Eski Istanbuldan manzaralar:
J
ar ve
en suları...
Karakulak, sırmakeş, taşeelen, kayışdağı suları-
Yerli ve yabancı macen suları - Mehmet Reştın
nazarı ve Çitli maden suyu hakkında bir rivayet
P*s t ^ i ı
I T ^ o l İ S 'S
I') S'c
26
TEMMUZ — 195#
Eskiden İstanbulda herkes böy le önüne gelen suyu içmezdi. He le terkos suyunu içmek kimsenin aklından bile geçmezdi. Evlerde içilen, şurada burada bardağı beş paraya satılan sular en aşağı Ha- midiye suyu idi. Kırkçeşme suyu içilen evler pek azdı.
Eskiden, her evde, evin haline, yani malî vaziyetine, semtine ve evdekilerin bünyelerine, bünyele rinin ihtiyaçlarına göre derece de rece ve ayrı ayrı, fakat mutlaka iyi su içilirdi.
îstanbulun en iyi, en hafif suyu Karakulaktı. «Karakulak suyu gi bi hafifim» sözü, bugüne kadar in tikal etmiş ve bir nevi mesel ha lini almıştır. Karakulak suyunu içmek, herkese, hattâ denebilir ki, kimseye nasip olmazdı. Karakulak suyu, yalnız saraya hasrü tahsis edilmişti. Ancak hünkâr ile sul tanlar, şehzadeler, saray mensup ları ve mukarrebiyn bu suyu içer, daha doğrusu içebilirdi.
Karakulaktan sonra Sırmakeş uyu gelirdi. Karakulağın bir aya
mın da karıştığı bu su, İstanbul- ua eskiden ekser ekâbirin rağbet ettiği suydu.
Sırmakeşten sonra gelen sular, Taşdelen, Çubuklu, Kayışdağı, G'iztepe suları gibi sulardı. Sonra dan Tomruk, daha sonra da Koca- taş suları şöhret buldu.
Bunlardan başka, Kanlıkavak, Yakacık, Sarıyeıin Çırçır, Fındık, Kestane suları, Keçe, Halkalı, Çamlıca, Libâde suları da, semt lere ve ailelerin malî vaziyetleri.'- ne, bünyevî ihtiyaçlara göre rağ
bet edilen sulardı. Hamidiye suyul ise, harcıâlem olan suydu. Son za- I manlarda meydana çıkan Defneli suyu da iyi sayılan sulardandır.
Bir aralık -yine son zamanlar da- İzmitin Çene suyu İstanbula getirildi ve muhtelif yerlerde bir müddet satıldı. Fakat pek tutuna madı. Şimdi İstanbulda Çene suyu bulmak mümkün değildir.
Eskiden sular şimdiki gibi şişe ve damacanalarla değil, fıçılarla getirilirdi. Damacana daha sonra, hele şişe pek son zamanlarda or taya çıkan bid’atlerdir.
Yukarıda kısaca zikrettiğimiz suların her birinin bir ayrı hassası vardı: Kimi hâzım, kimi müleyyin, kimi müdrir, kimi kaabız idi; ki mi taşa, kuma, kimi barsaklara, kimi böbreklere iyi geldiği için, herkes, bünyesine göre bu sular dan birini tercih ederdi.
Eskiden, zengin ve kibar konak ları şöyle dursun, orta hallilerin, hattâ bir kısım fakir sayılacak kimselerin evlerinde de, hazımsız lık ve türlü hastalıklara karşı da maden suları bulundurulurdu. En rağbette olan maden suları, kapalı ve ağızları gayet mazbut şişelerle gelen Avrupa maden sularıydı. Bunların bellibaşlıları da, Vişi,
Ev-yan, Karlsbad, Şatel Güyon, Ba denbaden maden sularıydı.
Yerli maden sularının en meş huru Trabzonun Kisarna maden suyu, sonra da Afyonkarahisarı ve Bursanın Çitli maden suları idi. Uzun zamandır bulunmıyan ve gö- rünmiyen Çitli maden suyu hak kında bir de rivayet vardır: İkinci Abdülhamitten sonra Osmanlı pa dişahı olan Beşinci Mehmet (Re şat), her baktığı şeye nazarı de ğen, o zamamn âmiyane tâbiriyle nazargâh bir zat imiş. Hattâ, veli ahtlığı zamanında hünkâr sarayı na her gidişinde bir hâdise olur, meselâ yangın çıkar, bir kaza olur; yahut, bakıp da meselâ:
— Ne güzel cariye!. Dediği ca riye hastalanır veya ölürmüş. A b- dülhamit de, Mehmet Reşat sara ya gittiği zamanlarda, gözüne çar pacak bir yenilik, görmediği bir cariye filân olursa, gözüne çarpıp da nazarı değmemesi için, bu ye niliği onun gözünden kaçırtır, sak la tırmış.
Mehmet Reşat Bursaya ayak bastığı gün, zaten az akan Çitli maden suyunun menbaı kurumuş. Bu suyun ortadan çekilmesinin se bebi bu imiş...
DAİM ORUÇLU
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi