Istarıbuldı
Türk Yalısı
TürkKöşkü
Milletimizi Mimarî Züppeliğe Düşmekten
Kurtaracak Derecede Güzel ve Kudretli
Olan Yapı Üslûbumuzla Öğünmek, Y a
bancı Çirkinliklerden Kurtulmak, Yalnız
Ev Sahibi Olarak Değil, Zevk Sahibi Ola
rak ta Göğsümüzü Germek İçin (Türk Evi)
Ne D ön m eliyiz!
F
alih lîıfkı Atay, (Türk e- vi) ni öğen güzel bir ya zısında, sözü bugünkü yapılara getirerek diyor ki: “ İtiraf ede - lira ki, bu evler bize birçok yeni tesisleri tanıtmak ve kapı larımızın arkasında daha insan ca bir hayat sürmek bakımın - dan faydası olmuştur. Fakat bu devri geçirmişizdir: (Türk evi) ne kavuşmak zamanı geldi.,.Keşke, Anadolu yakasındaki „.Bağdat caddesi, bildiğimiz şe - kilde kübik zırıltılarla harcan - madan Önce o güzel zaman gel miş olsaydı! Ben, (Türk evi) ne İstanbulda yazlık yerlerden başlanması fikrindeyim: Köşk - ler ve yalılarla...
Seyrine doyamadığım için, ya zı odamın divarlarmda asılı bu lundurduğum kolleksiyonum - dan biri köşk, öbürü yalı, iki ör neği bu sayfada görüyorsunuz. Sanıyorum ki, yalı, şimdiki Be bek bahçesinin yerindeydi; Köş ke, hayalimde Göksu veya Kü - çüksuyu yakıştırıyorum. Bahset tiğim kolleksiyonda Yeniçeri tip lerine de rastgelindiğine göre iki yapının, en aşağı III. Selim devrinde ayakta durduklarına ve oturulur halde bulundukları na hükmedebiliriz.
Yalnız bakır üzerine hakke - dilmiş “ gravür,, lerine hayran hayran bakarak yıllardanberi a- vunup oyalandığım bu köşkle ya hnm bir tanesini ve küçük mo delini olsun yaptıramadığıma ü- zülüyorum... Taksimde apartı - manim olmadığına değil! Fakat
f
---Yazan: — —
| Refik Halid
K A R A Y I
daha fazla kederlendiğim nok - ta o gibi Türk evlerini, yeni te sislerle bezeyip hemen yaptıra cak dürümdakilerin hâlâ zırta- boz yapılar arkasında koşmala - n , para ile millî zevki birleşti - remiyerek yurdumuzun manza rasını mimarlık bakımından gün geçtikçe çirkinleştirmeleridir.
Anlıyorum ki, Boğaziçi kıyıla n , resimde gördüğünüze benze yen modelde irili ufaklı yalılar bekliyor. Yamaçların ve başka yazlıkların özlediği de yine res mine baktığınız köşklerdir. Şe - hir içi hakkında birdenbire kes tirip atamıyacağım; lâkin îstan- bulun kır, deniz ve dağ manza- rasiyle beton yapı ve modem apartıman hiç uymuyor; birıbir lerine hiç ısınamıyorlar; arada daima bir yabancılık, karşılık - lı bir bağdaşmazlık, iğretilik ve yadırgama hissediliyor. O ka - dar ki, böyle yapıların kurul - duğu kırlar bana, bir gün, top raklarının içine demir tırnakla rım sokan o çömelmiş, göbekli ve keleş ağırlıkları - “ desen a- nime„ filmlerine benzeyen bir sinema sihirbazlığiyle - temelle rinden koparıp atarak kaçacak lar; ağaçlan, suları, ufukları da beraber alıp başka yerlere gö çecekler gibi geliyor!
İstanbul kırlariyle modern ya
pılar arasında yıldız barışıklığı olamıyor!
★ ★ ★
B
eton ev, kır ve yaz için fazla ağırdır.M odem köşklere dikkat edi niz: Bir türlü sivrilememiş, yay van ve kasa gibi lüzumsuzca sağ lam duruşlariyle daha ziyade kaplıcaları andırırlar. Eski Türk mimarlarının yaptıkları Bursa- daki kaplıcalar, şimdi bana bu cins kübik binaiarı hatırlan - yor. Fakat onlar, hamam olduk ları için öyle kunt, bodur, yük lü kurulmuşlardı. Ayrıca baş - lanna, sağlam yapılara pek ya raşan kubbeden laçlar koyarak kaplıcalara bir kutluluk ve üud ret gösterişi eklenmişti. Halbu ki yeni evler, yaintz taçsız de - ğildirler; kafasızdırlar. Kesik baştırlar; kavukları uçurulmuş eski mezar taşlan gibi mânala rını, heybetlerini kaybederek dim dik duruşlarına uymayan bir eksiklik içinde kalmışlardır. Damsız ve saçaksız yapı, ne ka dar gösterişli ve güzel yapılmış olsa yelesi traş edilmiş bir er kek aslan kadar bana sünepe ve komikleşmiş geür!
Meyilli dam ve geniş saçak, evler için ne hoş bir baş ve saç tuvaletidir! Bizim mimar de - delerimiz, kafalarındaki heybet li ve zarafetti kavuklar kadar evlerinin de baş kıyafetine özen ve önem vermişlerdir .
Bazı Anadolu köy ve kasaba larmdaki “ sundurma,, 1ar, yani,
H a fta Konuşması
(Baş tarafı 3 üncü sayfada)
saçağın yürüyüp boydan boya üst kat balkonunu gölgesi altına alan kısımları çok hoşuma gi - derdi... Ayrıca sıcak günlerde ve kırağılı gecelerde buralarda oturur, dolaşırken faydasını da anlardım. III. Ahmet çeşmesine seçme güzelliği veren o geniş saçağı kaldırınız, II. Guillaume çeşmesi kadar olamazsa da yine estetiğini kaybetmez, sünepe - leşmez mi?
* *
*— B e k i amma resimde gör- ■ düğümüz yalı ve köşk pek çerden çöpten, bir kibritle tutuşup yanacak şeyler... Bun - lara sarfedilen paraya ve içine konan eşyaya yazık olmaz mı?
— İşte yeni Türk mimarına düşen vazife onu, yahut daha güzelini eski şekilde, fakat mo dern teknik vasıtalarından fay dalanarak mevsimlere ve yan - gmlara dayanıklı, sapa sağlam, konforlu yapmaktır. Bizim eski tavan tezyinatımız yanında şim diki alçı bordürler ve ortalık - lar ne çiy, ne kamyot, ne bayağı şeylerdir! Duvara gömülü do - laplarımız ve yüklüklerimizin faydasını ve güzelliğini düşünü nüz! Evlere geniş bir taşlıktan giriş ferah verici, hoş değil miydi? Ya iç bahçeler? Asıl ev bahçesi, sokaktan duvarlar, çit ler, çardaklar ve asmalarla ay - rılmış, kendine sokulmuş olan çok gölgeli bahçedir. Asfalt cad de veya tramvay yolu kenarın da, tel örgü arkasına dikilmiş i- ki sıska palmiyeyi, bir avuç her cai menekşeyi, iki, üç “ kana,, ve “ dahlia,, tarhını, bir değirmi havuzla cılız fiskiyeyi köşk bah çesi sayabilir miyiz?
Hele yazlık apartımanlara ne dersiniz? Her katında bir, hattâ birkaç aile oturup yavan bahçesinde birikirlerine yaban cı insanların daima aktör ve si nema artisti tavriyle yaşadığı yerler köşk müdür, yalı mıdır Bu ne haldir? Evi ve yazı ne derece yanlış anlayıştır!
Millî varlığımıza tekrar ka - vuştuğumuz sırada Türk îstan- bulun paha biçilmez ve eşi bu - lunmaz kırlarına yakıştırdığı - mız, evler, o yapılar ve o yapı larda geçen hayat mıdır?
★ ★ ★
R
esimlerine şüphesiz ki, az çok beğenerek baktığınız şu köşk ve yalıyı fennin yeni buluşlarından faydalanarak mevsimlerle yangınlara dayana cak sağlamlıkta ve bazı zevk de ğişiklikleri de katarak yapılmış, yine de öyle döşenmiş farzedi- .ıiz... Bunların sayısını çoğaltı - aız; Boğaziçinin iki kıyısına, te pelere, Fenerbahçeden Pendiğe kadar her tarafa sıralayınız. Yaz sabahlarının güneşi saçaklarına sürünüp ballansın; akisleri su larda serinlenip sallansın, batı kızıllığı camlarında yanıp parla sın... İstanbul nasıl başkalaşır, dünyanın nasıl gerçekten eşsiz bir şehri olur, nasıl bir şahsiyet bir özlülük, bir milli karakter kazanır, modern yapıların pa - pucu dama atılırdı!Zenginden ve mimardan bek lediğimiz budur. Servet, hiç ol mazsa millî zevke hizmet edebil melidir.
Evet, (Türk evi) ne kavuşmak zamanı geldi. Bu Pierre Loti’ye
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi
dönüş değildir: kendi varlığımı zı buluştur. O, Geçici bir göz ve gönül eğlencesi diye (Türk evi) nden hoşlanırdı. Biz, daha kü vetle kökleşip şahsiyetimizi be lirtmek, milletimizi mimari züp peliğe düşmekten kurtaracak de recede güzel ve kudretli olan yapı üslûbumuzla öğünmek, ya
bancı çirkinliklerden silkinip
kurtulmak, kafamızı, yalnız ev sahibi olarak değili, zevk sahi bi de olarak dik tutmak için e- vimize dönmeliyiz. “