• Sonuç bulunamadı

Necati Cumalı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Necati Cumalı"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

NECATİ CU MALI

Sait Faik öyküsündeki insancıl özü hep

yakın bildim, onun deneyinden çok şey

öğrendim. Am a ben izlenimci değilim.

Salt Faik HlkAye Arma­

ğanı, bu yıl “Makedonya 1000” ad lı y a p ıtı İçin Necati Cumalı’ya varildi. Aşağıda sanatçıyla yapı­ lan konuşmayı, 4-6. say­ falarımızda da bu konu­ daki soruşturmamızı bu­ lacaksınız.

öykü anlayışınızı kısaca açıklar mısınız? Bu konuda Sait Faik 'le aynı doğrultuda

olmadığınız noktalar var

mı?

öykü, yaşamımızda en çok yeri olan bir türdür. Herkes, hemen hemen her gün, hem de günde birkaç kez başkalarına öyküler an­ latır, ya da başkalarından öyküler dinler. Ökuldan dö­ nen çocuk, evde anasma ba­ basına, okulu, öğretmenle­ ri, yolda gördükleri ile ilgili olaylar anlatır. Ertesi gün okula gidince, bu kez evde olanlarla ilgili olarak ar­ kadaşlarına yineler bu işi. Karı kocanın evde bir araya geldiklerinde hep böyle an­ latacakları olaylar, izlenim­ leri vardır birbirlerine. Bu anlatılanlar hep öykü özel­ likleri taşırlar. Nedir ki, çok kişibu işi yaparken sözlü bir kültürün, geleneğin, ya da okuyarak öğrendiklerinin kalıpları içinde kalır. O kalıplar içinde görür, kurar, anlatır anlatacaklarım, ö y ­ kücü ise, alışılmış kalıpların dışında, yaşamında, çevre­ sinde, başkalar mm göreme­ diği öykü bütünlükleri bu­ lan sonra da bunu kendine özgü bir biçim içinde anla­ tan kişidir.

Sait Faik, bütün yazdık- lanyle izlenimciydi denile­ bilir. öykülerinin kendine özgü bir büyüsü vardı. Bu büyü yazdıklarına kendini verişinden geliyordu. Du­ yulan ile değerlendirirdi ko­ nularını. Sevdiği sevmediği insanlar vardı. Sevdiklerin­ den söz ederken rahatlar, sözü uzatır, sevmediklerin­ den söz etmek zorunda kal­ dıkça sıkılır, kızar, küfür Öderdi sanki, öykülerinin başlama, gelişme, bağlan­ ımdan hep bu tutumu ile bağlantılıdır. Başkalarında kusur olan diiğınıklık onun

büyüsünü oluşturur, örn e­ ğin ünlü öykülerinden birini “ Kameriyeli M ezan” alalım. Bir koy, sonra martı yu­ murtadan üstünte uzayan betimlemeler, derken Hüse­ yin A vn i’nin mezarım g ö ­ rür. Mezar taşınm uyandır­ dığı çağnşımları sayar dö­ ker, beklenilmedik bir kar- şüaşma ile Hüseyin A v ­ ni’nin dulu üstüne kulağma gelen konuşmalar ile öykü­ yü tamamlar. Birbiri ile il­ gisiz görünür ilk bakışta bu

olaylar. Qysa o kendine öz­ gü bir duyarlık ile yaşar an­ lattıklarını. İçtenliği, ken­ dini öyküsüne adayışı ile b a ğış la tır d a ğ ın ık lığ ın ı. Ona benzemeye çalışanların çoğunda eksik olan bu bü­ yü, bu yazdığını yaşamak­ taki kendini tüketiş, ada- yıştır.

Sait Faik’in öykülerinde­ ki insaııcd özü öteden beri hep yakın bildim kendime. Sait Faik’in deneyinden çok şey öğrenerek, kaparak, ya­ rarlanarak yetiştim diyebi­

lirim. Am a ben izlenimci değilim, öykülerimde konu birliğine, duruluğa bağlı­ yım.

1976’da yayımlanan öy­ küleriniz, yirm i yıl önce ya­ yımlanan ve yine Sait Faik Armağanı'nı alan “Değişik Gözle adlı kitabınızdaki-

lerle yan yana getirilince nasıl bir gelişim çizgisi or­ taya çıkmaktadır?

“ Değişik Gözle” benim kişiliğimi açıkça bulduğum dönemin öykülerini bir ara­ ya getirir. Pek erken gelmiş bir kitap sayılmaz. Sabırla, daha önce yazdığım, ya da tasarladığım pek çok öykü­ yü yok ederek vardım o aşamaya.

“ D eğ işik G ö z le ” nin üçüncü baskısı bu yıl, on yeni öykümü topladığım “ Kente İnen Kaplanlar” ile tek cilt halinde çıktı. İki ki­ tabı bir arada okuyanlar yadırgamadı, eskimiş bul­ madı “ Değişik Gözle” deki öykülerimi.

Sait Faik Armağanı'ha aday olan kitaplardan han­ gilerini okudunuz? Kendiniz katılmamış ve seçiciler ku­ rulunda yer almış bulun- saydınız oyunuzu hangisine verirdiniz?

ödüle hangi kitapların katıldığım henüz tam ola­ rak bilmiyorum. Okuyama­ dığım pek çok kitap var he­ nüz. Katıldığını duydukla­ rım arasında Tarık Dursun K .’mn “ Bahriyeli Çocuk” u var. Henüz okuyamadım. Ama Tank, usta, kişiliği olan bir öykücüdür. Jüri üyesi olsam kitabı üzerinde dikkatle dururdum her hal­ de. Bu arada yeni bazı ö y ­ kücülerimizin kitaplarım okudum. Okuduklarım ara­ sında Ayşe Kilimci, “ Yap­ ma Çiçek Ustaları” ile umut veren bir yazar. Nedir ki, öykülerinde henüz ayıklan­ mamış çok değişik etkiler var. Biçim araştırmalarına çok kaptınyor kendini. Ben genellikle sevdim öyküleri­ ni. Onun yaşında onun an­ latım ustalığına, tümceleri­ nin sağlamlığına varmış ö y­ kücü sayılıdır bizde. Nedir ki, öbür öykü kitaplarım henüz o k u m adığım için oyumu ona verirdim diye­ miyorum.

1974’de Madaralı Roman A rmağanı ilk kez verilirken,

“Yağmurlar ve Topraklar

adlı romanınızın değerlen­ dirme dışında tutulmasını istemiştiniz, katılma koşulu aranmadığı halde. Bu tutu­ munuzu göz önüne alarak sizden, Türkiye'de ödül ve ar­

mağanlar üzerine görüş­

lerinizi öğrenmek istiyoruz.

ödüller, ödülü alanın de­ ğerini saptadığı kadar v e ­ renlerin de değerini açığa vurur. D ayan ışm aların , önyargıların, duygusallığın ağır bastığı jüriler vardır. Bakarsınız nesnel değer öl­ çüleri bir yana bırakılır, kendiliğinden yönetmelik dışı bazı ölçüler oluşur bu türlü jürilerde. Toplumu- muzun yapışma göre olağan karşılanması gereken bir tutum dur bu. ö rn e ğ in Madaralı ödülü köy çıkışlı yazarlara, kırsal bölgeleri

(Devamı 28. sayfada)

(2)

NECATİ

CUMALI

(Devam )

anlatan romanlara verili­ yor. Orhan Kemal ödülü ise polisin, 141,142. maddelerin gadrine uğramış yazarlarla uğrayanları konu alan ro­ manlara. Her iki ödülde bu tutum hemen hemen ge­ lenekleşti. Ben karşı deği­ lim buna. Ödüllerin kendile­ rine özgü nitelikleri olması­ nı hoş karşılarım kendi pa­ yıma. Nedir ki, o ödüllerin yönetmeliklerine de geçme­ lidir bu özellikler, herkesçe bilinmelidir.

®

Bir de bunun tersi bir du­ rum var bizde. Jüriden de­ ğil de ödüllere katılanlardan geliyor. Atatürk’ün görüş­ lerine, dilde özleşmeye karşı bir yazar Türk Dil Kurumu Armağanı’nı.Sait Faik’i kö­ tüleyen bir yazar, Sait Faik Armağanıiu bekleyebüiyor. Yani bu türlü yazarlar da hiçe savıyor yönetmelikleri.

Ödüller hakkında bir de şunu söylemek isterim. Ve­ rilen ödül ya yerini bulur ya da bulmaz. Toplumun be­ nimsediği, değerini kabul ettirmiş bir sanatçıya veri­ len ödül, kamuoyunun da desteğini kazanır. Jüri bir bakıma kamuoyunun söz­ cüsü olur kararında. Kamu­ oyunun desteğini almayan

ödüller boşunadır. Değersiz bir yapıta verilmişse o yapı­ tı kurtaramaz. Bizde olduğu gibi bütün dünyada böyle- dir bu. İvan Bunin, Npbel I armağanı aldı diye, Gor- j ki'den üstün sayılmıyor bu- I gün.

Edebiyatın çeşitli dallan (şiir, roman, oyun, öykü...) ile uğraşmanızın sanatınıza

ne yönden etkisi oluyor?

Hem olumlu hem olum­ suz etkileri oluyor, örneğin, şiirde ulaştığım yalınlık, düzyazıda yalınlığa ulaş­ mamda yardımcı bir deney oldu. Qyun yazmak, konu­ lan sahne kurallarına göre düşünmek, diyalog yazmak alışkanlığı, öykülerimi, ro­ manlarımı, daha sağlamlaş­

tırdı kanısındayım. T iy a t­ roda konu kurulur, sergile­ nir, bağlanır. Öykülerimi de bu kural içinde düşünmek yerleşmiş bir alışkanlıktır bende.

Değişik dallarda çalışma­ mın olumsuz yanı ise şu: Bir türden öbürüne geçerken her seferinde bocalarım. Şiir yazıyorsam, söz gelimi, o ara başka bir şey yazamam. Mektup bile. Şiirden öykü­ ye geçince de beş on gün toparlayamam söyleyecek­ lerimi. Yazdıklarım tekdü­ zeliğe girip çalışmam kolay­ laşmaya başladı mı, kuşku ile karşılarım yazdıklarımın değerini. Tür değiştirmek zorundaymışım gibi gelir bana. Kolaylıktan daima kaçarım.

A b

K. t

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

此外,血小板在傷口癒合過程中佔重要角色,另有一種提取自體血小板濃縮品的 技術,亦已運用於糖尿病足潰瘍等困難傷口。 高壓氧治療

Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Radyoloji Anabilim Dalı’nda Üst Batın MR görüntüleme ile sürrenal kitlesi saptanan hastalardan; gadolinyum içeren

4 Venüs sinek kapan en ünlü etçil bitkidir, ancak keseotu olarak da bilinen Utricularia Antarktika dışındaki tüm kıtalarda en yaygın bulunan etçil bitki türüdür..

He- men hemen MAST ile ayn› fiziksel boyutlara sahip olan NSTX düzene¤inin ana görevi, çok yüksek bt toroidal beta, MA’ler düzeyinde plazma ak›mlar›, küçük, hemen hemen

vefatı dolayısile kadirşinas Türk milleti ve onun yegâne ümidi olan gençliğinin samimi bağlılığı ve içten duygularile düzenledikleri cena­ ze töreninde

The wording of the creed was designed to emphasize the divinity and eternity of the Son as being equal to that of the Father. Now, since Nicene orthodoxy and Arianism

Pa­ ris Türk Turizm Bürosu ve Kültür Ateşeliği, Paris ve Tok­ yo’daki Türk Büyükelçilikleri, New-York Türk Evi, Türki­ ye iş Bankası'nın yanısıra yurt içi ve

Yeni sergisinde yer alan peyzaj ağırlıklı resim­ lerinde, onun doğayı yalınlaştıran duyarlı, kesin ve tutkulu fırça tuşları, soyutlayım öğeler arasında