S a h tfe É
A K Ş A M
SARAY ve BABIALININ İÇYÜZÜ
Yazan: SÜLEYM AN KÂNI r r Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur «* Tefrika No. 320
Cevdet paşanın adam yetiştirmek
"
hakkında bir mütaleası
Abdülhamit (nasm ittifakı Rus-
ya ile harp maddesi üzerinedir. Umumun bu emeli terviç edilmi- yecek olursa halk arasında Sul tan Murat taraftarlığı kuvvetle necektir.)
Yolunda içli, dışlı telkinat kar şısında kala, kala Rusya ile har bin kendi saltanat menafiine uy-
S'jn düşeceğine kani olmuştu.
Halk muharebe ile uğraşarak baş ka şeyler düşünemiyecekti!
Hele bir de galebe çalınır, ya- r-.-ut hiç olmazsa neticede münasip şartlarla bir müsalâha akline mu vaffakiyet hasıl olursa artık sal tanatı sarsılmaz bir kuvvet kesbe- decekti!
Bu mülâhazalarla Petersburga elçi gönderilmek tedbirine ehem miyet verilmedi. Günler geçirildi. El altından yaptığı bu teklifin bi le devleti aliyece ihmal görmesi Rusyaya ağır geldi.
Devleti aliyenin neşredilen ka nunu esasiyi tatbike geçerek mec lisi mebusanı içtimaa davet etme si İngiltere kabinesi üstünde iyi bir tesir yapmaktan hali kalma mış, İngiltere hükümeti İstanbula elçisini iade eyliyeceğini bildir mişti. (20 mart 1877).
Londra protokolü tersane kon feransının şartlarını bir derece daha tahfif eylemişti.
Bu protokol ile Rusyanm bir notası Babıâliye, 3 nisan 1877 de tebliğ olundu. Abdülhamit bunu mebusan meclisine tevdi etti.
Mebusan meclisi 9 nisanda A v rupa ve Rusya tekliflerinin kabule şayan olmadığına karar verdi.
Avrupalıîar bu cevabı pek mü- teazzimane buldular. (Böyle bir cevap vermek için devleti aliye dünyanın en kuvvetli bir devleti olmalı id i!) diyenler oldu.
Paris muahedesi Osmanlı dev- letile Avrupanın büyük devletle rinden biri arasında bir ihtilâf çı karsa bunu halleylemek üzere di ğer devletlerin dostane tavassutta bulunmalarını kabul eylemişti. Babıâli bu kayıttan istifade etme ğe kalkıştı. Fakat bu teşebbüsten de bir semere hasıl olmadı.
1856 senesinin güzel günleri ar tık uzaklaşmış, Avrupa bu taah hüdünü çoktan unutmuştu.
Ruslar muhasamatı açtılar. Bu na yaniız Londra kabinesi itiraz etti. Rusyanm bu hareketile ken disini Avrupa konserinin haricine attığını bildirdi. Fakat onun da bu şiddeti çok devam etmedi. Rusya ile muharebeye tutuşmaktan ise muharebenin İngilterenin menfa atlerine sekte iras etmemesini ta lep ile iktifa etmeğe kendini mec bur gördü.
Artık savaş topları alabildiğine gümbürdüyordu!
Adam yetiştirmek!
Cevdet paşa Abdülhamide beş defter halinde takdim ettiği ma ruzatın bir. yerinde şu mütaleayı irat eyler:
[Reşit paşa devlete pek çok *adam yetiştirdi. Âli paşa ise adam yetiştirmek şöyle dursun, (yetişe c e k adamların yollarını vuruyor) "diye halk arasında matun oldu.
Mukaddema devletin haricî iş leri Fenerli Rum beylerinin elle rinde iken Rum fitretinde devle tin Rumlar hakkında emniyeti
münselip oldu; Sultan Mahmut
Rum tercümanlarının istihdamım menetti; Babıâlide açtığı tercü me odasında hep islâmdan tercü man ve mütercimler yetiştirdi.
Yetiştiğimiz zamanlarda hari ciye nezareti dairesinin memur ve halifeleri hep müslümandı. Tercü me odasında yalnız Sarafin na mında bir hıristiyan hülefaya ho calık ederdi; bir de Maroni müter cim vardı. Bu ikisinden başka Ba- bıâlide hıristiyan memur yoktu.
Vakıa Reşit paşanın A gop na mında bir fransızca serkâtibi var ise de kendi dairesi halkından sa yılırdı; Babıâlinin resmî memuru değildi.
Reşit paşa Sultan Mahmut za manında görmüş olduğu usulü ta- mamile muhafaza etmişti. Onun yerine Âli paşa geçtikten sonra Ermeniîere ziyade itibar etti. Ha riciye nezaretinde teşkil olunan tahrirat hariciye odasına Ermeni- leri doldurdu.
Ermeniler de yavaş yavaş müs-
lüman efendileri, hattâ devlete
sadık Ermeni memurları bile bi rer takrip ile defettiler.
Yeniden odaya alınacak efen dileri hep kendi fikirlerine mu vafık Ermenilerden aldılar. Hari ciye dairesinin nazik işleri hep Ermeniler elinde kaldı.
İşte bu seyyiatı Âli paşa tesis edip gitmiştir.
ö y le görünüyordu ki Âli paşa müslümanlardan hariciye işlerine aşina adamlar yetişirse kendisine rakip olurlar diye korkuyordu.
Müslümanların Âli paşa hak kında buğzu adavetlerine başlı ca bir sebep te devletin ruhu me sabesinde olan politika ve harici ye işlerinde Ermenileri istihdam eylemesidir.
Fuat paşa kayıtsız bir adamdı. Reşit paşanın ikbal vaktinde ona güzel muavenet eylediği gibi Âli paşaya refakati günlerinde de ona uyardı. Lâkin yetişecek adamla rın yolunu vurmak tekellüfüne dahi girmez, belki tabiî bir fırsat elverirse yardım dahi ederdi.
Fuat paşanın kayıtsızlığı hususî hayatında ve işlerinde de kendisini gösterirdi. Buna bir sebep te ken disinde pederinden mevrus kalp hastalığı idi. O tıbbiyeden diplo ma ile çıkmış olduğundan kendi sinde bu hastalığın mevcudiyetini bilirdi; bu hastalığın başlıca ilâcı ise telâş etmemek, her hususta ka yıttan azade olarak yaşamak ol- masile o da hiç bir şeyi kaydet mezdi.
Kırım muharebesinden sonra
devleti aliye Avrupa devletlerin den sayıldı; Avrupa hukukuna nail oldu.
Fakat İstanbulda İngiliz ve
Fransız elçileri nüfuz yarışına çık tılar. Reşit paşa eskisi gibi İngiliz politikasında devam, Âli ve Fuat paşalar Fransız politikasını ilti zam ettiler. Rıza paşa da Fransız sefaretile münasebette bulunurdu.
Bu sefaret ise daima Reşit paşa aleyhine işlerdi.
Fuat paşa ametçi iken Mahmut Nedim bey mektupçu idi. Geceleri daima hembezmi sohbet olurlardı.
Fuat paşa dirayet ve malûma- tile ileriledi; Âli paşa ile atbaşı beraber gitmeğe başladı.
Mahmut Nedim bey ise o ikti darda olmadıktan başka pek mü- televvin bir zattı.
Reşit paşa bir gün Mahmut Ne dim beyin tavır ve mişvarından canı sıkılarak:
— Bizim mektupçu bey sabuna benzer. Amma ne el yunmağa ya rar; ne de çamaşır yıkamağa!
Demişti.
Mahmut Nedim bey terakki
edemiyerek hariciye müsteşarlı ğında kaldı; dilgir oldu. Fransa sefareti Reşit paşa aleyhine dü şünce bundan Reşit paşanın ik balden sukutunu anladı. Rıza pa şa koluna semer devirdi!]
Cevdet paşa kendi yetiştiği de virdeki gidişten işte böyle bahse diyor.
O tam kemale erdiği sırada ar kadan yetişenlerin Abdülhamit devrinde kendisinden yüksek ma kamlara çıktıklarını gördü.
Abdülhamit saltanatının ilk on senesinde Hayreddin, Sait, Kâmil paşalar gibi mahdut bazı zevatı sadarete kadar ileri çekmiş, bun dan sonra yüksek makamlara ye tiştirdiklerinin adedi artmıştır.
Fakat Abdülhamit bir kere bir
makama lâyık ve münasip gör
düklerini kendisince pek büyük icap ve zaruret olmadıkça değiş tirmekten hoşlanmazdı.
Bunun içindir ki sadarette teb dil akçesi gibi kullandığı Sait pa şadan başka bu makamda Kâmil, Cevat, Halil Rifat, Ferit paşalar, meşihatte Cemaîeddin efendi, se raskerlikte Ali Saip ve Rıza, bah- riyede Hüseyin Hüsnü, hâriciye de Kürt Sait ve Tevfik, dâhiliye de Münir ve Memduh, adliyede Cevdet, Rıza Abdürrahman, ma arifte Mustafa, Münif, Zühtü; zi- raatte Selim Melhame, Tophane müşüriyetinde Zeki paşalar, ba zıları ölünceye kadar ve çoğu se nelerce, kaldılar.
Sultan Hamit Hicaz vilâyetini Osman ve Ahmet Ratip paşalara dördüncü orduyu Zeki paşaya has
kılmış gibi idi. (Arkası var)
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi