• Sonuç bulunamadı

Doğumunun 90 ıncı yıldönümünde yakınlarının ağzından Tevfik Fikret

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Doğumunun 90 ıncı yıldönümünde yakınlarının ağzından Tevfik Fikret"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

DOĞUMUNUN 90 İNCİ

YILDÖNÜMÜNDE

YAKINLARININ AĞZINDAN

... ... m . . . , . , . , . . , . , . . , , , . , , , , , , , , , . . . ...ı ı . . « . . . . ı . ı . V ı »

Tevfik

Fikret

t,b§^

B

üyük şairimiz Tevfik Fikret'in

doğumunun 90Tnel yıldönümü

münasebetiyle, hayatta olan dostlarından bazılarının ve belli-

başlı talebelerinin Tevfik Fikret hakkında düşündüklerini öğ­

renmek için önce Salih Keramet Nigâr’ı ziyaret ettim. Fikret hak­

kında iki kitap yazmış bulunan,

şair Nigâr Hanım’ın oğlu Salih

Keramet Nigâr aynı zamanda Fikret devrindeki Mektebi Sultani'nin

«Ders N âzın » imiş.

Salih Keramet Nigâr

anlatıyor

Salih Keramet Nigâr, Fikretin, talebesi İçin müstesna kıymet ve tesirûe bir şahsiyet olduğunu be­ lirttikten sonra O'nun, müdürlük

zamanındaki başarılarını övdü ve Fikret'in yabancıların dahi takdi­ rini kazandığını söyliyerek şu ha- tıralarını nakletti:

«Mektebi ziyarete gelen bir Fransız maarif müfettişi, eskiden beri Orta tahsil müesseselerlnüe tat bikine ihtiyaç duyulan ceza usul, lerinin Sultanî’den kaldırılmış ol­ masına hayret etmiş, iyi ama. h

»-TKVFtK FİKR ET'İN SON % A M A M .ARINDA ÇKKİİ.M İ* BİR RESMİ

TEVKİlv FİK R ET'İN . SU LTA N İ M Ü D Ü R Ü İK E N TALEBESİYLE Ç E K İLM İŞ B İR RESMİ garı talebeyi siz nasıl zaptedebilir­

siniz sualine cevaben, kendilerini iyi örneklerle bir taraftan utandır­ mak öbür yandaiı da heveslendir, mek, mukabelesini şüphe ve hay. retle karşılamıştı. T Fikret'in Sul tanî’deki terbiyevl 'eserini yakın­ dan görmeğe gelen Dr. Gayds de (Robert KoleJ'in o zamanki yaşlı ve faal m üdürü). T. Fikret’in kısa zamanda meydana getirdiği bu yeni irfan mûeşsesesini birlik­ te dolaşmış, muvaffakiyetini tak­ dir etmiş, gördüklerini um duğu­ nun üstünde bulunduğunu söyle, mişti.

Fikret’in de bulunduğu bir ar. kaçlaş topluluğu ile kır gezintisine çıkmıştık. Pardesünıün yakasında bir sökük gözüne ilişti. B unun ü- zerine bana şöyle dedi:

« — Sen gençliğin yetişmesine hizmet arzusunda bulunan bir gençsin. Söküğünü diktiremiyen, ya hut dikmeyen biri başkalarına na­ sıl hizmet edebilir? Göreyim seni, bu küçük şahsi gayretleri de ih­ mal etme. Başkalarına bakmak is tiyeııler ilkin kendilerine iyi bak­ malıdırlar.»

Fikret büyük biı İnsanlık ör. neğidir. Bunu gençliğe ne kadar iyi tanıtabilir ve sevdirebllirsek millî, insani terbiye yolumuzda o kadaı ileri gideriz.»

Fikretin şiiri

E

ski İstanbul Davülmuallimi ni hocalarından Fuat Şemsi Bey (İııaıı) de Fikret'in dost larındanmış. Ayni zamanda A k if’le de çok yakından konuşan Fuat Şemsi Bey, ikisi ile olan hatırala­ rını anlattı. Birini naklediyorum: «A kif'le Mısırda bulunduğum uz günlerde idi. Güzel bir akşam. Fikret’ten bahis açıldı. Akif, «ha­ kikaten şiirde ne yapılacaksa yap­ mış, yapılacağı bırakmamış» 'diye­ rek Fikret'in şiirde zirve olduğunu İtiraf etti. A kif için Fikret’le, Fik­ ret için A k if’le münakaşa ettim. Fikret’i hakla. Akif'i m uhabbetle m üdafaa ediyordum. Fikret’le et. tiğim münakaşada haksızdım. Ama Akif'le ettiğim münakaşada ben haklı idim.»

Meşrutiyet hareketleri sırasında Meclisin kapanışın Fikret şöyıe ifade etmiş:

«M eclisin feshini hazırlarken

müfcsailı dediniz, densizler. Meclisin ağzı olaydı derdi: Mün­ fesihten mtitefessih sîzler.»

Fikretin dili

T

evfik Fikret’in şiirlerini, ge­çen aylarda, yaşıyar türkçe- ye çeviren Fahri Uzun, Fik. ret'in dili hakkında özet olarak şunları söyledi:

«G üzel Çoban gibi su katılma, dan ârî türkçe yazan bir. adam, eserlerini niçin türkçe veremedi? (Bayram Sabahı) nda niçin sevin mek yerine «meserret» diyor. Se­ vinmek mi akima gelmemiş? Me- serret'te edindiği intibaı sevin­ mekte bulamamış da ondan. Pay’ı türkçe yazmış meselâ: Fikret baş­ ka dil konuşmuş. O dil yaşıyacak sanmış.

Shakespeare! dört yıl önce, İn­ giliz gencine duyurmak için tercü. me ettiler. Oıılar dört yüz yıl son. ra bu ihtiyacı duydu. Biz ise kırk yıl sonra, Fikret’in şiirini tercüme zorunda kaldık.

R u bab'm cevabı tercüme edile­ mez. Anlıyan biri bu eseri İngiliz­ ceye, frausızcaya tercüme etse dün ya şaheserleri arasına girer bu e- ser.

Fazıl Ahmet Aykaç

şahsiyetine hayran

F

ikret hastalığa tutulunca,

Amerikan K ız Kolej indeki derslerinin vekâletini Fazıl Ahmet Aykaç’a vermiş. Asıl tanış­ maları bu sebeple imiş. «Ü ç insa­ nın yaşayış tarzı bende fevkalâde gıpta uyandırdı: Ömer Hayyam, Alfreü de Vigny ve Fikret.» diyen Fazıl Ahmet Aykaç, O 'nun yüksek şahsiyetine olan hürmetinin eser­ lerine olan hayranlığından dalma üstün olduğunu söyliyerek Fikre, tin şaiısî hüviyeti üzerinde durdu. Ve ilâve etti:

«Fikret, geçmişin değil, gelece­ ğin adamıdır. Gençliğin idealini pür idealizme sevk İçin çabaladı. Fikret’i anarken idealizm ile este­ tik akla gelir. Bir nezalıet idea­ lizmi sezilir Onda. Beşeriyetin hiç bir zaman erişemiyeceği yükseklik lere bakan gerçekten bir idealist.»

Hüseyin Siret'in

hatırlayabildikleri

E

debiyatı Cedide'nin hayatta

kalan tek sacayağı Hüseyin Siret'le (Özsever) evinde gö rüştüm. Seksen altı yaşına basmış. Zor işitiyor, hafızasını da hemen kaybetmiş gibi.

Epeyce düşündü, düşündü, Fik­ ret hakkında hiç bir şey söyiiye- medi. Sonra birden hatırladı. «Tev fik Fikret çok yerdi, çok fazla a. ma efendim.» (Hanımı, şimdi bu . ııun ne lüzumu var, deyince, ne yapayım aklıma bunlar geliyor, dedi.)

«Otuz beş yaşm lda öldü,» deyin­ ce hanımı ile tekrar tatlı b ir m ü­ nakaşaya giriştiler. Hanımefendi, Fikret'in 48 yaşında iken öldüğü­ nü hatırlatınca Hüseyin Siret «ah, ah!..» diye hafızasına kızdı.

«Şömine’nin bir tarafında O, bir tarafında ben otururdum, uzanır­ dım. ’ konuşurduk. Titizdi efendim. Fikret Bey nedense bizim muhit­ ten istikrah ederdi. Başka söyliye. ceğim yok gibi, hatırım a da gel. miyor.»

Sonra hanımefendi, Fikret’in zev cesi Nâzima Hanımdan, O ’nun Si­ ret Beyle akrabalıklarından bah­ setti. Fikretin aşırı derecede titiz liğini, kitaplarına son derece‘ düş­ künlüğünü, her dakika onların ü- zerine elini sürüp toz var mı diye baktığım söyledi.

Fikret her gün tam 12 de sof­ raya otururmuş. Tam o dakikada, hanımının giyinik olarak sofrada bulunmasını istermiş. Ne hastalık, ne iş dinlemezmiş. Hattâ Nâzima Hanım, hanımefendiye dert yan. mış:

«B ir gün olsun ki giyinmemiş olarak sofraca oturduğum u bil. mem» diye.

Faruk C UM BUL

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Fakat İsmail Habib bu va­ dide de pervasızca dolaşmaktan zerre kadar çekinmemiş ve temas ettiği mes’eleler hakkında kat’î hükümler verecek derecede

ABD’de bilimsel çal›flmalara finansman sa¤layan Ulusal Bilim Vakf› (NSF), 2015 y›l›na kadar nanoteknoloji alan›- na 1 trilyon dolar destek sa¤layacak.. Nanoteknoloji,

Her yönüyle kırılma konusuna da büyük bir derinlik kazandırdığı anlaşılan İbn el-Heysem, geliş açılarının kırılma açılarıyla olan bağıntıla- rının,

9 Nisan 1920 tarihinde Ankara'da doğdu, ilk ve orta tahsilini İstanbul Şişli Terakki Lisesinde bi­ tirdi.. Ramiz Gökçe’nin etkisi altında resme karşı ilgisi

Çalışma sonucunda, (1) öğretmenlerinin okul müdürlerine güvenmelerinin; öğretmenlerin okul müdürünün, yeterli, etik davranan ve öğretmene destek davranışı

Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Halk Sağlığı Anabilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi Büşra GÖNENÇ SOLSUN‟un “Aksaray Üniversitesi

Yöntem: Marmara Üniversitesi Hastanesi Acil Servisi’ne 01.06.2005-31.12.2006 tarihleri arasında başvuran olguların kayıtları geriye dönük olarak tarandı, olguların

Eğer bir şiir mırıldanmak gelse içinden, hep dudaklara sarılan söz­ cükler, esasında dizeler neler olur.. O konu, insanı ve hele şairi bes­ leyen evrensel