Bir Gazeteci:
Ali Suavi
OKTAY AKBAL
«Herkes ve her gazete şimdiki durumun tehlikesinden bahsediyor. Benim söyleyeceğim şeyi herkesin dinleyece ğinden şüphem yoktur. Şimdiki güçlükler pek büyüktüı, ama çaresi pek kolaydır. Yarınki sayımızda, herkesin izniy le bu çareyi açıklayıp yorumlayacağım. Bu mektubumun amacı yarınki yazıya genel dikkati çekmektir.»
19 Mayıs 1878'deki son yazısı bu satırlarla bitiyordu Ali Süavi'nin... Güçlükler büyüktür, ama çaresi pek kolay dır, diyordu! OsmanlI İmparatorluğu 'hasta adam' olmuş tu. Abdülhamit yeni başa geçmişti, ama devleti büsbütün
kötü durumlara sokacağı anlaşılıyordu. Ali Süavi Batıyı tanımış bir genç yazardı, gazeteciydi. Yurt dışında yıllar geçirmiş, bir takım gerçekleri görmüştü. Kolay dediği ça reyi uygulamak için eyleme geçmek gereğini duyuyordu... Yalnız, yazmakla olmuyordu amaca ulaşmak. Belki gerçek basın özgürlüğü atsaydı, kamuoyunu oluşturmak, h’dîkı ü- yandırmak yolları açık tutulsaydı belirli bir zaman sonra yazıların, sözlerin bir ‘eylem’ kadar etkin olduğu anlaşılır dı. Ama özgürlük yoktu, basın sansür altındaydı, düşün ceye saygı diye bir kavram tanınmıyordu.
‘Yarınki yazı' derken bambaşka bir şey anlatıyordu. Ali Suavi... 20 Mayıs günü girişeceği eylem, o eylemin başarıyle sonuçlanmasının ardından gazetesinde yazaca ğı yazı ve önereceği ‘kolay çare'1.... Abdülhamit’i tahttan in dirip yerine eski padişah Murat’ı çıkarmaktı am acı... Bu, bir çare miydi? Çok kuşkulu! Ama başkaca yol yoktu dü şünen kafaların içinde... Önce Padişahı devirecek, yerine başka bir padişah getirecek, sonra da bu olayı gazetesin de yazacak, yorumlayacaktı. Gazeteci haberlerin ardında koşar, ama o haberleri yaratmaz! Bir yaza«, bir gazeteci düşüncesini gerçekleştirmek için silaha sarılırsa, o zaman yazarlığı bir yana atmış, politikacı, hem de eyleme geç miş bir politikacı olur. Ali Süavi’nin gazeteciliği 19 Ma- yıs’ta bitti. 20 Mayıs’ta Cırağan sarayını basarak Murat’ı kurtaran, eline bir silah veren, ama tam o sırada Beşik- tş muhafızı Yedisekiz Haşan Paşa’nın kafasına vurduğu sapayla oracıkta can veren Ali Suavi gazeteci değil, ey lemci politikacı olarak öldü..
Tam yüz yıl olmuş... 20 Mayıs’takl eylemciliği, bu yol da can verişi bir yana bırakılırsa, onu Türk basın tarihin de düşünce özgürlüğünün öncülerinden biri sayabiliriz. Otuz yedi yaşında kalemi bırakıp silaha sarılan bir basın eri ‘bu toplumda yazarak çizerek hiç bir şey olmaz' diyenlere örnek olmamalıdır. 'Devrim namlunun ucundadır’ diye bana mektup yazan bazı okurlarım ‘işte gerçek yazar, gazeteci böyle olur1 diye sevinmesinler. Ali Süavi karmakarışık düşüncelere sahip bir insandı, yani gerçek dengeden yoksun biri... Namık Kemal bir mektubun da şöyle yazar «Süavi’nin delice tutumu, kişisel çıkarlar dan başka bir amaç gütmediği hepimizce kesin olarak bi lindiği için bir derdimiz de bu herifin hakkımızda kötü yo rumlara yol oçacak bir eylemde bulunmasını önlemek için onu idareye çalışmaktı.» Demek Ali Süavi gazeteciliği, yazarlığı eylemin bir parçosı görüyordu. Bu anlayış, ger
çek gazetecilikle çelişir. Basını, amaca varmada bir amaç, hatta bir araç gibi gören kişiler her zaman görülür, ama böylelerinin ‘gerçek yazar, gerçek gazeteci' olmadıkları kı sa sürede ortaya çıkar.
«Sizin gibi düşünmüyorum, ama düşüncenizi savunma nız İçin sizin yanınızda scvaşım verebilirim» diyen Voltai- re'dir basın özgürlüğünün, düşünce özgürlüğünün gerçek öncüsü... Ne yazık ki bizde bu anlayışa varmak kolay ol madı, olmuyor da... Bugün bile 'kendi' düşüncesinden baş kasına katlanamayan, hak tanımayan nice ‘aydın’ kişi var İçimizde. Kendisine yasak edilmiş düşünce özgürlüğünü böylelerl. ellerine fırsat geçer geçmez, başkalarına yasak layacoklardır! Nedeni de, kendi düşüncelerinin kesinlikle doğru olduğu, başka düşüncelere yer bulunmadığıdır. Fa şist yönetimlerin ya da faşizme hevesli politikacıların 'ba sın özgürlüğünü’ en büyük düşman bilmeleri, basını 'tek sesli' bir sağ haline getirmeleri bundandır. Kendi düşün celerinin gücüne, doğruluğuna inanmadıklarındandır.
Yüz yıl önce kör bilgisiz bir kişinin ağır sopası altında kafası parçalanarak ölen Aii Süavi'yi ilginç bir örnek ola rak ele almak gerekir. Üç-beş yüz kişiyle Yıldız ve Cırağan saraylarına baskın yaparak kendi kafasına göre bir dev rim yapmaya kalkışan sarıklı devrimciyi bugün bir basın özgürlüğü öncüsü olarak .anmak görevindeyiz. Hiç değil se, 19 Mayıs 1878 akşamına kadar!... Bir gazeteciye olup bitenlerin yansız, gerçekçi haberlerini vermek, yorumunu doğru biçimde yapmak yetmelldir. Haber yaratmak, eyle me geçerek siyasal düşüncelerini uygulamaya kalkışmak yazarlık, gazetecilik değildir, başka bir iştir. Demek Ali Süa vl yalnız gazeteci, yazar değildi, bir eylem adamıydı. Ka lemini kendi kafasındaki 'devrim’e adamış bir garip bir il ginç kişi..
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği T a h a To ros Arşivi