S A Y I 5 5 5 1 O K A S I M 1 9 9 6
PARASIZ PAZAR EKİ
~TT 5 i 3
İSYANKAR BİLGE:
COHN-BENDİT
Başka hiç bir şey e
inanmadığı halde topluma
inanan bir adam. Her türlü
sabit fikre karşı ısrarla
özgürlüğü savılmıyor...
m m
BİZANS
MOZAİKLERİ
Bir restorasyon projesi.
İstanbul daki Büyük Saray
MozaikM üzesi, 1500yıl
öncesinin güzelliklerine
yeniden kavuşmak üzere.
"R IR A 7 lllll R
i d
n 7 m İM A R I
"
D lıif U . IH IL , Dl i l n L U U IV IH IU ...
Ümit Yaşar Oğuzcan aramızdan
ayrılalı tam oniki yıl geçti. “Köhne
dünyayı şereflendirdiğinde” yıl
1926 idi. Yaşasaydı 70 yaşma .
basacaktı. Ateşli bir kızamığın
ardından kekeme kalışını anlatırken
“O günden beri de ateşliyim” derdi.
ORAL ÇALIŞLAR
Sana geldim, içim ümitlerle dolu Beni sarhoş etme İstanbul, ne olur Bir gün ben de eririm caddelerinde Çürür kemiklerim, adım unutulur Yine sen kalırsın dipdiri, sımsıcak Göğün, bulutların, denizlerin kalır. Oynamaİstanbul, benimle oynama Bir gün öldürür beni bu dert, bu kahır
İstanbul sevgisiyle dolu bu satırların yazan Ümit Yaşar Oğuzcan, bundan tam 12 yıl önce kasım ayında İstanbul’da
bir yürek vurgunuyla yaşamını yitirmişti. O, kendi deyişiy le,“ Bir nesle aşkı öğretmiş adaırTdı. Bir çoğumuz onun şi irleriyle aşık olduk, onun dizeleriyle sevgilerimize renk kat tık. Yaşasa şimdi 70 yaşında olacaktı.
Ümit Yaşar’ın yaşamı aşk, aşkı şiir gibiydi. O kendisini şöyle anlatırdı: “ Benim hayatım roman değil. Baştanbaşa şiirdir benim hayatım, şiirdir ve aşktır.” Baki Süha Ediboğ- lu, Ümit Yaşar’ı şöyle tanımlıyordu: “ Ümit Yaşar kendi ya- şantılannı, aşklarını, çilelerini dile getirmekte ve tam anla mıyla kendini anlatmaktadır.”
Ben bu gönül tezgahında Aşk dokudum, aşk dokudum
Onun hayatı roman
değil baştan başa şiirdi.
Şiir ve aşk... Dostluğa
saygılıydı, vefaya çok
bağlıydı. Pek fazla
dostluk görmediğinden
yakınırdı. 58 yıllık
ömrüne çok şeyler
sığdırmış, çok acılar
çekmişti Ümit
Yaşar Oğuzcan. Son
röportajında, “Artık
ölümü aramıyorum,
yaşamı seviyorum”,
demişti. Ama,
ölüm onu yaşamı
severken yakaladı.
2____________________
CUMHURİYET DERGİBir nesle aşkı öğreten şair...
ŞARKILARDA ÜMİT YAŞAR
Biraz Kül Biraz Duman
Biraz kül, biraz duman... O benim işte! Kerem misâli yanan... O benim işte! İnanma gözlerine ben ben değilim; Beni sevdiğin zaman o benim işte...
Bir Ateşim Yanarım
Bir ateşim yanarım külüm yok, dumanım yok,
Sen yoksan mekânım belli değil, zamanım yok.
Fırtınalar içinde beni yalnız bırakma Benim senden başka sığınacak limanım yok.
Ağla Gitar
İçimde nice uzun yılların özlemi var Bu gece efkârlıyım ağla gitar, çal gitar Bitmesin bu sarhoşluk sürsün sabaha kadar
Bu gece efkârlıyım ağla gitar, çal gitar İçersen yaşıyordum bir ömrü ellerinden Şimdi geçtim dünyanın bütün
emellerinden
En hüzünlü şarkılar dökülsün tellerinden
Bu gece efkârlıyım ağla gitar, çal gitar.
DEVR-İ SÜLEYMAN
Devrimler açısından bu devir nisyan devri
Yobazlara sorarsan, bal gibi iman devri Kitaplar toplatılır, sahneler kapatılır; Olur bu gibi şeyler, devir Süleyman devri.
Annesi Güzide Hanını şair bir kadındı.
mutlaka onu çok mutlu edecek. Ümit Yaşar herzaman yaşamımdan şiiri çıkarırsanız ge riye pek bir şey kalmaz sözlerini kullanmıştır. Bu çok büyük bir tevazudan kaynaklanıyor. Çünkü bence şiiri kadar insanlığı da üstün dür. Bir kere gerçekten güzel insan tabir ede- bileceğimizbir insandı. Kimseye karşı haset duymaz, kıskançlık duymazdı ve bütün in sanlara yardım etmeyi severdi. Ayrıca kadın lara çok büyük değer verirdi. Şiirlerinde de bunu defalarca yansıtmıştır. Dostluğa saygı lıydı, vefaya çok bağlıydı. Ama kendi ifade sine görede pek fazla dostlukla karşılaşma dığını söylerdi.”
Ben güzel gözlü kadınları severim Bir de küçük ayaklıları, uzun boyunluları
Hem nasıl severim, öyle severim işte
Terler avuçları, kesilir solukları Ben mahzun kadınları severim Yavru ceylanca kadınları, ürkekçe
Hem nasıl severim, öyle severim işte
Bilemezsiniz ne güzeldirler, öpüştükçe
Ben akıllı kadınları severim Düşünen, az konuşan, o çok bilen
Her yerde, her zaman nazı çekilen
Hem nasıl severim, öyle severim işte
İçimde büyük, sonsuz ateşler yanmalı
Ölümüm bile o kadın yüzünden olmalı.
Ümit Yaşar, 58 yıllık ömrüne çok şeyler sığdırm ış,çokacılarçekm işti. Yaşamını da şiirsel ifadelerle şöyle dile getirmişti:
“ Köhne dünyayı 1926 yılında şereflendir dim. Daha doğrusu çilem 1926 yılında Tar sus’ta başladı. İlk çocukluk yıllarımdan bu yana çeşitli hastalıklar, kazalar geçirdim. Üç yaşımda ayağım kmldı, dört yaşında manga la oturdum, beş yaşımda yirmi basamak mer divenden düştüm, yedi yaşımda başıma san dık kapağı düştü, bu arada fazla ateşli olarak geçirdiğim kızamık sonucu kekeme kaldım, o gündenberi ateşliyimdir. Ondört yaşımda apandisit, ondokuz yaşımda böbrek (tek
böb-1. sayfanın devamı
Aşkokudum, aşkokudum ( ...)
Bir ömüryana yakıla Yazdığım sığmaz akıla Acımadım kırk dört yıla, Aşk okudum, aşk dokudum
Ümit Yaşar, aşka olan yaklaşımını anlatan bu dizeleri 44 yaşındayken yazmıştı. 1986 yı lında bir yürek vurgunuyla İstanbul’da, Ci hangir’de yaşamını yitirdiğinde58 yaşınday dı. Dolu, dolu, aşklarla ve ızdıraplarla bir ömür tüketmişti.
Kendi mezar taşınıza ne yazmak isterdiniz sorusuna yine aynı şiirsel uslubuyla şu ceva bı vermişti:
Doğdu Ümit Yaşar Yaşadı Ümit Yaşar Öldü Ümit Yaşar İlahi Ümit Yaşar
Ümit Yaşar, şiirlerin şarkıların adamıydı. “ Birazkül, birazduman...Obenim işte!, Ke rem misali yanan...O benim işte!” dizeleri onundu. “ Bir ateşim yanarım külüm yok, du manım yok, Sen yoksan mekânım belli değil, zamanım yok.” “ Bir kerre bakanlar unutur du derdi, günahı,...Görmem gözünün nuruna daldıkça sabahı. Ben hiç bu kadar sevmedim ömrümce siyahı. Görmem gözünün nuruna daldıkça sabahı.” “ İçimde nice uzun yılların özlemi var. Bugeceefkârlıyımağlagitar.çal gitar. Bitmesin bu sarhoşluk sürsün sabaha kadar. Bu gece efkârlıyım ağla gitar, çal gi tar.” Daha onlarca şarkı, onlarca duygu yük- lüdize.
Ümit Yaşar’ ın “50 yaşımdan sonra hayatı mı değiştiren kadın” dediği, ikinci eşi Ulufer ise onu şöyle anlatıyor: “ Ümit’in en değer verdiği şey dostluk ve vefa duygusuydu. O bakımdan anılması, yazılması, çizilmesi
10 KASIM 1996. SAVI 555
3
rekliyim), otuz yaşımda bademcik amel ¡yat ları geçirdim. Yirmi iki yaşımda evlendim, düşme, boğulma, otomobil kazası nevinden geçirdiğim ufak tehlikelerden sonra ııç kere de canımdan bezdim.(Burada intihar giri- şimleriııedikkat çekiyor) Eşimin adı Özhan. Vedat ve Lütfi adında iki oğlum var.”
Ümit Yaşar, Özhan’dan boşandı, çeşitli aşklara tutuldu. Özellikle Ayten’e olan aşkı için yazdığı şiirlerbiraşk baladı gibi gençli- ğindilinden düşmedi. “ Milyon KereAyten” şiirinde o günlerini ne güzel anlatır:
Ben bir Aytendir tutturmuşum oh ne iyi Aytenliiçkileriçipsarlıoşoluyorum negü- zel
Hoşuma gitmiyorsa rengi denizlerin Biraz Ayten sürüyorum güzelleşiyor Şarkılar söylüyorum
Şiirleryazıyorunt Ayten üstüne Saatim her zaman ya Aytenebeş var Ya da Ayteni beş geçiyor
Ümit Yaşar yalnızca bir aşk şairi değil . O biryergi ustası, keskin dilli bir eleştirmendi aynı zamanda. Toplumsal konuları ele alır ken.yinebiraşk ustası gibi giderdi konunun üstüne:
Tiryakisi oldular siyasileryalanın Cezası yok bu çağda milyon milyon çala nın!
Canı çıkar daima bizde altta kalanın Ümit Yaşar kendisine hiciv şairi adını ve rirdi. Yerginin zor ve tehlikeli bir iş olduğunu söylerdi. Ölümünden kısa birsüre önce yergi şairliğiyle ilgili şunları yazmıştı:
“Zor iştir şairlik, hele hiciv şairliği. Hatalı birdevlet adamını, ya da ünlü ve güçli'ıbir po litikacıyı en açık, en vurucu şekilde hicvede bilmek için şairliğin, hazırcevaplığın
ve zekânın yanışı ra yürek ister her şey den önce...Bu yüzden; edebiyat tarihi mize baktığımız zaman idam edilen.
derisi yüzülen ve en azından diyardan
diyara sürülen birçok hiciv şairine rastlıyoruz. Ve ben: hiciv şairi Ümit Yaşar, bugün yaşıyorsam, bu önsözü yazıyorsam, bu kitabı yayınlıyorsam, öldürülmemişsem, diyardan diyara sürülmemişsem; bu da yaşadığım ça ğın onuru ve yıllardır hicvettiğim dev let adamlarının yüzakıdır. Bundan şiir adına, memleket adına övünç duyuyo rum.” Teşekkür ederken bile alay ve hiciv var, dilin bu büyük ustasının söz lerinde.
Onun keskin dilinden kurtulama yanlar arasında Erbakan da vardı. 1969 yılında Erbakanbağımsızolarak Konya’dan milletvekili seçildiğinde şu dizeleri yazmıştı Ümit Yaşar:
Destek almakta geriden, inat ettin Profesör
Gericiliği yeniden, icat ettin Profe sör
Olmaz din madrabazlığı, etme sen bucanbazlığı
Yazık! sinmiş yobazlığı, azat ettin Profesör
Ümit Yaşar’ın yaşam serüveninde acılar ve sıkıntılar hiç bitmedi. İşinden oldu, parasız pulsuz kaldı. Çok sevdi ği oğlunu yitirdi. Son eşi Uluferonun yaşamıyla ilgili şunları anlatıyor:
“Onu en çok sarsan şey, tabii ki evlat acısı. Kaybettiği Vedat’ın acısı onu yıkmıştı. Ben, Ümit’le 76 yılında ta nıştım. Daha önce hiç görmemiştim kendisi ni, tanışmamıştım. Vedat öleli 3 yıl olmuştu tanıştığımızda. Evlenmeye karar verdikten 5-6ay önceydi. ‘Seninlebirşeyyapmak isti yorum. Banadestekol.’dedi. Kalktık,Gala ta Kulesi’ ne gittik. ‘Vedat’ın ölümünden sonra ilk kez gel iyorum ’ demi şti. “
Ümit Yaşar’ın oğlu Vedat. 24 yaşında, Akademiyi bitirmesine 10 gün kala Galata Kulesi ’nden atlayarak intihar etmişti. Bu acı ölüm, Ümit Yaşar’ın acılar denizindeki yaşa mında en büyük yarayı açmıştı.
Eşi Ulufer, Vedat’ın ölümünden sonra Ga lata Kulesi’ne gidişlerini anlatmayı şu
sözler-BENİ UNUTMA
Bir gün gelir de unuturmuş insan En sevdiği hâtıraları bile Bari sen her gece yorgun sesiyle Saat on ikiyi vurduğu zaman Beni unutma
Çünkü ben her gece o saatlerde Seni yaşar ve seni düşünürüm Hayâl içinde perişan yürürüm Sen de karanlığın sustuğu yerde Beni unutma
O saatlerde serpilir gülüşün Bir avuç su gibi içime, ey yâr Senin de başında o çılgın rüzgâr Deli deli esiverirse bir gün Beni unutma
Ben ayağımda çarık, elimde asâ Senin için şu yollara düşmüşüm Senelerce sonra sana dönüşüm Bir mahşer gününe de rastlaşa Beni unutma
Hâlâ duruyorsa yeşil elbisen Onu bir gün yalnız benim için giy Saksındaki pembe karanfilde çiğ Ve bahçende yorgun bir kuş görürsen Beni unutma
Büyük acılarla tutuştuğum gün Çok uzaklarda da olsan yine gel Bu ölürcesine sevdiğine gel Ne olur Tanrıya kavuştuğun gün Beni unutma .
le sürdürdü: “Galata Kulesinde, ‘Elimi bı rakma* diyecekti.
“Elini bırakmadım. Bir süre orada otur duk. Bir şeyler konuştuk ve çıktık. ‘Çok te şekkür ediyorum, bana bir şey i aşmakta yar dım ettin’ diyerek sözlerini bitirdi. Ama neyi aşmıştı onusöylemedi.Birdahadahiçbirşe- kilde Galata Kulesi’ne gitmedik. Vedat’la il gili anıları gerçekten hüzünlüydü, bil iyotsu nuz bir de bir kitabı var. Vedat’la ilgili yazdı ğı şiirleri topladığı kitabı. Bir insan için en büyük acının evlat acısı olduğunu söylerdi. Çünküdaha önce birküçükkızkardeşini kay betmiş, yakınlarını kaybetmişama böyle bir
acı duymamış. Ve daha bundan başka acılar. Birsanatçının yaşantındaki çeşitli acılar. Biz de hele de şiir yazan edebiyatçıların geçim için başka işleryapmasıgerekiyormaalesef. Ve işyerinde uğradığı haksızlıklar. 21 istifası var. Kimi kabul edilmiş, kimi kabul edilme miş. Ondan sonra dostlarından gördüğü vefa sız! ıklar ve daha önceki duygusal hayatında uğradığı, diyelim ki terkedilmeler veyahut iş te hisettiği acılar, hayal kırıklıkları bunlar var acı olarak.”
Ümit Yaşar oğlu Vedat'ın ölümü üzerine çok ağıtlar yaktı, çok şiirler yazdı. Bir şiirin de oğlunun ölümünü şöyle anlatır:
6 Haziran 1973
Pırıl pırıl biryazgünüydü Aydınlıktı, güzeldi dünya
Biradam düştü Ogün Galata Kulesi'nden Kendini biranda bıraktı boşluğa Ömrünün baharında
Bütün umutlarıyla birlikte Paramparça oldu
Biradam düştü Galata Kulesi’nden Bu adam benim oğlumdu
Ölüm, yaşamın parçasıydı
Ümit Yaşar, heyecanlı ve tez canlıydı. Ölü mü de böyle bir heyecanın, koşuşturmanın ardından gelmişti. Eşi UluferOğuzcanonun bu özelliklerini yakından yaşamıştı:
“ Ümit çok heyecanlı biriydi. Çok acele ciydi. Onun için oturarak geçirilen zaman ya zık birzamandı. Ve daima yeni projelerhazır- lardı. Benona. ‘Ümitseninkalbindurduğun- da değil, heyecanın, düşüncen, yaratıcı gü cün durduğunda öleceksin' filan derdim. Ama ne yazık ki tam tersi oldu. Onlar bitme mişti, ama kalbi durdu. Yaşam doluydu, pek çok kez ölümü aramasına rağmen. O da zaten ölüm de, yaşamın bir başka parçasıdır, birbaşka boyutudur derdi. Son bir rö portajı var. Ben ölümün ve yaşamın şa iriyim diye. Orada diyor ki ben artık ölümü aramıyorum, yaşamı seviyo rum. Ve onu dedikten bir süre sonra da
öldü. Ben de diyorum ki Ümit ölümü ararken ölüm ondan kaçtı, Ümityaşa- mı severken ölüm onuyakaladı.”
Ümit Yaşar, ilkşiirduygularını an nesinden almıştı. Güzide Hanım Tar sus’un şairkadınlarındandı. Duygulu, zarif ve etkili bir kadındı. Güzel şiir okurdu. Babası, gazeteci ve şairdi. Ga zeteci Lütfi Bey. Kurtuluş Savaşı gazi- lerindendi, İstiklal madalyasına sahip ti. Ümit YaşarTarsuslu’ydu, Çukuro- valı’ydı. Çukurova’nın verimli topra ğı onun ruhuna derinlikler katmıştı.
Eskişehir İnkılap İlkokulunu, Kon ya Askeri Ortaokulunu bitirdi. 1946 yılında EskişehirTicaret Lisesini bitir dikten sonran bankacılığı kendine meslek edindi. Edebiyat dergilerinde ve basında ilk şiirleri i 942 yılındaçık- tı. 1948 yılında ilk evliliğini yaptı. Bir yıl sonra da yitirdiğinde acısını hiç unutamadığı oğlu Vedat doğdu. 1952 'de ise ikinci oğlu Lütfi dünyaya geldi. 40 yıl içinde tam 53 kitabı yayımlandı Ümit Yaşar’ın... Şiirlerinden bazıları, İngilizce, Fransızca, Rusça, Bulgarca, İtalyanca, Sırpça, Lehçe, Romence ve Arapça’ya çevrildi.
Ve çok sevdikleri
Sevdiği insanlar arasında hemşehri leri Yaşar Kemal’in ve Orhan Ke m al’in büyük yeri vardı. İkisiylede iyi dosttu. Adana’da Yaşar Kemal'in ilk hikâye si ‘Bebek’i yazıp henüz kimselere okuma dan onlara okuduğu geceyi keyifle anlatırdı. Yaşar Kemal öyküyü bitirdiğinde hep birlik te ağlamışlardı. Şöyle anlatırdı o geceyi: “ Yaşar Kemal 'in bir gözünden yaşlar akıyor du. Ve ikimiz muazzam bir duygusallığa gir miştik.” Atatürk’e hayrandı. Hiçbirzaman, laik Türkiye’den başka bir Türkiye düşüne mediği için Refah’akarşıydı.
Sevdiği dostlarından birisi de Aziz Ne- sin'di. Kendi adını taşıyan galeride gerçek leştirdiği son faaliyetlerden biri deonun için di. Bir Aziz Nesin Haftası düzenlemiş ve
İkinci eşi Ulııfer ’e “50 yaşımda hayatımı değiştirdin ” derdi.
SAYGIYLA ANIYORUZ
Atatürk’e sığınanlar
Bizde sağcısı, solcusu Atatürk’e sığınırlar Dilsizi, türlü dilcisi Atatürk’e sığınırlar Gericiliğe hulûs çakan Atatürkçü sayın BakanHalktan kopmuş nice erkân Atatürk’e sığınırlar Örümcek bağlamış içi Yüz bulamayan gerici İşine gelen partici Atatürk’e sığınırlar Devrimlerin çoğu yetim Lâiklikten anlayan kim Yobaz memur, nurcu hekim Atatürk’e sığınırlar
Ülkülerin en iyisi Seçimde artar sayısı İti, çakalı, ayısı Atatürk’e sığınırlar Şeriatçı, kafatasçı Çarşafçı, sarıkçı, fesçi Gün olur bunların hepsi Atatürk'e sığınırlar Karanlık yolu seçenler Din ekip, nifak biçenler Medeniyetten kaçanlar Atatürk’e sığınırlar Anlayan, anlamayan da Atatürkçü bu zamanda Şeriat derken bir yanda Atatürk’e sığınırlar İnanmışım tâ gönülden Atatürk âşığıyım ben Onu sevmeyenler neden Atatürk’e sığınırlar
Ümit Yaşar Oğuzcan
CUMHURİYETDERGİ
İMTİYAZ SAHİBİ: BERİN NADİ ■ BASAN VE YAYAN:
YENİ GÜN HABER AJANSI BASIN VE YAYINCILIK A.Ş. «GENEL YAYIN YÖNETMENİ: ORHAN ERİNÇ
■ GENEL YAYIN KOORDİNATÖRÜ: HİKMET ÇE-
TİNKAYA ■ YAZIİŞLERİ MÜDÜRLERİ: DİNÇ TA- YANÇ, İBRAHİM YILDIZ (SORUMLU) «YAYIN YÖ
NETMENİ: İPEK ÇALIŞLAR « GÖRSEL YÖNET MEN: AYNUR ÇOLAK ■ REKLAM: MEDYA C
4
CUMHURİYET DERGİSEMERLE KEMER
Şairin biri
“Tahsil cehaleti alır Eşeklik baki kalır” demiş Nane yemiş
Hâşâ huzurdan Bizim ne farkımız var Şu eşeklerden Onların semeri sıkılır Bizlerin kemeri...
Yurtdışı gezisinin onda yarattığı duyguları da “Avrupa Görmüş Adanı ” kitabıyla okurlarına aktarmıştı.
P+ ilk kez yazarların da anıldığı birresim ga
lerisini hayata geçirmeye çalışmıştı. Ama, .ömrü elvermedi.
Eşinin ölümünden sonra da Ümit Yaşar Resim Galerisini sürdüren UluferOğuzçan onunbu çabasını şöyle anlatıyor: “ AzizNe- sin’i çokseverdi. Biz bu galeriyi açtıktan 2-3 yıl sonraydı. Dedi ki sadece resim değil, biz edebiyata da hizmet verelim. Ne yapalım? Sevgili yazarlarımızı, tanınmış yazarlarımı zı burada birer ikişer hafta tanıtalım. Nasıl? İşte onun bütün kitaplan, resimleri yani haya tım aksettiren fotografían diyelim. Onlan pa nolar şeklinde hazırladık. Aziz Nesin haftası yaptık, ondan sonra Salah Birsel haftası yap tık. Ondan sonra yapacaktık olmadı, kaldı.”
At yarışından ölüm gecesine...
Ümit Yaşar’ ın bir başka yönü de at yarışla rı merakı ve sevgisiydi. İlk şiir kitabı olan “ İnsanoğlu”nu bir at yanşından kazandığı 3 bin lirayla bastırmış olduğunu her zaman söylerdi. Zaman zaman hayatı da bir kumar olarak görmüştü. Öldüğü gün de at yarışları na gitmişti. Eşi o geceyi anlatırken oldukça hüzünlüydü:
“ Öldüğü gün, ben at yarışına gideyim de di. Peki, gitti. Döndü, geldi. N ’oldu falan, iş te şöyle böyle, oturdu biraz. Sohbet ettik. Sonra biz bir şiir festivaline gitmişti kösene orada çekilmiş video bandı var. Ayrıca Kıb- rıs’agitmiştik. Kıbrıs'ta da Bayrak Radyosu
ORHAN VELİ’NİN ARDINDAN
Yıl bindokuzyüzkırkaltı Ankara’da Şükran lokantası, Köşede bir masa
Masanın üstünde bir tabak Tabakta marul salatası. Bir sandalyede sen vardın Orhan Veli
Bir sandalyede ben, Kadehlerimizde Kulüp rakısı
Ve dudaklarımızda yarım kalmış mısralar Hâlâ gözlerimin önündedir
O sarhoş gecenin hâtırası. Şimdi mazhun kaldı şiirlerin Gittin “Sereserpe" “Hürriyete doğru”
“Kitabe-i serıgi mezarın” “Altındağın rüyası”
Hey! Koca Orhan Veli hey! Ne sana kaldı, ne bana kalır Bu gözünü sevdiğim dünyası.
ikinıizlcbirliktebirröportaj yapmıştı şairka- rı-kocalar diye. Onları anneme seyrettiriyor dum. "Ben uzanıcanv’dedi. Ben onları an nemle seyrederken ses geldi. ‘Bakar mısın, nefes alamıyorum pencereyi aç’dedi.
“Cihangir’de oturuyoruz. Ve muazzam bir karbondioksit vardışarıda. Kaloriferleryan- ırıış. Pencereyi açtım dışarının havası daha kirli. Ümit buradan nasıl hava alırsın, ala mazsın dedim. Sen şuraya bir uzan. Budefa
salondaki kanepeye uzandı. Pazar gecesi sa at 11.30 civarı. Ben doktor aradım, doktoru bulamadım. Damadım ve kızım Taksim İlk Yardımdan hemen bir genç doktor alıp getir diler. Birdenbire muazzam kızardı... Ter bo şandı. Ter boşanınca ben atlattı diye düşün düm. Rengi sapsarı oldu. ‘Ben galibagidiyo rum ’ dedi.1 Yok sen gidemezsin ’ dedim. On dan sonra ses yok. Hemen hastaneneye gö türdük. Orada içeri aldılar elektro şok filan yaptılar. Beıt'dışarıda umutla bekliyorum. Beni alıştırmaya çalışıyoryanımdakiler.ben hiç dinlemiyorum, derken oradan çıkardılar. Sonra rapora, hastaneye geldiğinde ölüydü diye yazmışlar. Tabii bu büyük, inanılmaz bir şey, hiç hazırlıksızdım. Orada bir onbeş daki ka kadar başında oturabildim. Belki de yarım saat, belki de bin yıl bilemiyorum. Bizi orada bıraktılar başbaşa. Çok zor anlardı. Hatırla mak bile insanı yeniden o günlere götürüyor. Ve böylece uçtu gitti.”
Üm i t Yaşar’ m duygul u yüreği durduğunda 58 yaşındaydı. Yaşasa bugün 70 yaşında ola caktı. Aşkla. acılarla dolu 58 yılı Ümit Yaşar bir dörtlüğünde şöyledeğerlendiriyordu:
1 şte böyle geçti yıllar, bozbulanık Ben sevdim ben ağladım, başkalarıydı gü len...
Ne zaman uzattıysam ellerimi, parçalandı Mutluluk, serseri birmayındı denizlerim de yüzen.
SAVAŞA YERGİ
Ben savaşı sevmem oldum olası iyilikten, barıştan yana gönlüm Neden her yerde kan, her yerde ölüm Neden insanların bitmez kavgası Güçlünün zayıfı ezmesi neden Bu zülümler bitmeyecek mi artık Her yerde acı, her yer karanlık Bir savaş başlıyor, biri bitmeden Çıkarlar üstünde dönen bir cihan Ve doymak bilmeyen obur mideler Haksız saldırışlar, ani darbeler İnsan haklarına iner durmadan Top sesleri duyduğun, savaş değil Trampetler çalıyor, haydi ateş Yerlerde kadavra, iskelet ve leş Yaşamak istiyorsan sus ve eğil
Ümit Yaşar, Sanat Galerisi’nde bir Aziz Nesin haftası düzenlemişti...
82 kurucu
ortağı, 100’e
yakın gönüllü
programcısı ve
haftada irili
ufaklı 100
dolayında
programı ile 24
saat yayında
olan bir radyo
bu. İki yıl önce
iki kişinin
hayali olarak
başlamış, hayli
sancılı ve uzun
bir hazırlık
döneminin
ardından
hayata geçmiş
bir proje.
Açık
Radyo
bir
yaşında
ve açık
3 aziran 1960. 17 yaşında bir Murat Belge. American Field Service I (AFS) çerçevesinde bir yıl için
Amerikan liselerinden birine oku maya gidecek. Ama, babasının “yasaklı” ola rak Yassıada’ya gönderilmiş olması dolayı- sıyla pasaport alamamış. (Hayatının ilk yasa ğı bu; daha sonra “kendi yaptıkları” yüzün den de epey uzun bir “pasaport alamama ma cerası” olacak.) Neyse, araya yakınlarının girmesiyle işi halloluyor: Murat, Rotter dam’dan New York’agiden gemide 16-17 ya şında çekik gözlü ikizlere rastlıyor ve anında vuruluyor. Ama hangisine? Kızlar birbirine o kadar benziyorki. Murat kime âşık olduğuna karar verene kadar yolculuk bitebilir... Bu meraklı hikâyenin devamım öğrenmek için, radyolarınızı 94.9 frekansına ayarlamanız ve Açık Radyo’da perşembe akşamlan 22.00’de “Murat Belge’nin Gizli Müzikli Tarihi”nc kulak vermeniz gerekiyor.
Fotoğraf: ERZADEERTEM
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi