• Sonuç bulunamadı

İbn-i Sina'nın yıldönümü meselesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İbn-i Sina'nın yıldönümü meselesi"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

2

-Türk bilginlerine

düşen vazife

...

— Ibni Sina’nın bininci

yıldönümü yaklaşırken —

Kâhîre’deıı gelen haberlerden Arap Birliği Kültür Komitesinin harekete geçerek Şarkın biiyiik bir hekim ve feylezofnmın, “ ilim sultam” nın bininci yıldönümünü kutlamak üzere hazırlıklara giriş­ miş olduğunu öğreniyoruz. < k 5

“ Kanuıı-ut-tıb” ve “ Eş-^r$v” adlı eserleri Lâtiııceye çevrmşoftk rönesaıısa kadar Avrupa üııiv-A'si- teleriııde okunan, bu suretle ball­ ıdarın kafasını ıönesansa hazırlı- yarak bu ölmez simanın hicrr la- ıih hesabiyle bininci yıldönümüne bir sene kaldığı da gelen haberler­ de belirtiliyor.

Bu büyük insan, Milâdın İI7Î) yılında Buhara’da doğan Ebiil-Ha- zaıı Ali lbııi Sinâ adındaki Türk hekim ve feylezofııdur. Aristo fel­ sefesine neoplatonisiyen bir çeşni r katan bu feylezofun tıpta göster­

diği harikalar, şarkın da garbın da bilim tarihinde on asırdır hayran­ lıkla anılır.

Yalnız felsefe ve tıpla değil, aynı zamanda seyahat, harp ve si­ yasetle de uğraşan lbni Sinâ, elli sekiz yaşında Hemedan’da ölmüş, orada gömülmüştür.

Zamanına kadar gelen tıp bil­ gilerini tatbikat ve tecrübe sa­ halarına ilk defa sokan büyük a- daını milletlerarası insanlık dün­ yasına maletmek lâzımdır. Fakat oıııın bininci yıldönümünü neden sadece Arap Birliği Kültür lvomi- I leşine bırakıyoruz?

Büyük bir Tiirk çocuğunun bü­ tün dünya ilmine yaptığı eşsiz hizmet|eri onuıı bininci yıldönü­ münde bütün dünyaya tanıtmak o- 111ın soyundan olan Tiirk bilginle­ rinin ve ilim çevrelerinin de başlı­ ca vazifelerinden değil midir?

Kahire Üniversitesinde eserleri yeniden basılıyor, bunlara haşiyeler, tefsirler katılıyormuş.

Neden biz de kendi dilimizle; Avrupa dilleriyle bu yolda hazır­ lıklara geçmiyoruz?

Eserlerini Arapça yazmış ol­ ması Arap Birliğini ona sahip çık­ maya şevketlerken onu sinesinden çıkarmış olan Türk Milletinin yet­ kili bilginleri kayıtsız ntı kalma­ lıdırlar?

lbni Sinâ, cehaletle olduğu ka­ dar yobazlıkla da mücadele etmiş bir dâhi idi. Kendisini, zamanının örümcek kafalıları tekfir ettikleri zaman Farsça olarak şu rubaiyi söylemişti:

K ü fıi çü meni gizaf-ı asâatı ne- büved Balâter ez iman-ı men iman ne-

büvet D er dehr çü men yeki-vü an

hem kâfir Pes der hene dehr yek müsel-

man nebüvet

(Benim gibi bir kimseye kâfir demek, kolay bir söz değildir. Be­ nim imanımdan yüksek iman yok­ tur. Yeryüzünde benim gibi bir kimse varsa ona da kâfir diyecek­ siniz. O halde dünyada hiçbir Müs­ lüman kalmıyacaktır.)

Şöhretini bütün dünyaya sal­ mış, bugünkü garp medeniyetinin kafasını hazırlamağa yardım et­ miş büyük Türk dâhisinin sade A- ı-aplar Birliği tarafından kutlan­ masına gönlüm razı olmuyor.

Türk bilginlerini bu işe lıazır- laumağa çağırıyorum. Devlet de, imkân ve vasıtalariyle, hiç şüphe­ siz bu işe yardım edecektir.

• M in, ¡T+

lbni Sina'nın

yıldönümü

meselesi

Uluğ

iğdemir

ULUS’ıııı dünkü sayısında, Sayın Peyami Safa’nın “ Üniversiteliler U- yanıııız,, başlığı altında çıkan fıkra­ sında, Anadolu Ajansının verdiği bir habere dayanılarak lbni Sina’nın 100(1 inci ( ? ) yıldönümünü kutlamak için Üniversitelerimizle Tarih Kuruntu­ nun harekete geçmemiş olması acı bir dille tenkiti edilmektedir! Bu kii- çiik fıkrada sayın yazarın maalesef pek ağır hatalara düşmüş olduğu e- sefle görülmüştür. Eğer Sayın Peya- ıııi Safa, yanlışlıkla İstanbul Üni­ versitesine melettiği, Tiirk Tarih Ku­ rumu tarafından 3037 de neşredilen “ lbni Sina” adlı dergiyi tetkik et­ mek zahmetine katlanmış olsalardı, bu yanlışların hiç birisini yapmaz ve Üniversitelerimizle ilim kuruml^rı- nııza o ağır ithamları reva görmez­ lerdi.

Ara sıra gazetelerde veya ajans­ larda görülen haberlerin çok defa ne kadar yanlış kaynaklara dayandığı malûmdur. Arap Birliği komitesinin lbni Sina’nın 1000 inci yıldönümünü kutlamaya hazırlandığı yolunda Ana­ dolu Ajansı taralından verilen haber de böyle esassız bir kaynaktan çık­ mış olacaktır, lbni Sina’nın doğum yılı 980, ölüm yılı da 21 haziran 3037 olduğuna göre, doğumunun bininci yılı 1080, ölümünün ki ise 2037 ol­ ması gerekir ( 1).

Türk Tarih Kurumu Büyük Filozo­ fun 000 iincii öliiıu yıldönümünü za­ manında, yani haziran 1037 de İstan­ bul’da bir törenle kutlamış ve bu tü­ rene bazı yabancı âlimler de katıl­ mışlardı. Bu münasebetle içinde kırk­ lan fazla makale ve resim bulunan 000 sayfalık büyük bir dergi de yayın­ lanmıştı. Demek ki ilim kurumlanınız bu gibi millî günleri zamanında hatır­ lamakta ve kutlamakta gecikmemek­ tedirler.

Farabî’ye gelince : Bu biiyiik Tiirk filozofunun 1050 yılma rastlayan ö- lümiinün bininci yıldönümüne Türk Tarih Kurumu 9 yıldaııbeıi haztrlan- maktadır. Önümüzdeki sene içinde biiyiik Tiirk filozofuna lâyık bir tü­ renin hazırlanacağını ve bu münase­ betle bazı eser ve etiidlerin neşredi­ leceğini şimdiden haber verebiliriz. İlim kurulularımızın kusuru, yaptık­ ları işleri gazetelerde sık sık bahset­ tirerek kendilerini propaganda ettir- memeleıindedir.

ı ( l i B a k ı n ız : Ş e m s e y d i n Güna lla y* ı l b n i Sina , m il li y e ti , h a y a t ı , k ü l t ü r ü , i S. 1. İl m i Siııa, İ s t a n b u l 1937 T i i r k T a - I rih K u r u m u y a y ı n l a r ı n d a n VII. Se ri Nu­

m a r a : 1.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Her ne kadar modernizm karşıtı bir söylemle ortaya çıksa da, aslında modern bir olgu olan ve modern enstrümanlarla modernizme karşı mücadele eden söz konusu grup, kendine has

İşte bizim Büyük Patlama’nın çınlaması diye bahsettiğimiz, kozmik mikrodalga arkaplan ışıması 13,4 milyar yıl öncesinden günü- müze kadar evrenin içinde akseden bir

EBA’ya yeni eklenen ve ana sayfanın sağ üst köşesinde yer alan bu menü ile öğretmen ve öğrencilerimiz Yabancı Dil İçerik Portalı, Siber Güvenlik Portalı, Okul

Türbenin çinileri hakkındaki Mevlâna Müzesinin Kurucu Müdürü Mehmet Yusuf, Konya Âsar-ı Atika Müzesi Muhtasar Rehberi isimli kitabında türbeyi an- latırken; “

Ahmet’i okula götürmek için babası geldi; annesi Damla ile kaldı.. Damla öğle vakti iyileşti ve okula gitti ama bir sonraki gün uyandığında yine pek

Bu bakımdan İstanbul’un fethi sıradan bir fetih değildi ve fethin sembolü olan Ayasofya’nın müzeye dönüştürülmesi İslam ve Türk tarihi açısından kabul edilebilir

anlamlarına gelir. Kur’ân-ı Kerîm’de pek çok buna ilişkin ayetler vardır. Bu ilmin bir fikri pekiştirmek, öğüt vermek, teşvik et- mek ve sakındır mak gibi

7 Muharebenin adı Litvanca Žalgiris, Almanca Tannenberg ve Lehçe Grunwald olarak bilinmektedir ve tüm bu milletler kendi tarih yazımlarında ekseriyetle kendi