığı çocuğunun ölüm haberiyle sarsılmış Köylü İbra am. Ama yaranda hep Nazım Hikmet, “Şair Baba”sı, dostu, koğuş arkadaşı, hocası,
herşey i
-Nazım, onun dert ortağı, tesel li arkadaşı ve gözyaşlarının t a nığı olmuş bu “kötü haberler” sırasında. Köyde bir başma k a lan annesine de üzülüyormuş tabii. Çaresiz hayat içerde süre - cek.. Balaban, geçim sıkıntısına düşünce para kazanmak için berberlik yapmaya başlamış mapusanede, gününün yarısı resim yapmakla, yansı berber likle, uyumaya yakın da bol bol kitap okumakla geçiyormuş Ba- laban’ın... Ve bir de Nazım’ın öğütlerini dinlemekle tabii...
İkinci cinayet!
Aradan birkaç zaman geçmiş, resmi epey iler letmiş Balaban, hatta mahkum arkadaşlarının portrelerini yaparak para bile kazanmaya başlamış.
Derken, bir gün resmin, bilimsel kısmına merak sarmış Balaban ve İstan bul Güzel Sanatlar’dan “akademik” bir kitap ge tirtmiş. Sürrealist resim den, post modem’e kadar birçok dalım incelemiş ve “nü” yani “çıplak mo d e lle resim yapmaya k a rar vermiş. Cezaevi’nde
resim..
Balaban’ın resimleri şimdilerde dünyayı dolaşıyor, müzayedeleri geziyor, nerde yer bulursa orada resim yapıyor, hatta yatak odasında bile. çıplak model bulmak zor ama hem köylüsü hem de eniştesi olan Hüseyin’i ikna etmiş so nunda. Modelini almış karşısına Ve başlamış “nü” yapmaya. Fh- kat Hüseyin Efendi’yi tamamen soyamamış, eniştesi “içdonumu çıkarmam da çıkarmam” diye tutturuyormuş.Ve saatlerce, günlerce süren bir çalışma sonunda “içdonlu” bir çıplak resim ortaya çıkmış... Ama ne uğruna, Bursa mapusa- nesinin soğuk ve kasvetli h a vası da eklenince Hüseyin za- türre olmuş. Önce iyileşmiş ama altı ay sonra kronik olan hastalık bir kez daha nüksedin - ce Seçköylü Hüseyin’i kurtara- mamışlar bu kez. Koğuş arka daşları Balaban’a bir daha m o del olmamış tabu.
Böylece “adam öldürmekten” içeri girip bu sayede ressam olan Balaban, bu kez resim yo luyla bir “adamı öldürmesi” n e deniyle, ünü ülkenin tüm hapis - hanelerine yayılmış.
Köyü çok sevdi
Balaban’m, şakayla karışık anlattığım ve hepsi gerçek olan bu anılarla yüklü hapishane dö - nemi 1953 yılma kadar sürmüş. İçinde daha pek çok sır ve birbi rinden ilginç hikayeler taşıya rak tabii. Balaban, Cezaevi’nden çıktıktan sonra, önce evlenip ço - luk çocuğa karışmış, sonra da eleştirmenlerin şapka çıkarttığı, sergileri büyük ilgi gören bir ressam olarak tanınmaya başla - mış.
Ama ne ilginçtir ki, 1973 yılı na kadar ssresimlerini hep o çok sevdiği Bursa’nm Seç “kö- yünde”ki ev-atölyede yapmış.
Şimdi artık Firuzağa’daki ev- atölyede yapıyor resimlerini, evinin duvarlarında hem Na- zım’m kendisi, hem de kendi nin Nazım için yaptığı tablolar asık.
Resim yapmadığı zaman Na zım okuyor, Nazım soluyor...
Bugünlerde ise Na- zım’ın,”1902’de doğdum, doğdu ğum şehre dönmedim bir da ha...” diye başlayıp devam eden şiirine takmış durumda..
Çünkü önümüzdeki günlerde Nazım’ın doğum günü kullana - cak, ne olur ne olmaz Balaban da belki bir şenlikte bu şiiri okuyacak.
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi