a*
**
**
**
**
**
*»
**
**
**
**
**
*»
**
**
*»
»*
**
**
**
**
**
«*
**
**
**
**
**
**
**
*.
**
**
*'
1389 Hicri
Rebiül’âhır
3
Günün
uzaması
00 dakika
1385 Rum!
HAZİRAN
5
Yü: 1969,
Ay: 6.
Gün: 169,
Hızır: 44
HAZİRAN
G ü n e ş 4 26 Ö ğ le 1 2 İS İkindi 1 6 1 5 A k ş a m 1 9 4 3 Y a t s ı 2 1 47 İmsak 2 09Günün devamı: 15 S. 17 D. Gecenin devamı: 8 S. 43 D
Ç A R Ş A M B A
(Karadeniz Ereğllsl’nln kurtuluşu: 1920)
Şımartılarak büyütülen bir oğul, hayat mücadelesinde kaybeder; güvenden ve sevgiden yoksun bir bedbaht olur.
Su gelir taşlardan, »-■ Karşıkl yamaçlardan, Tozluğma bağ öreyim, — O sungullu saclardan, T Üstesi: 169 ı—ı Kuzu içi pilavı, zeytinyağlı İç bakla, cacık.
169 — ANLADIM!... ANLADIM!...
Sultan Mahmut, bazı kelimeleri kaba telâffuz eder; bu yüzden de herkesin dikkatini çekerdi. B ir gün padişahın çok sevdiği musahip Sait Efendi, huzura çıkarak:
— Efendimiz, dedi. Kulunuza geçmiş olsun demiyorsu nuz. Dün bir kaza geçirdik ki, sormayın. Sayel şahanenizde bendehaneyi tamir ettirmiştik. Yapıdan çıkan talaşları da bahçenin bir köşesine yığmıştık. Şu bizim Arap bacı patlı can kızartmak üzere bir kucak talaş alarak ocağa atınca, ocak birdenbire parlar. Arap Bacı, telâşa düşer. Arap te lâş ettikçe talaş parlar. Talaş parladıkça Arabın telâşı artar. Böylece talaş ve telâş kelimeleri birbiri ardınca sırala nınca Sultan Mahmut gülerek:
w Anladım, Sait dedi, anladım. Sus artık... BESTEK A R, KEMANI SADAK HOOASAR * ^ * T 8 8 9 ’da İstanbul'da doğmuştur, ilkokula giderken mu
sikiye heveslenmiş ve okulun musiki hocası Aram Efendi den musiki dersi almıştır. Meşhur okuyucu Şınark ve Ham- parsum efendilerden de bütün inceliklerini öğrenmiştir. 1924 te evlere musiki dersi vermeye başlamıştır. Güfteleri kendi şiirlerinden eserler bestelemiştir. 6 nisan 1946’da ölmüştür.
B ir uşşak şarkısı:
Seni ancak seni ruhum gibi sevdim meleğim Seni ömrüm seni her dem görebilmek dileğim Ne olur şevki hâyâtım acı bir lâhza bana Kanamış gözlerimin yfişını artık sileyim 121 — T E R B İY E VE NEZAKET KURALLARI B ir lokantada başkalarının oturdukları bir masaya yer leşmek mecburiyeti varsa, orada bulunanlara selâm vermek terbiye icabıdır. Birçok durumlarda selâm verip vermemek hususunda kati bir kaide koymak pek müşküldür. Bu gibi hallerde duygumuz bize doğru rehberlik edecektir.
TÜRK TARİHİNDEN İLGİNÇ OLAYLAR (Devam) Tam bu sırada, fevkalade güzel bir kız, kalabalığı ya rarak AU Paşanın ayaklarına kapandı. Hüngür hüngür ağ layarak, sarraf babasıyle kardeşlerinin affedilmesi İçin yal vardı. İhtiyar derebeyinin bu şahane genç kız güzelliği kar şısında İradesi sarsılmıştı. Kızın omzundan tutarak ayağa kaldırdı. Gözlerinin içine baktı.
— Peki, dedi, affediyorum. (Devamı yarın)
Bunun için de türlü entrikalar çeviriyor, ihtiyar mareşali kandırmaya çalışıyordu.”
S» fil" I ....--- --- --- --- — ----.-- — W '
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi