KULTUR-SANAT
13
Adalet Cimcoz’u yirmi yıl önce bugün yitirmiştik
Dostlan ona
4
Ada’ derdi
1953 YILINDAN BİR ANI — Adalet Cimcoz (solda) 1953 yılında kocası avukat Mehmet Ali Cimcoz’- ia birlikte. Sevgili köpekleri Zibidi de aralarında. 1910’da doğan Cimcoz, 13 Mart 1970’te ölmüştü.
Neydi Adalet Cimcoz’u
çekici kılan? Bu denli çok
işi bir arada yapışı mı?
Dostlukları, insanlarla
sıcak ilişkisi mi? Yaşamı
çok sevişi mi? Belki de
tümü. İnsan olmayı
becerişi. Bağımsız bir
insan olarak ayakta
duruşu.
GÖKHAN AKÇURA
Adı Adalet Cimcoz’du. Ama dostları ona Ada derlerdi. Sıradan insanlar okyanusunda bir adayı çağrıştırırdı. Çöl ortasında serap, deniz kazasında sığınak belki. Ummanın biteviyeliğine kafa tu tan, derinlerden yükselen ufak bir buzdağı gibi. Üstünde bir palmi ye, yaprakları, meyveleri leziz. Bir ütopya kahramanı sanki.
Dostlan onu nasıl anlatırdı bil mem. Ben sonraki kuşağın insan- larındanım. Ama yaşasaydı mut laka dostu olmak için çaba har cayacaktım. Bu kesin. Nedir yir mi yıl önce aramızdan ayrılmış, İs tanbul’u yalnız bırakmış bir ka dında bu denli çekici olan?
Adalet Cimcoz, 1910 yılı 25 temmuzunda Çanakkale Kilitba- hir’de doğmuş. Babası Zileli Tay
fur Bey miralay. Almanya’da gö
revde tanıştığı sarı saçlı, güzel bir Alman kızına gönül vermiş. Kızın ailesi de asker. Anlaşma kolay ol muş, evlenmişler. Alman kızı Müslüman olmuş, adı Aiiye’ye dönmüş. Hayri, Ferdi ve sonra da Adalet’in annesi, işte bu Aliye Ha nım.
Adalet’in çocukluğu Kocamus- tafapaşa’da geçer. İlkokuldan son ra Almanya’da sürdürür eğitimi ni. Yurda dönünce başarısız bir ilk evlilik geçirir. Sonra geçim sorun ları. ön ce bir Alman firmasında, ardından Afyon İnhisarı’nda me murluk. 1931’de bir rastlantı ile dublaj dünyasına girer. Ağabeyi
Ferdi Tayfur ve karısı Melek, İpek
Film Stüdyosu’nda dublaj
sanat-çısıdırlar. Melek’in hastalandığı bir gün acele takviye gerekir. Fer di hemen kızkardeşine koşar. Böy- lece yıllar sürecek bir “dublaj
kraliçeliğinin” ilk adımı atılmış
olur.
1939’da ikinci evliliğini avukat
Mehmet Ali Cimcoz’la yapar. Me
murluğu bırakır ve yazarlığa baş lar. Ankara, İzmir gazetelerinde, dergilerde yazıları yayımlanmak tadır. Tiyatro, plastik sanatlar üs tüne eleştiriler, denemeler, şiir ve hikâye çevirileri. Çevirmenliği gi derek kitaplaşarak ürünler verir.
Knut Hamsun, ilaven, Kafka, Brecht, Lope de Vega, Schwarz, Tibor Dery, Kişon, Ruber-Neu- mann, Max Frish gibi birçok ya
zarı onun çevirisiyle tanır okuyu cular.
Çevirmenliğinde dile çok önem verir Adalet Cimcoz. Tabir Alan-
gu, Tlaven’den çevirdiği “Ölüm
Gemisi”nden söz ederken “Adalet
Cimcoz, her zaman yaptığı gibi halk dilinin zengin imkânlarından faydalanarak oynak ve eserin ha vasına uygun tatlı bir dille çevir miş Türkçeye” der. Lope de Vega-
dan çevirdiği “Çılgın Dünya” oyu nu için ise Adnan Benk şunları ya zar: “Çılgın Dünya’nm dili,
Osmanlıca-Türkçe karışımı uydur ma bir dili savunanların, bu gö rüşü sadece dil bilgisizliklerini ört mek için savunduklarını açıkça ortaya koyuyor, duru Türkçenin halk tarafından kolaylıkla anlaşıl dığını, kendi dilimizle oyunlar ya zılabileceğini gösteriyor.”
1940’h yıllarda başladığı dedi kodu yazarlığım 1950’lerde de sür dürür Adalet Cimcoz. Bu onun
“Fitne Fücur” yanıdır. Haftalık
kadın dergilerinde sanat, sosyete, eğlence dünyasından kesitler ak tarır. Keskin dili, bilge, aydınlık
bir fitneliktir bu. Öncesinde ve sonrasında bu işi daha iyi yapan olmamıştır matbuatımızda. O yıl ların kent yaşamı konusunda eş siz bir kaynaktır ayrıca, merak lısına...
25 Aralık 1960’ta Beyoğlu Kal lavi Sokak No: 20/1’de bir galeri açar Adalet Cimcoz, sanat dünya mıza yeni bir “maya” olması ama cıyla. Maya Galerisi, belki ilk özel galeri değildir, ama ilk önemli sa nat galerisidir. Beş yıl süren yaşa mında, döneminin birçok yeni sa natçısını İstanbullulara sunmuştur Maya. Yenilikçi, çağdaş, araştır macı bir yaklaşımla. Yalnızca bir sanat galerisi değildir burası. İs tanbul aydınlarının, sanatçılarının bir buluşma yeridir. Gençler eski lerle tanışmak için, yaşlılar yeni likleri öğrenmek için gelirler.
Sanat ile kültürün buluştuğu bir diğer önemli mekân da Ada
let Cimcoz ve Mehmet Ali Cim- coz’un evidir. Fransa’da çok bili nen salonlardan birinin İstanbul işi örneğidir burası. Buluşulur, ta nışılır, konuşulur burada. Çağrıl mak bir onurdur. Adalet kızıp,
“paydos” derse, hemen kalkıp yo
la koyulmak da âdet. “Genç yaşlı
herkes birbirine karışırdı, isteyen pinpon oynar, isteyen dans eder, isteyen müzik çalar, herkes kendini yaşayabilirdi” diye anlatır bu yıl
ları Mehmet Ali Cimcoz. Ahmet
Hamdi Tanpınar, Paris’ten yazdığı
mektubunda Adalet Cimcoz’u,
“Sen artık bizim Madame de Sö- vigne’miz oldun” diye selamlar bu
nedenle.
Bu denli yoğun bir yaşam elbet te yıllara sığamamıştı. Hastalığın dan kurtuluş olmadığını bildiği halde son nefesine kadar var gü cüyle yaşamıştır Adalet Cimcoz. Hastaneye yatmadan az önce rad yoda hazırladığı program nedeniy le mikrofon başındadır. Serum ta kılırken ikinci baskıya girecek ki tabının tashihlerini yapmaktadır. Cenazesinin kalktığı saatlerde rad yodan sesi duyulmaktadır, ölüm e karşı çıkarcasına.
Neydi Adalet Cimcoz’u çekici kılan? Tek tek yaptığı işler mi? Yoksa bu denli çok işi bir arada yapışı mı? Dostlukları, insanlar la sıcak ilişkisi mi? Yaşamı çok se vişi ve bunu gerçekleştirişi mi? Belki de tümü. İnsan olmayı be cerişi. Kadın olarak bir diğer ta rafta olmayı reddetmesi. Bağım sız, güçlü bir insan olarak ayakta duruşu. Adalet Cimcoz adını, eli nin uzandığı her noktada bellek lere kazıması.
Yaptığı işler tek tek tarihe geçe cek mi ya da ne kadar geçecek bi lemem? Ama bana sorarsanız, Türkiye tarihinin en önemli kadın larından biridir Adalet Cimcoz. Saygı duyduğum, adım işittiğim zaman yerimde hafifçe doğruldu- ğum bir insandır. Göz alabildiği ne düzlükte karşımıza çıkacak en der adalardan biridir. Zaten dost ları Ada derlerdi ona...
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi