• Sonuç bulunamadı

Tiyatronun büyük kaybı:Vasfi Rıza Zobu artık anılarla yaşayacak

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tiyatronun büyük kaybı:Vasfi Rıza Zobu artık anılarla yaşayacak"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

16

MİLLÎYET24 KASIM1992SALI

T T -

TO G rm

SANAT

Tiyatromuzun büyük kaybı

ONU SAHNEDEKİ

ROLLERİYLE ANIMSAYACAĞIM...

Zeynep ORAL

H

ABER biraz önce geldi: "Türk tiyatrosu bü­ yük ustasını, Vasfi Rıza Zobu’yu yitirdi” diye geldi... O anda, hani derler ya, bir sinema şeridi gibi yıllar, günler, minicik anlar, Vasfi Rıza Zobu’lu binlerce an, onun binlerce hali üşüştü yüreğime, beynime. Ve en çok da o incecik kendine özgü sesiyle, “Vaaaay dostum, yine benim aleyhi­

me bir şeyler yazıyor musun?” diye soruşu...

Boşuna değildi bu soru...

1980 yılına dek Vasfi Rıza Zobu Türk tiyatrosuna katkıları, geliştirdiği tarzlar, kendine özgü oyun­ culuğu, tiyatro tutkusu, tiyatro yaşamı, deneyimi, birikimleriyle önünde eğildiğim bir usta, sohbetin­ den, kültüründen, renkli kişiğinden yararlandığım, sonsuz tat aldığım bir ustaydı...

12 Eylül darbesinden çok değil birkaç gün son­ ra, İstanbul Şehir Tiyatroları’nın başına getirildi­ ğinde ilk iş repertuardaki kimi oyunları (Emanuel Robles’in “ Montserraf’sı da dahil olmak üzere) ya­ saklayacak ve bana bundan böyle görevinin "Mü- fettiş” lik olduğunu açıklayacaktı (5 Ekim 1980 tarihli Milliyet gazetesi).

O günden sonra sık sık Vasfi Rıza Zobu’yla ko­ nuşmalar, röportajlar yapacaktım. Türkiye'ye ege­ men olan despotizme öyle bir ayak uydurmuş, bas­ kının öyle bir savunucusu olmuştu ki, içim acıyor­ du. Bu acımı dışa vuruyor, ona da söylüyordum.

“Türk kamuoyu sizi yıllardır usta bir oyuncu, büyük bir sanatçı olarak tanıdı. Şimdi kendinizi farklı bir biçimde tanıtmaktan, tiyatro talihimize Müfettiş' olarak geçmekten endişelenmiyor musunuz?”

diye sorduğumda, “Hayır” diyor, beni ikna etmeye çalışıyordu... “Ben OsmanlI’yım, Sultan Hamlt te-

baasıyım” diyerek düşüncelerini, eylemlerini sa­

vunuyordu (1 Mart 1981 Milliyet gazetesinden)... Günler, haftalar geçiyor, yasaklamaları, sa­ natçıların tiyatrodan kovulmalarını, soruşturmaya uğramalarını, 1402’likleri yaşıyorduk... Hiç unutmu­ yorum 1982’de bir gün Yıldız Kenter’in önerisi üze­ rine Vasfi Bey'in evine Şükran Güngör’le birlikte

“sohbete” gittik. Keyifle karşıladı bizi. O gün yal­

vardığımı anımsıyorum: “Adınızı daha çok zedele­

memek İçin, Şehir Tlyatrolan'ndan lütfen istifa edin” diye yalvardığımı... Çok öfkelendi. O günden

sonra bu konuyu konuşmadık. Artık onunla röportaj da yapmıyordum. Türk kamuoyunun onu 12 Eylül­ den sonra benimsediği kimlikle tanımasına içim razı olmuyordu... Ama o yine beni her gördüğünde,

“Vaaaay dostum” diye kollarını iki yana açıyor ve “Söyle bakalım yine benim aleyhimde bir şeyler yazıyor musun?” diye soruyordu...

Hayır Vasfi Bey, yazmıyorum. 1980, 81 ve 82’- deki söyleşilerimizden beri yazmıyorum. Keşke, diyorum... Keşke.. Keşke 12 Eylül’ü yaşamasaydık, keşke o rolü oynamak zorunda kalmasaydınız. Sahnede onca rolü ölümsüz kılan siz, keşke ya­ şamda o baskıcı müfettiş rolünü benimsemeseydi- niz...Ve şimdi ben artık sizi yalnızca sahnedeki rol­ lerinizle anımsayacağım...

KONFERANS---AYKUT Köksal’ın “Mimarlık Tarihinde Ayasofya” başlıklı konferansı, yarın saat 17.30’da Ayasofya Müzesi’nde gerçekleştirilecek.

Vasfı Rıza Zobu artık anılarda yaşayacak

I

“ Tiyatroya aşina olarak doğmuşum’

“ Tiyatroya laf söyletmem”

“ Her zaman yaşar

gibi oynadım" “ Politikayı hiç sevmedim”

“ Tiyatroyla 15’inde tanıştım”

TÜRK tiyatrosunun ünlü ustası Vasfi Rıza Zobu, bir süredir tedavi

görmekte olduğu Esnaf Hastanesi’- nde dün sabaha karşı 04.30’da öldü.

Hastane yetkilileri, Zobu’nun çe­

şitli rahatsızlıkları nedeniyle dört kez operasyon geçirdiğini belirterek, ölüm nedeninin yaşlılık olduğunu bildirdiler.

90 yaşında ölen Vasfi Rıza Zobu,

İstanbul’un Beyazıt semtinde dün­ yaya geldi. Alman Ticaret Mektebi’- nde öğrenci iken 1917 yılında Darül- bedayi-i Osmani Tiyatro Mektebi’- ne yazıldı. 1. Dünya Savaşı’nın baş­ laması ve Alman Ticaret Mektebi’- nin kapanması üzerine Sanayi-i Ne­ fise Mektebi Âli’sine sınavla girdi. Öğrencilik yıllan sırasında tiyatroda kendini gösteren ve başrollere çık­ maya başlayan Zobu, bu nedenle 2 yıl sonra öğrenciliği bırakmak zo­ runda kaldı ve Darülbedayi’nin kadrosuna girdi (1923). Şimdi Şehir Tiyatroları olan bu kurumda 57 yıl kaldı.

TİYATRO SEVGİSİ

Tiyatro sevgisi, Vasfi Rıza Zo-

bu’da dünya tiyatrolannı göre­ rek öğrenmek ve incelemek iste­ ğini çoğaltıyordu. Zobu, Uzak­ doğu hariç, Rusya’dan Ameri­ ka’ya kadar bütün ülkeleri gezdi. Tiyatro ve film stüdyolarında in­ celemeler yaptı.

Yazın alanında da çalışma-

lan bulunan Zobu’nun ilk mizah öyküsü 1923 yılında Tercüman-ı Hakikat gazetesi’nde çıktı. Y a- şamı süresince Türkiye’de yayı­ mlanan çeşitli dergi ve gazeteler­ de makale, eleştiri ve mücadele

yazılan yazdı. Çeşitli yazı ve röpor- tajlan ile 3 büyük seyahatnamesi basıldı. Türk tiyatro tarihi konusun­ da yayınlanan anılan daha sonra “O Günden Bugüne Anılar” başlığı ile

1977’de kitap haline getirildi. Vasfi

Rıza Zobu’nun, adaptasyonunu

yaptığı eserleri sahneye koyarak başladığı rejisörlük çahşmalan da son zamanlara kadar sürdü. î

Sanatçının Şehir Tiyatroları’- ndaki son görevi, genel sanat yönetmenliği idi. Zobu, kurul­ masında ve özellikle yaşaması­ nda büyük çabalan olduğu Şe 1 hirTiyatrosu’ndan 1975 yılının eylül ayında yaş haddi: nedeniyle emekliye aynldı Zobu’nun rol

aldığı başlıca

oyunlar şunlar: “Kayseri Gülleri” (1924), MusahipzadeCelal’den “Ay- naroz Kadısı” (1929), “Bir Kavuk Devrildi” (1930), N âzım Hikmet’in “Kafatası” (1932), Ekrem Reşit Rey’den “Lü- ’ küs Hayat” *

(1939) ve “Deli Dolu” (1934), Nal- yan’dan “Leblebici Horhor” (1937), Goldoni’den “İki Efendinin Uşağı” (1943), CevatFehmi Başkut’tan“Pay- dos” (1948), Daniel Riche’den uyar­ lanan “Hisse-yi Şayia” (1953). Vasfi

Rıza Zobu, 1972 yılında son kez Ce- vat Fehmi Başkut’un “Buzlar Çözül­

meden” adlı oyunuyla sahneye çıktı. Sinemad a da çalışan Vasfi Rıza

Zobıı, daha çok Muhsin Ertuğrul’un

yönettiği filmlerde rol aldı. İlk kez

Şadi Fikret Karagözoğlu’nun “Bican

Efendi Vekilharç” (1921) filminde, daha sonra “Ateşten Gömlek” (1923), “Karım Beni Aldatırsa” (1933), “Söz Bir Allah Bir” (1933), “Aynaroz Kadısı” (1938), “Tosun Paşa” (1939), “Kızılırmak” (Karako- yun 1947)ve“EdiileBüdü” (1953) filmlerinde oynadı. Sanatçıya 1981 yılında “Atatürk Sanat Armağanı” verildi.

Türk tiyatro tarihine ve Türk si­

nemasına büyük katkıları olan, sa­ natçı, 1988 yılında kendisiyle yapılan |bir söyleşide şöyle diyordu:

“Tiyatroyla tanıştığımda 15 yaşı- [ndaydım. Kimsenin yardımı olma- | dan, kimsenin minnetini almadan; , aracısız, tavsiyesiz, kendi kendime ti- | yatroyla tanışmış oldum. Şehzade-

başı Darülbedayi-i Osmani Tiyatro Konservatuvarı’na müracaat edip kaydoldum... Tiyatro Konservatu- van’na girdiğimde orada Ahmet Fe-

him Efendi, Manukyan Efendi, Nuret­ tin Şevkati, Şadi Fikret, Eliza Bine- meciyan, Kınar Hanım, Raşit Rıza Bey, Muahhid Bey, Behzat Bey, Galip Bey vardı. Şimdi bunların hiçbiri ya­

şamıyor. Ben sıkı duruyorum, ba­ kalım. Aslında vakit geldi, biliyo­ rum. Beni çağırdıklarının farkı­ ndayım. Ama henüz icabet

etmiyo-UNUTULMAZ İKİLİ: Vasfi Rıza -Bedia Muvahhit

N

e

DEDİLER?

TÜRK tiyatrosunun, sinemasının

en büyük isimlerinden Vasfi Rıza

Zobu’nun kaybı sanat çevrelerinde

büyük üzüntü yarattı. Görüşlerini alabildiğimiz sanatçılar Vasfı Rıza

Zobu için şunları söylediler:

Gencay Gürün: “Türk tiyatrosunda

bir sayfa daha kapandı. Kurulduğundan bu yana, Şehir Tiyatrolarına ve Türk tiyatrosuna en büyük hizmeti veren insanlardan biridir. Bugün tiyatroda çalışan sanatçıların en yaşlısının yaşından daha uzun süre tiyatroya emek verdi. Eşine az rastlanır bir komedi ustası, çok yönlü bir aktör ve tiyatro ustasıydı. Yeri doldurulamayacak bir sanatçıydı.”

Y ıldız Kenter: “Tiyatronun her türlü meşakkatine katlanmış, tiyatroyu bugünlere saygınlık kazandırarak taşımış bir büyük usta idi. Mesleğine gerçek bir aşkla, gönülden bir tutkuyla bağlı, örnek bir tiyatrocuydu. Bir sevgilimi daha kaybettim. Ağlıyorum...”

Lütfi Ay: “Değerli bir sanatçıydı. Bir

dönem bütün İstanbul halkını güldüren, rahmetli Hâzım’la M usahipzade komedi lerinde büyük çapta başarı kazanmış, tiyatroyu seven, tiyatroya hizmet etmiş olan unutulmaz kişilerdendi. 1950’li yıllarda Cevat

Fehmi Başkut, ben ve Zobu, tiyatro için

Londra’ya gittiğimizde gazetelerin başlıklarında “Türkiye’nin en büyük adamı geldi” diye yazıyordu. Çok hayret etmiştik. Şehir Tiyatrolan’na hizmet etmiş insanlardan biri olan

Vasfi Rıza Zobu büyük bir kayıptır.” Burçin Oraloğlu: “Tiyatromuzun

yetiştirdiği büyük sanatçılardan biriydi. Yeri doldurulamaz.”

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Hünkâr suyu, dik yokuş olduğu için fa m ızı kadife palanlı merkeplerle çıkılırdı, fakat Çırçır düz ayaktı.. O zamanlar Çır- çır’ı Alyanak Hüsnü

Ayetullah Sümer Sem i ha Sümer Burhan Temel Selâhattin Teoman Celâl Üzmen... Ayetullah

21 Aralık’ta Güneş Sistemi’nin en büyük gezegeni Jüpi- ter ve en küçük gezegeni Merkür gün doğumundan önce güney- doğu ufkunun üzerinde çok yakın görünümde. Satürn,

Her gerçek sanatçı gibi ele avuca sığ­ maz, anlaşılmaz, tanımlara sığ­ maz yanları var Ara Ustanın. Sa­ nırım işin heyecan verici yanı da burada; duyarlı

Slıakespeare, Yeats ve Sefer is 'ten çeviriler de yapan Bonnefoy ’tun ayrıca Rimbaud, İtalyan ve Fransız sanat tarihiyle ilgili incelemeleri de vardır. Burada

Fosil yakıtla çalışan motorla kullanılan elektrik motor, bazen tek başına bazen de diğer motora destek olarak sadece benzinle çalışan modellere kıyasla gaz

The present study involved 30 patients (31 ears) who had tympanic membrane perforations (diameter, 2- 6 mm) and were operated on in the Department of ENT, Haseki Research and

Kendisine yazılan kadı­ nın “benim için yazdı”, yazanın da onun için yaz­ dım demesine rağmen Pi­ raye Hanım’m öz oğlu, Nazım Hikmet’in üvey