'T
-T
-Z
v
tb
tc
,
“ Timur „ PiyealHalkevleri'nin kurulmasının yıl dö nümü münasebetiyle şair Behçet Kema lin Ankara Şehir Tiyatrosun’da oynanan “Timur,, isimli ve mazura piyesini sah nede seyretmedim. Çünkü, maalesef eski bir iki fransız vodvilinde bile beni tat min edememiş olan bu hey’etin, man zum ve mevzuu muazzam bir eseri gü zel oynayabileceğine emniyetim yoktu. Bu defa, müellifin müsaadesiyle eserin müsveddelerini okudum. Y tryer güzel parçaları ihtiva eden ve insanı yeryer düşündüren bir piyes. Okumadan ve tem silinde bulunanları dinlemeden önce, iti raf ederim ki Timur’un - esasın da tama men hakkı olduğu veçhile - pek büyük bir kahraman olarak tasvirine mukabil Yıldırım Bayezid’in hem hunhar, hem sersem, hem âdi bir şahıs şeklinde önü müze çıkarılacağına ihtimal vermektey dim. Ve çünkü Yıldırım ’ı yerlere geçir mek bahasına Timurleıık’i namütenahi yükseltmek pek kolaydı ve bu s yede pek kolay b r muvaffakiyet elde edile bilirdi. Behçet Kemal böyle yapmamış. Hatta, Yıldırım Bayazid’in sade hakikî cesaretine değil değerinde Timurlenk’i hayran bırakışma bizi şabid kılmak a- dır. Fakat şu varki, Yıldırım Bayazid’i Ti mur bize başka türlü ve eser başka türlü gösteriyorlar. Eserin başında, zelil ve mülevves bir kadın şeklinde tasvir edi len Sırplı prensesin tesiriyle mesti gurur bir sersemin kendisine fenalık etmek istemeyen ve kendisiyle bir kandan olan pür şevket bir hükümdara galiz hitap larla doldurulmuş bir mektup
yazıveri-gini görüyor, ve bundan sonra heman harp meydanlarına geçerek Ankara kale sinin önünde kudret ve satvetinin tuzla
buz haline inkılâbına şahit oluyo
ruz. Sırp prensesi Olivera’nın en zah metsiz bir işvesine mağlup olarak Yıl dırım o galiz ve meşhur sözlerle Timu r’a hitab etmeseydi demekki o harp ol mayacak, mülkü istilâya uğramayacak, demekki genç ve pür kudret ve ateş bir milletin tarihinde o şayanı teessür tevekkuf
vukua gelmeyecek ve belki Fatih’in işi daha evvel yapılarak ona ve Selim’le Ka- nunî’ye başka işler düşecekti. Zaten de, cenk meydanında şehit olan babasını istilılaf eder etmez masum kardeşini cellada veren, bina ettiği camiin dört
. •'»fına meyhane açtırması kendisine .!
acı acı ve kelle koltuğa alınarak
ihtar olunacak kadar işret ve sefahate düşen ve Timur’la vaziyetini idare ederek kendisini mağlubiyet ve esaretten ve Türk milletini kardeş çenginden kur tarma dirayeti göstermeyen bu betbaht hükümdarın, piyeste ve bilhassa Timur tarafından biraz da fazla iltifata ve senaya mazhar edildiği muhakkaktır. "Akın,, dan beri bıı şekil tarihî piyes lerde karşılaştığımız elçiler v ı onların getirdikleri mektuplarlaıia vekayiin ko lay, zahmetsiz ve hayli tesirsiz inkişafı bujiyestede mevcut. Ancak, en sonda,
muhtelif devletlerden gelen elçilerin
metbularından nameler taktim ederek söyledikleri tazimkâr sözler, Timurlen- k’ın neler yapmış olduğunu ve kudretini hangi hadlere çıkardığını insana canlı bir şekilde gösterdiği için isabetli. Nas rettin Hoca’ııın da hoş simasiyle bir gö ründüğü piyesin kıymeti, Timurlenk’e söylettirilen bazı güzel ve kuvvetli söz ler, fikirlerdir. Bunların arasında biri de Timur’un ırkına bir hitabıdır ki, için de büyük ihtiraslar tutuşan ve bu ihti rasları mensup olduğu milletin halâsına ve azametine hizmetkâr kılarak tatmin etmek isteyen her büyük serdar ve si yasinin lıeman benimseyeceği bir kud rete maliktir :
Doğrul bir gövde gibi, boynunda benim başım.