İSTANBUL’UN
ESKİ
Burhan
SİNEMALARI
Arpad
F ''-'Sı! 't'-l M iU " j1
«j i I E I l--- *1
I
iCumhuriyetin başlangıç yıllarında İstanbul’da sine ma salonlarının sayısı otuzu bulmazdı. Çoğu pek küçük tü, iki üçyüz kişi ancak alırdı. Sinemalar, İstanbul ya kasında Sfhzadebaşı Sultanahmet ana yolunun iki ya nında. ya da Beyoğlunda Tünel'le Taksim ve Pangaltı arasındaydı. Bunun dışında Kadıköy'de üç, Üsküdar’da 1 kapalı sinema vardı. Yaz aylarında, eski konak bah çelerinde, ya da yangın yerlerinde boş bir arsada bir kaç aylık kurulan açık hava .sinemaları da vardı. Film ler sessizdi. Filmin sessizliğini gidermek ve beyaz per dede birbirini izliyen hareketli resimlerle-başlangıçta film için bu deyim sıkça kullanılırdı -daha bir anlam kat mak için, müzik eşliği sağlanırdı. Salonun büyüklüğü ne. çevreye, müşterinin ödeme gücüne göre bu müzik tek bir piyano, keman-piyano, üçlü, ya da dörtlü küçük bir salon orkestrası, hatta sekiz on kişiye ve alete ka dar yükselen orkestralar bu eşlik görevini yerine geti rirdi. O günlerin İstanbul’unda müziğe ve müzikçilere önem veren, gerçekten değerli müzikçileri angaje ede rek adlarını reklâmlara yazdıran sinema salonları var dı. Asri sinema'da Golder.Derg orkestrası, Opera sine- ması'nda Davit-Zirkin Arnoldi orkestrası, Elhamra’da Çernsky orkestraları bunların en ünlüleriydi. Nitekim, Arnoldi kardeşler sonra İstanbul'dan ayrıldılar ve uzun yıllar hemen bütün dünya'da konserler verdiler.
Soğukçeşmede (Sultanahmet) Alemdar Sineması
Sessiz filmlerin bir özelliği de, film sahneleri ara sına ikide bir fransızca ve türkçe yazıların konulmasıy- dı. Bu yazıları, perdede konuşan artistlerin söyledikle rini ses yerine yazıyla anlatmak içindi. Türkiye'ye gelen yabancı filmler daha çok fransızca basılmış diyaloglar taşırdı. Filmi getirenler bunları Türkçeye çevirtip yeni den hazırlattıkları diyaloglarla değiştirirlerdi. Bunu yap mayanlar, fransızca film diyalogu beyaz perdede görün dükten sonra, beyaz cam üstüne siyah çini mürekkep le ve eski harflerle yazdırılmış Türkçe metinleri, pro jeksiyon makinesinin özel bir aletiyle ışığın önüne ge tirerek perdeye aksettirirlerdi. Bir film için kimi zaman beşyüzün üstünde cam gerektiren bu ilkel uygulamadan sonraları vazgeçildi
Sessiz filmde müzik eşliğinin önemi öylesine bü yüktü ki, yapımcı firmalar gönderdikleri filmler ve rek lâm malzemesiyle (foto ve afişler) bir de orkestra için müzik uygulaması listesi gönderirlerdi. Yapımcı firma nın uzman müzikçilerine hazırlanan bu listelerin nite liğini daha iyi belirtmek için, Paramount yapımı bir film için müzik direktörü Pierre M illot’nun tıazırlardığı uy gulama plânından bir örnek (Banco adlı film için) : Sahne : Kadın perdeyi çeker., sabah., kuş sesleri., sonra sevişme sahnesi, erkek başını kadının eline koyar.. Süresi : 4. 30 dak. türü : Önce neşeli, sonra âşıkâne
İstanbul sinemaları o günlerde sessiz sinemanın en başarılı eserlerini gösterirdi. Beyaz Rusların Fran sa’da kurduğu Albatros Film (ünlü aktör İvan Mous- jouki ve rejisör Vlktor Tourjansky) nin gününe göre çok başarılı filmleri, Alman Expresyonist ekolünün he men bütün örnekleri (Fritz Lang'ın eserleri) dünya si nema sanatında ağır basmağa ve Türkiye’ye yeni yeni gelmeğe başlıyan Amerikan Filmleri (D. W. Grifi'th’in ve King Vidor’un rejisi), İstanbul seyircilerine sunu lurdu. Bu arada yeni kurulmuş Kemal Film’in Türk film leri (İstanbul’da bir Aşk faciâsı, Nur Baba, Ateşten Gömlek, Kız Kulesi faciâsı, Leblebici Horhor, Sözde Kızlar) de büyük ilgiyle seyredilirdi.
İstanbul yakasında o yıllarda 9-10 sinema salonu vardı. Şöyle sıralayabiliriz :
Parçanın adı : Sabah İlkbahar Besteci : Grieg Grieg Firma : Peters Editons Peters Editons
Şehzadebaşında -en son adıyla- Felek Sineması. Önceleri Emperyal, daha sonra Güneş Sineması olarak işletilen bu tek katlı ve uzunca salon, bir tahta per deyle kadın ev erkeklere mahsus yerler diye ikiye bö lünmüştü. Film boyunca bir keman ve piyano çalardı. Felek Sinemasının giriş yerinde, özellikle ramazan
gecelerinde müşteri çağırmak için -o yıllarda sucu ve şerbetçi dükkânlarında olduğu gibi- ziller çalardı.
Felek Sineması 1927'de bir kış ramazanı Türk sa lonu adıyla -bir ara b j adla dans salonu olarak kullanıl mıştı- Raşit Rıza ve Cemal Sahir topluluklarına sah- nelik ettikten sonra, yerine daha bütük bir sinema yaptırılmak için yeni sahiplerince yıktırıldı, fakat yola gideceği gerekçesiyle belediyece yapı izni verilmedi.
Felek Sinemasından sonra Veznecilere doğru yo lun yine sağında Hilâl Sineması ve az ötede Milli Sine ma vardı. Hilâl Sineması, ünlü tuluat komiklerinin uzun yıllar oynadığı Şark tiyatrosundan sinemaya çevrilmişti. Milli sinema da önceleri Ertuğrul tiyatro ve sineması adıyla kullanılmıştı. Her iki yapı, 1958-59 da yolun ge nişletilmesi gerekçesiyle yıktırıldı. Karşı sırada bulu nan Ferah tiyatrosu da 1927-28 sezonundan sonra (Da- rülbedayi-i Osmani, Milli Sahne, Cemal Sahir topluluk larına sahnelik ettikten sonra), yanıncaya kadar sinema olarak kullanıldı. Ferah sinemasının az aşağısında bu lunan Millet tiyatrosunda (İstanbul’da günümüze ka dar ayakta kalmış en eski tiyatro yapılarından biridir), 1941 ya da 42 denberi Turan sineması adı altında film gösterilmektedir. Komik Naşit bey topluluğunun uzun yıllar en parlak döneminde oynadığı Millet tiyatrosun da, mütareke yıllarında kısa bir süre «Mâlul Gaziler Cemiyeti sineması olarak, film bösterilmiştir.
Şehzadebaşından sonra sinema salonuna rastla mak için Çarşıkapı'ya, Divanyolu ve Sultanahmed’e ka dar uzunmak gerekirdi. Çarşıkapı'yla Çemberlitaş ara sında sol kolda-yerinde sanırım bir kundura mağazası var şimdi-Zuhal sineması küçük bir salondu; Cumhuri- ye’t’in başlangıç yıllarında birden yaygınlaşıveren dans düşkünlüğü sonucu bir ara «Nermin bar» adıyla işletil dikten sonra, sinemaya çevrilmişti. Çok küçük bir sa londu. Divanyolunda şimdi sağlık müzesinin bulunduğu yapının alt katında -da'ha önce, ya daha sonra bir süre de garaj olarak kullanıldıydı? bir yıl kadar İstiklâl Si neması adı altında fiim gösterilmişti. Sultanahmet'den Gülhane parkına inen anayolun solunda Alemdar sine ması, İstanbul sinemalarının en kibar salonu bilinirdi o yıllarda. Alemdar sineması, elli yıl öncelerin İstanbul yakası sinemalarından ayakta kalabilmiş tek salondur. Ne adı, ne biçimi değişti. Tek değişme, şehrin toplum yapısı değişmesinin olağan sonucu, müşterilerde gö rüldü.
Anayolu Izliyerek Sirkeciye giderken sağda Kemal Bey sineması vardı. Geçen yıl, yerine bir iş hanı yap tırılmak üzere, sahiplerince yıktırıldı. Kemal bey sine masını geçince, Bâb-âli yokuşunun hemen başladığı kaldırımın sağında, şimdi bir lokanta olarak kullanılan küçücük bir salonun adı; Ali Efendi sinemasıydı. Öyle sine küçüktü ki, kaldırımdan üç dört adım içerde kır mızı ve kalın bir kapı perdesini aralayınca salona giri lirdi. Yine o yıllarda Gedikpaşa yokuşunun bitiminde Kumkapı’ya giderken çok küçük bir sinema olduğunu da duydum amma, görmüşlüğüm yok. Böylece İstanbul yakası salonlarının toplam koltuk sayısı 3-4000 kadardı diyebiliriz.
Beyoğlu yakası sinemaları, gerek sayı, gerek ni telik bakımından daha iyiceydi. Galata'da Necati Bey caddesinin sağ yanında bulunan tiyatro salonunda -sa nırım şimdi bir makarna fabrikası olarak kullanılan yapı nın birinci katı- film de gösteri 11 ir miydi, bilemiyorum. Fakat, Yüksek kaldırıma çıkarken yokuşun ortalarında sol yanda küçük bir sinema vardı, en son adı Majestik'- ti. Bir yıldanberi kereste deposu olarak kullanılıyor. Tünelden Galatasaray’a doğru yürürken solda, Suriye pasajının içinde ve en dipte küçük mü küçük bir sine- macık vardı. Şimdi çiçek mezad yeri olarak kullanılıyor. Adı, sanırım Zografon’du. Elhamra sineması o yıllarda yeni yapılmıştı. Türkiye'de ilk sesli film bu salonda 1929 yılında gösterildi: Brodway Melodi. Western Electrick sesli film makineleri kullanılmıştı. O yıllarda sesler ve konuşmalar filmin kenarında değildi, seslen dirme kocaman plaklarda yapıldırdı, film makinelerine bundan ötürü kocaman tamburlar eklenmişti.
Elham sinemasının yanıbaşındaki o daracık Kallavi sokağından (eski adı Glavani sokağı) Tepebaşıoa çı kınca hemen karşı köşede Asri Sinema- Cinece Mo dern vardı. Dokuzuncu yüzyıl sonlarında sirk olarak yaptırılan ve bir süre de Amphi Tiyatro adıyla çeşitli varyete topluluklarınca kullanılan bu salon çok ilkel ve tek katlı b ir yapıydı. Sonraları uzun süre Şehir Tiyat
18
rosu Komedi kısmı olarak kullanıldıktan sonra Beledi yece yıktırıldı, şimdi otopark yeri olarak kullanılıyor. *
Galatasaray Lisesinin az ötesinde Şık Sineması (Cine Chic) vardı. Şimdi yerinde Garanti Bankası var. Şık Sinemasının karşısında da «Oriento» Sineması var dı. Müşteri çekmek için giriş yerinde elektrikli piyano çalınırdı. Uzun süre Japon Mağazası olarak -kullanıldı. Şimdi Evin Mağazasıdır. Bu küçük sinemanın hemen yakınındaki Opera Sineması, o günlerin en gözde ve bakımlı sinema salonuydu. Şimdi şehir galerisinin bu lunduğu giriş yerinden geçilen salon Belediye Şehir Tiyatrosu Yeni Tiyatro bölümü olarak kullanılıyor. Şimdi Emek Sinemasının bulunduğu salon da o yıllarda ve yakın yıllara kadar Melek Sineması adıyla şehrin göz de sinemalarından biriydi. Lüks Sinemasının bulunduğu salcn. Cine Eclaire-Ekler Sineması adını taşıyordu. Bü tün salon baştan başa aynalarla kaplıydı. Ekler sinema sının bitişiğinde, şimdi büyük ve modern Saray (ilk adı Gloria) sinemasının yerinde, küçük ve tek katlı Lük- semburg Sineması vardı. Lüksemburg'un tam karşısın daki Alkazar Sineması -şimdiki salon- yeni yapılmıştı. Alkazar'dan az ötede Amerikan Sineması vardı. Uzun süre Havagazı şirketi Beyoğlu mağazası olarak kullanı lan bu salon şimdi Emniyet Sandığı Beyoğlu Şubesidir. Amerikan Sineması'ndan hemen sonra gelen sokak ağ zında küçük, fakat çok sevimli bir salon olarak Yıldız Sineması-Cine Etoile (o yıllarda Beyoğlu sinemaları bu iki adı da ilânlarında kullanırdı) vardı; şimdi yerinde Kadir İş Hanı var. Karşı sırada ritaş ve Dünya Sine maları bulunan yapı blokunun bir parçasında yine o yıl larda dar ve uzun bir sinema salonu vardı. Sonraları «IVulenruj bar» ve daha sonra Halk Opereti olarak kul lanılan bu sinemanın adını ne yazık ki, çıkaramadım.
Şimdi Venüs Sineması adını almış olan sinemanın ilk adı, Majik Sineması-Cine Magic’di. Bu salon bir İtalyan şirketi tarafından 1914’de tasarlanmış -bir Türk'ün arsası belirli bir süre için kiralanarak- fakat dünya savaşı yüzünden ancak mütareke yıllarında ger çekleştirilmiştir. İtalyan mimarı Monceri’nin plânıyla ve kimi malzemesiyle, önemli usta işçileri İtalya’dan ge tirilerek yapılan Majik Sineması, sonradan Türk Sine ması adını aldı, birkaç yıl önceye kadar Taksim Sine ması adı altında işletildi. Son iki yıldır Devlet Tiyatro suna kiralandı. Taksim gezisinin bulunduğu düzlükte sanırım 1929'da yaptırılmış olan bir sinema, sonradan Taksim kışlası yıktırılırken yaptırılmıştır. Beyoğlu ya kasında hatırlayabildiğim en son sinema salonu, Pan- galtı Sinemasıydı. Şimdi Tan Sinemasının bulunduğu yerde.
Kadıköy yakasıda Hale, Mısırlıoğlu, Yeldeğirmeni (Sonraları Hilal), Üsküdar’da inşirah Sinemasını sıra layınca, elli yıl öncelerin İstanbul sinema salonları pa- naroması çizilmiş oluveriyor.
Kapı önlerinde çalan elektrikli piyanoları ya da zil leri, kuytu ve karanlık salonlarında içbayıitici, ya da gerçekten ustaca yorumlanmış müzik parçalarıyla.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi