• Sonuç bulunamadı

Tarih Kurultayının ikinci günü:Prof. Pittard dünkü celsede mühim tezini müdafaa etti

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tarih Kurultayının ikinci günü:Prof. Pittard dünkü celsede mühim tezini müdafaa etti"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

-Tarih Kurultayının ikinci günü

Prof. Pittard dünkü celsede

¿ 1 M y l u l 1331

_

.

mühim tezini müdafaa etti

Profesör İbrahim Necmi de, «Türk tarih tezinde

Güneş-Dil teorisinin yeri ve değeri» ni anlattı

i * je* I I M

Atatürk refakatinde İsmet İnönü ve Celâl Bayar olduğu halde Tarih Kurultayının dünkü içtimai 'da

İkinci Türk Tarih Kurultayı dün öğ­ leden sonra saat on beşte ikinci toplan - tısını yaptı. Program mucibince, sabah­ leyin saat 9,5 ta Kurultayın A seksiyonu umumî toplantı salonunda içtima etti.

A ji.ksiyr.nw un faaliyeti

B u toplantıda Dr. Hâmid Ziibeyr A laca Höyük hafriyatının neticeleri et - rafında projezksiyonla izahat verdi. Bu­ nu Kollej dö Fransta tarih profesörü o- lan L ’abbe’ H . Breuil «Avrupa, Asya ve Afrika arasında iltisak noktası T ür - kiye» mevzulu tazi takib etti. Profesör, tezinde Türkiye topraklarının paleolitik devirde, diğer kıt’alarla olan kültür mü - nasebetlerinin izahına çalıştı ve bundan

(2)

başka, yazının doğuşunu hazırlıyan şe - matik san’atın menşeini orta A syaya ka­ dar götürdü.

Bundan sonra profesör Şevket Azız Kansu, Ankara ve civarının preistorya -sındaki yeni buluşlar hakkında projek - siyonla izahat verdi.

Kurultaya gelemiyen profesör Grost- rang m tezi seksiyonda okundu. Profe­ sör, tezinde Eti hükümdarlarının strateji

L Z )

yandan cilâlı taş devirlerine da - yanan arkeolojik bir çerçeve içinde, bra­ kisefal insanlara aid bir kafa grupunu antropolojisi,lerin gözleri önüne koyu - yordu. Çünkü meydana çıkan şey, üze - rinde münakaşa yürütülmek müşkül olan bir tek kafa değil, bir çok kafalardan- müteşekkil bir gruptu.

Bu brakisefaller kimlerdi, bu mezar - larırî iîjiftde ne işleri vardı?

M erkezf ve ğ a rBr A vm pacâ o Vakte fennine derin vukufları olduğunu ifade kadar tanınmış bir morfoloji gösteren bu ettikten sonra Boğazköyün stratejik vazi- adamlar nereden gelmişlerdi? Bunların yeti ve Etilerin siyasî strateji ile diploma- vatanı neresi idi? Bu adamların kendi - sideki uyanıklıklarım anlatıverdi». I lerile beraber ayni zamanda gömülmüş

Seksiyon, Dr. Hancar m K afkasyaya 0lan diğer insanlara karşı mühim bir rol aid ilk tarih araştırmaları ışığı altında kü- oynadıklarına şüphe yoktu, acaba bu rol çük A syada eneolitik buluntular hakkın- neydi?

daki tezini de dinliyerek dünkü mesaisi- Eserlerimin birinde ve galiba «Irklar ne nihayet verdi. ^ ve T arih» adlı kitabımda ofnet’de

mey-K urultay umumî toplantısı dana çıkarılan bu brakisefallerden bah- Kurultay umumî heyeti, öğleden sonra sederken o mezarlarda metfun insanların saat 15 te gene Atatürkün yüksek hu - yüzde kırkını teşkil eden bu brakisefalleri zurlarile toplandı. Asyadan gelmiş ve çok durmadan A v

-Şehrimizde bulunan bütün Vekiller,. mpa üzerine akın etmiş beşer yağınmın sefirler, generaller, meb uslar, tarih me- Eir alemdarı olarak telâkki etmek mec - raklıları, muallimler ve ecnebi misafir buriyetinde olduğumuzu söylemiştim. Bu salonunu erkenden doldurmuşlardı. insanlar, -Vaoher ve Laponge- tarafın - Atatürk tam saat on beşte refakatinde dan kuvvetle tavsif ve tarif edilen ve ismet İnönü, İktısad Vekili^ ve Başvekâ- £çtima.î inkılâbların en büyüğünü getir - let vekili Celâl Bayar olduğu halde Ku- G]mak itibarile dünya tarihi bakımın- rultay salonunu teşrif ettiler. dan bizce ehemmiyeti büyük olan bir

ır-Köngre riyaset makamım Asbaşkan km beyulâsını teşkil edecektir. Bunlara profesör A fet işgal etti. Faik Reşidle Sı- ,rk Istllahlar ilminde Homo Alpinus adı dıka da kâtiblik mevkilerini aldılar. verilmiştir.

Evvelâ, birinci müzakere celsesine aid Qfnet mezarlan keşfolunmadan daha zabıt okunarak kabul olundu. Sonra ^ Aynjpada prehistorIk brakisefal memleket haricinden ve yurdun her tara­

fından Kurultaya gelmiş olan tebrik tel­ grafları okunarak bunlara cevablar veril­ mesi kararlaştırıldı.

Profesör P ittard’ın tezi

Bundan sonra, kongre reisi, profesör Pittard’a söz verdi. Kıymetli alim, Neo­ litik devirde küçük A sya ile Avrupa

a-tiplerin mevcud olduğu biliniyordu. Bun- ladan bir kısmı Portekizin cenubunda kâin Mugem şehrinde bulunmuştu. Bun­ lar mezolitik devre aid mutfak depoları idi. Mezolitik devirden sonraki çağlara aid olmak üzere gene brakisefal tipe mensub diğer bir takım insan iskeletleri­ ne, ezcümle neolitik devrin yeryüzünde rasında antrepolojık münasebetler mev- yapllmış mezarlarında ve îsviçrenin Göl zu u tezim fransızca olarak izaht etti ve mmtakalanmn ayni devirde inşa edilmiş çok alkışlandı. Bu tez, sekreter Faik Re- Wnaların<Ja tesadüf 0lunmuştu.

şıd tarafından da ayrıca turkçe „ olarak Qfnet mezarlarl keşfedildiği tarihler- okun u. de kablettarih yaşamış brakisefal tiplere

* 7 7 ', ! . C, 1 * . meso * aid bilgilerimizin bilânçosu, aşağı yukarı, lıtık bir saha içinde yaptığı taharrıyat sı - bundan ibarettir

rasında bir takım kesilmiş kafaların met- Hâdiseleri bb parça sadeleştirerek ve u7 bulunduğu meşhur makberlerı keş - davamız ^ en iyi bir misali zemin olan ıdınce o anda insanlığın veya hiç değil- p ran5IZ> sahasında kalarak diyebiliriz ki e Avrupa ve A sya insanlığının primitif me2o,itik deyirde yer,eri> medeniyetleri '•ıhının en çok heyecanlı meselelerinden ye ahırete aid din telâkkiler; bakımından e derhal karşılaşmış bulundu. A v - ye daba ^ sebeblerden dolayı birbir - m bu mıntakasında çıkan o mezar - lednden a Un ye cedleri gibi kendileri iy an d an yüksek paleol.tık ve d,ger de aycıhk ye bahkçlhk yapan M agda

-lenyenlerin hafidleri cedlerinin binlerce senelik mevcudiyetlerine devam etpıekte idiler. Bunlar ufak gruplar halinde yü - rüyüp giderken çok başka gruplara tesa­ düf ediyorlar ve bu gruplar onların hayat tarzlarını baştanaşağı değiştiriyorlar.

Mezolitik devrin sonlarına doğru kıt­ amızda ne görüyoruz? Öteye beriye da­ ğılmış bir takım insan grupları ki bun - larm başlıcaları mağaralarda ve mahfuz yerlerde, bir kısmı da yer üstüne yapılmış kulübelerde oturmaktadır. îçleriden ba­ zıları avcılık ve bilhassa geyik avcılığı ile

diğer bazıları ve ezcümle merkez kıyısın­ da oturanlar sahillere mahsus kabuklu hayvanlar avile iştigal etmektedir. Bu insanlar ziraat ne olduğunu bilmezlerdi. Onlar için en büyük hâdise köpeği ehli - leştirmek oldu ve yukarıda söylediğim veçhile Mugem mmtakasınm prehistorik insanları bunu da bilmiyorlardı.

Defterin şark yaprağına gelince: Bu, büsbütün başka bir manzara arzetmekte - dir. Burada külliyetli ve toplu olarak görülen insanlar toprağı ekiyorlar, ehlî hayvanları mer’alara götürüyorlar. Bun­ lara göre avcılık çerez kabilinden birşey, esası tamamlıyan bir kesir, yahud bir müdafaa işidir. B u insanlar vahşi nebat­ lar arasında yenilebilecek yemiş veren ve buğday, arpa, darı gibi gözleri önünde ilânihaye üretilmesi mümkün olanları a- yırmışlar, domuzu, öküzü, keçiyi, koyu - nu ve bilâhare atı disiplin altına almağa ve bunları kendisine ilelebed bağlı kılma­ ğa muvaffak olmuşlar. B u insanlar bu suretle ehlileştirdikleri hayvanları bir ta­ raftan koruyorlar, diğer taraftan üreyip çoğalmaları esbabını temin ediyorlar. Bunlar avcılığın muvakkat hayatına mu­ kabil sabit emniyetli hayatı ikame etmiş­ ler. Kıtlık tehlikelerine karşı zahire id - diharı suretile ihtiyat tedbirleri aldıkları için aileleri efradını çoğaltabiliyorlar. Kendi aralarında cemaatler vücude ge - tiriyorlar, sosyal bakımdan bugünkü ha - yata benzer bir hayat tesis edebiliyorlar.

Bunun için, daha evvelce, iki şey yap­ mak lüzumile karşılaşıyoruz. Biri ehlî hayvanların ve ekilmiş hububatın menşe- lerini bulmak, diğeri bu fevkalâde hadi - senin amili olan beşer ırkını meydana çı­ karmak.

Ekilmiş hububatın menşei, bilhassa «Candole» denberi bir çok defalar mü - nakaşa edilmiştir. Bu hububata, başlıca Mezopotamya kıtası’, yeryüzünün cen - neti adı verilen ve Dicle ve Fırat nehirle­ rinin sularile en çok mazharı müsaade

(3)

o-O) (3;

lan topraklar menşei gösteriliyordu. «A - ronsohn» un keşfiyatına göre Filistin, hububatın vatanı değilse bile herhalde bu vatanın bir parçası gibi idi. Filhakika bu Musevî nebat âlimi, Filistinin muh­ telif yerlerinde, hatta oranın miirtefi nok­ talarında arpaya, buğdaya, yulafa, dan­ aya, hiçbir sâyü zerin dahi olmaksızın

kendi kendiliğinden yetişen bir halde te­ sadüf etmiştir. Gene bu âlimin ifadesi - ne göre o vahşi hububat, ehlileştirilmiş, cinslerinden hiçbir hususta aşağı değil - dir. Rus nebatat âlimi «V aviloff», son senelerde yaptığı tetkikat neticesinde, hu­ bubatın ve hiç değilse içlerinden bazıları­ nın muhtemel vatanını şarkın daha ileri kıt’ alarma, hatta Efganistana kadar gö­ türmektedir. Hulâsa Hindistanm garbın­ dan Akdenize uzanan bütün bu muaz - zam topraklar buğdayın, arpanın, çav - darın, darının, yani Avrupanm neolitik halkı tarafından tanınmış hububatın va - tanı gibi telâkki olunabilir. Ehlileştirilen hayvanlar hakkında da ayni hüküm ve­ rilebilir.

Tarih dediğimiz ilim -tabiidir ki bu sözümle kadim Asvanın tarihini kasdedi- yoruz- bu araştırmalarımızda bize yar - dım edebilir mi? Kıyaslar yapmak su - retile belki. Bundan dört bin sene ve belki iki veya üç bin sene evvel yani ilk neolitiklerin Avrupaya geldikleri farze - dilebilen tarihten pek uzak olmıyan bir devirde Hititlerin çoban ve çiftçi ha - yatlarını tetkik edecek olursak burada davamıza yarıyacak bazı işaretler bula - biliriz?

Tarihî tepelerin en derin tabakaların­ da neolitiklerin bakayasını buluyoruz. Bir çok müelliflerden sonra Von Der Osten Alişar hafriyatında bu keyfiyeti müşahede etmiştir. Bu neolitiklerin de bir selefleri bulunmak lâzımdır. Meseleyi başka türlü düşünmeğe imkân yoktur. Bundan birkaç sene evvel «Adıyam an» a civar bir küçük vadide meydana çıkarı - lan Aurigmacien karakterinde çakmak - taşından mamul alât ve edevatın birbiri­ ne yakın zamanlara aid şeyler olduğu nu kabul edince tevsian, ve fakat her iki kıt’aya aid tarihleri muvazi yürütmemek üzere, bundan Avrupa kıta’sı gibi A na - dolu kıt’asmın da paleolitik devrinde meskûn bir kıta’ olduğu neticesine vara - biliriz. Her nekadar küçük Asyanın bu prîeolitik hayatı hakkındaki malûmatı - mız hemen hemen mefkut, ve hele

neo-litik devre aid bilgilerimiz daha çok fazla ise de bir gün gelip bunu meyda­ na çıkaracağımıza şüphe yoktur. Öyle 'görünüyor ki beklenen bugün, uzak de­ ğildir. Çünkü Alişar hafriyatını idare e- den Von Der Osten Adıyaman harabe­ lerinin keşfolunduğu 1928 yılında ora - lara bizzat giderek yeniden yeniye bazı çakmaktaşları toplamış ve bunları Şikago şark enstitüsüne göndermiştir. Von Der Osten 1934 te Londrada içtima eden beynelmilel prehistorik ve protoistorik ilimler kongresine bu keyfiyeti bildirmiş­ tir.

1931 tarihinde M . Kurt Bittel A n - kara gaz fabrikasının garbında kâin bir taşocağında çakmak taşından yapılmış bir takım alât ve edevat bulmuştur. De - laporte bunları paleolitik devre aid te - lâkki etmektedir.

Görülüyor ki her gün, mevcudu ço - çaltan yeni yeni şeyler bulunmaktadır. Tekrar ediyorum: Birkaç sene sonra, Hitit devrinden evvelki zamanlarda A - nadoluda yaşamış olan en eski medeni - yetlerin ciddî bir manzarasile karşılaşmış bulunacağız.

Davamızın ispatı için zarurî olan ikin­ ci delil de bu suretle elde edilmiş bulunu­ yor ki o da Anadolu kıt’asınm neolitik devirlerde veya muhakkak olarak buna tekaddüm eden çağlarda yaşamış mede­ niyetleri ve lâakal paleolitiğin en eski medeniyet devirlerini idrak etmiş olması­ dır.

Şimdi ötedenberi hep ayni toprakları işgal edegelmekte bulunan bir takım gruplara mensub insanlar, Anadoluların cedleri, şimdi tayin ve tespiti bizce müm­ kün olmıyan bir tarihte o belki de mezo- litik devrin sonlarında kendi oturdukları yerlerde ve yahud buralara en yakın ma­ hallerde hububatı keşfetmişler ve hay - vanları ehlileştirmişlerdir. Şüphe yoktur ki bu insanlar hububat ve hayvanatı gar­ ba götürmeden evvel uzun müddet bun­ lardan bizzat kendileri istifade etmişler­ dir.

Şimdi araştıralım: Bu adamlar kim - lerdir? Yani bunlan hangi ırka bağlıya- biliriz?

Bu suretle iki yoldan cevab verilebi - lir: Biri kablettarihte ve tarihin mazbut devirleri içinde bulunmuş iskeletleri tet­ kik etmek, diğeri bugün ayni mahaller - de oturan canlı insanları tetkik etmek.

(4)

O iskeletlerle bu canlılar arasında ya­ ratılış bakımından bir rabıta var mı?

Anadoluda prehistorik devre aid is - keletler henüz elimize geçmemişse de ba­ zı Hitit iskeletlerine malik bulunuyoruz. Bu iskeletler B . Şevket A ziz tarafından etüd edilmiştir. B u iskeletlerin anatomi bakımından gösterdiği mümeyyiz vasıf - ların teferruatına girişemiyeceğim. B u

-av

Referanslar

Benzer Belgeler

Görüleceği üzere Yenikapı metro ve Marmaray kazısında ortaya çıkarılan Theodosius Liman alanı atlardan geyiklere, yunuslardan fillere kadar çok sa- yıda hayvan

Keskin (2015)’in ortaokul öğrencileri üzerinde yapmış olduğu çalışmada beden eğitimi dersine yönelik tutum noktasında kadın ve erkek öğrenciler arasında anlamlı

deki uzmanlar tarafından gerçek- rilen ve Van Gogh’un sağlık dos- ırı ile yazdığı çok sayıdaki mektu- inclenmesine dayanan geniş kap­ ılı araştırmayla ilgili

KCÝÝ toplam ve alt grup puanlarý, evlilik öncesi cinsel iliþki yaþamasýný olaðan karþýlayanlarla, karþýlamayan gruplar arasýnda deðerlendirildiðinde istatistiksel

İşte Kadını Tanımak bu türden bir ya­ pıt: Tıp biliminin ışığında, ama akıcı ve tertemiz bir Türkçeyle yazılmış yapıtın en önemli iki özelliği;

Streptococcus intermedius’a Bağlı Çoklu Pyojenik Karaciğer Apsesi Multiple Pyogenic Liver Abscesses Due to Streptococcus intermedius.. Merve Sarı , Salih Cesur , Metin Özsoy

1) En uzun çıkış süresi 12 gün ile Karagöbek ekotipinde, en kısa çıkış süresi ise 8 gün ile Çarşamba ekotipinde görülmüştür. 2) En uzun çiçeklenme

İnsan toplulukları, tarih boyunca irili ufaklı birçok medeniyet kurmuştur.Bu medeniyetler, insanların tüketim ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla üretim