• Sonuç bulunamadı

Yahya Kemal vasfında

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yahya Kemal vasfında"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

C'UM HUKlYfcT

İ K ü l t ü r

}

T U N L A R !

Yahya Kemal vasfında

İki sevgiliye

N e (O lim pos) tepesinde (Zefs) gör­ düm , ne eski İyonya y a lıla rın d a şair H om iros’a rastladım ! H a tta b ir zam an P a ris k ah v ele rin d e zevk ve san ’at p re n s­ liği eden ( J . M oreas’ı) dahi ta m m ış d e ­ ğilim . L â k in ne zarar? Bana b u n la rı hiç ara tm ıy a n b ir aşinaya m alikim . Ç ü nkü Ista n b u lu n otuz yıla y ak ın b ir zam an- d a n b e ri em salsiz b ir ş e ta re t p ın a rı v a r­ dır. K âh Ç ırçır su y u k a d a r d u ru akan, k âh fevvareleşip fışk ıra n b ir k aynak. İm b ik ten geçm iş gibi b e rra k ve b ililir endam lı fıskiyeler gibi a tılg an Dİr t a ­ biat...

Seziyorsunuz ki Y ahya K em alden b a h ­ sediyorum . B eyazıd cam iinin se rin lik ­ leri ve g ü v ercin leri gibi, S ü ley m an iy e- ni:ı şad ırv an ı ve m in areleri gibi bir Y ahya K em al... H a tta E m irgânıtı, K a n - lıcan ın bab acan ç ın a rla rın ı a n d ıran , Bo­ ğazın körfezine, m ih râb âd ın a Y uşa t e ­ pesine benziyen b ir Y ahya K em al...

Ş u benzetişleri hayli çoğaltabibriz. L â ­ k ırd ı olsun, edebiyat yap alım diye değil; ç ü n k ü b u pek değersiz b ir İştir. Tam aksine olarak, y an i o nu iy i aniıyalım ve doğru an la ta b ile lim diye..? Y ah ­ ya K em alin kafasını, sırf m illî k ü l­ t ü r b ak ım ın d an d ü şündüğüm üz, b ir a n ­ da on u n için - m eselâ - T c p k a p ı sa ­ ray ın a, yalıud E v k a f m üzesine b en zet- m iyelim ?. Bu p ek yerin d e - an c a k t a ­ m am lanm ası iktiza eden - b ir görüş o - lu rd u . Z ira Y ahya K em ald e ş a rk h â ­ zin eleri k a d a r zengin b ir de g arb iıfa n ı v a rd ır ve zate n on u n b u k a d a r iyi şark sezginliği oradan gelir. M eşhur P rofesör (B row n’ın ) eşsiz İra n anlayışı, gene k en d i İngiliz k ü ltü rü n d e n çık tığ ı gibi...

* * *

T l - ZfrlOJtü

Yazan:

F a z ü Ahmed Ayhaç

«İnsanlar anlaşıldı, h a y atın da s ırrı yok!» «Şehrin elem inden en u zak m e rh a le ­ deydim . «F anileri gökten ay ıran p erdeye deydim » «M adem ki deniz ru h u n a sır verdi se­ sinden «Çık k u rtu l o d a r v arlığ ın ın hen d ese­ sinden!» T ü rk ç e y i kim de b u k a d a r tortusuz, n ere d e b u k a d a r şeffaf ve asil gördük?

Y ahya K em alin m u hayyilesi, h a y a l peren d eciliğ in d en ve zevki kelim e h ok­ kabazlığından d a im a tik sin m iştir. Bizim nice zam an b ü y ü k şairlik sandığım ız şey lere o iğ ren erek b a k tı. H a tta b u n ­ la rd a zekâ iffetine u y g u n düşm iyen de­ ğersiz b ir el ç a b u k lu ğ u b ile gördü!. M ısralard an b ir atla m a ta h ta sı y ap arak b ir sıçray ışta Z ü h a lin h a lk a la rım y a k a ­ lam ak, İkincisinde K eh k eşan ın ensesine binm ek ona şiir değil, p an ay ır tuhaflığı gibi g ö rü n ü y o rd u . K â in a tı b ir a t cam ­ bazhanesine çev iren içsiz nazım ş a k la ­ b a n lık la rın a biz h ay ran d ık .

• Ç ıktım sem e v a ta h â k - b e ıs e r «İndim sem ev at İle beraber!»

B eyti nicem ize nice zam an, yalnız A b d ü lh a k H âm idin ç ık a rıp İn d ireb ilece­ ği b ir d e h a asan sö rü gibi g ö rünüyordu. Y ahya K em alse bizim saflığım ıza * acıdı. Ve bizi b ay ram salıncağında sallan an ç o cu k la r k a d a r toy buldu! K endisi t u ­ tu p da (M ak b er) de en güzel beyit: «Bir g ü n d ed i ıstıra b içinde «Ben ölm eğe gelm işim b u H inde»

B ey tid ir dediği zam an, çoğum uz o- n un a la y ettiğ in i sanm ıştık. K im im iz de sanıyorduk, k i şair, (o rijin a l) görü n m ek için a y k ırı lâ k ırd ıla r söylüyor. H alb u k i h a k ik a tin hiç de öyle olm adığı sonra anlaşıldı. Z aten k o n u şm ak tak i «cilıan- girane» k u d re ti o k a d a r k ö p ü k lü y d ü ki, g a ra b e t a rk a s ın d a n koşm ası, g ü lü n e o - lu rd u .

B en K em alin ne dem ek isted iğ in i, o - n u n daim a tazeleşen şu eski m ısraların ı ilk du y d u ğ u m d ak ik ad a an lam ağ a b aş­ lam ıştım :

«Ey şim di elâ gözleri süzgün, sesi şa k ra k «K um ral saçın ü stü n d e gö rü rsen İki

üç alt

«Git k u y tu h ıy a b a n la ra , al b ir k u ru , y a p ra k «Yadet k i se v iştik ti İlâhî adalarda!»

Bizim T an zim attan sonra yetişen k a ­ lem b ü y ü k lerim izin çoğundaki g a ıb lılık tıp k ı B eyoğlunun P arisliliğ i nevTııden- d ir ve bize şeref verecek m a h iy e tte de ğildir. Ç ü n k ü g a rb lıla şm a sa n ıla n şeyi: b ü y ü k b ir kısm ı, sadece b ir (B alkanlı laşm ıy a) benziyor.

İşte Y ahya K em ali, m illî zevki, b u far k ın a v a rılm ıy a n salgjn k arşısın d a ko ru m u ş b ir k a h ra m a n say arım . B ugüı edebî d uyguda gerçek A v ru p a h ta n ıd ı ğım en seçicin T ü rk şairi de od u r. N e­ sil? N için?.. Bu su allere k ısaca ceval verilem ez. G elecek yazıda aziz o k u y u ­ c u la rla y en id en konuşacağım .

Fazıl A h m ed A Y K A Ç

Y unan m itolojisi bize efsane diye n a k ­ lediyor: Zefs ta n rı, b ir e h le n e k ta r d e ­ dikleri ik siri içerm iş, ö b ü rü ile de y e r­ y ü zü n e y ıld ırım sav u ru rm u ş. E n b ü y ü k E skiçağ destancısı ise d ü n y ay a kapalı gözleri ile b ü tü n geleceği görm üş. K en ­ disi b u âlem i b ırak tığ ı g ü n d e n b e ri c i­ h an ın ş a irle r i onu an ıy o r. H atırası, a - s ırla r ın a s ırla ra u z a ttığ ı b ir çelenge döndü. G elen geçen nesiller, o nu om uz­ l a n ü stü n d e taşım ak tad ır. E bediyete doğru yol alan b ir ih tifal k e rv a n ı h a ­ linde...

J . M oreas’a gelince: N asıl, koskoca ç a rşın ın göbeğinde b ir bedesten, onun da filân köşeciğinde k ü çü cü k b ir d ü k ­ k â n v a rd ır k i say ılı m ü şte rile ri, yalnız çok ince zevk zenginleri ve b ilg in le ri­ d ir; F ran sız ed eb iy a tın ın m ily a rla r do- I lu p azarın d a da b u şairin y e ri odur. ! M alarm é gibi, V aléry gibi...

İşte Y ahya K em al de en önce bu u s ­ ta la r u sta sı ile ri ad am lara benzedi ve işe öyle başladı. L â k in b u g ü n benim yaşım a e re n n eslin üzerin e serd iğ i göl­ ge F ra n sız şairin in k in d e n hem d aha ge­ niş, h em d ah a u z u n d u r. T o ru n larım ızın to ru n la rı, b a ş la rım b u g ü n lere ra h a t r a ­ h a t çev irm ek için v ak it b u lu r la rs a b i­ zim n e sille rin b aşbuğu diye Y ah y a K e­ m ali g ö recek lerd ir sanıyorum . B azıları­ m ızın onda k u su r diye cım bızlam ah is­ tediği nice n o k ta y a geleceğin çok d e ­ ğer vereceği in an m d ay ım . O yüzdendir ki T ü rk ed eb iy a tu ıd a Y a h y a K em ali k endim e te k m ü rşid b ild im ve ona g ü ­ venim h e r g ü n d a h a sağ lam laştı. N için?. Böyle b ir sorguya, şöyle böyle otuz y ıl­ dır, hem dilim , hem de kalem im le parça parça c e v a b la r v eriyorum . Y alnız açık söyliyeyim k i b ü tü n b u söylediklerim i ve sö y liy ecek lerim i an cak ona d air d ü ­ zenlem ek istediğim b ir k ita b ın h azır­ lık la r ı say arım . Ç ü n k ü Y ahya K em ali o k a d a r çok beğenirim ve on u n dili ü s ­ tünde hiç b ir tü rk çe görm em ... Y azım ın b aşın a koyduğum esatiri isim leri ne se- beble k u llandığım ı şim di an lıy o rsu n u z değil mi? E vet öyledir tam am lle öyle!. B enim im anım bu!..

H em en hepim iz, şu fikir, b u nazariye filâ n gibi ç ü rü k riv a y e tle re bağlıyız. H em çü rü k , hem de y ay g aracı ve kısa ö m ü rlü b ir takım u y d u rm alar... H a lb u ­ k i Y ahya K em al, şiirde «modayı» değil,

'aşıy an ve y aşatan özü sezer ve şaşm az bir isabetle, d eğ işik lik ler, o rta sın d a saoit kalan bu cev h eri seçm ek ve y ak alam ak s ırrım b ilir. K em al, deniz gib id ir, ü s ­ tü n d ek i k ırışık la r, ne o lu rsa olsun yek- pareliği bozulm az v e tükenm ez... Biz çok defa (o p a rlö re ) benziyoruz. (Ah, şu fren k k elim elerin d en ne k a d a r tik sin i­ yorum ; b u n u da istem iy e istem iye k u l­ lard ım !) E vet o ç ığ ırtk a n b o ru y a b e n ­ ziyoruz ve o n u n gibi k alın ve ablak k o nuşuyoruz. Y ahya K em alse rü zg âr gibi esiyor, nesim o la ra k da, b o ra h a ­ linde de...

Biz s a n ırd ık ki şiir, üzerine yalnız g ü ­ zel h ay aller, m untazam fik irle r ve m ü ­ kem m el m ısra la r dizili b ir teşb ih tir. Bu anlayış eksik ve (b u rju v a ) b ir an lay ıştı. Y ani o rta h alli b ir d u y u ş ve dü şü n ü ş m ahsulü... B u tıpkı, «m im arî dernek T aksim de k alo rife rli ap artım aıı yap­ m aktır» dem eğe benzerdi. B u tıp k ı za­ ra fe ti, balo esbabı, yapm a çiçek, tek gözlük ve d an slı çay sanm ak gibi biı zevk d ü şk ü n lü ğ ü n ü n ve görgü y o k su l­ lu ğ u n u n ifadesiydi. O seb eb led ir ki en ile ri galenlerim iz bile nazm a firak la, is­ ta n b u lin a ra s ı züppe b ir k ılık verm edi A v ru p a lılık tır sandı. H alb u k i Y ahya K em al m eseleyi b ü sb ü tü n b a şk a tü rlü an lam ıştır. O nda şiir, ta b ia tin öz sesi­ d ir ve san’a tın ta kendisi. Şöyle böyle b ir yap m acık değil! O kuyalım :

«K örfezdeki d u rg u n suya b ir bak, gü­ lecek sin «Geçmiş gecelerden b iri y a tm a k ta d e ­ rinde. . «M chtab, ir i g ü ller ve senin en güzel aksin «V elhasıl o r u ’ya d u ru y o r y erli yerinde»

G ene okuyalım :

«K andilli y üzerken u y k u la rd a «M ehtabı sü rü k le d ik sularda» «H ülya tep eler, h ay al ağaçlar »D urgun suda dinlenen yam arlar»

Y ahya K em al, sade o larak y ü k sek ve i tek ellü fsü z o larak d erindir:

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Tam tutulma ortası: 22.13 Tam tutulma sonu: 23.03 Parçalı tutulma sonu: 00.02 Yarıgölge tutulma sonu: 01.01.. Tutulma, parçalı tutulmanın başlayacağı 20.23’ten sonra

İstanbul’a dün sabah gelen ve Karaköy Yolcu İskelesi kıyısına demirleyen dünyanın en büyük beş yıldızlı yüzer oteli Grand Princess, basm.. mensuplarına Setur

Ancak, Ratip Efendi dü~manlar~~ taraf~ndan olmad~k iftiralara u~ra- m~~~ ve bu iftiralar onun önce görevinden azledilmesine, daha sonra Rodos'a sürülmesine ve daha sonra da

Strese giren çekirgelerin şekerli şeyler yemesi, streste olmayanlara göre karbonca daha zengin fakat azotça daha fakir besinler almaları anlamına geliyor. Bu arada vücutları

memiş, veraset usulünün babadan büyük oğula geçmesi ve Mısır valilerine Hıdiv unvanı verilmesi hakkındaki fermanları ancak ha­ lefinin halefi olan İsmail

Ünlü ozan ve libretto ya­ zarı Hofmannsthal, Strauss'a yazdığı mektuplardan birinde şöyle der: «Salome'ye egemen olan renk menekşeydi; Elektra'- yı gri ve

Ümit ALEMDAROGLU İZMİR-Ayvalık’da de nizi kirlettikleri gerekçe­ siyle kapatılan 16 zey­ tinyağı fabrikasının sa­ hip ve yöneticileri fab­ rikalarım yeniden

İstanbul Belediyesi tarafından devralındığı 1937yılından beri boş kalan ve harabeye dönen İlidir Kasrı, 1982yılında Kurum tarafından onarılmaya başlanmış